19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11EYLÜL1994PAZAR 14 KULTUR Her olayyenibir tangodur...• Tango Pasion, her yaştan ve her ulustan insana seslenebilecek nitelikte. tzlediğimiz gösteride dans ve koreografı ön planda idi. Böyle olunca da, dinlemekten daha çok, görmeye alışkın seyirciyi avucunun içine aldı. Şarkıların en az alkışlanan bölümler olmasını dil sorununa baglıyoruz. Halbuki, Broadvvay'de aynı parçalann bir bölümü İngilizce sözlerle veriliyordu. FEHMİAKGÜN Tango, çalınır, söylenir, dans edilir. Ama en önemhsi "tango yaşanır." Ünlü şair Ho- racio Ferrer'e göre: "Tangoyu çalan, söyle- yen ve dans edenler, tangonun başka bir ba- yatı değil, kendi yaşamlannı dile getirdiğini anlatırtar. Tango, yaşanır da. Her olay yeni bir tangodur..." İstanbul insanı da 6 gece sü- resince "Tango Pasion" adlı gösteriyle bir- likte "tangoyu yaşadı." Gerçekten, Istan- bul'daki gösteriye duyulan ilgi, gûnler önce- sinden tükenen biletleriyle, karaborsada saülan davetiyeler, stadyumu andıran giriş kapılanyla, ikı saat öncesinden gelip yer ka- panlar ve sponsor bankanın kilitlenen tele- fonlanyta ahşılmadık boyutlara ulaştı. Bu tangonun geleneksel ve tarihsel yazgı- sıdır. Tango, itilir, kakılır, ayıplanır, yasak- lanır, hayran kalınır, moda akım olur, şam- panya markası olur. Hollywood'un oyuncağı olur, unutulur, yenilenir, çeki-düzen verüır, opera, konser müziği olur, önemsenmez. Ta ki, çağdaş normlara uyacak ve tecimsel amaçlara hiz- met edecek hale gelene kadar. Tango Pasion, - ^ — — şu anda Zûrih'te yeni bir sahnede, yeni izleyicileriyle birlikte. Orada da aynı ilgiyi görece- ğıne İtiç kuşku- muz yok. Zira Tango Pasion, her yaştan ve her ulus- tan insana seslene- bilecek nitelikte. tzlediğimiz gös- teride dans ve ko- reografi ön plan- ^ — ^ ^ — ^ — — da idi. Böyle olunca da, dinlemekten daha çok, görmeye alışkın seyirciyi avucunun içi- ne aldı. Şarkılann en az alkışlanan bölümler olmasını dil sorununa bağlıyoruz. Halbuki, Broadvvay'de aynı parçalann bir bölümü İngilizce sözlerle veriliyordu. Gösterinin orkestrası Sexteto Mayor'un enstrümantal olarak sunduğu örneğin, "Ca- naro En Paris", "Adios Nonino" gibi parça- lann danslarla aynı düzeyde hatta daha faz- la alkışlanmasını ise sempatik maestro U- bertella ve Luis Stazo'nun belirginleşen vir- tüözitesiyle -ha bir de monitörler hariç, 24 hoparlörün performansıyla- değerlendiri- yoruz. Orkestradaki ikı virtüöz kemancı Mario Abramowich ve Eduardo VVafczac'ın eşsiz güzellikteki ünılan zaman zaman ne yaak ki, klavye'synthesizenn kurbanı oldu. Şef Jose Libertella'ya uçaktan iner inmez neden alühya, bir klavye ve bir bateri eklemek ge- reğini duyduğunu sormuştum. O da biraz sıkılarak "Çok hakltsın ama, büyûk mekan- larda orkestraya yardımcı oluyor, müziğe de- rinlik veriyor" diye cevap vermişti. Bence, bazı "Piazzolla" parçalannın dışında per- Tango, itilir, kakılır, ayıplanır, yasaklanır, hayran kalınır, moda akım olur, şampanya markası olur. Hollywood'un oyuncağı olur, unutulur, yenilenir, çeki-düzen verilir, opera, konser müziği olur, önemsenmez. Ta ki, çağdaş normlara uyacak ve tecimsel amaçlara hizmet edecek hale gelene kadar. küsyon gerekli değildi. Piyano ve kontrbas yeterli olacaktı. Kimbüir, belki de işin içine giren Amerikalılar (Kuzey) böyle istemiş olabilir. Şarkıcı Alberto Del Solar ve "Yeni Pati- no", sahne hakimiyeti olan iki tango şarkı- cısı. Alberto, "Botica Del Tango" adlı TV programının yıldızlanndan. Yeni Patino ise, çok iyi bir diksiyona sahip ender tango şarkıcılanndan biri. Grubun tek yabancı sanatçısı Isveçli aktris Gunilla, "lady" kimli- ğiyle "Oçci Çornie" adb ünlü Rus melodi- siyle bütünleşen rolünde ve Donato'nun "A Medi Luz" adlı tangosundaki Avrupai dan- sıyla göz dolduruyordu. Orkestranın çaldı- ğı ikinci Avrupa melodisi olan "Celos (Jau- tousfe)" şef Libertella'nın kurnazlıklann- dan bıri. Tabii izleyici çok iyi bildiği bu me- lodiye bayılıyor. Gunilla'nın A Media Luz yerine bu tango ile dans etmesi kanımca daha iyi olurdu. Bir şov olarak sunulduğunda, doğal ola- rak dansçılar, tangonun yıldızlan olarak parlamakta. Osvaldo-Gradella, Roberto- Vanina, Juan-Viviana, Gustavo-AIejandra, Joge-Daniella. Omar-Monka çiftleri halkın — — ^ — ve basının gözdesi oldu. Şunu belirt- mekte fayda var ki,dansçılann "ap- Kte" ve hızı tan- gonun ritmini aşı- nca, bu kez, tan- godan daha hızlı bir tempoya sahip olan ve tangodan daha eski bir mü- zik türü olan "mi- longa"ya başvu- rulmuştu. ^ ^ ~ ~ " " " ^ ^ ^ ~ ~ ~ ~ * Repertuvarda- ki. "Payadora, Milonga De Mis Amores, Milongâ Del 900, Selecckm De Milongas" adlı parçalar bu türdendi. Tangolann so- nundaki çok hızlı "Variacion" bölümleri de dansçılar tarafından gereğince değerlendi- rildi. Abartı yok muydu? Kuşkusuz ki vardı. Bir gece yanımda oturan bir bey bana sordu: "Arjantin'de tango, gerçekten böyle mi yapılıyor?" Evet, Buenos Aires'te tango böyle yapılıyor, ama gece kulüplerinde ve dans salonlanndaki artistler tarafından. Yoksa böyle dans edebilmek için balet, ba- lerin ve biraz da akrobat olmak gerekmek- te. Bununla birlikte, "corte", "paso" gibi ba- sitfıgürleriherkesuygulamakta. Her"Porte- no"nun (Buenos Aireslinin) bu dansı bile- rek doğduğu söylenir. Santiago RusinyoPun "Un Viaje Al Plata" adlı gezi kitabında şöy- le yazdığını okumuştum: "Arjantin'de yapı- lan tango dünyaıun hiçbir yerindekine benze- mez. Tangoyu dans edebilmek için burada doğmuş olmak lazm..." Aslında tango, küçük, kapalı, loş mekan- lann müzığidır. Gün ışığını ve parlaklığı sevmez. Ama 1950 sonrası unutulan ve güncel müzikler tarafından ezilen tango, yaşamak için getirdiği yenilikleri; klasik müzik form- lanyla yapılan düzenlemeler, opera-tangolar. senfonik-tangolar, Londra Kraliyet Filarmo- ni Orkestrası'yla Buenos Aires Altıhsı'nın yaptığı plaklar, Gardel Oratoryosu vb. gibi dünya halkına ulaştırabildi mi? Hayır. Astor PiazzoUa'nın tango kökenli müziğinı benim- seyip izleyenler de üst düzeyde bir müzik beğe- nisine sahip olmalanna karşm tangoya ya- bancı idiler. Tango, hiçbir zaman azla yetinmemiştir. O hep daha fazlasını ister. Fırsatlan değerlendi- rir. "Tango Argentino" adb şov programı, 1983'te Paris'te. bir nabız yoklaması yaptı- ktan sonra bir hafta için Broadway'e gjtti ve bütün bir sezon kapalı gişe oynadı. New York'ta yeniden tango dans okullan açıldı ve gösteri bütün dünyada 400'den fazla kentte sahneye kondu. Seyrettiğimiz Tango Pasion, bu gösterinin biraz daha değiştirilmiş ve geliş- miş hali. Bu kez. Hector Zaraspe gibi ünlü bir kore- ografın (Arjantinli) bale ağırlıklı Piazzolla dü- zenlemeleriyle, bol ışık ve yüksek volümle, erotizme kaçan klasik tango danslanyla kesin zafer kazanıldı. Koreograf Hector Zaraspe'nin katkılanru değerlendirebilmek için hem baleyi, hem de tangoyu çok iyi bilrnek gerekiyor. Sonuçta mükemmellik çizgisinin ne kadar aşıldığı or- taya çıkacaktır. Hem tangonun belirli bir süre içindeki don- Bir şov olarak sunulduğunda, doğal olarak dansçılar, tangonun yıldızlan olarak parlamakta. Osvaldo-Graciella, Roberto-Vanina, Juan-Viviana, Gustavo- Alejandra, Joge-Daniella, Omar-Monica çiftleri halkın ve basının gözdesi oldu.Müziği ile dansçüan ve şarkıcılanyla; koreografısi ve orkestrasıyla şimdiye kadar Türkiye'ye gelen tango topluluklannın en iyisi olan Tango Pasion'u veya bir benzerini tekrar ne zaman izleyeceğimiz bütünüyle şansa kalmışbirolasılık. Tango Pasion, şu anda Zûrih'te yeni bir sahnede, yeni izleyicileriyle birlikte. (Fotoğraf:DEVRİM BARAN) muş haliyle benimsenmesinden yakınıyoruz, hem de u otanti2m''ini yitirmesinden şikayet ediyoruz. Günün kurallanna uyulmazsa, tan- go. anılann müaği olmaktan öteye gjdemeye- cektir. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi. Tango Pasion'da çok güzel bir koreografı ile sunulan 6 Piazzolla parçası vardı. Bu ye- nilikçi müziği on binlerce insana severek din- letmek az şey mi? Müziği ile dansçılan ve şarkıalanyla; ko- reografısi ve orkestrasıyla şimdiye kadar Tür- kiye'ye gelen tango topluluklannın en iyisi olan Tango Pasion'u veya bir benzerini tekrar ne zaman izleyeceğimiz bütünüyle şansa kalmış bir olasılık. Ama gelin biz elveda de- meyelim de, görüşrnek üzere diyelim? Belki tangonun şansı bizimkinden iyidir. Salzburg Yaz Festivali'nin 145 etkinliğinde senfonik konserler dikkati çekti Mıısikiııiıı yüksek tepeleri•On sekiz senfonik konserde yükü; Ozawa-Saito Kinen, Solti - London Symphony, Dohnanyi Cleveland, Abbado Berlin Philharmony ile yabancı topluluklar çekti. konseri ise (iki kez Muti, birer kez de Haitink, Jansons, Solti, Boulez) Viya- na Filarmonili üstatlar sırtladı. iki yıl önce 150 yaşına özel kutlamalarla gir- miş bulunan bu olağanüstü topluluk, bilindiği gibi, aynı anda iki ayn kon- ser verebilecek kadar müzisyen zengi- ni. Aynca, efsanevi Viyana Operası'- nın orkestrasına da kapsamlı destek veriyorlar. Dolayısıyla bir akşam opera, bir akşam (ve bazen sabah) or- kestra konseri derken, müzisyenlen- nin kendi aralanndaki dönüşümleri bir yana, otuz üç kez insan önüne çıkülar. Dünyanın en önde şefleriyle çok iddialı opera mizansenlerine eşlik ederek. Salzburg demek biraz da sa- bah-akşam Viyana Filarmoni'nin izüıde koşmak demektir. Biz za- mansızhktan beceremedik. Ama ken- disini aylar öncesinden buna hazı- ERHANKARAESMEN Bavyera Alpleri'nin cennet yamaç- lannda usul ve nazh akışb bir ırmağın yanı başında heybetle yükselmiş tepe- leriyle Salzburg, doğa zengini bir kent. Ama asıl ayncalığmı, 1500 yıllık geçmişi içinde oluşmuş o son derece köklü kentsel yerleşme biçimi ve kül- türü oluşturuyor. Ortacağ sadeliği ile barok abartıcüığının ölçulü bir den- gesi meydanlanna, ömek bir koruma titizliğiyle yaşatılmış bina cepheleri- ne, köprülerine, şatolanna yansıyor. Ve müzik meraklüan için Mozart'- ın şehridır Salzburg. Geçen yüzyılın başında tohumlan aülmış, 1920'de bugünkü biçimini almış efsanevi mü- zik festivalinin mekanıdır. Daha doğ- rusu festivallerin demek gerekiyor. Merakülar, musikinin yüksek tepele- rinde sadece ağustos ayı boyunca dc- laşmıyor arük. Kendisi de nehir ke- nanndaki bir 17. yüzyü konağmda doğmuş olan Herbert voo Karajan kentin müzik yaşamının son otuz yıhna hükmederken ocak ayının ikin- ci yansını ve Paskalya döneminin iki haftasını da festivallerde zenginleştir- meyi becermiştir. Ama Salzburg, bunlann dışında da bir ezeli kültür şö- lenidir. Festivalleri boyunca günde on iki konserlik, diğer zamanlannda da altı-yedi konserlik, hem de sabahm onbiri, öğlenin ikisi, çay saatinin beşi, gecenin onu demeyip her saate da- ğümış bu etkinliklerin. nüfusu yüz bini az geçen bir minnacık kentte ya- şandığını düşünün. Otel, lokanta vb. gibi umumi yerlerde fon müziği ola- rak Beethoven çalar. Taksi şoförü, Brahms dinler. Kişi başına müzik tü- ketiminde hep doruklardadır. Akıl aJ- maz bir acayip kenttir yani. 1994 yaz festivafinin 145 etkinliği içinde o çok prestijli senfonik konser- ler grubunun temel dayanağını, ünlü Viyana Filarmoni Orkestrası oluştu- ruyordu. Fesüval boyunca verilen on sekiz senfonik konsenn bir bölümü- nün yükünü; Ozawa-Saito Kinen, Solti - London Symphony, Maazel - Pistburg, ikişer kez de Dohnanyi Cle- veland, Abbado Berlin Philharmony ile yabana topluluklar çekti. Alü rlamış tutkulu merakhlar bir de pro- valann peşinde koşuyor. Seksenlik ama, kafası son derece zinde. eski Vi- yanalı müzisyen ve arük New York'- lu sevgili dostumuz Bayan Hiled Hla- watsch, ayağmı sürüyerek koştuğu provalardan sonra bize, "Solti çok iyi oWu, ama Abbado konseri herhalde bi- raz daha rafine edilecek" türü rapor- lar verdiğinden ve şef-müzisyen ilişki- lerinin perde arkalanndan da söz etti- ğinden. provalann en azmdan ha- vasını izlemiş gibi olduk. Karajan'dan bu yana değişik sah- nelemelere yer verişiyle dikkat çeken opera etkinlikleri, Salzburg'un ağırlıklı bir köşesindeydi yine. Stra- vinsky beşlemesi (Pro^ess Rake, Oe- dious Rex, rHistoire du Soldat ie Ros- signol, Symphony of Psalms) için geti- rilen çağdaş dısavurumcu sahneleme- lerin yanı sıra iki yüz alü yaşındaki Don Giavonni'nin ve yüz elli dört yaşı- ndaki Boris Godımov'un yeni düzen- lemeleri, canlı tarüşmalann odak FestivaJio soiist konserierinde Jessye Norman da bulunuyordu. noktasını oluşturdu. Don Giovanni'- nin, Hollanda Kraliçesi'nin de onur konuğu olarak ızledıği kapanış ga- lasının biletlerinin karaborsada 600 dolara kapışıhyor oluşu da bir ayn il- ginç izlenimi oluşturdu. Senfonik müzik dizisi, Beethoven senfonilerinin tümüne aynlmış beş (tekrarlarla dokuz) konserlik bir kü- meyle devam ederken çağdaş müzikte Stockhansen ve ligeti'nin aprlık taşıdığı bir program kümesiyle ta- mamlanıyordu. Bizim Salzburg'a vanşımızda üzerinden on gün geçmiş olmasına ve yüksek düzeyli konser bolluğuna karşın. evrensel düzlemde yıldızlan gittikçe parlayan iki ismin şef Nikolaus Harnoncourt'un ve sop- rano Sylvia McNair'in Beethoven 9'* daki başanlanndan hala söz ediliyor- du. Ve bu Şylvia'yı, Mozart KV 475 Messe'de bir barok kilise ortamında dinledik. Daha önce Irmgard Seefried ve Gundula Janowitz gibi, dönemlen- nin büyük sopranolanndan dinlemiş bulunduğum Mozart'ın, aslında hak ettiğinden daha az büinen bu yapıünı Sylvia McNair, büyüleyici bir müzik şölenine dönüştürdü. Sanki bir insan hançeresinden değil de çok uzaklarda bir yerlerdeki bulutlarla kaplı aydınlık ve gür bir kaynaktan kendib- ğinden fışkıran benzersiz duygu- landıncıbktaki bu ses. kulaga uğra- madan doğru yüreğe iniyor. Ve ağ- laüyor. (Benzetme değil. Küisenin yan halkı ağbyordu.) Sylvia'nın bu benzersiz sesi Leontyne Price'ın yirmi, Jessye Norman'ın on yıl önceki sesle- rinin kanşımı bir ünı kristaUiği ve te- laffuz billurluğu taşıyor. Otuz yıl ön- cesinin Astrid Varnay'ı ile Maria Sta- der'inin kanşımı bir dramatik gergin- bğe de sahip. Yirmi birinci yüzyıl baş- lannın çok büyük (belki de en büyük) sopranosunu ufuklarda görüyor gibi- yiz. Soiist konserierinde ise insan sesi olarak hayranbkla izlediğim, günü- müzün en öndeki Brahamscı tenoru Heinz Zedrak'in de dahil bulunduğu, ,\nn Murray"h, Tereza Berganza'b, Jessye Norman'b ve sonra Anne Sop- bie Mutter'lı, Maurizio Pollini'b ve Alfred Brende'b bir bste var. Olay or- tada: Salzburg Fesüvab ile gerçekten musikinin çok yüksek tepelerinde do- laşıbyor. Bunlann üstüne, günde bir iki eklenen Mozart-Haydn dizisi, oda müziği topluluklan dizisi ve merakb- lannın aynca koşuşturdufu üyatro gösterileri de cabası. Bochıun Sııcdtı Arkeoloji Müzesi görücüye çıktı CUMHUR CANBAZOĞLU Avrupa Yıbn Müzesi Orgütü (BMMA) tarafından her yıl düzenle- nen Yıbn Müzesi Ödülü'ne (European Museum of the Year) Kültür Ba- kanbğı'nca aday gösterilen Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi görücüye çıktı. Mayıs 1995'te verilecek ödül için ya- bana uzmanlar müzeyi ziyaret eüneye başladılar. On yedi ülkeden elb müzenin (ls\iç- re'den 7, Ingilte- re'den 6, ttalya'- dan 6) kaüldığı yanşmada Bod- rum'un en önemb silahı, dünya su- alü arkeoloji ca- miasımn müzeye gösterdiği büyük ügi olacak. Akde- niz ve Ege böl- gelerindeki tüm b l l g yanşmada Bodrum un en bulgulann getirii- önemli silahı, dünya sualtı djf Bodrum Şu k i i y jf Şu- arkeoloji camiasının müzeye alü Arkeoloji .. . j - . - , - ••» -i • 1 i Müzesi-nm Ame- gosterdıgı buyuk ılgı olacak. rikab bilimadamlanyla işbirüği de şansını artüran önemli bir puan. Karyab Prenses Ada Salonu, Yassıa- da baüklan, dünyamn en küçük anfo- ralan, üç ton camı, Türk hamamı, sikke ve mücevherat sergileri. Nefertit'- in altın mühürü, kuleleri, en eski tekne- si ve zindanlanyla dikkat çeken Bod- rum Müzesi, her yıl gösterime soktuğu yeni bölümleriyle de iddiab. Tannnın bulunmadığı yer Müze, son olarak 20 Şubat I994'te zindan bölümünü ziyarete açü. Kapısı- nda 'Tannnın Bulunmadığı Yer' (Inde Deus Abest) yazıb zindanda Barbaros Hayrettin'in ağabeyi Oruç Reis de, Sa- int' Jean şövalyelerince 1503-1506 yıllan arasında tutsak edilmiş. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Oğuz AJpözen "yaşayan müze" anlayışını sürdürerek Mayıs 1995"te Türkıye'ye iyi bir sonuç getire- ceklerine inamyor: "50 müze içinde ilk sekize kalabümek büyük başarı olacak, ama biz yine de bi- rinciliği hedefliyonız. Türk müzeciliği daha önce İstanbul Türk İslam Eserleri Müzesi'yle 1984'te mansiyon, 1988'de Antalya Müzesi'yle mansiyon, 1993'te tstânbul Arkeoloji Müzesi'yle Avrupa Konseyi Ödülü'nü kazandı. Bodrum Su- altı Arkeoloji Müzesi olarak çağdaş mü- zeciliğin ötesine geçerek bu ödülleri de ileriye taşunak istiyoruz. ı^^^^— Canlı müzeciük ^ ^ ,. yapıyoruz. Birmü- • O n y e d l zenuı elindeki Ülkeden elli eserlerin muhte- müzenin v** o l m a s ı b i r ^ (İ^A^-^A n ifade etmez. Mö- (Isvıçreden7 Kyi v a ş a t a r a k nglltere den 6, bunlan insanlara tanıtmalısınız. Mfizemizüı yer aldığı Bodrum Kalesi; ağacı, hay- vanları, değişik sosyal nirimleriyle yalnız kültür varlı- klannm sergilen- diği yer olmaktan İtalya'dan 6) kaüldığı çıkıp nefes de alıyor." Bizans batığı hazırlanıyor Müze, yanşma için gelen uzmanlara misafirlik ederken diğer yandan yeni sergisinin hazırbklannı sürdürüyor. Müzenin ilk sergi salonu restore edile- rek bu kez bir Bizans batığını içine ala- cak şekilde hazırlamyor. Baüğa gerekJi yeri açmak amaayla yapılan kazılar sı- rasında bulunan mezarlar çabşmalan aksatsa da ABD'b teknik adamlar sü- reyi telafi edebilmek için ellerinden ge- leni yapıyorlar. Salonda, Bizans baüğının bire bir modehnin 14 metresi inşa ediliyor. Sa- lonu ziyaret edenler geminin üzerine çıkıp dolaşabilecekler, özgün yaşam mahallerinde ne varsa onlan görebile- cekler. Salonun duvarlannda da antik Hab- karnassos bmamndaki yaşam model- lerle canlandınlacak. Bodrum Mozolesi, •SISII6C6K •BODRUM (UBA)- Türkiye"nin kültür varbklan Dışişleri ve Kültür bakanbklannın girişimleriyle çabndıklan ülkelerden geri getirilirken, dünyamn yedi hankası arasında sayılan Bodrum Mozolesi de İngiltere'den istenecek. Bodrum gönüllüleri bu konuda kampanyaya hazırlanırken, Anadolu'nun kültür avukaü Halikamas Babkçısrnın ölümünden bir süre önce İngiltere Krabçesi Ebzabeth'e bir mektup yazarak, Kral Mouselum'un antik bir şaheser sayılan amt mezannın fresklerinin Bodrum'a gönderihnesini istediği öğrenildi. Bodrum gönüllüleri, Habkarnas Babkçısı'nın yolunda yürüyüp Osmanlı döneminde ingiltere Büyükelçisi Sir Nevvton tarafından lngjltere'ye kaçınlan dünyanın yedi harikası arasında sayılan Kral Mouselum'un amt mezannın fresklerinin Türkiye'ye iadesi için çabşıyorlar. Kısametrajlıfilm yanşması • Kültür Servisi - İş Bankası tarafından "Çevre" konulu kısa metrajb fılm yanşması düzenlendi. Yanşmada birinci gelecek yapıta 75 milyon TL ödül verilecek. Yanşmanın seçici kurulunda Süha Ann, Seçil Büker, Yalçın Demir, İbrahim Kurt, Selami Sözer, Ahmet Tolunguç ve Atıf Yılmaz yer abyor. Jüri tarafından birincibğe layık bulunacak tek yapıta 75 milyon TL ödül verilecek. Yanşmaya kaülmak isteyenlerin fıbnlerini en geç 4 Kasım 1994 tarihine kadar "İş Bankası Halkla Ibşkiler Müdürlüğü, Atatürk Bulvan 191 Kavakbdere 06684-Ankara" adresine ulaştırmalan gerekiyor. Bilar'da'TüPk Modernizmi' seminerleri • Kültür Servisi - Bilar İstanbul 12 Eylül 1994 tarihinde başlayacak ve 17 Ocak 1995 tarihinde sona erecek yeni bir seminer dizisi düzenbyor. Ağırbkb olarak Türk edebiyaunda modernizmin öncülerinin ve temsilcilerinin ele abnacağı seminer dizisi, her pazartesi günüsaat 19.00'da başlayacak ve 19 oturum hab'nde gerçekleşecek. Seminerlere Oruç Aruoba, Enis Batur. İhsan Bilgin, Orhan Koçak, Duygu Köksal, Ahmet Oktay. Orhan Pamuk, İskender Savaşır ve Ahmet Soysal kaülacak. Seminerlerde tartışılacak başuca modernistler ise şunlar: Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik, Melih Cevdet Anday, Bilge Karasu, İkinci Yeni Hareketi, Vüs'atO. Bener, Kemal Tahir, Cemil Meriç, Oğuz Atay ve Ece Ayhan. Yann yapılacak ilk otunımda ise, İskender Savaşır, 'Modernizmin Ruhsal DayanakJan'm inceleyecek. 1. Alanya Müzik ve Tupizm Festivali •ALANYA (AA)- Antalya'nın turistik ilçesi Alanya'da, belediye tarafından düzenlenen 1. Alanya Müzik ve Turizm Festivab, 15-18 eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festivalin organizasyonunu hafıf müzik sanatçısı Neco'nun üstlendiği fesüvabn açılış gününde Alanya Kalesi'nde; Rüya Ersavcı, Atilla Atasoy, Gül Erda, Seda Sayan, Deniz Arcak ve Sinan Erkoç'un kaülacağı bir konser verilecek. 16 eylül akşamı Milli Egemenbk Stadı'nda Ozan Arif, 17 eylül günü ise Alanya Kalesi'nde Seher Dilovan, Ferda Anıl Yarkın ile Seda Sayan, 18 eylülde ise Oditoryum Disko'da Erdal konser verecek. İblis'inyeni sayısı • Kültür Servisi - Şiir dergısi 'İblis'in eylül-ekim sayısının şiir röportaj bölümünde Ahmet Ümit'le ilgili bir yazı yer abyor. Yazıyı Macit Eren hazırlamış. Derginin son sayısında; Ahmet Ümit, Oğuz Özdem, Safa Fersal, Ruhan Mavruk, Özkan Mert, Charles Bukowski, Şerim Yılmaz, Küçük İskenderjMustafa Köz ve İbrahim Öksüz'ün şürleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle