25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AYFA CUMHURİYET 15TEMMUZ1994CUMA DIZIYAZI DİN, TİCARET VE SİYASET »••»•»*»Araştırdı ve yazdı 7 Din kültürüveriyoruzderken ilahlı Kuvvetler; Devlet Başkanı, Milli Güvenlik Konseyi ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in katkılanyla İslamla daha yakından tanışacaktı. Sanki öteki dinlerde aksi söyleniyormuş gibi "İslamın bütünleştiriciliğine" öylesine inanmışlardı ki; tankla topla yapılamayacaklan, "dinle gerçekleştirilebilir" görüyorlardı. Gelecek için tüm umutlann "zorunlu din öğretimine" bağlandığı günlerdi. Evren Paşa, anayasayı hazırlayan arkadaşlanna belki yüzüncü kez "Din kültürü veriyoruz, din dersi değil" diye çıkışıyordu •"•••""^ HP'nin irticanın boyut- S lanrun araştınlması ıçin verdiği araştırma önerge- si, Meclis'te ANAP'ülann oylanyla reddedilecek; sorun, hükümet düzeyin- deelealınacakü. Hürriyet gazetesi, MİT •"•—" Müsteşan Teotnan Ko- man'ın hükümete terör konusunda verdiği brifıngde, "trtica, emniyet teş- kilatmı bioke etti. Sızmalar var. Şeri- atçı örgütler karakoUara kadar sralılar. Bu örgütler büyük mali güce kavuştular" dediğini yazıyordu. Müsteşara, başka bir müsteşar ara- cüığıyla yanıt verildi. İçişleri Bakan- lığı'nın tarikat/cemaat ilişkileri gûçlü eski müsteşan Galip Demirei, "Tür- kiye'de son bir yüda ne değişti de irtica, söytenen boyuta çıktı; düşünüyorum, bulamıvorum*' diyordu. Müsteşar Demirei'i, Şasalarüshj savcı' Detniral destekleyecekü. Anka- ra EX3M Başsavcısr Nusret Demiral, "Bugüne kadar irtkai suçlara ilişkin verdiğinıiz emirleri poiisin savsakladığı görûlmenıiştir" dıyordu. Islahatçı Demokrasi Partisı Genel Başkanı Aykut Edibali'njn hem gül- dürücü hem de düşündürücü açıkla- masına hiç kimse yanıt vermeyecekti. 1990'da "Türkiye'de irtica yaygarası- nn asdsız oktuğunu" belirten Edibali'- nin, 6O'lı yıllann ortalannda sokaklar- da solcu avlayan "Mücadele Birfiği"- nin şeriat savaşçısı liderlerinden biri ol- duğu çok çabuk unutulmuştu. Edibali'nin, Türkiye'de irtica yok- tur, irtica konusunda MüsKknanlan suçjamaya yöoelik ortaya atüan fîkirler sadece bir itham değil, aynı zamanda bir iftiradır" açıklaması Özal'ın yeni man Lisesi futbol takımının dağıtıl- masına, gülüp geçeceklerdı. İstanbul'daki "kara çarşaf eylemı, sadece toplanma ve gösteri hak ve öz- gürlüğü açısından yorumlanıyordu. Çemberlitaş Kız Yurdu öğrencilerinin haykınşlanna, 'çapkmca' kulak ü- kanıyordu. ODTÜ, Hacettepe ve Gazi üniver- sitelerinde mezunıyet mevlitleri oku- tulmasına, "onlarDi sorunu" yaklaşı- mıyla bakılıyordu. Milli Eğitim Ba- kanlığı müfettişlerinin Kuran kurslan yurtlanna sokulmamalan hiç önemli değıldı. Gazeteciler Cemiyeti'nin sergi salonu basıhp kadın başlannın kınhnasırun da bir önemi yoktu. De- nizli'de cihat çagnsı yapılmasını, "Za- manmda biz de Söke'de devrim çağnsı yapmadık mı7" nostaljisıyle değerlen- dinyorlardj. Ve bir sabah, Milli Savunma Baka- nı Safa Giray, "Sflahlı Kuvvetler'den şeriat yanusı 364 subay ve astsubayın çıkanldığını" açıklıyordu. Siyasal olarak İslamın iflas ettiği bir dünyada. acımasız bir geri dönüşü an- latan şeriat; Türkiye'de bu arkadaş- lann katkılanyla, güven içinde iktida- ra yürüyordu... | Evren'in katkılanyla "İlimizde 10 gün süreyle Büyük Samsun Otelı'nde kalacağı öğrenilen MSP Genel Başkanı ve yanındakiler, 1 Eylül 1981 günüsaat 19.50 sıralannda 06 SR 827 plakah açık yeşil Mersedes ve 06 UN 608 plakab kırmızı Volswa- gen-Golf marka otomobillerle geldi- ler. MSP Samsun İl Başkanı Ali Rıza Öztürk, eski il başkanı Islam Varlı, öylesine inanmışlardı ki; tankla topla yapılamayacaklan. "dinle gerçekleşti- rflebflir" görüyorlardı. Gelecek ıçın tüm umutlann "zorunlu din öğretimi- ne'' bağlandığı günlerdi. Evren Paşa, anayasayı haarlayan arkadaşlanna belki yüzüncü kez "Din kültürü veriyo- ruz, din dersi değil" diye çıkışıyordu: Kenan Evren - Yani dinin tarihini, dirumızin kurallan içerisinde lazım ge- len hususlan bu çocuklara öğreteceğiz. îslarniyet nedir, nasıl doğmuş, nasıl ge- lişmiştir? Eğitim demedik; din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğreüm kurumlannda zorunlu dersler arası- nda yer alır, dedik. Dersler arasında yer alır desen ne olacak, zorunlu ders- ler arasında yer alır desek ne olacak? Nejat Tümer - Yabancı okullarda, özellikle Rum okullannda kendi içle- rinde uyguladıklan bir din eğıtimi var. Aynca bizım kendimizin 'Fransız, Al- man, Italyan okullarunız var, bu mec- buriyet anayasada olduğuna göre.. Muzaffer Baykaynak - Din kültürü dersleri İslam dinınden olanlara uygu- lanır. Kenan Evren - Bir milletı dinsiz yap- mak mümkün değil. Bu çocuklar din kültürünü okulda almayacak, ailesı vermeyecek. Nerede verilecek? O za- man isteyen kişi mahalle mektebine gönderecek, bir hoca tutacak. Oralar- da öğreneceğine. hiç olmazsa burada din kültürünü öğrenır. Ondan sonra ilerletecekse, ilerletir. Nurettin Ersin - "Zorunlu dersler arasmda yer ahr" konusu bir ıhtıyaç- tan doğduğu için konulmuştur. Yoksa ille de laikliğe aykın bir ders egitimi manası taşımıyor. '61 Anayasası'nda böyle bir kayıt yoktu. serbest bırakıl- mıştı; bu serbestlik, din kültürünün ve- Milli Güvenlik konseyi üyeleri "Din kültürü vermek" adı altmda başlayan serüvenden ilk önce yine "kendileri" rahatsız olacak; kısa bir süre sonra. yaptıklannı unutup 'irtica" tehlikesinden söz edeceklerdi. cumhuriyetçileri arasında beğeniyle karşılanıyordu. Türkiye'de irticanın ulaştığı boyutu onlar görmüyorlardı, ama Joseph Luns'tan Tansu Çiller'e kadar herkes kötü gidişin ayırdındaydı. Örneğin NATO Genel Sekreteri Luns. Brüksel'de, "irticanın Evren'ûı yakn çevresine kadar sedtğını" söylü- yordu. Boğaziçi Üniversitesi'nin genç ve güzel öğretim üyesi Prof. Tansu Çil- ler, "ekonomik sıkıntı içinde bulunan ücretiilerin örgütlü bir biçimde gerici fa- aüyettere çekildiğini" vurguluyordu. Türkiye'de İslami hareketi, başka bir deyişle "demokratik rejün adına" ir- ticayı destekleyenlenn ortak paydası "şinîdiye kadar iktidar içinde kendileri- ne sağlam bir yer edinememiş" olma- lanydı. Görmek, duymak ve anlamak istemedikleri gelişmelerin adı. şeriat düzenini getirmek amaayla girişilen irticai bir başkaldınydı. I Dsğıtstsn tsknn Bir zamanlar FKÖ saflannda sava- şıp sonradan ABD ile uzlaşüklanna göre.. bir dönem Dev-Genç'in cezae- vindeki en küçük tutuklusu olup son- radan Özal'la anlaştıklanna göre.. nasıl olsa şeriatçılarla da anlaşıp uzla- şabilirlerdi. Başkent Ankara'da Atatürk Ana- dolu ve Ayrancı liselerinde herkesin gözkri önünde yapılan yoğun "din devleti" propagandasını görmeyecek- lerdi. Günah olduğu gerekçesiyle Bat- Hasan Albayrak, Haşim Bektaş isimli şahıslar tarafından karşılandılar. Nec- mettin Erbakan ve eşi 116 no'lu oda- da, çocuklan 117, yanındakiler ise 114 no'lu odaya yerleştiler. Odalan Güneş Optik sahibi Şerafet- tin Albayrak'ın ayırttığı, giderlerini ise Selamet Kitabevi sahibi, MSP İl Baş- kanı Ali Rıza Öz- türk'ün karşıla- yacagı ögrenildi." MSP'nin yargıla- ma dosyalan arasına giren bu belge, her ne kadar 12 Eylül askeri rejimınin, MSP lider- lerini adım adım iz- lettiğini gösteriyorsa da; askeri rejimin li- deri "Allah'ı bir, Ku- ran'ı bir, peygamberi bir, aynı yakanşla namaz kılanlan birbi- rinden koparmaya imkan yoktur" diye nutuklar atıyordu. Silahlı Kuvvetler; Devlet Başkanı, Mil- li Güvenlik Konseyi ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral rilmesinde hiçbir zaman başanlı ol- mamış ve birçok kişi din bilgisinden mahnim kalmışü. Bütün ülkelerde toplumu birleştirici unsur olarak din mevcut olduğuna göre; bunu herkesin Silahlı Kuvvetler, Devlet Başkanı, MGK ve Genelkurmay Başkanı Orgene- ral Kenan Evren'in katkılanyla İslamla yakından tanışacaktı. bu tarzda açıklanması. hiçbir zaman laikliğe aykın değildir. Kenan E\Ten - Türkiye'de imam ha- tip okullan nıçin çoğalıruştır? Bunlann sayısı 357'dir; bugün meslek liseleri bile o kadar çok değil. Bunun sebebi; anababa, çocuğunun din dersi al- masını ısüyor, hem hse diploması alır hem din dersi alır diye düşünüyordu. Çocuğunu böyle bir yere vermeyi ter- cih ediyordu. Ama bilirse ki oraja git- tiği zaman biraz namaz kılmasını, bir dua okumasını öğrenecek; "Arkam- dan bir Fatiha okuyabilecek" diye dü- şünecek. belki o zaman bu okullan ter- ah edecek. imam hatiplere gönderme- >ecek... "Din kültürü \ermek" adı altında başlayan serü\enden ilk rahatsız ola- caklar, vine "kendileri" olacak; kısa bir süre sonra. >apüklannı unutup 'ir- tica" tehlikesinden söz edeceklerdi. l'Arkadaşlar, dinimiz...' Askeri yöneü'm. darbe öncesi, siya- set adamlanna anlatamadığıru artık halka anlatabilirdi. Genç kurmaylar kamu kurumlannda konferanslar ve- riyor; İslamiyetten siyasete her konu- da konuşuyorlardı. Önyüzbaşı Oğuz Ksdeü, 1982 yıhnda. Erzurum'da kürsüye çıkıyor- du. "Arkadaşlar, zaman zaman yüce di- nimiz olan Islamivct. bazı ellerde başka maksatlar için kuUaıulma) a çalışıl- maktadır. Tarikat; Arapça yol, güzer- gah demektir. Pe\gamberimiz de\rinde tarikat yoktur. Halife Ebubekir za- manında ilk tarikat orta\a çıkmıştır. Güney Arabistan'da sahte peygamber- ler turediği ve İslamiyet parçalanma tehlikesiyle karşılaştığı için, tarikatlar çıkmıştır. Günümüzde tarikat kılığına girip rejimi \ ıkmava vönelik çalışmalar > apıidtğı görülmektedir. Bunlann en tehlikclisi Süle> mancüardır. Üzülerek belirteyim ki en koyu Atatürk düş- manlığı yapan tarikat budur. Suleyman Hilmi Tunahan Efendi Ha/retleri'nin, manevi bir yumruk vurarak Atatürk'ün erken ölmesini sağladığına ve böylece tslamiyeti kurtardığına inanırlar. Arkadaşlar, bir de Nurculuk konu- sunda burada açıklamak ihtivacını du\- duğum bir konu >ar. Üç aydan fazladır Türkiye'nin ber yerinde konferanslar veriyoruz. Ama bu bölgede farklı bir u\- gulamayla karşdaştım. Nurcu ounuş. bu konuyıı benimsemiş insanlarm Bızı yanlış anbyorsunuz yüzbaşım; bız bu görüşü benimsedik ama. kesinlikle cumhunvete bağlıyız. devlete bağlıyız" diye, bizi memnun eden o kadar güzel fî- kirler açıkladılar ki onlan çok takdir ettim. Bunlann hepsini topladım; bir ra- por halinde, yukanya, Konsey'e suna- cağım. Arkadaşlar, dinimiz yüce bir dindir. Tekrar edivonun, bu konuda ber türlü tçıörgutuyesımudüı OOra oMffMMM OMtç^fin âm yr mUıfı gOftHOyvr CtZJi orgu: Kurm*La suÇ lanan uenn Oûuçe* âryutun <wgaı otmsatöır» Kenauinin Hur Ousunce Ku*uBu Bajkvıı onuğu- nu tJenrrtı -aef- saöece sef^oatöanûtm d*ai Ankara Büyükşehir Bele- diyesi Başkanı Melih Gökçek'in Çocuk Esirge- me Kurumu Başkanı ol- duğu dönemde, şeriat devleri kurmayı amaçla- yan yasadışı bir örgütün kuruculanndan olduğunu gösteren belge devletin _"gizu" devlet brifingi" ar- şivindeydi. , .... Kenan Evren'in katkılanyla islamla daha yakından tanışacaktı. Sanki öteki dinlerde aksi söyleniyor- muş gibi "tslanun bütünleştiriciliğine'' bilmesi kadar tabii bir şey yoktur. Özellikle Türk toplumu büyük bir ek- seriyetle İslam dinine girdiğine göre, o halde bu imkanı kendılerine sağlamak uygun olacaktır. Zorunlu kelimesinin çauşma yapdmaktadır. Ancak şeriaö getirmek, eskiye dönüş yapmak; ülke- mizin şartlanna, çağın şartlanna artık uygun bir zihniyet değildir. Humeyni'yi örnek alıyorlar. İran'da de>Tİmi gerçek- leştiren HumevTii değildir, arkasmdaki TUDEH komünist partisidir. 15 yıktan beri Moskova'dan hareketi yönetmiş- lerdir, Fransa'dan faaüyet göstermiş- lerdir. Humeyni'nin tasfiye edildiğini yakında göreceksiniz." Bu sözlen söyleyenler; çok yakın bir gelecekte, okul ve kışlalann camileştı- rilmesınin, "demokratik" devletin "te- okratik-totaliter" devlete dönüştürül- mesi demek olduğunu anlamıyorlardı. Oysa devlet. "üniforma"sıyla din ış- lerine elini soktuğu zaman ışler değişi- yor; bir yüzbaşı çıkıyor, "bir tarikatı kötüleyip ötekini övebiUyordu"... ruya yakın bilgiler.. Ceketinin sağ iç cebinden çıkardığı Kuran ayetleriyle anayasa vaazlan ko- nusunda deneyimh' olan EvTen, 1986'- da Erzurum'da, kadınlara "Başmızı örtün, ama yüzünüzü açın" çağnsı yapüğında; ordu için çoktan, iş işten geçmışti. Üst düzeydeki komutanlar orduda irticanın önlenebilmesi amaayla, ka- rargah çahşmalannı başlauyorlardı: "Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı yıkıcı ve bölücü faaliyetlere karşı ahnacak önlemleri de içeren bir eğitim/ öğretim programı gerçekleştirecek *e bu programda; a. Öğrencilerin irticai ve diğer yıkıcı ve bölücü akımlara kapılmamalan için Atatürkcülük ve T.C. İnkılap Tarihi dersinde; Atatürk ilkeleri ve milli değer- lerimkin öğrctilmesine ağırlık veri- lecektir. b. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders- lerinde ise lakilik ilkesi iyi açıklanacak ve laik bir davranışın nasıl olması gerek- riği ile laik düşüncenin davranışa nasıl dönüştürüleceğinin ve dini konulann akılcı bir şekilde öğrencilere anlatılması sağlanacaktır. c. Okul komutanlıklannca tespit edi- lecek öğrermenler tarafından. özellikle sosyal derslerde, ders başlangıcında veva bitiminde 5 il 10'ar dakikalık sü- reyle, işlenen konu ile ile bağlantılı ola- rak ve özellikle milli günlerimiz \esile edilerek Atatürk'ün görüş ve düşüncele- riyle milli değerler hakkında konuşma- lar yapılacaktır. d. Son günlerde kamuoyunda güncel- liğini muhafaza eden irticai gelişmelerle ilgili haberler arasında: askeri liselerde- ki Nurculuk faalivetlerine de geniş yer verilmiş olup uygulamalara ait doğruva y akın bilgüerin basında ver aldığı görül- müştür. Özellikle 28 Arauk 1985 tarih ve 51 sav ılı Nokta oergisinde askeri lise- lerie iieilgili açıklamaların içûnizden bi- risi tarafından stzdırıldığı intibamı ver- mektedir." |813:'Kopkunçsayı'... Doğruya yakın bilgılen kapsayan bu haber şuydu: "Bursa'daki bir evde toplanan bir grup Işıklar Askeri Lisesi öğrencisi, büvük bir dikkatle 'ağabey- lennı' dinliyorlardı: kurrnav oluncaya kadar dişinizi sıkm, kendini/i belli et- meyin, gözünüzle namaz kılın, 2000'li yıllarda Türkije'yi kavravacağız.. Yaş- lan 14 ile 16 arasında değişen askeri okul öğrencilerine 'güç bir görev' veril- mişti. Göre*, Türkiv e'de yıllardır laikli- ğin kalesi olarak bilinen Silahlı Kuvvet- ler'e sızmakn." Aynı günlerde. Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri de İstanbul'un; Maltepe Askeri Lisesi öğrencileri de İzmir'ınçe- şitli semtlerindeki evlerde aynı görevi ahyorlardı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ'un uyansına kadar her şey yolunda gidiyor, Nurcular askeri okullarda rahat rahat örgütleniyor- lardı. Orgeneral Üruğ'un "irtica faaü- yetlerine katddıklan hakkında kesin kaanat uyandıran Silahlı Kuvtetler mensuplannın bildirildiğinden 24 saat içerisinde sicilen ve resen emekliye çı- karrılmasj" emri bile. beş yıl önce yö- netımı devralan ordu için büyük "vuku- at" sayılacakö. YARIN:Askeriokullara atılan çengeller BIRBAKIMA SERVERTANtLLİ Bir Açık Mektup Bildiriydi, açık mektuptu, şöyle bir göz atılıp geçilir ge- nellikle. Oysa, içlerinde pek önemli gerçeklere değinen- ler vardır. Gazetemizin 7 temmuz günlü nüshasındaki "Kitap" ekinde birçok yayınevinin yayımladığı, "Adalet Bakanı ve Kültür Bakanı 'na Açık Mektup" böyleydi. Onu, köşemin olanakları içinde tekrarlamayı bir görev sayı- yorum. Gelin, bir de beraber okuyalım! Şöyle deniyor mektupta: "Biz aşağıda imzaları bulunan yayıncılar, son günler- de zaten yeterince buyük sorunlarla boğuşmakta olan yayıncıların karşılaştığı yeni bir tehdide dikkatinizi çek- mek istiyoruz. 1980 oncesinde yayıncılar, yayımladıklan kitaplardan dolayı yargılanmıyorlardı. Askeri yönetim de bu yasada herhangi bir değişiklik yapmadı. Ne yazık ki, 'sivil' özal döneminde yayıncılar yeniden, yayımla- dıklan kitaplardan dolayı yargılanmaya başladılar. 141, 142 ve 163. maddelerin yürürlükten kaldırılması olumlu bir gelişmeydi, ama aynı zamanda Terörle Mü- cadele Yasası 'nın 8. maddesinin uygulamaya konması ile birlikte yayıncılar astronomik para cezaları tehdidi ile yüz yüze kaldılar. Ve şimdi Çiller Hükümeti'nin 9 Kasım 1993 tarihinde TBMM'ye sunduğu TMY'yi yeniden düzenleyen taslak- ta, yayıncılara para cezası yanında hapis cezası da ön- görülüyor. Ne yazık ki, bu yasa teklifinin altında sizlerin de imzası var. Kitap, dergi, gazete ve düşünceyi bir 'terör' unsuru olarak gören anlayıştan bir an önce vazgeçilmelidir. Hele hele yazarı, yayıncıyı, gazeteciyi, çevirmeni, dü- şünürü demir parmaklık ardına koyma, en fazla vazge- çilmesi gereken bir yönetim alışkanlığıdır. TMY'nin yeni hali yasalaşmadan yayıncıların hapse- dilmeye başlanması ise, en temel hukuk ilkelerinin ihlali anlamına gelmektedir. Varolan yasaya göre, dergi ve gazete yayıncısına sa- dece para cezası öngörülmektedir. Yargıtay 9. Dairesi'- nin getirdiği yeni bir yorumla ise, daha önce yayınevi sahiplerine hapis cezası öngörulmezken, kitap yayıncı- larına peş peşe hapis cezaları verilmeye, onaylanmaya ve bu ceza uygulanmaya başlanmıştır. Yapılan yorum ise çok ilginçtir. Istanbul 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahke- mesi'nin 1991/308 esas, 1993/148 nolu kararmda, Belge Yayınları sahibi Ayşe Nur Zarakolu hakkında, bir süreli yayın yazı işleri muduru gıbı sorumlu olduğu anlaşılan sanık yayıncı' denilerek 5 ay hapis cezası verilmiş ve bu Yargıtay'ca onaylanmış, kararın düzeltilmesi istemi ise reddedilmiştir. En sıradan insan bile, yayınevi sahibi ile dergi ya da gazete yazıişleri müdurü arasındaki farkı bi- lir. Kıyasen karar vermek en temel hukuk ilkelerinin ih- lalidir. Varolan yasanın öngörmediği bir ceza uygula- maya konulmaktadır. Dolayısıyla DGM'ler, kendilerini TBMM yerine koyarak, çıkmamış bir yasayı şimdiden uygulamaya koymuşlardır. Belge Yayınları yöneticisi Ayşe Nur Zarakolu, Dr. İsmail Beşikçl'n/n 'Cumhuriyet Halk Fırkası 1931 Programı ve Kurt Sorunu 1 başlıklı kita- bının yaymcısı olarak, bu hukuk dışı anlayışla hükmü kesinleştirilip demir parmaklıkların ardına konan ilk ya- yıncı olmuştur. Yargıtay, yapılan 'kararın düzeltilmesi' • istemini de reddetmiştir." Açık Mektup, bu sakatyorumun doğrultusunda hapse girmiş ya da girmeyi bekleyen yayın sahiplerini bir btfı sıraladıktan sonra, şöyle bağlıyor sözlerini: "Biz aşağıda imzaları olan yayıncılar, yayıncıya, ya- zara, çevirmene, duşünure, gazeteciye düşüncelerin- den dolayı ne hapis ve ne de para cezası verilmesini istiyoruz. Kamuoyunun tepkisizliği nedeniyle, hoşgörüsüzlü- ğün boyutları iyice vahim bir hal almaya başlamıştır. Son günlerde Hollandalı Profesör Brunhessen'/n lieti- şim Yayınlan'ndan çıkanbilimselkitabı, Cep Yayınları'- ndan çıkan Kürtlerle ilgili akademik derleme, Alan Ya- yınlan'ndan çıkan 'Soğuk Savaştan Sıcak Barışa' adlı röportajlar derlemesi de, yargılanma ve yasaklamalar- dan payını almıştır. TMY'nin yeni taslağındaki duşunce özgürlüğünü teh- dit eden kısımlar çıkanlmalıdır. Düşüncenin terörle hiçbir ilgisi olamaz. Yargıtay'da beklenen kararlar ise onaylanmamalıdır. Düşüncenin 'suç', hem de 'teror suçu'olması ayıbına son verilerek, demir parmaklıkların ardında olan ya da konulmak üzere bulunan, Dr. ismail Beşikçi, Prof.Dr. Fikret Başkaya, Günay Aslan, Edip Polat, Hacay Yıl- maz, Haluk Gerger, Mehdi Zana, genç tiyatro yazarı Numan Baktaş, sendikacı Münir Ceylan başta olmak uzere, tüm yazar, yayıncı ve gazetecilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmalan sağlanmalıdır." işte, yayınevlerinin "Açık Mektup"u\ Yüreklerin kulakları sağırdır şu sıralar. Ama sizler, duyduk duymadık demeyin sevgili okur- lar!.. 8 görevli şehit oldu PKK'li 32 terörist öldürüldü ANKARA (AA) - Kars'ın Kagızman ilçesi yakınlannda güvenlik güçleriyle teröristler arasında çıkan çatışmada, 20 terörist öldürülürken 8 güven- lik görevlisi şehit oldu. Hak- kari'deki çaüşmalarda da 12 terörist öldürüldü. İçişleri Bakanı Nahit Mente- şe güvenlik kuvvetlerinin Ka- ğızman yakınlannda 40 kişilik bir terörist grubu ile çatışmaya girdiğini ve teröristlerin çem- bere alındığını söyledi. Bakan Menteşe, bölgedeki yetkililer- den aldığı bilgiye göre şu ana kadar en az 20 teröristin öldü- rüldüğünü, 8 güvenlik görevli- * sinin de şehit olduğunu kay- detü. TC PERTEK KADASTRO MAHKEMESf'NDEN EsasNo:1990 31 Davacı Mustafa Durgun tarafından mahkememizde davalı Hû- seyın Genç aleyhıne açılmış bulunan kadastro tespıtıne ıtiraz davası- ran yapılan açık duruşması sonunda venlen ara karan gereğince: Davacılardan Ali Büyükdeğumencıoğlu mirasçısı Beser Büyükde- ğirmencioğlu tüm aramalara rağmen bulunamadığından meşruath davetiyenin ilanen tebliğıne karar venlmış olmakla; Pertek ılçesı Günboğaa köyünde bulunan dava konusu 941 nolu parsel başında 19.8.1994 günü saat 14.00'te keşifyapılacağından, ke- şif gideri olan hâkim 100.000- TL. katip 66.000.- TL, mübaşir 50.000.- TL, 3717 sayılı yasa uyannca bankaya yatınlması gereken 216.000.- TL, teknik btlirkişi için 150.000.- TL. 104.000.- TL bılirkişi- lere tebligat gideri, 150.000.- TL mahalli bibrkişiler için yol gideri, 800.000.- TL vasıta ücreti ki toplam 1.532.000.- TL'nın teblığ tarihin- den itibaren 10 gün içerisinde mahkememiz veznesine yaünlmaa, aksi takdırde 3402 saydı kanunun 36 maddesi uyannca keşifle ilgili delillerden vazgeçmiş sayılacağı ve toplanan delıllere göre ve keşif gi- derleri yaünlmadığından davanın reddme karar verileceğı hususu tebligat yapılamayan Ali Büyükdeğırmencioğlu mirasçısı Beser Bü- vükdeğimıenaoğlu adına ilanen tebliğ olunur. DEVELİ KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 1994 80 Mahkememizin 1994/80 esas sayıb dava dosyasında davalı ola- rak bulunan Rıfat Gürbûzmirasçılan, Salih Gürbüz, İsmail Gûrbüz, Hacıömer Gürbûz, Solmaz Gürbûz, Ramazan Gürbüz ile Hatice Gürbüz ve davalı Suleyman Kuş mırasçılan; Atiye Kuş, Cuma Kuş, Asıye Kuş. Lısan Kuş. Hava Kuş. Kadir Kuş ve Emış Kuş'a duruş- manın 25.8.1994 günü saat 00.09'da olduğu, davaulann belirukngün ve saatte mahkememizde haar olmalan hususu üanen teblijŞ olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle