Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 5 MAY1S1994 PERŞEMBE
Aralarmda Türkiye'nin de bulunduğu, gelişmekte olanya dagerikalmış birçok ülkedenükleersantralkurmak için çalışmalaryapüırke
YenienerjikaynaklanBatı'nınumuduÜMTTOTAN
İZMİR- Su, güneş, rüzgar, jeoter-
mal, biyomas ve katı atıklar... Yeni-
lenebilir yani alternatif enerji kay-
naklan; Türkiye ne kadar da yakın
görûnüyor. Nükleer santral kurul-
masıyla ilgili tartışmalara boğulan
Türkıye'de altematif enerji kaynak-
lanyla ilgili pilot projeler bile
ydlardır sürüncemede...
Aralannda Türkiye'nin de bulun-
duğu, gelişmekte olan ya da geri
kalmış birçok ülkede, nükleer sant-
ral kurmak için çalışmalar yapılı-
rken gelişmiş Batı ülkeleri yenilene-
büir yani alternatif enerji kaynak-
lannı geleceğin umudu olarak görii-
yor.
, Kuzey ülkeleri
Başta ABD olmak üzere birçok
kuzey ülkesinde devlet, alternatif
enerji kaynaklan için yaünmlara
destek veriyor. Uzmanlar enerji ko-
. nusunda yanlış politikalann inatla
sürdürüldüğünü belirterek, "Sorum-
suz siyasi kadrolar arük Türkiye'nin
enerji konusunda bir yol aynmına
geldiğini görmelidir. En azından nük-
leer santrallar kurduktan sonra yol
değiştiren kuzey ülkelerine biraz
baksınlar" diyorlar.
Devlet Su Işleri ile Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanhğı'nın resmi ra-
porlanna göre, Türiaye'nin 350-400
miryar KWH/yıl hidroelektrik po-
tansiyeli var. Türkiye, güneşi yüzde
90 eğimle alabilen şanslı ülkelerden
biri. İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü,
TÜBİTAK ve çeşitli kuruluşlann
çıkardıklan Türkiye'nin rüzgar ha-
ritasma göre rüzgar verimi, yılda
2000 saat olarak hesaplanıyor.
Rüzgar alan bölgelere tamamı
yerli malzemeyle kurulacak rüzgar
türbinleriyle yılda 60.000 MW'lık
bir potansiyel olduğu da somut bi-
çimde ortaya çıkanlıyor. OECD'-
nin raporuna göre 80 milyon ton
çiftlik gübresi, tanm ve orman atık-
lanyla Türkiye, biyomas enerji po-
tansiyeli bakımmdan dünyanın en
Başta ABD olmak üzere birçok kuzey ülkesinde devlet, alternatif enerji
kaynaklan için yatınmlara destek veriyor. Uzmanlar enerji konusunda
yanlış politikalann inatla sürdürüldüğünü belirterek "Sorumsuz siyasi
kadrolar artık Türkiye'nin enerji konusunda bir yol aynmına geldiğini
görmelidir" diyor
zengin ülkelerinden biri olarak gö-
rülüyor. Aynntılara girildiginde
Türkiye'nin alternatif enerji kay-
naklanna dayalı verileri uzayıp gidi-
yor.. Ama yalnızca veriler.
SOS Akdeniz Bürosu İstanbul
Sözcüsü Aynur Tuncer, yerli ve ya-
bana kaynaklarda ne kadar bilim-
sel veri varsa toplamış, dosyalamış,
bunlann bir kısmı yetkililere iletil-
miş, ama ne ses ne seda... Aynur
Tuncer. nükleer santrala akıllannı
takanlara biraz çevrelerine bakma-
lannı, Türkiye'nin alternatif enerji
kaynaklanna yönelik birkaç rapor
okumalannı önerip şöyle konuşu-
yor: "Türkiye'nin sonsuz doğal, ye-
nilenebilir kaynaklarını görmek isle-
meyenier; güneş. rüzgar. jeotermal,
küçük hidroelektrik potansiyeuni
araştıran bilim kurumlarına danı-
şmayanlar > anlış politikalarını inatla
sürdürüyor. Siyasi kadroların sorum-
suzluğu da aynı şekilde. Bugüne ka-
dar sürdürdükkri enerji politikala-
rıyla ülkenin tarımını, doğasını, ha-
vasnu, suyunu, insan sağltğını yok et-
tiler, bunu fark etmek de fark ettir-
mek de istemiyorlar. Gitsinler bizim
ülkemiz kadar suyu, güneşi olmayan
kuzey ülkelerinde neler yapdıyor,
görsünler. Ama onlann görmeye ni-
yeti yok."
Nükleer santrallar kurup dene-
yen, ancak son zamanlarda yatın-
mlan durduran ya da askıya alan
gelişmiş ülkelerin kıt alternatif enerji
kaynaklannı bile nasıl değerlendir-
diğini anlatan Tuncer. somut örnek-
ler veriyor. "ABD'nin 1980-87 yı-
llannda kurduğu jeotermal, rüzgar ve
güneş birimleri 12.457 MVV enerji
sağlıyor. Bu rakam 14 adet nükleer
santrala eşdeğer enerji kapasitesidir.
ABD, 1989 yılında yenilenebilir ener-
ji kaynaklarından yararlanarak pet-
rol ithalatının yüzde 34"ünü oluşturan
1 milyar 175 milyon 500 bin varil pet-
rol almaktan kurtulmuştur. Yalnız
Californiya eyaletindeki 16.661 rüz-
gar türbini 1.437 MW elektrik üreti-
miyle ülkemizi zehirieyen Yatağan ve
Yeniköy termik santrallarından çok
daha fazla elektrik üretmiştir. Türki-
ye'de pilot çalışmalar bile süriince-
medeyken komşumuz Yunanistan'ın
yani sıra Norveç, Danimarka, Al-
manva, İtalya, İspanya gibi ülkeler
güneş ve rüzgardan azami biçimde
yararlanmay ı sürdürüyor."
Alternatif enerji
Nükleer Karşıtı Platform'dan
İhsan Catay, üç ayn ülkeden üç
çarpıcı örnekle alternatif enerjinin
nasıl kullanılabildiğini anlatıyor:
"Norveç, elektriğinin yüzde yüzünü
su gücünden elde ediyor. Toplam
enerji tüketiminin de yüzde 55'ini, ye-
nilenebilir enerji kaynaklarından
karşdıyor. Norveç'te nükleer enerji
kullanılmıyor ve gelecekte de nükleer
santral yapılmayacak. Avusturya'da
80'li yıllarda bir nükleer santral
yapüdı, ancak referandum sonucu
üretime geçilmedi, şu anda sökülü-
yor. Avusturya'daki nükleer santral
lobisi ülkenin karanlıkta kalacağmı
söylemiş, oysa böyle bir şey ol-
mamtştır. Alternatif enerji kaynak-
larına önem veren bu ülke elektrik
enerjisi ihraç eder duruma gelmiştir.
Danimarka'y a gelince, eiektrik ener-
jisinin yüzde 5'ini rüzgar türbinleriyle
karşılamaktadır. Bu ülke, rüzgar tür-
bini üretiminde bir numaradır. Ulus-
lararası enerji anlaşmalarına tama-
men uyan Danimarka, enerji vergisi
uygulaması, sera etkisi olan emisy on-
lann azaltüması konusunda da çok
haşşastır."
Örnekleri İngiltere ıle noktala-
yalım. İngiltere 2025 yılına kadar
kurulu gücünün yüzde 20'sinin al-
ternatif enerji kaynaklanyla karşı-
lanmasına karar verdi. 2050 yılına
kadar da bu oranın yüzde 50'ye çı-
kanlması hedefleniyor.
Müzeler
insanlan
düşünmeye
yönlendirir
GAZİANTEP (AA) - Gaaantep
Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat
Ergeç, müzelerin insanlığın hangi
aşamalardan geçtiğini, nereden
nereye geldiğini gözler önüne
serdiğini ve nereye gidebileceği
konusunda düşünmeye
yönlendirdiğini bildirdi. Ergeç,
müzelerin ana konusu olan eser
eldeetme, bunlann bakım.
onanm, koruma. envanter ve
depo edilmeleri gibi teknik
konulann yani sıra sergileme
yoluyla eğitime önem verdiklerini
raş
G.aziantep Arkeoloji
Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç
"Müzeler, topluma karşı
görevlerini, o toplumu daha
yakından tanıyıp kültür
düzeyini ölçerek yerine
getirmeye çahşmalıdır" dedi.
belirterek "Müzeler, topluma
karşı görevlerini. o toplumu daha
yakmdan tanıyarak ve kültür
düzeyini ölçerek yerine getirmeye
çahşmablar" dedi.
Bir müzenin ziyaretçisinin az
olmasmın, o toplumunun
kültürsüzlüğünün değil, o
müzenin çalışma programının,
ekonomik olanaklannın
yetersizliği ve başanlı
olamadığının kamtı olduğunu
kaydeden Ergeç, şöyle devam
etti: "Müzeler, sergileme
sbtemlerini çocuklann düzeyinden
başlatarak gelecek nesillerin
sağlıklı nıh yapısına > e geniş
düşünce açısına sahip olmalannı
sağlayan eğitim kurumlandır.
Hızla geüşen teknolojinin
beraberinde getirdiği bunaümlar,
insanlar üzerinde olumsuz etkiler
yapmaktadır. Boşzamanlar
çoğalmakta, insanlar yalnızlığa
rtiİmekte ve çeşitli kültürel
hareketler sonucunda kültür
şokları oluşmaktadır. Müzeler,
bilgi toplay an ve kaybobnaya yüz
tutan kültür değerlerini araştıran,
koruyan, her çeşit sosyal-dini ve
kültür çabşmalannın yapddığı
merkezler haline gelnie
yohmdadır." Ergeç, Türkiye'de
müzeci yetiştiren bir yüksekokul
bulunmamasmın, bir eksiklik
olduğunu sözlerine ekledi.
Antalya'yıeksiktanıtıyoruzYülardıryapılanyayımlar sonucu Antalya deniz, kum, tarihikalıntüar beldesi olarak tamtıldı veyerli,yabancı
turistlerde sırfbunlardan ibaretmişgibi bir imajın doğmasina neden oldu. Oysa ilin büyük bölümünü kaplayan
dağları, dorukları, ormanları, mağaraları bugün bırakvnyabancı turistleri, kentinyerlileri bile bümiyor.
KEMAL GÜNEŞ
1994 turizm sezonu başladı. Yerli ve yabancı
turistleri Antalya'nın çeşitli tarihi ve turistik yer-
lerine götüreceİc olan seyahat acenteleri faaliyete
geçuler. Genellikle kişi başına mark veya TL
olarak belirlenen fiyatlar karşıhğında şu turlar
organize ediliyor:
- Kemer-Phaselis-Olympos
- Düden-Termessos-Karain
- Finike-Demre-Kekova
- Perge-Aspendos-Side
- Aspendos-Side-Alanya
- Köprülü Kanyon-Selge
Yıllardır tek tarafh yapılan yayımlar sonucu
Antalya devamlı olarak bir deniz, kum ve tarihi
kahnular beldesi olarak tanıtılmış ve gerek yerli,
gerekse de yabana turistlerin düşüncelerinde
sırf bunlardan ibaretmiş gibi bir imajın doğ-
masına neden olunmuştur.
Elinize 1980 yılında basılmış bir turizm ki-
tapçığı aldığınızda, göreceksiniz ki 1990 yılında
basılmış olanlarla farkı yok denecek kadar azdır.
Oysa gerçek Antalya hiçbir zaman tanıüla-
mamıştır. İlin çok büyük bir bölümünü kaplayan
dağlar, dağlardaki kanyonlar. doruklar. orman
alanlan, mağaralann tamamına yakınını bugün,
bırakın yabancı turistleri. Antalya'nın yerlileri
bile yeterince bilmemektedir.
Buzdolabuıdaki yemek
Antalya'ya gelıp 15 gün kalan ve günaşın ge-
zip tur düzenlenen yerleri gören Almanlar,
Fransızlar. İngilizler "Antalya'yı birirdim, artık
gezecek başka yeri kalmadı" diverek geri dön-
mezler mi? Bu tür düşünceyle geriye dönen ya-
bancı turist bir daha Antalya'ya neden gelsin?
Çünkü tanıtım yayınlannda gördüğü bütün yer-
leri gezmiştir ve Antalya onun için artık bitmiştir.
Kartpostal satıcılanna Antalya'ya geldiğim
1985 yılından beri bakanm. hiçbir yenilik yok-
tur.
Varsa. yoksa Yivli Minare. Düden, Perge, As-
pendos, şehir merkezi vb değişik versiyonlarla,
sanki buzdolabında duran bir yemek gibi ısıtılıp
ısıtılıp turistin önüne konmaktadır.
Antalya hiçbir zaman deniz, kum ve tarihi
yerlerden ibaret bir il olmamıştır. Turizmcileri-
miz sadece bu tarafını bir büyüteçle büyüterek
ön plana çıkardıklan için böyle algılanmak-
tadır.
Ancak tanıtım işi, turizmcilerimize olduğu ka-
dar turistik yayınlan hazırlayan işletmelerimize
de düşüyor.
1980 yılında basılmış Antalya turizm tanıtım
yayınlan. 1990 vıhnda basılmış olanlarla hemen
hemen aynı konulan işlemişlerdir.
2000 yılındakilerin farklı olmalan ve Antal-
ya'nın hatalı imajının değiştirilmesi dileği ile...
Özürlüçocuklannumuduerkentedavi
"Bütün çocuklar gübneli " Spastik çocuklan tedavi eden Çocuk Merkezi'nin sloganı. Bu mer-
kezde çalışan doktorlann tek amacı çocuklan sağlıklarına kavuşturarak mutlu etmek.
FtGEN ATALAY
"Bütün çocuklar gülmeli." Bu, spastik ço-
cuklan tedavi eden Çocuk Merkezi'nin slo-
ganı. Ashnda özürlü çocuklann gülmelerini
sağlamak o kadar zor değil. Birçok özür
grubunda spastik çocuklar tedavi edilebili-
yor. Sinirleri kopmuş bir kolun gelişimi sağ-
lanabiliyor, yüriiyemeyen çocuklar yürüye-
biliyor. Her zaman değil elbette, ama en
önemlisi tedaviye erken başlanması.
0-12 yaş çocuklanna hizmet veren Çocuk
Merkezi'nde, merkezin sahibi Verda Üluğ'-
un şimdi sekiz yaşında olan oğlunun sağ
kolunun sinirleri dogum sırasında kopmuş
ve Almanya'da başlanan vojta tedavisi so-
nucu hem öteki kolundan kısa kalmamış
hem de bazı hareketleri yapması sağlanmış.
Tedavi yöntemleri
Verda Uluğ, vojta tedavisinin olumlu so-
nuçlannı oğlunda gördükten sonra hem bu
tedavi yönteminin hem de öteki yöntemle-
rin uygulandığı bu merkezi açmış. Amaç.
çocuklann kendılerine yetebilecek, yaşam-
lannı başkalannın yardımma ihtiyaç duy-
madan sürdürebilmelerini sağlamak.
Merkezde görevli doktor ve fizyoterapist
Deniz Daryal, spastiklerde erken tedaviye
başlamanın nedenlerini şöyle açıkhyor:
- Spastisitenin artmasına cngcl olmak
- Erken dönemde çocuğun tctiaviye uyu-
munun daha kolay olması.
- Normal, düzgün harekcılerin daha ko-
lay yerleştirilmesi.
- Ilk 18 ay içinde beynin gelişmesinin en
üst seviyede olması. Bu nedenle doğru ve
yanlış hareketlerin bu ayda öğrenilmesinin
en yüksek seviyede olması.
- Hareketlerin öğrenilmesi tamamen du-
yusal tecrübeye bağhdır. Bu duyusal cevap-
lar hem motor hareketleri başlatır hem de
yol gösterir. Bu geiişim çok küçük yaşta ba-
sitten komplekse doğru gelişir.
Uygulanan tedavi yöntemlerinden biri de
"vojta". 1954 yılına Praglı çocuk nöroloğu
Dr. Vaclav Vojta tarafından bulunan bu
tedavi yöntemi, kol felçlerinde, boyun
eğriliğinde, beyin özürlerinde, omurga
deformitelerinde. kalça cıkıklannda ve kas
hastalıklannda kullanılıyor. Deniz Daryal,
bu yöntemi şöyle anlatıyor: "Çocuk belli
pozisyonda yatinlır ve çeşitli noktalardan
uyan verilir. Bu uyanlar kemik ve adale
gerilimi yoluyla sinuier üzerinden beyinin
motor merkezine taşınır. Buradan tekrar
doğru uyanlar adaleye gelir ve doğru hareket
ortaya çıkar. Çocuk sonunda doğru hareketi
öğrenir. Beş ana, sekiz yardımcı uyan nok-
tası vardır. Bu tedavi mutlaka sertifîkalı fiz-
yoterapist tarafından yapıbnaudır."
Gelenekselrrıimarirniz
yok olmayabaşladı
• Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı
Perihan Balcı yabancı ülkelerde tarihi dokulann tüm
özellikleri ile korunmasına karşın, Türkiye'de koruma
bilincinin geliştirilemediğini.eski yapıların
korunmasının özendirilmesi gerektiğini söyledi.
İSTANBUL (ANKA) - Türkiye
Tarihi Evlen Koruma Derneği ta-
rafından düzenlenecek "12'nci Ta-
rihi Türk Evleri Haftası" 6-20
mayıs günlennde İstanbul'da ger-
çekleştirilecek.
Türkiye Tarihi Evleri Koruma
Demeği Başkanı Perihan Balcı \a-
bancı ülkelerde tarihi dokulann
tüm özellikleri ile korunmasına
karşın, Türkiye'de koruma bilinci-
nin geliştirilemediğıni ve geleneksel
mimarinin yok olmaya başladığını
söyledi. Hafta ile koruma bilincinin
verilmesinı amaçladıklannı belir-
ten Balcı. "Koruma bilinci verildi-
ğinde insanlar bu yapılan koruyor.
Geleneksel mimarimiz yok oluyor.
Biz kendi eünüzle gecmişimizi yok
ediyoruz. Bu çok acı bir olay. Bu
vurdumduymazlık sürerse gelenek-
sel mimari kalmaz" dedi. Gelenek-
sel mimarinin yok olmasında dev-
let ve yerel yönetimlerin büyük payı
olduğunu savunan Balcı eski yapı-
lann korunmasının özendirilmesı
gerektiğini söyledi.
Bu yıl 12'ncisi gerçekleştirilecek
Tarihi Türk Evleri Haftası 6 ma-
yısta başlayacak. Hafta kapsa-
mında düzenlenecek ve Prof. Cen-
giz Eruzun'un yöneteceği "Tarihi
Süreç İçinde İstanbul" konulu se-
minere Prof. Doğan Kuban. tarihçi
Necdet Sakaoğlu. mimar Turgut
Cansever ve yüksek mimar Aron
Angel katılacak. Prof. Metin Sö-
zen'in yöneteceği "İstanbul İçin Ka-
rar Zamanı" konulu panele Prof.
Mehmet Çubuk, Prof. Bülent Özer,
Oktay Ekinci, Nezihe Araz ve Prof.
Cengiz Eruzun katılacaklar. Hafta
kapsamında aynca "Mimari miras
savurganlığı" başhklı siyah-beyaz
fotoğraflardan oluşan İsunbul ser-
gisi açılacak.
Rahatbiruykuiçin
iyiyatak se^lmelı
• Uzmanlar, her insanın
kendi vücut
alışkanlıklanna, ağırlığına
ve özelliğine uyum
sağlayacak yatağa ihtiyacı
olduğunu belirtiyor ve
uygun yatağın seçiminde
vücut özelliklerinin
belirleyici faktör olduğunu
söylüyor.
GAZİANTEP (AA) - SSK Ga-
ziantep Bölge Hastanesi Ortopedi
Uzmanı Op. Dr. Hasan Güneş, şiş-
manlar ve bel fıtığı olanlann, sert
yatak kullanmalan gerektiğini söy-
ledi. Op. Dr. Güneş. her insanın
kendi vücut alışkanlıklanna.
ağırlığına \e özelliğine uyum sağla-
yacak yatağa ihtiyacı olduğunu be-
lirterek "Tüm yaşamımızın yak-
laşık yüzde 30'unun uyku ile geçiril-
diği göz önüne alınırsa, yatağın öne-
mi ortaya çıkacaktır" dedi.
"İyi bir dinlenme iyi bir uyku ile
iyi bir uyku da sağlıklı bir yatakla
söz konusu olabilir" di\en Güneş,
uygun yatağın seçiminde vücut
özelliklerinin belirleyici faktör ol-
duğunu söyledi.
Yatağın. uzun süreli kullarum
sonucu özelliklerini kaybetmemesi
gerektiğini vurgulayan Op. Dr.
Güneş. terlemeye neden olan sen-
teük kaplamalı yataklardan kaçı-
nılması ve yatağın her üç ayda bir
ters-yüz edilmesi gerektiğini kay-
detti.
Konutlaryapüırken insan
sağlığı göz önüne alınmah
KONYA (AA) - İnsanlann ya-
şantılannda önemli yeri olan konut
ve işyerlerinde. çocuklar. hastalar
ve yaşhlar için tehlike oluşturabile-
cek birçok "modern tuzak" bulun-
duğu bildirildi. Selçuk Üni\ersitesi
Tıp Fakültesi öğretim üyesi. Orto-
pedi ve Travmatoloji Âna Bilim
Dah Başkanı Prof. Dr. Abdurrah-
man Kutlu, konut ve işyerlerinin
mimari planlamalan yapılırken
estetik özellikleri yani sıra fonk-
siyonel olmalanna da dikkat edil-
mesi gerektiğini belirtti.
Modern tuzaklar
Prof. Dr. Kutlu. "Konutlar ve iş-
yerleri inşa edilirken insan sağlığını
tehdit eden unsurlar göz önünde bu-
lundurulmalıdır. Her gün genellikle
çocuk ve yaşlılardan oluşan birçok
kişi, modern tuzaklar dediğimiz
merdiven, kaygan zemin, eşik, yük-
sek lavabo ve özellikle de balkondan
düşme olay ı sonucu >iicudunun muh-
telif yerleri kınlmış olarak kliniği-
mize başvurmaktadır" dedi.
Estetik amaçb yapılan bazı ke-
simlerin, özellikle yaşlı insanlar için
birer tuzak niteliği taşıdığına dik-
kati çeken Prof. Dr. Kutlu, şunlan
sövledi.
"Kliniğimizde 454 yaşlı hasta kal-
ça kınğmdan dolayı tedavi gormek-
tedir. Bu hastalardan 136'sında gö-
riilen kalça kınğımn, hane içindeki
mimari kusurlara maruz kalarak
düşme sonucu meydana geldiği tes-
pit edilmiştir. Yapıların planlama-
İarında sadece genç ve sağlıklı insan-
lar değil; çocuk, y aşlı, sakat ve hasta
kişiler de düşünülmelidir."
E\ ginşimlennde \e içeride mer-
diven. basamak ve eşik gibi engelle-
re mümkün olduğu kadar az yer ve-
rilmesi gerektiğini de vurgulayan
Prof. Dr. Kutlu. şunlan kaydetti:
"Hane içerisindeki yaralanmalar
genel olarak merdiveniere taküarak
düşme sonucu meydana gelmekte-
dir. Merdivenlerin mümkün olduğu
kadar fonksiyonel, korkuluklann
kullanışlı ve sâhanın aydınlık olması
bu üzücü olayları ortadan kaldırma-
sa bile en aza indirecektir. Aynca,
banyoda kullanüacak yer kaplama
malzemeleri. kaymayı ortadan
kaldıracak türden secilrnelidir."
Balkonlann da çocuklar için bü-
yük tehlike oluşturduğuna işaret
eden Prof. Dr. Kutlu. şöyle devam
etti:
Balkonlar sağhksız
"Binalar inşa edilirken özellikle
çocuklann oyun alanı olan balkon-
lann tehlikeli birer alan olmaktan
çıkardası gerekmektedir. Balkon-
dan düşme sonucu yaralanma olay-
ları gün geçtikçe artmaktadır. Bu
hastaların çoğunluğunu çocuklar
oluşturuyorsa da yetişkinler, özellik-
le bayanlar da balkondan düşme so-
nucu yaralanmaktadır. Balkon kor-
kuluk yüksekliğinin yetersiz ve
aralıklann fazla açık olması veya
çeşitli şekillerle süslenen balkonlar,
çocuklann kolay tırmanmalarına
zemin hazırlamakta, bu da vaka-
ların artmasına neden olmaktadır."