Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 1994 CUMA
10 DİZÎYAZI
Belde derneklerininAlevirengi
-ıı-
Aleviler ilk olarak 1960 'lı yıl-
lann başında önce Kırşehir'in
Hacıbektaş kasabasında, sonra
Ankara'da, ardmdan da Istan-
bul'da Hacı Bektaş demekleri
kurdular. Bunlardan Hacıbek-
taş'taki dernek hariç diğerleri ne
yazık ki uzun ömürlü olamadı.
Hacıbektaş'taki Hacı Bektaş Ve-
li Turizm Demeği de 1980 ihti-
laliyle birlikte kapatıldı ve sıkı-
yönetim mahkemelerinde
1983'e kadar süren davada der-
nek yöneticileri "bölücülük" su-
çundan yargılandılar. '•'
1980 sonrasında dernekleşme
faaliyetlerine yeniden başlandı-
ğında Istanbul, Izmir ve Anka-
ra'da başta olmak üzere 20'den
fazla il ve ilçede Hacı Bektaş Ve-
li Demeği kuruldu.
Hacı Bektaş denıeklerinin bü-
yûk bir kısmı geçen yıl birleşe-
rek tek çatı altında toplandı. An-
kara genel merkez; Izmir Hacı
Bektaş Derneği Başkanı Sela-
hattin Özel de genel başkan ola-
rak belirlendi.
ItetanbuTda fk
dernek 1868'te
tstanbul'da ilk Hacı Bektaş
Veli Kültür Demeği 1963 yılın-
da Av. Haydar Özdemir öncülü-
ğûnde kuruldu. Kısa süre sonra
bu dernek kapandı. Halen faali-
yetlerini sürdüren Istanbul Hacı
Bektaş Veli Kültür Derneği ise
Ülkü Mete, başkanhğında 1989
yıfanda kuruldu.
Dernek, yöneticilerin kendi
aralannda sürtüşmesi yüzünden
gerektiği gibi büyüyemedi.
1993'teki kongrede başkanlık
görevine getirilen Av.Kemal Şe-
ker'e göre, SHP'de politika ya-
pan gruplann derneği sıçrama
tahtası olarak kullanmak isteme-
leri de derneği güdük bıraktı.
Bağcılar ve yeni açılan Kağıt-
hane olmak üzere iki şubesi bu-
lunan derneğe 500 kayıtlı üye
bulunuyor. Genel Başkan Kemal
Şeker, 196O'lı yıllarda bu işe gö-
nül verip aktif olarak çalışmış
biri. 1966yıllanndaçıkanCem
dergisinde sorumlu yazı işleri
| müdürlüğü yapmış, o yıllarda
»gelişen gerici tehlikelere karşı
I Istanbul'daki üniversite öğrenci-
| leri ile birlikte bir bildiriyi hazır-
"layıpyayımlamıştı. Şeker, "Top-
• lumda son yıllarda bir Alevi uya-
j nışı otduğu gerçegi herkesçe ka-
. bul edilivor. Yoğun örgütlenme
' faaliyetleri var. Bunun vanında
S E R
A L E V I L I KCEMAL ŞENER / MİYASE fLKNUR
i yerleşim bölgelerinden
metropollere gelenlerin kurduklan
dernekler, her ne kadar hemşeri
dayanışması ve kopup geldikleri yörenin
sorunlannı ülke gündemine taşıma
amacıyla kurulmuş olsa da üyelerinin
neredeyse tümüne yakınının Alevi olması
ve bazı konularda Alevi dernekleriyle
ortak tavır koymasından dolayı Alevi
örgütlenmesi özelliği gösteriyor.
Aleviler örgutlenmeye oldukça yatkın bir topluluk. Llke çapında faaliyet gösteren merkezi demekJerin yantsıra, büyük kentiere
göçen Alevilerin kurduklan belde demekleri de, hemşeri dayaıuşmasının vanında Alevi kültür ve özelliğine büyük önem veriyor.
yolun başında olduğumuz için
bazı aksakkklar ve yanlışlıklar
da yok degil. Amaca ulaşmak
için bu kargaşanın olması belki
de yararh, Bazı şeyleri tarHşa tar-
Oşa netleştireceğiz. Şimdilerde
yerden ot biter gibi dernek bh>
yor. Örgütlenme oluırüu. Yaıüış-
bklar olsa da deneyim kazanmış
ohınız" dıyor.
lleride tüm Alevi demekleri
arasında birleşme olacağına
inandığını vurgulayan Av.Kemal
Şeker, siyasi amaçlı bazı dernek-
lerin zamanla tasfîye edilerek
Alevi örgütlenmesinin rayına
oturacağını savunuyor. "Aleviler
olarak bizier, hedefimize ulaş-
mak istiyorsak önce içimizde bir-
liği sağjamak zorundayız" diyen
Şeker'in birlik konusu dışında
önemle üzerinde durduğu diğer
bir konu da bir Alevi kültürünü
araştırma enstitüsü. Böyle bir
enstitü sayesinde yitip gıden kül-
tür değerlerinin yok olmaktan
kurtulacağını ve gelecek nesille-
re ulaştıralacağını söylüyor.
Alevi yerleşim bölgelerinin
metropollerde kurulan demek-
leri, her ne kadar hemşeri daya-
nışması ve kopup geldikleri yö-
renin sorunlannı ülke gündemi-
ne taşıma amacıyla kurulmuş ol-
sa da üyelerinin neredeyse tü-
müne yakınının Alevi olması ve
bazı konularda Alevi dernekle-
riyle ortak tavır koymasından
dolayı Alevi demekleri arasın-
da sayılabiliyor. Bu demekleri
iki kimliği ile de görmek doğru
bir bakış acısı olur inancındayız.
Divriği Kültür Demekleri, Tun-
celiler Vakfı, Turhal Kültür Der-
neği, Arguvanlılar Demeği, iki
kimliği ve işlevi olan bu dernek-
lerin başında geliyor.
Divriği Kültür Demekleri'nin
de bu yöre demekleri arasında
apayn bir yeri var. Her yönüyle
bir demokratik kitle kuruluşu.
Çünkü; sadece kendi bölgesinin
ve hemşerilerinin sorunlannı de-
ğil ülke gündemindeki, halkı il-
gilendiren her soruna ilişkin tep-
kilerini ortaya koyuyor. Etkin-
likleri ve çalışmalan bir hem-
şehri dayanışmasının çok ötesi-
ne taşıyor. Bu yönüyle sadece
Divriğililerin değil bütün ilerici,
demokrat ve devrimci yurtsever-
lerin ilgi odağı haline geliyor. Is-
tanbul'daki Divriği Kültür Der-
neği'nin bu özelliğinden dolayı
BİR ACIKLAMA, BİR GÖRÜŞ
Alevilerin, banşçıl
tavırlan beni etkiledi
OSMANÇOBAN
Yazı dizisinde, benim de içinde yer al-
dığım Hacıbektaş Turizm Demeği yöne-
ticilerinin 12 Eylül sıkıyönetim askeri
mahkemesinde yargılanmalan ve yar-
gılanma sürecinde mahkeminin, özel-
likle savcılığın tavn kısa olarak veril-
mekJe birlikte söylenmek isteneni acık
olarak ortaya koymaktadır.
Hacıbektaş'a çok yakın bir köyde
Sünni bir aileden -üstüne üstlük adım
Osman- olmama karşın, Hacıbektaşlı
Aleviler tarafından Hacı Bektaş Turizm
Demeği yönetimine aday gösterildim ve
1975 'te en çok oyu alarak yönetime gir-
dim. 1980 yılına dek Hacı Bektaşı Veli
Anma Törenleri ve
Kültür Şenlikleri 'nin
düzenlenmesınde et-
kin olarak çahştım.
16-18 ağustos tarih-
lerinde düzenlenen
şenlıkler sırasında
çeşitli yörelerden ge-
len AJevilerin şenlik-
leri düzenleyen der-
neğin yönetiminde
"Alevi olmayan, Sün-
ni bir aileden gefen"
birinin bulunmasm-
dan büyük bir hoşnutluk duyduklannı
gördüm. Bunu kendileri için bir övünç
kaynağı olarak gördüklerini yaşadım.
Hacıbektaş'ta beş yıl süreyle sürdürdü-
ğüm bu görevim nedeniyle hiçbir Ale-
vınin "Sünni birinin ne işi var bu dernek-
te, bu törenlerde" dediğine tanık olma-
dım, duymadım. Etkinliklerinin pek ço-
ğunun sunuculuğunu yaptım. Pek çok
açık oturumunu yönettim. Şu tavnmı da
hiçbir zaman saklamadım "Ben Sünni
bir aileden gelmekle birlikte Sünni deği-
Bm, ama Alevi de değilim, Alevi olmaya
da niyetim yok".
Bu tavnma karşın, her yıl yeniden Ha-
cı Bektaş Turizm Demeği yönetimine
seçildim. Alevilerin bu, çağdaş, kardeş-
çe, banşçıl ve sevgi dolu tavırlan benim
1980, 22 haziranda Sıvas Banaz'da Pir
Sultan etkinlikJerine katılmamı sağladı.
Bu etkinliğin açılışını Pir Sultan'ın gör-
kemli heykelinin önünde bana yaptırdı-
lar. Cengiz Bektaş, Mehmet Bayrak ve
heykelin yapıcısı Murat Koççoban'ın
katıldığı açık otunımu bana yönettirdi-
ler. Büyük bir kalabalığa "Alevflik de-
mek flericflik, Sünniük demek gericilik
demek değildir. Böyle söylenerek halkı-
mızmezhepçanşmasuun içine sürüklen-
mek istenmektedir" konulu bir konuş-
ma yapmamı sağladılar. Evlerinde ko-
nuk ettiler beni. Etkinlikler bittikten
sonra iki gün de fazladan Banaz'da Pir
Sultan'ın köyünde Alevi olmayan ve
Sünni bir aileninin çocuğu olarak tek
başıma kaldım. O son iki gün de "hiç ya-
kılma" korkusu yaşamadım. Sevgi ve
dostluk gördüm.
Sonra 12 Eylül'ün işkencehanesinde
"Sen Alevi değilsin, Sünnisin (işkenceci
benim bir yandan komünist ve dinsiz o\-
duğumu sö> lerken öte yandan Sünni ol-
duğumu da sövlüyordu), neden kmlbaş-
lara bizmet ediyorsun" sözlerine ve göz-
lerimiz bağlı iken ağızımızın üzerine ok-
kalı bir yumruğa muhatap olduk.
Hacı Bektaş toplu davasının soruştur-
ma aşamasında; altı bin nüfuslu Hacı-
bektaş ilçesinde üç
yüz kişi sorgulan-
dı. Yetmişe yakın
insan tutuklandı,
onlarca kişi işken-
ceden geçirildi.
Yüz yirmi kişi
hakkında dava
açıldı. ilk tutukla-
ma 12 Eylül günü
saat 10.00'da ger-
çekleşti ve bu tu-
tuklamadan 17 ay
sonra duruşmalar
başladı. Üç yüz sayfaya yaklaşan iddi-
anamenin çoğu sayfalannı Hacı Bektaş
Veli anma törenleri oluşturuyordu. Il-
ginç sanıklar da vardı; Kemal adındaki
bir öğrencim hiç soruşturma geçirme-
mişti. Kemal duruşmalara iki ay kala
Almanya'ya gitmek için Nevşehir Em-
niyeti'ne (şu sağcılann dosyalannm
yanmasına yol açan yangının gerçekleş-
tiği Nevşehir Emniyeti'ne) pasaport al-
mak için gider ve salt Hacıbektaşlı ol-
duğu için alıkonur ve işkence görür ve
düzmece iddialarla davaya sanık yapılır.
Kemal, ilk duruşmada beraat etti.
Hacıbektaş toplu davası, 1983'ün
sonlanna doğru bitme aşamasına gel-
diğinde davanın tüm samklan cezaevin-
de televizyonda bir albayın harita başın-
da Fatsa, Hacıbektaş, Adana hattını çiz-
gi çekerek ve Hacıbektaş ilçesinin adını
sık sık anarak komünistlerin Türkiye'yi
nasıl böleceğini anlattığına tanık olduk.
Bu programdan yirmi gün sonra da karar
duruşmasında 25 kişiye ceza verildi. Bu
dava dosyasında silahlı ya da silahsız
hiçbir şiddete dayalı eylem suçlaması
olmadığı halde Hacıbektaşlı olmanın
bedelini odediler. Hacıbektaşlılar ve ben
de işkencecinin deyişi ile "Kızılbaşlara
hizmet etmenin bedelini" ödedim.
bana Sıvas'ta,
"Alevilik demek ilericilik,
Sünnilik demek gericilik
demek değildir. Böyle
söylenerek halkımız mezhep
çatışmasının içine
sürüklenmek istenmektedir"
konulu bir konuşma
yapmamı bile sağladılar..
Te
ka
3ki örgütlerinden
ıcı örgutlenmeye
CAFERÖZERKOÇ
Günümüzde Alevi örgütlenmelen sayı-
sal^okluğuna rağmen yetersizdir.
Ulkemizde ya da yurtdışında oluşturul-
muş örgütlerin büyük çoğunluğu (bazı
dergah demekleri hariç) 1980-90 dönemi-
nin anti-laik ve şeriatçı gelişmelerine tep-
ki olarak kurulmuştur. Günümüzün "Ha-
cı Bektaş-ı Vefi" ve "Pir Sultan Abdal" vb.
adlarla kurulmuş örgütleri bu tür tepki ör-
gütlenmeleridir. Bu örgütlenmelerin var-
lıklan, kalıcıiıklan, etkileri; oluşmuş kar-
şı tepkilen, özlem ve
coşkulan yaşatabile-
cekleri sürecedir. Bu
tepki örgütlenmele-
ri 1980öncesiörgüt-
lerunelerle bu mana-
da aynı karekteri ta-
şır. Ulkemizde o dö-
nemlerde de resmi
politikalann, uygu-
lamalann ya da çe-
şitli olaylann yarat-
tığı tepkilerle örgüt-
ler ve örgütlenmeler
oluşturulmuştu.
Kendi nesnel koşul-
lannda iç yapılaşma
sürecinin iradi ka-
rarlanyla oluşmu-
yor.
O günkü örgüt-
lenmeler kalıcı ku-
rumlar yaratamadı-
lar. Herhangi bir ters
dalgada yok olup
gittiler. Elbette bu
'yok oluşun' başka
gerekçeleri vardır.
Omeğin dünkü sı-
nıfsal mücadelenin
yarattığı sendikalar,
DlSK, sol örgütler,
siyasal partiler, kül-
tür kurumlan -ki
bunların arasında Türk Dil ve Türk Tarih
Kurumlan da vardır- niçin yaşarılamadı?
Ya da bunlann kaç tanesi bugün için ya-
şayabiliyor? Veya bugün yaşayanlar dün-
kü kurumlara ne kadar benziyor ya daben-
zeşiyorlar? Sizler, DtSK'in dünkü DlSK
olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yukanda da ifade ettiğim gibi, duru-
mun böyle oluşunun 12 Eylül'ün bilinen
sindirme süresine bağlı gerekçeleri, ne-
denleri mutlaktır. Ama, dünkü yaratılan
kurumlar bugün böyledir diye, bizier 12
Eylül'ler dışında başkaca sebepler, fak-
törler düşünmeyecek miyiz? Bu işlerin
böyle oluşunun sebepleri hep bizim dışı-
mızda ve bizlere karşı olanlar mıdır? Işle-
rimizin, kurumlanmızın ve kuruluşlanmı-
/ l levi örgütlenmelen
bugün için sayısal
'çokluklanna' rağmen,
niteliksel bir güç olmaktan
çok uzaktır. Şenliklerde
yüzbinlere ulaşan
kalabalıklar
yaratabilmektedirler ama,
zorunlu din dersleri
uygulaması karşısında hiç bir
şey yapamamaktadırlar.
zın istediğimiz güzellikte ve güçte kurum-
laşamayışından, kalıcılaşmamasından biz-
lerin hiç kusuru yok mudur?
Burada, giderek "gelenekseüeşen*'bır
yanımıza işaret etmek istiyorum: Bizier,
laik ve demokratik yaşamı benımseyenler,
çağcıl değer yargılan ile düşünenler ken-
di dışımızda bizim varlığımıza dönük açık
ya da kapalı tehlıkelerle karşılaşmadıkça,
mevcut yapılanmızı, kurumlanmızı yeni-
den gözden geçirmeyi, onlan yeniden ya-
pılandırmayı düşünmüyoruz ya da düşü-
nemiyoruz. Bütün bu değerlendirmeleri-
mi, Alevi örgütlenmesinin yurtiçi ve yurt-
dışı konumuna baka-
rak da yapıyorum.
Yukanda söylediğim
sakatlıklan, eksiklik-
leri ve sakıncalan bu
alanda da görüyo-
rum. Iç yapılaşma sü-
reci genelde yukan-
da anlatıldığı biçi-
miyle yaşanan Alevi
örgütlenmeleri bu-
gün için sayısal 'çok-
luklanna" rağmen,
niteliksel bır güç ol-
maktan çok uzaktır.
Bugün Aleviler, 'Sı-
vas Katüamı' yaşan-
dığı için, örgütlene-
ceklerse; böyle bir
örgütlenmenin ihti-
yacı için 'Sıvas' iyi
bir gerekçe, doğru bir
gerekçe olmaz. Ale-
viler, eger geçmişte
yaşanan Maraş, Ço-
rum, Sıvas, Erzincan
vb. olaylannı değer-
lendirerek, 12 Ey-
lül'ün Türk-lslamcı
yapısını tesbit etmiş
olarak, okullarda din
dersinin 'zorunlu'
hale getirilmesine ve
anayasal kılınmasına
karşın örgütlenmeyi düşürunüş olsalardı,
işte o örgütlenme daha doğru ve isabetli
bir örgütlenme olurdu. Örneğin Aleviler,
bugün için HBV şenliklerinde yüzbinlere
ulaşan kalabalıklar yaratabilmektedirler
ama, zorunlu din dersleri uygulaması kar-
şısında hiç bır şey yapamamaktadırlar. Or-
tada kalabalıklar vardır ama 'ortak biünç'
henüz ufukta gözükmemektedir. Bugün
için var olan örgütlenmelerin hiç birisi
Aleviler adına "ortak biHnc"yaratarak ey-
lemsel/ düşünsel pratikler gerçekleştirile-
bilecek olgunlukta ve noktada değildir.
Bugüne kadar dernekler genel olarak ön-
lerine birtakım 'sayıtt' hedefler koymuşlar
ve süreçle beraber yok olarak, kitlelerden
de 'soyutlanınış'lardır.
Divriğili olmayan çok sayıda
üyesi var. Demeğin yaptığı et-
kinliklerde tam bir izdiham ya-
şanıyor.
Divriğililerin ilginç bir özelli-
ği de "örgüthıtoplum" olmanın
zorunluluğunu bütün benlikle-
riyle hissetmeleri. Istanbul, An-
kara ve Izmir gibi bölgelerde ya-
şayan Divriğililerin cüzdanlann-
da en aşağı beş altı tane üyelik
kartı bulmak mümkün. Bunlar-
dan bir tanesi mutlaka köyleri-
nin demeği, diğeri Divriği Kül-
tür Demeği, bir tanesi Sivas Da-
yanışma Demeği SİDAD,birya
da iki tanesi herhangi bir Alevi
Demeği, bir tanesi mutlaka sen-
dika ya da meslek örgütü bir di-
ğeri de sol kulvarda yeralan bir
partiye üye olduğunu gösteren
kimlik kartıdır.
IDtvriğfnbı ıterneği
olmayan koyü yok
Tanıdığınız Divriğili bir dos-
tunuza birkaç platforma rastla-
manız olası. Divriği'de demeği
olmayan köy yok gibi... Alevi
derneklerinin yönetimlerine ve
üyelerinin doğum yerlerine ba-
kıldığında Divriğililerin ezici bir
çoğunlukta olduğu görülür. O
nedenle Divriği Kültür Deme-
ği'ni Alevi örgütlenmesinin dı-
şında tutmak yanlış olurdu.
Istanbul'da 1950'li yıllarda
kurulan Divriği Kültür Demeği
bugün on bin üyesi bulunan bü-
yük ve köklü bir demek. Demek
Başkanı Hasan Gürsoy, Divriği
Kültür Demeği'ni ilerici, de-
mokrat insanlann oluşturduğu
demokratik bir kitle kuruluşu
olarak tanımlıyor. Gürsoy, Div-
riğililerin örgütlülüğe önem ver-
mesini ve Alevi örgütleriyle olan
ılişkilerini şöyle anlatıyor:
"Divriği Kültür Derneği'nin
tabanı tümüyle Ale\ ilerden oluş-
makta. Çünkü DivriğiŞi terk
edip gelen voksul Ak\i köylerin-
de yaşa\an insanlar. Örgütlü >a-
pısı onun ilerici kimliğinden kay-
naklanıyor. Bir ara>a gelerek ör-
gütlenerek sorunlann üstesin-
den gelebileceğinin bilincindeol-
duğunu biüyor.
Tabanunız Alevi olduğu için
laiklik, demokrasi ve insan hak-
lan konusunda daha bir duyar-
u. Üyelerimizin kimliği gözönü-
ne ahndığında Akvi derneği sa-
yüabilir. Ama biz kendimizi de-
mokratik bir kitle örgütü olarak
görüyonız."
Semah Kültür ve Araştırma
Vakfı'nın ilk kuruluş çalışmala-
nna 1989yılındabaşlandı. Uzun
süren toplantı ve tartışmalardan
sonra kumlması düşünülen vak-
fa Semah Kültür Vakfı adının
verilmesi kararlaştınldı. Vakfın
kuruluş süreci hayli çalkantılı ve
uzun sürdü ve hala da resmen
kurulmuş değil. Genel merkez
dışında 6 şubesi bulunmasına
rağmen 1990'dan beri kuruluşu
tamamlanamadı.
IAlevi sözcüğünüı
yolaçtığı işlep
Bunun başlıca nedenı vakıf
senedinde "AleviHkr
'sözcüğüne
yer verilmesi. Hazırlanan vakıf
senedinde, vakfın amaçlan ara-
sında "öncelikle Alevi kültürünü
tarutmakvçyaymak" olduğunun
yazılması gerekçe gösterilerek
lcunıluşu resmen onanmadı. Üs-
küdar 2. Asliye Hukuk Mahke-
mesi'nin vakıf senedini tescil et-
mesine itiraz eden Başbakanlık
Vakıflar Genel Müdürlüğü. ge-
rekçe olarak vakıf senedinin 3.
maddesinde yeralan "Alevi kül-
türünü tanıtmak ve yaymak"
amacını gösterdi. Yargıtay 6.Hu-
kuk Dairesi Başkanlığı'na Os-
küdar 2.Asliye Hukuk Mahke-
mesi'nin karannı temyiz etmesi
için başvuruda bulunan Vakıflar
Genel Müdürlüğü'nün itirazı
Türk Medeni Kanunu'nda yer
alan "Belli bir ırk veya cemaat
mensupiannı desteklemek ga>e-
si ile kurulmuş olan \akıflann
tesciline karar verUemez" hük-
müne dayanıyor. Sonradan adı
Semah Kültür ve Araştırma
Vakfı olarak değiştirilen vakfın
kunıculan ise Milli Gençlik
Vakfı ile Ihlas Vakfı'nın nasıl
olup da Türk Medeni Kanu-
nu'ndaki bu hükmün kapsamına
girmediğini soruyorlar.
Sonuçta; Vakıflar Genel Mü-
dürlüğü muradına erdi ve Vakıf
senedini tescil eden mahkeme
karan, Yargıtay'da bozuldu. Iş-
lemler, silbaştan yenilendi.
1993 'ün Kasımı'ndan iribaren
kurucular yeni bir vakıf senedi
hazırlayarak tekrar 20 kurucu ile
bu defa Beyoğlu 4. Asliye
Hukuk Hakimliği'ne müracaat-
la senedin tescilini talep ettiler.
Bugüne kadar yapılan 6 duruş-
ma süresinde Vakıflar Genel
Müdürlüğü, yeni müracaat için-
de önceki temyiz gerekçelerini
yineleyerek itiraz etti. Son
duruşmada bilirkişiye yargıç
tarafından mütalaa için verilen
vakıf senedinin akıbeti, şu anda
da yerel mahkemenin bilir-
kişiden gelecek raporuna kalmış
durumda.
Yarın: Alevi müziği
veyayınlan
ANKARAANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Hoşgörüye Bir Çağrı
Kozak sapağına gelince kalbim çarpıyor. Gözlerimde
yeşil bir bayram, çamları kucaklıyorum. Kül olan orman-
ların hüznünü duyuyorum derinden. Acı ama gerçek,
artık tüm güzellikleri korkuyla yaşıyoruz ulkemizde. Ye-
şil solacak, orman küllenecek, mavi kirlenecek, doğamı-
zı yitireceğiz diye korkuyoruz. Korkuyu sevgiyle aşaca-
ğız kuşkusuz. Bergama'ya gelince korkuyu unuttum
birden. Safa Taçkın on beş bin çam diktiğini anlattı göz-
leri parlayarak. O çamlar büyüyünce Bergama yeşil bir
kent olacak yeniden. Bir yerel yöneticinin sevgiyle, coş-
kuyla çalışması çok önemli bence. Hepsi değil ama Kör-
fez'de böyle yöneticiler de var. Konuşurken korkuyu da,
karamsarlığı da aşıyor insan. Safa Taçkın ile güzel söy-
leşiler yaptık Bergama yollarında, asfalttarihekarışıyor,
granit taşlar döşenıyor sokaklara, Bergama gerçeğine
daha çok yaraşıyor siyah granitler. Çarpık kentleşmenin
çirkin çizgilerini de güzel çabalarla siliyor genç başkan.
Bir "barış merdiveni" ile küçük bir alanda Akropol'ü
seyrederek oturuyor Bergamahlar, başka bir merdiven
"Emek Pazarı"na ulaşıyor, Bergamalı kadınların üretti-
ği elişleri, turşular, tarhanalar satılıyor pazarda. Derken
llıca'ya yöneliyor yolumuz. Mimar-ozan Cengiz B«k-
taş'ın çizgileri selamlıyor bizi. Vaktiyle Kleopatra yıkan-
mış bu ılıcada, şimdi Bergamalı gençler Pavarotö'yi
dinliyor, dans ediyor kahvede. Biz de Osman BayanY-
dan söz ediyoruz başkanla. Osman Bayatlı, 1920'lerde
Bergama'ya atanan bir öğretmen. İlk karşılaşmada gö-
nül veriyor, sevdalı değil karasevdalı gibi kucaklıyor
Bergama'yı. Dağları, taşları tanıyor, kazılar yapıyor, ki-
taplar yazıyor, Bergama sevgisini oluşturan, geliştiren
bir öğretmen olarak yerleşiyor belleklere. Bergama'yı
Sevenler Derneği kuruyor, bu derneğe üye olmak iste-
yenleri sınavdan geçiriyor. Gerçekten seviyorlar mı,
yeteri kadar tanıyorlar mı? Türkülerini, danslarını bili-
yorlar mı? Bilmeyenler öğreniyor, davullar gümbürdü-
yor, gençler dans ediyor, Bergamahlar da gülümsüyor.
Osman Hoca'nın düğünü başladı, diyorlar. Düğün şenli-
ği duyuran bir öğretmen Osman Bayatlı. Biz gittiğimiz
gün eski Halkevi'nde saklı kitaplarırn bulmuş Safa Taç-
kın. Çocuklar gibi seviniyor, o kitapları nasıl değerlendi-
recek kimbilir! Ne güzel öğretmenler var ulkemizde.
Güre Belediye Başkanı Kamil Saka'dan söz eden bir
okurum, övgüsünü "O bir öğretmen oğlu" diye özetledi
bir gün. Mesleğinden çok bir öğretmen oğlu olmasını
önemli buluyor. Bir öğretmen oğlunun iyi bir başkan ola-
cağına inanıyor. Kamil Saka'nın çalışmalarını izlerken
bu sözleri daha iyi değerlendiriyorum. Cengiz Bektaş'ın
Güre ile ilgisi, ilçenin yaşamında somutçizgilere dönü-
şüyor giderek. Altı yüz kişilik tiyatro, yeni yapısına kar-
şın antik çağlardan bir selam gibi, yüzyıllar boyunca
varmış gibi yerleşmiş ilçenin yaşamına. Bu yöreye ge-
lirseniz çocuk kitaplığını da görmenizi dilerim. Yeni bir
kuruluş, ama ilçenin yaşamında belli yeri var. Çocukları-
mızın yaratıcı gücüyle çiçekler açtı yüreğimde. Duvar-
larda bir renk şöleni, bahçede de bir talaş fırını. Çocukla-
rın toprakla ilk buluşması Güre'de. Seramikte en ilkel
yöntemleçanaklar, çömlekler, kuşlarve "Sarıkızlar"ya-
pıyorlar. Bir ünlü ustanın gözetiminde Seniye Fenmen
de mutluluk duyuyor bu işbirliğinden. Ben de onu sevgi
ve saygıyla seyrediyorum. Kaç yaşına gelirse gelsin,
baharı solmuyor. Talaş fırınının başında çocuklar gibi el
çırpıyor!
Güre beni de neşelendiriyor doğrusu. Dünyaya sev-
giyle bakan, umudunu yitirmeyen kişilerle buluşmak
çok hoş. Yüce çınarın gölgesinde Sarıkız söylencelerini
dinlemek bir akşam saati. öğretmen dostlarımla buluş-
mak. Talip Apaydın, Mehmet Başaran ve mimar-ozan
Cengiz Bektaş'ın yorumlarıyla tanımak Sarıkız'ı. llyada
sayfalannda dolaşmak. Azra Erhat ile buluşmak bir şiir-
de, balıkçıyı kucaklamak, aşmak zamanı anılarla, kim
öldü, kim yaşıyor, kim masal, kim gerçek diye karar ve-
rememek.
Söylencenin özü de gizi de hoşgörü diyor Mehmet
Başaran. Ozanlığına yaraşır şiirsel bir konuşmayla an-
latıyor Sarıkız'ı. Doğayla bütünleşiyor, kötülüklere dire-
niyor Sarıkız, doğayla güçleniyor, kutsallaşıyor. Onu
ölüme terk edenlere ölümsüzlüğünü kanıtlıyor gülüm-
seyerek. Anadolu tanrıçalarına başka bir boyut katıyor.
Çınaraltı söyleşisini Sarıkız da izledi bence. Sarı saç-
larını yüzümde seyrettim bir aralık. Bir özlemi dindirir
gibi esti gitti. Bu esintiyi başkaları da duydu sanırım.
Hatta hoşgörüsüz kişiler de...
Zamanlama açısından bu söyleşi de bir uyarı aslında.
Kamil Saka'yı kutluyorum. Sarıkız'dan bir selam An-
kara'dakilere. Hoşgörüye bir çağrı, bir barış uyarısı.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Bir çarkın istenmeyen
yöne dönmesini engelle-
yen ve değirmen. sudola-
bı gibi araçlann işleyişini
çıkardığı sesten kontro-
letmeye yarayan parça.
2/ Kürkü değerli bir ya-
ban kedisi... Özgür. 3/
Yeniçeri salma erlerinin 6
giydikleri kırmızı çuha- -,
dan yapılmış cüppe. 4/
Öğütülmüş tahıl... Tann. 8
5/ Yurdumuzda bir pet- g
rol bölgesi... Yunarüs-
tan'm plaka işareti. 6/ Cerahat...
Bir nota. 7/ Voleybol ve teniste
servis atışı sırasında topun fıleye
değmesi... Amerika zencilerine öz-
gü, gitara benzer bir çalgı. 8/ Ye-
raltı suyunu taşıyan geçirimü
katman... Çit, perde. 9/ Dağkeçi-
si... Sıkıntı verme, üzme.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/İzmarite benzer bir balık. 2/ Is-
kambildebirkağıt... Karagözoyu-
nunda kullamlan kamış düdük. 3/
Sipersiz şapka... İki yüzü beyaz, kapsız yorgan. 4/ Sıcakhğı çok
yüksek ya da çok düşük olmayan... Eski ve bilinmeyen bir tarihi
anlatmakta kullamlan deyim sözü. 5/ Bir tür taze ve tuzsuz be-
yaz peynir... Futbolda bir mevki. 6/ Matematikte kullamlan
sabit bir sayı... KadınJann gözkapağına sürdükleri boya. 7/ Pe-
tekleri saptamak. kovan içindeki delik ve çatlaklan kapatmak
için anlann kullandığı reçineü ve zamklı madde. 8/ Güney
Amerika yerlilerinin oklanna sürdükleri çok güçlü bitkisel ze-
hir... Bumbann yağı. 9/ Mürekkebi kurutmakta kullamlan ince
kum... El ele tutularak oynanan bir halk oyunu.
HATAY SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1994 441
Mahkememize davaa Mişel Huri vekili Av. Rana Salih tarafın-
dan açılan ışbu veraset davası nedeniyle;
Sağ eş Hilmiye Cezayirlioğlu'nun adresi tespit edilemediğinden ölü
eşi Şefık Cezayirboğlu'ndan kendisine intikal edecek olan mirastan
mülkıyet veya ıntifa hakkını tercih etmek üzere duruşma günü olan
29.9.1994 günü saat 09.00'da duruşmaya gelmesı, duruşmaya gelme-
diği ve bu konuda beyanda bulunmadığı takdırde eşinden kendisine
düşecek olan mirastan mülkıyet hakkını tercih etmiş sayılacağı husu-
su tebliğ yerine gecerli olmak üzere üan olunur.
Basın: 50521