25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21AĞUST0S1994 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Berlin'de şıkıdım şıkıdım TürkiyeHani şu Alman sağcılannın dillerinden düşürmedikleri "Türklerin istilasına uğ- radık" cümlesi var ya... Yok, Türkler Viya- na kuşatmasında beceremedikİerini bugün Avnıpa'yı "arka kapıdan" ele geçirerek hallediyormuş filan. Laf aramızda, bana sorarsanız adamlar hiç de haksız sayılmaz. Hesaplara göre 2030 yılında Almanya'daki Alman nüfusun üçte birini 65 yaşın üzerin- deki yaşhlar oluşturacakmış. Eh, bizimki- lerin hababam debabam çocuk yapüğı dü- şünülürse... Bugünün "gurbetçi"lennin yann bu top- luma yüzde yüz kanşmış "Almanlaşmış" olacağı sanıhyorsa da yanhş. Sakın şimdi Amerika'ya gidenJerin oraya nasıl alıştığı- ndan falan dem vurmayın. Yüz yıl önce Amerika'ya giden göçmenlerin kendi va- tanlanyla bağlan kopmuş. Ancak pahalı ve zahmetli gemi yolcuJuklanyla katedilen mesafeler, onlan çok uzun yıllar "memleke- te" gidememeye itmiş. Haberleşme ancak posta yoluyla, hani varsa o yollarda soyu- lan külüstürlerle sağlanmaktaymış; kaldı ki Amerika bir göç ülkesi ve herkes oraya dışardan, başka yerlerden gelmiş. Ve kal- maya gelmiş. Oysa Almanya ne kadar farklı! Bir kere, buradaki TürkJer yılda en az bir, hatta bir- çoğu birkaç kere uçağa atlayıp soluğu Tür- kiye'de alıyor. Telefon Erzurum'un köyü- nü Münih'in kazası haline getirmiş. Al- manya'daki bir Türk, sabahleyin köşedeki gazete bayüne gittiğinde Hürriyet'ten Cumhuriyet'e, Hafta Sonu'ndan Türkiye'- ye kadar hangi günlük gazeteyi ararsa bu- luyor. Ama en önemli faktör mutlaka televiz- yon. Türkler rüzgar hızıyla çanak anten edinme yanşında. Şimdiden birçok hane, düğmeye bastığında interStar'dan TGRT'ye kadar alü ayn özel kanal ekrana DtLEK ZAPTÇIOĞLU çekebiliyor. Çanak anteni olmayanlar da kablolu yayındaki TRT-INT"ı seyrediyor. Buna Berlin'de olduğu gibi yerel Türk TV kanaiian eklenince, Alman yayınlannın papucu dama atılıyor. Nitekim hangi Türkle, özellikle gençlerle konuşsanız, "Biz Tûrk kanallanndan başkasmı seyretmiyo- ruz" diyorlar. Araba lamircisinden gelinlik dükkanına, kuyumcudan manava; televizyoncusun- dan bilgisayarcasına; şoför okulundan ka- sabına kadar Almanya'nın her kenti ve ka- sabasında mükemmel bir Türkiye altyapısı var. Diyebilirsiniz ki "Yaşlılar ve orta yaşlılar Almanya'da Türkiye yaşıyor olabilir; ama gençler orada yctiştikleri için Almanca'yı, Almanya'vı tercih edecektir." Hayır.Yine yanıldınız. Onlar, anne ba- balanndan bazen çok daha, "railitan Tür- kiyeli." Berlin'de, Talat Paşa'nın öldürül- düğü Hardenberg Caddesi'nde yeni birdis- kotek açıldı. İsmi: Hadi Gari. Cuma. cu- martesi ve pazar geceleri burası yaşlan 16 ila 25 arasında değişen gençlerin akınına uğruyor. Üzüm salkımı gibi sokağa taşıp içeri gir- mek için adeta birbirini ezen bu gençlerin tek istediği, Tarkan ve Çelik nameleri eşli- ğinde danseünek. "Oynama Şıkıdım Şıkıdm" diyen süperstarlara aldırmayan kızlar, kendi aralannda Almanca konuşsa- lar bile "ille de Türkçe pop" diyorlar. Hadi 'Gari'nin sahibi Zafer Kaskan, "Artık Al- manya'daki Türk gençieri, kendi köklerine döoüyor ve örneğin Aİmanlarla da çıkma- yıp sadece kendi aralarmda eğlenmek gez- mek istiyorlar" diyor. Bu eğilimi zamanında koklayan Kas- kan, şimdi köşeyi dönerken gençler de artık "kendi" diskolannda kurt dÖKmenin keyfıni çıkartıyor. Başta "Hadi Gari" çok hoşumuza gitse de bir an durup düşündüğümüzde bu ayn- şmanın iyi mi kötü mü olduğunun tartışıla- bileceğini görüyoruz. "Biz" ve "Onlar" arasındaki aynşma, Almanya'da da pekala etnik temelde ilerliyor. Sonuçta, yüz sene sonra ne olur. şimdiden bilinmez. Büyük olasılıkla o zaman artık. Almanya'da Türk kökenli bir azınlık olacak. Bana öyle geli- yor ki "Hadi Gari" yüz sene sonra da müş- teri toplayabilir. Tarkan varken Türk kızlan Hans'ı ne yapsın? Lermontov'un sürgün ve ölüm kenti"Ah! Nasıl bozmak istiyorum onlann şenliğini/ Ye küstahça fı- rlatmak yüzJerine/ Acıya ve öf- keye bulanmış demirden bir şü- ri"... Pitigorsk; 27yaşmda, "demir- den şiir"leri çevresindeki mas- keli ve cansız kalabalıklann yüzlerine fırlatıp, bir düeoîloda -havaya ateş ederek- ölümü se- çen büyük Rus şairi Lermon- tov'un sürgün ve ölüm kenti. 23 yaşında, sonradan yazgısını paylaşacağı Puşkin'in bir düel- loda öldürülmesinden sonra yazdığı "Şairin ölümü" şiiriyle çann gazabına uğrayan Ler- montov, Pitigorsk'a sürgüne gönderilmiş. Ülkesini ^tuhaf bir aşkla"- seven şair; sürgününde Kafkas dağını, Kafkasya'yı da tutkuyla sevmiş. Lermontov'un "Ben er- ken başladım, erken bitirece- ğim"diye ilan ettiği erken ve- dası, bir düeoîloda gerçekleş- miş... Bugün, bu düeollonun yapıl- dığı yer, özellikle kente yolu dü- şen yabanalann uğrak yeri. Bize bu alaru gezdiren çevirme- nimiz Vasilyev Dimitri düeollo- yu şöyle anlattı: -Burası çok kanşık bir yer- miş. Çar, nasılsa ölür diye Ler- montov'u buraya sürgüne gön- dermiş. Birçok komplolar dü- zenlenmiş. En sonunda bir bin- başıyı düelloya çağırmjş. Ku- rallara göre aüşlar 25 metreden yapılırnuş. Lermontov düello- dan önce, havaya ateş edeceğini söylemiş. Buna rağmen garanti olsun diye atış mesafesini 15 metreye indirmişler. Lermon- tov havaya ateş etmiş... Lermontov, geride kısaak ve isyancı bir yaşam bırakmış. Bu- gün, mezan üstünde rengarenk çiçekler var. Bir taş üzerine de bu kısacak ömrün hikayesi ka- zınmış... Maden sulan ile ünlü, ekim PİTİGORSK TÜREY KÖSE devrimine dek zenginlerin yaz- hklannın bulunduğu Pitigorsk kenti, devrimden sonra sana- toryumlarla, hastanelerle do- natılmış bir tatil kenti. Tepe- den, kayalann üzerinden Le- nin kente bakıyor. Ekim devri- minden sonra yapılan Dağlık Kafkasya Halkian Kadınlan Kongresi anısına kayalann üzerine yapılan Lenin resmi, 2. Dünya Savaşı sırasında Al- manlar tarafından üstü boya- narak kapaülmış. Ancak sonra boyalar akmış. Lenin'in yüzü yeniden ortaya çıkmış... Pitigorsk'ta henüz Lenin heykelleri kaldınlmamış, bazı binalann üzerinde ışıkh Lenin panolan bile var. Moskova Bü- yükelçimiz Ayhan Kamel bunu, "BDT, büyük bir ülke. Her yeri Moskova gibi görmemek gerek. Moskova'da Lenin mozolesini bile kaldırmak istiyoriar. Başka yerlerde beykeUer duruyor" diye açıklıyor... Lermontov, 1838 yılında yazdığı bir şiirde kuşağına, "Kaygıyla bakıyonım bizim ku- şağa/ Geleceği ya boş ya da ka- ranlık görünüvor/ Böyleyken bi- lincin ve kuşkunun yükü altında/ Eylemsizlik içinde kocuyor" diye sıtem ediyordu. Yüzyılın ikinci yanşında, isyancı ve ey- lemci kuşaklar geldi. Sonra, bir devrim yaptılar. Ya şimdi? Bir kaos var. Lenin, ülkesinin tari- hinden silinmeye çalışıuyor. Heykelleri birer birer kaldınh- yor. Pitigorsk gibi henüz hey- İcellerinin kaldınlmadığı yerler- de ise, bu heykeller daha çok tu- ristlerin ilgisini çekiyor. Turist- ler kazınan bir tarihten yannla- ra, "Lenin heykeli önünde çekil- miş bir fotoğraf" taşıyabilmek için heyketin önünde poz veri- yorlar... Pitigorsk'ta iki isyancı ruh gördüm. Hüzünlü ve yor- gundular... Her derdin birimajı var HAKAN AKSAY teillİZ bİr haVa SOİUmak İCin Almaııya'nın Frankfurt kentinde BUND adlı çevrecı örgutün elemanlan, gıderek incelen ozon tabakasını kurtarmak için Uginç bir protesto eylemi düzenlediler. Frankfurt'un merkezinde en işlek caddelerden birinde yerlere yatarak trafiği engelleyen cevreciler, ozon tabakasınm incelmesinde büyük pay sahibi olan otomobtl egzozlanna fütre takümasını ve otomobil sayısma suur getirilmesini istcdiler. (Fotoğraf: REUTER) Hop dıırur, lıop kalkar kırmızı hoppalar Hoppa, bizim anladığımızanlam- da hoppa değil. Türkçe hoppa: Ya- şına uymayan hafiflik yapan, deliş- men. Ingjlizce hoppa: Dolmuş ya da minibüs. "Lygun bir yerde ineynn," demenin İngilizcesi. Yeni yeni türedi hoppalar. Otobüs idaresinin özelleş- tirilmesiyle birlikte. İngilizcede "bop" atlamak, bir şe- ye sıçrayıp binmek anlamına. Hop- pa, buradan uydurulmuş bir söz- cük. Londra Otobüs Idaresi'nin şemsiyesi altmdaki özel fırmalar, belü bazı hatlarda, irice minibüsle- riyle, daha doğrusu midibüsleriyle taşımaalık yapıyor. Işin bize benze- yen yanı, bu Hoppa'lann, ille du- raklarda durup yolcu indirip bindir- me zorunluğu olmaması. Hat üze- rinde biri el kaldırdı mı duruyor, in- mek isterse indiriyor. Yani bizim dolmuş-minibüsten farksız. En önemli tek fark, şoförlerin hepsinin kravatü hatta ceketli olması. Lond- ra Otobüs İdaresi biletlerinin bun- larda da geçmesi. Hoppayı işleten, bizdeki gjbi tek tek dolmuşcular da- ğil, şirketler. Bir zamanlar enerji sıkınüsı yü- zünden, herkesin, arabasına aynı yöne giden birkaç kişiyi de yolcu olarak alması önerilmişti. Bunun önerisi bile insanlara tuhaf geldi. Bir LONDRA EDİP EMİL ÖYMEN yabancı benim arabama binecek ha? Herkes nasıl gidiyorsa o da git- sin! tngilizin bu benmerkezci tutumu. 1970'lerdeki enerji bunalımı döne- minde bile kınlamadı. Aradan yirmi yıl geçti. Şimdi on haftadır tren grevi var. Arabasını metronun otoparkı- na bırakıp metroda balık istifi işe gitmeye ahşkın olanlar. mecburen arabalanyla gidiyorlar. Müthiş bir trafık sıkışıklığı. Gıdım gıdım ilerle- yen trafikte çoğu arabada yine birer kelle... Yani, tngilizin, kendisi için kutsal saydığı, çevresindeki 1 metre yan çapmdaki daireye başkasmı sok- ması eskiden de mümkün değildi, hala değil. Bu nedenle de özel otomobile yol- cu alma numarası sökmedi. Ama dolmuş sistemi, adeta arka kapıdan topluma sunuldu. Ve tuttu. Çünkü o kutsal bir metre yan çaplık daireyi kırma işini kamu yüklendi. Dolmuş, bir kamu hizmeti olarak tanıtıldı. Kamu, belli bir hat üzerinde, müşte- riyi hizmeti kullanmak istediği yer- de alıp istediği yerde indirerek taşı- yacaktı. Bu durumda İngilizin mah- remiyeti yine kendisine kalıyordu. O kutsal 1 metre yan çaplı alana bir yabancıyı kendi nzasıyla sokmak zorunda değildi. Ama bir kamu taşıt aracında ge- rekirse ense enseye de gidebilirdi. Ve öyle de oluyor. ikinci derecede hat- larda evlerin arasından geçerek dura kalka giden kırmızı hoppalar, bizim emektar dolmuşlann ileri tek- nolojik akrabalan. İşleriniz kötü gidiyor. Şansımz da yar- dım etmiyor. Doluya koyuyorsunuz almıyor, boşa koyuyorsunuz dolmuyor. Başkalannın kolayhkla yapüğı işlerde, sizin basiretiniz bağlanıyor. Kurşun döktürmekle olmaz. Başka bir çare olmalı. Ama ne? Ve buluyorsunuz çareyi. Daha doğru- su, uyanık bir "uzman"a hak veriyorsu- nuz. Zaten sizin de canınıza yetmişti. İmaja bak, hizaya gel! Ne yapmah? Yenilenin! İmajınızı değiştirin! Cilala- nın! Kabuk değiştirin! Silkinin! Kendini- zi keşfedin! Çağa ayak uydurun! Yeni- den doğun! - Yahu, bu yaştan sonra!.. Ele güne karşı rezil olmaz mıyım?.. Hamama giren terler! Cesur olacak- sın! Deneyeceksin! Unutma: Bu işin en büyük zorluğu sensin, evet, sensin. Ken- dini aşabildin mi, amaca ulaştın sayıhr... Utanmayacaksın. sıkılmayacaksın. Bunun için de şu öğüt kulağına küpe ol- sun: En büyük sensin! Çevrendeki hiç kimse senin eline su bile dökemez! Ko- >aındur onlar. koyun! Koyunlardan kor- kulur mu hiç? Hele senin gibi bir kurt!.. Tamamdır. Sorun çözüldü sayılır. Ge- riye. size uygun bir imaj yaratmak kalır. "L'zman"lar zevkle yaparlar bu işi. Nereden başlayahm? Saçınızı şöyle kessek ve böyle tarasak... Harika! Biraz zayıflamanız şart tabii. Aynca üzeriniz- deki giysilerle anüka dükkanında rahat- lıkla kamufle olabilirsiniz. Ne bu hali- niz? Çağdaş giyınin biraz! Hatta çağı da aşın: "çagotesi" olun. Ve geldik son aşamaya: Yürüyüşünüz, duruşunuz, bakışınız, gülüşünüz değiş- meli! - Yahu ne kalıyor ki benden geriye? İtıraz istemez! Nerede kalmıştık? Evet, tipinizle. hal ve gidişinizi bir parça dü- zelttik. Şimdi de konuşmanızı düzelte- lim. - Ne varmış konuşmamda? Alın şu listeleri! Bu sözler yasak! Öte- kileri, tam tersine, sık sık kullanacaksı- nız! Bir de her fırsatta şu espriyi yineleye- ceksiniz! Artık gerisi size kalmış. "İmaj yapıcı- lar" yaptılar yapacaklannı. İçinizdeki yeni insanı keşfettiler. Haydi rastgele! Ben kimle mi konuşuyorum. Sizle. Yani herkesle. İki yıl önce saçlannı geri- ye doğru taramaya ve üç ay önce "baba- ca" konuşmaya başlayan Rusya Baş- kanı'yla. En güzel "takma gülüş"ün sahi- bi, "ya bitecek ya bitecek"cı Türkiye Başbakanı'via. Buradaki ve oradaki "imaj kahramanı" şarkıalarla. İşyerin- deki veya okulundaki kızı bir türlü tavla- yamayan deükanlılarla... Kimseyi de kınadığım yok. Değişme- ye, çağa uymaya çalışmak keyifli bir uğ- raştır. YaJruz tek bir konuya takılıyor aklım: İmaj-mimaj iyi de, her şeyden ön- ce başkanlarda ve başbakanlarda devlet yönetme becerisi. şarkıada ses, delikan- lıda da delikanlılık olması gerekmez mi? Yoksa "Tanrun beni baştan yarat" di- yerek nereye vanlabilir? Eskimiş hablan paspas yaparlarmış. Paspasın yarannı inkar etmiyorum. Ama en iyisi yeni bir halı değil mi? Tucholsky Odülü doğru adrese gitti Tesrime Nesrin İsveç'e geldi ve PEN KJübün "Tucholsky Ödülö"nü aldı. Birçoklanrun aklına, pek adı duyulrnamış bir ödülün. adı şu anda son derece gündem olan bir yazarla gün ışığına çıkanlmak istendiği gel- di. Aynı şey 1992'nin ödülünün Salman Rüsdü'ye verildiği za- man da akla gelmiş olabilir. Oysa şeriatın kara gölgesine si- nerek boyunegmek yerine baş- kaldırarak karşı çıkan bu iki yazara veriJebilecek en uygun ödül buödüldü... Kurt Tucholsky (1890-1935) bir Alman yazar. Nazizmin yükselişini daha 1920'li yıllarda görmüş, iğneleyici ve mizah yö- nü ağır basan yazılarla başta Hitler olmak üzre nazileri yer- den yere vurmuş. 1929'da İsveç'e bir gezi için geldikten sonra naziler geri dönmesini önlemişler. İşi ga- rantiye almak için onu 1933'de vatandaşlıktan atmışlar. Tuc- holsky, sürgünde yeşeren birçi- çek olamamış. İsveç vatandaşlığı başvu- rusunu, nazizmin soluğunu en- sesinde hisseden ve daha sonra Hitler'in güçlerine çeşitli ödün- ler verecek olan İsveç hükümeti geri çevirmiş. 21 Arahk 1935'de kendi eliyle canına kıymış... İsveç PEN Klüb'ü bu yazan 50 yıl sonra ödülle anmaya ka- rar vermiş. 1985'den itibaren her yıl sürgündeki bir yazara hem para ödülü veriliyor hem de bu ülkede, özgürce çabşma olanağı sağlanıyor. Teslime Nesrin de bu olanak- tan yararlanacak ve ona şu sıra- lar, Bengal klayyeli bir daktilo özel olarak getirilecek -İsveç'te olmadığı için- PEN'in başkanı STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Gabi Gleicmann örgütünü, "Yazm dünyasının Uluslararasi Af Örgütü" olarak tanımüyor. "Nerede bir ses kesilmek, bir ka- lem kmlmak isteniyorsa, 110 kardeş örgütümüzden birisi ola- rak sesini çıkarıyor" diyor. Almanya'da Kurt Tucholsky konusunda işlenen tarihsel yan- lış artık düzeltilecek. Nesrin'in olağanüstü ilgi gören basm top- lanüsında, konuştuğum Alman meslektaşım Claudia Spiewak anlatü. Tucholsky'nin ölümünün 60. yıldönümü olan 21 Arahk 1995"den itibaren onun adını taşıyan bir ödül, Almanya'daki "Tucholsky Dostlan" adlı der- nek tarafından ilk kez verilecek. 15.000 mark tutanndaki ödüle, yalnızca güncel politika konu- sunda yazan yazarlar aday ola- rak gösterilebilecek. Claudia, "Nazizm felaketini, yazı makinesiyle önlemek istedi, ama başaramadı" diyor. Ne var ki geç de olsa, onun izinden yü- rüyenlervar. Teslime Nesrin, kömür ka- rası gözlerini hiç kıpırmadan tam 37 fotoğrafçının flaşlanna, 12 TV ekibinin spot ışıklanna hedef olurken bunun bilincin- deydi. Karanlık güçler ise, Dakka'- dan Sıvas'a dek uzanan kara çemberin bir gün kınlacağını bilmenin telaşı içindeydiler. HATAY SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU EsasNo: 1994/15 Satış Davaa Fadıl İnan vekiH Av. Sevim Kılıçlar ile davalı HallufŞu- veyke kıa Sariye arasındaki izalei şüyu (saüş) davası nedeniyle; Davab Halluf Şuveyke kızı Sariye'nin adresi meçhul olup, tespit edilemediğinden kıymet takdir raporunun gazeteyle tebliğine karar verilmiş olması nedeniyle Antakya 4. mınükada kain 507 parsel üze- rinde bulunan 135.00 m2 mesahalı taşınmaz avlulu 2 katlı L şeklınde kargir bir yapıdan ibaret ve avlu ortadan bir duvarla bölünmüş ev iki aile tarafından kullanılmakta, zemin katta 1 oda, basit mutfak, ban- yo olup, üst kat kullaıulmamakta. harabe şeklindedir. Yer kaplama- lan beton, doğramalar, ahşap, eski yıprannuş vaziyettedir. Su ve elektrik tesisatı mevcuttur. Evin toplam oturum alanı 115.00 mr dir. Taşınmazın 75.000.000.-TL. edebileceği bildirilmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28.29,30,3 i. maddeleri uyannca ilanına, kıymet takdir raporunun ilan tarihinden itibaren 8 gün sonra tebliğ ediliniş sayüacağı hususunun ilanen tebliğine karar verildi. Baan: 50393 İLAN PERTEK KADASTRO MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 1974'779 Davaa Yadigar Geçgel tarafından mahkememizde davalı aley- hine açılmış bulunan kadastro tespitine itiraz davasının yapılan açık duruşması sonunda; Davalı Hatice Çolağ mirasçılan Hıdır, Karaman, Fatma, Zeycan Kazun, Mustafa, Hakkı, Hüseyin ve Hüsniye Çolağ'lar tüm arama- lara rağmen adresleri tespit edilemediğinden kendSerine mahkeme karan tebliğ ediJememiş, adı geçen şahıslar adına ilanen tebligat ya- pılmasına karar verilmiş obnakla, davanın açılmamış sayümasına, Pertek Yeniköy Akbayır mevkiinde bulunan 1695 no.lu parselin Ali Gültekin adına tapuya tescil ile dair verilen 26.3.1992 tarih ve 1974/779 esas, 1992/18 karar sayüı karartn adresi tespit edilemeyen Hatice Çolağ mıraçılan Hıdır, Karaman, Fatma, Zeycan, Kazım, Mustafa, Hakkı, Hûseyin ve Hûsniye Çolağ'lar adına tebligat yerine kaim olmak üzere i)an tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayüacağı hususu ilanen tebliğ olunur. Basm: 50397 tLAN T.C. UZUNKÖPRÜ SİJLH HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994/361 Davacı Sayim Tezcan vs. vekili Av. Nebi Doğan tarafından da- vaülar Sabriye Esen vs. aleyhine açılan paylaşürma davasında: Davalılardan Gemici Köyü'nden olup haîen bu adresine yapılan tebligaün bila tebliğ iade edildiği, yapılan zabıta tahkikaü sonucu ad- resinin tespit edikmediği anlasılan davab Dilaver oğlu Rıdvan Ars- lan'a ilanen tebbgat yapıbnasına karar verilmiştir. Uzunköprü ilçesi Gemici Köy hudutlan dahilinde parsel 111,505, 566, 325, 643, 1753, 1559, Uzunköprü Muradiye Mah. 347 ada 13 parsel, 93 pafta 347 ada 6 no'lu parseilerin ortaklığının gideribnesi için açılan davanın 21.9.1994 tarihli duruşmasında davablardao Rıd- van Arslan'ın hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettir- mesi, gebnediği takdirde veya bir vekille kendisini temsil ettirmedi- ğinde HUMK'nin 509. mad. gereğince yargılamaya yokluğunda devam editeceği ve karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 50460 İLAN T.C. NAZİLLİ SULH CEZA MAHKEMESİ EsasNo: 1993/988 KararNo: 1994/399 Hakim: Tahsin Özek 28882 Katip: Saadet Sayıldı Sanık: Tahsin Altay-Veb ve Ayşe'den olma 1962 doğumlu, Ça- mardı, Çardaak Köyü'nde nüfusuna kayıtb. Dumlupınar Mh. 56. Sok. No: 3 Nazilb'de oturur. Seyyar satıcıbk yapar. Suç: Gıda Mad. tûzüğüne muhalefet SuçTrh.: 17.8.1993 Karar Trh.: 11.4.1994 Nazilb C. Başsavabğı'mn iddianamesiyle mahkememizde tevdii olan davasımn yapılan duruşması sırasında; G.D.: Sanığın gıda maddeleri tûzüğüne muhalefetten sağbğa az ya daçok bozulmus dondurma üretip satmak suretiyle müspet suçu işle- diği mevcut delillerle anlaşıldığından TCK'nin 396. 3506. SK. 647 SK. 4'e 508.000.- Kra ağır para cezası, 3 ay meslek sanat ve ticaretinin taubne. iş yennin 7 gün süre ile kapatılmasına karar veribnişür. Basm: 33626 Katkaslannrenkli halkı:Çeçenler İLAN KARAPINAR ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas: 1994/10 Davacı Fadimana Erduran vekib tarafından davalı Mehmet Er- duran hakkında mahkememize açdmış bulunan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karar uyannca; Karar gereğince davabya yasal yollardan dava dilekçesi adresi tes- pit edilemediğinden verilen karar uyannca davalıya dava dilekçesinin ilanen tebbğine karar veribniş obnakla, adı geceni davabnın duruşma günü olan 16.9.1994 günü saat 11.10'da mahkememizde hazır bulun- ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruş- malara yokluğunda devam edilerek karann da yokluğunda verilebi- leceği dava dilekçesi yerine gecerli obnak üzere davab Mehmet Erduran'a ilanen tebliğ olunur. Basın: 50453 İLAN T.C. ERZURUM 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1992 578 Karar No: 1994,68 Davacısı ArifSebahattin Gül tarafından davab Serpil Gül aleyhine açılan boşanma davasında verilen karar gereğince: Davab Serpil Gûl'e dava dilekçesi Uişik davetiyenin gazete yolu ile tebligat yapümış olduğundan gazete yolu ile ilanen tebbğine karar verildiğinden, Erzurum Merkez Y. Mumcu Mahalksi cilt 65/3, sayfa 88, kütük 217de nüfusa kayıtb Sabm ve Emine'den obna 1960 doğumlu Arif Sebahattin Gül ile, Servet ve Bahire'den obna 1%7 doğumlu Serpil Gül'ün boşanmalanna karar venlmiş olup. Davab Serpil Gül'ün işbu ilanın yaym tarihinden itibaren kanuni süre içinde temyiz talebinde bulunması aksi takdirdedavanın kesinle- şeceği hususu 8.2.1994 tarüıli karann tebbğ yenne kaim obnak üzere ilanen tebliğ olunur. 3.8.1994 Basın: 50465 Çeçenler. Çerkez halklan arasında ulusal ve kişisel dina- mizmi en yüksel olanlandır. Çeçen, İnguş ve Tuş olarak üç kola aynlan bu Kuzey Kafkas- ya halkı 17. yüzyılda Müslü- manlığı kabul etmiştir. Kafkas- Rus savaşının sona erdiği 1864 yıbndan sonra yaklaşık beş bin aile Osmanlı topraklanna göç- müştür. Bu aileler Maraş, Sıvaş, Kars. Mardin (Kızıltepe) ile Ürdün ve Suriye'ye yerleş- mişlerdir. Osmanh devletinin Çeçenleri doğu sınınna yerleş- tinnesine Ruslar karşı çıkmıştır. çünkü bu halkın Rus- lara karşı bir türlü dinmeyen kin ve nefretleri bilinmektedir. Şu anda ülkemizde bin kadar Çeçen olduğu tahmin edihnek- tedir. Yoğun olarak Kayseri ile Maraş'ın Göksun ilcesine yer- leşmişlerdir. Göçten sonra Kaf- kasya'da kalan Çeçenler, diğer Kafkasya halklan gibi 1918 yılında kurulan Kuzey Dağbk Kafkasya Cumhuriyeti'ne katılmışlardır. Ancak bu pob- tik yapı uzun ömürlü olmayı- nca Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Cumhuriyeti kuruhnuştur. İkinci Dünya Savaşı'nda bağımsız bir devlet olmak ama- ayla Aİmanlarla işbirliği yap- üklan gerekçesiyle savaştan he- men sonra topluca Sibirya'ya sürülen Çeçenler, anayurtlan- na ancak 1956 yılında dönebil- ;Tîişkrdir. Daha çok dağlık böl- gelerde yaşayan Çeçenler ge- çimlerini avcıbk ve hayvancı- bkla sağlarlar. Çeçenistan'da keçe, halı ve kilim dokuması gi- bi el sanatlan da oldukça geliş- miştir. Bugünkü Çeçenistan'ın dev- let başkanı, renkli kişiliğiyle dünya kamuoyunda özel bir ye- re sahip. Ülkesinde çabşan Ruslann maaşlannı ödemeye- GROZNİ ORHAN KURAL rek hepsini sırur dışı etti. Ancak bu Kuzey Kafkas cumhuriyeti- nin genel görüntüsü pek de par- lak değil. Başkent Groznı'de, generale yakın zümrenin sahip olduğu son model otomobille- rin çevresinde çok sayıda da yoksul ve dilenci dikkati çeki- yor. Çelişkiler ve tezatlar... Çu- kurlarla dolu toz içindeki yol- lar, tam donanımlı savaş kı- yafetleri ile siyahlar içinde gu- rurla gezen sadık askerler ve Devlet Başkanı General Duda- yev: Eski Sovyetler BirKği'nin ünlü Kızılordusu'nda hava kuvvetlerinden generallik rüt- besine ulaşabüen tek Çeçen... Ruslar bu zengin ve ufak pet- rol ülkesini tam bir ambargo alüna almışlar ve serbest bırak- maya hiç niyetli değiller. Groz- ni'ye ulaşana dek bariyerlerde tam beş kez ciddi aramalardan gecirildik. Özellikle silah an- yorlar. Bir süredir devam eden Inguş-Osatya çatışması bu böl- geyi daha da huzursuz hale ge- tirmiş. Grozni İstanbul'un Fatih'ini anımsaüyor. Rusya'yı "imansB topium" olarak tanımlayan ge- neral, bence ülkesindeki genel huzursuzluğu İslam dininin ar- kasına saklanarak örtmeye çahşıyor. Devlet Başkanlığı Sa- rayı'nın kapısında bekleyen bir eski Rus tankı General Duda- yev'i acaba ne kadar koruyabi- lecek! Önümüzdeki günlerde gelişmeleri izleyeceğiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle