27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AGUSTOS1994 PAZARTESİ 4 HABERLER BÛHYADAVI fURIUYE'ftE ÇIRMMDA M, DARBOĞAZDA Sosyalizm,amadevrimsiz.2- osyal demokrasinin "bugunü"nü açıkla- mak üzere özetlemeye çahşüğımız "dünü"- nde kuruluş yıllannda bütün sosyal demokrat partilerin Marksizmin temel tezlerini ve özellikle kapitaüst sömü- rüyü sergUediği "Emek-değer teorisi"nı benimsediklerini söylemişük. Kuşkusuz bura- da geçen "sömörü" kavramı, gündeük dildeki içeriğiyle, yani "zafim kapitalistler, za- vaUı işçUerin ittğnri kemiğini sömürüyor" yalınkatlığıyla ele alınmıyordu. Arü-değer sömürüsü, sermayenin birik- mesi ve yoğunlaşması için zo- runlu bir süreçti ve kapitaliz- min geüşmesinin dinamo- suydu. Geüşen kapitalizm, kaçmılmaz olarak emperya- lizm aşamasma yükselecek, zengin hammadde ve ucuz iş- gücükaynaklan olan ülkeleri sömürgeleştirerek, ulusal sınırlan silikleşüren büyük imparatorhıklara dönüşe- cekti. Sosyal demokratlann önce komünistlerden. sonra da Manı'tan kopuşlan. esas olarak işte bu gelişmenin yo- rumlanmasında ortaya çıktı. | Nasıl bir devrim Mara, bir "devrim" önen- yordu. Komünist çizgi bunu "potitik devrim" olarak kav- radı ve şiddet kullanarak si- yasal iküdann kapitalist sı- nıflan aünmasım, siyasal erki eüne alan işçi sınıfınm (yani onun siyasi partisinin) sosya- lizmi kurmasını savundu ve uygulamaya girişü. Sosyal demokratlar ise Manı'ın "devrim" kavramı- ru "sofcyal devrim" olarak kavradılar. Birincisi, siyasal erkin, şid- det kullarularak zorahmına dayamyordu. İkincisi ise re- formlarla, devletin özellikle ağır sanayiye, ulaşıma, ko- nut yapımına, bilinçli ve aktif müdahalesi ile emekçilerin yaşam düzeylerinin yükseltil- mesini; parîamenter demok- rasinin sağladığı büyük ola- naklann kullanılarak, emek- çilerin kapitalistler karşısında daha güçlü ko- numlara erişmelerini öngörüyordu. Parlamen- ter demokrasinin bir aldatmaca oldugunu sa- vunanlara karşı sosyal demokrallar, üretimin sosyaltesmesiyle bir avuç kalacak kapitalistle- rin karşısındaki milyonlarca ve milyonlarca emekçinin oy gücünün alünı çiziyor ve bu bü- yük çoğunluğun kahredici gücü sayesinde, en saldırgan kapıialisün dahi sandıktan çıkana boyun eğmek zorunda kalacağmı söylüyor- lardı. l. ve 2. Dünya savaşlan arasındaki dönem, bu tartışmalarla ve sosyal demokratlarla ko- münistler arasındaki aynmın keskinleşmesiyle geçti. 1929 Ekonomik Bunalımı gibi toplumlan derinden sarsan ekonomik olaylarla Hitler'in, MussounTrun iküdan ele alışlan gibi siyasal olaylar, bu tartışmalan hem zenginleşürdi hem de düşünsel düzeyde ilginç zikzaklarla yürüme- sine yol açü. Ancak ayıu zamanda, Baü Avru- pa'yı ölçü alarak söylersek bu dönemde sosyal demokrat partiler, büyük bir işçi ve emekçi kit- lesinin oy desteğini arkalanna almayı. ülkele- rinde en büyük parti, olmadı en büyük ikinci parti konumuna yükselmeyi başardılar. Sonra savaş patladı. | Retormizmin reformu İkinci Dünya Savaşı, birincisinden çok daha kanlı ve yıkıcıydı. Avrupa kentlerinde taş taş üstünde kalmamış, 20 milyon insan ölmüştü. Ülkelerde çalışabilir nüfus büyük ölçüde azalmışü. Her şeye adeta yeniden başlamak ge- rekiyordu. Sosyal demokrat partiler de her şeye adeta yeniden başladılar. Temel tezlerini yeniden gözden geçirdiler. Programlar yeniden yazıldı. Savaş öncesine göre dünyada yepyeni. daha önce tarihte benzeri görülmemiş içerikte yepye- nidengeler kurulmuştu. Savaş öncesinin "tek" sosyalist ülkesi Sov- yetler Birliğj, savaş sonrasında Macaristan, Çe- koslovakya, Demokratik Alman Cumhuriyeü (Doğu Almanya), Polonya, Yugoslavya, Arna- vutiukgvbiülkelerin,Kızılordutarafından"libe- re" edilmeleriyle bu ülkelerde komünist partiler siyasal erki ele geçirmişler, dünya bu kez sosya- listve kapitalist sistem olarak iki kampa bölûn-^ müştü. Üstelikkapitalist sistemin dümenine sa-' vaştan çok az yara almış yeni süper güç ABD oturmuştu. Geleneksel önder Avrupa ise sa- vaşın yaralannı sannak zonındaydı, dahası bu- nun için de ABD desteğine muhtaçü. Dünyamn yeniden yapılandığı bu dönemde sosyal demokrat partiler. düşman kardeşleri komünistlerle "doğum"dan gelen son bağlannı da kopardılar. Çırpıcı bir örnek: Baü Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) 1959 yılında topla- nan Bad Godesberg Kongresi'nde özellikle üç temel noktamn alü çizildi. Buna göre sosyal demokratlar, "derookrasi- nn ve demokraük devletin, sosyalizmin yalnızca btşiangıcı ve sosyalizme giden yolun bir aracı ol- dağu" ılkesinı, "Sosyal Demokrat Parti'nin ve potitikasuuı. sınıf mücadelesini ifade ettiği" il- kesını ve '^syalizasyonun, sosyal demokrat ekonomi politiiasuun aracı ve yakın hedefı" ol- duğu ilkesini nddediyorlardı. Bu "ret", kapita- lizmın kendi coğal gelişimi içinde, sosyalizm Yüzyüınbaşmdan bir seçimafişi ...ve sosyal demokrasinin hali Bu afişi yüzydın başmdaki bir seçim kampanyasında Alman sosy al demokratlar propaganda çaUşmalarında kullandılar. Sonra da unuruldu gitti. Ancak son dönemde sosyal demokratlann bunalunını ve düştükteri durumu göstermek amacıyla yeniden ortaya çıkarıldı. 4 j ^ ^ •N\V\1 y/A --i doğrultusunda evrimleşmekte olduğu "önka- bul"üne dayamyordu. Sosyal demokrat parti- lerin görevi ise bu süreçteki engelleri kaldırarak süreci hızlandırmaktı. Bu ilkesel değişim, salt Alman sosyal demok- ratlan ile sınırlı kalmadı. İngiliz tşçi Partisi bu görüşleri zaten kuruluşundan beri savunduğu- nu ilan ediyordu ve bu büyük ölçüde doğruy- du. Fransız Sosyalist Partisi ve Hollanda sosyal demokratlan Almanlan beklememişler, daha 1952 ve '53 yülanndaki kongrelerinde benzer tezleri benimsemişlerdi. Hollandalılar buna ek olarak parti programından Marksizmi de çı- karmışlardı. Küçük ve güçsüz İtalyan Sosyalist Partisi daha da ileri gitti ve Marksizmi temel- denreddetti. Belçika sosyal demokratlan, 1945 yılında ye- niden kurulurken "sosyalizm" hedefini, "sosyal ve demokratik refah devleti" hedefi ile değiştir- diler. 196O'lı yülarda toplanan İskandinav Ül- keleri Sosyal Demokrat Partileri Konferansı'- nda bu ülkelerde sosyalizme esas olarak artık ulaşıldığı beurüliyor ve "bu sosyalizm" ile "Marksistkrin tantmladığı sosyalizmin" farkh olduğu vurgulanıyordu. Nitekim daha sonralan bu farkı vıırgula- mak için hemen bütün sosyal demokrat parti- ler "demokratiksosyalizm" terimini benimsedi- ler. Bu terim, salt komünistlerin "proletarya diktatörlüğü" tezlerine karşı. parîamenter de- İkiye aynlmış "anayurt" Almanya'nın batı kesiminde. sosyal demokratlar, savaşı izleyen yıllarda siyasal rakipleri merkez sağcı Hıristiyan Demokratlarla kurduklan "büyük koalisyon"- un ardından, kah muhalefette. kah iküdarda bugüne kadar geldiler ve bugün de ülkenin en büyük ve hemen hemen eşit iki siyasal gücünden biri konumunu koruyorlar. Batı Avrupa'nın öteki ülkelerinde de durum farklı değil. Ya iktidardalar ya da güçlü bir ana muhalefet partisi konumundalar. 1990'lara kadar sosyal demokrat partilerin oy tabanı esas olarak sanayi işçileri oldu. Buna ço- ğu kez, toplumun kentlerde yaşayan öteki emekçi kesimleri de katüdılar. | Sosyal gûvenlik ağı Sendikalar ilke olarak sosyal demokral parti- lerde hep ayncalıklı bir konum elde ettiler. Sen- dikalarla sosyal demokrat partilerin ilişkileri bir destek iüşkisinden çok. bir "kardeş örgüt" niteli- ği taşıdı. Sendikalar emekçilerin sendikal-eko- nomik örgüıleriydi, sosyal demokrat partiler de siyasal. Bu yüzden kimi ülkelerin sosyal demok- rat partilerinin kongrelerinde sendikalar, res- men. kimilerinde ise fıilen delege kontenjanı sa- hibi oldular. Pek çok sendikal lider. parti yö- netimlerinde etkin görevler üstlendi. Gene savaşı izleyen yıllardan bu yana sosyal x5atı Avrupa emekçilerinin, toplumsal refahtan "daha fazla" pay alabilmeleri, sosyal demokratlannsayesinde oldu. Dünyamn öteki bölgeleriylekarşüaştmldığında refahtan alınanbu4t pay"m küçümsenmesi mümkün değil. mokrasiyi öne çıkaran bir içerik taşımakla kalmıyor, aynı zamanda kapitalizmin kendi iç evrimi ile sosyalizme varabileceğini de kabul ediyordu. Böylece Marksizmin, kökleri Kautsky ve Bernstein'a dayanan reformizmi, 2. Dünya Sa- vaşı'ndan sonra bir kez daha reforme edilmiş oldu. Bir başka deyişle, bugünkü sosyal de- mokrasi, kendini yeniden tanımlamış oldu. Ve bu tammlama doğrultusunda yaklaşık 40 yıl idare etü, iyi kötü (gerçekten iyi ve gerçekten kötû) bugüne kadar geldi. Bu doğrultuya kısa bir göz atahm: Savaş sonrasında yeniden kurulan ve şaşıla- cak kadar kısa sürede savaşın yaralannı sanp büyük ölçüde "refah toplumu" hedeflerine yak- laşan Baü Avrupa ülkelerinde, sosyal demok- ratlar belirleyici rol oynadılar. İsveç başta ol- mak üzere Danimarka, Norveç ve Finlandiya, bugünlerini kesin olarak sosyal demokrasiye borçlular. İskandinav ülkeleri savaş sonrası- nda esas olarak sosyal demokrat partilerce yö- netildiler. Kimilerindeki kısa süreli boşluklar dışında sosyal demokrasi bugüne kadar bu ül- kelerdeki belirleyici siyasal güç konumunu sür- dürdü ve sürdürüyor. Değişiklik, inen çıkan oy oranlan, tek başına ya da koalisyonlarla yönet- mek gibi aynntılarda oldu. demokrat partiler az ya da çok emekçilerin çı- karlannı savunan parti konumunu korudular. Sosyal gûvenlik ağının, genel sağlık sigortası ve işsizlik sigortası gibi emekçi kazanımlannın Baü Avrupa'da yaygınlaşmasında sosyal demokrat- lann payı belirleyicidir. Nitekim Batı Avrupa'da merkez sağ partiler, ne zaman ekonomik alanda emekçi haklanna attıklan tırpanın dozunu ka- çırdılarsa sosyal demokratlara iktidar yollan açıldı. İktidarlan sırasmda ise beklentileri tam ola- rak karşılanmasa da Batı Avrupa emekçilerinin, toplumsal refahtan "daha fazla" pay alabilmele- ri, sosyal demokratlann sayesinde oldu. Dünya- mn öteki bölgeleri ile karşılaşünldığında refah- tan alman bu "pay"ın küçümsenmesi mümkün değil. Sonuç olarak sosyal demokratlann Batı Av- rupa'daki son kırk yıllanmn bılançosu bir siya- sal güç olarak hiç de kötü değil. Bilanço iyi. Üstelik koşullar da iyi. Öyle ya 1990'da Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve sosya- list sistemin dağılmasıyla sosyal demokrasi, tari- hinin en olanaklı dönemine geldi. "Biz denuştik. Biz haklı çıktık. Kautsky haklıydı. Bernstein haklıydı" diyebilme olanağına kavuştu. Dedi de. Alman sosyal demokrasisinin son dönemde ye- tiştirdiği en büyük lideri Wüly Brandt ölümün- den birkaç hafta önce kendisiyle yapılan bir söy- leşide şöyle diyordu: "Seviniyorum. Ama Sovyetler Birliğj'ıün yıkdı- şına, Gorbaçov'un çabalannın hastayı iyi ettneye yetmediğine deg^l, hayır. Çok zorlu, çok ûzücü (herkes için üzücü) mücadelelerden sonra Alman sosyal demokrasisinin, Avrupa'da demokratik sosyaliznü savunanlann haklı çıktığına seviniyo- rum. Bu sevinci hak ettik..." Yağ, un, şeker var gibi... Haklı çıkuklarım ileri sürmek, en azından bu- gün için tersi kanıtlanamayacağına göre sosyal demokratlann hakkı gibi görünüyor. Eh, son kırk yıldaki bilançolannda da kazanç hanesine yazabilecekleri epey puan var. Bu durumda sos- yal demokrasinin önü açık olmalı. Sovyet mode- line umut ve bel bağlayan ve "denemenin" başa- nsız kalması üzerine umutlan boşa çıkan Doğu Avrupa'daki milyonlarca emekçinin yani sıra, Batı Avrupa'daki emekçilerin tümü artık sosyal demokrasiye bağlanmalı değil mi? Ama öyle olmadı. Tersine Batı Avrupa sosyal demokrasisi ciddi bir bunalımın icine girdi. Bu bunalımm göstergeleri günlük yaşamda, gazete ve TV haberlerinde bile kolayca izlenebilir du- rumda. Sosyal demokrat teoriye göre sanayileşmede bugün için var olan en yüksek düzeye erişmiş, köylülüğü büyük ölçüde tasfıye etmiş, köylüleri tanmsal sanayi işçilerine dönüşmüş. sermayesi büyük ölçüde "•biriknüş ve yoğunlaşmış". teori- deki terimle söylersek bir avuç kapitalisüe, mil- yonlarca ve milyonlarca emekçiye ayr^mış bir Avrupa var bugün. Kısacası sosyal demokrat te- orisyenlerin (Kautsky. Bernstein, Hilferding, Karl Renner. Emile Vandervelde vb) "zafer" için öngördüğü koşullar gerçekleşmiş, en azı- ndan "12'ye beş var" noktasına ulaşmış durum- da. Oysa sosyal demokrat partiler emekçilerin tam desteği biryana, oy, üye veyandaş yitiriyor- lar. | Maritet Oemir Lady'nin Batı Avrupa'daki sosyal demokrat partiler arasında son dönemde yıldızı parlayan, inişe de- ğil yükselişe geçmiş gibi göriinen tek sosyal de- mokrat parti Ingihere'de. zlaten kurulduğu 1892 ve yeniden kurulduğu 1906 yılından beri Mark- sizmi daha baştan reddetmiş, Fabian Sosyalizmi diye anılan özgün bir teorik temel üstünde yürü- müş olan İngiliz İşçi Partisi (Labour Party) yapı- lacak ilk seçimlerde yeniden iktidan alabilecek gibi görünüyor. Ama sanıyoruz, bu "başan"da "Demir Leydi" Thatcher'in ve onun silik devamı Major'un üderliğjndeki İngiliz Muhafazakar Partisrnin payı daha büyük. İngiltere'yi 1. lig- den düşme noktasına getirmiş bir iküdann yıkıl- masından daha doğal ne var ki? Batı Avrupa sosyal demokrasisinin bunalımı inişe geçen seçmen desteği, sürekli üye kaybı ve bir zamanlann "militan" sosyaldemokrat kad- rolann artık miting alanlanna bile gitmeye üşen- meleriyle kendini günlük yaşamda somutluyor. Yann bu bunalımın nedenleri üstünde durup Batı Avrupa'yı terk edelim ve Türkiye'ye gelme- ye çalışalım. YARIN: Oeğlşim rüzgartarı fırtuıa olıta BIZBIZE ERDAL ATABEK Milll Gûvenlik.. "Milli gûvenlik" kavramı toplumumuzda her zaman ordu, silahlı kuvvetler, askerlik sorunları ile özdeş sayıl- mıştır. Onun için de komuta kademelerindeki son deği- şiklikler bütün toplumda gergin bir dikkatle iztenmiş, konu pek açıkça bilinmediği için de ciddi yüz ifadelerin- den anlam çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu bize özgü de- mokratik toplumda söylenenierden çok söylenmeyenler önem taşıdığı için de neyin çözümlendiği, -elbette nele- rin de çözümlenemediği- pek anlaşılamamıştır. Bugün üzerinde durmak istediğim, konunun bu yani değit. Ama bu konuda yazıp çizenlerin; bir ordunun gücünün planla- ra, prensiplere, stratejiye, donanıma mı bağlı olduğu, yoksa kimin komutan olduğuna mı bağlı oldugunu açık- tayabilmelerini beklerdim. işin bu yanını geçerek "milli gûvenlik" kavramına dönmek istiyorum. Çünkü bir top- lumun "ulusal gûvenlik" gibi bütünlüktaşıyanönemli bir temel sorununu sadece "silahlı güçlerce sağlanan gû- venlik" anlamında kullanmasının yanlış olduğu kanısın- dayım. Bir toplumun bütün gücü silahlı örgütü olmadığı gibi bir toplumun güvenliği de sadece silahlı kuvvetler tarafından sağlanan gûvenlik değildir. Bir toplumun "milli güvenliği"; ekonomik, sosyal, pst- kolojik güvenliğinin toplamıdır. Bu alanlarda yaşanan güven ya da güvensizlik de "milli gûvenlik" kavrammın pozitif ve negatitlerini oluşturur. Silahlı kuvvetler de el- bette "milii gûvenlik" kavrammın çok önemli bir parça- sını oluşturur, ama onun gücü de ülkenin ekonomik, sos- yal ve psikolojik gücünden ayrı değildir. Onun için "milli gûvenlik" kavramını sadece ordu ile silahlı kuvvetlerle özdeş saymak konunun geniş boyutlarının gözardı edil- mesine yol açar. Bir toplumda "ekonomik gûvenlik"yoksa, toplum ken- disini güvenlikte sayabilir mi? Bugünkü gibi hiç kimse- nin yann da işinin başında olacağına güven duymadığı, haftasonu olan cuma günlerinin "kara cuma"diyeanıl- dığı bir toplumda insanlar geleceğe nasıl güven duyabi- lir? Cuma akşamları eline tutuşturulan bir zarfla görevi- ne son verilme korkusu yaşayan insanların toplumunda cuma günleri "kara cuma" diye anılırsa, orada hangi çalışan huzurlu olabilir? İşinin başında olanların da üc- ret artışlarından, ikramiyelerinden bile vazgeçmek zo- runda kalarak "aman işimden olmayayım da" diyerek emeğinin haklarından vazgeçtiği bir durumda "milli gû- venlik" nasıl tanımlanır? Bir toplumun "ekonomik gû- venlik" kavramı, emeğin adını gündemden çıkararak sadece "paranm para kazanma güvenliği" anlamına geliyorsa orada insanın temel güvenliği kalabilir mi? "Milli gûvenlik" anlamının temel dayanaklarından birisi işte bu "insan emeğinin ekonomik güvenliği "dir. Milli güvenliğin temel dayanaklarından birisi de "sos- yal güven/(k"tir. İnsanın hastalık, sakatlık, yaşlılık gibi zorunlu olarak çalışamadığı durumlarında yaşayabile- ceği geliri sağlayacak, hastalığını iyileştirecek, sakatlı- ğında destek olacak "sosyal gûvenlik". Bugün sosyal güvenliğin hangi alanı, çalışamayan insanın zorunlu ge- reksinmelerine karşılık verebiliyor? Emekli geliri mi? Sağlık hizmetleri mi? Sakatlara sağlanması gerekli des- tek mi? Hiçbiri "gûvenlik" adına uygun hizmet vereme- yen, işlevini yapamayan kurumların toplumunda kim gûvenlik duyabilir? Sosyal gûvenlik çok önemli bir "milli gûvenlik" bölümüdür. Bu anlamıyla görülmediği için de bu hizmetler gereken öneme kavuşamamaktadır. "Milli gûvenlik" kavrammın temel dayanaklanndan birisi de "psikolojik güven/ıfc"tir. "Psikolojik gûvenlik" karmaşık bir konu olmakla birlikte, insanların kültürel güvenliğini, insan haklan güvenliğini, dayanışma gü- venliğini, sosyal saygı güvenliğini, sosyal değer güven- liğini ele aldığımız zaman anlaşılması kolaylaşır. Bir toplumun "psikolojik gûvenlik" içinde olabilmesi için, insanların kültür değerlerinin güvencede olması gere- kir. İnsanların içindeyaşadıkları toplumda insan haklan- nın güvencede oldugunu bilmeleri gerekir. Başlarına bir olumsuzluk geldiği zaman toplumdan dayanışma göre- ceklerine güvenmeleri gerekir. "Psikolojik gûvenlik" için birtoplumdaki bireylerinbirbirine saygı gösterecek- lerine güvenmesi gerekir. Gene bir toplum, taşıdığı sos- yal değerlerin kendileri ve yaşadıkları ortam için anlam- lı olduğuna güvenmeleri gerekir. Eğer bir toplumda bu güvenceler yoksa o toplumda "psikolojik gûvenlik"yok- tur ya da yeterli değildir. Bu da "milli güvenliğin" zayıf- laması demektir. Onun için de "milli gûvenlik" dediğimiz çok önemli kavramı salt silahlı kuvvetlerle özdeş saymayalım. Bir ulusun güvenliğinin ekonomik, sosyal, psikolojik güverv celerle sağlanabileceğini gözardı etmeyelim. Bu alan- larda güvensiz bir toplumun, ordusunun gücüyle rahat- lamaması gerektiğini, silahlı kuvvetlerin gücünün de bu toplumsal güvenlik alanlarıyla karşılıklı etkileşim içinde bulunduğunu unutmayalım. Doğru bir özdeyişle, "Bir zincir, en zayıfhalkası kadar sağlamdır". T.C. İLAN ZONGULDAK2. İCRADAİRESİ DosyaNo: 1993 2649 Saulmasına karar venleo gaynmenkulün ansı. kıvraeti. adedi, evsafi: Zonguldak ılı Mıthatpaşa Mah. îsmetpaşa Caddesınde tapunun 8 pafta, 69 ada, parsel 5, kûtük 103'ıe lcayıth 112.23 m' cinsi kagır ev ve dûkkarı olan U- şınmaz, hakn iki katb bına mevcut caddeye bakan kısım 5mx2Om 36.00 ma alanı kaplamaktadır. Zemın katta kasap dükkanı olup. bınna kaunda daırt mevcuttur. Bınanın arka tarafından betonarme olarak lek kal bina mevcuttur. Binanın mşaat alanı 52 m1 clup, avası yapılmış vaayettedır. Zemin kattaki kasap dükkarunın döşemesı mozaık ile kaph, duvarlar seranuk, lavan ahşap ile kapb ısıtma sıslerru soba ıledır Şehır merkezınde olup, ulaşım sorunu yoktur. Kamu hizmetlennden yararlanmaktadır. lmar durumu. Taşınmaan bulunduğu (5) nolu parsehn imar durumu 1' 1000 ölçekli ımar planına göre Ismetpa^a Caddesı'ne bakan kısım bitişık nı- zam 5 kat, arka kısnu ise bir kal olarak belırlenmişür. Kıymetı: Yukanda özelliklen behnilen gaynmenkulün degcn; Kasap dükkanr.200.000 000 TL Daire: 100000.000 TL Tek katlı bina.150.000 000 TL Toplam: 450.000.000 TL olup SaUşa esas 1 2 hısseye ısabet eden miktar 225.000.000 TL'dir. Şatış şartlan- 1) Satış. 27.9 1994Sah günü saat 15 00'ten 15.30'a kadar Zonguldak 2. lcra Müdürlûğü'nde (Terakkı Mah. Kerera Sok. No: 1 Zonguldak) açık arttırma sureOyie yapılacakttr Bu anurmada tahmin edilen kıymenn %75'ini ve rüç- hanlı alacaklılaı varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflancu geçmek şartı Ue ihak olunur. Böyle biı bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıratun taahhüdû bakı kalmak şarüyla 7.10.1994Cuma günü Zonguldak 2 tcra Müdürlûğü'nde saat 1500'ten 15.30'a kadar ikinci arttınnaya çıkanlacaktır. Bu arturmada da tahmin edilen kıymetın %40'ını ve rûçhanîı alacaklılar varsa alacaklan mec- muunu ve satış masraflannı geçtnek ş^rtıyla en çok aıttırana ıhale edıkcekür. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa saüş talebı düşecekür. 2- Arttırmaya ışürak edeceklerin, tahminedilen kıymeün %20'si nispeünde pey akçesi veya bu miktarkadar millibirbankanın temınatmektubunuverme- kn laamdır. Saaş peşm para ıledır, aha ıstedığınden 20 günü geçmemek ÜZER mehü verilebılır. Tellâlıye resmı, ihale pulu, tapu harç ve masraflan ile katma de^r vergıa alraya aıtlır Bırıkmış vergıler sanş bedelınden ödenır. 3- İpotek sahıbı alacaklılarladiğer ügılılenn (+) bu gaynmenkul ûzenndeki haklannı hususıyle faız ve masrafa daır olan ıddıalannı dayanağı betgeler ile on beş gün içinde daıreraıze bildırmelen laamdır Aksı takdirde haklan tapu SKUI ile sabtt olmadıkça paşlaşmadan hanç bırakılacaklardır. 4- lhaleye katılıp daha sonra ıhale bedehnı yaürmamak suretiyle ihalenin feshıne sebep olan tüm abcüar ve kefdlen, teklıf ettikleri bedel ile son ıhale be- deh arasındaki farktan ve difer zararlardan ve aynca temerrüt faıanden mûte- selsılen mesul olacaklardır. Ihale farkı ve temerrüt faıa aynca hûkrae hacet kalmaksızın daıtemızce tahsıl olunacak, bu fark, varsa oncehkle temınatbede- linden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden ıtibaren herkesin görebümesı için dairede açık olup masrafı venldığı takdırde isteyen alıcıya bir ömeği gönderilebüır. 6- Satışa ıştirak edenlerin şartnamevi görmüş ve mûnderecaUnı kabul etmi; sayilacaklan, ba^kaca bılgı almak ısteyenlenn 1993 2649 sayılı dosya numara sıyla müdürlügümuze başvurmalan ilan olunur Z~t 7.1994 ( +) hganer Ubirioe irtifak hakkı saUpieri de dabOdir. Basın 50159
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle