29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS1994 PAZAR HABERLER Hedefdemokratikcumhuriyet• Cumhuriyet başyazan, artık sürekli olarak baskı rejimine karşı çıkıyordu. Basının susturulmak istenmesi üzerine, 4 Eylül 1958'de, bu yoldaki gidişin 'hürriyet düşmanlannm başını yemekten başka bir işe yaramayacağını' açıkça yazıyordu w- ktidar, adı üstünde, kuvvet demektir. Kuvvet ise, sahibine emniyet verir. Kendini emniyette duyan, nefsine gû- venen, yani fiilen ve hûkuken iktidarı elinde tutan bir varlık muhalefete karşı cömert ve müsamahalı ol- maudır. (...) Aynı zamanda muhalefetin hırçınlıklannı gidermek. memlekette demokra- tik mekanizmay ı işler bir hale getirmek de böyle- likle mümkündür. Aslında zaaf alameti olan si- nirlilik, olsa olsa, azınlığa, jani muhalefete yakışır. Asabi hareketler, sadece bir kuvvet kaybının ilk işaretleri sayılacaktır. Yeni ikti- dann bundan sakmmasını yürekten temenni ede- riz." Ve DP'nin iktıdardakı altına ayı dobnadan, 4 Kasım 1950 günü, gerçek demokrasiye geçi- şin koşullannı iktidara bir kez daha anımsatı- yordu Cumhunyet başyazan: "...Antidemokratik ne kadar kanun varsa kökü kazınmak; sınıf, dil, din ve parti farkı gö- zetmeksizin insan haklanna riayeti ilk vazife sa- yan bir idare kunıimak için ortada hiçbir engei yoktur." DP iktıdan, bütün bunlan derhal başarmak ve önümüzdeki yıllar boyunca bunlardan öteye birtakım müspet ve maddi eserler yaratmak zo- rundadır O zaman halkın karşısına çıkmak ve "Sayın yurttaşlar, ıktidan şu şu şartlar içinde ele abnışük. Üç buçuk yıl çabştık, şu şu işleri yaptık. Oyunuzu gene bize verin la, önümüzde- ki devre boyunca da şunlan yapacağız. Saygı- lanmızla arzederiz" diye övünerek konuşmak mümkün olur. Aradan kırk dört yıl geçmiştir. Türkiye bu kez, yaklaşık üç yıl önce 'demokraukleşme' sözü vererek iktidara gelmış olanlann yönetı- mindedir. 'Paketı' var. kendisi yok demokra- tikleşme yıne gündemdedir! Bir çok yazar değişik bahanelerle zikzaklar çizdi. Nadir Nadi devrim ve demokrasiye inancını hiçbir zaraan yitirmedi; yalnız kaldığı dönemlerde bile "hak bellediği yoidan" ayrdmadı. İHenûzvakitvarken... Daha iktidara gelışının ilk aylannda Demok- rat Parti'yi uyarmak gereğıni duyan Nadir Nadi, gjderek uyanlannı eleştıriye dönüştürdü. DP, vasa'lan antidemokratik yönde değiştirir ve yıne bu yönde uygulamalara giderken, Currthüriyet başyazannın eleştirilerindeki doz da artacaktı. 1950'de secilmış olan Meclis'in süresi dol- madan, DP ıleri gelenlerinde çoğunluk oyla- nna dayanarak her istediklenni yapabilecekleri anlayışı egemen olmaya başlamıştı. 15 Arabk 1953te Nadir Nadi. 'Hemiz Vakit Varken' başlığı altında şunlan yazmak gereğini duy- muştu: "Bir memlekette demokratik bir rejim kurmaya karar verildiği zaman, yapdacak ilk iş, o memlekette demokratik hürriyetleri a> akta tut- maya >e yürütmeye >arar hukuk şartiarını ger- çekİeştirmektir. (...) Milli hakimiyet mefhumu- nun Batı'da anlaşılan manası budur. L lusal ege- menlik diye yeni Türkçeye çevirdiğimiz bu terim, şayet çoğunluğun her istediğini yapabilmesi ma- nasına gelseydi, din hürriyeti, vicdan hürriyeti, söz ve yazı hürriyeti gibi insanı insan yapan temel haklarımız temelsiz kairntş olurdu. (...) Bizün tek parti rejjminden çok parti rejimine geçerken, o sıralarda aynı işi yapan öteki Avrupa milletleri gibi bir kurucu meclLs toplayıp anayasa üzerinde gerekli değişiklikiere başvurmamış ol- mamız büyük bir hatadır. Tek parti esasına göre hazirlanmış bir hukuk düzenini çok partili hayata uydurmakta ne kadar güçlük çektiğimizi sık sık göriiyonız. (...) Bugün vapılacak iş. bir an önce çok partili demokrasi havatınuı gerektirdiği şart- ları yurdumuzda gerçekleştinnek uğnına elbirli- ğiyle çalışmava koyulmaktır." Ekım 1957'de yapılan genel seçimler sonu- cunda da tek başına iktidara gelen Demokrat Partı. bu uyanlan haklı çıkardı ve tek parti ege- menliğı kunnaya yöneldı. Nadir Nadı'nın o ta- nhlerdekj devişiyle "Şiddeti gittikçe artan sertlik yoluna saptı. (...)" Gazeteler istediklenni yaza- maz. muhalıfler tenkitlerini yapamaz hale gel- mışlerdı. Cumhuriyet başyazan. artık sürekli olarak baskı rejimine karşı çıkıyordu. Basının susturulmak istenmesi üzerine. 4 Ey- lül 1958'de. bu yoldaki gidişin 'hürriyet düşman- lannın başını yemekten başka bir işe yaramaya- cağını' açıkça yazıyordu: "Napoleon'un bir sözü vardır: 'Basın meselesi yanm tedbirlerle çözüle- mez' der. Bu, şu demektir: Bir vandan fikir hürri- yetini kabul etmiş görünüp de öte \andan hoşa gitmeyen yayıniara engel olmava çaltşmak boşu-~ na gajrettir. İstediğiniz kadar >eni kanunlar çı- kararak temel hürriyetleri kısınız ya da ekono- mik güçlükler altında gazeteleri ininı inim inleti- niz, bu >olda basının dizginlerini ele almanıza im- kan yoktur. Basın meselesini çözmek istiyor- sanız, tam tedbire başvurmanız, yani fikir hürri- vetini tekeliniz altına ahnanız, bir başka deyimle fikir hürriyetini toptan yasak etmeniz gerekir. (...) Evet, basın meselesini varım tedbirlerle çöz- meye imkan yoktur. Tam tedbir ise sonunda hür- riyet düşmanlarının başını yemekten başka bir işe yaramaz." Birkaç gün sonra, 12 Eylül 1958'de, Demokrat Partı ıktıdannın tek partı rejimine yöneldiğini bir kez daha belirtecektr "... Hükümet muhalefete ve serbest basına karşı daha da sert tedbirler tasarlamaya koyuldu. Mil- let, geçim derdine bir çare umarken, şimdi onun derdini dile getirmekten gayrı bir suçu olmavanlar da susturulmak istenivor. (...) Burada yanlışlığından şüphe etmeyeceğimiz bir şey varsa, o da hangi sebeple olursa oİsun, Demok- rat Parti iktidarının yürütmeye özendiği antide- mokratik politikadır. Hürriyetleri alabildiğine kısmak, mıihalefetleri susturmak, ortalığa bir kor- ku havası yaymaya çaltşmakla insanları rahata kavuşturmak mümkün değildir. İdare edilenler ra- hatsız olunca. idare edenler de rahat edemez. Halk içinde, halkla beraber ve halk için yaşamamn başlı- ca şartı, temel haklara saygı gostermek, vatan- daşın dûşüncesine tercüman olanlara tahammül et- mesini bilmektir." SÜRECEK Nadî'nin çocukluk anıları bir basyazar odasında sık sık gerçeklestirilen siyasetsohbetleriyle doluydu Mürekkepkokusunda geçengençlikadro: Bir başyazar (aynı zaman- da Mecbs ve hükümet muhabiri), bir yazı işleri müdürii (aynı za- manda röportajcı ve o zamanki deyimle istihbarat şefı), bir düzel- tici (aynı zamanda fıkra yazan), bir idare müdürii (aynı zamanda başbayi). dört dizici ve bir makinist (aynı zamanda hamal). Bu kadro çıkanrdı gazeteyi. Büyük Millet Meclisi koridorlanndan sonra en çok pobtika tartışmalan yapılan yer başyazann odası idi. Duvarlann dibınde. üzen Anadolu kilimlenyle kapb çepeçevre sedirler vardı. Kalpakh. potur- lu milletvekillen, bakanlar, yazarlar dolardı buraya öğleden sonralan. Ne konuştuklannı anlamaksızın onlan bir süre dinler. canım sıkıbnca aşağıya. avluya inerek orada, mosmor ibikleriyle kabaran hindileri kovalardım. (...) | Sokak köpeği Der- aliye ...Düzeltici Yusuf Mazhar (Aren) gazetenin canlı kitaplığı idi. Bilgiçliği oranında alçakgö- nüllü. sevimli bir adamdı Yusuf Mazhar. Yaşım ve öğrenim seviyem elvermese de sorulanmı ce- vapsız bırakmaz, anlav abüeceğim bir dille her konuda beni aydınlatmaya çalışırdı. İstanbul'da 'Muzıka-ı Hümayun' Şefi Z*ki Bey'den alma- ya başladığım keman derslerini yarıda bırakma- ma babamuı gönlü razı olmuyordu. Sovyet Bü- yükelçisi ile konuşmuş, kançılaryada görevli genç sekreterlerden keman çalan birinin bana ders vermesini sağlamış. Haftada bir, Yahudi mahallesindeki iki katlı ahşap elçilik binasına gi- der, dört beş kisinin çınlçıplak > atıp kalktığı bir odada, güriiltü patırtı arasında bir saat kadar keman dersi alırdım. Yabancı dil bümediğim için sekreterie işaretleşerek konuşurduk. Notaları gösterir, la teli üzerinde dördüncü parmağımı ile- ri geri oynatarak çıkardığım falsolu sesleri dü- zeitirdi. (...) Ankara'da oturduğumuz ev, matbaaya çok yakındı. Tahta Konak diye adı vardı bu evin. Konak dedimse öyle koca bir berhane sanma- yınız. Eski Istanbul'un orta halli semtlerinde- kikrden farklı değildi ev. Büyük kısmında mal sahibi otunıyordu. Biz dört odalı selamlık daire- sini kiralamtştık. Sokaktan geçen biri öksürse, içerden duyulurdu. İçeride yüksek sesle konuşul- du mu, bütün konuşulanları kelime kaçı- rmaksızın dtşandan izleyebilirdiniz. Onun için kimi akşamlar, babam arkadaşları ile rakı içe- rek politika tartışmalarına girişriği zaman, biti- şik odada annemin rahatı kaçardı. Bir sokak köpeği edinmiştik. Daha doğrusu, bir sokak köpeği bize kapılanmıştı. Kuyruğunu saüayarak yaltaklanması ilkin hoşumuza gitme- diğinden, ona 'Der-aliye' adını takmıştık. Der- aliye, İstanbul hükümeti demekti ve biz, büyük- lerin etkisi altında İstanbul'dan da, hükümetin- Nadir Nadi köy kökeoü bir ailedendi. Ama babası \ unus Nadi onun okumasını istemiş, böylece ünlü ve büyük bir gazeteci otanuştu. den de nefret ediyorduk. Fakat zamanla ısındık bizim Der-aliye'ciğe. Sabahlan, kapının eşiğin- den içeriye ginneye cesaret edemeksizin, önüne konan yiyecek artıklannı beklerken, biraz sevgi, biraz merhamet dilenen bakışlan ile ayaklarımı- za kapanarak yerlerde sürünmesine alışmtştık. Bir kusuru vardı hayvanm: Yabancılara da havlamaz, onlan da yadırga- mazdı. Bu itibarla, eve yaran dokunmu>ordu. Babam, yüksek sesle önenüi politika sırlarını ar- kadaşlarına açıklarken bir meraklı gelip kapının önüne dikilse, içeride kunsenin haberi obnazdı. | Bebe toprağ.» Semtimizin gürültüsü ile biriikte, musikisi de derin yankdar uyandınyordu Tahta Konak'ın ta- vanlannda. Sokak satıcdarı arasında gerçekten dokunaklı, insana işleyea, unutulmaz birer hava tutturmuş olanlar vardı. O zamanki Ankara'yı bütünü ile yansıtan bu bölük pörçük melodilerin zaman zaman hala taptaze kulağımda çınladığını duyarım. İşte, kundak çocuklanna bez bulanıa- yan fakir annelere müjde! Bebe toprağ. bebe toprağ.. Bu yumuşak topraktan bir teneke dolusu alddar mı, en azından bir hafta rahatlardı voksul anneler. Toprak, avuç avuç beşiğe serpiştirilir, üstüne ço- cuk yatırıurdı. Artık istediği gibi kirletsindi çocuk altını. Ta uzaklarda, Karaoğlan'dan bir başka ses, daha canlı, daha kıvrak bir temayı iletirdi bizim eve: lCaynar, oynar, vay gidı çaycı vay! Bir Rumeti ezgisini andırır hazin, umutsuz bir melodi inlerdi yalvanr gibi: Şekerb kurabiyeler, çiftı beş kuruşaaaa... Akşamlan ortalık kararırken satıcı sesleri de birer birer kesilir, bizi kendi halimize bırakırdı. Bir süre, mahallenin iç hayatını yaşardık orrakla- şa. Üç ev aşağıda birileri dırdır eder, bir adam oğ- lunu döver, ağlatır; y alnızlıktan korkan bir çocuk, 'Gız ana!' diye bağıra bağıra annesini çağınrdı. Ahıra giren öküzlerin, ineklerin bögürtüsü de ke- silince artık uykuya dalardı mahalle." (Perde Arahğından, s. 127-130) Nadır Nadi. 1921'de. Sakarya Savaşı'nın en yoğun günlennde Yeni Gün'ün Ankara'dan üzeltid Yusuf Mazhar (Aren) gazetenin canlı kitaplığı idi. Bilgiçliği oranında alçakgönüllü, sevimli bir adamdı Yusuf Mazhar. Yaşım ve öğrenim seviyem elvermese de sorulanmı cevapsız bırakmaz, anlayabileceğim bir dille her konuda beni aydınlatmaya çalışırdı. Kayseri'ye taşınmasını da anımsar: "(Yeni Gün'ün matbaası) pek külüstür ve ilkel bir şeydi. Kolla çevrilen bir makineydi. Ben o za- maıilar 12 yaşlarında\dım. Matbaadakilere vardım edhordum. Bir keresinde kola bir asddım, çevirme\e çalıştım, derken hoooop.. ben de mer- daneyi çeviren kolun hareketiyle makinenin üs- tünden bir taklada uçup kağıtîarın üstüne düşü- verdim." (Alı Sırmen'le konuşma. agy). Savaşın kazanılmasından sonra Yeni Gün ye- niden Ankara'ya taşınır. IÖğpenim ve ilk gazetecilik yılları Nadır Nadi. Mekteb-i Sultani'nin ilk kıs- mında başladığı öğrenimini binnci yıbn sonunda kesıp Ankara'ya gıdince, öğrenimini Ankara Li- sesi'nde sürdürmüştü. Sakarya Savaşı'nın zafer- le sonuçlanmasından sonra Istanbul'a dönerek Galatasara> Lisesı'ne ıkina kez yazıldı. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Yunus Nadi de İstanbul'a döndü ve adını Mustafa Kemal'in verdiği Cumhuriyet gazetesini yayımlamaya başladı (7 Mayıs 1924). Nadir Nadi. ilk gazeteci- lik çalışmalanna bu sırada gınştı. Küçük müzik kronikleri yazıyor, çevınler yapıyor. Istanbul'a gelen yabancı yazarlarla, sanatçılarla, müzisyen- lerle konuşmalannı Cumhuriyet'te yayımlatı- yordu. Bir yandan da, yıne babasının zorlamasıyla 1918 Bela Kuhn devrimınden İstanbul'a kaçıp yerleşmış Macar kökenli müzisyen Karl Berger'- den keman dersı almaktaydı. Berger, ona Batı muzığını sevdırmeveçabşıyordu. "Ama yine de kemanla aram iyi değildi. Sevdi- ğim, saydığım hocam Berger'e haftada bir koşa koşa gitmemin asıl nedeni kapalı bir cezaevini andıran okuldan bir iki saatliğine kurtulmak, kent kalabalığı içinde kısa bir süre olsun özgürlüğün tadını tatmaktı." (Dostum Mozart, s. 13). isparta'da DYP-ANAP kavgosı Yalvaç'ınANAP'h belediyebaşkanı görevdeııalındı • Isparta'nın Yalvaçilçesi Belediye Başkanı Tekin Bayram, imar planına aykın davrandığı gerekçesiyle İçişleri Ba- kanlığı'nca görevden uzaklaştınldı. Görevden uzak- laştınlışını DYPIsparta Milletvekili Ertekin Durutürk'ün bir komplosu olarak değerlendiren Bayram, yürütmenin durdurulması için dava açtı. ERGUNAKSOY ANKARA - Isparta'nın Yalvaç ilçesi Belediye Başkanı Tekin Bayram. ımar planına aykın yapılaşmaya göz yumduğu gerekçesiyle içişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı. Antalya İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durdurulması için dava açan Ba> ram. görevden alınışmı bir "komplo" olarak nıteleyip DYP Isparta Milletvekili Ertekin Durutürk'ü suçladı. 27 Mart yerel seçimlerinde yüzde 60 oy alarak göreve geldiğını belirten Bayram. "Durutürk, üç dönemdir Yalvaç'ta seçim kay betmenin acısını bö\ le çıkarmaya çaltşıyor. Görevden alınmam için İçişleri Bakanltğı'na baskı yapmıştır" dedi. Isparta ve ılçelerinde yıllardırsüren DYP-ANAP çekışmesı, farklı bir boyuta ulaştı. Yalvaç Belediye Başkanı Tekin Bayram, ılçede ruhsatsız ve ımar planına aykın yapılaşmaya göz yumduğu gerekçesiyle Içışlen Bakanlığı tarafından görevden alındı. Antalya İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durdurulması ıçın dava açan Bayram, iddialann hukukı dayanaktan yoksun v e gerçeğe aykın olduğunu söyledı. Durutürk, bakanlığa baskı yaptı 27 Mart yerel seçimlerinde y üzde 60 oy alarak göreve başladığını bildiren Bayram, görevinde başanlı olduğunu, Türkiye'nin v aşadığı ekonomik sıkıntılara karşın. Yalvaç Beledişesi'nın borcunun bulunmadığmı belırterek, yürütmenin durdurulması için Antalya İdare Mahkemesi'ne verdiği dılekçede, DYP Isparta Milletvekili Ertekin Durutürk'ü suçladı. Bayram, görüşlennı şöyle dile getirdi: "Isparta, DYP'nin en güçlü kalesidir. Böy le bir ilde başka bir partiden yüzde 60 oranında oy alarak göreve gelmek, başta Yr alv açlı DYP MillervekUi Ertekin Durutürk'ü rahatsu etti. Durutürk, siyasi geleceğini tehükede gördüğü için, İçişleri Bakanlığı'na baskı yaparak, Türkiv e'de ömeği olmayan bir işlemle görevden alınmamı sağladı. Iddialar gerçeğe ayku-ıdır. Bugün ilçemde yapılan y apılarda. bırakın nıhsatsızlığı ve imara aykınlığı, yapılarda KI yalıtım yönetmeliğinin bile y erine getirihnesini isti>oruz." Antalya Mımarlar Odası'nca görevlendırilen bir heyetin temmuz ayında Yalvaç'ta ıncelemelerde bulunduğunu belirten Bayram, oda tarafından imar yasasına olan duyarblığı nedeniyle plaketle ödüllendirildiğini kaydetti. İçişleri Bakanlığı müffetişlerinden de aynı konuda taktıraldıgını bildiren Ba\ram. "Hakkımdaki iddialar tamamen iftiradan ibarettir. Belediyemizin özerküği zedelenmiştir. Olay, tamamen siyasi bir komplodur. Demokrasi yara alnııştır" söruşunü sa\undu. ANAP Genel Başkanı Mesut Y dmaz'ın. Bayram'ın görevden alınmasıyla yakından ilgilendiği ve gınşımlerde bulunacağı bıldınldi. Öztürk6ayhapfsyotacak Beşikçi'den sonrayayıncısı da cezaevine giriyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bılim insanı ve > azar İsmail Beşikçinın "Kendini Keşfeden L lus: Kürtler" adındakı kuabını vayımladığı için hakkında 6 ay ağır hapis ve 50 milyon lıralık para cezası verilen yayına Ünsal Oztürk'e cezasını çekmesi için çağn yapıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat Bürosu tarafından Yurt KJtap-Yayın sahıbı Oztürk'e gönderilen ıkı ayrı yazada. 6 a> hapis cezasını çekmesi ıçın 7 gün içerisinde savcılıga teslım olması ıstendi. İsmail Beşikçi, ilgılı kıtap nedeniyle, Terörle Mücadele Yasası'na da\ anılarak 2 yıl ağır hapis ve 25Ö milyon hra para cezasına çarptınbTuştı. Beşikçi halen çezaevınde bulunuyor. Öztürk'ün sahibi olduğu Yurt Kitap- Yayınevi'nden yapılan açıklamada ise Öztürk'ün, para cezasını ödemeyeceği, bu durumda da hapis cezasının 3 yıl 6 aya yükseleceğı bıldirildı. Oztürk hakkında aynca. halen mahkemeleri devam eden 12 ay n davadan 8 yıl ağır hapis cezası istemi bulunuvor. Alman hükümetinden şeriatçılara çifte standart M ETİN DALMAN BONTS - Türkıy e'de dine dayalı devlet kurtnayı hedefleyen Cemalettin Kapian ve Milli Görüş gibi gruplann faaliyetlerine göz y uman Alman hükümeti, Cezayirli radikal İslam grubu FIS militanlan için sert önlemler getıriyor. Cezayır'dekı yönetımı de\ irerek şenat düzeni ile yönetılen Islam devleti kurmak amacıy la son ıkı senede 4 bin'kişinin öldüriibnesinden sorumlu tutulan radikal İslamci tslami SelametCephesi(FIS) yönetıcilerinin Almanya'da yaşadıklannın bebrlenmesi sonucu. Fransa'nın sert tepki göstermesiy le gerginleşen Bonn-Parisibşkilen. Kohl hükümetinin gen adım atması sonucu iyileşme belirtileri gösteriyor. Fransız Dışişlen Bakanı Charles Pasqua'nın Almanya'yı FIS militanlanna yataklık etmekle suçlaması üzerine Bonn hükümetinin Cezayirb şeriatçılara yönelik bir dizi önlemler alacağı açıklandı. Bonn'da açıklama yapan Alman makamlan, FlS'ın dış ılışkiler sorumlusu Rabah Kebir'in sınırdışı edilmesi yolunda çalışmalar yapıldığını bebrtti. İlk aşamada Rabah Kebir'in, evinin bulunduğu Bonn yakınlanndaki Euskirchen kasabası sınırlannı terk etmesinin yasaklandığı öğrenildi. FIS yöneticisinin basın organlanna demeç vermesı de yasaklandı. Alman radyo kanab SDR'e demeç veren iktidardaki CDU partisi dış ilişkiler komisyonu sözcüsü Hans Sterken, Rabah Kebir'in sınırdışı edilmemesi için > abancılar polisınin uyanldığını açıkladı. Bonn'dakı Federal İçişleri Bakanlığı kaynaklan, Rabah Kebirdışındaki FIS militanlannın göz hapsinde tutulduğunu ve ikinci bıremre kadar konutlannı terk etmemelerinin kendilerine teblığ edildiğini bebrtti. Bonn hükümetının, Fransa ve ABD'den gelen diplomatik baskılar sonucu FIS militanlannı etkisiz hale getirmek için sert önlemler alırken Cemalettin Kapian ve Refah Partisi yurtdışı örgütü konumundakı Milli Görüş elemanlannın faabyetlerine neden göz yumulduğu yönündeki soruya, Alman makamlan. konunun Türk hükümeti ile Bonn arasındaki ıletişımsizlikten kaynaklandığını belırtti. Alman makamlan, Türk yetkililerinin, Almanya'daki Türk kökenli şeriatçılann faaliyetlerinin durdurulması yolunda Ankara'nın gerekü gınşımlerde bulunmadığmı belirttiler. Üst düzey bir Alman yetkilisi, Türk hükümetinin Almanya'daki şeriatçılar konusunda kesin bir pobtikası olmamasını eleştirerek Alman makamlannda zaman zaman yurtdışındaki Türk şeriatçılann Türk yetkililerce korunduğu izleniminin hakim olduğunu bebrtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle