28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 AĞUSTOS1994 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Faruk Günaltay, Eurimages'inTürk sineması için çok yararlı olduğunu belirtiyor: Ortak yapımlar katkı sağkyor PELtVÖZER Eurimages'in, Türk yapımcılann da ortak olduğu projelere vereceği destek belirlendi. Eurimages, Ati Özgentürk'ün de ortak yapıma olarak katıldığı "Bos- na'' konulu bir belgesel fılme 350 bin Fransız Frangı yardım karan aldı. Yö- netmenliğini Nenat Dirdareviç'in yapa- cağı veçekimlerine eylül ayında başlana- cak olan filmin adı "Buluğ Çağı Hakkı- nda". Aynca, İFA Film Şirketi'nin yapınuna ortak olduğu, Vicente Arran- da'nın yöneteceği "La Paskm Turca" adb film de Eurima- ges'den 2 milyon Fransız Frangı destek aldı. Türk-Yunan or- tak yapımı olacak ve Tımç Başaran'ın ortak yapımcı olarak katıldığı "Zoe" adlı fil- me de 1 milyon Fransız Frang] destek veriliyor. Bu filmi Yunan yönet- men Yorgo Katakouzi- nos yönetecek. Eurimages'in Tür- kiye temsilcisi Fanık Günahay ile destek ve- rilen projeler, sinema salonian, Eurimages'in çaüşmalan ve Türk si- nema sektörûne katkı- lan üzerine konuştuk: - Türkiye bugüne dek Eurimages'dan ne kadar destek aldı? Kaç projeye destek verikli? Türkiye için 1990*- dan bu yana aşağı yu- kan 19 milyon Fransız Frangı yardım çıktı. Türkiye de 1990'dan beri Kültür Bakanlığı aracılığıyla aşağı yu- kan 17 milyon Fransız Frangı ödedi Eurima- ges'a. "Ateş Üstünde Yurümek", "Seri Sevi- yorum Rosa, "Şahma- nuT, "Robert's Mo- vie", "Mavi SürginT, "Çıplak" gibi toplam 9 film destek aldı. Canan Gerede'nin "Aşk ölûnıden de Soğuktur iarla bu projeyi gerçekleştirmek ûzere anlaştı. Ancak Bosna Cumhuriyeti, Eurima- ges'e üye olmadığı için Nenat Dirdare- viç, Fransa'da bir yapım şirketi kurdu. Ardından bizimle iletişim kurdu. Ali öz- gentürk, Asya Film olarak bu projeye ortak oldu. Bu yaratıcı belgeselin adı da "Buluğ Çağı Hakkında" olacak. Ve pro- je, el birlığiyle Vama'da yardım aldı. 350 bin Fransız Frangı yardım çıktı. Bu çok önemli bir şey, çünkü böylece Türk Kül- tür Bakanlığı sayesınde Bosnalı bir kül- türel projeye bir Avrupa kurumundan olan ilişkilerimizi de kolaylaştınr. Böyle- ce Eurimages çok önemli bir strateji sağ- lamış olur. - Gecen yıl Türkiye ve Fransa arasında ikili bir aJnlaşma yapüdı. Bu anlaşma uyarınca Türk >e Fransız ortak yapımlan Fransa'daki "sinemaya yardım mekaniz- masından" faydalanma hakkına sahip oldu. ttalyanlarla da böyle bir anlaşma yaptlması gündemdeydi... Fransızlar, Türklerie daha kolay or- taklık gerçekleştirecekler. Çünkü böyle- ce Fransa'daki Ulusal Sinema Merkezf- nin yardım ımkanlanndan faydalanma yurtdışındaki meslektaşlanyla aralarmda bir köprü işle>i görüyor... Hedefim, bizim yapımcılanmızın di- ğer Avrupalı yapımcılarla alışverişte bu- lunmasını sağlamak. Türkiye'den gelen projelere 19 milyon Fransız Frangı yardım verildi, Türkiye onlara 17 mil- yon Fransız Frangı ödedi. Tabii bu kaba bir hesap. Bizim 2 milyon Fransız Frangı kanmız varmış gibi gözüküyor ama kalitaüf açıdan Türk sinemasına çok daha önemli yardımlar sağlıyor Eu- rimages. Öncelikle bizim yapımalanmız diğer Batılı yapımcılarla alışveriş imkanı ^ rJata 1 öra k T0rk Günaltay,Dirdareviç'in belgeselfilmineKültûr Bakanlığ ı aracdığıyla destek sağlanmasının önetniri vurguluyor. (Fotoğraf: DEVRİM BARAN) P O R T R E I EURİMAGES 23 ülkeye destek veriyor yapuncılann ortak ol- duğu yarahcı bdgeseller gerçekleştiriMi mi? Eurimages'a başvuran ve destek bek- leyen yaraöcı belgesel projeieri var mı? Türk yapımcılann ortak olduklan ya- bana belgeselfilmlerde var. İFA, Yuna- ruslan ve Fransa ile "Sazanikos- Dön- meler" adlı bir filme ortak oldu, Fran- sa'da gösterildi. Osman Okkan, Alman- larla birlikte Nazım Hikmet'le ilgili bir proje üzerinde çalışıyor. Kenan Mortan - ın, Anadolu Medeniyetleri üzerine bir belgesel projesi var. - Eurimages, Ali özgemürk'ün de or- tak yapımcı olarak katıldığı bir Bosna beigesetine de destek veriv or. Bu belgeset- den söz eder misiıuz? Bulgaristan'm Varna şehrinde yaptığımız bir toplantıda Bosnalı bir ya- rana belgesele destek vermek için ko- nuştuk. Sırp asıllı ama Bosnalı olan yö- netmen Nenat Dirdareviç böyle bir proje için bize başvurdu. Bize, "Buluğ Çağı" adında bir fiction film yapmak istediğini söyledi. Filmin çekimi nisan 1992'de bit- ti. Bir hafta sonra da savaş başladı Bos- na'da. Bunun üzerine Nenat Dırdare\ıç, "Beram bu filmde çahstığtm oyunculara ne ohtu? Hepsini toplamıştım. aradan iki yıl gecti, şimdi onlar ne durumda" soru- lannı sorduğu bir yaratıcı belgesel yap- mak istediğini söyledi. Dirdareviç, ha- yatta kalan oyunculan toplayarak on- E urimages, 1989 yüında Avrupa Konseyi nezdinde sine- maya destek vermek üzere kurulâu. Baslangıçta 13 olan ûlke sayısı şimdi 23'e ulastı. Türkiye de nisan 1990 'da üye oldu. Eurimage 'infaaliyetleri birkaç alandageli- şiyor. Birincisi ve en önemlisi, ortak yapım, uzun metrajsine- ma ftlmlerine destek veriyor. Bunun için üç ayn ülkenin yapımcüarı birleşiyor ve Eurimages'a başvuruyor. Bir deya- ratıcı belgesellere destek veriliyor. Film dağıtımı içinyardım- da bulunuyor. Ancak dağıtım için bugüne kadar verilen yardım azdı. Genellikle kopya masrafları, basım masrafları ve altyazı çeviri masraflarmm yüzde ellisi ödeniyor. Bunun dahafazlası için bazı çalışmalar sürdürülüyor. Ömeğin pro- mosyon masraflarının vegösterim, satış haklarınınyüzde elli- sini Eurimages teşvik olarak veriyor. Sinema salonlarına da destek veriliyor. Dağıtım ve sinema salonlarına destek ancak Eurimages 'a üyeolan ve A vrupa Birliği'ne üye obnayan üBce- lere veriliyor. Türkiye, Bulgaristan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan. Bu ülkeler destektenyararlanıyor. destek çıkıyor. Bu çok önemli. O yüzden bu proje üzerinde duruyoruz. Çekimlere eylül ayında başlanacak. - Doğu Avrupa ülkekrinin alrvapısı- ndan ve teknik donanımlanndan yararla- nabUmek amacıyla, onlarla ortak çau- şmalar yapmanın avantajlan da söz ko- nusu... Bu çok önemli. Onlar da Türkiye'den abilik bekliyorlar. Çeklerin, Bulgarlann sineması bizimkinden maalesef daha ile- ri. Onlarla çok ilginç bir alışverişlerde bulunabiliriz. Fransızlar, Ingilizlerle olanağına sahip oluyorlar. Ancak şanssız bir şey oldu. Gaumont şirketi Türkiye'ye geldi film çekmek için ama maalesef olmadı. Bu sefer olmadı, artık nedenleri hakkında yorum yapmıyo- rum, ama gelecek sefere olmayacak an- lanuna gelmiyor bu. Tabii anlaşmanın olanaklannı yadsıyamayız. Fransa ile yapılan anlaşma çok önemli bir kapıyı aralamış oldu. ftafyanlarla aynı an- laşmanın yapılması için ben Kültür Ba- kanlığı ile ilişki kurdum. - Eurimages, Türk yapuncılann buluyorlar, tecrübe alanlan genişliyor. Aynca Kültür Bakanlığı sayesinde, Türkiye Eurimages'a üye tüm Avrupa ülkeleriyle kontak kurabildi. Avrupa'da sinema alanı olarak birkaç tane odak merkezi var. Birincisi tskandinav ülkele- ri. Norveç, tsveç, Finlandiya aralannda üçlü ortaklık kuruyorlar zaten. Bunlara da Almanya'yı ekleyebiliriz. Jkinci odak Fransa, îspanya, Italya, tngiltere. Birde üçüncü odak olması lazım ve orada Tür- kiye çok güçlü olabilir. Bütün bu oryan- tal yani Doğu Avrupalı ülkelerle bir da- yanışma kurubnası gerek. Çek Cumhu- riyeti, Polonya, Yunanistan, Macaris- tan, Bulgaristan, ocak 1995'ten önce Romanya da kaülacak Eurimages'e. - Türkiye'den, destek almak için Euri- mages'a başMiran filmlerin hiçbiri geri çevrilmemiş. Bu filmler nasd değerlendiri- liyor, seçimde neter ölçüt alınıyor, kurui kimlerden oluşuyor? Bizim Türkiye olarak şansımız oldu. Hiçbir proje reddedilmedi ama yann ne olur bilmiyoruz. Projelerin değerlendi- rilmesinde iki şey göz önünde tutuluyor. Birincisi projenin sanatsal ve kültürel değeri. önce bir sinopsis veriliyor, 15-20 sayfalık bir tretman veriliyor. Ve tabii her ülkenin temsil- cisi proje üzerinde tartışıyor. Bir de pro- jenin ekonomik boyutu var. Baalannın maliyeti çok yüksek oluyor. Or- neğin "Germinar 160 milyon Fransız Frangı. Yüksek bütçeli bir film olduğu için 4.5 milyon Fransız Frangı yardım verildi bu fılme. Ama ta- bii bu açıdan küçük ül- keler avantajh oluyor. - Geçen yıl Ankara, tzmir, Adana ve Istan- bul'da sinema sabonlan- na destek verilmesini he- defliyordumız. Ancak yalntzca tstanbul'da bir- kaç sinema salonuna destek verikli. Hangi sa- lonlar bu destekten fay- dalamyor? En son yapılan top- lantıda, dört sinema sa- lonuna yardım karan çıktı. Birincisi Alkazar Sineması, Beyoğlu Be- yoğlu Sineması ve Şafak Sineması. Atlas Sine- masıiçin prensip olarak yardım karan alındı. Atlas Sineması, Avrupa filmleri gösterir ve gere- ken restorasyon çalış- malannı yaparsa Euri- mages'in desteğini al- maya hak kazanacak. Eylül ayındaki Venedik toplantısında Satüm Si- neması, Bakırköy Av- şar sinemalan, Kadı- köy'de Ocak Sineması da aday olacak. Bu yıl hedefim Kadıköy. Üsİcüdar ve Bakırköy'deki sinemaiann seçilmesı ve böylece bir sinema zincirinin kurulması. 1995'te de Ankara, fzmir, Adana aday olacak. Sinema salonlanna verilen des- tek çok önemü ve Eurimages'a mali bir yûk getirmiyor. Bu destek yüzde 51 oranında yerli ve Avrupa filmleri göster- me zoruniuluğu getiriyor. Böylece hem Türk fılmlerine bir sinema salonu im- kanı yaratılıyor hem de Avrupa filmleri- ni görme şansına kavuşuyor Türk seyir- cileri. - Salonlara ne kadar destek veriliyor? Ödemeler yapüdı mı? Yılda 200 bin Fransız Frangı verili- yor. Destek 70 bin, 70 bin, 60 bin Fransız Frangı olarak üç aşamada oluyor. 1 mayıstan bu yana destek alma hakkına sahipler. tlk ödemeler yapıldı. Şubat ayı- nda gelen komisyon, salonlann teknik donanımını da kontroletti. - Bugünkrde Eurimages'a başvuran ve destek almak için bekleyen projeler var mı? Sinan Çetin'in "'Ütopya", Tunç Başa- ran'ın "Deüce" ve "Sen de GitmeTriyan- diübs" , Sabahattin Çetin'in "Ağır Ro- man"ı ve ömer Kavur'un da bir projesi destek almak için Eurimages'a başvur- du. Michelle Pfeiffer, yeni fîlminde başrolü Jack Nicholson ile paylaşıyor Yaşanıı sevmeyen Pamuk Prenses Kühûr Servisi - Hollyvvood'un ara- oan yıldızlanndan MİcbeUe Pfeiffer son filmi 'WolTda başrolü Jack Nic- bolson'la paylaşıyor. Pfeiflfer, filmde yaşamı sevmeyen, hiç kimseye güvenmeyen, bir prenses gibi görünmesine karşın Pamuk Pretı- ses'in üvey annesi kadar nevrotik bir karakteri canlandınyor. Bu filmi izleyenler, bütün gün yapa- cak bir şeyi olmayan ve can sıkıntısından kurtulmalannı sağlaya- cak tehlikeli ilişkiler için karanlığın çökmesini bekleyen kuzeydoğulu gü- zeüerin mağrur ve zehirli zarafetini ya- kalayan PfeifFer'ın Manhattan'dan ol- duğunu düşünebilirler. En şaşirtıcı ve zeki kadm Ancak Pfeiffer çok farklı bir dünya- dan geliyor. 1957 yılında Los Angeles ve Orange bölgesi yakınlanndaki San- ta Ana'da doğdu. Santa Ana, aynı za- manda doğudan gelen, Los Angeles'- da yangınlar çıkanp insanlan deli eden sıcak, kuru çöl rüzgannın adı. Michelle, 20'li yaşlardayken ideal bir kuzey Kaliforniyalı genç kız göriinü- mündeydi. Üniversitede okuyor ve bir süpermarkette çahşıyordu. Orange bölgesinde düzenlenen bir güzellik yanşması ona sinemamn kapılannı açtı. 80'li yıllarda televizyon fılmlerin- de ve önemsiz sinema filmlerinde rol aldı. Grease 2 fılmindeki rolünden sonra Pfeiffer'a 'umut veren ovuncu' gözüy- le bakılmaya başlandı. Bir daha 'yalnı- zca güiümseyen sevgüi'yi oynaması hiç teklif edilmedi. 1983 yılında Al Pacino ile birlikte oynadığı ve bir gangsterin sevgilisini canlandırdığı 'Scarface' fılmindeki performansıyla fark edildi. O zamandan beri bir yıldız. Bu ara- da pek fazla ağırlığı olmayan rollerde de oynadı. Ancak 80'li yıllann sonuna doğru Hollywood'un 'en şaşirtıcı ve zekı kadın oyunculanndan biri' ola- rak nitelendirümeye başladı. Filmleri- nin kazandığı ticari başanyla Debra Winger, Geena Davis ve Melanie Grif- fith gibi rakiplerini geride bıraktı. Kendisinden yaşça 'biraz büyük' olan Meryl Streep, Jessica Lange, Glenn Close, Anjeüca Huston gjbi oyuncu- lann da ayağını kaydırdı. Düş kınklığı yaratan, niteliksiz 'Batman Retorns' fîlminde oynamasma karşın, son bir- kaç yıldır Hollywood'da en güzel rol- ler Pfeiffer'a önerüiyor. 'The Fabulous BakerBoys' fılminde- ki rolüyle En İyi Kadm Oyuncu Os- can'na aday gösterildi. Ancak ödülü 'Driving İVCss Daisy-Miss Daisy'nin Şoförü' fılmindeki oyunuyla Jessica Tandy kazandı. Al Pacino ile yeniden bir araya gel- mesini sağlayan 'Frankie and Johnny' fiJmindeki garson rolünde kendine bit- kin bir hava veren Pfeiffer, çalışan ke- sim roUerindeki başansını yineledi. Eva Peron'u oynayacak mı? Jacqueline Kennedy'yi sabit fıkir ha- line getiren Teksash bir kadının öykü- sünün anlatıldığı 'Love Field' fılminde- ki çahşmasıyla En 1yi Kadın Oyuncu Oscan'na aday gösterilmesine karşın, ödülü bu kez de Emma Thompson'a kaptırdı. Bugün 37 yaşında olan sanatçı Jodie Foster, Demi Moore, Juliette Lewis, VVinona Ryder, Madeleine Stowe gibi kendisinden genç oyunculann da bu- lunduğu HoUyvvood'da bundan sonra ne yapacak? Oliver Stooe 'Evita' filmi- ni çekmeyi başanrsa, Eva Peron'u oynayacak. Bakalım yeterince 'Latin, karizmatik ve diktatör' olabilecek mi? 37 yaşındaki Michelle Pfdffer'e, son bir kaç yüdnr en güzel roller öneriliyor. Erick Garcin'in sergisi 4 BenBöyler ı ı* •• •• -w- • Tışortun Içine Tüküreyim' Kültür Servisi- Fransız ressam Erick Garcin'in "Ben Böyle Tişörtün İcine Tüküreyim" adlı sergisi, çar- şamba günü sanatçının Esentepe'- deki atölyesinde açılıyor. "Ünlü res- saamlann yapıtlan neden sadece mü- zelerde sergüensin?" sorusundan yola çıkan Garcin. kendi yapı- tlanmn yanı sıra. empresyonistler- den sürrealistlere kadar Türk ve ya- bancı tanınmış ressamlann yapı- tlannı yastık, tişört gibi kumaşlann üzerine uyguluyor. İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Akbank Bebek Sanat Galerisi ve Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatro- su'nda "Gençlik Günleri" kapsamı- nda çalışmalannı sergileyen sanatçı, Türkiye'de oldukça yoğun bir ilgiy- le karşılaştığını belirtiyor: "DEKA Hobi MobOyalan seminerine çeşitli defalar eğitinici olarak da> et edildim. Bu arada çeşitli gruplara özel siparis- ler boyadım. Ferhan Şensoy'ûn "Köhne Bizans Operası" adlı ovu- nunun dekorlanm da aynı tekmlde gerçekleştirdim". Cevat Fehmi Başkut'un torunu oyuncu ve yönetmen Ayşe Başkut'la evlenip 1992'de Türkiye'ye yerleşen Garcin, Thomas Cartyîe'ın sözierini almtılayarak düşüncelerini dile geti- riyor. "Brezilya'daki ateşböceklerini biliyorsunuz değjl mi... O kadar pırü pınl ki kadınlar akşamları bir iğneyle onlan saçlarına takıyoıiar. Ün tabii ki güzeldir, ama böcekler için iğne nasılsa, ün de sanatçı için öyk bir teb- •Jkedir" Erick Garcin'in yapıtlan 2 ekim tarihine kadar sergilenecek. (Gaze- teciler Mahallesi Keskin kalem So- kak No. 1 Esentepe-lst) PENALTI MEMET BAVDUR Kişiye Ozel Ahmet Hamdi Tanpınar'dan (Abdullah Efendi'nin Rü- yaları) Satt Faik'e, Oğuz Atay'dan Adalet Ağaoğlu'na kadar birçok yazarımız düşlerı kullanmışlardtr kitapla- rında. Bilinçaltı ile hayal gücünün birbırine karıştığı, ya- şamdaki her olgunun birbiriyle kesiştiği ve en önemlisi, bütün bunların zaman-ötesi bir uzamda "gerçekleştiği" bir alanda at koşturmaktır düşleri yazmak. Bu açıdan iyi bir düş, iyi bir romana benzer. işleri karıştıran şeyse, iyi düşlerin bolluğunun yanı sıra, iyi romanların sayısının az oluşudur bence. Beyaz Kale'den Kara Kitap'a, Tutu- namayanlar'dan Tehlikeli Oyunlar'a, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nden Clhat Burakın hikayelerine, Tomris Uyar'ın hikayelerinden Bilge Karasu'nun metinlerine kadar iyi düşsel, evrensel yapıtlar geliyor aklıma he- men. Satt Faik'in Menekşeli Vadi adlı öyküsü düş ya- zınının başyapıtlartndan biridir bence. Yazar, kendisini dünyanm ya da evrenin merkezi ola- rak görmüyorsa; hoşgörülü, alçakgönüilü, çevresine güiümseyen bir ciddiyetle bakabilen bir kişiyse, uğraşı- na toz konduramayan bir titizlikle yaklaşıyorsa ve (bura- sı önemli!) başkalarının düşlerini de görebiliyorsa.. iyi bir yazar olabilir gibime geliyor. Başkalarının düşünü görmek. Eşinizin, dostunuzun düşlerini görmek olanak dışıdır elbette, ama biz yazar- ların düşlerinden söz ediyoruz. İyi bir yazar, kendi düş- leri kadar başkalannın düşlerini de gören kişidir sanki. Bu böyle olmasaydı ne Shakespeare Hamlet"\ yazardı, ne de Can Yücel onu Türkçe yeniden yazardı. "Herkes aynı dünyaya uyanır. Oysa uyku, herkesi kendine ait bir dünyaya götürür" demiş Heraklit günümüzden 2500 yıl önce. Bildiğiniz gibi, sayın filozof bu sözü de, memleketi- mizin Izmir iline baglı Efes kazasında söylemiştir. Graham Greene yazdığı düş güncesinin başlığını Efesli Heraklit'in bu sözünden almış: Kendime Ait Bir Dünya. Benim çok sevdiğim bu Ingiliz yazarı, düşlerini anlatıyor. Greene kendi yaşamöyküsünü yazmayı red- detmiş hep. Yirmi yedi yaşında yazıp bitirmiş otobiyog- rafisini! Seksenyedi yaşında öldükten bir yıl sonra ya- yımlanmış düş güncesi. Kendi isteği üzerine. Otobiyog- rafi yazmak, ister istemez yalnızca kendinizin değil, başka insanların özel yaşamlarına da girmeyi gerektırir. Bunu sevmiyor Graham Greene. Yirmi beş yıldır tuttuğu Düş Güncesi'ni yayımlamayı yeğliyor, dedikodu yerine. "Bir bakıma bir yaşamöyküsü bu "diyor kitabın başında. Düş dünyası kişiye özeldir. Düşlerde deneyimler, yolcu- luklar, tehlikeler, mutluluklar hiç kimseyle paylaşılmaz. Düşlerde tanıklar yoktur. Düşlerde dava açılmaz. Ulusal güvenliğe dair sırları açıkladınız diye suçlanmazsınız düşlerde. Düşlerinizi anlatabilirsiniz ve hiç kimse sizi yalancılıkla suçlayamaz. Graham Greene, Düş Güncesi'ni on dokuz bölüme ayırmış. Mutluluk, Tanıdığım Bazı Ünlü Yazarlar, Gizli Servis'te, Devlet Adamlan ve Politikacılar, Savaş, Tehli- ke ve Korku Anları, Bir Tutam Din, Kraliyetle Kısa Te- maslar, Yazma Uğraşı, Sahne ve Perde, Yolculuk, Oku- mak, Bilim, Aşk, Küçük Bir Intikam, Suç Hayatım, Kötü Deneyimler, Konuşan Hayvanlar, Hastalık ve Ölüm başlıklı on dokuz böiümden oluşuyor bu kitapçık. Tanıdığım Bazı Ünlü Yazarlar adlı bölümde Greene, düşlerine giren Henry James, Robert Graves, Jean Cocteau, Ford Madox Ford, T.S. Elllot, W.H. Auden, Evelyn VVaugh, D.H.Lawrence, Jean-Pau) Sartre, Solz- henHsyn, Edgar Wallace gibi yazarlarla düşlerinde ba- şından geçenleri anlatıyor. Devlet Adamlan ve Politika- cılar bölümünde ise iki eski Ingiliz Başbakanı, Harold Wilson ile Edward Heath'in yanı sıra Fidel Castro, De Gaulle, Kruşcev, Yuri Andropov, François Mitterrand, Ho Şi Minh ve Oliver Cromvvell ile ilgili rüyaları var. Sa- vaş adlı bölümde 1965 yılında Ingiltere'nin Alman ordu- su tarafından işgalini görüyor. 1966 yılında, Alman işga- linden altı ay sonraysa, ingiltere'de iç savaş çıkacaktır bir başka düşünde. Sahne ve Perde adlı düşler bölümünde Charlte Chap- yin'in intiharını okuyoruz. Bir başka düşünde Richard Burton, Elizabeth Taytor ve Alec Guiness, Greene'in düşünde yazdığı bir oyunun provalannı yapıyorlar. Ib- sen'in oyunlarını filme çekiyor bir seferinde. Başrolde Ralph Richardson! Düşlerin Yolculuk kısmında Batı Af- rika'dan Arabistan'a, Çin'den Suriye'ye, Avustralya'dan Rusya'ya, Küba'dan Güney Afrika'ya gidiyor yazarımız. Kitabın son düşü, yazarın kendi ölümü üstüne. Düşünde yazdığı bir şiirle noktalıyor düşlerini Graham Greene. "Bitişik odadaki televizyon Hastalıktan, ürtikerden Ve adaçayından söz ediyor bana. Lavantalı çarşaflar gibi Katlanıyor soluğum. Paşa çayı gibi Ayağıma geliyor ecel." Bu ürpertici dinginlikteki şiirin Türkçesi Cevat Çapan - ındır. Mîzyal Karabiber Nacaroğlu'nun Hollanda sergisi • Kültür Servisi -.Mizyal Karabiber Nacaroğlu, Hollanda'nın Utrecht kentinde 16 ağustosta bir resim sergisi açtı. Resimlerinde Türkiye'nin güzelüklerini konu edinen sanatçının sergisi 26 ağustosa kadar sürecek. Gaziantep'te doğan, ilk sergjsini lise yıllannda gerçekleştiren. İngiltere'de Reigate School of Art and Design'da 2 yıl eğitim gören sanatçı daha önce Ingiltere. Almanya ve Türkiye'de sergiler açtı. Geçen yıl İngiltere'de bir karma sergiye katıldı. Gaziantep'te yaşayan sanatçının burada bir sanat merkezi bulunuyor. Marilyn Monroe 'Çalıntı'da • KültürServisi - "Çalıntı" dergisinin 16. sayı konuğu "Hayallerimizin Komünizmi" yakışürmasıyla sunulan Marilyn Monroe. Bu konuda Jacques Seguela'nın "M.M.'nun Kiraz Dudağı veya Hayallerimizin Komünizmi", Joan Mellen'in "M.M. veya Norma Jean'inTalihsizMirasçısı", Taner Ay'ın "Onu Uzaktan Sevmek Belki de Aşklann En Güzelidir" ve Suat Bilgi'nin "Bebek Bumm Oldu!" başlıklı yazılan yer alıyor. Derginin Beat Edebiyatı bölümünde ise Halil Turhanh'nın "Çıplak Şölenin Görkemli Konuğu"ile Taner Ay'ın "Beat Edebiyatı: Sistem Haricinde Olmak ile Sistem tçinde Olmak Arasında Med-Cezir Manzaralan" ve Jack Kerouack'ın biyografisini içeren "Memere'in Oğlu ile Beatifıc Kral Arasında Paramparça Bir Hayat" yaalan var. Söyleşi konuğunun Claude Berri olduğu dergide, l.Meüh Baş'ın "Küreselleşme, Postmodernizm ve Müzik", Taner Ay'ın "EIvis Presley" yazılan ve Merih Akoğul'un caz festivali değerlendirmesi de yer abyor. Karakuş'un resimleri TÜYAP'ta •Kültür Senîsi-Galeri Baraz 1994TÜYAPGalerilerFuan çerçevesinde 13-18 Eylül tarihleri arasında Şükrü Karakuş resim sergisi düzenliyor. Tablolannda yağbboya yerine oksidasyon kullanan, organik ve inorganik malzemeyi birleştirerek yeni bir senteze varan sanatçının 10 adet tablosunun yer alacağı buresimsergisi TÜYAP Galeriler Fuan Galeri Baraz standlannda izlenebilir. lkinci kişjsel resim sergisini gerçekleştiren Şükrü Karakuş, 1976 yılında istanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi. Mimar Sinan Üniversitesi GSF Resim Bölümü'nden yüksek lisansla mezun oldu. Sanatçı şu sıralarda îspanya'da yaşıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle