Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
DERGtLERDEGEZINTI
KONURERTOP
Yaşayan eneski ustalarve yenîlerEdebiyatımızın eski ustalan
çağdaş, ilerici yepyeni üriinler
vermeyi sürdürüyor. Ağustos
dergilerinde en yeni yapıtlannı
saygı ve ilgiyle izlediğimiz Ve-
dat Günyol 82 yaşında: Dağlar-
ca 80, Aziz Nesin 79. İlhan Berk
78. Nahit Llvi Akgün 76, Salah
Birsei 75'inde. Hepsi yeni Tür-
kiye'nin oluşumu sırasında ye-
tiştiler, cumhuriyetin değerleri-
ne sahip çıkülar, bu değerlerin
zenginleşmesine katkılan oldu.
Varhk'ta. V. Günyol'un
'Yalnızlık Üzerine' yazısında şu
satırlan okuyoruz:
"İki yıldır, Çatalçeşme'de
yalnız yaşıyorum. Nerede o ar-
kada bıraktığım güzel günlerün,
hani akşam akşam kızkardeşim
Mihrimah 'agidip, ortak evimiz-
de, karşılıklı öksürerek yalnızlık
yıkımım hiçe indirip, sabah kah-
valtılarmdan sonra çalışma se-
vinci içinde kira evime koşup
okuma-yazma tutkusuna kendi-
mi kaptırdığım günler!.. Son
günlerde hep okuyorum, kitaplı-
ğımda ne geçerse elime, ayırt et-
meden... Bir şeyler karalamaya,
kendimi aylak bir yaşama kaptı-
rmamaya çalışıyorum."
'Yalnızlık dillere benzer'
Yine Varhk'ta F. H. Dağlar-
ca ile ilgili özel bir bölüm yer
ahyor. *84 Yapıt, 80 Yaş' başh-
ğını taşıyan bu bölüm, onunla
bir konuşmayı, olağanüstü sa-
natını açıklamaya çahşan ince-
lemeleri kapsıyor. Dağlarca ile
yapılan söyleşide söz bir ara ge-
ne yalnızhğa geliyor. Şiirinin bu
geniş izleği üzerine ozanın söy-
ledikleri şöyle:
"Yalnızlık dillere benzer. Çoğumu-
zun yalnızlığı birbirine çevrilemez. Çev-
rilse valnızlık kalmaz ortada. Hele be-
nim yalnızhğım bana bile uzaktır. Ben
bile onu kendi dilime çeviremem. Yıllar-
dan beri kitap kitap dolaşmam bu yüz-
dendir. O korkunç, o büyük, o güzel
yalnızhğm üstesinden gelemedim."
Kendi şiiriyle, dili ve anlaümıyla ilgili
açıklamalar yapan Dağlarca, ülkemi-
zin bugününe agır eleştiriler yönelti-
yor: "Şiirin gittikçe yaşam dışına itil-
mesi, ülkedeki insan yapısıyla ilgüidir.
Eski yurttaşlarımız, ivi kötü bir sonuç-
tular. Ekinleri ile birer oluşumdular.
Oysa bugün Türk aydınınm çoğu birya-
malı bohça... Yabancı kültürün çağdaş
iletişim araçlarıyla baskısı onları kişi-
liksiz kılmakta. Kendileriyle baş başa
kaldıkları bir tek an bile yok... Toplu-
mun öbür katmanları da aydın dedik-
lerimizin tutumundan ömek almaktadı-
rlar." Milliyet Sanat'ta da Dağlarca'-
nın 'Ikili Adam' başlıkh bir şiiri var.
Onun temel izleklerinden olan
yalnızlığı, geceyi. doğayı, kendi bütün-
iüğünü kurmaya çahşan insanoğlunu
konu ediniyor. Bizi biz yapan etkilere,
özlemlere değindikten sonra söz sevgi-
ye yöneliyor: "Bu kim : Bunları söyle-
yen kim mi diyorsun j Seni görmeden
önce yok olmuş biri / Seni gördükten
sonra ölümsûz biri."
Aynı dergide Aziz Nesin'in Sıvas
AasT şiiri, taze acılanmıza bir gönder-
me, yazann halkımizla ilgili tartışmalı
yargısına bir açıklama. Temeli kesin-
likle yurt sevgisi: "Bu bulut bizim
oranın bulutu i Hemşeriyiz ne de olsa /
Ş İ İ R D E R G I S I
ÖZEL BÖLÜM: ŞİİR VE İKTİDAR
Sivas'ı unutmayalım!
• CAN YUCEL • YUCEL KAYIRAN
> TANER AY • AHMET OKTAY
•ENİSBATUR -G. ORVVELL
• CEM TAYLAN
SARTRE VE ŞİİR
• RAYMOND JfcAN
SİVİL ŞİİR DERSLERİ
'. , -MEHMETC DOGAN
•c kır
UĞUR KAYNAR
ŞAVKAR ALTINEL - ROSA AUSIANDER • M ÇAĞATAY AYOİİJJ
• L U S A N B ! Ç A K Ç M I H A N D U R U S E L « N £ Z I H E R 0 O Ğ A N *
• HAKKI ENGıN GlDERER • TARIK GUNERSEl • YUSUF HAYDAR
• METItfALTJOK • BEHÇET AYSAN
ftfcl , rıOJJAll i/ A AVCC <£"?•> TV . ısırt A
• Bu ayın edebiyat dergilerinde edebiyatımızın eski
ustalannın çağdaş, üerici, yepyeni ürünleri tanıtılıyor.
Benim için kalkmış ta Sıvas 'tan gelmiş /
Yurdumun bulutu / Başımm üstünde
yeri var." Ancak söz yurtta yaşanan
acılara da döküleoektir: "Ben anlarım /
Bu acı bizim ora işi hançer acısı ' Bir û'l-
kedeniz ne de olsa." Sonra geri
bırakılmış, yanlış yönlendirilmiş
halkımizla aydınlar arasına giren uz-
laşmazük. anlaşmazlık sergilenecektir:
' 'Aynı dili konuşsak da ' Anlamayız bir-
birimizi." Halkının zekasını mahkum
ediyor diye ağır biçimde suçlanan ya-
zar, halkına karşı tutumunu işte
ların parasma, çuluna bakmaz. Pam-
palhklarma, sıskalıklarına da kulak as-
maz. Ne ki, öfkesini nereye koyacak-
larını bilmevenlerin önünde göz ve gö-
nül perdelerini sıkı sıkıya kapar. Buna
karşdık testisini kendisiyle doldurmak
iştevenlere derelerle şeker şerbet taşır."
Ülkeyi yönetenlere çıkardığı çağn da
şu: "Poliıikacılar, kendilerini politi-
kaya adamış aydınlar, allar ve balcılar
görevlerinin vığmlara kötü'lük vapmak
olduğunu sanır.
Kötülüğe bulaşmadan, uyduruk.
kan kırmızıdır. "Keskin kılıç gibi olanı.
yeri göğü inleteni de vardır elbette:
haksızlığa, baskıya. yanlışa amansız
bir eleştiridir. Ama Birsel'in içten içe
sürüp ciğere işleyen alayını da yabana
atmamalı: "Ah alaylarkalafatlanmışsa
Ağucuklar şarkıstna girer Kötülere
perhiz dağıtır I İyilere ciğer köşesi
ayırır." Ozanın apacı alayı meslektaş-
lanna ve onlar üzerinde baskı kuran-
lara: "Pardon alav-malay şimdilerde ı
Sokağa çıkarılmıyor , flkellik lafları-
ndatı başka / Kimseye bir şey
r £~*\ ençlerimiz, Türk yazınını da, Türk şiirini de tanımıyor. Türkçe'nin
• _ yapısal olanaklarmı tanımaktan yoksun. Şiirin ne demek olmadığını,
^-* nasıl demek olduğunu bilmiyorlar. Sözün kısası; yazdığını Türkçenin
nice yıldan beri sürüp gelen yaşamasını izlemekle oluşturabileceğini sezmiyor.
Batı şiirinden benimsediği ilkeleri, döviz biriktirir gibi biriktiriyor. Bunlann
Önce Türk Lirası'na çevrilmesi gerektiğini anlamıyor."
apaçık dile getirmektedir: "Eyyüreği-
min onmaz acıları Ey yüreğimin din-
mez sancıtarı Suç ne bende ne sende /
Suç seni karanlıklara gömenlerde
r
Ne
de olsayurttaştmsın j Kapalı olsa da bü-
tün vicdan kapıları yüzüne ,' Bilmelisin
biryerin var canevimde."
Çalışmalan uzun süre deneme ince-
leme üzerinde yoğunlaşan Salah Bir-
sel'in arukjiiri de boşlamadığı görülü-
yor. Varlık'taki günlüğünde "Ben
yazımın ağırhğmı tok ipeklere dayandı-
rmak için elimden geleniyaparım"de-
dikten sonra güzelim anlatışıyla doğa-
dan şöyle söz ediyor: "Doğa, insan-
cimbırlek yollara sapmadan görev
kuşağı kuşanılamaz mı?
... Bu gibiler işlerini, toplumseverlik-
lerini -eğer varsa- kötülüğün 'yandım
şeker" havasma el atmadan sürdürmeli-
dirler. İnsanoğlunu ağlatmayı değil,
güldürmeyi denemelidirler."
Birsel'in şiirinde alaysamanın geniş
yeri vardır. En yeni şiiri de 'Alayname'
adını taşıyor (Adam Sanat). Nasıl kör
kör parmağım gözüne demektense
bıyık akından gülümseyen şiiri tuttu-
ğunu anlatıyor: "Alay dediğin gizliler-
de kaldı mı,' Taze tutulmuş hamsi gibi-
dir ' Topu da kıpır kıpır / En küçüğü
yazdırılmıyor." 40 kuşağının İzmirli
sevgi ozanı Nahit Ulvi'nin gözlerivsev-
diği kentin gecmişinde: "Eski Izmir
sokakları dar j Öyle bir iniş öyle bir
yokuş ! Sular akar kapı önlerinden j
İçlerine gütıeşler vurmuş" (Adam
Sanat). Canlandınlan eski İzmir ev-
lerinin küçük bahçeleri, akşamüstleri-
nin telaşı, yaz gecelerinin söyleşileri,
cumbalardan gelen gülüşmeler...
Geçmişte kalmış daha az sorunlu,
daha az karmaşık, daha rahat, sevgiye
açık, insanal birçevre...
Gençlerin anlattıklan ise bambaşka
şeyler. Dilleri. anlatımlan elbette baş-
Gizeıııli yazarın iletişiııısiz yaşaım
Kültür Senisi- "Yann ne yapabiliriz
biüyor musun? Massacbusetts ve
Vermont'a gidebiliriz" der HoMen
CaulfieM, "Göoülçelen"de, Sally adb
sevgilisine. Ve şöyle sızlarur bir yandan
da: "Bir büroda çalışma\a başiayacağım
ve hiçbir şe> şimdiki gibi olmayacak."
Bu sözlerin ardından Holden
Caulfıeld, uzun bir liste sıralar. Bu
listede yer alan her şey de büvümenin
korkunçluğunu gözler önüne serer.
İnsan bir kez büyüdü mü bir büroda
çalışır, otobüse biner, gazete okur ve
mutlaka briç oynar.
J.D. Sah'nger. yaratüğı unutulmaz
karakterlerle edebîyat dünyasına
imzasını attı. Onu bazılan çok aşın
buldular. Ancak tüm yapıtları.
okurlannın hayranlığını hak ettiğini
karutladı. 75 yaşındaki Salinger, yayım-
ladığı beş öykü kitabının ardından ünlü
oldu. Salinger'in en büyük düşü orman-
da, odundan yaptığı evinde oturmak ve
istediği yaşamı kurmaktı. 60'h yıllarda
hayallerindeki gibi, şehir merkezinden
uzakta küçük bir eve taşındı. Bunun
ardından da cevresiyle ve basınla olan
ilişkilerini tümüyle kesti.
Salinger, düşüncelerini, yayımladığı
kitaplar ve "00110106101^610 fetiş
karakteri Holden Caulfıeld aracılığıyla
duyurdu diğerlerine. Holden şöyle der
kitabın bir yerinde: "Bir sanatçının en
büyök kaygısı, başkalannın oluştunhığu
değil, kendini oluşturan düşüncelerie
mükemmeiliğe ulaşmayı seçmek olmalı-
dır."
Salinger'in sade bir yaşam tarzı
Salinger'ı diğer yazarlardan ayıran en
belirgin yanı da sade bir yaşam tarzını
secmiş olması. Ruhsal sorunlan
olmayan ve içki içmeyen Salinger'in bir
zamanlar Oona Chaplin'e aşık olduğu
söyleniyor. Salinger'in birkaç tane
gerçek arkadaşı var ve canı istediği
zanıan çok nadir olarak arabasıyla
dolaşmaya çıkıyor ve alışverişlerini hep
kencü yapıyor. (Fotoğraf çektirmekten
kaçınan Sallinger, süpermarketten cı-
karken, elinde sepetJe yakalanmıştı,
ardından 1991 yıhnda Le Point der-
gisinin foto muhabirlerinden biri onu
postahanede görüntülemeyi ba-
şarmıştı.)
Yazann kendini gizlediği uzun yıllar
boyunca hiçbir gazeteci onun hakkında
bilgi edinemedi. İzole edilmiş bir hayat
süren Salinger, arkadaşlan ve
komşulanyla bile ilişkilerinde çok
tedbirli davranıyor ve onlan, aralann-
daki sessiz iletişimi bozmamak konusu-
nda uyanyordu. 1965 yıbndan bu yana
kitaplannı yayımlayan Salinger'in en
son yansı da New Yorker'da yayı-
mlandı. Bu yazılarda intihara ilişkin bir
belirti yoktu. Ancak Salinger'in çek-
yatar ve kimseyi görmek istemez.
Salinger'in bunun benzeri ruh du-
rumlannı incelemede bir öncü olduğu
yadsınamaz. O, bunlan daha sonra
eserlerinde bir kuyumcu titizliğiyle
yerleşürir, aynı zamanda. Dünya Savaşı
sonrası modem edebiyatın en önemli
isimlerinden olmayı başanyordu. Yani
küçük olaylardan büyük yorumlar cı-
karmanın ustası sayılıyordu.
Salinger ilk yapıtlannı verdikten
30-40 yıl sonra, onun inanılmaz du-
yarlılığı yeni bir tarzın tartışılmasına yol
açtı. Onun kitaplannda kullandığı dilin
özelliklerine pek çok yerde rastlamak
mümkündü. Kahramanlar, kötü dene-
J.D. Salinger (yanda)için
edebiyat, Bir selamlaşma
biçimı. İnsanlarla iletişim
kurmak onu tehlikeye
atar, intihann eşiğine
sürükler. Eserlennin
kahramanlan da buna
benzer durumdadır.
mecelerinde pek çok başyapıtın yayı-
mlanmayı beklediği de bifiniyor. O hiç
durmadan son hızla yazıyor, ama onlan
yayımlanmaya hazır bulmuyor, hepsi o
kadar!
"Gönülçeleiı"in kahramaru Caulfıeld
yetişkinlerden nefret eder. Tüm
yetişkinler onda kusma isteği uyandmr
yalnızca. Onlar ya kavga edilmesi gere-
ken ya da günahkar yaratıklardır.
Onun için toplum, yanlış işleyen bir
fabrikadır. Zaman zaman olumlu şeyler
de olur hayatta, ama bunlar da üzerinde
durulacak kadar önemli değildir.
Hümanizm günümüzde, saygı
duyulmayan bir kavram olmaktan
öteye gitmez ona göre. Kitaplannın
kahramanlanndan biri, zaman zaman
Budizme takılır, Hıristiyanlığa eğilim
gösterir ve 48 saat boyunca yatağında
yimler yaşamaktan korktuklan için.
hiçbir şeyi kabul etmiyordu. Boris Vian,
Woody ÂDen ve CharBe Brovm'un sözle-
rini esirgemeyen kara mizahı hep Salin-
ger'in karakterleriyle ortak özellikler
gösteriyor gibidir.
Salinger, cehennem korkusundan,
70'li yıllara bir kaçış yapar. Çünkü o
dönemlerde mistik bir serüven yaşan-
maktadır. Kimse bunun nedenini bil-
mez, ancak herkes nedenler karşısında
aynı kuşkuyu duyar. İnsanlarla iletişim
kurmak Salinger'i tehlikeye atar ve inti-
hann eşiğine sürükler. Zaten eserlerinin
kahramanlan da buna benzer bir du-
rumdadır.
Salinger'i çözümleyebilmek için
fncil'deki "Çocuklara eşil davranın"
sözünün üzerinde durmak gerek.
Kitaplannı çevreleyen mistik çocuk
duyarlılığı onun belki de en çok
üzerinde durduğu şeydir. Belki de yazar
kendini en çok çocuklara yakın
hissediyordur. Kitaplannda gerçek bir
bilgelikle karşılaşmamızın nedeni belki
de onun çocuk duyarlılığına bu kadar
yakın bir yerde durmasından kay-
naklanıyordur
Salinger'in uğradığı ihanet
Yazann soylu, naif ve yaralı karakte-
rini oldukça iyi ortaya koyan, adeta
onun yazdığı bir öykünün konusu ola-
bilecek bir anısı var Betrv Epses adı-
ndaki bir kadın artık dayanamayarak
yazarla mutlaka görüşme isteğini açık
açık itiraf eder ve onunla bir gün
mutlaka ormandaki evinde konıışması
gerektiğini belirtir. Bazı entrikalar
çevirerek, Salinger'le konuşma fırsatı
yaratır. Ormanda olağanüstü güzellikte
bir manzara vardır ve ilkbahann en
güzel günleri yaşanmaktadır 1980 yı-
hdır. Yazar 6O'lı yaşlardadır ve eşinden
10 yıl önce boşanmıştır. Çocuklan
büyümüş, kızı evlenmiş. oyuncu olan
oğlu ise New York'ta yaşamaktadır.
Salinger belki de kendisiyle
görüşmeye gelen genç kadından
etkilenmiştir. Anlatılan anıda böyle bir
aynntı yok, ancak biz öyle olabileceğini
de varsayabiliriz. Aradan birkaç hafta
geçtikten sonra, Salinger, konuştuğu bu
genç kadının Louisiane'lı bir gazeteci
olduğunu öğrenir. Kadın. Salinger'le
arasında geçen diyaloğu olduğu gibi
yazar ve yayımlar.
Salinger'ın uğradığı bu ihaneli,
"Fraımy ve Zooey" adlı kitaptaki kızın
başına gelen bir olaya benzetebiliriz. O
uzun öyküde, Salinger'ın başkahrama-
nı ona göre inanılmaz olan bir dua bu-
lur ve sürekli onu tekrar eder ve inatla
ona manacak bir msan arar. En sonun-
da şu sözleri söyler:"Sıradan olma cesa-
reti bulamadığım için kendimden nefret
ediyoriHn." Bu adamın kalbını yöneten
sevgi dolu ve kınlgan coşku, onu her za-
man içinde öksüz bir çocuğun bekle-
mekte olduğuna inandırdı belki de. Bu
mutlak gcrçekti.
ka türlü. Dağlarca'nın az önce anılan
konuşmada onlar için söyledikleri sert
bireleştiri. Ama hoş bir uyan getirdiği
için anılabilir: "Gençlerimiz, Türk
yazınını da, Türk şiirini de tanımıyor.
Türkçe'nin yapısal olanaklarmı tanı-
maktan yoksun. Şiirin ne demek ol-
madığını. nasıl demek olduğunu bilmi-
yorlar. Sözün kısası; yazdığını Türkçe-
nin nice yıldan berisürüpgelen yaşama-
smı izlemekle oluşturabileceğini sezmi-
yor: Batı şiirinden benimsediği ilkeleri.
döviz biriktirir gibi biriktiriyor. Bun-
ların önce Türk Lirası 'na çevrilmesi ge-
rektiğini anlamıyor."
Son sayısında şiirin iktidarla ilişkisi-
ni tartışan Sombahar'da genç ozan-
lann birçok şiiri yer alıyor. İnsanın
içindeki karmaşayı, çevreyle uzlaş-
mazlığını, sürtüşmelerini konu edinen
üriinler... İmge avcısı gençler. eski şii-
rimize bütünüyie kapalı mı bilinmez!
Ama şiirlerinde geçmişi düşündüren
öğeler. motifler ışıldıyor. Bunlar içe-
rikle bağdaşıyor mu, işlevlcri var mı,
biri kolayca ötekinin yerine geçemez
mi. orasını kestirmek güç. İşte birkaç
örnek: "Horasan, Manastır, şura, der-
vişler, kavuklar" (Serdar Koçak); iş-
ret, enfıye' (Halil İbrahim Özcan);
'Kaptan-ı derya' (Ahmet Öcal). Dik-
kat çeken bir motif de ayna! "Ben'in
ancak bir yansımasını gösteren, gerçe-
ğin yerine hayali geçiren ayna:
'Ayağımız alışsın aynalara...'
"Tozumu atacak tebdil gezdiğim bu
şehir / Çığlıklarla uyandığım sensiz ay-
nalarda" (H. İ. Özcan). "Tebdil
gezmek" gerçek te olduğu gibi
görünmekten kaçmak, başkasının
kimliğine bürünmektir. Aynadaki
hayal de insanın kendisi değildir.
Yaşamın yerine aynadaki hayali gör-
mekten hoşlandığı anlaşıhyor genç
ozanlann: "Kimin ailesi bu aynalarda
unutulmuş " (Yusuf Haydar); "aşağıda
hemen aynanın önünde. karşı aynanın
içinden gibi duran üç berber-" (Nezih
Erdoğan); "hüzün mü aynada
gördüğüm... büyümedin çürüdün,
döküldü sırların her şeyi yutan bir ayna
oldun" (S. Ülgen); "ayağımız alışsın
aynalara orada bulamaz bizi bahar yine
bekleriz"(M. Çağatay Aydın).
Bir derginin tek bir sasısındakı bu
ayna bolluğu şaşırtıcı değil mi?
• "Bu bulut bizim oranın
bulutu / Hemşeriyiz ne
de olsa / Benim için
kalkmış ta Sıvas'tan
gelmiş/ Yurdumun
bulutu / Başımın
üstünde yeri var."
Bütün varlıklan Tann'nm -aynada
olduğu gibi- bir yansıması sayan. di-
van şiirinde ayna yaygın bir benzetme
öğesiydi. Aynalarda yitmek. aynadaki
görünlüyle bir bütün olmak Tann'yla
birleşmek anlamına geliyordu. Ayna-
ya kendimizi daha iyi görmek, doğru
algılamak için bakanz. "Aynalarda
unutulmak. içiçe aynalarda gihi dur-
mak, sırları dökülmüş, her şevi yutan
hir ayna gibi olmak, aynanın içinde
aradığını bulamamak..." ise yalnızca
kişiüğin parçalanması diye yorum-
lanabilir.
Bugünkü şiirimiz dil, anlatım. imge
sorunlanna yeni çözümler getirmekte-
dir. İnsanoğlunun karmaşık iç dün-
yasına eğilmekte, oradan çeşitli ipuçla-
n çıkarmaya çalışmaktadır. Ama ay-
nacı genç ozanlar yaşamı bütün geniş-
liğiyle algılayıp anlatan. bununla ye-
tinmeyip onu değiştirmeyc. yenileme-
ye, düzeltmeye girişen, anlattıklannı
geniş kütlelere ulaştıran ağabeylerinin
alabildiğinc uzağındadır.
ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
lyiler Kötüler
Arda karşımızdaki apartmanlardan birinde oturuyor;
biz, bahçeli iki katlı bir evde... Hemen yanlarındaki
apartmanın çevresinde de arkadaşları var, onları bula-
mazsa bize gelir...
Annesi arkasından bakar, pencereden; o bahçe kapı-
sından bir iki bağırır, "Dede", diye, sonra koşarak dalar
içeri...
Geçen gün baktım gene bağırıyor. Ben oturduğum
yerden görüyorum. Biraz zorlandı ama, açtı bahçe kapı-
sını... Elinde topuyla, ayaklarını iki yana savurarak yıldı-
rım gibi geldh- bir, iki, üç, basamaklar, balkon, doğru
oturma odasının ortasına...
Annem başını önüne eğmiş uyukluyor. Benim elimde
kitap...
"Hoşgeldin Arda!"
Kapının yanındaki kanepenin kenarına ilişti. Ses yok...
"Nasılsın bakalım? Top mu oynayacaksın?"
Gene ses yok... Böyle yanıtı belli, salt konuşmak için
söruları sorularla oyalanacak havada değil anlaşılan...
Arkadaşlarını bulamamanın huzursuzluğunu yaşadı-
ğı belli, iyice buruk...
Topunu yere vurup tuttu...
Annemi işaret ettim. Gürültü etmemesi için...
Bana bir baktı, topu dizlerine, çenesini topa dayadı...
Bir süre sessiz oturdu öyle... Sonra doğrulup gökten
düşer gibi:
"İnsanlar yaşlanmasalar, hiç ölmeseler" dedi.
içimden gülüyorum...
Arda'nın çevresindeki yaşlıların durumu pek parlak
değil: Nenelerden birinin gözleri iyi görmez; öbürü hep
uyuklar, söyleneni anlamaz; anneanne yataktan çıka-
maz; dedeler ise top oynayamaz...
Arkasından ne geleceği seziliyor: "Ben arkadaş isti-
yorum" diye sızlanmaya başlayacak...
"Haydi, Arda, yemeğı hazırlayalım"dedim. "Sen sof-
rayı kuruver..."
Bardakları, tabakları indirmesine izin verirseniz, sofra
kurmaktan hoşlanıyor. Tezgahın üstüne tırmanıyor. do-
lapları açıyor, oradan aşağı atlıyor, bir sürü cambazlık
yapma olanağı var...
Ben daha yemekieri ısıtamadan, o işini bitirip masa-
nın başına oturdu.
"Ama Allah öyle mi yaratmış?" dedi.
Birilerinden bir şeyler duyup sonra bana böyle oldu
bittı sorular sormakta büyük usta...
"Neyi öyle yaratmış?"
"Yaşlıları..."
Anlaşılan tek tanrılı dinlerin yaratılış kuramından ya-
nayız... Danvin'in evrim kuramını tutmuyoruz... Haydi
hayırlısı... Biryerlerden bir "tebligat" gelmiş olmalı...
Basit bir açıklama yapmaya çalıştım:
"Önce herkes bebek, sonra çocuk oluyor, sonra büyük
oluyor, sonra da yaşlanıp ölüyor."
Açıklamamı küçümsedi:
"Biliyorum, ben de bebektim önce."
Konuyu değiştirmeli...
"Bırak şimdi yaşlanmayı, ölmeyi... Sen ne yiyeceksin
onu söyle!"
Yanıt yok...
"Fasulye yer misin?"
Gene yanıt yok...
"Pilav koyayım yanına..."
Oturduğu yerden bana, yukarı doğru, bir baktı...
"Dede, Allah iyilerden mi. kötülerden mi?"
"Nerden çıktı bu şimdi?"
Soru sorudur da, neden soruyor?
Hem de aşağıdan yukarı doğru şöyle bir bakarak...
Çizgi filmlerdeki iyilerle kötüler...
"Elbette iyilerden, oğlum..."
"Öyleyse neden bizi oldurüyor?"
Sorularıyla insanı köşeye sıkıştırıp istediği yanıtı alan
filozoflar gibi karşımda...
Nasıl tertemiz bir özgüven...
"Bizim iyilerden olduğumuz kuşkusuz anlaşılan!.." di-
yorum...
Bunu hiç düşünmediği bakışından belli... Kafasında
böyle bir soru hiç biçimlenmemiş...
insanlar ölmese bu dünyanın durumu ne olur, onu mu
anlatsam; ya da cennetten, cehennemden, gökyüzünün
katlarından mı sözetsem: yada "Tanrı sevdikleriniyanı-
na alıyor" mu desem...
Anlatılacak masal çok, ama bu pırıl pırıl kafaya nasıl
kıyar insan?
Woodstock'94: '6& ruhu'nu
canlandırma çabası
Kültür Senisi - Woodstock Festivab'nin 25. yıldönümünü
kutlamak amacıyla gerçekleştirilen Woodstock 94 adlı konser
dün başladı. New York yakınlanndaki Saugerties'te gerçekleş-
tirilen bu büyük konsere Woodstock'un ticarileştiri'diği gerek-
çesiyle karşı çıkan küçük bir grup ise 25 yıl önceki Woodstock"-
un yapıldığı Bethel'de ücretsiz bir konser düzenliyor.
Daha önce gerçekleştirilmesi planlanan, 'Bethel 94" diye ad-
landınlan konser, biletlerin satılamaması yüzünden iptal edil-
mişti.
'Bethel 94'ün gerçekleşmesi için girişimde bulunanlardan
Roy VVilson geçen hafta boyunca bunun için çaba harcadı-
klannı, 1969yıhndakiWoodstockakatılan Judy Colliıts, Mda-
nie ve Richie Havens gibi sanatçılann konserde sahneyeçıkmayı
kabul ettiklenni söyledi. Her yıl binlerce kişinin hiçbir plan yap-
maksızın zaten Bethel'de toplandığını anımsatan VVilson, diğer
gruplann da sahne, ışıklar, ses düzeni için bağışta bulunmayı
kabul ettiklerini belirtti.
Woodstock 94"ün yapılacağı Saugerties'de ise güvenlik ön-
lemleri alındı. Konserin organizatörleri, önceki gece. henüz bi-
letlerin tükenmemiş olmasına karşın, girişte bilet satışı yapılma-
yacağını yinelediler.