29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21AĞUSTOS1994PAZAR 14 KULTUR DevletTiyatrosu'na öniversite desteği • TRABZON (AA) - Trabzon Devlet Tiyatrosu ÇTDT) tarafmdan 1994-1995 tiyatro sezonunda sahneye konulacak Keşanlı Ali Destanı adh oyunun müziğini, Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencileri haarlıyor. Atapark Büyük Sahne'de, Oğuz Aral yönetiminde provalan başlanan oyunun müziğini de KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi Bölümü öğretim elemanlan ile öğrencilerinin haarladıklannı ifade eden TDT yetkilileri, oluşturulan orkestranın çalışmalannı başanyla sürdürdüğünü söyledıler Yetkilıier, tiyatronun toplumun bütün kesimleri ile işbırhği içinde olması gerektiğine inandıklannı kaydettiler. Kültepe-Kaniş kazılanı • KAYSERİ (AA) - Kayseri'nin Kültepe-Kaniş Höyüğü'ndeki arkeoîojik kazılarda, çok sayıda çivi yaah tablet bulundu. Kayseri Muze Müdürü Hamdi Biçer'den alınan bilgiye göre Prof. Dr. Tahsın Özgüç başkanlığında, 7 temmuzda başlayan kazj çalışmalan sırasında, M.ö. 1950-1750 tarihleri arasında yörede yaşayan Asur Ticaret Kolonileri'ne ait, çok sayıda çivi yazıb tablet, seramik fincanlar ile küçük boy testiler bulundu. Kazı çalışmalannın eylül ayı sonuna kadar süreceği, bildirildi. Sinop'ta arkeoîojik kazılar • SİNOP(AA) - Sinop'un Karakum yöresinde yapılan kazı çalışmalanndaA M.Ö. 4. yüzyıl sonundan. M.0.3. yüzyıl ortalanna kadar amphora ve seramik üretiminde kullanıldığı beürlenen fınn bulundu. Anıtlar veMüzelerGenel Müdürlüğü'nün izniyle, Bilkent Üniversı tesi ile müze müdürlüğünün ortaklaşa çalışmalanyla, Karakum yöresinın Zeytınhk Mahallesi'nde gerçekleştirilen kazılarda, Sinop'un önemli bir amphora ve seramik üretim merkezi olduğu ortaya çıkanldı. Yetkililer; Rusya, Bulgaristan, Romanya ve Gürcıstan kıyılannda yapılan kazı çalışmalannda elde edilen amphora ve tuğlalann, Sinop'un bu bakımdan önemli bir potansiyelı olduğunu gösterdiğini belirttiler. Modern Dans Topluluğu yurtdışma açılıyor •ANKARA (AA) -Türkiye'nin kurumsallaştınlmış ilk dans topluluğu oîan Modern Dans Topluluğu, Tel Aviv'de 13-19 ekim tarihleri arasında düzenlenecek Uluslararası Dans Festivali'nde ülkemizi temsil edecek. Ortadoğu'da ilk kez, festivalin, "Banş'a adanan gecesinde Türk koregraf ve müzısyenlen tarafmdan yaratılan çağdaş yapımlann ağırhklı olacağı birgösteriyle sahne alacak olan topluluğu, İsrail Dışişleri Bakaru Şimon Peres ve Tel Aviv Belediye Başkanı Ronni Milo da izleyecek. Kurulduğundan bu yana, başta Ankara olmak üzere Istanbul, İzmir, Adana, Antalya, • Marmaris, Eskişehir, Bursa, Kocaeli, Mersin ve Van'da gösteri yapan topluluk, bugünedeğin eleştirmenlerden büyük övgüler aldı. Modern Dans Topluluğu aynca, geçen haziran ayında Devlet Opera ve Balesi tarafından gerçekleştirilen 1. Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde de büyfck beğeni topladı. Mostar 2004 projesi •ISTANBUL (AA) -isiam Tanh Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) tarafından Mostar şehrinin yeniden ınşası amaayla başlatılan 'Mostar 2004' projesi çerçevesinde yapılan çalışmalar, 23-25 ağustos tarihleri arasında toplanacakjüri tarafından değerlendırilecek. IRCICA tarafından yapılan yazılı açıklamada, projenin Bosna-Hersek'in eski kimüği ile yeniden restore edilmesini sağlamak amaayla, Yıldız Üniversitesi, Istanbul Büyükşehir Belediyesi, UNESCO - Ağa Han İslam Mimarisi ve Kültür Vakfı gibi yerli ve yabana birçok şehirciük ve mimarhk kuruluşuyla birlikte gerçekleştirildiği kaydedildı. 'Mostar 2004'ün uzun vadeli ve muhtelif aşamalardaki projelerden meydana geldıği, projenin ilk aşamasının 4 haftalık akademik çalişmayı içeren 'atölye çalışması'nın oluşturduğu belirtilen açıklamada, bunun için Avrupa, Kuzey Amerika, Asya ve Afrika'nın çeşitli ülkelerinden 30 kadar öğrencinin pilot çalışmalar ürettikleri belirtildi. Bütün bu çalışmalar sonucunda bir rapor hazırlanacağı ve önümüzdeki yıl çeşitli ülkelerdekı lOayn üniversitede tasanm stüdyolan oluşturularak başta 'Mostar Köprüsü' olmak üzere çeşitli bölgelerle ilgili projeler hazırlanacağı bildirildi. EDINBURGH FESTIVALFNDENIZLENIMLER: Suıırsız örkemli bir festivalMEHMETMESÇİ EDINBURGH - Yeryüzündeki fes- tivailer ıçınde ayncalıklı bir konumda bulunan Edinburgh Festivali birkaç gün önce başladı. Bu gövde gösterisıne ev şahipliği yapan İskoç başkenti ga- rip ve kontraslarla dolu bir kent oldu- ğundan burayı tanıyan ve buradan sıkılmış dpstlar duygulannı dışa vur- dular: u Üç hafta boyunca dünyanın soytanlığı, uçsuz bucaksız tiyatro çdgınlığı, sonu olmayan konserler ve filmJer ve sonra avlar boyu süren bir ölüm sessizliği." Bence bu Edinburgh'un en kabul edilmez, fakat boyun büktüğü yazgısı Sıcaklann kıta Avrupası'nı allak bul- lak ettiği şu gün bile üzerime geçirdı- ğim kalın kazağım ve yün çorapla- nmla bu yazıyı yazarken, sabah ken- tin güzel sokağı High Street'te dola- nan paltolu turistler geliyor aklırru Takvıme bakıyorum; ağustos ortas Bu kentin tatsız ikbmine ahşmış ölüm- lülerin havaya takmadan onu bunu yapabildiklerine hem de birçok kez tanık oldum. Sonsuz gri bulutlardan hoşlananlar, yağmur sevenler... An- cak kollannı umutsuzca gökyüzüne sallayıp biraz merhamet, biraz güneş dilenen Portekizlinin takımından ol- duğumdan, fesu'valin bu yıl belki de geçen yıllardaki gibi yine melankolik başladığıru düşünmekteyim: Soğuk ve güneşsiz. Fringe'in etkinlikleri arasında 48 kabare, 167 komedi, 23 dans, 78 sergi, 94 İskoç müziği konseri, 22 caz konseri, 43 müzikal, 17 mim ti- yatrosu, 39 senfonik konser, 78 şan ve oda müziği konseri, 48 rock ve blues konseri, 2 opera ve tam 447 tiyatro yer alıyor. Ancak dünyanın neresinde olursa olsun festivallerin harika atmosferi ölümlülere güç verir. Üstelik Edin- burgh Festivali, son derece geniş kap- samlı ve mucize eseri ucuz olmayı da becerebılen bir festivaldir. Bu kente ait olanlann, kente ait olmayanlann ve kente akın edenlerin aylardır düşünü kurduğu zaman gelmiştir. Gaydalarla festival trompetleri cenkleşecek, kaza- nan taraf Işci Parüsi'nden adaylığını koyacak. Yıl 1944. Britanya ve yerküre sa- vaşın felaketiyle uğraşırken birinin akhna Edinburgh'da festival yapmak düşüncesi gehyor. Ancak bu düşünce çok cüretli bulunuyor. Çünkü Edin- burgh o zamana dek ne böylesine ge- niş bir organizasyon düzenlemiş, ne de güzel sanatlann patronluğunu üstlen- miş. Rudolf Bing adh Avusturya- Macanstan doğumlu (1902) sanatse- ver festivalin kurucusu olarak anıh- yor. Savaşın bitmesinden bir yıl önce kafasına koyduğu festival planlan ger- çekleşmeye başladığında harika bir entelektüel ve yüksek dereceh memur grubuyla çalışmalanru yoğun- laşürmış. Edinburghlu bu grubun her elemaru bir diğerinden ilham almış, hedefleri olan yaraücılığa kapı acma faaliyetınin paylaşüklan en keyiflı, or- tak nokta olduğunu hissetmişler. Yabancı topluluklaruı katılınu Ağustos 1947'de gerçekleştirilen ilk festival, savaşın acüannı unutmak ıs- teyen halk tarafmdan sembolik olarak da algılanmış. Sanatçılar savaş yarala- nnın kapanması gerektiğini vurgu- lamışlar. Efsanevi soprano Kathleen Fem'er yüzyıün belki de en soylu şefi Bruno \VaIter ile Mahler'ın "Toprağın Türküsü"nu ıcra etmış. Musevi olması yüzünden Nazi Almanyası dönemin- de orkestrasından kopanlıp atılan WaJter'in Viyana Filarmoni'yle Edin- burgh'da buluşması, yakın gelecekteki evrensel huzurun habercisı olarak 'Üç hafta boyunca dünyanın soytarılığı, uçsuz bucaksız tiyatro çügınlığı, sonu olmayan konserler ve filmler ve sonra aylar süren bir ölüm sessizliği' algdanmış. Aynca Tann, birinci Edin- burgh Festivali'ne mucizelerden muci- ze bahşetmiş. Festival boyunca kent güneş altında kavrulrouş. Güney Amerikalı gazeteciler sıcaktan yakını- rken konukseverlik ve Jskoç dostluğu şaşırtıa boyutlara ulaşmış. Müzikle başlayan festival, tiyatro- yu, operayı, baleyi ve plastık sanatlan da içine alarak giderek yoğunlaşırken, 1979'da önemli bir gelişme festivale yeni bir kımhk kazandırmış. Festi- valin aynı yıl yöneticiliğini üstlenen John Drununond adb iskoç vatandaşı, Cambndge, Londra ve Paris üniversi- telerinde yetiştiğinden, kozmopolit ol- duğu için kendisini Diaghflev'e, ünlü İskoç ozanı Yeats'den daha yakın his- setmiş. Ancak Yeats'in, ulusal kültü- rün yabana kültürlerle beslendiği za- man daha da güçlü olacağına iîışkin ınancı Druramond'a yapmak ıstedikle- n konusunda güç vermiş. O yıl ilk kez Gürcü Rustavellı Tiyatrosu. Shakes- peare'in "Üçüncti Richard"ını "kendi djflerinde oynamak" üzere festivale da- vetedilmiş. Seyirci tanınmış bir oyunun tanı- nmaz lisanı arasında mekik dokumak- tan büyük keyif almış ve önce yan boş salonlara oynanan oyun birkaç temsil sonra yerinf tıklım tıklım dolu salonla- ra bırakmış. Bunun sonucunda Drummond, "devr-ı alem'e gkmış. Fringe'de deneysellik ve girişim Nerede orijinal, parlak bir oyun görse diline bakmadan kapmış Edin- burgh'a getirmiş. "Bana güvenin" de- mış ve güvenmışler Drummond'a. Müzikte Bach'tan Bartok'a geleneğini de kırmış. Çağdaş müziklerle ortaçağ ve rönesans müzikleri de başlamış fes- tivalde boy göstermeye. Yavaş yavaş bugüne dönehm. Amansız bir sanat olayıyla karşı karşıya olmanın ağırlığı altında ezildikçe eziliyor bir küme in- san. Bu noktada yollar ikiye aynlıyor ve karşımıza rehber kitaplanna göre mucizeye tekabül eden "fringe" sözcü- ğü çıkıyor. 'Fringe' klasik anlamdaki Edinburgh Festıvali'nin alışılmarruş ve uç noktalardaki etkinliklerini temsil eden bir kavram. "Festivalin köşesin- deki renk cümbüşü" ya da "festivalin çahsındaki festival" gibi açıklamalar 'fringe'in söyleyene göre üstünlüğü ya da festivalden başka tarz bir kavram olduğunu vurgulamaya yönelik. Söy- lenen şu ki. her ne kadar Edinburgh Festivali sanatsal kusursuzluk için he- deflenmışse de 'fringe'in hedefi eğlen- ce, deneysellik ve girişim. Yüzlerce irilı-ufaklı amatör tiyatro- nun. komedyenin, cazanın keşfedilme amacıyla Edinburgh'a gelerek sanat- lannı icra eımelen çok da eskılere da- yanmayan biretkinb'k. Deneysel tiyat- ro>a ağırlık verenler yine de aanbkta, girişimci ruhuyla her ne pahasına olur- sa olsun yükselmek isteyenler çoğun- lukta. "Fringe'ın en keyiflı ve dünyaca tanınmış bölümünü oluşturan bu ti- yatro ola>i, binlerce genç oyuncunun döktüğü terlerle unutulmaz bir olaya dönüşüyor. Festival kataloğunda bır- bırinden tahrik edici cümlelerle oyun- lanna müşteri çeken bu gruplardan bazılan rezalet ya da mükemmel çıkıyor. Üç hafta boyunca yüzlerce oyun kentin yüzlerce noktasında insan kalababklan önünde şansını deruyor. "Fringe'in hemen hemen tüm etkin- liklenni sayı ile aktarabilmek için ka- taloğu açıyoruz: 48 kabare, 167 kome- di. 23 dans, 78 sergı. 94 İskoç müziği konsen, 12 ücretsiz tiyatro gösterisi, 22 caz konseri, 17 Latin ve dünyadan müzik, 7 mülti-medya gösterisi, 43 müzikal, 17 mim tiyatrosu, 39 senfo- nik konser, 78 şan ve oda müziği kon- sen, 48 rock ve blues konseri. 2 opera ve tam 447 tiyatro. Bu sayılann dışında klasik Edinburgh Festivali kapsamındaki konser, opera, tiyatro ve balelerin toplam sayısı 106. Aynca Edinburgh Festivab ve 'fringe' ile bir- likte süren ve 15 gün boyunca Film Festivali'nde gösterilen film sayısı 224. Bu yıl festivale kaülan büyük sanatçı- lardan öncelikie Giıdini, BrendeJ, Schiff, Haitink, Boulez. Argerich, Von Dohnanyi, Brüggen, Mackerras ve Mustonen'in isımleri snoblar için tam manasıyla şımankbğa neden olurken, gurmeler için keyiflerden keyif vaat ediyor. Her yerde davul sesleri Serin mi serin kuzey kentinde, belli sokaklar üzerinde tiyatro gruplannm reklam gösterileri ortabğı sahneye çe- vırirken, her yerden düzenli ritmlerle vurulan davul sesleri gebyor. Bütün lokanta, kahve, pub, okul, kibse giriş- leri, telefon kulübeleri, tuvaletler, ağaçlar posterlerle, ilanlarla kaplı. Işte görkemli bir festival! Pelerinb Mand- rakeler tarot fabna bakıyor, tspanya'- nın gitarlan bildiğini okuyor. Herkes kaptırmış gidiyor. Meşhur fskoç gaze- tesi Scotsman, her gün 20 sayfa fes- tival eki veriyor ve o gün programda ne varsa saat saat tüm aynntılanna dek bildiribyor. Geceyansı tıyatrolan herkesi cezbediyor ve tiyatrolara sah- ne olan kibseler iddiab bir başka tarz ibadete göz yumuyor. Bütün festival ve 'fringe' etkinlikleri, festival için hazırlanmış Edinburgh haritası üze- rinde I'den 185'e dek numaralanmış yerlerde seyirci topluyor. Toplam 185 adet konser salonu, tiyatrolar, galeri- ler, klüpler, stüdyolar, depolar, akus- tik müzik merkezleri, kahveler, okul binalan ve kibseler insanlan bekbyor. Görkemli bir festival Bunlann hepsı harika elbet. Ancak festival için yaşayan kentlerle yaşadığı için festival diye kabul edilen kentler birbirinden aynlmabdır. Edinburgh gibi tatsız, kokusuz bir kentle, şu an içinde cereyan eden görkemb festival, Manchesterb dostun bebrttığj gibi fa- tal bir kontrast. Çevrede gördüğüm insanlar, festival başladığından bu yana ortabkta fıgüranlar gibi dolanıp duruyorlar. Halbuki böyle cömert bir festivalde herkes kendi filmini çevir- melı, duygular uç noktalarda patla- maya hazır bekletilmeli. Mutlaka bir şeye hayran olmak için gelen bu pasif kitlenin geceleri hüküm süren soğuk- tan rru sessizliği bilemiyorum. Belki de biraz kentin havası, biraz karamsarhk, biraz yaklaşan güzün tehhke çanlan. tç mekanlardan dışarıya Bazen Istanbul, Murcia ve Siena'- daki akıl sır ermez geceleri düşünmek aa aa sınttınyor. Edinburgh Festiva- li'nde bütün ustabklann ustaca düzen- lenmiş iç mekanlarda olup bitüğini görüyor, artistik boşalmalar taklitle- rinden sonra dış mekana saçılan in- sanlann kuzeyde olduklannı pek de iyi bellediklerine tanık oluyorum. Belki de karar vermek için çok er- ken ve yaşadıklanmızdan keyif al- mabyız, ancak bir an önce sokaktaki alev yutuculann sayısının artmasmı ve alevlerin kuzey buzullannı eritmeme- sini dilenz. Edinburgh Festivali abartılabihr ve isteyen yazacak pek çok konu, aynca bir düzine uydurma bulabibr. Ciddi basında her gün çıkan Ruanda rezaleti ve insanı bunahma ıten Batı Avrupa dışı dünya haberleridir. Kuzeyın bu donuk kentinde dün akşam operadan çıkarken binlerce keyif adamı herkesi kendileri gıbı keyifli sarup. dünyaya içecekler ve yurttaşlan gibi yaşayıp gi- deceklerdir. Yanımdaki odada ülkesi- ne dönmesine bir ay kalmış Burundib ise aynlacak ve kendisinden bir daha haber abnmayacaktır. 639 topluluktan 1334 gösteriyle 'dünyanınen büyük festivali' Kültûr Servisi - 1947 yıbndan bu yana gerçekleştirilen Edinburg Fes- tivab'nin dışladığı bir grup marjinal sanatçı bir araya gelerek kendi fesü- vallerini oluşturdular ve bu festivale 'Fringe Festivali' dediler. Edinburg, alternatifi Fringe ile birlikte, 639 topluluğun gerçekleştirdiği toplam 1.334 gösterinin yanı sıra film göste- rileri ile dünyanın en büyük festivab olarak kabul ediliyor. Her yıl, üç hafta süren festivabn bir parçası ol- mak isteyen yakJaşık 250 bin sanatçı ve izleyici kente geüyor. Edinburg Festivab dünyanın en seçkin bale, opera, tiyatro ve müzik topluluklannın gösterilerini kentin en güzel salonlannda izleyicilere su- nuyor. Daha büyük bir festival olan Fringe, garip, açık saçık, yaratıa gösterileri üniversite salonlannda, barlarda, kent meydanlannda evler- de, apartmanlann bodrum katları- nda ve sokaklarda gercekleştiriyor. Ingiltere'de 10 haftadır süren demir- yoîu grevinin Edinburg'u etkileyebi- leceği yolundaki endişelenn yersiz olduğu aniaşıldı. Yetkililer bilet saü- şlannm geçen yılki satışlan aştığını bebrtiyorlar. 'Fringe Festivab'nin bilet satışı da iyi gidiyor. Öte yan- dan, Edinburg Kent Konseyi yetki- blerinin prodüksiyonlannı denet- leyerek, sahnelenmesini sakıncab bulduklan gösterileri iptal edecekle- ri bebrtibyor. Aziz Nesin, Mustafa Kemal'in ölümünden sonraki parlamentolardan ve çıkanlan yasalardan yakındı: Bütün hükümetlerden şikayetçiyîmKültûr Servisi - Bir süre önce Sıvas olaylannı tahrik suçuyla DGM Baş- savası Nusret Demiral'ın hakkında suç duyurusunda bulunduğu ve ıdam cezası talep ettiği Aziz Nesin, katıldığı bir seminerde yaptığı açıklamalarla yine dikkaüeri üzerine çekti. Çağdaş Istanbul Platformu ve Beşiktaş Beîedı- yesi'nin ortaklaşa düzenlediği "Halk Eğitim Seminerleri"nin konuğu olan Nesin'ın katıldığı seminerde sıkı gü- venbk önlemleri akndı ve tüm seyira- ler tek tek arandı. "Öykücülüğümüz ve Gülmece" konulu bir konuşma yap- mak üzere Beşiktaş Evlendirme Dai- resi'ne gelen Aziz Nesin, bir süre önce geçirdiği amebyaun da etkisiyle yor- gun görünüyordu. Bu amebyattan sonra gözlerinin görmediğinden, kitap okuyamadığından söz eden Nesin, se- miner için yeteri kadar hazırlana- madığını belirterek seyircilerden özür dıledı. DGM Başsavası Nusret Demiral'a ne söyleyeceğini merak eden seyircile- re Aziz Nesin şu sözlerle yanıt verdı: "Sıra bana gebneden önce yazar arka- daşlarun gerekli yanıtlan verdiler. Bana verilecek bir yanıt da bırakmadı- lar. Gerçekten bu bir gülüttür. Tan Oral, Haslet Soyöz, Turhan Selçuk'un kariktürlerinde, bazı yazılarda bunlar dile getirildi. Mağduru, suçlu göster- mek... Beni bu olaydan on on beş gün sonra tstanoul Bassavcısı çağırdı ve kimden şikayetçi olduğumu sordu. Ben yanıt olarak oradaki irfai> e he\ erinden, yangını çıkarandan, belediye encüroeni üyesinden şikavetçi ounadım >e onlann cezalandırıbnasuıı >e bu tsin böylece kapanmasını talep etmedim. Onlar za- vallı. O insanlann yerinde ben ol- saydun, ben onlar gibi eğirilsevdim a\nı şeyi ben kendime yapardun. Ben hükü- metlerden şika\etçi>im. Mustafa Ke- mal'in ölümünden sonraki bütün hü- kümetlerden şikayetçiyûn. Parlamen- tolardan, milk-t- vekillerinden, ba- kanlardan şika- yetçiyûn. Onlar öyle "kanunlar çı- kardılar ki o çı- kardıklan kanun tıpkı Cmraniye'- deki çöplük gibi patladı. O çöpün patlavacağı, akıl- lanna gelmedi. Çöpü, yaptıkları yasalarla hiikü- metler, parla- mentolar patlattı.' Türk insanı hakkında fıkirlerinı yine hıççekınmedensöyleyen Nesin, espnlı ve akıa konuşmasıyla, yorgunluğuna ve hastabğına karşın seyircilen yine yaptığı espriler ve anlattığı "gülüt"ler- le kınp geçirdı. Türk insanının durum komedısi de- nen saçmabklara mı yoksa zekice yapılan esprilere mi güldüğünü soran bir seyirciye Nesın'in verdiği yanıt ise şöyleydi: "Yunaa, İtalyan, Fransız in- sanınuı zekasından ayrı bir Türk insanı zekası olduğuna inanmıyorum. Hatta onlar gibi olduğuna da inanmı>onım. Zeka denilen şe> insanın kafatası açılıp Allah tarafından konulan bir şev değil- dir. Zeka; besinle, eğitimle. kültürle, ta- rihle, geienekle elde edilen bir birikim- dir. Türk insanı i\i besienmi>orsa, pro- tein almıvorsa, İtalyan kadar yumurta yemiyorsa, Fransız kadar süt içmiyor- Aziz Nesin, Teslime Nesrin'in Kuran'da yalnızca değişiklikler yapılmasını önerdiğini, ama kendisinin Kuran'ın kaldınlması gerektiğini her fırsatta vurguladığını söyledi. sa, AJman kadar et yemiyorsa, kötü besleniyorsa, kötü egitiliyorsa. gele- neklerinin kötülerini benimsemiş bu- lunuyorsa, tarihinde iyi şeyler son dere- ce az, kötü şevler son derece çoksa bu insanın zeki olması mümkün değildir, kumaz olabilir ancak. Yalnız Türk in- sanı değil. bu koşullarda bulunan tüm insanlar kurnazdır, zeki değildir. Ço- ğunluğumuz zeki olsak nelere karşı ge- liriz." Aziz Nesin, Teslime Nesrin'in Ku- ran'da yalnızca değişiklikler yapı- lmasını önerdiğini. ama kendisinin Kuran'ın kaldınlması gerektiğini her fırsatta zaten vurguladığını söyledi. Seyircilerin arasında orta yaşın üstün- de başörtülü bir kadın kendisine Ku- ran'ın neden kaldınlması gerektiğini düşündüğünü sorduğunda devreye gı- ren Aziz Nesin'in koruması, böyle so- rulara yanıt veri- lemeyeceğini be- lirtti ve soruyu bile duyamayan Nesin'in yanıtını engelledi. "Cum- huriyetin 50. Ydında Türk Mi- zabçıuğı" adb, baskısı tükenen kitabının başı- nda Türkiye'de mizah konusun- da en kapsamb araşürmayı yapmış olan Aziz Nesin, amaclanndan binnin de bu in- celemeyi daha da genişleterek kitabın yenı bir baskısını yapmak olduğunu söyledi. Mizahın aslında Arapça "mü- zah" kelimesinden türedığını. ancak son yıllarda Türkçeleştirme akımının da etkisiyle mizahın "gülmece" adını aldığını belirten Nesin, bu kelimeyeki- mılen karşı çıksa, "Her şeye gülünmez, gülünen her şey de gülmece değildir, gü- lünmc>en gülmeceler de vardır" dıyen- ler olsa da sözcükleri yalnız anlamlan dolayısıyla var etmediğimizi vurgu- ladı. Nesin, "Renkler gibi güimecenin de türleri var. tnsan kahkahavla güler, güle güle ölür, güle güle altına iser, bıyık altından güler, göbeği çatlayınca- \a kadar güler... Bizi güldüren her şey gülmecedir. Gülmece, sağlıklı olmalı ve insanı güldürmek için insan tarafmdan \apılmalı."dedı. Türkiye'de güimecenin tanı- mlannın farkb olduğuna da değinen Nesin, "Gülmece yarariı obnalı, işe ya- ramalı, halkı savunmalı derler. Oysa bu, güimecenin türlerinden yalnızca bi- ridlr" dedı. Her ülkenin ve sınıfm kendine özgû gübneceleri olduğunu bebrten Nesin, sosyal içeriği olmayan gülmecelerin de olabileceğini, ancak toplumsal güime- cenin zaman zaman silah habne gele- bileceğini söyledi. Nesin, toplumsal gülmece üzerine şunlan söyledi: "Toplumsal gülmece intikam al- maktv. Sosyal bir sınıfm öbür sımftan ya da bir yoksulun bir zenginden hınç alma siiahıdır. İnsanlar silahla yapa- mayacağı bazı işleri gülmeceyle yapar- lar ve yıpratırlar. Evren için gülmeceye gerek kalmadı. Onun her yaptığı şey gülüttü. Bence en büyük gülmece kitap- lanndan biri Evren'üı anüandır." Toplumsal gülmecelenn işe ya- radığına, sık sık anlatıldığına değinen Nesin,"Halk gülmeceteri yararudır ve sık sık kullanılır, oysa bireysel gübnece- ler îki kez anlatıuıuız" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle