Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21AĞUST0S1994 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Berlin'de şıkıdım şıkıdım TürkiyeHani şu Alman sağcılannın dillerinden
düşürmedikleri "Türklerin istilasına uğ-
radık" cümlesi var ya... Yok, Türkler Viya-
na kuşatmasında beceremedikİerini bugün
Avnıpa'yı "arka kapıdan" ele geçirerek
hallediyormuş filan. Laf aramızda, bana
sorarsanız adamlar hiç de haksız sayılmaz.
Hesaplara göre 2030 yılında Almanya'daki
Alman nüfusun üçte birini 65 yaşın üzerin-
deki yaşhlar oluşturacakmış. Eh, bizimki-
lerin hababam debabam çocuk yapüğı dü-
şünülürse...
Bugünün "gurbetçi"lennin yann bu top-
luma yüzde yüz kanşmış "Almanlaşmış"
olacağı sanıhyorsa da yanhş. Sakın şimdi
Amerika'ya gidenJerin oraya nasıl alıştığı-
ndan falan dem vurmayın. Yüz yıl önce
Amerika'ya giden göçmenlerin kendi va-
tanlanyla bağlan kopmuş. Ancak pahalı
ve zahmetli gemi yolcuJuklanyla katedilen
mesafeler, onlan çok uzun yıllar "memleke-
te" gidememeye itmiş. Haberleşme ancak
posta yoluyla, hani varsa o yollarda soyu-
lan külüstürlerle sağlanmaktaymış; kaldı
ki Amerika bir göç ülkesi ve herkes oraya
dışardan, başka yerlerden gelmiş. Ve kal-
maya gelmiş.
Oysa Almanya ne kadar farklı! Bir kere,
buradaki TürkJer yılda en az bir, hatta bir-
çoğu birkaç kere uçağa atlayıp soluğu Tür-
kiye'de alıyor. Telefon Erzurum'un köyü-
nü Münih'in kazası haline getirmiş. Al-
manya'daki bir Türk, sabahleyin köşedeki
gazete bayüne gittiğinde Hürriyet'ten
Cumhuriyet'e, Hafta Sonu'ndan Türkiye'-
ye kadar hangi günlük gazeteyi ararsa bu-
luyor.
Ama en önemli faktör mutlaka televiz-
yon. Türkler rüzgar hızıyla çanak anten
edinme yanşında. Şimdiden birçok hane,
düğmeye bastığında interStar'dan
TGRT'ye kadar alü ayn özel kanal ekrana
DtLEK
ZAPTÇIOĞLU
çekebiliyor. Çanak anteni olmayanlar da
kablolu yayındaki TRT-INT"ı seyrediyor.
Buna Berlin'de olduğu gibi yerel Türk TV
kanaiian eklenince, Alman yayınlannın
papucu dama atılıyor. Nitekim hangi
Türkle, özellikle gençlerle konuşsanız, "Biz
Tûrk kanallanndan başkasmı seyretmiyo-
ruz" diyorlar.
Araba lamircisinden gelinlik dükkanına,
kuyumcudan manava; televizyoncusun-
dan bilgisayarcasına; şoför okulundan ka-
sabına kadar Almanya'nın her kenti ve ka-
sabasında mükemmel bir Türkiye altyapısı
var.
Diyebilirsiniz ki "Yaşlılar ve orta yaşlılar
Almanya'da Türkiye yaşıyor olabilir; ama
gençler orada yctiştikleri için Almanca'yı,
Almanya'vı tercih edecektir."
Hayır.Yine yanıldınız. Onlar, anne ba-
balanndan bazen çok daha, "railitan Tür-
kiyeli." Berlin'de, Talat Paşa'nın öldürül-
düğü Hardenberg Caddesi'nde yeni birdis-
kotek açıldı. İsmi: Hadi Gari. Cuma. cu-
martesi ve pazar geceleri burası yaşlan 16
ila 25 arasında değişen gençlerin akınına
uğruyor.
Üzüm salkımı gibi sokağa taşıp içeri gir-
mek için adeta birbirini ezen bu gençlerin
tek istediği, Tarkan ve Çelik nameleri eşli-
ğinde danseünek. "Oynama Şıkıdım
Şıkıdm" diyen süperstarlara aldırmayan
kızlar, kendi aralannda Almanca konuşsa-
lar bile "ille de Türkçe pop" diyorlar. Hadi
'Gari'nin sahibi Zafer Kaskan, "Artık Al-
manya'daki Türk gençieri, kendi köklerine
döoüyor ve örneğin Aİmanlarla da çıkma-
yıp sadece kendi aralarmda eğlenmek gez-
mek istiyorlar" diyor.
Bu eğilimi zamanında koklayan Kas-
kan, şimdi köşeyi dönerken gençler de
artık "kendi" diskolannda kurt dÖKmenin
keyfıni çıkartıyor.
Başta "Hadi Gari" çok hoşumuza gitse
de bir an durup düşündüğümüzde bu ayn-
şmanın iyi mi kötü mü olduğunun tartışıla-
bileceğini görüyoruz. "Biz" ve "Onlar"
arasındaki aynşma, Almanya'da da pekala
etnik temelde ilerliyor. Sonuçta, yüz sene
sonra ne olur. şimdiden bilinmez. Büyük
olasılıkla o zaman artık. Almanya'da Türk
kökenli bir azınlık olacak. Bana öyle geli-
yor ki "Hadi Gari" yüz sene sonra da müş-
teri toplayabilir. Tarkan varken Türk
kızlan Hans'ı ne yapsın?
Lermontov'un
sürgün ve ölüm kenti"Ah! Nasıl bozmak istiyorum
onlann şenliğini/ Ye küstahça fı-
rlatmak yüzJerine/ Acıya ve öf-
keye bulanmış demirden bir şü-
ri"...
Pitigorsk; 27yaşmda, "demir-
den şiir"leri çevresindeki mas-
keli ve cansız kalabalıklann
yüzlerine fırlatıp, bir düeoîloda
-havaya ateş ederek- ölümü se-
çen büyük Rus şairi Lermon-
tov'un sürgün ve ölüm kenti. 23
yaşında, sonradan yazgısını
paylaşacağı Puşkin'in bir düel-
loda öldürülmesinden sonra
yazdığı "Şairin ölümü" şiiriyle
çann gazabına uğrayan Ler-
montov, Pitigorsk'a sürgüne
gönderilmiş.
Ülkesini ^tuhaf bir aşkla"-
seven şair; sürgününde Kafkas
dağını, Kafkasya'yı da tutkuyla
sevmiş. Lermontov'un "Ben er-
ken başladım, erken bitirece-
ğim"diye ilan ettiği erken ve-
dası, bir düeoîloda gerçekleş-
miş...
Bugün, bu düeollonun yapıl-
dığı yer, özellikle kente yolu dü-
şen yabanalann uğrak yeri.
Bize bu alaru gezdiren çevirme-
nimiz Vasilyev Dimitri düeollo-
yu şöyle anlattı:
-Burası çok kanşık bir yer-
miş. Çar, nasılsa ölür diye Ler-
montov'u buraya sürgüne gön-
dermiş. Birçok komplolar dü-
zenlenmiş. En sonunda bir bin-
başıyı düelloya çağırmjş. Ku-
rallara göre aüşlar 25 metreden
yapılırnuş. Lermontov düello-
dan önce, havaya ateş edeceğini
söylemiş. Buna rağmen garanti
olsun diye atış mesafesini 15
metreye indirmişler. Lermon-
tov havaya ateş etmiş...
Lermontov, geride kısaak ve
isyancı bir yaşam bırakmış. Bu-
gün, mezan üstünde rengarenk
çiçekler var. Bir taş üzerine de
bu kısacak ömrün hikayesi ka-
zınmış...
Maden sulan ile ünlü, ekim
PİTİGORSK
TÜREY
KÖSE
devrimine dek zenginlerin yaz-
hklannın bulunduğu Pitigorsk
kenti, devrimden sonra sana-
toryumlarla, hastanelerle do-
natılmış bir tatil kenti. Tepe-
den, kayalann üzerinden Le-
nin kente bakıyor. Ekim devri-
minden sonra yapılan Dağlık
Kafkasya Halkian Kadınlan
Kongresi anısına kayalann
üzerine yapılan Lenin resmi, 2.
Dünya Savaşı sırasında Al-
manlar tarafından üstü boya-
narak kapaülmış. Ancak sonra
boyalar akmış. Lenin'in yüzü
yeniden ortaya çıkmış...
Pitigorsk'ta henüz Lenin
heykelleri kaldınlmamış, bazı
binalann üzerinde ışıkh Lenin
panolan bile var. Moskova Bü-
yükelçimiz Ayhan Kamel bunu,
"BDT, büyük bir ülke. Her yeri
Moskova gibi görmemek gerek.
Moskova'da Lenin mozolesini
bile kaldırmak istiyoriar. Başka
yerlerde beykeUer duruyor" diye
açıklıyor...
Lermontov, 1838 yılında
yazdığı bir şiirde kuşağına,
"Kaygıyla bakıyonım bizim ku-
şağa/ Geleceği ya boş ya da ka-
ranlık görünüvor/ Böyleyken bi-
lincin ve kuşkunun yükü altında/
Eylemsizlik içinde kocuyor"
diye sıtem ediyordu. Yüzyılın
ikinci yanşında, isyancı ve ey-
lemci kuşaklar geldi. Sonra, bir
devrim yaptılar. Ya şimdi? Bir
kaos var. Lenin, ülkesinin tari-
hinden silinmeye çalışıuyor.
Heykelleri birer birer kaldınh-
yor. Pitigorsk gibi henüz hey-
İcellerinin kaldınlmadığı yerler-
de ise, bu heykeller daha çok tu-
ristlerin ilgisini çekiyor. Turist-
ler kazınan bir tarihten yannla-
ra, "Lenin heykeli önünde çekil-
miş bir fotoğraf" taşıyabilmek
için heyketin önünde poz veri-
yorlar... Pitigorsk'ta iki isyancı
ruh gördüm. Hüzünlü ve yor-
gundular...
Her derdin
birimajı var
HAKAN
AKSAY
teillİZ bİr haVa SOİUmak İCin Almaııya'nın Frankfurt kentinde BUND
adlı çevrecı örgutün elemanlan, gıderek
incelen ozon tabakasını kurtarmak için Uginç bir protesto eylemi düzenlediler. Frankfurt'un merkezinde en işlek
caddelerden birinde yerlere yatarak trafiği engelleyen cevreciler, ozon tabakasınm incelmesinde büyük pay sahibi olan
otomobtl egzozlanna fütre takümasını ve otomobil sayısma suur getirilmesini istcdiler. (Fotoğraf: REUTER)
Hop dıırur, lıop kalkar kırmızı hoppalar
Hoppa, bizim anladığımızanlam-
da hoppa değil. Türkçe hoppa: Ya-
şına uymayan hafiflik yapan, deliş-
men.
Ingjlizce hoppa: Dolmuş ya da
minibüs. "Lygun bir yerde ineynn,"
demenin İngilizcesi. Yeni yeni türedi
hoppalar. Otobüs idaresinin özelleş-
tirilmesiyle birlikte.
İngilizcede "bop" atlamak, bir şe-
ye sıçrayıp binmek anlamına. Hop-
pa, buradan uydurulmuş bir söz-
cük. Londra Otobüs Idaresi'nin
şemsiyesi altmdaki özel fırmalar,
belü bazı hatlarda, irice minibüsle-
riyle, daha doğrusu midibüsleriyle
taşımaalık yapıyor. Işin bize benze-
yen yanı, bu Hoppa'lann, ille du-
raklarda durup yolcu indirip bindir-
me zorunluğu olmaması. Hat üze-
rinde biri el kaldırdı mı duruyor, in-
mek isterse indiriyor. Yani bizim
dolmuş-minibüsten farksız. En
önemli tek fark, şoförlerin hepsinin
kravatü hatta ceketli olması. Lond-
ra Otobüs İdaresi biletlerinin bun-
larda da geçmesi. Hoppayı işleten,
bizdeki gjbi tek tek dolmuşcular da-
ğil, şirketler.
Bir zamanlar enerji sıkınüsı yü-
zünden, herkesin, arabasına aynı
yöne giden birkaç kişiyi de yolcu
olarak alması önerilmişti. Bunun
önerisi bile insanlara tuhaf geldi. Bir
LONDRA
EDİP
EMİL
ÖYMEN
yabancı benim arabama binecek
ha? Herkes nasıl gidiyorsa o da git-
sin!
tngilizin bu benmerkezci tutumu.
1970'lerdeki enerji bunalımı döne-
minde bile kınlamadı. Aradan yirmi
yıl geçti. Şimdi on haftadır tren grevi
var. Arabasını metronun otoparkı-
na bırakıp metroda balık istifi işe
gitmeye ahşkın olanlar. mecburen
arabalanyla gidiyorlar. Müthiş bir
trafık sıkışıklığı. Gıdım gıdım ilerle-
yen trafikte çoğu arabada yine birer
kelle...
Yani, tngilizin, kendisi için kutsal
saydığı, çevresindeki 1 metre yan
çapmdaki daireye başkasmı sok-
ması eskiden de mümkün değildi,
hala değil.
Bu nedenle de özel otomobile yol-
cu alma numarası sökmedi. Ama
dolmuş sistemi, adeta arka kapıdan
topluma sunuldu. Ve tuttu. Çünkü
o kutsal bir metre yan çaplık daireyi
kırma işini kamu yüklendi. Dolmuş,
bir kamu hizmeti olarak tanıtıldı.
Kamu, belli bir hat üzerinde, müşte-
riyi hizmeti kullanmak istediği yer-
de alıp istediği yerde indirerek taşı-
yacaktı. Bu durumda İngilizin mah-
remiyeti yine kendisine kalıyordu. O
kutsal 1 metre yan çaplı alana bir
yabancıyı kendi nzasıyla sokmak
zorunda değildi.
Ama bir kamu taşıt aracında ge-
rekirse ense enseye de gidebilirdi. Ve
öyle de oluyor. ikinci derecede hat-
larda evlerin arasından geçerek
dura kalka giden kırmızı hoppalar,
bizim emektar dolmuşlann ileri tek-
nolojik akrabalan.
İşleriniz kötü gidiyor. Şansımz da yar-
dım etmiyor. Doluya koyuyorsunuz
almıyor, boşa koyuyorsunuz dolmuyor.
Başkalannın kolayhkla yapüğı işlerde,
sizin basiretiniz bağlanıyor.
Kurşun döktürmekle olmaz. Başka
bir çare olmalı. Ama ne?
Ve buluyorsunuz çareyi. Daha doğru-
su, uyanık bir "uzman"a hak veriyorsu-
nuz. Zaten sizin de canınıza yetmişti.
İmaja bak, hizaya gel!
Ne yapmah?
Yenilenin! İmajınızı değiştirin! Cilala-
nın! Kabuk değiştirin! Silkinin! Kendini-
zi keşfedin! Çağa ayak uydurun! Yeni-
den doğun!
- Yahu, bu yaştan sonra!.. Ele güne
karşı rezil olmaz mıyım?..
Hamama giren terler! Cesur olacak-
sın! Deneyeceksin! Unutma: Bu işin en
büyük zorluğu sensin, evet, sensin. Ken-
dini aşabildin mi, amaca ulaştın sayıhr...
Utanmayacaksın. sıkılmayacaksın.
Bunun için de şu öğüt kulağına küpe ol-
sun: En büyük sensin! Çevrendeki hiç
kimse senin eline su bile dökemez! Ko-
>aındur onlar. koyun! Koyunlardan kor-
kulur mu hiç? Hele senin gibi bir kurt!..
Tamamdır. Sorun çözüldü sayılır. Ge-
riye. size uygun bir imaj yaratmak kalır.
"L'zman"lar zevkle yaparlar bu işi.
Nereden başlayahm? Saçınızı şöyle
kessek ve böyle tarasak... Harika! Biraz
zayıflamanız şart tabii. Aynca üzeriniz-
deki giysilerle anüka dükkanında rahat-
lıkla kamufle olabilirsiniz. Ne bu hali-
niz? Çağdaş giyınin biraz! Hatta çağı da
aşın: "çagotesi" olun.
Ve geldik son aşamaya: Yürüyüşünüz,
duruşunuz, bakışınız, gülüşünüz değiş-
meli!
- Yahu ne kalıyor ki benden geriye?
İtıraz istemez! Nerede kalmıştık? Evet,
tipinizle. hal ve gidişinizi bir parça dü-
zelttik. Şimdi de konuşmanızı düzelte-
lim.
- Ne varmış konuşmamda?
Alın şu listeleri! Bu sözler yasak! Öte-
kileri, tam tersine, sık sık kullanacaksı-
nız! Bir de her fırsatta şu espriyi yineleye-
ceksiniz!
Artık gerisi size kalmış. "İmaj yapıcı-
lar" yaptılar yapacaklannı. İçinizdeki
yeni insanı keşfettiler. Haydi rastgele!
Ben kimle mi konuşuyorum. Sizle.
Yani herkesle. İki yıl önce saçlannı geri-
ye doğru taramaya ve üç ay önce "baba-
ca" konuşmaya başlayan Rusya Baş-
kanı'yla. En güzel "takma gülüş"ün sahi-
bi, "ya bitecek ya bitecek"cı Türkiye
Başbakanı'via. Buradaki ve oradaki
"imaj kahramanı" şarkıalarla. İşyerin-
deki veya okulundaki kızı bir türlü tavla-
yamayan deükanlılarla...
Kimseyi de kınadığım yok. Değişme-
ye, çağa uymaya çalışmak keyifli bir uğ-
raştır. YaJruz tek bir konuya takılıyor
aklım: İmaj-mimaj iyi de, her şeyden ön-
ce başkanlarda ve başbakanlarda devlet
yönetme becerisi. şarkıada ses, delikan-
lıda da delikanlılık olması gerekmez mi?
Yoksa "Tanrun beni baştan yarat" di-
yerek nereye vanlabilir?
Eskimiş hablan paspas yaparlarmış.
Paspasın yarannı inkar etmiyorum.
Ama en iyisi yeni bir halı değil mi?
Tucholsky Odülü
doğru adrese gitti
Tesrime Nesrin İsveç'e geldi
ve PEN KJübün "Tucholsky
Ödülö"nü aldı. Birçoklanrun
aklına, pek adı duyulrnamış bir
ödülün. adı şu anda son derece
gündem olan bir yazarla gün
ışığına çıkanlmak istendiği gel-
di.
Aynı şey 1992'nin ödülünün
Salman Rüsdü'ye verildiği za-
man da akla gelmiş olabilir.
Oysa şeriatın kara gölgesine si-
nerek boyunegmek yerine baş-
kaldırarak karşı çıkan bu iki
yazara veriJebilecek en uygun
ödül buödüldü...
Kurt Tucholsky (1890-1935)
bir Alman yazar. Nazizmin
yükselişini daha 1920'li yıllarda
görmüş, iğneleyici ve mizah yö-
nü ağır basan yazılarla başta
Hitler olmak üzre nazileri yer-
den yere vurmuş.
1929'da İsveç'e bir gezi için
geldikten sonra naziler geri
dönmesini önlemişler. İşi ga-
rantiye almak için onu 1933'de
vatandaşlıktan atmışlar. Tuc-
holsky, sürgünde yeşeren birçi-
çek olamamış.
İsveç vatandaşlığı başvu-
rusunu, nazizmin soluğunu en-
sesinde hisseden ve daha sonra
Hitler'in güçlerine çeşitli ödün-
ler verecek olan İsveç hükümeti
geri çevirmiş. 21 Arahk 1935'de
kendi eliyle canına kıymış...
İsveç PEN Klüb'ü bu yazan
50 yıl sonra ödülle anmaya ka-
rar vermiş. 1985'den itibaren
her yıl sürgündeki bir yazara
hem para ödülü veriliyor hem
de bu ülkede, özgürce çabşma
olanağı sağlanıyor.
Teslime Nesrin de bu olanak-
tan yararlanacak ve ona şu sıra-
lar, Bengal klayyeli bir daktilo
özel olarak getirilecek -İsveç'te
olmadığı için- PEN'in başkanı
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Gabi Gleicmann örgütünü,
"Yazm dünyasının Uluslararasi
Af Örgütü" olarak tanımüyor.
"Nerede bir ses kesilmek, bir ka-
lem kmlmak isteniyorsa, 110
kardeş örgütümüzden birisi ola-
rak sesini çıkarıyor" diyor.
Almanya'da Kurt Tucholsky
konusunda işlenen tarihsel yan-
lış artık düzeltilecek. Nesrin'in
olağanüstü ilgi gören basm top-
lanüsında, konuştuğum Alman
meslektaşım Claudia Spiewak
anlatü.
Tucholsky'nin ölümünün 60.
yıldönümü olan 21 Arahk
1995"den itibaren onun adını
taşıyan bir ödül, Almanya'daki
"Tucholsky Dostlan" adlı der-
nek tarafından ilk kez verilecek.
15.000 mark tutanndaki ödüle,
yalnızca güncel politika konu-
sunda yazan yazarlar aday ola-
rak gösterilebilecek.
Claudia, "Nazizm felaketini,
yazı makinesiyle önlemek istedi,
ama başaramadı" diyor. Ne var
ki geç de olsa, onun izinden yü-
rüyenlervar.
Teslime Nesrin, kömür ka-
rası gözlerini hiç kıpırmadan
tam 37 fotoğrafçının flaşlanna,
12 TV ekibinin spot ışıklanna
hedef olurken bunun bilincin-
deydi.
Karanlık güçler ise, Dakka'-
dan Sıvas'a dek uzanan kara
çemberin bir gün kınlacağını
bilmenin telaşı içindeydiler.
HATAY SULH HUKUK MAHKEMESİ
SATIŞ MEMURLUĞU
EsasNo: 1994/15 Satış
Davaa Fadıl İnan vekiH Av. Sevim Kılıçlar ile davalı HallufŞu-
veyke kıa Sariye arasındaki izalei şüyu (saüş) davası nedeniyle;
Davab Halluf Şuveyke kızı Sariye'nin adresi meçhul olup, tespit
edilemediğinden kıymet takdir raporunun gazeteyle tebliğine karar
verilmiş olması nedeniyle Antakya 4. mınükada kain 507 parsel üze-
rinde bulunan 135.00 m2
mesahalı taşınmaz avlulu 2 katlı L şeklınde
kargir bir yapıdan ibaret ve avlu ortadan bir duvarla bölünmüş ev iki
aile tarafından kullanılmakta, zemin katta 1 oda, basit mutfak, ban-
yo olup, üst kat kullaıulmamakta. harabe şeklindedir. Yer kaplama-
lan beton, doğramalar, ahşap, eski yıprannuş vaziyettedir. Su ve
elektrik tesisatı mevcuttur. Evin toplam oturum alanı 115.00 mr
dir.
Taşınmazın 75.000.000.-TL. edebileceği bildirilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28.29,30,3 i. maddeleri uyannca
ilanına, kıymet takdir raporunun ilan tarihinden itibaren 8 gün sonra
tebliğ ediliniş sayüacağı hususunun ilanen tebliğine karar verildi.
Baan: 50393
İLAN
PERTEK KADASTRO
MAHKEMESt'NDEN
EsasNo: 1974'779
Davaa Yadigar Geçgel tarafından mahkememizde davalı aley-
hine açılmış bulunan kadastro tespitine itiraz davasının yapılan açık
duruşması sonunda;
Davalı Hatice Çolağ mirasçılan Hıdır, Karaman, Fatma, Zeycan
Kazun, Mustafa, Hakkı, Hüseyin ve Hüsniye Çolağ'lar tüm arama-
lara rağmen adresleri tespit edilemediğinden kendSerine mahkeme
karan tebliğ ediJememiş, adı geçen şahıslar adına ilanen tebligat ya-
pılmasına karar verilmiş obnakla, davanın açılmamış sayümasına,
Pertek Yeniköy Akbayır mevkiinde bulunan 1695 no.lu parselin Ali
Gültekin adına tapuya tescil ile dair verilen 26.3.1992 tarih ve
1974/779 esas, 1992/18 karar sayüı karartn adresi tespit edilemeyen
Hatice Çolağ mıraçılan Hıdır, Karaman, Fatma, Zeycan, Kazım,
Mustafa, Hakkı, Hûseyin ve Hûsniye Çolağ'lar adına tebligat yerine
kaim olmak üzere i)an tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş
sayüacağı hususu ilanen tebliğ olunur.
Basm: 50397
tLAN
T.C.
UZUNKÖPRÜ SİJLH HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1994/361
Davacı Sayim Tezcan vs. vekili Av. Nebi Doğan tarafından da-
vaülar Sabriye Esen vs. aleyhine açılan paylaşürma davasında:
Davalılardan Gemici Köyü'nden olup haîen bu adresine yapılan
tebligaün bila tebliğ iade edildiği, yapılan zabıta tahkikaü sonucu ad-
resinin tespit edikmediği anlasılan davab Dilaver oğlu Rıdvan Ars-
lan'a ilanen tebbgat yapıbnasına karar verilmiştir.
Uzunköprü ilçesi Gemici Köy hudutlan dahilinde parsel 111,505,
566, 325, 643, 1753, 1559, Uzunköprü Muradiye Mah. 347 ada 13
parsel, 93 pafta 347 ada 6 no'lu parseilerin ortaklığının gideribnesi
için açılan davanın 21.9.1994 tarihli duruşmasında davablardao Rıd-
van Arslan'ın hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettir-
mesi, gebnediği takdirde veya bir vekille kendisini temsil ettirmedi-
ğinde HUMK'nin 509. mad. gereğince yargılamaya yokluğunda
devam editeceği ve karar verileceği ilanen tebliğ olunur.
Basın: 50460
İLAN
T.C.
NAZİLLİ SULH CEZA MAHKEMESİ
EsasNo: 1993/988
KararNo: 1994/399
Hakim: Tahsin Özek 28882
Katip: Saadet Sayıldı
Sanık: Tahsin Altay-Veb ve Ayşe'den olma 1962 doğumlu, Ça-
mardı, Çardaak Köyü'nde nüfusuna kayıtb. Dumlupınar Mh. 56.
Sok. No: 3 Nazilb'de oturur. Seyyar satıcıbk yapar.
Suç: Gıda Mad. tûzüğüne muhalefet
SuçTrh.: 17.8.1993
Karar Trh.: 11.4.1994
Nazilb C. Başsavabğı'mn iddianamesiyle mahkememizde tevdii
olan davasımn yapılan duruşması sırasında;
G.D.: Sanığın gıda maddeleri tûzüğüne muhalefetten sağbğa az ya
daçok bozulmus dondurma üretip satmak suretiyle müspet suçu işle-
diği mevcut delillerle anlaşıldığından TCK'nin 396. 3506. SK. 647
SK. 4'e 508.000.- Kra ağır para cezası, 3 ay meslek sanat ve ticaretinin
taubne. iş yennin 7 gün süre ile kapatılmasına karar veribnişür.
Basm: 33626
Katkaslannrenkli
halkı:Çeçenler
İLAN
KARAPINAR ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas: 1994/10
Davacı Fadimana Erduran vekib tarafından davalı Mehmet Er-
duran hakkında mahkememize açdmış bulunan boşanma davasının
yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karar uyannca;
Karar gereğince davabya yasal yollardan dava dilekçesi adresi tes-
pit edilemediğinden verilen karar uyannca davalıya dava dilekçesinin
ilanen tebbğine karar veribniş obnakla, adı geceni davabnın duruşma
günü olan 16.9.1994 günü saat 11.10'da mahkememizde hazır bulun-
ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruş-
malara yokluğunda devam edilerek karann da yokluğunda verilebi-
leceği dava dilekçesi yerine gecerli obnak üzere davab Mehmet
Erduran'a ilanen tebliğ olunur.
Basın: 50453
İLAN
T.C.
ERZURUM 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1992 578
Karar No: 1994,68
Davacısı ArifSebahattin Gül tarafından davab Serpil Gül aleyhine
açılan boşanma davasında verilen karar gereğince:
Davab Serpil Gûl'e dava dilekçesi Uişik davetiyenin gazete yolu ile
tebligat yapümış olduğundan gazete yolu ile ilanen tebbğine karar
verildiğinden,
Erzurum Merkez Y. Mumcu Mahalksi cilt 65/3, sayfa 88, kütük
217de nüfusa kayıtb Sabm ve Emine'den obna 1960 doğumlu Arif
Sebahattin Gül ile, Servet ve Bahire'den obna 1%7 doğumlu Serpil
Gül'ün boşanmalanna karar venlmiş olup.
Davab Serpil Gül'ün işbu ilanın yaym tarihinden itibaren kanuni
süre içinde temyiz talebinde bulunması aksi takdirdedavanın kesinle-
şeceği hususu 8.2.1994 tarüıli karann tebbğ yenne kaim obnak üzere
ilanen tebliğ olunur. 3.8.1994
Basın: 50465
Çeçenler. Çerkez halklan
arasında ulusal ve kişisel dina-
mizmi en yüksel olanlandır.
Çeçen, İnguş ve Tuş olarak üç
kola aynlan bu Kuzey Kafkas-
ya halkı 17. yüzyılda Müslü-
manlığı kabul etmiştir. Kafkas-
Rus savaşının sona erdiği 1864
yıbndan sonra yaklaşık beş bin
aile Osmanlı topraklanna göç-
müştür. Bu aileler Maraş,
Sıvaş, Kars. Mardin (Kızıltepe)
ile Ürdün ve Suriye'ye yerleş-
mişlerdir. Osmanh devletinin
Çeçenleri doğu sınınna yerleş-
tinnesine Ruslar karşı
çıkmıştır. çünkü bu halkın Rus-
lara karşı bir türlü dinmeyen
kin ve nefretleri bilinmektedir.
Şu anda ülkemizde bin kadar
Çeçen olduğu tahmin edihnek-
tedir. Yoğun olarak Kayseri ile
Maraş'ın Göksun ilcesine yer-
leşmişlerdir. Göçten sonra Kaf-
kasya'da kalan Çeçenler, diğer
Kafkasya halklan gibi 1918
yılında kurulan Kuzey Dağbk
Kafkasya Cumhuriyeti'ne
katılmışlardır. Ancak bu pob-
tik yapı uzun ömürlü olmayı-
nca Çeçen-İnguş Özerk Sovyet
Cumhuriyeti kuruhnuştur.
İkinci Dünya Savaşı'nda
bağımsız bir devlet olmak ama-
ayla Aİmanlarla işbirliği yap-
üklan gerekçesiyle savaştan he-
men sonra topluca Sibirya'ya
sürülen Çeçenler, anayurtlan-
na ancak 1956 yılında dönebil-
;Tîişkrdir. Daha çok dağlık böl-
gelerde yaşayan Çeçenler ge-
çimlerini avcıbk ve hayvancı-
bkla sağlarlar. Çeçenistan'da
keçe, halı ve kilim dokuması gi-
bi el sanatlan da oldukça geliş-
miştir.
Bugünkü Çeçenistan'ın dev-
let başkanı, renkli kişiliğiyle
dünya kamuoyunda özel bir ye-
re sahip. Ülkesinde çabşan
Ruslann maaşlannı ödemeye-
GROZNİ
ORHAN
KURAL
rek hepsini sırur dışı etti. Ancak
bu Kuzey Kafkas cumhuriyeti-
nin genel görüntüsü pek de par-
lak değil. Başkent Groznı'de,
generale yakın zümrenin sahip
olduğu son model otomobille-
rin çevresinde çok sayıda da
yoksul ve dilenci dikkati çeki-
yor. Çelişkiler ve tezatlar... Çu-
kurlarla dolu toz içindeki yol-
lar, tam donanımlı savaş kı-
yafetleri ile siyahlar içinde gu-
rurla gezen sadık askerler ve
Devlet Başkanı General Duda-
yev: Eski Sovyetler BirKği'nin
ünlü Kızılordusu'nda hava
kuvvetlerinden generallik rüt-
besine ulaşabüen tek Çeçen...
Ruslar bu zengin ve ufak pet-
rol ülkesini tam bir ambargo
alüna almışlar ve serbest bırak-
maya hiç niyetli değiller. Groz-
ni'ye ulaşana dek bariyerlerde
tam beş kez ciddi aramalardan
gecirildik. Özellikle silah an-
yorlar. Bir süredir devam eden
Inguş-Osatya çatışması bu böl-
geyi daha da huzursuz hale ge-
tirmiş.
Grozni İstanbul'un Fatih'ini
anımsaüyor. Rusya'yı "imansB
topium" olarak tanımlayan ge-
neral, bence ülkesindeki genel
huzursuzluğu İslam dininin ar-
kasına saklanarak örtmeye
çahşıyor. Devlet Başkanlığı Sa-
rayı'nın kapısında bekleyen bir
eski Rus tankı General Duda-
yev'i acaba ne kadar koruyabi-
lecek! Önümüzdeki günlerde
gelişmeleri izleyeceğiz.