25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ 12 KULTUR Yazmaeserler toplanıyor • KONYA (AA) - El yazması ve nadir basma eserler, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'nde onanlarak, koruma altına aüruyor. Yetkililer, tarihj değere sahip birçok yazma eserin halen sımsarlann eünde bulunduğunu ve bir bölümünün de yasadışı yollardan yurtdışına kaçınldığmı belirterek, ortaya çıktığında veya yeri belirlendiğinde bu tür eserlerin büyük miktarda paralar ödenerek satın alındığını söylediler. Onanmlan tamamlanan eserlerin, araştırmacılann hizmetine sunulduğunu belirten yetkililer, yazma veya nadir basma eserlerin bağış olarak kabul ediJdiğini, aynca oluşturulan komisyon tarafından yapılan değerlendirmeye göre satın da alındığını kaydettiler. Yetkililer, kütüphanedeki el yazması ve nadir eser sayısının 17 bini bulduğunu bildirdiler. Kyzikos'daantik kazı • BANDIRMA(AA)- Balıkesir'in Erdek ilçesine bağb Hamamlı Köyû yakınlannda bulunan Kyzikos antik kentindeki kazı çakşmalan devam ediyor. Erzurum Üniversıtesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Yaylalı, başkanlığında yürütülen kazılarda, Hadrianus Tapınağı'nın tamamının ortaya çıkanlmasına çalışılıyor. Prof. Dr. Yaylalı, Hadrianus Tapınağı ile ilgjji çalışmalan sürdürdüklerini belirterek, şunlan söyledi: "M.S. 124-165 yıllan arasında, Roma İmparatoru Antonius Pius tarafından tamamlaülan tapınakla ilgili ilginç veriler elde ettik. Tapınağın planı konusunda ilginç ipuçlan var. Tapınakta iki boyutta sütun kullanılmış. Daha önceki kazılarda 2x 17 sütun çapına ulaşmıştık." Altın Portakal Film Festivali'ne destek • ANTALYA (AA) - Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin 5 milyar liralık bütçesinin büyük bölümünün, dün faaliyete geçen Festival Çarşısı'ndan sağlanacağı bildirildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Hasan Subaşı, eski Doğu Garajı'nda kurulan Festival Çarşısı'nda, standlann kiralanndan yaklaşık 3 milyar lira gelirsağladıkJannı belirterek, "Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Festival Çarşısı, Alün Portakal Film Festvali'nin fınans kaynağı olacakür" dedi. Subaşı, Festival Çarşısı'nın önümüzdeki yıllardan itibaren modern ve kalıcı bir çarşı hüviyetine kavuşturulacağını da kayaetti. İzmit'e 'Kadın Sanat Evleri' • KOC AELİ (AA) - lzmit'te her mahalleye 'Kadın Sanat Evleri' açılacak. Saraybahçe Belediyesi Kadın Sanat Evleri sorumlusu Ayşe Kayalar, uygulamaya Haahızır Mahallesi'nden başlayacaklannı, bunu, daha sonra tüm mahallelere yayacaklannı söyledi. Kayalar, sanat evlerinde hanımlara biçki-dikiş, boyama ve diğerel becerilerine yönelik çahşmalar yapılacağını belirterek, sanat evlerinin her kadına açık olacağını kaydetti. Kayalar, "Çalışmalar sonucu oluşturulacak eserler, yıl sonlannda sergilenecek" dedi. 'Fotograflarla Bupdur' yapışması •BURDUR (Cumhuriyet) - Burdur Belediyesi'nce, Burdur'u fotograflarla belgelemek ve fotoğraf sanatına ılgıyi arttırmak amaayla. fotoğraf yanşması düzenlendi. Burdur Belediyesi 4. Kültür ve Sanat Şenliği etkinliklerinden biri oTarak bu yıl üçüncüsü gerçekleşürilecek olan yanşmaya sanatçılar, en çok alü yapıtla kaülabilecekler. Değerlendirmede siyah-beyaz ya da renkü aynmı yapılmayacak yanşmaya kaülacak amatör sanatçılar, yapıtlannı 30 Ağustos 1994 Salı günü saat 18.00'e kadar Burdur Belediyesi Basm Bürosu'na teslim edecekler. Yanşmada ödül alan ve sergilenmeye değer bulunan yapıtlar 1 eylülde başlayacak 4. Kültür ve Sanat Şenüği kapsamında Devlet Güzel SanatlarGalerisi'nde sergilenecek. Halk Eğitim Semineplepi • Kühür Servisi -Çağdaş Istanbul Platformu ile Beşiktaş Belediyesi'nin birlikte düzenledikleri Halk Eğitim Seminerleri kapsamında bugün saat 15.0O'te "Resim" konulu semineryeralıyor. Saat 16.30'dakj seminerin konusu ise "Sanat Tarihi". Seminerlerçerçevesinde yann saat 15.00'te FOTOGEN üyelerinin gerçekleştireceği "Fotoğraf konulu seminer, saat 16.30'da ise Nilüfer Ergin'in "Heykel" konulu semineri yer ii Nükhet Duru, Rumelihisan'ndaki konserleriyle 'neoklasik' tarzda müzik yaptığını vurguluyor Sevcliğiııı müziği yapmak istiyorum ASUMARO Bir sanatçıyı plaktan dinlemekle sahnede dinlemek arasında ne kadar büyük fark olabileceğinin cardı bir örneğiyle karşı karşıyayız adeta. Yüzünden gülüşü eksik olmayan, sesinden taşan duygu yoğunluğuyla seyirriyi kah hüzünlendirip kah coş- turan bir sanatçı bu. Yıllann eskitemediği ünlü sanatçı Nükhet Duru, Rumehhisan'nda se- venlerine geçmişten bugüne uzanan zengın bir müzik ziyafeti sunuyor iki gecedir. Bu gece son kez seyircileriy- le buluşacak olan Duru'nun konser öncesi provalanna konuk olduğu- muzda ilk farkettiğimiz onun ne ka- dar duygusal, ne kadar sıcak ve ne kadar 'insan' olduğuydu. Sahne kayıtlanyla bir aJbüm "Bana insan lazım" diyor Duru. Son kasetinin stüdyo kayıtlannı de bu yüzden bütün arkadaşlanyla bir arada gerçekleştirmiş: "Şarkı söy- lerken yaşadığunı, hücrelerimin yeni- lendiğini hissediyorum. Aşk doluyo- rum, sevgi doluyorum, hüzün y aşıy o- nım. Şarkılann sözleriyle birlikte ya-/* şamımın ritmi değişiyor. Tabü ki'I stüdyoda çok seyirci ounayınca, o se-« yirciye kendini ifade etnie duygusu aza iiB.vor. Bu yüzden sahnedeki per- formans çok farklı oluyor. Seyirciyi karşımda gördüğümde, ışık yüzüme yansıdığında çok başka bir heyecan oluyor. Aslında bütün dileğim, sahne kayıtlanndan bir albüm çıkartabil- mek. Teknik olarak daha sağlayama- dım ama çok Lstiyorum" Söz konusu kasette Sezen Aksu, AJj Kocatepe, Sertap Erener, Levent Yüksel, Sadun Ersönmez ve kısa bir süre önce ararruzdan aynlan Uzay Hepan'nın ımzalan var. Hepsi kendi dalında ünlü isimler bır araya gelin- ce ortaya son derece keyifli bir çalı- şma çıkmış: "Dostça, sevgiyle, duyguyla, bir- likte müzik y apmaktan, birlikte söy- lemekten keyif aldığunız için, anında sözleri ve bestelerin belli yerlerini de- 'Şarkı söylerken yaşadığımı, hücrelerimin yenilendiğini hissediyorum.Yaşamımın ritmi değişiyor. Seyirciyi karşımda gördüğümde, ışık yüzüme yansıdığında çok başka bir heyecan oluyor. En büyük dileğim, sahne kayıtlanndan bir albüm çıkartabilmek.'(Fotoğraflar: DEVRİM BARAN) artık "pop müzik şarkıcısı değilim" diyor. Son dönemdekı pop müzik parçalannı göz önünde bulundura- rak, tararu *neo-klasik' diye nitelen- diriyor: " Bu konserlerin anlamı benim için, ukalalığı bir tarafa bırakmak gere- kirse biraz "neo-kla-sik' tarzda müzik yaptığımın altını çizmek. Bunu kim- seyi kınamak için söylemiyorum, bir seçim meselesi. Ben öyleğiştirerek hepimi/in ortak fikriy le bir albüm çıkarma arzusuyla işe baş- değilim, onu sevmiyorum. ladık. Bir anlamda şu anda piyasada Sevdiğim müziği yapmak geçer akçe olan müziğin, yapıtlann da antitezi gibi oluştu bu albüm. Hiç tavizsiz, keyfimize göre nitelikli ve güzel müzik dinJeme meraklılanna öyle bir hikaye üretmek hoşumuza gfttr. gerekriğini düşünüyorum. Ajda Pek- kan da böyle bir şey söylediyse eğer, böyle bir seçim yapmtş olabilir ilerisi için, hiç sanmıyorum ama. Ben çey- rek ömür verdiğim sanat hayatımda yakalayacak çok başka şeylerim ol- duğunu düşünüyorum. Tiraj her şey değil, para her şey değil". Şarkı sözle- nn önemı çok büyük onun için, çün- kü müzik, mutlaka bir şeyler söyle- son derece çarpıcı. Nükhet Duru Nazım'ı kendine yakın buluyor mu? "Tabü ki. Çok derin, ve çok sevilesi bir kimliği olduğunu düşünüyorum Nazım Hikmet'in. Onun içindeki acıyı, özlemi hissediyorum. Onun için "Gebenyorum Kederden" gibi sivri bir şarkıyı okumay ı hiç düşünmeden kabul ettün. Şiiri Sezen buldu. "Al- lahım" dedi, "Bunu nasıl söylersın 'Neo-klasik' tarzda müzik Rumelihisan'nda izleyicisiyle ya- şadığı buluşma, Nükhet Duru için çok önemlı. Çünkü kendisine eşlik eden büyük orkestra, klasik müzik- çilerle pop müzik ustalanm bir ara- ya getiriyor ve ortaya tam sanatçının arzuladığı gibi bir sentez çıkıyor. Yıllardır koruduğu çizgisi, sadeliği ve canlıhğıyla pop müzikte sahip ol- duğu yeri edinen Nükhet Duru, istiyorum. O listede bile ol- mak istemiyorum. Beğen- mediğim için değil, içlerin- de beğendiklerim oluyor, ama ben onu yapmıyo- rum". Yenı çıkan pop müzik sanatçılannı genel- de beğenmediğini, aradan baalanru seçüğini beür- tiyor Duru. Tarkan'ın Rumelihi- san koserlerinde sahneye çıkan Ajda Pekkan'ın genç şarkıcıya "Artık sizi yakalayabilmek için çok çahşmamız gerekiyor" demesini de hayretle karşılıyor." Bir kere ben kendi zevki- mi değiştirmeyi düşünmüyorum. Bu çok egoistçe gelebilir ama bu beğeni- nin de çok geçici olacağını düşünüyo- rum. Gençleri daha ileri taşımamız Dostça, sevgiyle, duyguyla, hepimizin ortak fıkriyle bir albüm çıkarttık. Şu anda piyasada geçer akçe olan müziğin, yapıtlann antitezi gibi oluştu bu albüm. Hiç tavizsiz, keyfımize göre nitelikli ve güzel müzik dinleme meraklılanna öyle bir hikaye üretmek hoşumuza gitti. meli:" Ben mutlaka şarkımda bir şey anlatmak, bir tortu bırakmak. bir şey düşündürmek, bir yere götürmek mecburiyetinde hissediyorum kendi- mi. Büyük şairlerin şürlerini yorum- lamaya titiztik göstermemin sebebi de bu." Sanatçının son iki albümünde Nazım Hikinet'in şiirlerinden beste- lenmış şarkılar dikkati çekıyor. Özellikle "Geberiyorum Kederden" bilıyor musun, duyuyorum besteyi ama yapamıyorum. Bunu götür Ali'ye de yapsın" dedi. Öyle oldu, gö- türdüm Ali'ye, yaptı". Şarkı söylemeye 14 yaşındayken başlayan Nükhet Duru'nun müzik yaşamında Mehmet Teoman adeta bir dönüm noktası. Şarkı söylemeyı, okuluna gidecek olanağı olmadığı için sahneye çıktıktan sonra, çalışa çalışa öğrenen Duru, plak yapma zamam geldiğinde kendisine öneri- len şarkılan bir türlü beğenmemiş: "Çok fena şeylerdi ama çok da hit oluyorlardı. Ben beğenmedikçe °bak gördün mü' diyorlardı. Ben gene meşhur olamadım diye üzüntümden kahrolurken, Mehmet Teooman'ı buldum, Tanju Okan'ın pkuduğu "Kadınım" ın sözlerinden. 'İşte böy- le laf yazan birini ıstı- yorum' dedim ve bu buluş- ma böyle gerçekleşti". Timur Selçukun ise aranjör olarak tarzını be- lirlemekteki etkisi büyük. "Balad şarkıcısı olmamı sağladı." Yıllar yılı yapüğı mü- zikten ödün vermeden çalışan Nükhet Duru'nun yaşamında 1982'de yeni bir dönem başlıyor. Pop müzik bir- den alıcı kaybedince, o da pek çok sanatçı gibi çıkışı sanat müziğınde anyor: " Aslında şu anda fantezi' tabir edüen çok sesli Türk müziğiydi yaptığım. Pop müzik birden alıcı kay- bettiğinden, çıkış yolunun bu olduğu- nu düşündüm. Vaşamak da zorun- daydım zaten. Başka işim yok ki be- Devlet Tiyatrolarıgeri dönemez! DT'de genel müdürlük düzeyinde 'seçilmiş - atanmış' tartışması sürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Tiyatrolan'nda genel mü- dürlük düzeyinde yaşanan "secilmiş - atanmış" tartışmalan sürüyor. Bozkurt Kunıç'un genel müdürlük koltuğuna oturmasıyla yeniden baş- layan kriz, geçen günlerde Kunıç'un Kültür Bakanlığı tarafından geçici görevle Antalya'ya gönderilmesi ve Tamer Levent'in görevi vekaleten devralmasıyla devam etti. Devlet Ti- yatrolan bölge müdürleri, bir sistem çıkmazma dönüşen yönetsel krizi tartıştılar ve durumun DTyi nasıl etkiledığini değerlendirdiler: MEHMET EGE: (Ankara DT Bölge Müdürii) Kuruç'un verdiği hukuk savaşı sa- dece göreve gelmek için. Ama göre- vin de biramacı olmalıdır. Kuruç'un genel müdürlük döneminde sanatsal ve yönetsel bağlamda olumlu sonuç- lar vermedi. Aynca, şimdide verdiği hukuk savaşı içinde DT için bir program önermiyor. Kuruç, ya- sanın kendine verdiği haklan kul- lanırken önemli birgerçek atlanıyor. Kuruç, şimdi bile DTye gidiş geliş- lerinde başlayan çalışmalan durdur- mak ya da engellemek gibi olumsuz bir tavır sergiledi. Sadece bir hukuk savaşı vermiş bir kişinin DT Genel Müdürü olması doğru değil. Şimdi- ye kadar içinde bulunduğu kuruma böylesine inatla direnen başka bir bürokrat yoktur. Kuruç sanatçı kimliğine sahiptir, ancak bu kimliği- ni kendini korumak için değil, sanat adına kullanmalıdır. Kuruç, sanat adına doğru olanı yapıp istifa et- melidir. Yoksa DT, sanatsal ve idari açıdan zarar görecektır. RÜÇHAN GÜRAY: (Trabzon DT Bölge Müdürü) Bizler 7 ilde de seçilerek göreve geldik. Seçimle gelen insanlann gö- revlerine devam etmeleri gerekir. Biz DTyi layık olduğu yere getirmeye çabşıyoruz. Biz buraya kimsenin yardımı olmadan geldik. Seçim sisteminin devletin bütün kurumla- nna yayılması gerekir. Saruyorum bir örnek olduk, çünkü artık bütün kurumlarda, çalışanlar kendi mü- dürlerini seçmek istiyorlar. Bundan bazı kesimler rahatsız oldular. An- • Devlet Tiyatroları bölge müdürleri, bir sistem çıkmazına dönüşen yönetsel krizi tartıştılar. Seçimle göreve gelen bölge müdürleri, kurumun özel yapısına dikkat çektiler. Seçihnişler, sistemin değiştirilmesini isterken, kurumun tartışmalarla yıpratıldığını ve etkinliklerin durdurulduğunu söylediler. Kültür Bakam'mn konuya el atması gerektiğini belirttiler. cak, Türkiye seçimle gelmiş yönetici- lere abşmak zorundadır. Bizim üst- lendiğimiz, bir misyondur. Hukuka saygımız var, ancak DT'nin özel yapısına sahip çıkılıp saygı du- yulmalı. CENGtZ YILMAZ: (tzmir DT Bölge Müdürü) Bölge müdürleri, ilk kez kurum içinde yapılan bir seçimle iş başına geldiler. Bunun yasal olmadığım sa- vunuyorlar. Ancak biz, insanlann kimi istediğine baktık. Kuruç. buna karşılık bir hukuk savaşı başlattı. Böylclikle 'İnsanlann uyum içinde çalışabileceklerine inandıklan yöne- tkilerin göreve gehnesi, hukuka aykındır' gjbi bir görüntü yaratıldı. Bu tartışmada kimin haklı, kimin haksız olduğu tartışıbr, ancak DT çahşanlan ve bütün sanatçılar bir bekleyiş ve tedırginlik içinde. DT co- cuk oyuncağj olmasın. Bir an önce DT Genel Müdürü belirlensin ve herkes yapüğı ışlere devam etsin. Bu kargaşanın aşılması için cıkar bir tek yol görüyorum; Sayın Kültür Ba- kanı. bu konuya el atmalıdır. Vur- gulamak istediğim bir konu var. Biz, 20 gün önce repertuvan belirledik. Seyirci sayısını yükseltmek için çalı- şmalanmıza başladık, ancak bu ida- ri sorunlar yüzünden. kimden emir alaeağımızı bilmiyonız ve aksakük- lar çıkıyor. Tek İcorkum bu karga- şanın seyirciye yansımasıdır. BORA OZKULA: (Bursa DT Genel Müdürüj Böyle idan değışiklikler devletin diğer mekanizmalannda sorun ya- ratmıyor olabilir; ancak, sanat üre- ten kurumun bundan etkilenmesi çok olanakb ve böyle bir kurumun bu sorunu kendi yöntemlenyle çöz- mesi gerekir. Bizler seçimle bu işlere talıp olan insanlanz. Kendisi de se- çimle gelen kaptanımıza bir şey ol- ması bıa de etkiliyor. Böyleükle, Türkıye'deki tıyatro etkileniyor. Devlet. sanat üreten kurumlara daha akılcı ve esnek yaklaşmalıdır. Yeni gelen bıri ile yaptığımız işler durabilir, başladığımız calışmalar onaylanmayabilir. Bu işe baş- ladığımızdan beri Kuruç'un 3 yılda yapamadığını yapük. Bunlann için- de özellikle ileriye yönelik program- lar var. Bürokrası kanadında problem olabilir; ancak. bizim işi- miz insanlarla sanat adına birleş- mektir. HAKAN ÇİMENFER: (Diyar- bakır DT Bölge Müdürü) : DT'de 2 yıldır gelenekselleşme yolunda olan bır bıçim var. Bu bi- çim. seçim sistemine dayab. Bun- dan sonra da geri değil, ileri gidil- meli. Bundan böyle DT yönetıcile- n seçimle belirlenmeli. Çünkü se- çimle gelen insanm seyirciye ve sa- natçıya karşı sorumluluğu olduğu için verimlilık artıyor. DT şu anda 8 bölge müdürlüğüne yayılmış du- rumda. bu müdürlüklerin hepsı- nin bır baştan yönetilmesinin ola- nağı yok. Ömeğın Dıyarbakır'ı en iyi, Diyarbakırlılar bilir. Bu soru- nun çeşitli yansımalan var. Diyar- bakır DT, olağanüstü hal bölge- sinde tiyatro yapmaya çalışıyor ve yönetim düzeyinde yaşanan böyle bir kriz insanlan etkiliyor. Burada insanlar yalnızca tiyatro yapmak için varlar ye tiyatroda başka ya- pacaklan hiçbir şey yok. Bunun bilinmesini ve bu krizin olabildi- ğince çabuk çözülmesini istiyo- rum. Girardot'mın riskli lılıııi Hippolyte Girardot Kültür Servisi - Hippolyte Girar- dot Fransız sinemasının 90'h yıllar- da çıkardığı "en heyecan verid" ak- tör olarak kabul edıliyor. Maıion Brando, Danid Day- Lewis ve Jean Paul Behnondo kanşımı olarak nitelenen Girardot, son olarak Patrice Leconte'un yö- netmenliğini üstlendiği 'Le Parfum d'Yvonne' filminde oynadı. 1958 yazında Cenevre Gölü kıyısında ge- çen ve bir geçici zevkler dünyasının anlatıldığı film, duyarlık ve fantezi- ler üzerinde yogunlaşıyor. Girar- dot'nun fılmde canlandırdığı Victor Chmara. kendisine aşık olan güzel Yvonne, yıldız olma hayalleri kurar- ken, başka bir kimliğe bürünüyor. Geri planda ise Cezayir bağımsızbk savaşı var. Eric Rochant'ın. 'A • Fransız sinemasının 'heyecan verici aktörü' Girardot, zirveye emin adımlarla ilerîemektense riskli projelerde yer almayı yeğliyor. World Without Pity'filmindebaşrol oynattığı Girardot, bu fılmden önce kısa fılmler yönetmiş ve ülkesinde kendini kabul ettırmiş bir aktördü. Ancak Rochant'ın filminde can- landırdığı yabancılaşmış Parisli genç rolü ona birdenbire ün getirdi. Roc- hant, Girardot'yu yıllardır tanıyor- du ve filmde Hippo adlı gencin öy- küsünü anlatırken, Girardot'nun bazı kişisel deneyimlerinden de ya- rarlandı. Lübnanlı yönetmen Maroun Bagdadi ise 1991 yılında çektiği 'Hors La Vie' filminde oynatmak üzere Girardot'yu seçü. Yaşanmış bir olaya dayanan film, Fransız gazeteci Roger Auque'nün Bey- rut'ta rehin kaldığı dönemı konu ediniyor. Şimdiye dek cıddi filmlerde rol almaya özen gösteren Girardot, bugünlerde Fransız ırkçılığını ele alan bir filme başlamak üzere. Bu filmde ilk yönetmenlik denemesini gerçekleştirecek bir yönetmenle çahşacak olan aktör, kariyerinde güvenli bir yol izlemektense riskJe- re girmeyi yeğliyor. ninı. ne yapabilirdim yani? Ama o za- man özel kanallar yokfu ve TRT'nin dt'netiminden hiçbir şey geçiremiyor- duk. Biz çok /or ve dikenli yollardan geçtik, geldik". Sonra yepyeni bir deneyim daha yaşıyor Nükhet Duru, evleniyor ve aııne oluyor. Bugün alü yaşına gelen Cem, sanatçının yaşamındaki en önemlı şey. Ondan söz ederken göz- leri parfıyor: "Böyle bir ortam içinde büyüyor, kendi şartlarında büyüyor. Ona verdiğim zamam az da olsa yo- ğun vermeye çalışıyorum. Mutlu bir çocuk. Kendi dünyasını kurabildi, o da müziği çok seviyor. Herkesi dinli- yor, en çok Burak Kut'u seviyor. Be- bekliğinden beri şarkı söyleyerek bü- yiîrrüm onu. Çok güzel şarkı soylü- yor, tam yerinde, tonunda. Bu ülkenin şartlarında şarkıcı olursa gurur du- yarım. Ama benim aldığım yaralan almasın". Çocuğunu büyütürken bir süre müzikten ayn kalan Nükhet Duru, bunun yalnızca üiten' olduğunu, ru- hen hiç ayn kalmadığını belırtse de, geçen zaman izleyici yitirmesıne, yeniden döndüğünde zorlanmasına neden olmuş: Eski kitleme ulaşamadım "Hala zorlandığımı söyleyebilirim. Bütün eski kitlemi yakalayabildiğimi sanmıyorum, onlara yeniden ulaşma- ya çalışıyorum. Yeni izley iciler de var tabü. Ama çocukiann benden hemen hoşlanabileceklerini, bu konulara yo- ğunlaşabileceklerini sanmıyorum. Ama üniversite gençliğine ulaşmak isterim." Duygulannı 'yoğun' yaşayan bır sanatçının duygusal yaşamı ile sanat yaşamım dengelemesi mümkün mü? Aşk ve evlilik üretkenliği etkiliyor mu? Bu sorulara da olanca içtenli- ğiyle yanıt veriyor: " Bence ikisi çok başka şeyler. Bir- birini besleyebilecek ve doğru insana rastlayabildiğiniz zaman çok müthiş birşey. Bütün mesele o doğru insanı bulabilmek, o şansı yakalayabilmek. Birlikte üretebilmek, birlikte fikri paylaşabilmek, birbirinin başansı- ndan gurur duyabilmek. Bunlar artık çok zor rastlanan şeyler. Hele sanatçı bir kadının böyle bir ilişkiye rastla- ması çok zor oluyor. Ama önce çok hoşJanıvor, böyle tanınan, sevilen bir kadınla beraber olmaktan, bir süre sonra bu kadına istese de istemese de öndeymiş gibi davranılmasından bi- riktirip kin duyuyor." İmaj, bütünle oluşur Karşılaşüğı tüm güçlükJere, ya- şadığı sıkıntılara karşın umudunu hiç yitırmeyen, iyimser bir insan Nükhet Duru. Her güldüğünde ne- şeli değil, aksine üzüntülüyken daha çok gülüyor; kötümser ve negatif ol- mayı seçmiyor. Nedüşünürse kendi- sine onun döneceğine inanıyor ve bu yüzden pozitıf düşünüp pozitif hare- ket ediyor. Daha kaseti çıkah birkaç ay oldu- ğu halde şimdıden yenı albümünün hazırlıklanna başlamış. Hepsini bir- den kaydetmek yerine teker teker, düşünerek yapmayı istiyor ve yıl başına yetiştirmeyi planhyor; "Za- man geçiyor, ben istedikierimi söyle- yemiyorum gibi geliyor. Mümkün olsa bütün herkesin kasetlerini de alıp söyleyeceğim. Arsızuk var herhalde. Çok seviyorum şarkı soyleyemeyi, öyle bir yıl bekleyemem. Oticarety a- panlar için, bir yılda iyice suyunu sıkıp artık kaset bir tane bile' sat- madığı anda öbürünü çıkarmak. Be- nimki sattığı zaman üç yıl, dört yıl satıyor zaten. Bir y ü kullanılıp atılmı- yor. "Nükhet Duru Klasıklen", en çok satan diskler arasında. Bunlar da beş sene sonra öyle olacak. Bunun için uğraşıyonım. Ama öyle olacak diye aralara bir bucuk yıllar vere- mem". •Zaman geçiyor, ben istedikierimi söyleyemiyorum. Mümkün olsa bütün herkesin kasetlerini de alıp söyleyeceğim. Arsızlık var herhalde. Çok seviyorum şarkı söylemeyi. Yıllardır topuz yapüğı siyah saç- lan ve abarüsız giyımiyle benimse- nen sanatçı, fıziksel görünümünü değiştirmeye kalktığında tepki alı- yor. Şu anda gözlerine mavi lens takrnış ama bunun da ne kadar süre- ceği belh' değil, çünkü " kara gözleri- nin"sevildiğini biliyor. Pop dünyası- nda egemen olan imaj' furyasına olumsuz bakıyor: " Böyle bir takun insanlar gelip de yelpaze ve kuyruk takarak imaj oluş- turamazlar. İmaj insanın kaşıyia gö- züyle değil, bütünüyle oluşacak bir şey. Kendinin uzantısıdır imaj. Yani bu sene imajımı menekşe gözlü ve kızü saçlı yapmaya karar verdim di- yerek olmaz. Lens takmamın sahney- le ilgisi yok, kadınca bir şey bu, heves eder insan. Aynca hiç estetik ameli- yat da olmadım. Çok eksik zannet- meye başladım kendimi. Bir genç prodüksiyonum eksik, bir de estetik ameliyatım. Onlan yapayım, komple sanatçı olacağım!" s
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle