Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 11EYLÜL1994PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Yetersizadlar,dlalıhitaplarHerkese bir ad verümiş. Ama za-
manla, hitap ettiğimiz kişinin yabuzca
adını söylemek yetmiyor. İlle de adm
başına ya da sonuna bir şeyler eklcme-
miz gerekiyor. Bey, beyefendi, sayın,
değerb...
Zarflann üstüne ve fakslann başına
mutlaka 'sayın' diye yazıyoruz; alan,
kendisine saygı duyduğumuzu anla-
makla başhyor okumaya. Adettendir!
öyle ki, yazdığımız kişi en yakın arka-
daşımız bile olsa, yine de 'ele gûne kar-
şf cimri görünmemek için bir 'sayın'
tûketiyoruz.
Yine iıerkes ne der' kaygısından,
aynı şirkette çahşan arkadaşlann ken-
di aralannda ilginç anlaşmalar yaptı-
ğına tanık olmuşumdur:
Bak, kendi aramızda isroen hitap
eder, senli-benli olunız. Ama başkaları-
nm yamnda mesafeti görünmek laznn!..
Bir karesinde, resmi dairede çahşan
bir tanıdığa, yeni aldığjm faks aracını
denemek için bana bir faks çekmesini
rica etmiştim. Bana gönderdiği dene-
me faksın başında durup dururken
'Hakan Bey' demesini haydi görmez-
den geleyim; ama sonunda imzayı
'Mustafa Bey' diye atmasına ne deme-
ü?..
Faksm çabştığını bildirip teşekkür
ederken kendiîni tutamadım:
Yahu senin soyadm Bey mi?..
Brejnev'in, telefonu açınca "Ben
sevgili Leonid Ilyiç" diye kendini tanıt-
tığı söyleniyor. Onu öylesine inandır-
mışlar herkesin 'sevgili Leonid Dyiç'i
olduğuna...
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Bir de kimin, merdivenin hangi ba-
samağında olduğunu iyi saptamak ge-
rekiyor tabü. Bizde herkes kapıcısına
'efendi' diyor. Bir kez de 'beyefendi'
diye çağırsan, adam senin hasta olup
olmadığını düşünür herhalde. Ama
işadamına 'efendi' denmez. (Neden?
tşadamhğı efendilikle bağdaşmaz mı
acaba?) Hiyerarşiye dikkat etmeli.
Ozanın dediği gjbi:
Kimimiz Ahmet Bey,
Kimimiz Ahmet Efendi;
Ya Ahmet Ağayla Ahmet Beyfendi?
Hitap deyip geçmeyin. İnsanm başı-
na dert açar. îşini de yitirebilirsin, öz-
gürlüğünü de. Nedense komünistlere
terk edilmiş olan 'yoldaş' sözcüğû,
onun için illegal görüşmelerin en
önemli bölümlerinde daha bir kısık
sesle telaffuz edildi yıllar boyu.
Burada ise tersine. On yıllarca her-
kes birbirine 'yoldaş' dedi. Sözcüğün
Rusçası tovariş', uluslararası ün ka-
zandı. Nazım, 'kosmosun kardeşiiği
adına' başka yıldızlara ayak basacak
olan insanoğlunun, sözüne tovariş' di-
yerek başlayacağından emin olduğu-
nu yazdı. Ne var ki yıllar sonra Rus-
ya'nın geçmışini reddedip kapitalizme
geçtiği sıralarda bu sözcük 'çağdışı'
damgasıru yiyiverdi.
Şimdi buradaki insanlann çoğu,
sözlerine eskı alışkaniıkla 'tovariş' diye
başlıyor, ama hemen durup düzeltme
yaparak onu başka bir sözcükle değiş-
tiriyor. Sanki ağız değiştirmekle kafa-
lannı da değiştırdiklennı kanıtlamaya
çahşırmış gibi.
Bense günün birinde insanlann bir-
birlerine hitap ederken yalnızca adla-
nm kullanmakla yetinecek kadar ya-
hnlaşacağmı umuyorum. Ama bir tek
koşulla: Ad sayısı, insan sayısı kadar
çoğalmah; yoksa birbiriyle uzak yakın
ilişkisi olmayan kişilerin aynı adı taşı-
ması biraz haksızhk oluyor.
Metalden halaya
İstanbul'danKopenhag'a
Loş dehlizler arasından geçilerek gjrilen
karanlık bir mekan. tçeride en ağınndan
heavy metal çalıyor. Uzun saçh. yer yer
'gnmge' takılan hırpani giyimli delikanb-
lar, vücut hatlannı cömertçe sergileyen
giysiler içindeki kızlarla dans ediyorlar.
Pist dışmdakiler. metal sesleri arasından
belli bebrsiz seçilen hızlıritmeuyarak ken-
dilerinden geçmişçesine vûcut titretiyor,
kafa salhyorlar. Evliliğinden boşahp ken-
dini geceyanlanna atmış dazlak kafah
genç ihtiyar, "Serseri oMıım ben" diyerek
pantolonuna sığdıramadığı göbeğini salh-
yor. Elektrogıtarlann yırtıcı gürültüsü, su
gibi giden bıraya meze oluyor. Bardaki er-
kekler, avını izleyen şahin gibi içeridekileri
sûzüyorlar. Kadınlar da öyle. lçensi siga-
ra, ter ve erotizm kokuyor. Dışanda genç-
ler, "Geceyi sende mi bende mi geçiretim"
tartışmasındalar.
Camekanh dış cephesi doğrudan cadde-
ye açılan, ışıklı. ama loş bir mekan. Köşe-
deki sahnede en otantiğinden Arap, Türk
ve Kürt havalan çabyor. Darbukacı, solo-
larda ilginç atraksiyonlar çekiyor. hûneri-
ni sergibyor. Dansöz kız, bütün maharet-
lerini ortaya döküyor; gerdan kınyor, bel
kıvınyor. Kırmızı blucinli travesü genç,
efemine hareketlerle zeybek havasına gö-
bek atıyor, bale yapıyor. Kürı müziğine
halay kuruluyor. Erkekler kızlarla göz gö-
ze gelmeye çahşıyorlar, manalı bakışlar fı-
rlatıyorlar, kızlan halaya kaldınyorlar.
Halaydan sonra isimler, yapılan ışler so-
ru'uyor. Gecenin sonunda "Bize gidelim
mi?" diyebilmenin hesaplan yapılıyor. Bı-
ralar birbiri ardına devriliyor.
Birinci mekandan Boğaz manzarası gö-
rünüyor. Şarkılar her ne kadar fngilizce
söylense de, dans davetleri Türkçe yapıh-
yor, bira bardaklanrun üzerinde Efes yazı-
yor. Birincisinin önünde, ikincisinden
farkh olarak içeri girenleri süzen 'bodygu-
ard'lar bulunuyor. Karanlık dehlizlerin
açıldığı caddedeki sokak lambalan, Nevv
York sansı taksilerin üstüne düşüyor.
Göbek atılan, halay çekilen ikinci me-
kan, Kopenhag'ın Nörrebro mahallesin-
deki şık barlardan biri. Arap, Türk ve
Kürt müzikleri çalan gruptakı dört kişi-
den birisi Kürt, birisi Arap, ikisi Danimar-
kah.
Üçüncü mekan, Istanbul-Kopenhag
KOPENHAG
FERRUH
Y1LMAZ
uçağı. Uçaktaki yolculann büyük çoğun-
luğu, paket turla Istanbul'a gebp bir ya da
iki hafta geçirmişler. Gümrüksuz sigara,
içki ve parfüm almaktan, yemek yemek-
ten fırsat buldukça birbirlerine İstanbul
hatıralannı, aldıklan turistik eşyalan ve fi-
yatlannı, havaalarundaki rezuhğj anlatı-
yorlar, pasaport kuyruklarında bekletil-
menin, polislerın aymaz tavnndaki Türk
mentahtesınin eleştirisini yapıyorlar. Da-
nimarka'run laşrası Jylland'in küçük bir
kasabasmda öğîetmenlik yapan orta yaşlı
kadın, İstanbul'da geçirdıği bir haftaya
rağmen hiç birahaneye rastlamadığıru
söyleyip "tstanbul'da sokakta bira içmek
mümkün mü" diye soruş or. "Müsiümanlar
bira içmiyorlar herhalde" diye de eklıyor.
Orta yaşû öğretmen kadın, Türk kadınla-
nyla ilişki kuramamasını da Müslümanh-
ğa bağhyor.
Uçak, Kopenhag Havaalanı'na iniyor.
tstanbul'da bira içene rastlamayan öğret-
menle erkek arkadaşı, Jylland'e devam et-
mek üzere uçakta kabyor. Üstümde İstan-
bul gecelerinin yorgunluğu, kulağımda
metal rock'un uğultusu var. Kopenhag
her zamanki gibi gri ve yağmura gebe. Pa-
kistanh taksi şoförü ballandıra ballandıra
İstanbul'da geçirdiği iki ayı, ağlaya sızlaya
çocuklan okula devam ettiğı için ülkesıne
geri dönemediğini anlatıyor. İstanbul ge-
celerinin yorgunluğuna Kopenhag'daki
ilk akşamın yorgunluğu biniyor, kulağım-
daki metal uğultusuna, Arap, Türk, Kürt
havalan kanşıyor. Pistteki kızlann saç
rengi daha açık, oğlanlannki daha koz-
mopobt oluyor. Bira markalan değişiyor.
Eve taksi yerine bisikletle gjdiliyor. Lakin
oynaşmalar sabit kabyor, aynı sorular so-
ruluyor, aynı planlar yapıbyor. Kopen-
hag'da da hayat orta yaşb pğretmen kadı-
na rağmen, İstanbul'dakiyle aynı minval-
de devam ediyor.
Önyargdarakarşı
kültür merkezleıi"Bu terörû kabol etmemeB-
yiz. Yabancı dostlanmız filkede
huzur içinde yaşamak hakkına
sabjptir." Bu sözleri Baden-
Württemberg Eyaleti Başba-
kanı Ernin Teufel geçenlerde
söyledi.
Son 6 ay içinde Türklere ait
tam 20 konut, işyeri ve mescit
kundaklandı. Yetkililer bu
saldınlann Neonazi ya da
PKK yanblan tarafindan dü-
zenlendiğinden kuşknlu.
Saldınlardan birçoğu da Ba-
den-Württemberg eyaletinde.
Hiçbirinin suçlusu şu güne de-
ğin yakalanmış değil.
Cami veya mescit olarak
kullanılan yapılann ya-
banalara yönehk saldırüara
maruz kalması yeni. Toplu-
mun önemb bir bölümünün
camilere karşı olduğu ise çok-
tandır bibnmekle. Stuttgart'ın
Bad Canstatt semtinde Müs-
iümanlar, cami olarak kul-
landıklan yapıdan kent bele-
diyesince çıkanlmak isten-
mekte. EUerindeki ahm sözleş-
mesi mahkemeletce geçersiz
sayıldı. Çevre halkı da cami-
nin başka yere taşınmasını is-
temekte. Benzeri sorun bir
süre önce Stuttgart yakınlan-
ndaki Pforzheim kentinde de
yaşandı.
Halkın çoğıınluğunun isteği
üzerine kentin Hıristiyan De-
mokrat belediyesi cami inşaatı
için öngörülmüş olan merkeze
yakın araziyi geri alrnış, kent
dışında sanayi bölgesinde bir
başka arsa vermişti. Aynca
cami minaresinin de abşıbnı-
ştan kısa yapdmasını şart koş-
muştu. Pforzheim Fatih Ca-
rnisi yıllar süren davalar ve çe-
kişmeler sonunda 1993 yıbnda
açılabilmişü.
Şu sıralar Almanya'da mes-
citler kundaklanırken Pforz-
heim'ı anımsatan bir başka
'cami soranu'da Bavyera'nın
STUTTCART
AHMET
ARPAD
Karlstadt kentinde yaşan-
makta. İslam Kültür Merke-
zi'nin mimar Nejdet Demirgûl-
le'nin planlanna uygun yaptı-
rtmak istediği camiye 15 bin
nüfuslu kentin halkı pek sıcak
bakmıyor. Nasyonal sosyalist
düşünceyi destekleyen NPD
partisi de cami planlanna
karşı çıkıyor. Karlstadt'ta ta-
raftar toplamaya çabşıyor.
"Bu güzel kente türn yörenin
Müslümanlan dobnasın" diyor
NPD. Bu sözler gerçeğı
yansıtmıyor. Lohr, Würz-
burg, Schweinfurt gibi yöre
kentierinde toplam 9 cami
daha var. "Camimiz yapdınca
toptumdaki önyargüar da kal-
kacaktır" diyor Karlstadt
imamı Nihat Biçer de.
Alman toplumu son yıllar-
da Türkiye hakkmda çok ön-
yargıb. Buna bir son vermek
için de camilerden çok, Türki-
ye Kültür BakanhğYnın aça-
cağı kültür merkezlerine gerek
var Almanya'da.
Şu sıralar Stuttgart Dış Ibş-
kiler Enstitüsü salonlannda 6
Türk sanatçısının eserleri ser-
gileniyor. Gönül isterdi ki,
kültürümüzü Abnanya'nın
her yerinde sunabm. Kültür
merkezleri açahm, sanatçı-
lanmızı tanıtabm Ahnan top-
lumuna. önyargılardan kur-
taralım onlan, edebiyatçı-
lanmızla, ressamlanmızla,
müzisyenlerimizle.
Camilerden çok Türk kül-
tür merkezleri gerekb Alman-
ya'ya.
K.Irlanda'da barışa fölge tngfltere'nin Kuzey trlanda'daki yönethnine son
^ vermek için 25 yüdır sürdürdüğü silahlı eylemkre
son verdiğini ve silahı bıraktığını açıklâyan Tflanda Cumhuriyetçi Ordusu (FRA), dün sabaha karşı Ok kez
yeniden silaha başvurdu. IRA ü_\esi 5 mahkum dün sabaha karşı Ingiltere'nin en sıkı güvenlik önlemleriyle
korunan cezaevlerinden Whitemoor'dan kaçmaya çalışırkcn kendilerini kovalayan gardiyanlara ateş actı-
lar. Mahkumlar kaçmayı başaramadı, ancak ola\ Kuzey İrlanda'daki Protestan gruplar tarafindan 'ateş-
kesin ihlali' olarak yorumlandı. Diğer yandan, Kuzey İrlanda sokaklannda 25 yıldır sıkı önlemler altında
devriye gezen tngiliz askerleri başlanna taktıklan çeîik miğferlerden kurtulmanın sevincini yaşıyoıiar.
Bu ülkedeöğrenilecekçok şeyvarYaşam boyu herkesin sık sık
kullandığı bir deyim vardır:
"Yaşa ve gör." Yani, insanoğlu
ne denb deneyimli olursa olsun
yaşadıgı sürece hala kimilerin-
den öğreneceği çok ama çok
şeyler vardır. Yolculukta oku-
mak amacıyla havaalanı ki-
tapçısından 'cep boyu' ilginç bir
kıtap aldım: H. Jackson Brown
yazmış, adını da 'Yaşa, öğren
ve öğret' koymuş. Yazar. ya-
şamı boyunca
ne zaman,
kimlerden.
unutulmaması
gerekb ne
önemli şeyler
öğrendiğini ki-
tabında sırala-
mış. Neler mi?
"Bir bardak sü-
tfln içinde bir kiiçûk kaşık da
olsa kahvesini saklayamayaca-
SEUL
I ğını; birkaç ço-
cuklu anneye,
cocuğunu nasıl
büyüteceğini
nedense çocuk-
suz insanlann
ısrarla öğret-
mek istedikleri-
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ni; gfilümseme-
"^"^^"^"^™" nin, tûm diller-
de kolayca anlaşdabilir bir ortak
dil olduğunu; bir şey ya da kimse
ALt
RIZA
BALAMAN
lLl'SLA»AI«lfUSTll[S\SATL«DÎISEC TUM FUARCIUK YAPIM A.Ş
4. İSTANBUL SANAT FUARIı»h
4 n
İSTANBUL ART FAIR
&MMAT GAI£RİLERİ • A1JCENT ACTUa. ART •
A1MELEK SANAT GALERKI • ARDA SANAT GALERISI • ART1SMA
• ART1UM SANAT GALERİSI • AVRASYA SANAT GALERJSI •
GAL£W BARAZ • BASIN MUZES1 SANAT CALEWS1 • BAŞAK
SANAT GALfRISI • BIUM SANAT GALERİSI • ÇANAKKALE
SERAMIK SANAT GAlfRJSI • DEN GALERJ • EKOL SANAT
GALERBI • FALEZ SANAT GALER19 • FANTASO * p E • HOB1
SANAT GAi.EK.tSI - tf^TERART GAU£RY • tSRAJL PLAST1K
SANATUAR DERNEĞI • KARE SANAT GALERİSI • GALERI
KAYNAK • LEVÎNT SANAT GALERİSI • MINYATUR SANAT
GALERİSI • NART GALLERY • GALERI NEV • OPERA SANAT
GALER1S) • PALET SANAT GALER1SI • PG ART • POLONYA
KULTUR ENSTÎTUSU • SHVİMCE SANAT GALERİSI • SIYAH
B£YAZ SANAT GALERJSI • GALERI SZ • TEM SANAT GALERİSI •
TEŞVtKİYE SANAT GALERİSI • URART SANAT GALERİSI • VAROL
SANAT GALERBI • ATELYE AUkTURKA • THE GALLERY
•GALERI PAGO • AKADEMIULER • AU TOY SANAT MERKEZI •
ARGEPA SAN URUNURI PAZ. Vî DIŞ TİC LTD ŞTI • BEYLERBEYI
SANAT MERKEZI • BILGE KITAP KULUBU • BOYUT SANAT KITAP
DAĞIT1M EĞITIM HIZMETLERİ • HAZAR tTHALAT VE İHRACAT
LTD fTI • KARUM IÇ VE CKŞ T1CARET A.S. • KAŞ ÇERÇEVKIUlC
TİC VE SAN A Ş • UTERATUR YAYINCIUK • MED STÜDYO •
DIABANK • MYRA <rTABEVI • SATİBAT A 4 • TUALSAN •
YORUM SANAT DAĞITIM VE EĞITIM HİZMETLER! • A D
DEHORASYON VE SANAT DERGISI • ANONS PLASTIK
SANATLAR BULTENI • ANTİIC DEKOR • ARKITEKT •
ARREDAMENTO DEKORASYON • ARTIST PLASTİK SANATUR
DERGISI • GENÇ SANAT DERGISI • HURRIYET GOSTERI DERGISI •
İSTANBUL DERGİSI • MİLUYET SANAT DERGİS1 • SANAT ÇEVHESİ
• SANAT DUNYAMlZ • TASARIM DERGISI • TURKJYFDE SANAT
DERGISI • VİZYON • YAPI DERGISI • YAŞAMA SANAT1
L
13-18 EYLÜL1
9 4 / TÜYAP İSTANBUL SERGİ SARAYI
Zıyaret Saatleri: 13 Eylul Saaf 12 00-1700 14 Eylul Saat 1200-2000. 15 Eylul Saat 12.00-22 00.
16-17 EyU
r
- n 1200-2000 iSEvlu'Saat 1200-19.00
ÖĞRENCI. ÖĞRETMEN OĞRETIM UYELERİ VE SANATÇILAR KİMLIKLERINI GOSTEREREK
FUAKI UCRETSIZ OLARAK ZJYARET EDEBIÜRLER.
T . C . K U L • ' R B A K A N L I Ğ I ' N I N K A T K I L A R I Y L A
ne denli çok sevilirse yitirildiğin-
de o denli çok üzülünecegini; bu-
yukannenin kendi çocuğu
yaptığı zaman şiddetle kızdığı
şeyi, tonınu yaptığı zaman kan-
kaha ile güldüğünü;" ve de "öğ-
renmeye ha/ır olunduğu durum-
larda daha pek çok öğrenilecek
şeylerin v ar olduğunu"...
Kitabı okuduktan sonra ka-
paüp düşünmeye başladım.
Yazar bizim ülkede yaşıyor ol-
saydı. şunlan da eklerdi herhal-
de: "Politikacılann, ayaklannı
kaldırarak ya da kafcfarmadan
ne de çok yalan söylediklerini;
'ezan, Kuran, bayrak' sözcükle-
rini diüerinden düşürmeyenkrin
tartışmasız laik olînalan gerek-
tiğinin düşünülmesi; 'dere geçer-
ken at, rüşvet \erken avrat de-
ğiştirilmeyeceği'ni; 'al gülûm ver
gülüm ideotojisi' ile ekonomide
düzlûğe çıkılacağına inananlar
için cumhuriyet rejiminin işa-
damlan cumhuriyerj rejimine
dönüşebileceğini" vb... Sırala-
makla bıtecek gibi değil ki, nasıl
etmeli?
Geceninortasında
gündüzüyaşamak
Gökyüzünün Istanbul'a
yağmurla gözdağı verdiği sa-
bahın erken saatîerinde 'gece-
de gündüzü yaşama'ya haarla-
nıyorduk.
Yabanalann 'jet-lag'dedik-
leri 'nedenle sonuç arasındaki
zaman farkı' olgusunun henüz
ilkdakikalanydı.
İzmir'le Antakya'ya dönük
uçuş saatlerimiz. "Izmir ve An-
takya'nm bu yazıda işi ne?" di-
yen okurlar biraz sabredecek-
ler. İstanbul-Frankfurt arasm-
da, sabahın öğleye varan
uzantısıydı.
Amenka Birleşik Devlet-
leri'nin güney eyaleti Geor-
gia'nın başkenü Atlanta'ya
vanşımızm öncesinde, Atlan-
tik Okyanusu'nun üzerinde
biz, anlayamadığımız yeni bir
sabahı yaşarken İstanbul, yağ-
murlu bir sabahın sonrasında
yeni bir geceye giriyor.
Izmir ile Antakya'ya da...
Parthenon'a da. Evet evet!
Aüna'daki Parthenon'a...
(Sabırsız okurlanmız, sanınm
biraz daha sabredebilirler).
Üstelik uçakla birbirinden bir
saat kadar uzak olan iki ünlü
şehre -Atlanta ve Nashville'e
de- aynı saatte, 17.30'da ine-
cektik. 'Jet bızı' kazanımı,
uçuş noktamız Islanbul'la
vanş noktamız Atlanta arası-
ndaki zaman farkı yedi saat,
Istanbul'la Nashville arası-
ndaki farkı, sekiz saatti. O
anda İstanbul, 7-8 saat farkla
yeni bir geceden sonra yeni bir
sabahı; Atlanta ile Nashville
de aralanndaki bir saat farkla,
yeni bir ikindiyi tekrarhyordu.
Sabah Istanbul'dan kalkışı-
mızdan on altı-on yedi saat
geçmekle beraber, hala akşam
olmamıştı. tstanbul'daki saat-
ler, biz Atlanta'dayken 00.
30'u, Nashville, Izmir ve An-
takya'da iken, 01.30'u gösteri-
yordu. Sizlerin Istanbul'dan
otobüsle bile daha kısa sürede
ulaşabileceğiniz Izmir'le An-
takya'ya, biz ancak on yedi sa-
atte varabibyorduk. Kuşku
yok ki Anadolumuzun Izmir
ve Antakya'sına değil, Ten-
nessee eyaleünin başkenti
Nashville'in hemen yanındaki
tzmir (Smyrna) ile Antakya'-
WASHINCTON
tZZET
RIZA
YALIN
ya (Antioch)...
Peki. Atina'nın Parthe-
non'u? O da Nashville'de...
Şu satırlan yazdığım Was-
hington'da da gündüz, ama
duygulanm İstanbul'daki ge-
ceyi yaşıyor. Ve ben hep bu ge-
cede, ABDnin gündüzünü,
yaşayacak olgulanyla görün-
tülerini saptayacağım.
Aüanük Okyanusu üzerin-
de, uçağımızın, New York'a
yönebp ABD'nın doğu kıyıla-
nndan güneye, Atlanta'ya
doğru inmeye başladığı sırada
da gün hala ışıyordu.
Düşünüyorum: AÜantik
üzerinde kaçmcı kahvaltımız,
kaçına yemeğimiz bu?
ABD'deki bölgesel saat
ayarlan dörde aynlıyor: Doğu
Vakti, Merkez Vakti, Dağ
Vakti ve Pasifık Vakti... Her
yeni Vakit Bölgesi'nde saatle-
rimizi ileri veya geri abrken,
'Amerikalı mozaiği'nı oluştu-
ran siyah veya beyaz, tüm et-
nik azınbk ve çoğunluklann
ortak noktalan, kısa süreçler-
de, olur olmaz yerde esnemele-
ri... Aa! ABD'ye geleb ben de
esniyorum, ebmin tersiyle
ağzırru kapatarak... Eşime
bakıyorum, o da esner dunım-
da... "BulaşKi bir hastalık mı
bu?" diye düşünüyorum.
Aradan günler geçmesıne
karşın, benbğim, duyoılanm,
özvarbğım hala yanm yüzyıb
aşkın süreçteki 'saatinde uyu-
ma auşkanlığı'nı duyuruyor;
Amerika'nın gündüzünde, İs-
tanbul ile Lefkoşa'nın gecesin-
deki uyku saatini anımsaüyor.
Ve ben gecede yine gündüzü
yaşıyor; ABD'nin sekiz eyale-
tinde, Georgia, Tennessee,
Washington D.C.. Virginia.
New York. Maryland, Kuzey
Carobna. Illinois (Chicago) ve
Arkansas'taki gezilerimi bu
duygularla sürdürüyonım.
îsveçlilerseçim
yapmayıbilmiyor
tsveçliler garip insanlar...
Seçim nasıl yapıbr, bu işin ra-
conu nedir bilmiyorlar. Avru-
pa Topluluğu'na girmeden
önce şu işi öğrenseler iyi ola-
cak.
Her şeyden önce, afiş nasıl
kullanıbr bilmiyorlar. Afiş de-
diğin, ağaçlar dahil her yere
yapışünbr, zımbalanır. Bunlar
n'apıyorlar? Afışleri karton,
mukavva arkalıklara
yapıştınyorlar ve tellerle, gös-
terilen belirb yerlere asıyorlar.
Seçimden sonra da herkes
kendi afişini topluyor, geride
hiçbir iz kalmıyor. Olur mu
böyle şey?! Bu ülkeden seçim
geçtiğini nasıl anlayacak aha-
b? Arkadan yırtık-pırtık,
yansı yolunmuş, üzerine yo-
rumlar yapılmış irib-ufaklı
afışler bırakacaksın ki, aylarca
unutulmasın bu olay...
Hele poliükaalar, akıl ahr
gibi değil. Her şeyden önce,
gayet güler yüzle bir araya
gebyorlar, evet, evet! Rakibin
ebni sıkıyor, üstebk, başanlar
diliyorlar. Başbakan tuttu,
olası bir sosyal demokrat-çev-
reci koalisyonu için "kırmızı-
yeşjl çorba" lafı etti, adam bü-
yük gırgır konusu oldu. Ken-
dinden başka herkesı kirli, na-
mussuz, hırsız, yalana görme-
den politika mı yapıbr? Üste-
bk adamlann bir adet sosyal
demokrat partisi var! Yeter mi
yahu? Üç cepheden saldınp
sonradan nal toplamak var-
ken tek bir lider çevresinde bu-
luşulur mu hiç?!
Hele o TV'dekı açıkotu-
rumlar!.. Sıkıntıdan çatbyor
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
insan. Ne kavga, ne sövgü, ne
itişme, ne hakaret!.. Mır mır
mır programdan, o zamana
dek yapabildikJerinden görev
verihVse nasıl devam edecekle-
rinden söz ediyorlar. Gözünü
kan bürümüş. çanağını ya-
ladığı patrona "Helal olsun bi-
zim oğlana, amma morarttı he-
rifı!" dedirtmek ıçın asb astan
olmayan suçlamalarda bulu-
nan. her an kalp knzi geçire-
cek gibi öfkelenen sunuculara
hiçrastlanmıyor.
Bir süre önce, iktidardaki
partilerden birinin parlamen-
teri rüşvet almakla suçlandı.
Bızdekilerin yanında, sinema-
da fenerciye verilen bahşiş ka-
br söz konusu mıktar. Doku-
nuknazlığının kaldınlması için
adamın kendısı başvuruda bu-
lunmaz mı?! Gel de çıldırma!
Anayasaya göre buna gerek
bulunmadı ve parlamenter
herhangi bir vatandaş gibi
yargılandı. Şimdi. seçimlere
bir hafta kala adam suçlu bu-
lundu. Ne yaptı dersiniz? Der-
hal adaybktan çekildi! Pes
artık! İşin ilginç yanı, hiçbir
rakip parti bu konuyu silah
olarak kullanmadı... Yok.
hayır; olmaz böyle seçim. Öğ-
renipdegelsinler!..
H CENTRE
• Genel tngılızce Kursları
• "Busmess Englısh" Kursları
• FCE Haaırtık Kursları
• TOEFLHazırlık Kursları
• IELTS Hazıriık Kursları
• Yoğun programlar
» Normal programlar