Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 AĞUSTOS1994 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Faruk Günaltay, Eurimages'inTürk sineması için çok yararlı olduğunu belirtiyor:
Ortak yapımlar katkı sağkyor
PELtVÖZER
Eurimages'in, Türk yapımcılann da
ortak olduğu projelere vereceği destek
belirlendi. Eurimages, Ati Özgentürk'ün
de ortak yapıma olarak katıldığı "Bos-
na'' konulu bir belgesel fılme 350 bin
Fransız Frangı yardım karan aldı. Yö-
netmenliğini Nenat Dirdareviç'in yapa-
cağı veçekimlerine eylül ayında başlana-
cak olan filmin adı "Buluğ Çağı Hakkı-
nda". Aynca, İFA Film Şirketi'nin
yapınuna ortak olduğu, Vicente Arran-
da'nın yöneteceği "La Paskm Turca"
adb film de Eurima-
ges'den 2 milyon
Fransız Frangı destek
aldı. Türk-Yunan or-
tak yapımı olacak ve
Tımç Başaran'ın ortak
yapımcı olarak
katıldığı "Zoe" adlı fil-
me de 1 milyon Fransız
Frang] destek veriliyor.
Bu filmi Yunan yönet-
men Yorgo Katakouzi-
nos yönetecek.
Eurimages'in Tür-
kiye temsilcisi Fanık
Günahay ile destek ve-
rilen projeler, sinema
salonian, Eurimages'in
çaüşmalan ve Türk si-
nema sektörûne katkı-
lan üzerine konuştuk:
- Türkiye bugüne
dek Eurimages'dan ne
kadar destek aldı? Kaç
projeye destek verikli?
Türkiye için 1990*-
dan bu yana aşağı yu-
kan 19 milyon Fransız
Frangı yardım çıktı.
Türkiye de 1990'dan
beri Kültür Bakanlığı
aracılığıyla aşağı yu-
kan 17 milyon Fransız
Frangı ödedi Eurima-
ges'a. "Ateş Üstünde
Yurümek", "Seri Sevi-
yorum Rosa, "Şahma-
nuT, "Robert's Mo-
vie", "Mavi SürginT,
"Çıplak" gibi toplam 9
film destek aldı. Canan
Gerede'nin "Aşk
ölûnıden de Soğuktur
iarla bu projeyi gerçekleştirmek ûzere
anlaştı.
Ancak Bosna Cumhuriyeti, Eurima-
ges'e üye olmadığı için Nenat Dirdare-
viç, Fransa'da bir yapım şirketi kurdu.
Ardından bizimle iletişim kurdu. Ali öz-
gentürk, Asya Film olarak bu projeye
ortak oldu. Bu yaratıcı belgeselin adı da
"Buluğ Çağı Hakkında" olacak. Ve pro-
je, el birlığiyle Vama'da yardım aldı. 350
bin Fransız Frangı yardım çıktı. Bu çok
önemli bir şey, çünkü böylece Türk Kül-
tür Bakanlığı sayesınde Bosnalı bir kül-
türel projeye bir Avrupa kurumundan
olan ilişkilerimizi de kolaylaştınr. Böyle-
ce Eurimages çok önemli bir strateji sağ-
lamış olur.
- Gecen yıl Türkiye ve Fransa arasında
ikili bir aJnlaşma yapüdı. Bu anlaşma
uyarınca Türk >e Fransız ortak yapımlan
Fransa'daki "sinemaya yardım mekaniz-
masından" faydalanma hakkına sahip
oldu. ttalyanlarla da böyle bir anlaşma
yaptlması gündemdeydi...
Fransızlar, Türklerie daha kolay or-
taklık gerçekleştirecekler. Çünkü böyle-
ce Fransa'daki Ulusal Sinema Merkezf-
nin yardım ımkanlanndan faydalanma
yurtdışındaki meslektaşlanyla aralarmda
bir köprü işle>i görüyor...
Hedefim, bizim yapımcılanmızın di-
ğer Avrupalı yapımcılarla alışverişte bu-
lunmasını sağlamak. Türkiye'den gelen
projelere 19 milyon Fransız Frangı
yardım verildi, Türkiye onlara 17 mil-
yon Fransız Frangı ödedi. Tabii bu kaba
bir hesap. Bizim 2 milyon Fransız
Frangı kanmız varmış gibi gözüküyor
ama kalitaüf açıdan Türk sinemasına
çok daha önemli yardımlar sağlıyor Eu-
rimages. Öncelikle bizim yapımalanmız
diğer Batılı yapımcılarla alışveriş imkanı
^ rJata
1
öra
k
T0rk Günaltay,Dirdareviç'in belgeselfilmineKültûr Bakanlığ ı aracdığıyla destek sağlanmasının önetniri vurguluyor. (Fotoğraf: DEVRİM BARAN)
P O R T R E I EURİMAGES
23 ülkeye destek veriyor
yapuncılann ortak ol-
duğu yarahcı bdgeseller gerçekleştiriMi
mi? Eurimages'a başvuran ve destek bek-
leyen yaraöcı belgesel projeieri var mı?
Türk yapımcılann ortak olduklan ya-
bana belgeselfilmlerde var. İFA, Yuna-
ruslan ve Fransa ile "Sazanikos- Dön-
meler" adlı bir filme ortak oldu, Fran-
sa'da gösterildi. Osman Okkan, Alman-
larla birlikte Nazım Hikmet'le ilgili bir
proje üzerinde çalışıyor. Kenan Mortan -
ın, Anadolu Medeniyetleri üzerine bir
belgesel projesi var.
- Eurimages, Ali özgemürk'ün de or-
tak yapımcı olarak katıldığı bir Bosna
beigesetine de destek veriv or. Bu belgeset-
den söz eder misiıuz?
Bulgaristan'm Varna şehrinde
yaptığımız bir toplantıda Bosnalı bir ya-
rana belgesele destek vermek için ko-
nuştuk. Sırp asıllı ama Bosnalı olan yö-
netmen Nenat Dirdareviç böyle bir proje
için bize başvurdu. Bize, "Buluğ Çağı"
adında bir fiction film yapmak istediğini
söyledi. Filmin çekimi nisan 1992'de bit-
ti. Bir hafta sonra da savaş başladı Bos-
na'da. Bunun üzerine Nenat Dırdare\ıç,
"Beram bu filmde çahstığtm oyunculara
ne ohtu? Hepsini toplamıştım. aradan iki
yıl gecti, şimdi onlar ne durumda" soru-
lannı sorduğu bir yaratıcı belgesel yap-
mak istediğini söyledi. Dirdareviç, ha-
yatta kalan oyunculan toplayarak on-
E
urimages, 1989 yüında Avrupa Konseyi nezdinde sine-
maya destek vermek üzere kurulâu. Baslangıçta 13
olan ûlke sayısı şimdi 23'e ulastı. Türkiye de nisan
1990 'da üye oldu. Eurimage 'infaaliyetleri birkaç alandageli-
şiyor. Birincisi ve en önemlisi, ortak yapım, uzun metrajsine-
ma ftlmlerine destek veriyor. Bunun için üç ayn ülkenin
yapımcüarı birleşiyor ve Eurimages'a başvuruyor. Bir deya-
ratıcı belgesellere destek veriliyor. Film dağıtımı içinyardım-
da bulunuyor. Ancak dağıtım için bugüne kadar verilen
yardım azdı. Genellikle kopya masrafları, basım masrafları
ve altyazı çeviri masraflarmm yüzde ellisi ödeniyor. Bunun
dahafazlası için bazı çalışmalar sürdürülüyor. Ömeğin pro-
mosyon masraflarının vegösterim, satış haklarınınyüzde elli-
sini Eurimages teşvik olarak veriyor. Sinema salonlarına da
destek veriliyor. Dağıtım ve sinema salonlarına destek ancak
Eurimages 'a üyeolan ve A vrupa Birliği'ne üye obnayan üBce-
lere veriliyor. Türkiye, Bulgaristan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti,
Polonya ve Macaristan. Bu ülkeler destektenyararlanıyor.
destek çıkıyor. Bu çok önemli. O yüzden
bu proje üzerinde duruyoruz. Çekimlere
eylül ayında başlanacak.
- Doğu Avrupa ülkekrinin alrvapısı-
ndan ve teknik donanımlanndan yararla-
nabUmek amacıyla, onlarla ortak çau-
şmalar yapmanın avantajlan da söz ko-
nusu...
Bu çok önemli. Onlar da Türkiye'den
abilik bekliyorlar. Çeklerin, Bulgarlann
sineması bizimkinden maalesef daha ile-
ri. Onlarla çok ilginç bir alışverişlerde
bulunabiliriz. Fransızlar, Ingilizlerle
olanağına sahip oluyorlar. Ancak
şanssız bir şey oldu. Gaumont şirketi
Türkiye'ye geldi film çekmek için ama
maalesef olmadı. Bu sefer olmadı, artık
nedenleri hakkında yorum yapmıyo-
rum, ama gelecek sefere olmayacak an-
lanuna gelmiyor bu. Tabii anlaşmanın
olanaklannı yadsıyamayız. Fransa ile
yapılan anlaşma çok önemli bir kapıyı
aralamış oldu. ftafyanlarla aynı an-
laşmanın yapılması için ben Kültür Ba-
kanlığı ile ilişki kurdum.
- Eurimages, Türk yapuncılann
buluyorlar, tecrübe alanlan genişliyor.
Aynca Kültür Bakanlığı sayesinde,
Türkiye Eurimages'a üye tüm Avrupa
ülkeleriyle kontak kurabildi. Avrupa'da
sinema alanı olarak birkaç tane odak
merkezi var. Birincisi tskandinav ülkele-
ri. Norveç, tsveç, Finlandiya aralannda
üçlü ortaklık kuruyorlar zaten. Bunlara
da Almanya'yı ekleyebiliriz. Jkinci odak
Fransa, îspanya, Italya, tngiltere. Birde
üçüncü odak olması lazım ve orada Tür-
kiye çok güçlü olabilir. Bütün bu oryan-
tal yani Doğu Avrupalı ülkelerle bir da-
yanışma kurubnası gerek. Çek Cumhu-
riyeti, Polonya, Yunanistan, Macaris-
tan, Bulgaristan, ocak 1995'ten önce
Romanya da kaülacak Eurimages'e.
- Türkiye'den, destek almak için Euri-
mages'a başMiran filmlerin hiçbiri geri
çevrilmemiş. Bu filmler nasd değerlendiri-
liyor, seçimde neter ölçüt alınıyor, kurui
kimlerden oluşuyor?
Bizim Türkiye olarak şansımız oldu.
Hiçbir proje reddedilmedi ama yann ne
olur bilmiyoruz. Projelerin değerlendi-
rilmesinde iki şey göz önünde tutuluyor.
Birincisi projenin sanatsal ve kültürel
değeri. önce bir sinopsis
veriliyor, 15-20 sayfalık
bir tretman veriliyor. Ve
tabii her ülkenin temsil-
cisi proje üzerinde
tartışıyor. Bir de pro-
jenin ekonomik boyutu
var. Baalannın maliyeti
çok yüksek oluyor. Or-
neğin "Germinar 160
milyon Fransız Frangı.
Yüksek bütçeli bir film
olduğu için 4.5 milyon
Fransız Frangı yardım
verildi bu fılme. Ama ta-
bii bu açıdan küçük ül-
keler avantajh oluyor.
- Geçen yıl Ankara,
tzmir, Adana ve Istan-
bul'da sinema sabonlan-
na destek verilmesini he-
defliyordumız. Ancak
yalntzca tstanbul'da bir-
kaç sinema salonuna
destek verikli. Hangi sa-
lonlar bu destekten fay-
dalamyor?
En son yapılan top-
lantıda, dört sinema sa-
lonuna yardım karan
çıktı. Birincisi Alkazar
Sineması, Beyoğlu Be-
yoğlu Sineması ve Şafak
Sineması. Atlas Sine-
masıiçin prensip olarak
yardım karan alındı.
Atlas Sineması, Avrupa
filmleri gösterir ve gere-
ken restorasyon çalış-
malannı yaparsa Euri-
mages'in desteğini al-
maya hak kazanacak.
Eylül ayındaki Venedik
toplantısında Satüm Si-
neması, Bakırköy Av-
şar sinemalan, Kadı-
köy'de Ocak Sineması da aday olacak.
Bu yıl hedefim Kadıköy. Üsİcüdar ve
Bakırköy'deki sinemaiann seçilmesı ve
böylece bir sinema zincirinin kurulması.
1995'te de Ankara, fzmir, Adana aday
olacak. Sinema salonlanna verilen des-
tek çok önemü ve Eurimages'a mali bir
yûk getirmiyor. Bu destek yüzde 51
oranında yerli ve Avrupa filmleri göster-
me zoruniuluğu getiriyor. Böylece hem
Türk fılmlerine bir sinema salonu im-
kanı yaratılıyor hem de Avrupa filmleri-
ni görme şansına kavuşuyor Türk seyir-
cileri.
- Salonlara ne kadar destek veriliyor?
Ödemeler yapüdı mı?
Yılda 200 bin Fransız Frangı verili-
yor. Destek 70 bin, 70 bin, 60 bin Fransız
Frangı olarak üç aşamada oluyor. 1
mayıstan bu yana destek alma hakkına
sahipler. tlk ödemeler yapıldı. Şubat ayı-
nda gelen komisyon, salonlann teknik
donanımını da kontroletti.
- Bugünkrde Eurimages'a başvuran ve
destek almak için bekleyen projeler var
mı?
Sinan Çetin'in "'Ütopya", Tunç Başa-
ran'ın "Deüce" ve "Sen de GitmeTriyan-
diübs" , Sabahattin Çetin'in "Ağır Ro-
man"ı ve ömer Kavur'un da bir projesi
destek almak için Eurimages'a başvur-
du.
Michelle Pfeiffer, yeni fîlminde başrolü Jack Nicholson ile paylaşıyor
Yaşanıı sevmeyen Pamuk Prenses
Kühûr Servisi - Hollyvvood'un ara-
oan yıldızlanndan MİcbeUe Pfeiffer
son filmi 'WolTda başrolü Jack Nic-
bolson'la paylaşıyor.
Pfeiflfer, filmde yaşamı sevmeyen,
hiç kimseye güvenmeyen, bir prenses
gibi görünmesine karşın Pamuk Pretı-
ses'in üvey annesi kadar nevrotik bir
karakteri canlandınyor.
Bu filmi izleyenler, bütün gün yapa-
cak bir şeyi olmayan ve can
sıkıntısından kurtulmalannı sağlaya-
cak tehlikeli ilişkiler için karanlığın
çökmesini bekleyen kuzeydoğulu gü-
zeüerin mağrur ve zehirli zarafetini ya-
kalayan PfeifFer'ın Manhattan'dan ol-
duğunu düşünebilirler.
En şaşirtıcı ve zeki kadm
Ancak Pfeiffer çok farklı bir dünya-
dan geliyor. 1957 yılında Los Angeles
ve Orange bölgesi yakınlanndaki San-
ta Ana'da doğdu. Santa Ana, aynı za-
manda doğudan gelen, Los Angeles'-
da yangınlar çıkanp insanlan deli
eden sıcak, kuru çöl rüzgannın adı.
Michelle, 20'li yaşlardayken ideal bir
kuzey Kaliforniyalı genç kız göriinü-
mündeydi. Üniversitede okuyor ve bir
süpermarkette çahşıyordu. Orange
bölgesinde düzenlenen bir güzellik
yanşması ona sinemamn kapılannı
açtı. 80'li yıllarda televizyon fılmlerin-
de ve önemsiz sinema filmlerinde rol
aldı.
Grease 2 fılmindeki rolünden sonra
Pfeiffer'a 'umut veren ovuncu' gözüy-
le bakılmaya başlandı. Bir daha 'yalnı-
zca güiümseyen sevgüi'yi oynaması
hiç teklif edilmedi.
1983 yılında Al Pacino ile birlikte
oynadığı ve bir gangsterin sevgilisini
canlandırdığı 'Scarface' fılmindeki
performansıyla fark edildi.
O zamandan beri bir yıldız. Bu ara-
da pek fazla ağırlığı olmayan rollerde
de oynadı. Ancak 80'li yıllann sonuna
doğru Hollywood'un 'en şaşirtıcı ve
zekı kadın oyunculanndan biri' ola-
rak nitelendirümeye başladı. Filmleri-
nin kazandığı ticari başanyla Debra
Winger, Geena Davis ve Melanie Grif-
fith gibi rakiplerini geride bıraktı.
Kendisinden yaşça 'biraz büyük' olan
Meryl Streep, Jessica Lange, Glenn
Close, Anjeüca Huston gjbi oyuncu-
lann da ayağını kaydırdı. Düş kınklığı
yaratan, niteliksiz 'Batman Retorns'
fîlminde oynamasma karşın, son bir-
kaç yıldır Hollywood'da en güzel rol-
ler Pfeiffer'a önerüiyor.
'The Fabulous BakerBoys' fılminde-
ki rolüyle En İyi Kadm Oyuncu Os-
can'na aday gösterildi. Ancak ödülü
'Driving İVCss Daisy-Miss Daisy'nin
Şoförü' fılmindeki oyunuyla Jessica
Tandy kazandı.
Al Pacino ile yeniden bir araya gel-
mesini sağlayan 'Frankie and Johnny'
fiJmindeki garson rolünde kendine bit-
kin bir hava veren Pfeiffer, çalışan ke-
sim roUerindeki başansını yineledi.
Eva Peron'u oynayacak mı?
Jacqueline Kennedy'yi sabit fıkir ha-
line getiren Teksash bir kadının öykü-
sünün anlatıldığı 'Love Field' fılminde-
ki çahşmasıyla En 1yi Kadın Oyuncu
Oscan'na aday gösterilmesine karşın,
ödülü bu kez de Emma Thompson'a
kaptırdı.
Bugün 37 yaşında olan sanatçı Jodie
Foster, Demi Moore, Juliette Lewis,
VVinona Ryder, Madeleine Stowe gibi
kendisinden genç oyunculann da bu-
lunduğu HoUyvvood'da bundan sonra
ne yapacak? Oliver Stooe 'Evita' filmi-
ni çekmeyi başanrsa, Eva Peron'u
oynayacak. Bakalım yeterince 'Latin,
karizmatik ve diktatör' olabilecek mi? 37 yaşındaki Michelle Pfdffer'e, son bir kaç yüdnr en güzel roller öneriliyor.
Erick Garcin'in sergisi
4
BenBöyler ı ı* •• •• -w- •
Tışortun Içine
Tüküreyim'
Kültür Servisi- Fransız ressam
Erick Garcin'in "Ben Böyle Tişörtün
İcine Tüküreyim" adlı sergisi, çar-
şamba günü sanatçının Esentepe'-
deki atölyesinde açılıyor. "Ünlü res-
saamlann yapıtlan neden sadece mü-
zelerde sergüensin?" sorusundan
yola çıkan Garcin. kendi yapı-
tlanmn yanı sıra. empresyonistler-
den sürrealistlere kadar Türk ve ya-
bancı tanınmış ressamlann yapı-
tlannı yastık, tişört gibi kumaşlann
üzerine uyguluyor.
İstanbul Fransız Kültür Merkezi,
Akbank Bebek Sanat Galerisi ve
Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatro-
su'nda "Gençlik Günleri" kapsamı-
nda çalışmalannı sergileyen sanatçı,
Türkiye'de oldukça yoğun bir ilgiy-
le karşılaştığını belirtiyor: "DEKA
Hobi MobOyalan seminerine çeşitli
defalar eğitinici olarak da> et edildim.
Bu arada çeşitli gruplara özel siparis-
ler boyadım. Ferhan Şensoy'ûn
"Köhne Bizans Operası" adlı ovu-
nunun dekorlanm da aynı tekmlde
gerçekleştirdim".
Cevat Fehmi Başkut'un torunu
oyuncu ve yönetmen Ayşe Başkut'la
evlenip 1992'de Türkiye'ye yerleşen
Garcin, Thomas Cartyîe'ın sözierini
almtılayarak düşüncelerini dile geti-
riyor. "Brezilya'daki ateşböceklerini
biliyorsunuz değjl mi... O kadar pırü
pınl ki kadınlar akşamları bir iğneyle
onlan saçlarına takıyoıiar. Ün tabii
ki güzeldir, ama böcekler için iğne
nasılsa, ün de sanatçı için öyk bir teb-
•Jkedir"
Erick Garcin'in yapıtlan 2 ekim
tarihine kadar sergilenecek. (Gaze-
teciler Mahallesi Keskin kalem So-
kak No. 1 Esentepe-lst)
PENALTI
MEMET BAVDUR
Kişiye Ozel
Ahmet Hamdi Tanpınar'dan (Abdullah Efendi'nin Rü-
yaları) Satt Faik'e, Oğuz Atay'dan Adalet Ağaoğlu'na
kadar birçok yazarımız düşlerı kullanmışlardtr kitapla-
rında. Bilinçaltı ile hayal gücünün birbırine karıştığı, ya-
şamdaki her olgunun birbiriyle kesiştiği ve en önemlisi,
bütün bunların zaman-ötesi bir uzamda "gerçekleştiği"
bir alanda at koşturmaktır düşleri yazmak. Bu açıdan iyi
bir düş, iyi bir romana benzer. işleri karıştıran şeyse, iyi
düşlerin bolluğunun yanı sıra, iyi romanların sayısının
az oluşudur bence. Beyaz Kale'den Kara Kitap'a, Tutu-
namayanlar'dan Tehlikeli Oyunlar'a, Saatleri Ayarlama
Enstitüsü'nden Clhat Burakın hikayelerine, Tomris
Uyar'ın hikayelerinden Bilge Karasu'nun metinlerine
kadar iyi düşsel, evrensel yapıtlar geliyor aklıma he-
men. Satt Faik'in Menekşeli Vadi adlı öyküsü düş ya-
zınının başyapıtlartndan biridir bence.
Yazar, kendisini dünyanm ya da evrenin merkezi ola-
rak görmüyorsa; hoşgörülü, alçakgönüilü, çevresine
güiümseyen bir ciddiyetle bakabilen bir kişiyse, uğraşı-
na toz konduramayan bir titizlikle yaklaşıyorsa ve (bura-
sı önemli!) başkalarının düşlerini de görebiliyorsa.. iyi
bir yazar olabilir gibime geliyor.
Başkalarının düşünü görmek. Eşinizin, dostunuzun
düşlerini görmek olanak dışıdır elbette, ama biz yazar-
ların düşlerinden söz ediyoruz. İyi bir yazar, kendi düş-
leri kadar başkalannın düşlerini de gören kişidir sanki.
Bu böyle olmasaydı ne Shakespeare Hamlet"\ yazardı,
ne de Can Yücel onu Türkçe yeniden yazardı. "Herkes
aynı dünyaya uyanır. Oysa uyku, herkesi kendine ait bir
dünyaya götürür" demiş Heraklit günümüzden 2500 yıl
önce. Bildiğiniz gibi, sayın filozof bu sözü de, memleketi-
mizin Izmir iline baglı Efes kazasında söylemiştir.
Graham Greene yazdığı düş güncesinin başlığını
Efesli Heraklit'in bu sözünden almış: Kendime Ait Bir
Dünya. Benim çok sevdiğim bu Ingiliz yazarı, düşlerini
anlatıyor. Greene kendi yaşamöyküsünü yazmayı red-
detmiş hep. Yirmi yedi yaşında yazıp bitirmiş otobiyog-
rafisini! Seksenyedi yaşında öldükten bir yıl sonra ya-
yımlanmış düş güncesi. Kendi isteği üzerine. Otobiyog-
rafi yazmak, ister istemez yalnızca kendinizin değil,
başka insanların özel yaşamlarına da girmeyi gerektırir.
Bunu sevmiyor Graham Greene. Yirmi beş yıldır tuttuğu
Düş Güncesi'ni yayımlamayı yeğliyor, dedikodu yerine.
"Bir bakıma bir yaşamöyküsü bu "diyor kitabın başında.
Düş dünyası kişiye özeldir. Düşlerde deneyimler, yolcu-
luklar, tehlikeler, mutluluklar hiç kimseyle paylaşılmaz.
Düşlerde tanıklar yoktur. Düşlerde dava açılmaz. Ulusal
güvenliğe dair sırları açıkladınız diye suçlanmazsınız
düşlerde. Düşlerinizi anlatabilirsiniz ve hiç kimse sizi
yalancılıkla suçlayamaz.
Graham Greene, Düş Güncesi'ni on dokuz bölüme
ayırmış. Mutluluk, Tanıdığım Bazı Ünlü Yazarlar, Gizli
Servis'te, Devlet Adamlan ve Politikacılar, Savaş, Tehli-
ke ve Korku Anları, Bir Tutam Din, Kraliyetle Kısa Te-
maslar, Yazma Uğraşı, Sahne ve Perde, Yolculuk, Oku-
mak, Bilim, Aşk, Küçük Bir Intikam, Suç Hayatım, Kötü
Deneyimler, Konuşan Hayvanlar, Hastalık ve Ölüm
başlıklı on dokuz böiümden oluşuyor bu kitapçık.
Tanıdığım Bazı Ünlü Yazarlar adlı bölümde Greene,
düşlerine giren Henry James, Robert Graves, Jean
Cocteau, Ford Madox Ford, T.S. Elllot, W.H. Auden,
Evelyn VVaugh, D.H.Lawrence, Jean-Pau) Sartre, Solz-
henHsyn, Edgar Wallace gibi yazarlarla düşlerinde ba-
şından geçenleri anlatıyor. Devlet Adamlan ve Politika-
cılar bölümünde ise iki eski Ingiliz Başbakanı, Harold
Wilson ile Edward Heath'in yanı sıra Fidel Castro, De
Gaulle, Kruşcev, Yuri Andropov, François Mitterrand,
Ho Şi Minh ve Oliver Cromvvell ile ilgili rüyaları var. Sa-
vaş adlı bölümde 1965 yılında Ingiltere'nin Alman ordu-
su tarafından işgalini görüyor. 1966 yılında, Alman işga-
linden altı ay sonraysa, ingiltere'de iç savaş çıkacaktır
bir başka düşünde.
Sahne ve Perde adlı düşler bölümünde Charlte Chap-
yin'in intiharını okuyoruz. Bir başka düşünde Richard
Burton, Elizabeth Taytor ve Alec Guiness, Greene'in
düşünde yazdığı bir oyunun provalannı yapıyorlar. Ib-
sen'in oyunlarını filme çekiyor bir seferinde. Başrolde
Ralph Richardson! Düşlerin Yolculuk kısmında Batı Af-
rika'dan Arabistan'a, Çin'den Suriye'ye, Avustralya'dan
Rusya'ya, Küba'dan Güney Afrika'ya gidiyor yazarımız.
Kitabın son düşü, yazarın kendi ölümü üstüne. Düşünde
yazdığı bir şiirle noktalıyor düşlerini Graham Greene.
"Bitişik odadaki televizyon
Hastalıktan, ürtikerden
Ve adaçayından söz ediyor bana.
Lavantalı çarşaflar gibi
Katlanıyor soluğum.
Paşa çayı gibi
Ayağıma geliyor ecel."
Bu ürpertici dinginlikteki şiirin Türkçesi Cevat Çapan -
ındır.
Mîzyal Karabiber Nacaroğlu'nun
Hollanda sergisi
• Kültür Servisi -.Mizyal Karabiber Nacaroğlu, Hollanda'nın
Utrecht kentinde 16 ağustosta bir resim sergisi açtı.
Resimlerinde Türkiye'nin güzelüklerini konu edinen
sanatçının sergisi 26 ağustosa kadar sürecek. Gaziantep'te
doğan, ilk sergjsini lise yıllannda gerçekleştiren. İngiltere'de
Reigate School of Art and Design'da 2 yıl eğitim gören sanatçı
daha önce Ingiltere. Almanya ve Türkiye'de sergiler açtı.
Geçen yıl İngiltere'de bir karma sergiye katıldı. Gaziantep'te
yaşayan sanatçının burada bir sanat merkezi bulunuyor.
Marilyn Monroe 'Çalıntı'da
• KültürServisi - "Çalıntı" dergisinin 16. sayı konuğu
"Hayallerimizin Komünizmi" yakışürmasıyla sunulan
Marilyn Monroe. Bu konuda Jacques Seguela'nın "M.M.'nun
Kiraz Dudağı veya Hayallerimizin Komünizmi", Joan
Mellen'in "M.M. veya Norma Jean'inTalihsizMirasçısı",
Taner Ay'ın "Onu Uzaktan Sevmek Belki de Aşklann En
Güzelidir" ve Suat Bilgi'nin "Bebek Bumm Oldu!" başlıklı
yazılan yer alıyor. Derginin Beat Edebiyatı bölümünde ise
Halil Turhanh'nın "Çıplak Şölenin Görkemli Konuğu"ile
Taner Ay'ın "Beat Edebiyatı: Sistem Haricinde Olmak ile
Sistem tçinde Olmak Arasında Med-Cezir Manzaralan" ve
Jack Kerouack'ın biyografisini içeren "Memere'in Oğlu ile
Beatifıc Kral Arasında Paramparça Bir Hayat" yaalan var.
Söyleşi konuğunun Claude Berri olduğu dergide, l.Meüh
Baş'ın "Küreselleşme, Postmodernizm ve Müzik", Taner
Ay'ın "EIvis Presley" yazılan ve Merih Akoğul'un caz festivali
değerlendirmesi de yer abyor.
Karakuş'un resimleri TÜYAP'ta
•Kültür Senîsi-Galeri Baraz 1994TÜYAPGalerilerFuan
çerçevesinde 13-18 Eylül tarihleri arasında Şükrü Karakuş
resim sergisi düzenliyor. Tablolannda yağbboya yerine
oksidasyon kullanan, organik ve inorganik malzemeyi
birleştirerek yeni bir senteze varan sanatçının 10 adet
tablosunun yer alacağı buresimsergisi TÜYAP Galeriler
Fuan Galeri Baraz standlannda izlenebilir. lkinci kişjsel resim
sergisini gerçekleştiren Şükrü Karakuş, 1976 yılında istanbul
Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi. Mimar
Sinan Üniversitesi GSF Resim Bölümü'nden yüksek lisansla
mezun oldu. Sanatçı şu sıralarda îspanya'da yaşıyor.