30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 AĞUSTOS1994 CUM A CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 İlk kez düzenlenen Avustralya Film Festivali 8-13 ekim tarihleri arasında yapılacak En yeni Avustralya filmleri YEDIRENK UĞUR KÖKDEN Kûltür Senisi - Avustralya ile Türkiye arasında ekonomik ve kültürel bağlan güçlendir- mek amacıyla Istanbul'da 8-13 Ekim tarihleri arasında Avust- ralya Film Festivali düzenlenı- yor. Avustralya hükümetinin desteğiyle gerçekJeştirilecek fes- tival, Tûrkiye'de daha önce gösterilmemiş en yeni Avustral- ya filmlerini kapsayacak. Avustralya Füm Festivali Direktörü Bruce Jeffreys, festi- val çerçevesinde gösterilecek filmlerin, kimi ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştiren, genç ve Anglo-Sakson kültüründen gelrneyen, Jtalyan, Yunan, Ar- jantin kökenli Avustralyalı sa- natçılann filmleri olduğunu be- lirtiyor. Festival araabğıyla çağdaş Avustralya fılmlerirun Türk izleyicisine sunulmasıyla iki ülkenin tican ve kültürel iliş- kılerin güçlenmesi yolunda bir adım atılması amaçlanıyor. Gelişen Türkiye pazan Avustralya'run bütün dünya- da öncelik tanıdığı ülkenin Tur- kiye olduğunu belirten JefFreys, "Çünkü Tûrkiye'de pazar geU- şiyor. Avustralyalı dağıümcı- larla Tûrk yetkilüer arasında da direkt bağlantj kuruldu" dıyor. Türkler'in Avustralya'yı merak ettiklerini kaydeden JefTreys, Avustralya'da çok sayıda Türk'ün yaşadığıru da sözlerine ekliyor. Bruce Jeffreys Avustralya'da hükümet tarafından destekle- nen film endüstrisinin daha önce Amerikalı dağıtımcılann egemenliğinde olduğunu ve buna son verrnek, Avustralya sinemasını geliştirmek ıçin caba harcadıklannı belirtiyor. An- cak son yıllarda, özelükle etnik kökenli genç yönetmenler ta- rafından gercekleştirilen fılm- lerde bir patlama gözlendiğıni söyleyen Jeffreys, Avustralya filinlerinin de bütün dünyada popüler olduğuna dikkat çeki- yor. Festivalde gösterilecek fîlmlerden yönetmenliğini Monica Pellizzari'nin üstlendiği 'Desserts'te Dina Panozzo rolündeki Maria Stroppi. Jeffreys, Istanbul'a geldiğın- de Türk sinema izleyicisinin ne tür filmleri izlediğini merak et- miş. Istanbul Film Festivali'nı izlemiş. Ancak bütün sezon boyunca tstanbul sinemalannda gösteri- len fılmlerde bir çeşitlihk olma- ması, yalnızca Amerikan film- lerinin gösterilmesi onu hayal kınklığma uğratmış. Bu konuy- la ilgili olarak Avustralyalı dağıümcılar da dahil olmak üzere pek çok kişiyle görüşmüş. Avustralyalı dağıtımcılann filmlerini yanlış insanlara sattı- klannı, Türkiye'deki pazan ve sistemi anlamadıklannı gör- müş. Bunun üzerine Avustralya'- run Türkiye Büyükelçısı David Evans'la görüşerek İstanbul'da bir Avustralya Film Festivali düzenlenmesi önerisini iletmiş. Büyükelçi Evans, Avustralya filmleri için İstanbul'da çok ıyi birseyircı potansiyeli olduğunu kabul ederek, Avustralya hü- kümetinin desteğini saglaya- cağı konusunda söz vermiş. Aynca Tûrkiye'de Avustral- ya filmlennın yetennce gösteri- lemediğini kabul eden Avust- ralya Film Komısyonu da bu festivali mali açıdan destekleme karan almış. Sponsorlan arasında Cum- huriyet gazetesının de bulundu- ğu festivalin ana sponsoru TNT isimh Avustralya şirketi. Bu şirketfiJmleringetirilmesi ve taşmmasıyla ilgılenecek. Jeffreys. Cumhuriyet gazete- sine sponsorluk teküf ederken. festivalde gösterilecek filmleri- nin "Hollywood tara" ol- madığını, Cumhuriyet okur- lannın ilgısını çekecek türden ni- telikli filmler olduğunu gözö- nünde bulundurduklannı ifade ediyor. Festival çerçevesinde Avust- ralya kültürünü ve yaşam bıçı- mini değişık yönleriyleyansıtan toplam 12 filmın yanı sıra 6 da kısa film gösterilecek. Festivalin. 13 Ekim 1968'de gerçekleşen Türkiye'den Avustralya'ya ilk göçün 26. yı- Idönümüne rastlaması da ayn- ca anlam taşıyor. Avustralya'- da bugün, bu Türklerin çocuk- lanndan oluşan yaklaşık 80 bın kişilik bir Türk toplumu yaşı- vor Zeki Demirkubuz'un ilk fılmi 'C Blok' bugün gösterime giriyor Duvarlara çarpıp yok olandüşler Cobain'den sonra Nirvana'dan yeni albünı LOS ANGELES-(REL- TER)Kurt Cobain'in 4 ay önce yaşamına son vermesinin ardı- ndân grubun diğer iki üyesı ilk kez sessizliklerini bozarak kasım ayı başlannda bir çift al- büm çıkaracaklannı açıkladı- lar. Grubun canlı kayıtlan- ndan oluşacak albüm, 1989- 1994 yıllan arasındaki perfor- manslannı içerecek. Albüme dahil edilecek par- çalann davuku Dave Grohl ile basçı Krist Novoselic tarafı- ndan derlendiğj belirtildi. Uyuşturucu sorunuyla savaşan Cobain'in geçen nisanda ken- dini vurmasının ardından, Grohl ve Novoselic'in kariyer- lerine bundan sonra nasıl bir yön vereceklen bellı değil. An- cak Grohl'un yeni birgrup kur- maktan söz ettiğı belirtiliyor. Kûltür Senisi • Zeki Demirkubuz'un ilk filmi "C Btok", bugün Beyoğlu Pera ve Kadıköy Moda sinemalannda gösterime giriyor. Yapımcıhğmı ve yönetmenliğini Zeki Demirkubuz'un yaptığı, görüntü yönet- menliğini Ertunç Şenkay'ın gerçekleştir- diği filmin senarvosu da Zeki Demirku- buz'a ait. Filmde; Serap Aksoy, Fikret Kuşkan. Zuhal Gencer, Selçuk Yörrtem, Ülkû Duru, Ajpan \ktuğ \e Güter Ökten rol alıyor. Müzıklennı Serdar Kesldn'in gerçekleştirdiği filmin montajını ıse Nev- zat Dişiaçık gerçekleştirmış."C Blok". Ankara Film Festivali'nde En Iyi Kurgu, Umut Veren Yönetmen, Umut Veren Se- narist ve Jüri özel ödülleri'ni kazandı. Istanbul Film Festivali'nde de Jüri Özel ödülü'nü kazanan Demirkubuz, bu ödü- lü kabul etmedi. Film, yurtdışında Valeo- cia Cinetna Jove ve lskenderiye Film Festi- vaUerinın yanşmalı bölümlerinde de gös- terildi ve önümüzdeki aylarda yapılacak çok sayıda festival ve gösterime davet edil- di. Filinin konusu kısaca şöyle: Kent ban- liyösündekı C Blok apartmanının bir dai- resınde yaşayan Tülay; genç, güzel ve evlı- liğinin son günlerini yaşamakta olan bir kadındır. Evine erken ve habersiz döndü- ğü bir gün, gündelikçisi Ash ile kapıasmın oğlu Halet'i kendi yatak odasında sevişir- ken görür. Bu an Tülay ıçın yeni ve bihnç- sizce aradığı bir yaşamın başlangjcı olur. Daha sonra safca ve uzaktan kendisine aşık olan Halet'in duygulannı fark eder. Ama duvarlann çevirdiği hayau ve evü- liği yüzünden kurulu düzenin dışındaki başka bir "şey"le yüzleşebilecek durumda değildir. Basürdığı istekleri onu. türlü ba- hanelerle, ya da bilmeden gittiği tehlike dolu yerlere götürmektedir. Başlarda sapıklann, psikopatlann mekanlannda bulmaya çalışüğ) "o şey", sonralan kendi- liğınden ortaya çıkacak, karmakanşık duygulanna yol gösterecektir... "Bu dev bloklar yüzünden daima hayal kınklığına uğruyonım. Geleeeğe ait bütün düşlerim onların duvarianna çarpıp yok ohiyor. Hiçbir devrimin onlan ortadan kaklıramayacağını biliyor, içindekiler için artık yapacak bir şey öbnadığına inanıyo- rum." 1993 Eylül'ünde "özel koşullar" yü- 'C Blok'ta Serap Aksoy ve Fikret Kuşkan (solda), yönet- men Zeki Demirkubuz. zünden ilk filmınj çekmeye karar veren yöneünenin yazmayı düşündüğü senaryo ile ılgıli karmakanşık duygu ve düşüncele- nnin özeti olan bu cümleler. filmin genelı- ne yayılan duygunun da ipucunu verivor. Dev bınalann çağnştırdığı. insanı ezen, kaybolmuşluk hissı veren duygular senar- yo için çıkış noktası olmuş. Yönetmenin, toplumcu ve modernist mımarlan bu yapılan ınşa etmeye götüren nedenler ve oluşturulan mekanlann örgütlediği ha- yatın sonuçlan ile ilgili öteden beri bazı düşünceleri varmış. Sonuçta: kendini "bi- rey" tanımı ile maskeleyen, bölünmüş, ya- bancılaşmış. nörotık kent ınsanının dramının bu mekanlarda anlatmanın de- ğişik bir yol olacağına karar vermiş. Senaryonun ilk kahramanlannın me- kanlan olduğuna inanan Demirkubuz, te- maya uygunluğu ve çağnşımcı özellığı yü- zünden isım olarak "C Blok"u secmiş. Filmdeki kadın karakterinin kafasında oluşumunu şu sözlerle açıkbyor Demır- kubuz: u Bflinçsizce arayan, gizli alan- lannı, köretmeye başla>an duygulanna karşın deşifre etmeye çalışan >e beton, be- den çelişkisini daha yoğun olarak taşıdığı- na inandığım bir kadın hep >ardı kafamda. Böylece sıkıntı duy arak da olsa kaybolmuş, eşyaya dönüşmüş »e sıkılan bir kadın olan Tülay karakteri, beni ctddi bir sonınla karşı karşıya bırakarak ortaya çıkh. Sorun şuydu: özellikle son 14 yildır, Türk sine- masuıda içi boşaltılmış birçok değer \e te- madan biriydi sıkılan kadın... Seyircinin gözünde inandıncüığını yitirmis bu kadını nasıl sahici kılacaktım?" Senaryoyu kasım ayında tamamlayan Demirkubuz. o günlerde yapım hazırlı- klanna da başlamış ve ekibini kurarak Kültür Bakanhğı'ndan da aldıgı desteğın yardımıyla filmi çekmeye başlamış. Çe- kımler Âtaköy. Fenerbahçe, otobanlar ve Istanbul'un modern mekanlannda 19 günde tamamlanmış. Sinemada lOyıla vakın birgeçmişi olan Demirkubuz. fılmını; sınemayı, "Sinema aşktır, düştür, daha güzel bir yaşamın özle- midir. Gerceğin yıkılıp yeniden kurul- masıdır" diyecek İcadar çok seven ve bu sevgisı yüzünden katledilip bilinçaltına atılan Alp Zeki Heper'e adamış. Regis Wargnier, yeni filmi 'Bir Fransız Kadını'nda anneve babasınınilişkilerini konu alıyor Beklemeyi hiç öğyenemeyen Jeanne'nin öyküsü Küttür Senisi - "Indodune" filminin yönetmeni Regis VVargnier, bugünlerde bir film çekiyor. Çe- kimlerini Almanya ve Fransa'da gerçekleştirdıği filmde yönetmen ailesini anlaüyor ve Fransız sine- masının iki muhteşem oyuncusunu yöneuyor: Em- maouel Beart ve Daniel Auteıil. "Une Femme Fran- çaise" (Bır Fransız Kadını) adını taşıyanfilminçe- kimleri sırasında Emmanuel Frois'run Figaro ga- zetesine yazdığı yazjyı sunuyoruz: Damel Auteuil heyecanlanıyor ve bağınp çağın- yor. 30'lu yıllarda üretilen Opel marka siyah ara- basırun anahtarlannı anyor. Regis Wargnıer, "Ke- sfaT diye bağınyor kamerayı bırakıyor ve oyun- culannın yanına gidiyor."La Femme De Ma Vie- Hayatenm Kadını". "Je Suis Le Seigneur Dıı Cha- teau" ve "lndochûıe"den sonra çekimlerinı gerçek- leştirdiği "Une Femme Française- Fransız Kadın" VVargmer'nin dördüncü uzun metrajlı filmi olacak. Gerçek yaşamında oldukça içedönük biri olan Wargnier hayatının en kişısel filmıne imza atacak bu fumiyle. Beşyıl boyunca kocasından ayn kaldı VVargnier, filmin konusunu *'Ba Jeanne'm öykü- sü. Katferini yaratan da onu paramparça eden de Je- anne'uı kendisi aslmda" diye özetlemeyi tercih edi- yor. Sözetüğı Jeanne ise yönetmenin annesi. Film, 1939'dan 1950'ye kadar anne ve babasının sevgi dolu ilişkilerini konu alıyor. "Jeanne 20 yaşmdadır, Lotns 30. EvlfliklerİDden iki ay soora genç teğmen Loois Fransa'mn doğusnna hareket etmek zorunda kahr. Savaşa 0k günleriııden itibaren Louis tntuk- lamr ve Almanlann rutsağı olur. Beş yıl boyunca kansmdan ayn kahr. Buna kim dayanabüir kTT diye soruyor Regis Warg- nier. "Jeanne beklemeyi hiç öğrenemedi... Mutiuluk ve yeniden kavuşma het esiyle doiop taşan çift, bu kavuş- ma neden Aİmanya'da ol- masm diye düşündüler ve duygulanna oktukça ters düşen bir yerde ve zaman- da karşdaştılar. Her yer yıkık döküktü, iıtsanlar geleeeğe olan umut- lannı yitirmislerdi. tkinci Dünya Savaşı'nın ardı- ndan herkes yeniden mutlu otanamn yoDannı anyor- lardı. O gecenin en trajik oJayı da Louis'nin araba- sınuı anahtarlannı bula- mamasıydı kuşkusuz. Tam bir panik yaşanıyor- du, çünkü Jeanne hamikydi." Filmde Emmanuel Beart Jeanne'i. Danil Auteuil ise Louis'yi can- landınyor. "Ben bu rolü Emmanuel Beart için yazdım. Ona çalışmalara başiamadan önce bu pro- jemden sözetniiştim zaten. Ona teklif ettiğknde hiç tereddüt etmeden kabul etti. Bu rolüonun oynadığını düşünmek bfle beni cesaretlendiriyordu. Daniel Aute- Emmanuel Beart, Jeanne'i canlandu-ıyor. uil'u daha sonra seçtim. Ama oraınla konuşmadan önce Emmanuel Beart'a Daniel Auteuil'le çalışma- nın kendisi için bir sakıncası olup olmayacağını sor- dum!" Emmanuel Beart, sette bır koşede oturmuş Daniel Auteuil ve Jean-Oaude Bri- aly arasında gecen sahneyi izliyor. Ve kocaman göbe- ğiyle (çünkü filmde Regis'e hamiledir) olağanüstü gü- zellikte bir tabloda yer alan küçük bir kız çocuğuna benzıyor. "Daniel gerçek- ten büyük bir oyuncu" dı- yor heyecanla "Onunla oynamanu verdiği mutiuluk 'Ayazda Bir Yûrek'ten sonra iyice arttı. Ne kadar ayrdsak da her seferinde daha da güçlü bir şekilde kameramn önün- de biıieşiyoruz. Bana za- man zaman bûiikte yaşadığun adamla kamera önü- ıte gecmenin zor olup olmadığuıı soruyorlar. Eh, ta- bii. evet! Bu doğnı bazı zorluklar oluyor. İstenmese de kimi zaman insan çckiniyor." "Önceleri. onunla birttkte oynayıp da zevk al- madıgım sahneler çok canımı sıkardı. Bugünse artık tüm filmlerimde onunla oynayabflirim. Onun benim eşim olması gerçekten büyük bir şans, nden ondan yoksun kalayım ki! Her fırsatta Damel'in tehlikeli bir oyuncu olduğunu söylerim. Kameralann önünde gerçekten paıiayan bir oyuncu o. O yüzden karşsı- na geçince de onun bulunduğu yüksekliğe ulaşmanız gerekiyor." Çağuıa göre çok modern bir kadın Tabu Emmanuel Beart doğal olarak, Regis Wargnier'nin bu rolü kendisi ıçin yazmasından te- dırginhk duyuyor. "Böyle bir şey ilk defa başıma geliyor. Bu projenin oluşmasında çok güçlü bir katkımz var. Her ne kadar yönetmen olay a dışardan baksa ve öyküleştirmeye çalışsa da annesinin öy kü- sü beni çok derinden etkiledi. Ne kadar istesem de bu duygularımı bastıramam. Düşümdeki kadını yanst- tmak zonındayım. Jeanne'i özgür bırakabihnek adı- na hem kendinü hem de anneyi soyutlaştırmak zo- nındayım. Heyecanlanmı çok özgür bir biçimde yansıtmam gerekriğine inanıyorum." Beart, Jeanne'in tutkusu üzenne de şunlan soy- lüyor: "Çağı için oldukça modern bir kadın. Kadın olarak ayakta kalabiunek için >erdiği savaş, eğitimc ve genel ahlaka bakışıyla tam bir kahraman." Regis Wargnıer, olaylan objektıf bir bakış açısıyla anlatmayı hedefiediği bu filminde ıster iste- mez kendinden de sözediyor "Filmdeki gibi bir ço- cukluğum oldu. Tabii çocukken, olaylan biiyükler- den çok daha farklı algılıyorsunuz. Benim hayatta görmek istediğinı şeyleri beyazperdede görmeye hakkrnı var. Saten elbiselcri içinde göz kamaştıran çok mutlu ya da çok hüzünlü kadınlar gibi..." Yeryüzünden Kovulmak Komşt; sayfayı okuyor muydunuz? Cumhuriyet'in uzun yayın tarihi içindeki en dikkate de- ğer girişimi sayılabılecek Uçüncü Binyıl'a Doğru köşesi- ne verilmiş karşılıkları dikkatle, bir kez daha okumalı. Çeşitli ufuklardan, değişik mesleklerden ve dinlerden, birbiriyleçelişkili siyasetlerden gelme insanların görüş- ieri bunlar. Sanatçılar, bilım adamları, yazarlar, gazete- ciler, siyasetçiler, uygulamacılar, kadınlar, erkekler. Toplumun öncüleri, uyarıcılar, iz açanlar. Sanırım, yal- nız gençler yok! Cevap mektuplarının gelecek bin yıldan çok, genel olarak gecmış iki bin yılı -özeldeyse, son elli yılı- sorgu- ladığı, tartışma alanına çektiği görülüyor. Çıkan sonuç, bir bakıma sanayileşmenin sorgulanmasıdır denebilir. Sanayileşme bir araç ve yöntem olma niteliğinden çıka- rak başlıbaşına bir amaç olmaya yöneldiği ıçin suçlan- makta. Insancıl değerlerden, doğayla barışık ve uyum içinde yaşamaktan koparak bağımsız bir karakter ka- zandığı için. Komşu sayfaya gelen karşılıklann hepsi eşdeğer ağırlıkta olmasa bile, ortak bir paydada birleştikleri açık bir gerçek: Abartılı istekler, açgozlülük, doyum tanıma- yan hırslar, bireysel ya datoplumsalşiddet, korku, doğa ve insan kaynaklannın yağmalanması, hızla kirletılen çevre (hava, su, toprak, her çeşit bitki örtüsü), yıkımlar, gittikçe yaygınlaşan ırk ayrımcılığı, etnik ve dinsel nef- ret, kısaca kın, kuşku, güvensizlik... Insanm kendisiyle, benzeriyle ve doğayla yabancılaşması bir çeşit. Görüş sunanlar, özellikle Batı uygarlığının ulaştığı noktayı belirli bir bunalım tablosunun renkleriyle yansı- tıyorlar. Yaşamın yapısı ve niteliğinde görülen olumsuz değişmeleri vurguluyorlar dikkatle. Insanoğlunun cennetten kovuluşunun ardından, bu kez yaşlı yeryüzünden kovulmasının öngunündeyiz. As- lmda bu süreç başladı bile denebilir. Bir yanda rahat- sızlık, düş kırıklığı.öfke, başkaldırma; öbür yanda "ses- sizsoykırım"\ yaşayanların boyun eğmiş büyük kalaba- lığı. Bu açıdan, Irlandalı yazar Yeats'in şiiri sanki yüzyılın başını değil sonunu yansıtıyor, yani zamanımızr "Kar- gaşalık salınmış yeryüzüne/ Yükseliyor kana bulanmış sular..." Kuşkusuz şaır yüksek bir duyarlığın, tanrısal denebilecek sezgilerin gostergesi ya da karşılıksız soy- lu duyguların temsılcisi kimliğiyle, bir anlamda toplum- sal deprem dalgalarının kayıt aracı sayılabilir. Onun için gerçek "şiir, insanı biryerden vurmalı!" Böyle bir şiir ısteyen Turgay Flşekçi'nin son kitabı Dip Sevgi, komşu sayfanın cevapları arasına girebilecek -ama, gönderilmemiş- bir mektup biçiminde önümde duruyor şimdi. Kitaba gıren şiirlerin ağırlıklı bölümünü dergilerde izlediğimiz için, Dip Sevgi'nm ağır ateşte zor pişmiş bir yemek gibi uzun bir hazırlık/olgunlaşma dö- nemini arkada bıraktığını düşünmemek elde değil. Kaldı ki, daha önce yayımlanan üç kitabın tarihleri (1981,1983 ve 1989) bile, şiir ürününün nasıl yavaş imbiklendiğini yeterince ortaya koyuyor Ayrıca, Dip Sevgi, belirli bir olgunluk döneminin veri- mi. Üstünde uzun uzun düşünülmüş, evrensel ölçekte insanın sorumluluğunu ve yerini irdeleyen bir yapıt. Açı- kça, olgunluk yıllarının birikimini, damgasını taşıyor içinde. Dolayısıyla, ötekilerden daha ayn bir yere sahip. Hep gülümseyerek konuşan bir şairin sözcükleri tü- müyle yumuşak bir ipek kumaştan biçilmiş olsa bile al- dırmaz bir görünüm altında acılı, buruk bir çığlığı ele ve- riyor sakladığı öz. Fişekçi'nin inancı da bu yönde: "Gün- lük hayat sıkıcı bir şey. Ama, şiir bu hayatı çok farklı bir yere taşıyabilir. "Gerçekten, sevgilimiz dünyanın çok hı- rpalandığına inanan şaır, özlediği küçük mavı gezegen- de ne savaşa ne sanayiye yer veriyor. Tıpkı, ahşap kırişli Karadeniz evlerini çağrıştıran Alsace bölgesi gibi: "Sa- nayiden uzakl yalnızca besin üretilen bir ülkel bira, şa- rap ve makarna/ peynir çeşitleri için sözlük ister/ (...) sa- natyapıtılbirparça et." "Uygarlık"şiiri, Dip Sevgi'nm anahtartaşı bir bakıma. Ne temelinde toplu gömütler olan ne de insan derisin- den gece lambalarının aydınlattığı bir dünya istiyor, Fi- şekçi. Onun gözünde, sanki, gerçek uygarlık, günümüz insanından çok uzakta. Varolanın güzel yanları da, "çan sesleri gibi dağılıp unutulmuş rüzgarlarda." Genç şair, komşu sayfanın nice konuk yazarı/düşünü- rü gibi, "yirminci yüzyıl uygarlığının eline aldıgı yaşam- ları kirli bir kağıt para benzeri buruşturduğu " kanısında. Belki, bu nedenle yaşamı sığınağa çağırıyor- "Sığınak- lara indirelim kuşları, balıklarıl penceredeki hanımelini/ an bakışlı çocukluğu/ Sığınağa indirelim dünyayı." Bu yüzden sevgiye, emeğe, hasatyüküyle ağırlaşmış ağustosa yönelik özlemini, Fişekçi, bağbozumlarının şı- ra dumanı içinden bakarak gideriyor. Ya da geçmiş za- man aynalarının aracılığıyla. Teşvikiye'nin kapalı ha- vasında yıllarca özenle saklanmış, usta ellerden çtkma, kalın sırlı, ceviz mobilyalı, imzalı aynalardan bakarak; üstüne geyikler, gelinler ve çiçek açmış elma ağaçları- nm işlendiği o büyülü aynalardan. Beklenmedik hamilelikleyaşarnı altüst olan AngieKültür Senisi- Martha Coolidge"in yönettiğı. Geena Davis, Stephen Rea ve James Gandolfîni'nin başrollerini paylaştığı "Angje-Melek" adlı film bugün Beyoğlu Fi- taş, Altunizade Capitol. Etiler Parliament Cinema Club. Harbiye As, Bakırköy İncirli ve Ankara Megapol sin- malannda gösterime girdi. Daha önce Madonna için düşünülmüş olan bu filmde Geena Davis. İtalyan kökle- rinden kopmuş olsa da yete- neği sayesinde oldukça parlak bir oyunculuk çıkanyor. Si- yah saçlan ve kaba New York aksanıyla Davis. beklenme- dik hamilelik yüzünden ha- yatı altüst olan Brooklyn'li Italyan-Amerikan kadınını canladınyor. Avra VVing'in "Angie, I Says"adlı romanı- ndan Todd Graff tarafından uyarlanan film, gecmişi ve ge- leceğinr uzlaştırabilmek ıçın çırpınan genç bir kadını sunması açısından ilginç. Filmin kahramanı Angie Scacciapensieri kendini bildi- ğinden bu yana hayat mü- cadelesi içinde bir kadındır. Her gün metroyla Manhat- tan'daki bir bilgisayar dergi- sindeki işine gider fakat. do- ğup büyüdüğü fakir işçi ma- hallesinde yaşamaya devam eder. Angıe'nin liseden bu yana birlikte olduğu erkek arka- daşı Vinnie (James Gandolfi- ni) musluk tamircisidir. An- gie'nin çocukluğundan kalan en önemli amsı ise, daha çok küçükken kendisini ve ba- basını hıç anlamadığı neden- lerden dolayı terkeden annesi- dir. Angie, Vinnie'den hamile kaldığjm öğrenince evlilik için heyecanlı planlar yapmaya başlar. Ancak, yakışıklı. cazibeli ve kültürlü avukat Nod (Stephen Rea) ile karşılaşması onun tüm planlannı altüst eder ve sonunda Angie, Vin- nie'yi terkederek, zamanını kentte yeni sevgilisiyle geçir- meye başlar. "Anşe". insanlara doğru- lan göstermek ıddiasında olan bir film değil. Yönetmen bu filmde; hayal kınklıklannın üstesinden gel- meyi kendisini seven insan- lann yardımıyla öğrenen bir genç kadının yaşadıklannı dürüstçe ortaya koymayı amaçlıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle