06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 5 MAY1S1994 PERŞEMBE Aralarmda Türkiye'nin de bulunduğu, gelişmekte olanya dagerikalmış birçok ülkedenükleersantralkurmak için çalışmalaryapüırke YenienerjikaynaklanBatı'nınumuduÜMTTOTAN İZMİR- Su, güneş, rüzgar, jeoter- mal, biyomas ve katı atıklar... Yeni- lenebilir yani alternatif enerji kay- naklan; Türkiye ne kadar da yakın görûnüyor. Nükleer santral kurul- masıyla ilgili tartışmalara boğulan Türkıye'de altematif enerji kaynak- lanyla ilgili pilot projeler bile ydlardır sürüncemede... Aralannda Türkiye'nin de bulun- duğu, gelişmekte olan ya da geri kalmış birçok ülkede, nükleer sant- ral kurmak için çalışmalar yapılı- rken gelişmiş Batı ülkeleri yenilene- büir yani alternatif enerji kaynak- lannı geleceğin umudu olarak görii- yor. , Kuzey ülkeleri Başta ABD olmak üzere birçok kuzey ülkesinde devlet, alternatif enerji kaynaklan için yaünmlara destek veriyor. Uzmanlar enerji ko- . nusunda yanlış politikalann inatla sürdürüldüğünü belirterek, "Sorum- suz siyasi kadrolar arük Türkiye'nin enerji konusunda bir yol aynmına geldiğini görmelidir. En azından nük- leer santrallar kurduktan sonra yol değiştiren kuzey ülkelerine biraz baksınlar" diyorlar. Devlet Su Işleri ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanhğı'nın resmi ra- porlanna göre, Türiaye'nin 350-400 miryar KWH/yıl hidroelektrik po- tansiyeli var. Türkiye, güneşi yüzde 90 eğimle alabilen şanslı ülkelerden biri. İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, TÜBİTAK ve çeşitli kuruluşlann çıkardıklan Türkiye'nin rüzgar ha- ritasma göre rüzgar verimi, yılda 2000 saat olarak hesaplanıyor. Rüzgar alan bölgelere tamamı yerli malzemeyle kurulacak rüzgar türbinleriyle yılda 60.000 MW'lık bir potansiyel olduğu da somut bi- çimde ortaya çıkanlıyor. OECD'- nin raporuna göre 80 milyon ton çiftlik gübresi, tanm ve orman atık- lanyla Türkiye, biyomas enerji po- tansiyeli bakımmdan dünyanın en Başta ABD olmak üzere birçok kuzey ülkesinde devlet, alternatif enerji kaynaklan için yatınmlara destek veriyor. Uzmanlar enerji konusunda yanlış politikalann inatla sürdürüldüğünü belirterek "Sorumsuz siyasi kadrolar artık Türkiye'nin enerji konusunda bir yol aynmına geldiğini görmelidir" diyor zengin ülkelerinden biri olarak gö- rülüyor. Aynntılara girildiginde Türkiye'nin alternatif enerji kay- naklanna dayalı verileri uzayıp gidi- yor.. Ama yalnızca veriler. SOS Akdeniz Bürosu İstanbul Sözcüsü Aynur Tuncer, yerli ve ya- bana kaynaklarda ne kadar bilim- sel veri varsa toplamış, dosyalamış, bunlann bir kısmı yetkililere iletil- miş, ama ne ses ne seda... Aynur Tuncer. nükleer santrala akıllannı takanlara biraz çevrelerine bakma- lannı, Türkiye'nin alternatif enerji kaynaklanna yönelik birkaç rapor okumalannı önerip şöyle konuşu- yor: "Türkiye'nin sonsuz doğal, ye- nilenebilir kaynaklarını görmek isle- meyenier; güneş. rüzgar. jeotermal, küçük hidroelektrik potansiyeuni araştıran bilim kurumlarına danı- şmayanlar > anlış politikalarını inatla sürdürüyor. Siyasi kadroların sorum- suzluğu da aynı şekilde. Bugüne ka- dar sürdürdükkri enerji politikala- rıyla ülkenin tarımını, doğasını, ha- vasnu, suyunu, insan sağltğını yok et- tiler, bunu fark etmek de fark ettir- mek de istemiyorlar. Gitsinler bizim ülkemiz kadar suyu, güneşi olmayan kuzey ülkelerinde neler yapdıyor, görsünler. Ama onlann görmeye ni- yeti yok." Nükleer santrallar kurup dene- yen, ancak son zamanlarda yatın- mlan durduran ya da askıya alan gelişmiş ülkelerin kıt alternatif enerji kaynaklannı bile nasıl değerlendir- diğini anlatan Tuncer. somut örnek- ler veriyor. "ABD'nin 1980-87 yı- llannda kurduğu jeotermal, rüzgar ve güneş birimleri 12.457 MVV enerji sağlıyor. Bu rakam 14 adet nükleer santrala eşdeğer enerji kapasitesidir. ABD, 1989 yılında yenilenebilir ener- ji kaynaklarından yararlanarak pet- rol ithalatının yüzde 34"ünü oluşturan 1 milyar 175 milyon 500 bin varil pet- rol almaktan kurtulmuştur. Yalnız Californiya eyaletindeki 16.661 rüz- gar türbini 1.437 MW elektrik üreti- miyle ülkemizi zehirieyen Yatağan ve Yeniköy termik santrallarından çok daha fazla elektrik üretmiştir. Türki- ye'de pilot çalışmalar bile süriince- medeyken komşumuz Yunanistan'ın yani sıra Norveç, Danimarka, Al- manva, İtalya, İspanya gibi ülkeler güneş ve rüzgardan azami biçimde yararlanmay ı sürdürüyor." Alternatif enerji Nükleer Karşıtı Platform'dan İhsan Catay, üç ayn ülkeden üç çarpıcı örnekle alternatif enerjinin nasıl kullanılabildiğini anlatıyor: "Norveç, elektriğinin yüzde yüzünü su gücünden elde ediyor. Toplam enerji tüketiminin de yüzde 55'ini, ye- nilenebilir enerji kaynaklarından karşdıyor. Norveç'te nükleer enerji kullanılmıyor ve gelecekte de nükleer santral yapılmayacak. Avusturya'da 80'li yıllarda bir nükleer santral yapüdı, ancak referandum sonucu üretime geçilmedi, şu anda sökülü- yor. Avusturya'daki nükleer santral lobisi ülkenin karanlıkta kalacağmı söylemiş, oysa böyle bir şey ol- mamtştır. Alternatif enerji kaynak- larına önem veren bu ülke elektrik enerjisi ihraç eder duruma gelmiştir. Danimarka'y a gelince, eiektrik ener- jisinin yüzde 5'ini rüzgar türbinleriyle karşılamaktadır. Bu ülke, rüzgar tür- bini üretiminde bir numaradır. Ulus- lararası enerji anlaşmalarına tama- men uyan Danimarka, enerji vergisi uygulaması, sera etkisi olan emisy on- lann azaltüması konusunda da çok haşşastır." Örnekleri İngiltere ıle noktala- yalım. İngiltere 2025 yılına kadar kurulu gücünün yüzde 20'sinin al- ternatif enerji kaynaklanyla karşı- lanmasına karar verdi. 2050 yılına kadar da bu oranın yüzde 50'ye çı- kanlması hedefleniyor. Müzeler insanlan düşünmeye yönlendirir GAZİANTEP (AA) - Gaaantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç, müzelerin insanlığın hangi aşamalardan geçtiğini, nereden nereye geldiğini gözler önüne serdiğini ve nereye gidebileceği konusunda düşünmeye yönlendirdiğini bildirdi. Ergeç, müzelerin ana konusu olan eser eldeetme, bunlann bakım. onanm, koruma. envanter ve depo edilmeleri gibi teknik konulann yani sıra sergileme yoluyla eğitime önem verdiklerini raş G.aziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç "Müzeler, topluma karşı görevlerini, o toplumu daha yakından tanıyıp kültür düzeyini ölçerek yerine getirmeye çahşmalıdır" dedi. belirterek "Müzeler, topluma karşı görevlerini. o toplumu daha yakmdan tanıyarak ve kültür düzeyini ölçerek yerine getirmeye çahşmablar" dedi. Bir müzenin ziyaretçisinin az olmasmın, o toplumunun kültürsüzlüğünün değil, o müzenin çalışma programının, ekonomik olanaklannın yetersizliği ve başanlı olamadığının kamtı olduğunu kaydeden Ergeç, şöyle devam etti: "Müzeler, sergileme sbtemlerini çocuklann düzeyinden başlatarak gelecek nesillerin sağlıklı nıh yapısına > e geniş düşünce açısına sahip olmalannı sağlayan eğitim kurumlandır. Hızla geüşen teknolojinin beraberinde getirdiği bunaümlar, insanlar üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Boşzamanlar çoğalmakta, insanlar yalnızlığa rtiİmekte ve çeşitli kültürel hareketler sonucunda kültür şokları oluşmaktadır. Müzeler, bilgi toplay an ve kaybobnaya yüz tutan kültür değerlerini araştıran, koruyan, her çeşit sosyal-dini ve kültür çabşmalannın yapddığı merkezler haline gelnie yohmdadır." Ergeç, Türkiye'de müzeci yetiştiren bir yüksekokul bulunmamasmın, bir eksiklik olduğunu sözlerine ekledi. Antalya'yıeksiktanıtıyoruzYülardıryapılanyayımlar sonucu Antalya deniz, kum, tarihikalıntüar beldesi olarak tamtıldı veyerli,yabancı turistlerde sırfbunlardan ibaretmişgibi bir imajın doğmasina neden oldu. Oysa ilin büyük bölümünü kaplayan dağları, dorukları, ormanları, mağaraları bugün bırakvnyabancı turistleri, kentinyerlileri bile bümiyor. KEMAL GÜNEŞ 1994 turizm sezonu başladı. Yerli ve yabancı turistleri Antalya'nın çeşitli tarihi ve turistik yer- lerine götüreceİc olan seyahat acenteleri faaliyete geçuler. Genellikle kişi başına mark veya TL olarak belirlenen fiyatlar karşıhğında şu turlar organize ediliyor: - Kemer-Phaselis-Olympos - Düden-Termessos-Karain - Finike-Demre-Kekova - Perge-Aspendos-Side - Aspendos-Side-Alanya - Köprülü Kanyon-Selge Yıllardır tek tarafh yapılan yayımlar sonucu Antalya devamlı olarak bir deniz, kum ve tarihi kahnular beldesi olarak tanıtılmış ve gerek yerli, gerekse de yabana turistlerin düşüncelerinde sırf bunlardan ibaretmiş gibi bir imajın doğ- masına neden olunmuştur. Elinize 1980 yılında basılmış bir turizm ki- tapçığı aldığınızda, göreceksiniz ki 1990 yılında basılmış olanlarla farkı yok denecek kadar azdır. Oysa gerçek Antalya hiçbir zaman tanıüla- mamıştır. İlin çok büyük bir bölümünü kaplayan dağlar, dağlardaki kanyonlar. doruklar. orman alanlan, mağaralann tamamına yakınını bugün, bırakın yabancı turistleri. Antalya'nın yerlileri bile yeterince bilmemektedir. Buzdolabuıdaki yemek Antalya'ya gelıp 15 gün kalan ve günaşın ge- zip tur düzenlenen yerleri gören Almanlar, Fransızlar. İngilizler "Antalya'yı birirdim, artık gezecek başka yeri kalmadı" diverek geri dön- mezler mi? Bu tür düşünceyle geriye dönen ya- bancı turist bir daha Antalya'ya neden gelsin? Çünkü tanıtım yayınlannda gördüğü bütün yer- leri gezmiştir ve Antalya onun için artık bitmiştir. Kartpostal satıcılanna Antalya'ya geldiğim 1985 yılından beri bakanm. hiçbir yenilik yok- tur. Varsa. yoksa Yivli Minare. Düden, Perge, As- pendos, şehir merkezi vb değişik versiyonlarla, sanki buzdolabında duran bir yemek gibi ısıtılıp ısıtılıp turistin önüne konmaktadır. Antalya hiçbir zaman deniz, kum ve tarihi yerlerden ibaret bir il olmamıştır. Turizmcileri- miz sadece bu tarafını bir büyüteçle büyüterek ön plana çıkardıklan için böyle algılanmak- tadır. Ancak tanıtım işi, turizmcilerimize olduğu ka- dar turistik yayınlan hazırlayan işletmelerimize de düşüyor. 1980 yılında basılmış Antalya turizm tanıtım yayınlan. 1990 vıhnda basılmış olanlarla hemen hemen aynı konulan işlemişlerdir. 2000 yılındakilerin farklı olmalan ve Antal- ya'nın hatalı imajının değiştirilmesi dileği ile... Özürlüçocuklannumuduerkentedavi "Bütün çocuklar gübneli " Spastik çocuklan tedavi eden Çocuk Merkezi'nin sloganı. Bu mer- kezde çalışan doktorlann tek amacı çocuklan sağlıklarına kavuşturarak mutlu etmek. FtGEN ATALAY "Bütün çocuklar gülmeli." Bu, spastik ço- cuklan tedavi eden Çocuk Merkezi'nin slo- ganı. Ashnda özürlü çocuklann gülmelerini sağlamak o kadar zor değil. Birçok özür grubunda spastik çocuklar tedavi edilebili- yor. Sinirleri kopmuş bir kolun gelişimi sağ- lanabiliyor, yüriiyemeyen çocuklar yürüye- biliyor. Her zaman değil elbette, ama en önemlisi tedaviye erken başlanması. 0-12 yaş çocuklanna hizmet veren Çocuk Merkezi'nde, merkezin sahibi Verda Üluğ'- un şimdi sekiz yaşında olan oğlunun sağ kolunun sinirleri dogum sırasında kopmuş ve Almanya'da başlanan vojta tedavisi so- nucu hem öteki kolundan kısa kalmamış hem de bazı hareketleri yapması sağlanmış. Tedavi yöntemleri Verda Uluğ, vojta tedavisinin olumlu so- nuçlannı oğlunda gördükten sonra hem bu tedavi yönteminin hem de öteki yöntemle- rin uygulandığı bu merkezi açmış. Amaç. çocuklann kendılerine yetebilecek, yaşam- lannı başkalannın yardımma ihtiyaç duy- madan sürdürebilmelerini sağlamak. Merkezde görevli doktor ve fizyoterapist Deniz Daryal, spastiklerde erken tedaviye başlamanın nedenlerini şöyle açıkhyor: - Spastisitenin artmasına cngcl olmak - Erken dönemde çocuğun tctiaviye uyu- munun daha kolay olması. - Normal, düzgün harekcılerin daha ko- lay yerleştirilmesi. - Ilk 18 ay içinde beynin gelişmesinin en üst seviyede olması. Bu nedenle doğru ve yanlış hareketlerin bu ayda öğrenilmesinin en yüksek seviyede olması. - Hareketlerin öğrenilmesi tamamen du- yusal tecrübeye bağhdır. Bu duyusal cevap- lar hem motor hareketleri başlatır hem de yol gösterir. Bu geiişim çok küçük yaşta ba- sitten komplekse doğru gelişir. Uygulanan tedavi yöntemlerinden biri de "vojta". 1954 yılına Praglı çocuk nöroloğu Dr. Vaclav Vojta tarafından bulunan bu tedavi yöntemi, kol felçlerinde, boyun eğriliğinde, beyin özürlerinde, omurga deformitelerinde. kalça cıkıklannda ve kas hastalıklannda kullanılıyor. Deniz Daryal, bu yöntemi şöyle anlatıyor: "Çocuk belli pozisyonda yatinlır ve çeşitli noktalardan uyan verilir. Bu uyanlar kemik ve adale gerilimi yoluyla sinuier üzerinden beyinin motor merkezine taşınır. Buradan tekrar doğru uyanlar adaleye gelir ve doğru hareket ortaya çıkar. Çocuk sonunda doğru hareketi öğrenir. Beş ana, sekiz yardımcı uyan nok- tası vardır. Bu tedavi mutlaka sertifîkalı fiz- yoterapist tarafından yapıbnaudır." Gelenekselrrıimarirniz yok olmayabaşladı • Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği Başkanı Perihan Balcı yabancı ülkelerde tarihi dokulann tüm özellikleri ile korunmasına karşın, Türkiye'de koruma bilincinin geliştirilemediğini.eski yapıların korunmasının özendirilmesi gerektiğini söyledi. İSTANBUL (ANKA) - Türkiye Tarihi Evlen Koruma Derneği ta- rafından düzenlenecek "12'nci Ta- rihi Türk Evleri Haftası" 6-20 mayıs günlennde İstanbul'da ger- çekleştirilecek. Türkiye Tarihi Evleri Koruma Demeği Başkanı Perihan Balcı \a- bancı ülkelerde tarihi dokulann tüm özellikleri ile korunmasına karşın, Türkiye'de koruma bilinci- nin geliştirilemediğıni ve geleneksel mimarinin yok olmaya başladığını söyledi. Hafta ile koruma bilincinin verilmesinı amaçladıklannı belir- ten Balcı. "Koruma bilinci verildi- ğinde insanlar bu yapılan koruyor. Geleneksel mimarimiz yok oluyor. Biz kendi eünüzle gecmişimizi yok ediyoruz. Bu çok acı bir olay. Bu vurdumduymazlık sürerse gelenek- sel mimari kalmaz" dedi. Gelenek- sel mimarinin yok olmasında dev- let ve yerel yönetimlerin büyük payı olduğunu savunan Balcı eski yapı- lann korunmasının özendirilmesı gerektiğini söyledi. Bu yıl 12'ncisi gerçekleştirilecek Tarihi Türk Evleri Haftası 6 ma- yısta başlayacak. Hafta kapsa- mında düzenlenecek ve Prof. Cen- giz Eruzun'un yöneteceği "Tarihi Süreç İçinde İstanbul" konulu se- minere Prof. Doğan Kuban. tarihçi Necdet Sakaoğlu. mimar Turgut Cansever ve yüksek mimar Aron Angel katılacak. Prof. Metin Sö- zen'in yöneteceği "İstanbul İçin Ka- rar Zamanı" konulu panele Prof. Mehmet Çubuk, Prof. Bülent Özer, Oktay Ekinci, Nezihe Araz ve Prof. Cengiz Eruzun katılacaklar. Hafta kapsamında aynca "Mimari miras savurganlığı" başhklı siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan İsunbul ser- gisi açılacak. Rahatbiruykuiçin iyiyatak se^lmelı • Uzmanlar, her insanın kendi vücut alışkanlıklanna, ağırlığına ve özelliğine uyum sağlayacak yatağa ihtiyacı olduğunu belirtiyor ve uygun yatağın seçiminde vücut özelliklerinin belirleyici faktör olduğunu söylüyor. GAZİANTEP (AA) - SSK Ga- ziantep Bölge Hastanesi Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Hasan Güneş, şiş- manlar ve bel fıtığı olanlann, sert yatak kullanmalan gerektiğini söy- ledi. Op. Dr. Güneş. her insanın kendi vücut alışkanlıklanna. ağırlığına \e özelliğine uyum sağla- yacak yatağa ihtiyacı olduğunu be- lirterek "Tüm yaşamımızın yak- laşık yüzde 30'unun uyku ile geçiril- diği göz önüne alınırsa, yatağın öne- mi ortaya çıkacaktır" dedi. "İyi bir dinlenme iyi bir uyku ile iyi bir uyku da sağlıklı bir yatakla söz konusu olabilir" di\en Güneş, uygun yatağın seçiminde vücut özelliklerinin belirleyici faktör ol- duğunu söyledi. Yatağın. uzun süreli kullarum sonucu özelliklerini kaybetmemesi gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Güneş. terlemeye neden olan sen- teük kaplamalı yataklardan kaçı- nılması ve yatağın her üç ayda bir ters-yüz edilmesi gerektiğini kay- detti. Konutlaryapüırken insan sağlığı göz önüne alınmah KONYA (AA) - İnsanlann ya- şantılannda önemli yeri olan konut ve işyerlerinde. çocuklar. hastalar ve yaşhlar için tehlike oluşturabile- cek birçok "modern tuzak" bulun- duğu bildirildi. Selçuk Üni\ersitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi. Orto- pedi ve Travmatoloji Âna Bilim Dah Başkanı Prof. Dr. Abdurrah- man Kutlu, konut ve işyerlerinin mimari planlamalan yapılırken estetik özellikleri yani sıra fonk- siyonel olmalanna da dikkat edil- mesi gerektiğini belirtti. Modern tuzaklar Prof. Dr. Kutlu. "Konutlar ve iş- yerleri inşa edilirken insan sağlığını tehdit eden unsurlar göz önünde bu- lundurulmalıdır. Her gün genellikle çocuk ve yaşlılardan oluşan birçok kişi, modern tuzaklar dediğimiz merdiven, kaygan zemin, eşik, yük- sek lavabo ve özellikle de balkondan düşme olay ı sonucu >iicudunun muh- telif yerleri kınlmış olarak kliniği- mize başvurmaktadır" dedi. Estetik amaçb yapılan bazı ke- simlerin, özellikle yaşlı insanlar için birer tuzak niteliği taşıdığına dik- kati çeken Prof. Dr. Kutlu, şunlan sövledi. "Kliniğimizde 454 yaşlı hasta kal- ça kınğmdan dolayı tedavi gormek- tedir. Bu hastalardan 136'sında gö- riilen kalça kınğımn, hane içindeki mimari kusurlara maruz kalarak düşme sonucu meydana geldiği tes- pit edilmiştir. Yapıların planlama- İarında sadece genç ve sağlıklı insan- lar değil; çocuk, y aşlı, sakat ve hasta kişiler de düşünülmelidir." E\ ginşimlennde \e içeride mer- diven. basamak ve eşik gibi engelle- re mümkün olduğu kadar az yer ve- rilmesi gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Kutlu. şunlan kaydetti: "Hane içerisindeki yaralanmalar genel olarak merdiveniere taküarak düşme sonucu meydana gelmekte- dir. Merdivenlerin mümkün olduğu kadar fonksiyonel, korkuluklann kullanışlı ve sâhanın aydınlık olması bu üzücü olayları ortadan kaldırma- sa bile en aza indirecektir. Aynca, banyoda kullanüacak yer kaplama malzemeleri. kaymayı ortadan kaldıracak türden secilrnelidir." Balkonlann da çocuklar için bü- yük tehlike oluşturduğuna işaret eden Prof. Dr. Kutlu. şöyle devam etti: Balkonlar sağhksız "Binalar inşa edilirken özellikle çocuklann oyun alanı olan balkon- lann tehlikeli birer alan olmaktan çıkardası gerekmektedir. Balkon- dan düşme sonucu yaralanma olay- ları gün geçtikçe artmaktadır. Bu hastaların çoğunluğunu çocuklar oluşturuyorsa da yetişkinler, özellik- le bayanlar da balkondan düşme so- nucu yaralanmaktadır. Balkon kor- kuluk yüksekliğinin yetersiz ve aralıklann fazla açık olması veya çeşitli şekillerle süslenen balkonlar, çocuklann kolay tırmanmalarına zemin hazırlamakta, bu da vaka- ların artmasına neden olmaktadır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle