Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS1994 PAZAR
HABERLER
Hedefdemokratikcumhuriyet• Cumhuriyet başyazan, artık
sürekli olarak baskı rejimine karşı
çıkıyordu. Basının susturulmak
istenmesi üzerine, 4 Eylül 1958'de,
bu yoldaki gidişin 'hürriyet
düşmanlannm başını yemekten
başka bir işe yaramayacağını'
açıkça yazıyordu
w-
ktidar, adı üstünde, kuvvet demektir.
Kuvvet ise, sahibine emniyet verir.
Kendini emniyette duyan, nefsine gû-
venen, yani fiilen ve hûkuken iktidarı
elinde tutan bir varlık muhalefete
karşı cömert ve müsamahalı ol-
maudır. (...) Aynı zamanda muhalefetin
hırçınlıklannı gidermek. memlekette demokra-
tik mekanizmay ı işler bir hale getirmek de böyle-
likle mümkündür. Aslında zaaf alameti olan si-
nirlilik, olsa olsa, azınlığa, jani muhalefete
yakışır. Asabi hareketler, sadece bir kuvvet
kaybının ilk işaretleri sayılacaktır. Yeni ikti-
dann bundan sakmmasını yürekten temenni ede-
riz."
Ve DP'nin iktıdardakı altına ayı dobnadan,
4 Kasım 1950 günü, gerçek demokrasiye geçi-
şin koşullannı iktidara bir kez daha anımsatı-
yordu Cumhunyet başyazan:
"...Antidemokratik ne kadar kanun varsa
kökü kazınmak; sınıf, dil, din ve parti farkı gö-
zetmeksizin insan haklanna riayeti ilk vazife sa-
yan bir idare kunıimak için ortada hiçbir engei
yoktur."
DP iktıdan, bütün bunlan derhal başarmak
ve önümüzdeki yıllar boyunca bunlardan öteye
birtakım müspet ve maddi eserler yaratmak zo-
rundadır O zaman halkın karşısına çıkmak ve
"Sayın yurttaşlar, ıktidan şu şu şartlar içinde
ele abnışük. Üç buçuk yıl çabştık, şu şu işleri
yaptık. Oyunuzu gene bize verin la, önümüzde-
ki devre boyunca da şunlan yapacağız. Saygı-
lanmızla arzederiz" diye övünerek konuşmak
mümkün olur.
Aradan kırk dört yıl geçmiştir. Türkiye bu
kez, yaklaşık üç yıl önce 'demokraukleşme'
sözü vererek iktidara gelmış olanlann yönetı-
mindedir. 'Paketı' var. kendisi yok demokra-
tikleşme yıne gündemdedir!
Bir çok yazar değişik bahanelerle zikzaklar çizdi. Nadir Nadi devrim ve demokrasiye inancını hiçbir zaraan yitirmedi; yalnız kaldığı dönemlerde
bile "hak bellediği yoidan" ayrdmadı.
İHenûzvakitvarken...
Daha iktidara gelışının ilk aylannda Demok-
rat Parti'yi uyarmak gereğıni duyan Nadir
Nadi, gjderek uyanlannı eleştıriye dönüştürdü.
DP, vasa'lan antidemokratik yönde değiştirir
ve yıne bu yönde uygulamalara giderken,
Currthüriyet başyazannın eleştirilerindeki doz
da artacaktı.
1950'de secilmış olan Meclis'in süresi dol-
madan, DP ıleri gelenlerinde çoğunluk oyla-
nna dayanarak her istediklenni yapabilecekleri
anlayışı egemen olmaya başlamıştı. 15 Arabk
1953te Nadir Nadi. 'Hemiz Vakit Varken'
başlığı altında şunlan yazmak gereğini duy-
muştu: "Bir memlekette demokratik bir rejim
kurmaya karar verildiği zaman, yapdacak ilk iş,
o memlekette demokratik hürriyetleri a> akta tut-
maya >e yürütmeye >arar hukuk şartiarını ger-
çekİeştirmektir. (...) Milli hakimiyet mefhumu-
nun Batı'da anlaşılan manası budur. L lusal ege-
menlik diye yeni Türkçeye çevirdiğimiz bu terim,
şayet çoğunluğun her istediğini yapabilmesi ma-
nasına gelseydi, din hürriyeti, vicdan hürriyeti,
söz ve yazı hürriyeti gibi insanı insan yapan temel
haklarımız temelsiz kairntş olurdu. (...)
Bizün tek parti rejjminden çok parti rejimine
geçerken, o sıralarda aynı işi yapan öteki Avrupa
milletleri gibi bir kurucu meclLs toplayıp anayasa
üzerinde gerekli değişiklikiere başvurmamış ol-
mamız büyük bir hatadır. Tek parti esasına göre
hazirlanmış bir hukuk düzenini çok partili hayata
uydurmakta ne kadar güçlük çektiğimizi sık sık
göriiyonız. (...) Bugün vapılacak iş. bir an önce
çok partili demokrasi havatınuı gerektirdiği şart-
ları yurdumuzda gerçekleştinnek uğnına elbirli-
ğiyle çalışmava koyulmaktır."
Ekım 1957'de yapılan genel seçimler sonu-
cunda da tek başına iktidara gelen Demokrat
Partı. bu uyanlan haklı çıkardı ve tek parti ege-
menliğı kunnaya yöneldı. Nadir Nadı'nın o ta-
nhlerdekj devişiyle "Şiddeti gittikçe artan sertlik
yoluna saptı. (...)" Gazeteler istediklenni yaza-
maz. muhalıfler tenkitlerini yapamaz hale gel-
mışlerdı. Cumhuriyet başyazan. artık sürekli
olarak baskı rejimine karşı çıkıyordu.
Basının susturulmak istenmesi üzerine. 4 Ey-
lül 1958'de. bu yoldaki gidişin 'hürriyet düşman-
lannın başını yemekten başka bir işe yaramaya-
cağını' açıkça yazıyordu: "Napoleon'un bir sözü
vardır: 'Basın meselesi yanm tedbirlerle çözüle-
mez' der. Bu, şu demektir: Bir vandan fikir hürri-
yetini kabul etmiş görünüp de öte \andan hoşa
gitmeyen yayıniara engel olmava çaltşmak boşu-~
na gajrettir. İstediğiniz kadar >eni kanunlar çı-
kararak temel hürriyetleri kısınız ya da ekono-
mik güçlükler altında gazeteleri ininı inim inleti-
niz, bu >olda basının dizginlerini ele almanıza im-
kan yoktur. Basın meselesini çözmek istiyor-
sanız, tam tedbire başvurmanız, yani fikir hürri-
vetini tekeliniz altına ahnanız, bir başka deyimle
fikir hürriyetini toptan yasak etmeniz gerekir.
(...) Evet, basın meselesini varım tedbirlerle çöz-
meye imkan yoktur. Tam tedbir ise sonunda hür-
riyet düşmanlarının başını yemekten başka bir işe
yaramaz."
Birkaç gün sonra, 12 Eylül 1958'de, Demokrat
Partı ıktıdannın tek partı rejimine yöneldiğini bir
kez daha belirtecektr
"... Hükümet muhalefete ve serbest basına karşı
daha da sert tedbirler tasarlamaya koyuldu. Mil-
let, geçim derdine bir çare umarken, şimdi onun
derdini dile getirmekten gayrı bir suçu olmavanlar
da susturulmak istenivor. (...)
Burada yanlışlığından şüphe etmeyeceğimiz bir
şey varsa, o da hangi sebeple olursa oİsun, Demok-
rat Parti iktidarının yürütmeye özendiği antide-
mokratik politikadır. Hürriyetleri alabildiğine
kısmak, mıihalefetleri susturmak, ortalığa bir kor-
ku havası yaymaya çaltşmakla insanları rahata
kavuşturmak mümkün değildir. İdare edilenler ra-
hatsız olunca. idare edenler de rahat edemez. Halk
içinde, halkla beraber ve halk için yaşamamn başlı-
ca şartı, temel haklara saygı gostermek, vatan-
daşın dûşüncesine tercüman olanlara tahammül et-
mesini bilmektir."
SÜRECEK
Nadî'nin çocukluk anıları bir basyazar odasında sık sık gerçeklestirilen siyasetsohbetleriyle doluydu
Mürekkepkokusunda geçengençlikadro: Bir başyazar (aynı zaman-
da Mecbs ve hükümet muhabiri),
bir yazı işleri müdürii (aynı za-
manda röportajcı ve o zamanki
deyimle istihbarat şefı), bir düzel-
tici (aynı zamanda fıkra yazan),
bir idare müdürii (aynı zamanda başbayi). dört
dizici ve bir makinist (aynı zamanda hamal).
Bu kadro çıkanrdı gazeteyi. Büyük Millet
Meclisi koridorlanndan sonra en çok pobtika
tartışmalan yapılan yer başyazann odası idi.
Duvarlann dibınde. üzen Anadolu kilimlenyle
kapb çepeçevre sedirler vardı. Kalpakh. potur-
lu milletvekillen, bakanlar, yazarlar dolardı
buraya öğleden sonralan. Ne konuştuklannı
anlamaksızın onlan bir süre dinler. canım
sıkıbnca aşağıya. avluya inerek orada, mosmor
ibikleriyle kabaran hindileri kovalardım. (...)
| Sokak köpeği Der- aliye
...Düzeltici Yusuf Mazhar (Aren) gazetenin
canlı kitaplığı idi. Bilgiçliği oranında alçakgö-
nüllü. sevimli bir adamdı Yusuf Mazhar. Yaşım
ve öğrenim seviyem elvermese de sorulanmı ce-
vapsız bırakmaz, anlav abüeceğim bir dille her
konuda beni aydınlatmaya çalışırdı. İstanbul'da
'Muzıka-ı Hümayun' Şefi Z*ki Bey'den alma-
ya başladığım keman derslerini yarıda bırakma-
ma babamuı gönlü razı olmuyordu. Sovyet Bü-
yükelçisi ile konuşmuş, kançılaryada görevli
genç sekreterlerden keman çalan birinin bana
ders vermesini sağlamış. Haftada bir, Yahudi
mahallesindeki iki katlı ahşap elçilik binasına gi-
der, dört beş kisinin çınlçıplak > atıp kalktığı bir
odada, güriiltü patırtı arasında bir saat kadar
keman dersi alırdım. Yabancı dil bümediğim için
sekreterie işaretleşerek konuşurduk. Notaları
gösterir, la teli üzerinde dördüncü parmağımı ile-
ri geri oynatarak çıkardığım falsolu sesleri dü-
zeitirdi. (...)
Ankara'da oturduğumuz ev, matbaaya çok
yakındı. Tahta Konak diye adı vardı bu evin.
Konak dedimse öyle koca bir berhane sanma-
yınız. Eski Istanbul'un orta halli semtlerinde-
kikrden farklı değildi ev. Büyük kısmında mal
sahibi otunıyordu. Biz dört odalı selamlık daire-
sini kiralamtştık. Sokaktan geçen biri öksürse,
içerden duyulurdu. İçeride yüksek sesle konuşul-
du mu, bütün konuşulanları kelime kaçı-
rmaksızın dtşandan izleyebilirdiniz. Onun için
kimi akşamlar, babam arkadaşları ile rakı içe-
rek politika tartışmalarına girişriği zaman, biti-
şik odada annemin rahatı kaçardı.
Bir sokak köpeği edinmiştik. Daha doğrusu,
bir sokak köpeği bize kapılanmıştı. Kuyruğunu
saüayarak yaltaklanması ilkin hoşumuza gitme-
diğinden, ona 'Der-aliye' adını takmıştık. Der-
aliye, İstanbul hükümeti demekti ve biz, büyük-
lerin etkisi altında İstanbul'dan da, hükümetin-
Nadir Nadi köy kökeoü bir ailedendi. Ama babası \ unus Nadi onun okumasını istemiş, böylece
ünlü ve büyük bir gazeteci otanuştu.
den de nefret ediyorduk. Fakat zamanla ısındık
bizim Der-aliye'ciğe. Sabahlan, kapının eşiğin-
den içeriye ginneye cesaret edemeksizin, önüne
konan yiyecek artıklannı beklerken, biraz sevgi,
biraz merhamet dilenen bakışlan ile ayaklarımı-
za kapanarak yerlerde sürünmesine alışmtştık.
Bir kusuru vardı hayvanm:
Yabancılara da havlamaz, onlan da yadırga-
mazdı. Bu itibarla, eve yaran dokunmu>ordu.
Babam, yüksek sesle önenüi politika sırlarını ar-
kadaşlarına açıklarken bir meraklı gelip kapının
önüne dikilse, içeride kunsenin haberi obnazdı.
| Bebe toprağ.»
Semtimizin gürültüsü ile biriikte, musikisi de
derin yankdar uyandınyordu Tahta Konak'ın ta-
vanlannda. Sokak satıcdarı arasında gerçekten
dokunaklı, insana işleyea, unutulmaz birer hava
tutturmuş olanlar vardı. O zamanki Ankara'yı
bütünü ile yansıtan bu bölük pörçük melodilerin
zaman zaman hala taptaze kulağımda çınladığını
duyarım. İşte, kundak çocuklanna bez bulanıa-
yan fakir annelere müjde!
Bebe toprağ. bebe toprağ..
Bu yumuşak topraktan bir teneke dolusu alddar
mı, en azından bir hafta rahatlardı voksul anneler.
Toprak, avuç avuç beşiğe serpiştirilir, üstüne ço-
cuk yatırıurdı. Artık istediği gibi kirletsindi çocuk
altını.
Ta uzaklarda, Karaoğlan'dan bir başka ses,
daha canlı, daha kıvrak bir temayı iletirdi bizim
eve:
lCaynar, oynar, vay gidı çaycı vay!
Bir Rumeti ezgisini andırır hazin, umutsuz bir
melodi inlerdi yalvanr gibi:
Şekerb kurabiyeler, çiftı beş kuruşaaaa...
Akşamlan ortalık kararırken satıcı sesleri de
birer birer kesilir, bizi kendi halimize bırakırdı.
Bir süre, mahallenin iç hayatını yaşardık orrakla-
şa. Üç ev aşağıda birileri dırdır eder, bir adam oğ-
lunu döver, ağlatır; y alnızlıktan korkan bir çocuk,
'Gız ana!' diye bağıra bağıra annesini çağınrdı.
Ahıra giren öküzlerin, ineklerin bögürtüsü de ke-
silince artık uykuya dalardı mahalle." (Perde
Arahğından, s. 127-130)
Nadır Nadi. 1921'de. Sakarya Savaşı'nın en
yoğun günlennde Yeni Gün'ün Ankara'dan
üzeltid Yusuf Mazhar
(Aren) gazetenin canlı kitaplığı
idi. Bilgiçliği oranında
alçakgönüllü, sevimli bir adamdı
Yusuf Mazhar. Yaşım ve
öğrenim seviyem elvermese de
sorulanmı cevapsız bırakmaz,
anlayabileceğim bir dille her
konuda beni aydınlatmaya
çalışırdı.
Kayseri'ye taşınmasını da anımsar:
"(Yeni Gün'ün matbaası) pek külüstür ve ilkel
bir şeydi. Kolla çevrilen bir makineydi. Ben o za-
maıilar 12 yaşlarında\dım. Matbaadakilere
vardım edhordum. Bir keresinde kola bir asddım,
çevirme\e çalıştım, derken hoooop.. ben de mer-
daneyi çeviren kolun hareketiyle makinenin üs-
tünden bir taklada uçup kağıtîarın üstüne düşü-
verdim." (Alı Sırmen'le konuşma. agy).
Savaşın kazanılmasından sonra Yeni Gün ye-
niden Ankara'ya taşınır.
IÖğpenim ve ilk
gazetecilik yılları
Nadır Nadi. Mekteb-i Sultani'nin ilk kıs-
mında başladığı öğrenimini binnci yıbn sonunda
kesıp Ankara'ya gıdince, öğrenimini Ankara Li-
sesi'nde sürdürmüştü. Sakarya Savaşı'nın zafer-
le sonuçlanmasından sonra Istanbul'a dönerek
Galatasara> Lisesı'ne ıkina kez yazıldı.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Yunus Nadi de
İstanbul'a döndü ve adını Mustafa Kemal'in
verdiği Cumhuriyet gazetesini yayımlamaya
başladı (7 Mayıs 1924). Nadir Nadi. ilk gazeteci-
lik çalışmalanna bu sırada gınştı. Küçük müzik
kronikleri yazıyor, çevınler yapıyor. Istanbul'a
gelen yabancı yazarlarla, sanatçılarla, müzisyen-
lerle konuşmalannı Cumhuriyet'te yayımlatı-
yordu.
Bir yandan da, yıne babasının zorlamasıyla
1918 Bela Kuhn devrimınden İstanbul'a kaçıp
yerleşmış Macar kökenli müzisyen Karl Berger'-
den keman dersı almaktaydı. Berger, ona Batı
muzığını sevdırmeveçabşıyordu.
"Ama yine de kemanla aram iyi değildi. Sevdi-
ğim, saydığım hocam Berger'e haftada bir koşa
koşa gitmemin asıl nedeni kapalı bir cezaevini
andıran okuldan bir iki saatliğine kurtulmak, kent
kalabalığı içinde kısa bir süre olsun özgürlüğün
tadını tatmaktı." (Dostum Mozart, s. 13).
isparta'da DYP-ANAP kavgosı
Yalvaç'ınANAP'h
belediyebaşkanı
görevdeııalındı
• Isparta'nın Yalvaçilçesi Belediye Başkanı Tekin Bayram,
imar planına aykın davrandığı gerekçesiyle İçişleri Ba-
kanlığı'nca görevden uzaklaştınldı. Görevden uzak-
laştınlışını DYPIsparta Milletvekili Ertekin Durutürk'ün
bir komplosu olarak değerlendiren Bayram, yürütmenin
durdurulması için dava açtı.
ERGUNAKSOY
ANKARA - Isparta'nın
Yalvaç ilçesi Belediye Başkanı
Tekin Bayram. ımar planına
aykın yapılaşmaya göz
yumduğu gerekçesiyle içişleri
Bakanlığı tarafından görevden
alındı. Antalya İdare
Mahkemesi'ne yürütmenin
durdurulması için dava açan
Ba> ram. görevden alınışmı bir
"komplo" olarak nıteleyip
DYP Isparta Milletvekili
Ertekin Durutürk'ü suçladı. 27
Mart yerel seçimlerinde yüzde
60 oy alarak göreve geldiğını
belirten Bayram. "Durutürk,
üç dönemdir Yalvaç'ta seçim
kay betmenin acısını bö\ le
çıkarmaya çaltşıyor. Görevden
alınmam için İçişleri
Bakanltğı'na baskı yapmıştır"
dedi. Isparta ve ılçelerinde
yıllardırsüren DYP-ANAP
çekışmesı, farklı bir boyuta
ulaştı. Yalvaç Belediye
Başkanı Tekin Bayram, ılçede
ruhsatsız ve ımar planına
aykın yapılaşmaya göz
yumduğu gerekçesiyle Içışlen
Bakanlığı tarafından görevden
alındı. Antalya İdare
Mahkemesi'ne yürütmenin
durdurulması ıçın dava açan
Bayram, iddialann hukukı
dayanaktan yoksun v e gerçeğe
aykın olduğunu söyledı.
Durutürk, bakanlığa
baskı yaptı
27 Mart yerel seçimlerinde
y üzde 60 oy alarak göreve
başladığını bildiren Bayram,
görevinde başanlı olduğunu,
Türkiye'nin v aşadığı
ekonomik sıkıntılara karşın.
Yalvaç Beledişesi'nın
borcunun bulunmadığmı
belırterek, yürütmenin
durdurulması için Antalya
İdare Mahkemesi'ne verdiği
dılekçede, DYP Isparta
Milletvekili Ertekin
Durutürk'ü suçladı. Bayram,
görüşlennı şöyle dile getirdi:
"Isparta, DYP'nin en güçlü
kalesidir. Böy le bir ilde başka
bir partiden yüzde 60 oranında
oy alarak göreve gelmek, başta
Yr
alv açlı DYP MillervekUi
Ertekin Durutürk'ü rahatsu
etti. Durutürk, siyasi geleceğini
tehükede gördüğü için, İçişleri
Bakanlığı'na baskı yaparak,
Türkiv e'de ömeği olmayan bir
işlemle görevden alınmamı
sağladı. Iddialar gerçeğe
ayku-ıdır. Bugün ilçemde
yapılan y apılarda. bırakın
nıhsatsızlığı ve imara aykınlığı,
yapılarda KI yalıtım
yönetmeliğinin bile y erine
getirihnesini isti>oruz."
Antalya Mımarlar Odası'nca
görevlendırilen bir heyetin
temmuz ayında Yalvaç'ta
ıncelemelerde bulunduğunu
belirten Bayram, oda
tarafından imar yasasına olan
duyarblığı nedeniyle plaketle
ödüllendirildiğini kaydetti.
İçişleri Bakanlığı
müffetişlerinden de aynı
konuda taktıraldıgını bildiren
Ba\ram. "Hakkımdaki
iddialar tamamen iftiradan
ibarettir. Belediyemizin
özerküği zedelenmiştir. Olay,
tamamen siyasi bir komplodur.
Demokrasi yara alnııştır"
söruşunü sa\undu.
ANAP Genel Başkanı Mesut
Y dmaz'ın. Bayram'ın
görevden alınmasıyla
yakından ilgilendiği ve
gınşımlerde bulunacağı
bıldınldi.
Öztürk6ayhapfsyotacak
Beşikçi'den sonrayayıncısı
da cezaevine giriyor
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Bılim insanı ve > azar
İsmail Beşikçinın "Kendini
Keşfeden L lus: Kürtler"
adındakı kuabını vayımladığı
için hakkında 6 ay ağır hapis
ve 50 milyon lıralık para cezası
verilen yayına Ünsal Oztürk'e
cezasını çekmesi için çağn
yapıldı. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı İlamat Bürosu
tarafından Yurt KJtap-Yayın
sahıbı Oztürk'e gönderilen ıkı
ayrı yazada. 6 a> hapis
cezasını çekmesi ıçın 7 gün
içerisinde savcılıga teslım
olması ıstendi. İsmail Beşikçi,
ilgılı kıtap nedeniyle, Terörle
Mücadele Yasası'na
da\ anılarak 2 yıl ağır hapis ve
25Ö milyon hra para cezasına
çarptınbTuştı. Beşikçi halen
çezaevınde bulunuyor.
Öztürk'ün sahibi olduğu
Yurt Kitap- Yayınevi'nden
yapılan açıklamada ise
Öztürk'ün, para cezasını
ödemeyeceği, bu durumda da
hapis cezasının 3 yıl 6 aya
yükseleceğı bıldirildı. Oztürk
hakkında aynca. halen
mahkemeleri devam eden 12
ay n davadan 8 yıl ağır hapis
cezası istemi bulunuvor.
Alman hükümetinden
şeriatçılara çifte standart
M ETİN DALMAN
BONTS - Türkıy e'de dine
dayalı devlet kurtnayı
hedefleyen Cemalettin Kapian
ve Milli Görüş gibi gruplann
faaliyetlerine göz y uman
Alman hükümeti, Cezayirli
radikal İslam grubu FIS
militanlan için sert önlemler
getıriyor. Cezayır'dekı
yönetımı de\ irerek şenat
düzeni ile yönetılen Islam
devleti kurmak amacıy la son
ıkı senede 4 bin'kişinin
öldüriibnesinden sorumlu
tutulan radikal İslamci tslami
SelametCephesi(FIS)
yönetıcilerinin Almanya'da
yaşadıklannın bebrlenmesi
sonucu. Fransa'nın sert tepki
göstermesiy le gerginleşen
Bonn-Parisibşkilen. Kohl
hükümetinin gen adım atması
sonucu iyileşme belirtileri
gösteriyor. Fransız Dışişlen
Bakanı Charles Pasqua'nın
Almanya'yı FIS militanlanna
yataklık etmekle suçlaması
üzerine Bonn hükümetinin
Cezayirb şeriatçılara yönelik
bir dizi önlemler alacağı
açıklandı. Bonn'da açıklama
yapan Alman makamlan,
FlS'ın dış ılışkiler sorumlusu
Rabah Kebir'in sınırdışı
edilmesi yolunda çalışmalar
yapıldığını bebrtti. İlk
aşamada Rabah Kebir'in,
evinin bulunduğu Bonn
yakınlanndaki Euskirchen
kasabası sınırlannı terk
etmesinin yasaklandığı
öğrenildi. FIS yöneticisinin
basın organlanna demeç
vermesı de yasaklandı. Alman
radyo kanab SDR'e demeç
veren iktidardaki CDU partisi
dış ilişkiler komisyonu sözcüsü
Hans Sterken, Rabah Kebir'in
sınırdışı edilmemesi için
> abancılar polisınin
uyanldığını açıkladı.
Bonn'dakı Federal İçişleri
Bakanlığı kaynaklan, Rabah
Kebirdışındaki FIS
militanlannın göz hapsinde
tutulduğunu ve ikinci bıremre
kadar konutlannı terk
etmemelerinin kendilerine
teblığ edildiğini bebrtti.
Bonn hükümetının, Fransa ve
ABD'den gelen diplomatik
baskılar sonucu FIS
militanlannı etkisiz hale
getirmek için sert önlemler
alırken Cemalettin Kapian ve
Refah Partisi yurtdışı örgütü
konumundakı Milli Görüş
elemanlannın faabyetlerine
neden göz yumulduğu
yönündeki soruya, Alman
makamlan. konunun Türk
hükümeti ile Bonn arasındaki
ıletişımsizlikten
kaynaklandığını belırtti.
Alman makamlan, Türk
yetkililerinin, Almanya'daki
Türk kökenli şeriatçılann
faaliyetlerinin durdurulması
yolunda Ankara'nın gerekü
gınşımlerde bulunmadığmı
belirttiler. Üst düzey bir
Alman yetkilisi, Türk
hükümetinin Almanya'daki
şeriatçılar konusunda kesin bir
pobtikası olmamasını
eleştirerek Alman
makamlannda zaman zaman
yurtdışındaki Türk
şeriatçılann Türk yetkililerce
korunduğu izleniminin hakim
olduğunu bebrtti.