Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11EYLÜL1994PAZAR
14 KULTUR
Her olayyenibir tangodur...• Tango Pasion, her yaştan ve her ulustan insana seslenebilecek
nitelikte. tzlediğimiz gösteride dans ve koreografı ön planda idi.
Böyle olunca da, dinlemekten daha çok, görmeye alışkın seyirciyi
avucunun içine aldı. Şarkıların en az alkışlanan bölümler olmasını dil
sorununa baglıyoruz. Halbuki, Broadvvay'de aynı parçalann bir
bölümü İngilizce sözlerle veriliyordu.
FEHMİAKGÜN
Tango, çalınır, söylenir, dans edilir. Ama
en önemhsi "tango yaşanır." Ünlü şair Ho-
racio Ferrer'e göre: "Tangoyu çalan, söyle-
yen ve dans edenler, tangonun başka bir ba-
yatı değil, kendi yaşamlannı dile getirdiğini
anlatırtar. Tango, yaşanır da. Her olay yeni
bir tangodur..." İstanbul insanı da 6 gece sü-
resince "Tango Pasion" adlı gösteriyle bir-
likte "tangoyu yaşadı." Gerçekten, Istan-
bul'daki gösteriye duyulan ilgi, gûnler önce-
sinden tükenen biletleriyle, karaborsada
saülan davetiyeler, stadyumu andıran giriş
kapılanyla, ikı saat öncesinden gelip yer ka-
panlar ve sponsor bankanın kilitlenen tele-
fonlanyta ahşılmadık boyutlara ulaştı.
Bu tangonun geleneksel ve tarihsel yazgı-
sıdır. Tango, itilir, kakılır, ayıplanır, yasak-
lanır, hayran kalınır, moda akım olur, şam-
panya markası olur.
Hollywood'un oyuncağı olur, unutulur,
yenilenir, çeki-düzen verüır, opera, konser
müziği olur, önemsenmez. Ta ki, çağdaş
normlara uyacak ve tecimsel amaçlara hiz-
met edecek hale gelene kadar.
Tango Pasion, - ^ — —
şu anda Zûrih'te
yeni bir sahnede,
yeni izleyicileriyle
birlikte. Orada da
aynı ilgiyi görece-
ğıne İtiç kuşku-
muz yok. Zira
Tango Pasion, her
yaştan ve her ulus-
tan insana seslene-
bilecek nitelikte.
tzlediğimiz gös-
teride dans ve ko-
reografi ön plan- ^ — ^ ^ — ^ — —
da idi. Böyle olunca da, dinlemekten daha
çok, görmeye alışkın seyirciyi avucunun içi-
ne aldı. Şarkılann en az alkışlanan bölümler
olmasını dil sorununa bağlıyoruz. Halbuki,
Broadvvay'de aynı parçalann bir bölümü
İngilizce sözlerle veriliyordu.
Gösterinin orkestrası Sexteto Mayor'un
enstrümantal olarak sunduğu örneğin, "Ca-
naro En Paris", "Adios Nonino" gibi parça-
lann danslarla aynı düzeyde hatta daha faz-
la alkışlanmasını ise sempatik maestro U-
bertella ve Luis Stazo'nun belirginleşen vir-
tüözitesiyle -ha bir de monitörler hariç, 24
hoparlörün performansıyla- değerlendiri-
yoruz.
Orkestradaki ikı virtüöz kemancı Mario
Abramowich ve Eduardo VVafczac'ın eşsiz
güzellikteki ünılan zaman zaman ne yaak
ki, klavye'synthesizenn kurbanı oldu. Şef
Jose Libertella'ya uçaktan iner inmez neden
alühya, bir klavye ve bir bateri eklemek ge-
reğini duyduğunu sormuştum. O da biraz
sıkılarak "Çok hakltsın ama, büyûk mekan-
larda orkestraya yardımcı oluyor, müziğe de-
rinlik veriyor" diye cevap vermişti. Bence,
bazı "Piazzolla" parçalannın dışında per-
Tango, itilir, kakılır, ayıplanır,
yasaklanır, hayran kalınır, moda
akım olur, şampanya markası
olur. Hollywood'un oyuncağı
olur, unutulur, yenilenir,
çeki-düzen verilir, opera, konser
müziği olur, önemsenmez. Ta ki,
çağdaş normlara uyacak ve
tecimsel amaçlara hizmet edecek
hale gelene kadar.
küsyon gerekli değildi. Piyano ve kontrbas
yeterli olacaktı. Kimbüir, belki de işin içine
giren Amerikalılar (Kuzey) böyle istemiş
olabilir.
Şarkıcı Alberto Del Solar ve "Yeni Pati-
no", sahne hakimiyeti olan iki tango şarkı-
cısı. Alberto, "Botica Del Tango" adlı TV
programının yıldızlanndan. Yeni Patino
ise, çok iyi bir diksiyona sahip ender tango
şarkıcılanndan biri. Grubun tek yabancı
sanatçısı Isveçli aktris Gunilla, "lady" kimli-
ğiyle "Oçci Çornie" adb ünlü Rus melodi-
siyle bütünleşen rolünde ve Donato'nun "A
Medi Luz" adlı tangosundaki Avrupai dan-
sıyla göz dolduruyordu. Orkestranın çaldı-
ğı ikinci Avrupa melodisi olan "Celos (Jau-
tousfe)" şef Libertella'nın kurnazlıklann-
dan bıri. Tabii izleyici çok iyi bildiği bu me-
lodiye bayılıyor. Gunilla'nın A Media Luz
yerine bu tango ile dans etmesi kanımca
daha iyi olurdu.
Bir şov olarak sunulduğunda, doğal ola-
rak dansçılar, tangonun yıldızlan olarak
parlamakta. Osvaldo-Gradella, Roberto-
Vanina, Juan-Viviana, Gustavo-AIejandra,
Joge-Daniella. Omar-Monka çiftleri halkın
— — ^ — ve basının gözdesi
oldu. Şunu belirt-
mekte fayda var
ki,dansçılann "ap-
Kte" ve hızı tan-
gonun ritmini aşı-
nca, bu kez, tan-
godan daha hızlı
bir tempoya sahip
olan ve tangodan
daha eski bir mü-
zik türü olan "mi-
longa"ya başvu-
rulmuştu.
^ ^ ~ ~ " " " ^ ^ ^ ~ ~ ~ ~ * Repertuvarda-
ki. "Payadora, Milonga De Mis Amores,
Milongâ Del 900, Selecckm De Milongas"
adlı parçalar bu türdendi. Tangolann so-
nundaki çok hızlı "Variacion" bölümleri de
dansçılar tarafından gereğince değerlendi-
rildi. Abartı yok muydu? Kuşkusuz ki
vardı.
Bir gece yanımda oturan bir bey bana
sordu: "Arjantin'de tango, gerçekten böyle
mi yapılıyor?" Evet, Buenos Aires'te tango
böyle yapılıyor, ama gece kulüplerinde ve
dans salonlanndaki artistler tarafından.
Yoksa böyle dans edebilmek için balet, ba-
lerin ve biraz da akrobat olmak gerekmek-
te.
Bununla birlikte, "corte", "paso" gibi ba-
sitfıgürleriherkesuygulamakta. Her"Porte-
no"nun (Buenos Aireslinin) bu dansı bile-
rek doğduğu söylenir. Santiago RusinyoPun
"Un Viaje Al Plata" adlı gezi kitabında şöy-
le yazdığını okumuştum: "Arjantin'de yapı-
lan tango dünyaıun hiçbir yerindekine benze-
mez. Tangoyu dans edebilmek için burada
doğmuş olmak lazm..."
Aslında tango, küçük, kapalı, loş mekan-
lann müzığidır. Gün ışığını ve parlaklığı
sevmez. Ama 1950 sonrası unutulan ve güncel
müzikler tarafından ezilen tango, yaşamak
için getirdiği yenilikleri; klasik müzik form-
lanyla yapılan düzenlemeler, opera-tangolar.
senfonik-tangolar, Londra Kraliyet Filarmo-
ni Orkestrası'yla Buenos Aires Altıhsı'nın
yaptığı plaklar, Gardel Oratoryosu vb. gibi
dünya halkına ulaştırabildi mi? Hayır. Astor
PiazzoUa'nın tango kökenli müziğinı benim-
seyip izleyenler de üst düzeyde bir müzik beğe-
nisine sahip olmalanna karşm tangoya ya-
bancı idiler.
Tango, hiçbir zaman azla yetinmemiştir. O
hep daha fazlasını ister. Fırsatlan değerlendi-
rir. "Tango Argentino" adb şov programı,
1983'te Paris'te. bir nabız yoklaması yaptı-
ktan sonra bir hafta için Broadway'e gjtti ve
bütün bir sezon kapalı gişe oynadı. New
York'ta yeniden tango dans okullan açıldı ve
gösteri bütün dünyada 400'den fazla kentte
sahneye kondu. Seyrettiğimiz Tango Pasion,
bu gösterinin biraz daha değiştirilmiş ve geliş-
miş hali.
Bu kez. Hector Zaraspe gibi ünlü bir kore-
ografın (Arjantinli) bale ağırlıklı Piazzolla dü-
zenlemeleriyle, bol ışık ve yüksek volümle,
erotizme kaçan klasik tango danslanyla kesin
zafer kazanıldı.
Koreograf Hector Zaraspe'nin katkılanru
değerlendirebilmek için hem baleyi, hem de
tangoyu çok iyi bilrnek gerekiyor. Sonuçta
mükemmellik çizgisinin ne kadar aşıldığı or-
taya çıkacaktır.
Hem tangonun belirli bir süre içindeki don-
Bir şov olarak
sunulduğunda,
doğal olarak
dansçılar, tangonun
yıldızlan olarak
parlamakta.
Osvaldo-Graciella,
Roberto-Vanina,
Juan-Viviana,
Gustavo-
Alejandra,
Joge-Daniella,
Omar-Monica
çiftleri halkın ve
basının gözdesi
oldu.Müziği ile
dansçüan ve
şarkıcılanyla;
koreografısi ve
orkestrasıyla şimdiye
kadar Türkiye'ye
gelen tango
topluluklannın en
iyisi olan Tango
Pasion'u veya bir
benzerini tekrar ne
zaman izleyeceğimiz
bütünüyle şansa
kalmışbirolasılık.
Tango Pasion, şu
anda Zûrih'te yeni
bir sahnede, yeni
izleyicileriyle
birlikte.
(Fotoğraf:DEVRİM
BARAN)
muş haliyle benimsenmesinden yakınıyoruz,
hem de u
otanti2m''ini yitirmesinden şikayet
ediyoruz. Günün kurallanna uyulmazsa, tan-
go. anılann müaği olmaktan öteye gjdemeye-
cektir. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi.
Tango Pasion'da çok güzel bir koreografı
ile sunulan 6 Piazzolla parçası vardı. Bu ye-
nilikçi müziği on binlerce insana severek din-
letmek az şey mi?
Müziği ile dansçılan ve şarkıalanyla; ko-
reografısi ve orkestrasıyla şimdiye kadar Tür-
kiye'ye gelen tango topluluklannın en iyisi
olan Tango Pasion'u veya bir benzerini tekrar
ne zaman izleyeceğimiz bütünüyle şansa
kalmış bir olasılık. Ama gelin biz elveda de-
meyelim de, görüşrnek üzere diyelim? Belki
tangonun şansı bizimkinden iyidir.
Salzburg Yaz Festivali'nin 145 etkinliğinde senfonik konserler dikkati çekti
Mıısikiııiıı yüksek tepeleri•On sekiz senfonik konserde yükü; Ozawa-Saito Kinen,
Solti - London Symphony, Dohnanyi Cleveland, Abbado
Berlin Philharmony ile yabancı topluluklar çekti.
konseri ise (iki kez Muti, birer kez de
Haitink, Jansons, Solti, Boulez) Viya-
na Filarmonili üstatlar sırtladı. iki yıl
önce 150 yaşına özel kutlamalarla gir-
miş bulunan bu olağanüstü topluluk,
bilindiği gibi, aynı anda iki ayn kon-
ser verebilecek kadar müzisyen zengi-
ni. Aynca, efsanevi Viyana Operası'-
nın orkestrasına da kapsamlı destek
veriyorlar. Dolayısıyla bir akşam
opera, bir akşam (ve bazen sabah) or-
kestra konseri derken, müzisyenlen-
nin kendi aralanndaki dönüşümleri
bir yana, otuz üç kez insan önüne
çıkülar. Dünyanın en önde şefleriyle
çok iddialı opera mizansenlerine eşlik
ederek. Salzburg demek biraz da sa-
bah-akşam Viyana Filarmoni'nin
izüıde koşmak demektir. Biz za-
mansızhktan beceremedik. Ama ken-
disini aylar öncesinden buna hazı-
ERHANKARAESMEN
Bavyera Alpleri'nin cennet yamaç-
lannda usul ve nazh akışb bir ırmağın
yanı başında heybetle yükselmiş tepe-
leriyle Salzburg, doğa zengini bir
kent. Ama asıl ayncalığmı, 1500 yıllık
geçmişi içinde oluşmuş o son derece
köklü kentsel yerleşme biçimi ve kül-
türü oluşturuyor. Ortacağ sadeliği ile
barok abartıcüığının ölçulü bir den-
gesi meydanlanna, ömek bir koruma
titizliğiyle yaşatılmış bina cepheleri-
ne, köprülerine, şatolanna yansıyor.
Ve müzik meraklüan için Mozart'-
ın şehridır Salzburg. Geçen yüzyılın
başında tohumlan aülmış, 1920'de
bugünkü biçimini almış efsanevi mü-
zik festivalinin mekanıdır. Daha doğ-
rusu festivallerin demek gerekiyor.
Merakülar, musikinin yüksek tepele-
rinde sadece ağustos ayı boyunca dc-
laşmıyor arük. Kendisi de nehir ke-
nanndaki bir 17. yüzyü konağmda
doğmuş olan Herbert voo Karajan
kentin müzik yaşamının son otuz
yıhna hükmederken ocak ayının ikin-
ci yansını ve Paskalya döneminin iki
haftasını da festivallerde zenginleştir-
meyi becermiştir. Ama Salzburg,
bunlann dışında da bir ezeli kültür şö-
lenidir. Festivalleri boyunca günde
on iki konserlik, diğer zamanlannda
da altı-yedi konserlik, hem de sabahm
onbiri, öğlenin ikisi, çay saatinin beşi,
gecenin onu demeyip her saate da-
ğümış bu etkinliklerin. nüfusu yüz
bini az geçen bir minnacık kentte ya-
şandığını düşünün. Otel, lokanta vb.
gibi umumi yerlerde fon müziği ola-
rak Beethoven çalar. Taksi şoförü,
Brahms dinler. Kişi başına müzik tü-
ketiminde hep doruklardadır. Akıl aJ-
maz bir acayip kenttir yani.
1994 yaz festivafinin 145 etkinliği
içinde o çok prestijli senfonik konser-
ler grubunun temel dayanağını, ünlü
Viyana Filarmoni Orkestrası oluştu-
ruyordu. Fesüval boyunca verilen on
sekiz senfonik konsenn bir bölümü-
nün yükünü; Ozawa-Saito Kinen,
Solti - London Symphony, Maazel -
Pistburg, ikişer kez de Dohnanyi Cle-
veland, Abbado Berlin Philharmony
ile yabana topluluklar çekti. Alü
rlamış tutkulu merakhlar bir de pro-
valann peşinde koşuyor. Seksenlik
ama, kafası son derece zinde. eski Vi-
yanalı müzisyen ve arük New York'-
lu sevgili dostumuz Bayan Hiled Hla-
watsch, ayağmı sürüyerek koştuğu
provalardan sonra bize, "Solti çok iyi
oWu, ama Abbado konseri herhalde bi-
raz daha rafine edilecek" türü rapor-
lar verdiğinden ve şef-müzisyen ilişki-
lerinin perde arkalanndan da söz etti-
ğinden. provalann en azmdan ha-
vasını izlemiş gibi olduk.
Karajan'dan bu yana değişik sah-
nelemelere yer verişiyle dikkat çeken
opera etkinlikleri, Salzburg'un
ağırlıklı bir köşesindeydi yine. Stra-
vinsky beşlemesi (Pro^ess Rake, Oe-
dious Rex, rHistoire du Soldat ie Ros-
signol, Symphony of Psalms) için geti-
rilen çağdaş dısavurumcu sahneleme-
lerin yanı sıra iki yüz alü yaşındaki
Don Giavonni'nin ve yüz elli dört yaşı-
ndaki Boris Godımov'un yeni düzen-
lemeleri, canlı tarüşmalann odak
FestivaJio soiist konserierinde Jessye Norman da bulunuyordu.
noktasını oluşturdu. Don Giovanni'-
nin, Hollanda Kraliçesi'nin de onur
konuğu olarak ızledıği kapanış ga-
lasının biletlerinin karaborsada 600
dolara kapışıhyor oluşu da bir ayn il-
ginç izlenimi oluşturdu.
Senfonik müzik dizisi, Beethoven
senfonilerinin tümüne aynlmış beş
(tekrarlarla dokuz) konserlik bir kü-
meyle devam ederken çağdaş müzikte
Stockhansen ve ligeti'nin aprlık
taşıdığı bir program kümesiyle ta-
mamlanıyordu. Bizim Salzburg'a
vanşımızda üzerinden on gün geçmiş
olmasına ve yüksek düzeyli konser
bolluğuna karşın. evrensel düzlemde
yıldızlan gittikçe parlayan iki ismin
şef Nikolaus Harnoncourt'un ve sop-
rano Sylvia McNair'in Beethoven 9'*
daki başanlanndan hala söz ediliyor-
du. Ve bu Şylvia'yı, Mozart KV 475
Messe'de bir barok kilise ortamında
dinledik. Daha önce Irmgard Seefried
ve Gundula Janowitz gibi, dönemlen-
nin büyük sopranolanndan dinlemiş
bulunduğum Mozart'ın, aslında hak
ettiğinden daha az büinen bu yapıünı
Sylvia McNair, büyüleyici bir müzik
şölenine dönüştürdü. Sanki bir insan
hançeresinden değil de çok uzaklarda
bir yerlerdeki bulutlarla kaplı
aydınlık ve gür bir kaynaktan kendib-
ğinden fışkıran benzersiz duygu-
landıncıbktaki bu ses. kulaga uğra-
madan doğru yüreğe iniyor. Ve ağ-
laüyor. (Benzetme değil. Küisenin
yan halkı ağbyordu.) Sylvia'nın bu
benzersiz sesi Leontyne Price'ın yirmi,
Jessye Norman'ın on yıl önceki sesle-
rinin kanşımı bir ünı kristaUiği ve te-
laffuz billurluğu taşıyor. Otuz yıl ön-
cesinin Astrid Varnay'ı ile Maria Sta-
der'inin kanşımı bir dramatik gergin-
bğe de sahip. Yirmi birinci yüzyıl baş-
lannın çok büyük (belki de en büyük)
sopranosunu ufuklarda görüyor gibi-
yiz.
Soiist konserierinde ise insan sesi
olarak hayranbkla izlediğim, günü-
müzün en öndeki Brahamscı tenoru
Heinz Zedrak'in de dahil bulunduğu,
,\nn Murray"h, Tereza Berganza'b,
Jessye Norman'b ve sonra Anne Sop-
bie Mutter'lı, Maurizio Pollini'b ve
Alfred Brende'b bir bste var. Olay or-
tada: Salzburg Fesüvab ile gerçekten
musikinin çok yüksek tepelerinde do-
laşıbyor. Bunlann üstüne, günde bir
iki eklenen Mozart-Haydn dizisi, oda
müziği topluluklan dizisi ve merakb-
lannın aynca koşuşturdufu üyatro
gösterileri de cabası.
Bochıun Sııcdtı
Arkeoloji Müzesi
görücüye çıktı
CUMHUR CANBAZOĞLU
Avrupa Yıbn Müzesi Orgütü
(BMMA) tarafından her yıl düzenle-
nen Yıbn Müzesi Ödülü'ne (European
Museum of the Year) Kültür Ba-
kanbğı'nca aday gösterilen Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müzesi görücüye çıktı.
Mayıs 1995'te verilecek ödül için ya-
bana uzmanlar müzeyi ziyaret eüneye
başladılar.
On yedi ülkeden elb müzenin (ls\iç-
re'den 7, Ingilte-
re'den 6, ttalya'-
dan 6) kaüldığı
yanşmada Bod-
rum'un en önemb
silahı, dünya su-
alü arkeoloji ca-
miasımn müzeye
gösterdiği büyük
ügi olacak. Akde-
niz ve Ege böl-
gelerindeki tüm
b l l
g yanşmada Bodrum un en
bulgulann getirii- önemli silahı, dünya sualtı
djf Bodrum Şu k i i
y
jf Şu- arkeoloji camiasının müzeye
alü Arkeoloji .. . j - . - , - ••» -i • 1 i
Müzesi-nm Ame- gosterdıgı buyuk ılgı olacak.
rikab bilimadamlanyla işbirüği de şansını artüran
önemli bir puan.
Karyab Prenses Ada Salonu, Yassıa-
da baüklan, dünyamn en küçük anfo-
ralan, üç ton camı, Türk hamamı,
sikke ve mücevherat sergileri. Nefertit'-
in altın mühürü, kuleleri, en eski tekne-
si ve zindanlanyla dikkat çeken Bod-
rum Müzesi, her yıl gösterime soktuğu
yeni bölümleriyle de iddiab.
Tannnın bulunmadığı yer
Müze, son olarak 20 Şubat I994'te
zindan bölümünü ziyarete açü. Kapısı-
nda 'Tannnın Bulunmadığı Yer' (Inde
Deus Abest) yazıb zindanda Barbaros
Hayrettin'in ağabeyi Oruç Reis de, Sa-
int' Jean şövalyelerince 1503-1506
yıllan arasında tutsak edilmiş.
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi
Müdürü Oğuz AJpözen "yaşayan
müze" anlayışını sürdürerek Mayıs
1995"te Türkıye'ye iyi bir sonuç getire-
ceklerine inamyor:
"50 müze içinde ilk sekize kalabümek
büyük başarı olacak, ama biz yine de bi-
rinciliği hedefliyonız. Türk müzeciliği
daha önce İstanbul Türk İslam Eserleri
Müzesi'yle 1984'te mansiyon, 1988'de
Antalya Müzesi'yle mansiyon, 1993'te
tstânbul Arkeoloji Müzesi'yle Avrupa
Konseyi Ödülü'nü kazandı. Bodrum Su-
altı Arkeoloji Müzesi olarak çağdaş mü-
zeciliğin ötesine geçerek bu ödülleri de
ileriye taşunak istiyoruz.
ı^^^^— Canlı müzeciük
^ ^ ,. yapıyoruz. Birmü-
• O n y e d l zenuı elindeki
Ülkeden elli eserlerin muhte-
müzenin v** o l m a s ı b i r
^
(İ^A^-^A n ifade etmez. Mö-
(Isvıçreden7 Kyi v a ş a t a r a k
nglltere den 6, bunlan insanlara
tanıtmalısınız.
Mfizemizüı yer
aldığı Bodrum
Kalesi; ağacı, hay-
vanları, değişik
sosyal nirimleriyle
yalnız kültür varlı-
klannm sergilen-
diği yer olmaktan
İtalya'dan 6)
kaüldığı
çıkıp nefes de alıyor."
Bizans batığı hazırlanıyor
Müze, yanşma için gelen uzmanlara
misafirlik ederken diğer yandan yeni
sergisinin hazırbklannı sürdürüyor.
Müzenin ilk sergi salonu restore edile-
rek bu kez bir Bizans batığını içine ala-
cak şekilde hazırlamyor. Baüğa gerekJi
yeri açmak amaayla yapılan kazılar sı-
rasında bulunan mezarlar çabşmalan
aksatsa da ABD'b teknik adamlar sü-
reyi telafi edebilmek için ellerinden ge-
leni yapıyorlar.
Salonda, Bizans baüğının bire bir
modehnin 14 metresi inşa ediliyor. Sa-
lonu ziyaret edenler geminin üzerine
çıkıp dolaşabilecekler, özgün yaşam
mahallerinde ne varsa onlan görebile-
cekler.
Salonun duvarlannda da antik Hab-
karnassos bmamndaki yaşam model-
lerle canlandınlacak.
Bodrum
Mozolesi,
•SISII6C6K
•BODRUM (UBA)-
Türkiye"nin kültür varbklan
Dışişleri ve Kültür
bakanbklannın girişimleriyle
çabndıklan ülkelerden geri
getirilirken, dünyamn yedi
hankası arasında sayılan
Bodrum Mozolesi de
İngiltere'den istenecek.
Bodrum gönüllüleri bu
konuda kampanyaya
hazırlanırken, Anadolu'nun
kültür avukaü Halikamas
Babkçısrnın ölümünden bir
süre önce İngiltere Krabçesi
Ebzabeth'e bir mektup
yazarak, Kral Mouselum'un
antik bir şaheser sayılan amt
mezannın fresklerinin
Bodrum'a gönderihnesini
istediği öğrenildi. Bodrum
gönüllüleri, Habkarnas
Babkçısı'nın yolunda
yürüyüp Osmanlı döneminde
ingiltere Büyükelçisi Sir
Nevvton tarafından
lngjltere'ye kaçınlan
dünyanın yedi harikası
arasında sayılan Kral
Mouselum'un amt mezannın
fresklerinin Türkiye'ye iadesi
için çabşıyorlar.
Kısametrajlıfilm
yanşması
• Kültür Servisi - İş Bankası
tarafından "Çevre" konulu
kısa metrajb fılm yanşması
düzenlendi. Yanşmada
birinci gelecek yapıta 75
milyon TL ödül verilecek.
Yanşmanın seçici kurulunda
Süha Ann, Seçil Büker,
Yalçın Demir, İbrahim Kurt,
Selami Sözer, Ahmet
Tolunguç ve Atıf Yılmaz yer
abyor. Jüri tarafından
birincibğe layık bulunacak
tek yapıta 75 milyon TL ödül
verilecek. Yanşmaya
kaülmak isteyenlerin
fıbnlerini en geç 4 Kasım
1994 tarihine kadar "İş
Bankası Halkla Ibşkiler
Müdürlüğü, Atatürk Bulvan
191 Kavakbdere
06684-Ankara" adresine
ulaştırmalan gerekiyor.
Bilar'da'TüPk
Modernizmi'
seminerleri
• Kültür Servisi - Bilar
İstanbul 12 Eylül 1994
tarihinde başlayacak ve 17
Ocak 1995 tarihinde sona
erecek yeni bir seminer dizisi
düzenbyor. Ağırbkb olarak
Türk edebiyaunda
modernizmin öncülerinin ve
temsilcilerinin ele abnacağı
seminer dizisi, her pazartesi
günüsaat 19.00'da
başlayacak ve 19 oturum
hab'nde gerçekleşecek.
Seminerlere Oruç Aruoba,
Enis Batur. İhsan Bilgin,
Orhan Koçak, Duygu
Köksal, Ahmet Oktay.
Orhan Pamuk, İskender
Savaşır ve Ahmet Soysal
kaülacak. Seminerlerde
tartışılacak başuca
modernistler ise şunlar:
Ahmet Haşim, Ahmet
Hamdi Tanpınar, Sait Faik,
Melih Cevdet Anday, Bilge
Karasu, İkinci Yeni
Hareketi, Vüs'atO. Bener,
Kemal Tahir, Cemil Meriç,
Oğuz Atay ve Ece Ayhan.
Yann yapılacak ilk
otunımda ise, İskender
Savaşır, 'Modernizmin
Ruhsal DayanakJan'm
inceleyecek.
1. Alanya Müzik
ve Tupizm
Festivali
•ALANYA (AA)-
Antalya'nın turistik ilçesi
Alanya'da, belediye
tarafından düzenlenen 1.
Alanya Müzik ve Turizm
Festivab, 15-18 eylül tarihleri
arasında gerçekleştirilecek.
Festivalin organizasyonunu
hafıf müzik sanatçısı
Neco'nun üstlendiği
fesüvabn açılış gününde
Alanya Kalesi'nde; Rüya
Ersavcı, Atilla Atasoy, Gül
Erda, Seda Sayan, Deniz
Arcak ve Sinan Erkoç'un
kaülacağı bir konser
verilecek. 16 eylül akşamı
Milli Egemenbk Stadı'nda
Ozan Arif, 17 eylül günü ise
Alanya Kalesi'nde Seher
Dilovan, Ferda Anıl Yarkın
ile Seda Sayan, 18 eylülde ise
Oditoryum Disko'da Erdal
konser verecek.
İblis'inyeni
sayısı
• Kültür Servisi - Şiir dergısi
'İblis'in eylül-ekim sayısının
şiir röportaj bölümünde
Ahmet Ümit'le ilgili bir yazı
yer abyor. Yazıyı Macit Eren
hazırlamış. Derginin son
sayısında; Ahmet Ümit,
Oğuz Özdem, Safa Fersal,
Ruhan Mavruk, Özkan
Mert, Charles Bukowski,
Şerim Yılmaz, Küçük
İskenderjMustafa Köz ve
İbrahim Öksüz'ün şürleri