27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 1994 PAZARTESJ DİZİYAZI Fransız toplumsal antropolog Edgar Morin, demokrasinin geleceğini Cumhuriyel 'e yazdı Bilgi demokratikleştirilmeli• ^ ^ emokrasi; tarihte, zorba im- m ^ k paratorlukiann, teokrasilerin, m I diktatörlüklerin, aristokrasi- m m lerin, kast sistemlerinin dışın- M ^ f da oîuştu. Demokrasi, özle- minin evrenselleşmiş olması- na karşın, hala sıradışı bir sistemdir. Ama siyasi sistemlerin en uygandır. Modern demokrasinin, gelişmiş bir tarihsel yöntem olduğu söylenemez; ilkelerinin pekişip gelişriği, gerilemeler ve ilerleyişler içeren belir- siz bir öykünün ürünüdür. Halkın bağımsızlığına ve egemenliğıne dayalı olan ilk ilkesi, bu bağım- sızlık ve egemenliği saglamak için kendi kendini kısıtlayıcı öğeler içerir oldu; bunJar yasa ve ku- rallara uyma ve egemenliğin belli süreler içinde seçilmişlere aktanmıdır. Demokrasi, başlangıçta özgür insanlar için geçerlidir; bütün insanlann yasal olarak özgür ve eşit olduğu kabullenilince bu ılke de genelleşir. Kent demokrasisinin ardından, binlerce ya da milyonlarca yurttaşı kapsayan ulus demokrasisi şu sonuçlara yol açtı: Parlamenter merci, yetkiler bir yerde toplanınca kaçınılmaz olarak doğacak kö- tü kullanımdan korunmak üzere, onlan ayıran ku- rumJar, kişisel haklann ve özel yaşamlann korun- masmın güvencesidir. 1789'da Fransız devrimi demokratik ölçüyü ortaya koydu; bu da 1848'de, özgürlük-eşitlik-kardeşlik üçlemiyle tamamJandı. Bu üçlem, deyimlerin hem birbirini tamamlayıcı hem de zıt olması açısından karmaşıktır: Salt öz- gürlük; eşitliği ve kardeşliği yok eder, zorla ka- bul ettirilen eşitlik, kardeşliği oluşruramadan öz- gürlüğû yok eder; yurttaşlar arasmda bir toplum bağı oluşması için temel bir gereklilik olan kar- deşlik, özgürlüğü denetlemeli ve eşitsizliği en aza indirgemeli, yoksa yasayla ya da kararname ile resmen ilan edilip yerleştirilemez. Sonuçta sosya- lizm, toplurnlann yalnız siyasal değıl, sosyo-eko- nomik düzenıni demokratlaştırmayı amaçladı, ama bunu başaramadı. Z/ünyanın çeşitli yörelerinde, demokrasi patlamasından sonra, özü otoriter dış görünüşü demokratik olan sistemlerin yeniden oluştuğu görülüyor; bu sistemler, iktidan elinde tutan üstün bir parti, hileli seçimler, medyalann gerektiğinde iktidarca denetimini içermektedir. Portre Belirttiğimiz ilkelerin, demokrasiyi tanımladı- ğı ve sağladığı sanılabilirdi. Ne var ki onun günü- müzdeki totalitarizm deneyiminin ortaya çıkardı- ğı ve şimdiye kadar azımsanmış, hafta es geçil- miş temel bir özeiliği var: Aynlık ve çatışma ile olan yaşamsal bağı! Demokrasi, toplumsal gruplann ve çıkarlann yanı sıra düşüncelerin çeşitliliğini doğal olarak içerir ve besler; bu, onun, çoğunluğun buyruğu- nu zorla kabul ettirmektense, azınlık ve protesto- cu kitleye varolma ve kendini anlatma hakkını ta- nıması, aykın ve sapmış düşüncelerin anlatımına izin vermesi anlamına gelir. Hem demokratik ku- rum ve kurallara saygıda karşılıklı nzaya hem de kendisine canlılık ve üretkenlik verecek düşünce ve görüş çatışmasına gereksinim duyar. Ne var ki, çatışmalann canlılığı ve üretkenliği, ancak de- mokratik kurala uyulmasıyla olabilir; bu kural, fi- ziksel kavgalann yerine düşünce kavgalannı koy- makla çatışmalan düzenler, tartışma ve seçim yo- luyla çatışan düşüncelerin arasında. geçici olarak üstün gelenini saptar. Böylelikle hem anlaşma hem de çatışmayı şart koşan demokrasi, halkın egemenliğinin uygulan- masından çok daha ötesine gider. Kişilerin düşü- nüş özerküği, görüş ve anlatım özgürlüğuyle bes- lenen ve onlan besleyen, özgürlük, eşitlik, kardeş- lik idealiyle beslenen ve onu besleyen, karmaşık bir siyasal örgütlenme ve uygarhk sistemidir, Bu sistemin, oluşmak ve kök salmak için yine karmaşık koşullara gereksinimi vardır. Demokra- si, uygulamaya ilişkin koşulfara bağımlıdır (bu koşullar uygar, öz, demokratik oyunun kurallan- nın kabullenilmesidir). Kolay bozulabilirliği on- dandır. IDemokrasi uygar bir siyasal küttüre gereksinim duyar Böylece, totaliter deneyimin ardmdan demok- rasiyi gerçekleştirmenin güçlüğü iyice belli olu- yor. Demokratik oyunun kurah, onlarca yıl tota- litarizm nedeniyle oluşması engellenmiş uygar ve siyasal bir kültüre gereksinim duymakta; ekono- mik bunalım, demokratik kurah yıkabilecek aşı- n çatışmalara yol açarken, ulusçu akımlann art- ması, gözü dönmüş bir çoğunluğun banşçı azın- lıklara karşı diktatörlüğünü kolaylaştırmaktadır. Dünyanın çeşitli yörelerinde, demokrasi patla- masından sonra, özü otoriterdış görünüşü demok- ratik olan sistemlerin yeniden oluştuğu görülüyor; bu sistemler, iktidan elinde tutan üstün bir parti, hileli seçimler, medyalann gerektiğinde iktidar- ca denetimini içermektedir. Sonuçta insan, dün- yanın içinde bulunduğu bunalımda eksik, yeter- Asker, gazeteci ve antropolog 8 Temmuz 192 l'de Paris'te doğan Edgar Morin, tarih, coğrafya ve hukuk eğitimi gördû. 2. Dünya Savası'nda Fransız direnişine gönüllü olarak kaüldı. 1942-44 tarihJeri arasmda direnişte teğmcn oldu. 1945'te Aimanya'daki Fransız 1. Ordusu'ndakurmay subay olarak görev yapfa ve Fransız askeri hükümetinin enformasyon dairesindc propaganda şubesi şefl olarak (1946) hizmet verdi. "Almanva'da Sıfir Yıh" kitabuıı yazdıktan sonra Paris'te gazeteciliğe başladı. "Insan ve Ötöm" kitabını tamamladı. 1947'de CNRS'de araştırmacı ve daha sonra müdür oldu. Buradaici çalışmalanndan dolayı Morin'e 1992 de "Onursal Araşörma Müdiirö" unvanı verildi. "Mânakaşa" adlı derginin yazıişleri müdürlüğünden (1956-62) sonra sosyoloji, antropoloji, siyasa eğitimi veren Disiplinlererası Çalışma Merkezi'nin müdür yardımcıhğında (1973-89) buJundu. "îkti&m" dergisinin yöneticiliğini yaptı.. Charles VeHion Avrupa Deneme, Vlareggio, Avrupa Medya ödüllerinden başka Perugia, Palermo, Cenevre, Lizbon, Brüksel üniversitelerince onursal doktor unvanlan kazandı. Fransız Sanat ve Edebiyat Nişanrnı alan Edgar Morin, ulusal "Legk» d'Honneur'' nişanında görevlıdir. Araştırmasındaki temel birim; olaylann kanşıkJığuu açıklayabilen, varlıklann varolma nedenlerini ortaya koyan ve gerçeğin gizini sorgulayan bir bilgi kaygısından kaynakJanmaktadır. Bu anlamda çağdaş toplumbilimde birçok araştırma stratejisi ve yöntemi geliştirmiştir. Pekçok kitabın yanı sıra yöntem ve siyasa üzerinde çeşitli araştırma ve makaleleri yayımlanmıştır. Edgar Morin aracılığıyla gerçekleşebilir. Aynı zamanda uluslar arasmda ekonomik reka- betin artması, özellikle bir ekonomik bunalım konjonktörü içinde siyasayı ekonomiye indirge- mekte ve ekonomi bitmek bilmeyen siyasal bir so- run durumuna gelmekte; ideoloji ve düşünce bu- nalımlan eş zamanda yaşandığından, ekonominin önceliği, demokratça bir düşünce çatışmasının ro- lünün canlılığını zayıflatacak yumuşak bir uzla- şıya yol açmaktadır. Yine aynı zamanda demokraside toplumsal bir gerileme başgöstermekte; 70'li yıllann başına de- ğin ekonomik kalkınma hızının artışından kay- naklanan eşitsizliklerin aza indirilmesinden son- ra, ekonomik rekabet ve verimlilik arayışı, gittik- çe artan bir emekçi bölümünü safdışı bırakmak- ta; proleterlerin vegöçmenlerin 'grtto'laşması on- lan toplumun hep yükselmekte olan kesiminden ayırmaktadır. lnsanlan teknik gelişmeye uydura- bilen, ama teknik gelişmeyi insanlara uydurama- yan 'ekonokrat'lar, işin yeniden düzenlenmesi ve servetin dağıtılması için yeni çözümler bulamı- yorlar. Ve böylece demokratik açık, süregelirse sıra- danlaşacak bir toplum ortaya çıkmaktadır. IDevrfmcHgin bunatam parttertkötaeteştiriyor Buna bağlantılı olarak, gelecekle ilgili büyük umutlann yıkılması, devrimciliğin içinde bulun- duğu büyük bunalım, reformculuğun zayıflama- sı, düşüncelerin günü gününe yaşanan bir prag- matizm içinde ezilip gitmesi, büyük bir tasanmı oluşturma yeteneksizliği, düşünce çatışmalannın, çıkar çatışmalan ya da etnik ve ırksal etno-mer- kezcilik uğruna zayıfiaması; tüm bunlar partile- rin köhneleşmesine neden olmaktadır. Bu durumda yurtseverliğin zayıflaması başgös- teriyor; özel yaşama kaçış ve sığınma, gevşeklik, uyuşukluk ile şiddetlı başkaldırmalann art arda dönüp gelmesi gözlemleniyor ve böylelikle de- mokratik kurumlann ayakta tutulmasına karşın Edgar Morin şöyle divor: Bilim teknoJojLsi ile > urttaşlann bügileri arasında giderek büyüyen uçurum, yTirttaşlann büyük bir böiümü arasmda bir Udlik yaratmaktadır. Bu durum bizi, bilginin demokratikleştiriJmcsi için, yani 'bilmeye vetenekli' bir demokrasi için çaba harcamaya itmelidir. siz bir demokrasi anlayı- şı üzerine kurulu karma sistemlere yönelip yönel- mediğini kendi kendine soraroluyor. Batı da şu anda de- mokrasiye ilişkin ağır so- runlarla karşı karşıya; bu yalnız demokrasilerinin yeterince halka mal edi- lemediğinden, birçok ek- sikler ve yetersizlikler sergilediğinden değil, ay- nı zamanda bir demokra- tik gerileme sürecinin de baş göstermesinden kay- naklanıyor. 'Tekno-bûrokrasi'nin gelişmesiyle. şimdiye ka- dar politik kararlann ve tartışmalann yetkisi içinde olan tüm alanlarda. uzmanlann egemenliğine yer veriliyor. Ömeğin nükleer teknik, yurttaşJan, parlamenterleri, hatta bakanlan, silahlann kullanımı konusunda karar verme yetkisinden yoksun kılıyor; bu yeni enerji kaynağının yerleşme alanlan çoğu kez yurttaşla- nn düşüncesi sonılmadan seçiliyor. Bilim teknolojisi, babalık-analık, doğum-ölüm gibi şimdiye değin sadece biyolojik ve sosyolojik sayılan alanlan sardı: Daha şimdiden kimliği bel- li, hatta canlı, babasız bir çocuk yapılabilir, doğal yolun dışında anne gebe bırakılabilir; aynı biçim- de ceninin toplumsal öl- çülere uygun olmadıgı tanısı konulabilir ve vü- cuttan attınlabilin ya- kında cenin, ana-baba- nın isteğine ve toplum- sal ölçülere uygun yara- tılabilecek. Bu sorunlar, çocuk aldırma hakkının dışında, siyasal bilince ve demokratik tartışma alanına girmiş değildir. Gerçekte, aşın uz- manlaşmış, zor anlaşılır bir bilim teknolojisi ile yurttaşlann bilgileri ara- sında giderek büyüyen uçurum, bilenler -ki bil- gileri bölük pörçük, bağlama oturtulamayan ve to- parlanamayan bilgilerdir- ve bilmeyenler yani yurttaşlann büyük bir böiümü arasında bir ikilik yaratmaktadır. Bu durum bizi, bilginin demokra- tikleştirilmesi için, yani 'bilmeyeyetenekü' bir de- mokrasi için çaba harcamaya itmelidir. Bu uğraş teknokratlara ve 'bilimci sınıfina' saçma, yurttaş- lara ise olanaksız görünebilir; ancak bilgileri öğ- renim çağının ve üniversite alanının ötesine yay- makla başlatılabilir; aynca bilgileri birbirine bağ- lama olanağını sağlayacak bir düşünce reformu Oalt özgürlük; eşitliği ve ji yok eder, zorla kabul ettirilen eşitlik, kardeşliği oluşturamadan özgürlüğü yok eder; yurttaşlar arasında bir toplum bağı oluşması için temel bir gereklilik olan kardeşlik, özgürlüğü denetlemeli ve eşitsizliği en aza indirmeli, yoksa yasayla ya da kararname ile resmen ilan edilip yerleştirilemez. demokratik yaşam giderek çöküyor. Bu demokratik gerileyiş içinde büyük uygarlık sorunlan siyasal bilince ve kamu tartışma düze- yine uiaşacağına kişisel sorun çerçevesinin dışı- na çıkamıyor. Böylece demokrat diye bilinen toplumiar, de- mokratik yetersizlik sorununun değişik biçimle- ri ile karşı karşıya kalmakta; yani demokrasiyi yeniden oluşturma gerekliliğini hissetmekte; oy- sa bütün dünyada var oian sorun, demokrasiyi üretmektedir. Demokratiksorun çeşitli biçimlere bürünen kü- resel bir sorundur. Genel demokratik özlem, gene] demokratik zorluklarla çarpışır. Demokrasi, uygarlığa bağlı, uygarlık da demokrasiye bağlıdır. 1989-90 yıllan dünyada büyük bir demokratik patlamayı müjdeliyordu. 1991-92 yıllannda ise demokratik gerileyiş ve güçlükler başgösterdi. Tıpkı geçmişte çok ağır bunalımlann demokrasiyi tehdit etmiş olması gibi, küresel bunalımın büyümesi demokrasinin geleceği için bir tehlike oluşturmaktadır. Bu gelecek, hiç de kesin olmayan bir gelişmeyi öngörüyor. Uygarlık ile barbarlık arasındaki çatışmada kesin yol aynmlanna henüz vanlmamıştır. Yann: Dünya Bankası eskibaşkan yardımcısı Anne Kruger Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e f ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z T.C. İZMİR 9. ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1993 216 KararNo: 1994 354 Davaa Maliye ve Gümriik Bakanlığı tarafindan, davalılar Mem- duh Ateş ve arkadaşlan ale>hine acılan alacak davasmın yapılan dumşması sonunda davarun reddine. masrafların davacı üzerinde bı- rakılmasma. harç alınmasına mahal olmadığına, davacı vekilinin yüzüne karşı davalılann yokluğunda, temyizı kabil olmak üzere veri- len karar; karar >enne kaım olmak iizere ilan olunur. Basm: 32700 DÜZCE KADASTRO MAHKEMESİ EsasNo: 1993 21 KararNo: 1993 35 Düzce'nın Hızarderekövüneait 138.139,140,141.142, ve 143par- sel sayılı taşınmazlar hakkmda davacı Gülüzar Gül tarafından dava- lılar Ahmet Gül, Suleyman GüJ ve Adem Gül aleyhine açılan kadast- ro tespitıne ıtıraz ve iade-i muhakeme davalannın reddine karar venldiğı, venlen karara karşı davacının temyiz yoluna başvurduğu. ancak davalı Süleyman Gül mirasçısı A>şe Gül adına tüm aramalara rağmen temyiz dilekcesı ile kararlann adresinin saptanamadığından tebliğ edılememiş olması sebebiyle, Süleyman Gü) mirasçısı A)şe Gül adına ılanın yayını tarihınden ıtibaren karann 15 gün içensinde ke- sınleşeceğı tebligat >erine kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur T.Ç HONAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1993 102 Duruşma Günü: 9.9.1994 Davacı Süleyman Kirit tarafından, davalı Hüseyin Demiraleyhine mahkememıze açılan tazmmat davasınm yapılan açık yargılamasın- da verilen ara karar gereğince: Davalı Hüseyin Demir'in bulunamadığından duruşma gününün ılanen tebliğine karar veriimış olmakla. 9.9.1994 duruşma gününün Hüseyin Demir'e ılanen tebliğ olunur. 15.7.1994 Basın: 32701 POLITIKAVEOTESI MEHMED KEMAL Şairleri Tanımak... Küçük meyhanelerin tadına doyum olmuyor. Bundan olacak, şairier, yazarlar, sanatçılar küçük içki evlerini yeğliyorlar. Şairler, yazarlar gittiği için de bu küçük meyhanelerin adı unutulmuyor. Sait Faik'in Orhan VeliVe yazdığı bir mektup elime geçti, şöyle diyor: "Burası eski tas, eskihamam. Cumartesileri Nisuaz'da üdeba toplanır. Bense bir birahane köşesi üdeba meclislerinin, kötü şairlerin dinini belleyim, bira içerim." Sait Faik üdebanın, şuaranın gittiği yerieri sevmiyor, dinini belliyor, bu meclisler yerine birahaneleri seviyor. Mektup 1941 yılında yazıldığına göre gerekli ürte kavuşmamışlar. Ruşen Eşref (Ünaydın)'in edebiyatçı ve sanatçılarla konuştuğu "Diyoriar ki" adlı bir kitabı vardır. Bu kitapta Ruşen Eşref, büyük şair Abdülhak Hamit'e sorar: "Çağdaşlarınız arasında en çok kimi beğenirsiniz?" "Recaızade Ekrem Bey'L" Sofrada bulunan Namık Kemal atılır: "Şinasi ile tanışık değil miydiniz?" "Evet, şurada, Taksim'de Flam adında bir kahve vardı. Rahmetli Şinasi sık sık oraya çıkardı." Hamit'in Şinasi ile de görüşmüşlüğü, tanışmışlığı var. Onun için soruyu daha başında "evet" diye yanıtlıyor. Taksim'de Flam diye bir kahve var. Şinasi sık sık bu kahveye çıkıyor. Kahvenin orta yerinde, çalgıcılar için tümsekçebir yer var. IşteŞinasi, o tümsekçe yerin dibinde kendi kendine oturuyor. Bastonunu hafifçe dudaklarına dokundurur, özlemini çektiği Avrupa dünyasının tadını alırdı. Şinasi'y'e bir gün o kahvede tanışıyorlar. Vefik Paşa'nın büyük oğlu Refiktanıştınyor. Şinasi, kırca sakallı. Bilinen olaydır, sakalını kestirdi, Avrupalroldu diye Şinasi'yi kınıyorlardı. Sadece kınamakla da kalmıyorlar, zavallı adamı işinden atıyorlar. O sırada Ziya Paşa ve Namık Kemal, Türkiye'nin dışındalar, Londra'ya kaçmışlar. Hürriyet adında bir de gazeteleri var. Ziya Paşa'nın "Rüya" adlı ünlü yazısı o günlerde yayımlanıyor. Ruşen Eşref soruyor: "Rüya'yı okumuş muydunuz?" "Londra'da rüya görüyorlar." Şinasi, Hamit'i sadecetanıyor, Hayrullah efendinin oglu olarak biliyor. Bir şair olarak bildiği yoktur. Bir satırını bile okumamıştır. Ziya Paşa'y'a bir ziyafette bulunuyorlar. Sezai'nin babası rahmetli Sami Paşa'nın evinde tanışıyorlar. Ziya Paşa'dan hatırda kalan izlenimleri şöyledir: Ağır başlı, düzgün kıyafetli, saygın, ciddi bir adam. Yakından görüşmek nasip olmuyor. Namık Kemal'le Hamit'in tanışmalan da şöyle: Namtk Kernal'i ilkin Ebuzziya'nın basımevinde görüyor. Görüyorama tanımıyor. Ebüzziya, şaire bir makaleokuyor. Namık Kemal de ayakta, bir aşağı, bir yukarı okunanı dinliyor. Fransızca bir iki sözcük söylüyor, çıkıp gidiyor. Asıl tanışma, Paris'ten Istanbul'a döndüğünde oluyor. Sürgünde iken bir kez altı saat Midilli'de görüşüyorlar. Sırtında beyaz bir gecelik varmış, onu gecelikle kabul etmiş, unutmuyor. Bir de Rodos'ta bir görüşme varmış. Bu altı dakika sürmüş... Uyuyormuş yanındaki odada damadı Rifat Bey varmış: "Ama vaktim çok az" demiş. "Görüşelim." Uyandınmışlar, görüşmüşler. Tevfik Fikret'i, Ekrem'in yanında görmüş. Tanışmalar önemli olduğu için hep anımsanıyor, unutulmuyor. Ahmet Haşjm de Fikret'in Çanakkale savaşları sırasında ölüm haberini almış, çok üzülmüş. Şairlerin tanımaları ve ölümleri kolay unutulmaz. Cahit Srtkı, Viyana'da öldü, Orhan Veli Istanbul'da bir beyin kanamasından... Beyin kanaması Ankara'da, ölümü Istanbul'da.. Çok şair tanıdım, bir gün oturup nasıl tanıdığımı yazmalıyım... BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Ksilofona benzeyen vıjrmalı calgı. 2/ İskam- bilde koz... Kent ya da kasabada dış mahalle. 3/ Elli ikilik desteyle oyna- nan bir iskambil oyunu... Osmanlılar döneminde ulema sırufından olanla- nn giydigj uzun üstjük. 4/ Kaygı, endişe. 5/ Üstten sağa doğru eğik olan ba- sım harfı... Bir nota. 6/ Köpek ve ineklere yedi- rilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek... İki ağaç ara- sına asılan ağ yatak. 7/ Türlü renk- lerde kareli olan kumaş... Yan memnunluk belirten bir ünlem. 8/ Öndelik... Boru sesi. 9/ Akıl... İn- sanı istenmeyen seçeneklerden bi- nnı izlemeye zorlayan sorun. YUKARIDAN AŞAĞIY'A: 1/ Bir vakfın koşullannı bildiren belge. 2/ Uluslararası Tiyatro Ens- titüsü'nün simgesi... Mal alıp kar- şılığında mal vererek ödeşme. 3/ Özellikle kamp yerlerinde tatil evi olarak kullanılan tek kath, basi t ve hafif yapı. 4/ '"Bir açılmaz yüzün tek verse bın gülza- re su" (Fuzuli)... Haberd. ulak. 5/ Tuzağa düşürülen şey... Al- tın, gümüş gibi madenlerin ayannı anlamak için sürtüldükleri taş. 6/ Ahmet RasûıTin çocukluk ve okul arulannı içeren yapı- tı... Bir nota. 7/ Cezayir'de bir liman kenti... Kuzu sesi. 8/ Bir şeyi unutmamak için yazılan kısa yaa... Türk müziğinde büyük bir usul. 9/ Kabaca dokunmuş. dayanıklı biryün kumaş... Belii bir anlamı olan iz. T.C. ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994 346 Da\acı Kemal Ülgen vekili Av. Metın Koyuncu tarafından ha- sımsız olarak açılan çek iptali ve ih. ted. davasının yapılan yargılama- sında: Şanlıurfa ili, Siverek ilçesı Emlak Bankası'nın ve Ramazan Ertuğ- rul keşidecili olan H. No: 3OOO-3O5O7-8 nolu ve 1.7.1994 keşide tanhli 5755468 seri 5.000.000 TL.lik çekin zayi olduğu bu sebeple anılan çekle yakından ve uzaktan ilgi ve alakası bulunanlann Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1994 346 esas sayılı dosyasına duruş- ma günü olan 7,9.1994 gününe kadar başvurmalan, aksi takdirde gıyapta karar verileceğı ilan olunur. 25.7.1994 Basın: 50132 Konya'nın kültür ve sanat alanına yaptığı onurlu katkıfarı unutulmayan Ilke Kitabevi şimdi İLKEzgi KİTABEVİ sanatortamı, çocuk ortamı olarak yeniden açılıyor. Sultan Cem Cad. No: 7/B Konya Tel.:(0332)3209707
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle