Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 AĞUSTOS1994 CUM A CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
İlk kez düzenlenen Avustralya Film Festivali 8-13 ekim tarihleri arasında yapılacak
En yeni Avustralya filmleri
YEDIRENK
UĞUR KÖKDEN
Kûltür Senisi - Avustralya
ile Türkiye arasında ekonomik
ve kültürel bağlan güçlendir-
mek amacıyla Istanbul'da 8-13
Ekim tarihleri arasında Avust-
ralya Film Festivali düzenlenı-
yor. Avustralya hükümetinin
desteğiyle gerçekJeştirilecek fes-
tival, Tûrkiye'de daha önce
gösterilmemiş en yeni Avustral-
ya filmlerini kapsayacak.
Avustralya Füm Festivali
Direktörü Bruce Jeffreys, festi-
val çerçevesinde gösterilecek
filmlerin, kimi ilk yönetmenlik
denemesini gerçekleştiren, genç
ve Anglo-Sakson kültüründen
gelrneyen, Jtalyan, Yunan, Ar-
jantin kökenli Avustralyalı sa-
natçılann filmleri olduğunu be-
lirtiyor. Festival araabğıyla
çağdaş Avustralya fılmlerirun
Türk izleyicisine sunulmasıyla
iki ülkenin tican ve kültürel iliş-
kılerin güçlenmesi yolunda bir
adım atılması amaçlanıyor.
Gelişen Türkiye pazan
Avustralya'run bütün dünya-
da öncelik tanıdığı ülkenin Tur-
kiye olduğunu belirten JefFreys,
"Çünkü Tûrkiye'de pazar geU-
şiyor. Avustralyalı dağıümcı-
larla Tûrk yetkilüer arasında da
direkt bağlantj kuruldu" dıyor.
Türkler'in Avustralya'yı merak
ettiklerini kaydeden JefTreys,
Avustralya'da çok sayıda
Türk'ün yaşadığıru da sözlerine
ekliyor.
Bruce Jeffreys Avustralya'da
hükümet tarafından destekle-
nen film endüstrisinin daha
önce Amerikalı dağıtımcılann
egemenliğinde olduğunu ve
buna son verrnek, Avustralya
sinemasını geliştirmek ıçin caba
harcadıklannı belirtiyor. An-
cak son yıllarda, özelükle etnik
kökenli genç yönetmenler ta-
rafından gercekleştirilen fılm-
lerde bir patlama gözlendiğıni
söyleyen Jeffreys, Avustralya
filinlerinin de bütün dünyada
popüler olduğuna dikkat çeki-
yor.
Festivalde gösterilecek fîlmlerden yönetmenliğini Monica Pellizzari'nin üstlendiği 'Desserts'te Dina Panozzo rolündeki Maria Stroppi.
Jeffreys, Istanbul'a geldiğın-
de Türk sinema izleyicisinin ne
tür filmleri izlediğini merak et-
miş. Istanbul Film Festivali'nı
izlemiş.
Ancak bütün sezon boyunca
tstanbul sinemalannda gösteri-
len fılmlerde bir çeşitlihk olma-
ması, yalnızca Amerikan film-
lerinin gösterilmesi onu hayal
kınklığma uğratmış. Bu konuy-
la ilgili olarak Avustralyalı
dağıümcılar da dahil olmak
üzere pek çok kişiyle görüşmüş.
Avustralyalı dağıtımcılann
filmlerini yanlış insanlara sattı-
klannı, Türkiye'deki pazan ve
sistemi anlamadıklannı gör-
müş.
Bunun üzerine Avustralya'-
run Türkiye Büyükelçısı David
Evans'la görüşerek İstanbul'da
bir Avustralya Film Festivali
düzenlenmesi önerisini iletmiş.
Büyükelçi Evans, Avustralya
filmleri için İstanbul'da çok ıyi
birseyircı potansiyeli olduğunu
kabul ederek, Avustralya hü-
kümetinin desteğini saglaya-
cağı konusunda söz vermiş.
Aynca Tûrkiye'de Avustral-
ya filmlennın yetennce gösteri-
lemediğini kabul eden Avust-
ralya Film Komısyonu da bu
festivali mali açıdan destekleme
karan almış.
Sponsorlan arasında Cum-
huriyet gazetesının de bulundu-
ğu festivalin ana sponsoru
TNT isimh Avustralya şirketi.
Bu şirketfiJmleringetirilmesi ve
taşmmasıyla ilgılenecek.
Jeffreys. Cumhuriyet gazete-
sine sponsorluk teküf ederken.
festivalde gösterilecek filmleri-
nin "Hollywood tara" ol-
madığını, Cumhuriyet okur-
lannın ilgısını çekecek türden ni-
telikli filmler olduğunu gözö-
nünde bulundurduklannı ifade
ediyor.
Festival çerçevesinde Avust-
ralya kültürünü ve yaşam bıçı-
mini değişık yönleriyleyansıtan
toplam 12 filmın yanı sıra 6 da
kısa film gösterilecek.
Festivalin. 13 Ekim 1968'de
gerçekleşen Türkiye'den
Avustralya'ya ilk göçün 26. yı-
Idönümüne rastlaması da ayn-
ca anlam taşıyor. Avustralya'-
da bugün, bu Türklerin çocuk-
lanndan oluşan yaklaşık 80 bın
kişilik bir Türk toplumu yaşı-
vor
Zeki Demirkubuz'un ilk fılmi 'C Blok' bugün gösterime giriyor
Duvarlara çarpıp yok olandüşler
Cobain'den
sonra
Nirvana'dan
yeni albünı
LOS ANGELES-(REL-
TER)Kurt Cobain'in 4 ay önce
yaşamına son vermesinin ardı-
ndân grubun diğer iki üyesı ilk
kez sessizliklerini bozarak
kasım ayı başlannda bir çift al-
büm çıkaracaklannı açıkladı-
lar. Grubun canlı kayıtlan-
ndan oluşacak albüm, 1989-
1994 yıllan arasındaki perfor-
manslannı içerecek.
Albüme dahil edilecek par-
çalann davuku Dave Grohl ile
basçı Krist Novoselic tarafı-
ndan derlendiğj belirtildi.
Uyuşturucu sorunuyla savaşan
Cobain'in geçen nisanda ken-
dini vurmasının ardından,
Grohl ve Novoselic'in kariyer-
lerine bundan sonra nasıl bir
yön vereceklen bellı değil. An-
cak Grohl'un yeni birgrup kur-
maktan söz ettiğı belirtiliyor.
Kûltür Senisi • Zeki Demirkubuz'un ilk
filmi "C Btok", bugün Beyoğlu Pera ve
Kadıköy Moda sinemalannda gösterime
giriyor.
Yapımcıhğmı ve yönetmenliğini Zeki
Demirkubuz'un yaptığı, görüntü yönet-
menliğini Ertunç Şenkay'ın gerçekleştir-
diği filmin senarvosu da Zeki Demirku-
buz'a ait. Filmde; Serap Aksoy, Fikret
Kuşkan. Zuhal Gencer, Selçuk Yörrtem,
Ülkû Duru, Ajpan \ktuğ \e Güter Ökten
rol alıyor. Müzıklennı Serdar Kesldn'in
gerçekleştirdiği filmin montajını ıse Nev-
zat Dişiaçık gerçekleştirmış."C Blok".
Ankara Film Festivali'nde En Iyi Kurgu,
Umut Veren Yönetmen, Umut Veren Se-
narist ve Jüri özel ödülleri'ni kazandı.
Istanbul Film Festivali'nde de Jüri Özel
ödülü'nü kazanan Demirkubuz, bu ödü-
lü kabul etmedi. Film, yurtdışında Valeo-
cia Cinetna Jove ve lskenderiye Film Festi-
vaUerinın yanşmalı bölümlerinde de gös-
terildi ve önümüzdeki aylarda yapılacak
çok sayıda festival ve gösterime davet edil-
di. Filinin konusu kısaca şöyle: Kent ban-
liyösündekı C Blok apartmanının bir dai-
resınde yaşayan Tülay; genç, güzel ve evlı-
liğinin son günlerini yaşamakta olan bir
kadındır. Evine erken ve habersiz döndü-
ğü bir gün, gündelikçisi Ash ile kapıasmın
oğlu Halet'i kendi yatak odasında sevişir-
ken görür. Bu an Tülay ıçın yeni ve bihnç-
sizce aradığı bir yaşamın başlangjcı olur.
Daha sonra safca ve uzaktan kendisine
aşık olan Halet'in duygulannı fark eder.
Ama duvarlann çevirdiği hayau ve evü-
liği yüzünden kurulu düzenin dışındaki
başka bir "şey"le yüzleşebilecek durumda
değildir. Basürdığı istekleri onu. türlü ba-
hanelerle, ya da bilmeden gittiği tehlike
dolu yerlere götürmektedir. Başlarda
sapıklann, psikopatlann mekanlannda
bulmaya çalışüğ) "o şey", sonralan kendi-
liğınden ortaya çıkacak, karmakanşık
duygulanna yol gösterecektir...
"Bu dev bloklar yüzünden daima hayal
kınklığına uğruyonım. Geleeeğe ait bütün
düşlerim onların duvarianna çarpıp yok
ohiyor. Hiçbir devrimin onlan ortadan
kaklıramayacağını biliyor, içindekiler için
artık yapacak bir şey öbnadığına inanıyo-
rum." 1993 Eylül'ünde "özel koşullar" yü-
'C Blok'ta Serap Aksoy ve
Fikret Kuşkan (solda), yönet-
men Zeki Demirkubuz.
zünden ilk filmınj çekmeye karar veren
yöneünenin yazmayı düşündüğü senaryo
ile ılgıli karmakanşık duygu ve düşüncele-
nnin özeti olan bu cümleler. filmin genelı-
ne yayılan duygunun da ipucunu verivor.
Dev bınalann çağnştırdığı. insanı ezen,
kaybolmuşluk hissı veren duygular senar-
yo için çıkış noktası olmuş. Yönetmenin,
toplumcu ve modernist mımarlan bu
yapılan ınşa etmeye götüren nedenler ve
oluşturulan mekanlann örgütlediği ha-
yatın sonuçlan ile ilgili öteden beri bazı
düşünceleri varmış. Sonuçta: kendini "bi-
rey" tanımı ile maskeleyen, bölünmüş, ya-
bancılaşmış. nörotık kent ınsanının
dramının bu mekanlarda anlatmanın de-
ğişik bir yol olacağına karar vermiş.
Senaryonun ilk kahramanlannın me-
kanlan olduğuna inanan Demirkubuz, te-
maya uygunluğu ve çağnşımcı özellığı yü-
zünden isım olarak "C Blok"u secmiş.
Filmdeki kadın karakterinin kafasında
oluşumunu şu sözlerle açıkbyor Demır-
kubuz: u
Bflinçsizce arayan, gizli alan-
lannı, köretmeye başla>an duygulanna
karşın deşifre etmeye çalışan >e beton, be-
den çelişkisini daha yoğun olarak taşıdığı-
na inandığım bir kadın hep >ardı kafamda.
Böylece sıkıntı duy arak da olsa kaybolmuş,
eşyaya dönüşmüş »e sıkılan bir kadın olan
Tülay karakteri, beni ctddi bir sonınla
karşı karşıya bırakarak ortaya çıkh. Sorun
şuydu: özellikle son 14 yildır, Türk sine-
masuıda içi boşaltılmış birçok değer \e te-
madan biriydi sıkılan kadın... Seyircinin
gözünde inandıncüığını yitirmis bu kadını
nasıl sahici kılacaktım?"
Senaryoyu kasım ayında tamamlayan
Demirkubuz. o günlerde yapım hazırlı-
klanna da başlamış ve ekibini kurarak
Kültür Bakanhğı'ndan da aldıgı desteğın
yardımıyla filmi çekmeye başlamış. Çe-
kımler Âtaköy. Fenerbahçe, otobanlar ve
Istanbul'un modern mekanlannda 19
günde tamamlanmış.
Sinemada lOyıla vakın birgeçmişi olan
Demirkubuz. fılmını; sınemayı, "Sinema
aşktır, düştür, daha güzel bir yaşamın özle-
midir. Gerceğin yıkılıp yeniden kurul-
masıdır" diyecek İcadar çok seven ve bu
sevgisı yüzünden katledilip bilinçaltına
atılan Alp Zeki Heper'e adamış.
Regis Wargnier, yeni filmi 'Bir Fransız Kadını'nda anneve babasınınilişkilerini konu alıyor
Beklemeyi hiç öğyenemeyen Jeanne'nin öyküsü
Küttür Senisi - "Indodune" filminin yönetmeni
Regis VVargnier, bugünlerde bir film çekiyor. Çe-
kimlerini Almanya ve Fransa'da gerçekleştirdıği
filmde yönetmen ailesini anlaüyor ve Fransız sine-
masının iki muhteşem oyuncusunu yöneuyor: Em-
maouel Beart ve Daniel Auteıil. "Une Femme Fran-
çaise" (Bır Fransız Kadını) adını taşıyanfilminçe-
kimleri sırasında Emmanuel Frois'run Figaro ga-
zetesine yazdığı yazjyı sunuyoruz:
Damel Auteuil heyecanlanıyor ve bağınp çağın-
yor. 30'lu yıllarda üretilen Opel marka siyah ara-
basırun anahtarlannı anyor. Regis Wargnıer, "Ke-
sfaT diye bağınyor kamerayı bırakıyor ve oyun-
culannın yanına gidiyor."La Femme De Ma Vie-
Hayatenm Kadını". "Je Suis Le Seigneur Dıı Cha-
teau" ve "lndochûıe"den sonra çekimlerinı gerçek-
leştirdiği "Une Femme Française- Fransız Kadın"
VVargmer'nin dördüncü uzun metrajlı filmi olacak.
Gerçek yaşamında oldukça içedönük biri olan
Wargnier hayatının en kişısel filmıne imza atacak
bu fumiyle.
Beşyıl boyunca kocasından ayn kaldı
VVargnier, filmin konusunu *'Ba Jeanne'm öykü-
sü. Katferini yaratan da onu paramparça eden de Je-
anne'uı kendisi aslmda" diye özetlemeyi tercih edi-
yor. Sözetüğı Jeanne ise yönetmenin annesi. Film,
1939'dan 1950'ye kadar anne ve babasının sevgi
dolu ilişkilerini konu alıyor. "Jeanne 20 yaşmdadır,
Lotns 30. EvlfliklerİDden iki ay soora genç teğmen
Loois Fransa'mn doğusnna hareket etmek zorunda
kahr. Savaşa 0k günleriııden itibaren Louis tntuk-
lamr ve Almanlann rutsağı
olur. Beş yıl boyunca
kansmdan ayn kahr.
Buna kim dayanabüir kTT
diye soruyor Regis Warg-
nier.
"Jeanne beklemeyi hiç
öğrenemedi... Mutiuluk ve
yeniden kavuşma het esiyle
doiop taşan çift, bu kavuş-
ma neden Aİmanya'da ol-
masm diye düşündüler ve
duygulanna oktukça ters
düşen bir yerde ve zaman-
da karşdaştılar. Her yer
yıkık döküktü, iıtsanlar
geleeeğe olan umut-
lannı yitirmislerdi. tkinci
Dünya Savaşı'nın ardı-
ndan herkes yeniden mutlu
otanamn yoDannı anyor-
lardı. O gecenin en trajik
oJayı da Louis'nin araba-
sınuı anahtarlannı bula-
mamasıydı kuşkusuz.
Tam bir panik yaşanıyor-
du, çünkü Jeanne hamikydi." Filmde Emmanuel
Beart Jeanne'i. Danil Auteuil ise Louis'yi can-
landınyor. "Ben bu rolü Emmanuel Beart için
yazdım. Ona çalışmalara başiamadan önce bu pro-
jemden sözetniiştim zaten. Ona teklif ettiğknde hiç
tereddüt etmeden kabul etti. Bu rolüonun oynadığını
düşünmek bfle beni cesaretlendiriyordu. Daniel Aute-
Emmanuel Beart, Jeanne'i canlandu-ıyor.
uil'u daha sonra seçtim.
Ama oraınla konuşmadan
önce Emmanuel Beart'a
Daniel Auteuil'le çalışma-
nın kendisi için bir sakıncası
olup olmayacağını sor-
dum!"
Emmanuel Beart, sette
bır koşede oturmuş Daniel
Auteuil ve Jean-Oaude Bri-
aly arasında gecen sahneyi
izliyor. Ve kocaman göbe-
ğiyle (çünkü filmde Regis'e
hamiledir) olağanüstü gü-
zellikte bir tabloda yer alan
küçük bir kız çocuğuna
benzıyor. "Daniel gerçek-
ten büyük bir oyuncu" dı-
yor heyecanla
"Onunla oynamanu
verdiği mutiuluk 'Ayazda
Bir Yûrek'ten sonra iyice
arttı. Ne kadar ayrdsak da
her seferinde daha da güçlü
bir şekilde kameramn önün-
de biıieşiyoruz. Bana za-
man zaman bûiikte yaşadığun adamla kamera önü-
ıte gecmenin zor olup olmadığuıı soruyorlar. Eh, ta-
bii. evet! Bu doğnı bazı zorluklar oluyor. İstenmese
de kimi zaman insan çckiniyor."
"Önceleri. onunla birttkte oynayıp da zevk al-
madıgım sahneler çok canımı sıkardı. Bugünse artık
tüm filmlerimde onunla oynayabflirim. Onun benim
eşim olması gerçekten büyük bir şans, nden ondan
yoksun kalayım ki! Her fırsatta Damel'in tehlikeli
bir oyuncu olduğunu söylerim. Kameralann önünde
gerçekten paıiayan bir oyuncu o. O yüzden karşsı-
na geçince de onun bulunduğu yüksekliğe ulaşmanız
gerekiyor."
Çağuıa göre çok modern bir kadın
Tabu Emmanuel Beart doğal olarak, Regis
Wargnier'nin bu rolü kendisi ıçin yazmasından te-
dırginhk duyuyor. "Böyle bir şey ilk defa başıma
geliyor. Bu projenin oluşmasında çok güçlü bir
katkımz var. Her ne kadar yönetmen olay a dışardan
baksa ve öyküleştirmeye çalışsa da annesinin öy kü-
sü beni çok derinden etkiledi. Ne kadar istesem de bu
duygularımı bastıramam. Düşümdeki kadını yanst-
tmak zonındayım. Jeanne'i özgür bırakabihnek adı-
na hem kendinü hem de anneyi soyutlaştırmak zo-
nındayım. Heyecanlanmı çok özgür bir biçimde
yansıtmam gerekriğine inanıyorum."
Beart, Jeanne'in tutkusu üzenne de şunlan soy-
lüyor: "Çağı için oldukça modern bir kadın. Kadın
olarak ayakta kalabiunek için >erdiği savaş, eğitimc
ve genel ahlaka bakışıyla tam bir kahraman."
Regis Wargnıer, olaylan objektıf bir bakış
açısıyla anlatmayı hedefiediği bu filminde ıster iste-
mez kendinden de sözediyor "Filmdeki gibi bir ço-
cukluğum oldu. Tabii çocukken, olaylan biiyükler-
den çok daha farklı algılıyorsunuz. Benim hayatta
görmek istediğinı şeyleri beyazperdede görmeye
hakkrnı var. Saten elbiselcri içinde göz kamaştıran
çok mutlu ya da çok hüzünlü kadınlar gibi..."
Yeryüzünden Kovulmak
Komşt; sayfayı okuyor muydunuz?
Cumhuriyet'in uzun yayın tarihi içindeki en dikkate de-
ğer girişimi sayılabılecek Uçüncü Binyıl'a Doğru köşesi-
ne verilmiş karşılıkları dikkatle, bir kez daha okumalı.
Çeşitli ufuklardan, değişik mesleklerden ve dinlerden,
birbiriyleçelişkili siyasetlerden gelme insanların görüş-
ieri bunlar. Sanatçılar, bilım adamları, yazarlar, gazete-
ciler, siyasetçiler, uygulamacılar, kadınlar, erkekler.
Toplumun öncüleri, uyarıcılar, iz açanlar. Sanırım, yal-
nız gençler yok!
Cevap mektuplarının gelecek bin yıldan çok, genel
olarak gecmış iki bin yılı -özeldeyse, son elli yılı- sorgu-
ladığı, tartışma alanına çektiği görülüyor. Çıkan sonuç,
bir bakıma sanayileşmenin sorgulanmasıdır denebilir.
Sanayileşme bir araç ve yöntem olma niteliğinden çıka-
rak başlıbaşına bir amaç olmaya yöneldiği ıçin suçlan-
makta. Insancıl değerlerden, doğayla barışık ve uyum
içinde yaşamaktan koparak bağımsız bir karakter ka-
zandığı için.
Komşu sayfaya gelen karşılıklann hepsi eşdeğer
ağırlıkta olmasa bile, ortak bir paydada birleştikleri açık
bir gerçek: Abartılı istekler, açgozlülük, doyum tanıma-
yan hırslar, bireysel ya datoplumsalşiddet, korku, doğa
ve insan kaynaklannın yağmalanması, hızla kirletılen
çevre (hava, su, toprak, her çeşit bitki örtüsü), yıkımlar,
gittikçe yaygınlaşan ırk ayrımcılığı, etnik ve dinsel nef-
ret, kısaca kın, kuşku, güvensizlik... Insanm kendisiyle,
benzeriyle ve doğayla yabancılaşması bir çeşit.
Görüş sunanlar, özellikle Batı uygarlığının ulaştığı
noktayı belirli bir bunalım tablosunun renkleriyle yansı-
tıyorlar. Yaşamın yapısı ve niteliğinde görülen olumsuz
değişmeleri vurguluyorlar dikkatle.
Insanoğlunun cennetten kovuluşunun ardından, bu
kez yaşlı yeryüzünden kovulmasının öngunündeyiz. As-
lmda bu süreç başladı bile denebilir. Bir yanda rahat-
sızlık, düş kırıklığı.öfke, başkaldırma; öbür yanda "ses-
sizsoykırım"\ yaşayanların boyun eğmiş büyük kalaba-
lığı.
Bu açıdan, Irlandalı yazar Yeats'in şiiri sanki yüzyılın
başını değil sonunu yansıtıyor, yani zamanımızr "Kar-
gaşalık salınmış yeryüzüne/ Yükseliyor kana bulanmış
sular..." Kuşkusuz şaır yüksek bir duyarlığın, tanrısal
denebilecek sezgilerin gostergesi ya da karşılıksız soy-
lu duyguların temsılcisi kimliğiyle, bir anlamda toplum-
sal deprem dalgalarının kayıt aracı sayılabilir. Onun için
gerçek "şiir, insanı biryerden vurmalı!"
Böyle bir şiir ısteyen Turgay Flşekçi'nin son kitabı Dip
Sevgi, komşu sayfanın cevapları arasına girebilecek
-ama, gönderilmemiş- bir mektup biçiminde önümde
duruyor şimdi. Kitaba gıren şiirlerin ağırlıklı bölümünü
dergilerde izlediğimiz için, Dip Sevgi'nm ağır ateşte zor
pişmiş bir yemek gibi uzun bir hazırlık/olgunlaşma dö-
nemini arkada bıraktığını düşünmemek elde değil. Kaldı
ki, daha önce yayımlanan üç kitabın tarihleri (1981,1983
ve 1989) bile, şiir ürününün nasıl yavaş imbiklendiğini
yeterince ortaya koyuyor
Ayrıca, Dip Sevgi, belirli bir olgunluk döneminin veri-
mi. Üstünde uzun uzun düşünülmüş, evrensel ölçekte
insanın sorumluluğunu ve yerini irdeleyen bir yapıt. Açı-
kça, olgunluk yıllarının birikimini, damgasını taşıyor
içinde. Dolayısıyla, ötekilerden daha ayn bir yere sahip.
Hep gülümseyerek konuşan bir şairin sözcükleri tü-
müyle yumuşak bir ipek kumaştan biçilmiş olsa bile al-
dırmaz bir görünüm altında acılı, buruk bir çığlığı ele ve-
riyor sakladığı öz. Fişekçi'nin inancı da bu yönde: "Gün-
lük hayat sıkıcı bir şey. Ama, şiir bu hayatı çok farklı bir
yere taşıyabilir. "Gerçekten, sevgilimiz dünyanın çok hı-
rpalandığına inanan şaır, özlediği küçük mavı gezegen-
de ne savaşa ne sanayiye yer veriyor. Tıpkı, ahşap kırişli
Karadeniz evlerini çağrıştıran Alsace bölgesi gibi: "Sa-
nayiden uzakl yalnızca besin üretilen bir ülkel bira, şa-
rap ve makarna/ peynir çeşitleri için sözlük ister/ (...) sa-
natyapıtılbirparça et."
"Uygarlık"şiiri, Dip Sevgi'nm anahtartaşı bir bakıma.
Ne temelinde toplu gömütler olan ne de insan derisin-
den gece lambalarının aydınlattığı bir dünya istiyor, Fi-
şekçi. Onun gözünde, sanki, gerçek uygarlık, günümüz
insanından çok uzakta. Varolanın güzel yanları da, "çan
sesleri gibi dağılıp unutulmuş rüzgarlarda."
Genç şair, komşu sayfanın nice konuk yazarı/düşünü-
rü gibi, "yirminci yüzyıl uygarlığının eline aldıgı yaşam-
ları kirli bir kağıt para benzeri buruşturduğu " kanısında.
Belki, bu nedenle yaşamı sığınağa çağırıyor- "Sığınak-
lara indirelim kuşları, balıklarıl penceredeki hanımelini/
an bakışlı çocukluğu/ Sığınağa indirelim dünyayı."
Bu yüzden sevgiye, emeğe, hasatyüküyle ağırlaşmış
ağustosa yönelik özlemini, Fişekçi, bağbozumlarının şı-
ra dumanı içinden bakarak gideriyor. Ya da geçmiş za-
man aynalarının aracılığıyla. Teşvikiye'nin kapalı ha-
vasında yıllarca özenle saklanmış, usta ellerden çtkma,
kalın sırlı, ceviz mobilyalı, imzalı aynalardan bakarak;
üstüne geyikler, gelinler ve çiçek açmış elma ağaçları-
nm işlendiği o büyülü aynalardan.
Beklenmedik
hamilelikleyaşarnı
altüst olan AngieKültür Senisi- Martha
Coolidge"in yönettiğı. Geena
Davis, Stephen Rea ve James
Gandolfîni'nin başrollerini
paylaştığı "Angje-Melek"
adlı film bugün Beyoğlu Fi-
taş, Altunizade Capitol. Etiler
Parliament Cinema Club.
Harbiye As, Bakırköy İncirli
ve Ankara Megapol sin-
malannda gösterime girdi.
Daha önce Madonna için
düşünülmüş olan bu filmde
Geena Davis. İtalyan kökle-
rinden kopmuş olsa da yete-
neği sayesinde oldukça parlak
bir oyunculuk çıkanyor. Si-
yah saçlan ve kaba New York
aksanıyla Davis. beklenme-
dik hamilelik yüzünden ha-
yatı altüst olan Brooklyn'li
Italyan-Amerikan kadınını
canladınyor. Avra VVing'in
"Angie, I Says"adlı romanı-
ndan Todd Graff tarafından
uyarlanan film, gecmişi ve ge-
leceğinr uzlaştırabilmek ıçın
çırpınan genç bir kadını
sunması açısından ilginç.
Filmin kahramanı Angie
Scacciapensieri kendini bildi-
ğinden bu yana hayat mü-
cadelesi içinde bir kadındır.
Her gün metroyla Manhat-
tan'daki bir bilgisayar dergi-
sindeki işine gider fakat. do-
ğup büyüdüğü fakir işçi ma-
hallesinde yaşamaya devam
eder.
Angıe'nin liseden bu yana
birlikte olduğu erkek arka-
daşı Vinnie (James Gandolfi-
ni) musluk tamircisidir. An-
gie'nin çocukluğundan kalan
en önemli amsı ise, daha çok
küçükken kendisini ve ba-
basını hıç anlamadığı neden-
lerden dolayı terkeden annesi-
dir. Angie, Vinnie'den hamile
kaldığjm öğrenince evlilik için
heyecanlı planlar yapmaya
başlar.
Ancak, yakışıklı. cazibeli
ve kültürlü avukat Nod
(Stephen Rea) ile karşılaşması
onun tüm planlannı altüst
eder ve sonunda Angie, Vin-
nie'yi terkederek, zamanını
kentte yeni sevgilisiyle geçir-
meye başlar.
"Anşe". insanlara doğru-
lan göstermek ıddiasında
olan bir film değil. Yönetmen
bu filmde; hayal
kınklıklannın üstesinden gel-
meyi kendisini seven insan-
lann yardımıyla öğrenen bir
genç kadının yaşadıklannı
dürüstçe ortaya koymayı
amaçlıyor.