27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 TEMMUZ1994 CUMA DtZtYAZI Isveç Yazarlar Birliği Başkanı Peter Curman 'üç denizin buluşması'nı Cumhuriyet'e yazdı SözcüMeringücüşiddetiyenerAçık denizde, 18 ulusun yazarlan ile dolu bir gemi dûşûnün. Okuyan, yazan ve düşüncelerini paylaşan yazarlar. Başlangıçta, bubirdûş gıbi gö- rülebilir, ancak bu kısa zaman önce Baltık Denı- zi'nde gerçekleşti ve şimdi Karadeniz'den Akde- niz'e yapılacak ikinci bir yolculuk için hazırhk- larbaşan ile sürdürülmektedir. Isveç Yazarlar Birliği Başkanı olarak okurlan- nıza bu yıl kasım ayında gerçekleşecek olan bu düşsel, fakat tarihsel tasannın perde arkası ve amaçlannı tanıtmak istedim. Dûnyanın her yanından işadamlan birbirkrini tanımaktadırlar. Frankfurt, New York, Tokyo ve Stockholm borsalanndaki düzensiz değişimleri tüm aynntılan ile bilirler. Birbırleri ile elektronik posta ve faks mesajlan yolu ile günlük temas ha- lindedirler. Kendi coğrafyasal ve siyasal adresle- rine bakılmaksızın aym kulübün üyesidirler. Biz yazarlara gelince durum nasıldır? Zaman zaman orada ve burada ozanlar festivallerinde ya da (PEN) bizi bir konferans için çağırdığında bu- luştuğumuzdoğrudur. Ama genellikle kendiköy- lerimizde, kendi ülkelerimizde kendi yahtılmış yaşamlanmızı yaşanz. Yaşamlanmızı iletişime adamış olmamıza karşın -yazın yoğun bir yaşa- mın sıkı bir aynasıdır- nadiren arkadaşlanmızın yaşamlanna kanşınz. Yayıncılanmız uluslarara- sı kitap fuarlannda kitaplanmızı satarakya da ala- rak buluşabilirler. Ancak biz -belirsiz nedenlerle- evde kalınz. • Dünyadaki yeni durum bütün yazarlar için yeni bir meydan okumadır. Bu biricik fırsatı açıklamak için ne yapabiliriz? Dünyaya. biz yazarlann yaşamak zorunda olduğumuz ülkeleri değil. ama yalnızca kendimizi temsil ettiğimizi nasıl anlatabiliriz? Dünyaya kendi sözcüklerimizin gücüne - diyaloğa- inandığımızu şiddetten ve yeni bir ffaşizmden korunmak için bu : diyaloğun geliştirilmesinin gerekli olduğunu nasıl gösterebiliriz? Bununla birlikte şimdi, tarih bizi uyandırmış- •tır. Avrupa hızlı ve çok büyük değişikliklerle do- lu bir dönemden geçmektedir. Eski totaliter sis- temler yıkılmakta ve yeni -ya da baskı alunda tu- tulmuş eski- uluslar doğmaktadır. Ulusçuluk ge- ne bir umut ve tehdittir. Her yerde insanlar geç- mişe karşı kendi geçmişleri ve kültürleri ile ilgi- li haklanm isteyerek ayaklanrnaktadırlar. Baltık Denizi bölgesinde işgal edilmiş üç eski ûlke ye- niden doğmuştur: Estonya, Letonya ve Litvanya. Baltık Denizi 'Sovyetler tmparatorluğu' döne- mindeki gibi çevresindeki ülkeleri ayırandeğil, fa- kat eskısı gibibirleştiren birdeniz durumuna gel- miştir. uegrçınOOIMNIHPIIIIB yızarar lönemlrolûynartar Geçmiş ile gelecek arasındaki bu değişim dö- neminde yazarlar önemli bir rol oynarlar. Yakın geçmiştekı devrimlerdeyazarlann yeralmış olma- sı herhalde bir rastlantı değildir. Vaclav Havel es- ki Çekoslovakya, Mircea Dinescu Romanya, Blaga Dimitrova Bulgaristan ve Janis Peters Le- tonya. Bu yazarlann kendi ülkelerinde eski siya- sal sistemlerinbirparçası olmamalan gerçeği on- lara, siyasâcılardan ve onlann yalanlanndan ölümcûl derecede bıkmış olan sıradan insanlar arasında yetki ve onur kazandırdı. Yeni durum cografyasal ve siyasal yerleşimle- ri göz önünde bulundurulmadan bütûn yazarlar için yeni bir meydan okumadır. Bu biricik fırsatı açıklamak için ne yapabiliriz? Dünyaya, biz ya- zarlann yaşamak zorundaoldugumuz ülkeleri de- ğil, ama yalnızca kendimizi temsil ettiğimizi na- sıl anlatabiliriz? Dünyaya kendi sözcüklerimizin gücüne -diyaloğa- inandığımızı, şiddetten ve ye- ni bir faşizmden korunmak için bu diyaloğun ge- liştirilmesinin gerekli olduğunu nasıl gösterebili- riz? "Karadeniz'in Dalgalan" bu sorulara verilen güçlü yanıtlanmızdır. Bu, üç denizin; Karadeniz, Baltık Denizi ve Akdeniz, kıyılanndan 300-400 yazar ve çevirmeni buluşturacak olan uluslarara- 'Karadeniz Dalgalan1 nedir? 'Karadeniz Dalgalan' gemi yolculuğuna 30 ülkenin yazarlanndan başka uluslararası yayıncılar, kitap dağıtıcılan ve gazeteciler de katılacak. Yunan 'Odysseus' adlı lüks turistik geminin yolculuğu Pire'de başlayıp Delfi'deki kapanış toplantısı ile bitecek. 400 kişinin katılacağı sanılan gezinin 500 bin dolara mal olacağı anlaşıhyor. UNESCO, Isveç ve Yunan hükürnetlerinin maddi katkılannın dışında geziye katılacaklar, her şey dahil, kişi başına 1.500 dolar (yaklaşık 45 milyon TL) ödeyecekler. 10 günlük gezi boyunca Odessa, Sukhumi, Varna, Köstence, Istanbul ve Pire'ye uğranacak. Her limanda yerel örgüt ve kurumlarca özel programlar düzenlenecek. Pfeter Curman, Balük Denizi, Karadenizve Akdeniz ülketerindengelenyazartar arasındakiişbirtiğiıun uluslararası bir merkeztesonuçlanmasuu dikyerek şöyle diyor: Bu merkez neden tstanbul'da ya da adalardan birinde olrnasın? İstanbul her zaman kültürlerin eridiği bir pota olmuştur. Bir uluslararasj yazariarmeriusoninbuliumıasıbugüze)kenW tarihsd m i ^ ^ Portre İstanbul âşığı bir ozan "...Geee örtüsünû örtünce üstüne Boğaz 'm, kanrtca Yuvalan gibiyanar ıpldar. Necmktr ışıldar vekarpit lambalan." Peter Curnum (*) îsveç Yazarlar Birliği Başkanı ozan Peter Curman, 1941'de Stockholm'de doğdu. Kentsoylu bir ailedendir. 1964'te Stockholm Oniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun olduktan bir yıl sonra Curman, birinci şürkitabıru yayımladı. tki yıl sonra da şüri daha geniş kitielere ulaştomak için iki arkadaşıyla birlikte 'Yazarlar Merkeri'm kurdu. Bu metkez üyeleri, o günden bu yana hastanelerde, okuüarda, cezaevlerinde, benzeri toplumsal kuruluşlarda çok sayıda 'şiir günJeri" düzenledi. Günlük gazeteleTde eleştiriler yazan Curman, 198rdeyüklendiği 'Stockhohn' gazetesinin kûltür servisi yöneticiliğini beş yıl sürdürdü. 1987 yılından bu yana tsveç Yazarlar Birliği Başkanlığını yapıyor. Önce 1988'de Türkiye Yazarlar Sendikası'mn konuğu olarakbir grup yazarla Türkiye'ye gelen Curman, daha sonra TÛYAP nedeniyle de olmak üzere çeşitli yıllarda Türkiye'yi ziyaret etti. Aynı yıl Stockholm'de bir yayınevinin düzenlediği yanşmanm seçiciler kyrulu üyelerine yapılantoplucaParis gezisi önerisini Peter Curman, tstanbula çevirtmek için şöyle konuşmuş: p > g&rmuşsiinüzdür şimdiye dek yadafatedipnizan görebairsiniz.Paris'iiyi tsuııyorsumradur. Ben si», «ninjaoı hiç bilmed^İBİz, dânyanm bir başka certnet köçesûıegjtaıeyiönerryorum. Y»Tnevünizbtd bir hafta sonu Pariste a^riayacağına, İstanbul'daağırlasm.tsanburu görün bakabm,bir_" Tartışmayı Curman kazanmış. Bugüne değin 12 şür kiîabı yayımlanrnış olan Curman^ın şürleri çeşitli dillere çevritaüş buarada 'Ayak hteri'nı de Lütfi özkdk ve Turhan Kayao^u Türkçeye kazartdırrruş. *) Söz konnsukttabın onsözünüyazan Demirtaş Ceyhun 'unyazısında Curman 'm istanbul üzerineyazdtğı şiiri Mazlum Kiper Tûjiçeye çevirmiştir. sı bir tasanm, bir yazarlar 'seferi'dir. Buyılın ka- sım ayında bu üç denizin çevTesinde bulunan ül- kelerden gelen yazar ve çevirmenler büyük bir gemiye binecekler, Odessa'dan Köstence, Vama, İstanbul ve Delfi yolu ile Pire ve Atina'ya ulaşa- caklan bir gezi yapacaklardır. Delfı'de, çatışma- lar içindeki dünyada diyaloğun gerekliliği üzeri- ne bir bildiri yayıtnlanacaktır. Dünyaya, en azın- dan yazarlanntartışabileceğini göstermek istiyo- ruz -şiddet yerine sözcükler-. Şu anda, bu tasanmın planlanması ile ugraşı- yoruz ve Paris'te UNESCO'dan ekonomikdestek alacağımıza ilişkin sözalmışbulunmaktayız. An- cak Avrupa Konseyi ve AB gibi uluslararası ku- ruluşlar, ulusal hükümetler ve özel destekçiler gi- bi diğer kaynaklardan da ekonomik destek alma- yı umuyoruz. Kuzeyli yazarlar ile Güneyli yazarlann bir ge- mide buluşturuknası düşüncesi 1 kasrmda Istan- bul'da yapılan bir toplantıda tartışıldı ve kabul edildi. Karadeniz Bölgesi'ndeki yazar dernekle- rinin ve PEN kulüplerinin çoğu toplantıda vardı. Toplantıdansonrayayırnlanmış olan İstanbul An- laşması1 adlı birbelge ile butasanma katılmak ni- yetinde olan bütün yazar örgütlerinı çağırdık. Baltık Denizi yöresinden, Isveç, Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Almanya, Danimarka ve Norveç'ten 100 kadaryazar ve çe- virmen; Ukrayna, Rusya, Romanya, Bulgaristan, Türkiye ve Yunanistan'dan gelecek olan 200-300 kadar yazar ve çevirmen ile birlikte gemimize bi- necekler. Aynca gemimizde Moldovya, Gürcistan ve Abhazya'dan da delegeler görmek istiyoruz. Peter Curman Türkheyeti arasındaKürt yazarlann da yeı alma- sını bekliyoruz. Gemide herkesin ilgi alanınagirenkonferans ve seminerlerdüzenleyeceğiz. Modemtoplumdaya- zann sahip olduğu rolü, kendi özel yazınımızhak- kındaki bilgi ve çevirileri nasıl geliştirebileceği- mizi, ülkelerimizde telif haklan ve yayımlama ile ilgili sorunlan, konuşma özgürlüğü ve kültürel azmlıklann haklanm, geçmişin yıkıntılan üzeri- neyeni bir geleceği nasılkurabileceğimizi ve öte- kibırçok sorunlan tartışacağız. Gemide yayımla- nan günlük bir gazetemiz 'Karadeniz Gezisi Ha- berleri' ve belki bir kapah devre televizyonumuz olacak. Gemide yapılacak olan seminerlerin ko- nulannı katılacak olan ülkeler saptayacaklar. Ge- mi bağlandığı zaman limanlarda yapılacak olan etkinlikleri de gene bunlar sağlayacaklardır. Do- ğal olarak salonlarda ve tiyatrolarda okuma otu- rumlan ve toplantılar aracılığı ile karadaki okur- larlabuluşmak istiyoruz. Ömeğin gemi îsunbul'a vardığında sorumlulukTürkyazarlarda olacaktır. Türk insanlan ile buluşmak için çok istekliyiz, ama nasıl ve nerede? lstanbul'u ziyaret etmekte olan 300 yabancı yazar ile ne yapmak istersiniz? Sizlerin de anladığınız gibi bu tarihsel geziyi dü- zenlemek hepimiz için düşsel bir iştir. Şuanda okuyucu kuşkucubiçimde kafasını sal- larsabunutümüyle anlayabilirim. Yalnızperi ma- sah anlattığımı duyduğum anlar vardır. Ama ger- çek, böyle bir geziyi 1992 bahannda Baltık De- nizi'nde düzenlemeyi başarmış olduğumuzdur. Bütün Baltık ülkelerinden 300 yazar ve çevirme- nin 'Konstantin Simonov' isimli teknede 13 gün- Peter Curman'ın şiirinden örnekler KÜÇÜKHECELER Ortakpazardan Sözcüüerseçiyorum: ÖZGÜRLÜK BŞfTÜK KARDEŞÜK. Alıpevegktiyorum. ÖZGÜKLÜKüstüneyazmak isüyorum Ama kagıdımda boş veryok. EŞtTLÎK üstüne Deniyorum o da obnuyon Peki'KARDEŞÜK? Yineayntşey. Nerezakt! Metinlerimçok mı küçük. Ve o kadar mı içe dönûk. KÎ, önemli sözcükkneyer yok orda? Yadaben -ne koriamç düşmee- Bir burjuva reksiyoneri mtyirn gerçekten? Farkma vardım sonunda Balgibi mümkün Küçük heceterteyazmakda! DAYAN1KLI Gerçeğin bilev taşıdır Şör. Yalan söyleyeeeksen BüdrikkkiŞüri kandıramazsın. AmayaMaş, sazcüklerine Onm rüşvetgeçirmeyen çarkma Yalaniar kayacakür eUerinin arasmdan W gerçekten geriye kakaı Endayanıklüardıryalnaca. lük bir süre için bir araya geldiği "Baltık Deni- zi'nin Dalgalan" adlı birinci yazarlar gezisinden söz ediyorum. Gündüzleri denizde düzenlenmiş olan konferans ve seminerlerde çeşitli konulan tartıştık ve limanlarda açık tartışmalar, konserler ve resmi kabullere çağnldık. • Tarih bize eğer arkasında gerçek bir istek varsa hiçbir şeyin olanaksız olmadığmı öğretmiştir. Eğer işadamlan dünya çapında işbirliğini düşünebiliyorlarsa yazarlar neden düşünemesinler? Konuşma özgürlügünü. kendi düşüncelerinde birey haklanm. hoşgörü ve kültürel çoğulculugu savunacak başka kimler var? Bireyler ve uluslar arasında gerekli olan diyalog için ayağa kalkacak olanlar kimler? Dünya yazarlan birleşin.. Baltık gezisinin bir sonucu olarak, Balnk De- nizi'nin ortasında Gotland isimli Isveç adasmda, Baltık Denızi çevresindeki bütün ülkelere açık olan bir'Yazarlar ve ÇevirmenlerMerkezi' kurul- du. Bu merkez, on bir konforlu yatak odası vebu- luşma alanlan olan Visby kentinin üzerine kurul- muş ve çok güzel deniz manzarası olan iki evden oluşmaktadır. Burada Baltık bölgesinden olanya- zarlar herhangi bir ücret ödemeden buluşup çah- şabilirler. Şu anda bu merkezin harcamalannı Is- veç Kültür Bakanlığı karşılamaktadır, ancak ge- lecekte ilgili olan bütün ülkelerin bu harcamalan paylaşacaklannı umuyoruz. Yeni bir yazarlar ku- nıluşu -Baltık Yazarlar Konseyi- orada her yıl görüş ve düşünce değişiminde bulunmak amacı ile toplanacaktır. llstanburayazartarlçin I ılusbrarası Mr merkez Baltık Denizi Bölgesi'nden gelen yazarlar ile Karadeniz ve Akdeniz'den gelen meslektaşlanmız arastndaki işbirliğinin, yazarlar ve çevirmenler için benzer bir uluslararası merkez ile sonuçlan- ması dileğimizdir, - bu merkez neden tstanbul'da ya da adalardan birinde olmasm?- İstanbul her zaman kültürlerin eridiği bir pota, Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney arasında 'kozmopolit' bir kent olmuştur. Istanbul'dabir uluslararası yazarlar mer- kezinin bulunması bu güzel kentin tarihsel mirasuun altını çizecek aynca Türkiye'de ki öz- gür ve açık tartışma haklanna önemli bir destek olacaktır. Yıllar önce, îsveç Yazarlar Birliği ve Türkiye Yazarlar Sendikası'na vali tarafından Büyükada'dabir yer önerilmişti, ancak o dönem- de böyle bir tasanmı fınanse edecek durumda değildık. Bu gezi acaba birfirsatolabilir mi? Şu anda Karadeniz'in çevresindeki -ve Yunanistan'dakÜ- bütün yazarbirlikleri bu düşsel düşüncenın gerçekleştirilmesi için sıkı birbiçim- de çalışmaktadırlar. Bazı kişilerbunun çokbüyük olduğunu ve gerçekçi olmadığını düşünebilirler ancak, tarih bize eğer arkasmda gerçek bir istek varsahiçbir şeyin olanaksız olmadığmı öğretmiş- tir. Eğer işadamlan dünya çapında işbirliğini düşünebiliyorlarsa yazarlar neden düşünemesin- ler? Konuşma özgürlügünü, kendi düşüncelerin- de birey haklanm, hoşgörü ve kültürel çoğul- culuğu savunacak başka kimler var? Bireyler ve uluslar arasında gerekli olan diyalog için ayağa kalkacak olanlar kimler? Dünya yazarlan birleşin.. Yann: James M. Buchanan Y A Y I N H A K K I CumhUrİyet' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKÎMOĞLU Saygun'un Selamı İstanbul Festivali'nin son konserini Ankara'da dinledim ben. BASO'nun son provasında, bir müzik olayında son tır- manışları da yaşayarak. Orkestrayı Gürer Aykal yönetiyor. ûnce Adnan Saygun'dan bir yapıt. Aya irini'de de dinle- mek isterdim doğrusu. Çağdaş bir Türk bestecisinden bir sesleniş dünyaya. Çağdaş davranışlara bir selam da dene- bilir. Saygun, Profesör Doğramacı'ya sunuyor bu son yapı- tını. Değerlı bestecimizi tanıyanlar için şaşırtıcı bir olay bu. llkelerinden ödün vermeyen bir kişi, hoş görürtmeyi sev- mez, hoş görmediğı şeyleri açıklar içtenlikle, karşısında kim olursa olsun. Doğramacı'ya sıcak bakışı Bilkent'ten, Müzik Fakültesi'nin çalışmalarından kaynaklanıyor. Ata- törk'ün müzik devrimini yaşayan ve yaşatan bir sanatçı olarak karşıdevrimler, arabesk tırmanışlarla yozlasan or- tamda bir umut ışığı oluyor bu çalişmalar. Aradan beş yıl geçti, ama Sayın Saygun'un gütümseyişi- ni rıâlâ anımsarım. Beş yıl önce çağdaş sanatçılarımızla güzel saatler yaşadık bir gece, yıidızların parladığı bir ge- ce, Leyla Gencer'ler, Suna Kan'lar, Idil Birefler, Gürer Aykal'lar, EraJn Onay'iarla .. Hoca75. yasını kutluyor, ama yeniden doğmuş gibi. Değerli bestecimizin sunduğu mü- zik, yıllar) tersine çeviriyor; aydınlık bir yolculuğa çağırıyor ınsanı. Sayın Saygun da şöyle sesleniyor Doğramacı'ya: "Memleketimizin gittikçe çoraklaşan sanat ve musiki toprağında, sizin ellerinizle yeni bir ümit kaynağı fışkırmış oldu. Çölleşen-çoraklaşan toprağı, zaman içinde bu kayna- ğı, yemyeşil bir vaha haline gdtireceğıni hayalimde yaşat- mak istiyorum. Bu son hamlenizie sanat âleminin şükranı- nı kazandınız, bu hamle meyvelerini verdikçe şükran ve minnet duygularımız artacak." BASO çalgıcıları da Adnan Saygun'ateşekkür ediyor son konserde Gürer Aykal neler anımsıyor kimbılır! 'Orkestra için Çeşıf/eme' adlı yapıtını önce ona dinletiyor Adnan Say- gun. Nasıl dıye soruyor, öğrencısi bu yapıtın bircok konser- de calınacağını söylüyor sevıncle. Genel provayı Fransız orkestra şefı Gerard Akoka ile birlikte izledik. Tepkisi mü- zik kadar güzeldı1 Haksız değil,-BASO gerçek bir müzik olayı başkentimizde. Değışık ülkelerden gelen sanatçıların güzel uyumuyla müziğın evrensel dilinı kanıtlıyor. Dvorjak ın danslannı kaç ülkenin çalgıcısı birden çalıyor, kaç keman, kaç çello, vurmalar, nefesliler, ama bir el, bir yürek calar gibi. Son yapıt Brahms'ın, keman ve vıyolonsel için bestelediği ikili konçerto ölüler, cenazeler, törenler, İstanbul Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'ın TV'de bale ile ilgili sözleri geride kalıyor birden. Suna Kan'ı dinliyorum gözlerim kapalı, viyolonseli de Azerı bir çalgıcı Eldar l«- kendero çalıyor, ne güzel sesler duyuruyorlar, ötekı çalgı- cılar da ne güzel eşlik ediyor. Aşka benzer bir müzik olayı. Keman ile viyolonsel sevdalı şarkılar söylüyor bırbirine, çirkinliklerden arındığını hissediyor insan. Konserden son- ra 'Mozart Kahvesi'nde nefis pizzalar yedik, Müzik Fakül- tesi'nin bir de 'Vivaldi Kahvesi' var. Yemek yerken, kahve içerken güzel konserler dinlenıyor, müzik okulunun her penceresınden başka bir bestecı seslenır gibi! Güzel bir ürün kolay oluşmuyor, önce bir bir çalışıyor çal- gıcılar, sonra gruplaşarak, bütünleşerek, her sese, her no- taya hakkını vererek, dengeyı kurarak, rengını, düzeyini bularak. Küçük bir kuşku olursa yeniden başlayarak.. Fransız şef Uzakdoğu'daçalışmış uzun süre, ünlüTaivan Orkestrası'nı yönetiyor. Politikadan da söz ettik bir ara, si- yasal orkestralann başarısızlığından. iki yüzyıl önce Çın'de uygulanan bir yöntemi anlattı bana, belkı de söylence, ama ılgınç. Ülkeyi yönetmeye aday olanlar bir orkestra kuruyor önce. Birlikte müzik yapabilirlerse yönetıcı olmak hakkını kazanıyorlar. Ülkemızde böyle bir orkestra kurulsa ne olur acaba? Ancak kurmak gerekıyor, çağdaş çalgıcıların yan yana gelmesi, bir uyum sağlaması zorunluluk artık. Şeflere kalırsa çağın da dışında katacağız. Her gün başka bir ne- denle neler duyuyor, nelere tanık oluyoruz. Heykel konusu kapanmadan bale geliyor gündeme, kimi kişilerın saplantı- sı mı var acaba? Sanat olaylarında belden aşağı çağrışım- ları öne sürüyorlar durmadan. Tayyip Erdoğan'ın bale ile ilgili yorumlarına yorum bulamıyor insan. Bale, özellikle klasik dans an bir sanat dalı değil mi? Kimi yerel yöneticiler Anadolumuzu da yeteri kadar tanımıyor gatıba, htç mûze gezmiyorlar mı? Mılattan önce dans eden tanrıçalar var Anadolumuzda. Çatalhöyük'te bulunan ana tannçalar da çıplak, Güzelliğı, bereketi sergilıyor çıplaklık, cinselliği de- ğil! Bale gibi tüm sanat dallarının süzülerek, arınarak doru- ğa tırmandığı bir olayı belden aşağı görmek, sanat sevgisi- nın, anlayışının gelışmedığini, ılkellığı kanıtlar ancak. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdüru Rengim Göknran kı- sa konuştu, ama görevıne ve düzeyıne yaraşır bıçımde açıklık getırdi konuya. RP'li başkanların yalnız sanat kültüründen değil islam kültüründen de yoksun olduğu anlaşılıyor. Halifenin temsil- cisi olan Osmantı padışahlannın sarayında heykel de var, dans da Burada çevremden, okurlarımdan gelen bir isteği de du- yuruyorum ılgılilere. özel TV'lerin belli kanallarında dü- zenlenen programları eleştiriyorlar. "Demokratik hak ve özgürlüklere dayanarak şeriatm propagandası yapılıyor" diye yakınıyorlar. Sanata, sanatçıya saygısızca saldıranla- ra ödün verildiğini öne sürüyor, laiklığı, çağdaşltğı savu- nanlara da eşdüzeyde yer verilmesı, ama asıl, konusunda yetkili kişilerın konuşturulmasını dılıyorlar. Haklı bir dilek bence. Sağlıksız kamuoyu oluşturularak tıkanıklığı aşama- yız. Yazımı sevgılı Adnan Saygun'u selamlayarak sona erdi- riyorum umudunu, dileğini içten paylaşarak Kım ne derse desin; yoz toprak yeşerecek bir gün, güzellikleri üreten el- ler, çirkinllkleri silecek, karanlığı aşıp aydınlığa ulaşacağız. llkelliği aşıp çağdaşlığa varacağız, tek seslilikten çoksesli- liğe, yeni boyutlara yöneleceğiz. Umutlarınızla dans ettinız mi hıç? Brahms'ın müziği ile edebilirsiniz. Ünlü ingiliz baleci Ninette de Valois anı kita- bına 'Gel Dans Et Benimle' adını veriyor. Dans etmek güzel olay kuşkusuz. Elbet hissedebilenler için. BULMACA 1 2 3 4 5 ; : 1 2 3 4 mm 5 6 7 mU aı ı 8 J 9 H SOLDAN SAĞA: 1/ Bir yâbanördeği cinsi. 2/ Ses cıkarma yeteneği kaybolmadığı halde iste- nilen sözü bulup söyleye- meme hastalığı... Bir müzik parçasının, dinle- yicilerin isteği üzerine bir kez daha. çalmması. 3/ Gümüş... İstenmeyen du- rum. 4/ Gizli görevli... Bunalım. 5/ Geniş kollu sabahhk... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ Bir çalgıyı doğru ses vermesi içm ayarlama. 7/ Sahip... Utanma duygusu... İran'da tarihi bir kent. 8/ Aküsız, budala... Bir cetvel tü- rü.9/ İstek, arzu... Ayakkabı. çanta gibi şeyler yapılan parlak deri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir yeri koruyan, bekleyen kım- se. 2/ Maden ya da kâğıt para üze- rindeki kafa resmi... Zehir. 3/ Güzel kokulu bir tür kavun... Bir gösterme sıfaü. 4/ Belirti... İçine çeşitli kaüklar konarak hazırlanan ve bayramda konuklara ik- ram edilen kokulu çörek. 5/ Tafamlar grubu, kürne... Kimi iş- lem ve belgelere geçerlik kazandmnakla yükümlü kamu görev- lisi. 6/ Müzikte armoni kurallanna göre üst üste bindirümiş sesler... Derviş selamı. 7/ Safran, amber ve misk kanşünlarak yapılan güzel bir koku... Türkiye'nin plaka işareti. 8/ Avus- turya'run para birimi... Yunan abecesinde bir harf. 9/ Doğu- mun doğal olmadığı durumlarda kann ve dölyatağırun kesile- rek bebeğin alınması.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle