Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 1994 PAZARTESJ
DİZİYAZI
Fransız toplumsal antropolog Edgar Morin, demokrasinin geleceğini Cumhuriyel 'e yazdı
Bilgi demokratikleştirilmeli• ^ ^ emokrasi; tarihte, zorba im-
m ^ k paratorlukiann, teokrasilerin,
m I diktatörlüklerin, aristokrasi-
m m lerin, kast sistemlerinin dışın-
M ^ f da oîuştu. Demokrasi, özle-
minin evrenselleşmiş olması-
na karşın, hala sıradışı bir sistemdir. Ama siyasi
sistemlerin en uygandır.
Modern demokrasinin, gelişmiş bir tarihsel
yöntem olduğu söylenemez; ilkelerinin pekişip
gelişriği, gerilemeler ve ilerleyişler içeren belir-
siz bir öykünün ürünüdür. Halkın bağımsızlığına
ve egemenliğıne dayalı olan ilk ilkesi, bu bağım-
sızlık ve egemenliği saglamak için kendi kendini
kısıtlayıcı öğeler içerir oldu; bunJar yasa ve ku-
rallara uyma ve egemenliğin belli süreler içinde
seçilmişlere aktanmıdır. Demokrasi, başlangıçta
özgür insanlar için geçerlidir; bütün insanlann
yasal olarak özgür ve eşit olduğu kabullenilince
bu ılke de genelleşir.
Kent demokrasisinin ardından, binlerce ya da
milyonlarca yurttaşı kapsayan ulus demokrasisi şu
sonuçlara yol açtı: Parlamenter merci, yetkiler bir
yerde toplanınca kaçınılmaz olarak doğacak kö-
tü kullanımdan korunmak üzere, onlan ayıran ku-
rumJar, kişisel haklann ve özel yaşamlann korun-
masmın güvencesidir. 1789'da Fransız devrimi
demokratik ölçüyü ortaya koydu; bu da 1848'de,
özgürlük-eşitlik-kardeşlik üçlemiyle tamamJandı.
Bu üçlem, deyimlerin hem birbirini tamamlayıcı
hem de zıt olması açısından karmaşıktır: Salt öz-
gürlük; eşitliği ve kardeşliği yok eder, zorla ka-
bul ettirilen eşitlik, kardeşliği oluşruramadan öz-
gürlüğû yok eder; yurttaşlar arasmda bir toplum
bağı oluşması için temel bir gereklilik olan kar-
deşlik, özgürlüğü denetlemeli ve eşitsizliği en aza
indirgemeli, yoksa yasayla ya da kararname ile
resmen ilan edilip yerleştirilemez. Sonuçta sosya-
lizm, toplurnlann yalnız siyasal değıl, sosyo-eko-
nomik düzenıni demokratlaştırmayı amaçladı,
ama bunu başaramadı.
Z/ünyanın çeşitli yörelerinde,
demokrasi patlamasından sonra,
özü otoriter dış görünüşü
demokratik olan sistemlerin
yeniden oluştuğu görülüyor; bu
sistemler, iktidan elinde tutan
üstün bir parti, hileli seçimler,
medyalann gerektiğinde
iktidarca denetimini
içermektedir.
Portre
Belirttiğimiz ilkelerin, demokrasiyi tanımladı-
ğı ve sağladığı sanılabilirdi. Ne var ki onun günü-
müzdeki totalitarizm deneyiminin ortaya çıkardı-
ğı ve şimdiye kadar azımsanmış, hafta es geçil-
miş temel bir özeiliği var: Aynlık ve çatışma ile
olan yaşamsal bağı!
Demokrasi, toplumsal gruplann ve çıkarlann
yanı sıra düşüncelerin çeşitliliğini doğal olarak
içerir ve besler; bu, onun, çoğunluğun buyruğu-
nu zorla kabul ettirmektense, azınlık ve protesto-
cu kitleye varolma ve kendini anlatma hakkını ta-
nıması, aykın ve sapmış düşüncelerin anlatımına
izin vermesi anlamına gelir. Hem demokratik ku-
rum ve kurallara saygıda karşılıklı nzaya hem de
kendisine canlılık ve üretkenlik verecek düşünce
ve görüş çatışmasına gereksinim duyar. Ne var ki,
çatışmalann canlılığı ve üretkenliği, ancak de-
mokratik kurala uyulmasıyla olabilir; bu kural, fi-
ziksel kavgalann yerine düşünce kavgalannı koy-
makla çatışmalan düzenler, tartışma ve seçim yo-
luyla çatışan düşüncelerin arasında. geçici olarak
üstün gelenini saptar.
Böylelikle hem anlaşma hem de çatışmayı şart
koşan demokrasi, halkın egemenliğinin uygulan-
masından çok daha ötesine gider. Kişilerin düşü-
nüş özerküği, görüş ve anlatım özgürlüğuyle bes-
lenen ve onlan besleyen, özgürlük, eşitlik, kardeş-
lik idealiyle beslenen ve onu besleyen, karmaşık
bir siyasal örgütlenme ve uygarhk sistemidir,
Bu sistemin, oluşmak ve kök salmak için yine
karmaşık koşullara gereksinimi vardır. Demokra-
si, uygulamaya ilişkin koşulfara bağımlıdır (bu
koşullar uygar, öz, demokratik oyunun kurallan-
nın kabullenilmesidir). Kolay bozulabilirliği on-
dandır.
IDemokrasi uygar bir siyasal
küttüre gereksinim duyar
Böylece, totaliter deneyimin ardmdan demok-
rasiyi gerçekleştirmenin güçlüğü iyice belli olu-
yor. Demokratik oyunun kurah, onlarca yıl tota-
litarizm nedeniyle oluşması engellenmiş uygar ve
siyasal bir kültüre gereksinim duymakta; ekono-
mik bunalım, demokratik kurah yıkabilecek aşı-
n çatışmalara yol açarken, ulusçu akımlann art-
ması, gözü dönmüş bir çoğunluğun banşçı azın-
lıklara karşı diktatörlüğünü kolaylaştırmaktadır.
Dünyanın çeşitli yörelerinde, demokrasi patla-
masından sonra, özü otoriterdış görünüşü demok-
ratik olan sistemlerin yeniden oluştuğu görülüyor;
bu sistemler, iktidan elinde tutan üstün bir parti,
hileli seçimler, medyalann gerektiğinde iktidar-
ca denetimini içermektedir. Sonuçta insan, dün-
yanın içinde bulunduğu bunalımda eksik, yeter-
Asker, gazeteci ve antropolog
8 Temmuz 192 l'de Paris'te doğan Edgar
Morin, tarih, coğrafya ve hukuk eğitimi gördû.
2. Dünya Savası'nda Fransız direnişine
gönüllü olarak kaüldı. 1942-44 tarihJeri
arasmda direnişte teğmcn oldu. 1945'te
Aimanya'daki Fransız 1. Ordusu'ndakurmay
subay olarak görev yapfa ve Fransız askeri
hükümetinin enformasyon dairesindc
propaganda şubesi şefl olarak (1946) hizmet
verdi.
"Almanva'da Sıfir Yıh" kitabuıı yazdıktan
sonra Paris'te gazeteciliğe başladı. "Insan ve
Ötöm" kitabını tamamladı. 1947'de CNRS'de
araştırmacı ve daha sonra müdür oldu.
Buradaici çalışmalanndan dolayı Morin'e
1992 de "Onursal Araşörma Müdiirö" unvanı
verildi.
"Mânakaşa" adlı derginin yazıişleri
müdürlüğünden (1956-62) sonra sosyoloji,
antropoloji, siyasa eğitimi veren
Disiplinlererası Çalışma Merkezi'nin müdür
yardımcıhğında (1973-89) buJundu. "îkti&m"
dergisinin yöneticiliğini yaptı..
Charles VeHion Avrupa Deneme, Vlareggio,
Avrupa Medya ödüllerinden başka Perugia,
Palermo, Cenevre, Lizbon, Brüksel
üniversitelerince onursal doktor unvanlan
kazandı. Fransız Sanat ve Edebiyat Nişanrnı
alan Edgar Morin, ulusal "Legk» d'Honneur''
nişanında görevlıdir.
Araştırmasındaki temel birim; olaylann
kanşıkJığuu açıklayabilen, varlıklann varolma
nedenlerini ortaya koyan ve gerçeğin gizini
sorgulayan bir bilgi kaygısından
kaynakJanmaktadır. Bu anlamda çağdaş
toplumbilimde birçok araştırma stratejisi ve
yöntemi geliştirmiştir.
Pekçok kitabın yanı sıra yöntem ve siyasa
üzerinde çeşitli araştırma ve makaleleri
yayımlanmıştır.
Edgar Morin
aracılığıyla gerçekleşebilir.
Aynı zamanda uluslar arasmda ekonomik reka-
betin artması, özellikle bir ekonomik bunalım
konjonktörü içinde siyasayı ekonomiye indirge-
mekte ve ekonomi bitmek bilmeyen siyasal bir so-
run durumuna gelmekte; ideoloji ve düşünce bu-
nalımlan eş zamanda yaşandığından, ekonominin
önceliği, demokratça bir düşünce çatışmasının ro-
lünün canlılığını zayıflatacak yumuşak bir uzla-
şıya yol açmaktadır.
Yine aynı zamanda demokraside toplumsal bir
gerileme başgöstermekte; 70'li yıllann başına de-
ğin ekonomik kalkınma hızının artışından kay-
naklanan eşitsizliklerin aza indirilmesinden son-
ra, ekonomik rekabet ve verimlilik arayışı, gittik-
çe artan bir emekçi bölümünü safdışı bırakmak-
ta; proleterlerin vegöçmenlerin 'grtto'laşması on-
lan toplumun hep yükselmekte olan kesiminden
ayırmaktadır. lnsanlan teknik gelişmeye uydura-
bilen, ama teknik gelişmeyi insanlara uydurama-
yan 'ekonokrat'lar, işin yeniden düzenlenmesi ve
servetin dağıtılması için yeni çözümler bulamı-
yorlar.
Ve böylece demokratik açık, süregelirse sıra-
danlaşacak bir toplum ortaya çıkmaktadır.
IDevrfmcHgin bunatam
parttertkötaeteştiriyor
Buna bağlantılı olarak, gelecekle ilgili büyük
umutlann yıkılması, devrimciliğin içinde bulun-
duğu büyük bunalım, reformculuğun zayıflama-
sı, düşüncelerin günü gününe yaşanan bir prag-
matizm içinde ezilip gitmesi, büyük bir tasanmı
oluşturma yeteneksizliği, düşünce çatışmalannın,
çıkar çatışmalan ya da etnik ve ırksal etno-mer-
kezcilik uğruna zayıfiaması; tüm bunlar partile-
rin köhneleşmesine neden olmaktadır.
Bu durumda yurtseverliğin zayıflaması başgös-
teriyor; özel yaşama kaçış ve sığınma, gevşeklik,
uyuşukluk ile şiddetlı başkaldırmalann art arda
dönüp gelmesi gözlemleniyor ve böylelikle de-
mokratik kurumlann ayakta tutulmasına karşın
Edgar Morin şöyle divor: Bilim teknoJojLsi ile > urttaşlann bügileri arasında giderek büyüyen uçurum, yTirttaşlann büyük bir böiümü arasmda bir
Udlik yaratmaktadır. Bu durum bizi, bilginin demokratikleştiriJmcsi için, yani 'bilmeye vetenekli' bir demokrasi için çaba harcamaya itmelidir.
siz bir demokrasi anlayı-
şı üzerine kurulu karma
sistemlere yönelip yönel-
mediğini kendi kendine
soraroluyor.
Batı da şu anda de-
mokrasiye ilişkin ağır so-
runlarla karşı karşıya; bu
yalnız demokrasilerinin
yeterince halka mal edi-
lemediğinden, birçok ek-
sikler ve yetersizlikler
sergilediğinden değil, ay-
nı zamanda bir demokra-
tik gerileme sürecinin de
baş göstermesinden kay-
naklanıyor.
'Tekno-bûrokrasi'nin
gelişmesiyle. şimdiye ka-
dar politik kararlann ve
tartışmalann yetkisi içinde olan tüm alanlarda.
uzmanlann egemenliğine yer veriliyor. Ömeğin
nükleer teknik, yurttaşJan, parlamenterleri, hatta
bakanlan, silahlann kullanımı konusunda karar
verme yetkisinden yoksun kılıyor; bu yeni enerji
kaynağının yerleşme alanlan çoğu kez yurttaşla-
nn düşüncesi sonılmadan seçiliyor.
Bilim teknolojisi, babalık-analık, doğum-ölüm
gibi şimdiye değin sadece biyolojik ve sosyolojik
sayılan alanlan sardı: Daha şimdiden kimliği bel-
li, hatta canlı, babasız bir çocuk yapılabilir, doğal
yolun dışında anne gebe
bırakılabilir; aynı biçim-
de ceninin toplumsal öl-
çülere uygun olmadıgı
tanısı konulabilir ve vü-
cuttan attınlabilin ya-
kında cenin, ana-baba-
nın isteğine ve toplum-
sal ölçülere uygun yara-
tılabilecek. Bu sorunlar,
çocuk aldırma hakkının
dışında, siyasal bilince
ve demokratik tartışma
alanına girmiş değildir.
Gerçekte, aşın uz-
manlaşmış, zor anlaşılır
bir bilim teknolojisi ile
yurttaşlann bilgileri ara-
sında giderek büyüyen
uçurum, bilenler -ki bil-
gileri bölük pörçük, bağlama oturtulamayan ve to-
parlanamayan bilgilerdir- ve bilmeyenler yani
yurttaşlann büyük bir böiümü arasında bir ikilik
yaratmaktadır. Bu durum bizi, bilginin demokra-
tikleştirilmesi için, yani 'bilmeyeyetenekü' bir de-
mokrasi için çaba harcamaya itmelidir. Bu uğraş
teknokratlara ve 'bilimci sınıfina' saçma, yurttaş-
lara ise olanaksız görünebilir; ancak bilgileri öğ-
renim çağının ve üniversite alanının ötesine yay-
makla başlatılabilir; aynca bilgileri birbirine bağ-
lama olanağını sağlayacak bir düşünce reformu
Oalt özgürlük; eşitliği ve
ji yok eder, zorla kabul
ettirilen eşitlik, kardeşliği
oluşturamadan özgürlüğü yok
eder; yurttaşlar arasında bir
toplum bağı oluşması için temel
bir gereklilik olan kardeşlik,
özgürlüğü denetlemeli ve
eşitsizliği en aza indirmeli,
yoksa yasayla ya da kararname
ile resmen ilan edilip
yerleştirilemez.
demokratik yaşam giderek çöküyor.
Bu demokratik gerileyiş içinde büyük uygarlık
sorunlan siyasal bilince ve kamu tartışma düze-
yine uiaşacağına kişisel sorun çerçevesinin dışı-
na çıkamıyor.
Böylece demokrat diye bilinen toplumiar, de-
mokratik yetersizlik sorununun değişik biçimle-
ri ile karşı karşıya kalmakta; yani demokrasiyi
yeniden oluşturma gerekliliğini hissetmekte; oy-
sa bütün dünyada var oian sorun, demokrasiyi
üretmektedir.
Demokratiksorun çeşitli biçimlere bürünen kü-
resel bir sorundur.
Genel demokratik özlem, gene] demokratik
zorluklarla çarpışır. Demokrasi, uygarlığa bağlı,
uygarlık da demokrasiye bağlıdır.
1989-90 yıllan dünyada büyük bir demokratik
patlamayı müjdeliyordu. 1991-92 yıllannda ise
demokratik gerileyiş ve güçlükler başgösterdi.
Tıpkı geçmişte çok ağır bunalımlann demokrasiyi
tehdit etmiş olması gibi, küresel bunalımın
büyümesi demokrasinin geleceği için bir tehlike
oluşturmaktadır. Bu gelecek, hiç de kesin olmayan
bir gelişmeyi öngörüyor. Uygarlık ile barbarlık
arasındaki çatışmada kesin yol aynmlanna henüz
vanlmamıştır.
Yann: Dünya Bankası eskibaşkan
yardımcısı Anne Kruger
Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e f ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
T.C.
İZMİR 9. ASLİYE HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1993 216
KararNo: 1994 354
Davaa Maliye ve Gümriik Bakanlığı tarafindan, davalılar Mem-
duh Ateş ve arkadaşlan ale>hine acılan alacak davasmın yapılan
dumşması sonunda davarun reddine. masrafların davacı üzerinde bı-
rakılmasma. harç alınmasına mahal olmadığına, davacı vekilinin
yüzüne karşı davalılann yokluğunda, temyizı kabil olmak üzere veri-
len karar; karar >enne kaım olmak iizere ilan olunur.
Basm: 32700
DÜZCE KADASTRO MAHKEMESİ
EsasNo: 1993 21
KararNo: 1993 35
Düzce'nın Hızarderekövüneait 138.139,140,141.142, ve 143par-
sel sayılı taşınmazlar hakkmda davacı Gülüzar Gül tarafından dava-
lılar Ahmet Gül, Suleyman GüJ ve Adem Gül aleyhine açılan kadast-
ro tespitıne ıtıraz ve iade-i muhakeme davalannın reddine karar
venldiğı, venlen karara karşı davacının temyiz yoluna başvurduğu.
ancak davalı Süleyman Gül mirasçısı A>şe Gül adına tüm aramalara
rağmen temyiz dilekcesı ile kararlann adresinin saptanamadığından
tebliğ edılememiş olması sebebiyle, Süleyman Gü) mirasçısı A)şe Gül
adına ılanın yayını tarihınden ıtibaren karann 15 gün içensinde ke-
sınleşeceğı tebligat >erine kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur
T.Ç
HONAZ ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1993 102
Duruşma Günü: 9.9.1994
Davacı Süleyman Kirit tarafından, davalı Hüseyin Demiraleyhine
mahkememıze açılan tazmmat davasınm yapılan açık yargılamasın-
da verilen ara karar gereğince:
Davalı Hüseyin Demir'in bulunamadığından duruşma gününün
ılanen tebliğine karar veriimış olmakla. 9.9.1994 duruşma gününün
Hüseyin Demir'e ılanen tebliğ olunur. 15.7.1994
Basın: 32701
POLITIKAVEOTESI
MEHMED KEMAL
Şairleri Tanımak...
Küçük meyhanelerin tadına doyum olmuyor. Bundan
olacak, şairier, yazarlar, sanatçılar küçük içki evlerini
yeğliyorlar. Şairler, yazarlar gittiği için de bu küçük
meyhanelerin adı unutulmuyor.
Sait Faik'in Orhan VeliVe yazdığı bir mektup elime
geçti, şöyle diyor:
"Burası eski tas, eskihamam. Cumartesileri Nisuaz'da
üdeba toplanır. Bense bir birahane köşesi üdeba
meclislerinin, kötü şairlerin dinini belleyim, bira içerim."
Sait Faik üdebanın, şuaranın gittiği yerieri sevmiyor,
dinini belliyor, bu meclisler yerine birahaneleri seviyor.
Mektup 1941 yılında yazıldığına göre gerekli ürte
kavuşmamışlar.
Ruşen Eşref (Ünaydın)'in edebiyatçı ve sanatçılarla
konuştuğu "Diyoriar ki" adlı bir kitabı vardır. Bu kitapta
Ruşen Eşref, büyük şair Abdülhak Hamit'e sorar:
"Çağdaşlarınız arasında en çok kimi beğenirsiniz?"
"Recaızade Ekrem Bey'L"
Sofrada bulunan Namık Kemal atılır:
"Şinasi ile tanışık değil miydiniz?"
"Evet, şurada, Taksim'de Flam adında bir kahve vardı.
Rahmetli Şinasi sık sık oraya çıkardı."
Hamit'in Şinasi ile de görüşmüşlüğü, tanışmışlığı var.
Onun için soruyu daha başında "evet" diye yanıtlıyor.
Taksim'de Flam diye bir kahve var. Şinasi sık sık bu
kahveye çıkıyor. Kahvenin orta yerinde, çalgıcılar için
tümsekçebir yer var. IşteŞinasi, o tümsekçe yerin dibinde
kendi kendine oturuyor. Bastonunu hafifçe dudaklarına
dokundurur, özlemini çektiği Avrupa dünyasının tadını
alırdı. Şinasi'y'e bir gün o kahvede tanışıyorlar. Vefik
Paşa'nın büyük oğlu Refiktanıştınyor. Şinasi, kırca sakallı.
Bilinen olaydır, sakalını kestirdi, Avrupalroldu diye Şinasi'yi
kınıyorlardı. Sadece kınamakla da kalmıyorlar, zavallı
adamı işinden atıyorlar.
O sırada Ziya Paşa ve Namık Kemal, Türkiye'nin
dışındalar, Londra'ya kaçmışlar. Hürriyet adında bir de
gazeteleri var. Ziya Paşa'nın "Rüya" adlı ünlü yazısı o
günlerde yayımlanıyor.
Ruşen Eşref soruyor:
"Rüya'yı okumuş muydunuz?"
"Londra'da rüya görüyorlar."
Şinasi, Hamit'i sadecetanıyor, Hayrullah efendinin oglu
olarak biliyor. Bir şair olarak bildiği yoktur. Bir satırını bile
okumamıştır. Ziya Paşa'y'a bir ziyafette bulunuyorlar.
Sezai'nin babası rahmetli Sami Paşa'nın evinde
tanışıyorlar. Ziya Paşa'dan hatırda kalan izlenimleri
şöyledir: Ağır başlı, düzgün kıyafetli, saygın, ciddi bir
adam. Yakından görüşmek nasip olmuyor.
Namık Kemal'le Hamit'in tanışmalan da şöyle:
Namtk Kernal'i ilkin Ebuzziya'nın basımevinde görüyor.
Görüyorama tanımıyor. Ebüzziya, şaire bir makaleokuyor.
Namık Kemal de ayakta, bir aşağı, bir yukarı okunanı
dinliyor. Fransızca bir iki sözcük söylüyor, çıkıp gidiyor. Asıl
tanışma, Paris'ten Istanbul'a döndüğünde oluyor.
Sürgünde iken bir kez altı saat Midilli'de görüşüyorlar.
Sırtında beyaz bir gecelik varmış, onu gecelikle kabul
etmiş, unutmuyor. Bir de Rodos'ta bir görüşme varmış.
Bu altı dakika sürmüş... Uyuyormuş yanındaki odada
damadı Rifat Bey varmış:
"Ama vaktim çok az" demiş. "Görüşelim."
Uyandınmışlar, görüşmüşler.
Tevfik Fikret'i, Ekrem'in yanında görmüş. Tanışmalar
önemli olduğu için hep anımsanıyor, unutulmuyor. Ahmet
Haşjm de Fikret'in Çanakkale savaşları sırasında ölüm
haberini almış, çok üzülmüş.
Şairlerin tanımaları ve ölümleri kolay unutulmaz. Cahit
Srtkı, Viyana'da öldü, Orhan Veli Istanbul'da bir beyin
kanamasından... Beyin kanaması Ankara'da, ölümü
Istanbul'da.. Çok şair tanıdım, bir gün oturup nasıl
tanıdığımı yazmalıyım...
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Ksilofona benzeyen
vıjrmalı calgı. 2/ İskam-
bilde koz... Kent ya da
kasabada dış mahalle. 3/
Elli ikilik desteyle oyna-
nan bir iskambil oyunu...
Osmanlılar döneminde
ulema sırufından olanla-
nn giydigj uzun üstjük. 4/
Kaygı, endişe. 5/ Üstten
sağa doğru eğik olan ba-
sım harfı... Bir nota. 6/
Köpek ve ineklere yedi-
rilmek için un ve kepekle
hazırlanan yiyecek... İki ağaç ara-
sına asılan ağ yatak. 7/ Türlü renk-
lerde kareli olan kumaş... Yan
memnunluk belirten bir ünlem. 8/
Öndelik... Boru sesi. 9/ Akıl... İn-
sanı istenmeyen seçeneklerden bi-
nnı izlemeye zorlayan sorun.
YUKARIDAN AŞAĞIY'A:
1/ Bir vakfın koşullannı bildiren
belge. 2/ Uluslararası Tiyatro Ens-
titüsü'nün simgesi... Mal alıp kar-
şılığında mal vererek ödeşme. 3/
Özellikle kamp yerlerinde tatil evi olarak kullanılan tek kath,
basi t ve hafif yapı. 4/ '"Bir açılmaz yüzün tek verse bın gülza-
re su" (Fuzuli)... Haberd. ulak. 5/ Tuzağa düşürülen şey... Al-
tın, gümüş gibi madenlerin ayannı anlamak için sürtüldükleri
taş. 6/ Ahmet RasûıTin çocukluk ve okul arulannı içeren yapı-
tı... Bir nota. 7/ Cezayir'de bir liman kenti... Kuzu sesi. 8/ Bir
şeyi unutmamak için yazılan kısa yaa... Türk müziğinde büyük
bir usul. 9/ Kabaca dokunmuş. dayanıklı biryün kumaş... Belii
bir anlamı olan iz.
T.C.
ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1994 346
Da\acı Kemal Ülgen vekili Av. Metın Koyuncu tarafından ha-
sımsız olarak açılan çek iptali ve ih. ted. davasının yapılan yargılama-
sında:
Şanlıurfa ili, Siverek ilçesı Emlak Bankası'nın ve Ramazan Ertuğ-
rul keşidecili olan H. No: 3OOO-3O5O7-8 nolu ve 1.7.1994 keşide tanhli
5755468 seri 5.000.000 TL.lik çekin zayi olduğu bu sebeple anılan
çekle yakından ve uzaktan ilgi ve alakası bulunanlann Şanlıurfa 2.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1994 346 esas sayılı dosyasına duruş-
ma günü olan 7,9.1994 gününe kadar başvurmalan, aksi takdirde
gıyapta karar verileceğı ilan olunur. 25.7.1994
Basın: 50132
Konya'nın kültür ve sanat alanına yaptığı onurlu
katkıfarı unutulmayan Ilke Kitabevi şimdi
İLKEzgi KİTABEVİ
sanatortamı, çocuk ortamı
olarak yeniden açılıyor.
Sultan Cem Cad. No: 7/B Konya
Tel.:(0332)3209707