Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS1994 PERŞEMBE
12 DIZIYAZI
Nevizade Sokağı'nda şimdiycdmzbir hüzünge&niyor
Seçmüere kadar, meyfaane önlerine aülan masalarda eğlenen insanlarla tıklım tıklım dolu Nevizade Sokağı bugün bomboş...
W¥ A H
A D A
Y O Ğ
R li aday Nusret Bayraktar ise seçim
kampanyası boyunca, hatta seçimlerden
sonra da ısrarla "Beyoğlu kararmayacak''
diyordu. Daha görünen ilk uygulamada
t Nevizade Sokağı karanverdi. Anlaşılan,
aydınlık anlayışlan farklıydı.
RP'li Belediye Başkanı Nusret
Bayraktar'ın ilk icraatı masalan
kaldırmak oldu.
Beyoğlu'ndailk karartma
G
özlerinı boşluğa dikmiş.
Parmaklan akordeo-
nun tuşlannda ezbere
geziniyor. Belli ki. çok
uzaklara dalıp gitmiş
Madam Anahit.
Ermcnice bir şarkı söylerken Tak-
sim'deki Esayan Lıscsi'ndcn çıkıyor-
dur neşey le. Okul korosundaki arka-
daşlanyla İstiklal Caddesinde bir
şarkı mınldanıyorlardır. .J. -::
Rumca bir şarkı, belki de ılkgençlik
ğinde Büyükada'dakı oteide akorde-
on çalan yakışıklı Rum genci Yorgo-
yu getirmiştir aklına.
Bilmem, Fransızca bir şarkı söyler-
ken. bir Fransız kadınına tutulup
kendilerini yüz üstü bırakan babasına
kızgınlığını aklına getirir mi'?
Belki de kırk beş yıldır akordeon
çaldığı Çiçek Pasajı'mn yıkılmadan
önceki cıvıltısını düşünüyordur Türk-
çe bir şarkıda.
On altı yaşındayken Beyoğlu'ndaki
St. Antoint Kilisesi'ne gidip, mum
yalcmasını ve yakarmasını anımsa-
mıştır belki de: "Tannm, bana akor-
deon çalmam konusunda yardımcı oi,
beni mahrunı etme" diye.
Boncuk'un sahibi Tdemak Par-
makyan usulca bir masaya ılişti.
Madam Anahit. bir başka şarkıya
geçti. Ama bakışlan meyhanenin ta-
vanını gecip, boşluğa uzanıyor sanki.
Bazı müşteriler Madam Anahit'in ce-
bine para koyuyorlar. O çalmasını
sürdürüyor. Belki de, çok eskileri de-
ğil. on beş yirmi gün öncesini düşünü-
yordur Madam Anahit. Seçimlere
kadar. meyhane önlerine atılan masa-
larda eğlenen insanlan. tıklım tıkbm
insan dolu sokağı, bir insan akvaryu-
munu andıran Nevizadc'yı düşünü-
yordur. Madam Anahit'in eski neşesi
yok.
Nevizade Sokağı'run da akşamlan
bir soluk alınan havası gitmiş. bahara
karşın meyhanelerin içlerine kapan-
mak zorunda kalmış az sayıdaki müş-
terileriyle bir mahzunluk çökmüştü.
Çünkü artık Nevizade SokağVna
masa konulması RP'li belediye tara-
fından yasaklandı. Bu. Beyoğlu "nun
RP'li Belediye Başkanı Nusret Bay-
raktar'ın görünen ilk 'İcraatTy dı. Se-
çimden hemen sonra belediye zabı-
talan Krependeki İmroz, Kadir.
Boncuk. Hasır, Meyle Neyle gibi on
dört tane meyhanenin bulunduğu so-
kağa gelip "teftiş defterleri"ne, "Pa-
zartesi gününden itibaren sokağa
masa, sandalye atıunayacak" diye
yazmışlardı.
Bu uygulamanın başlamasıyla Ne-
vizade Sokağı son birkaç yıldır yaka-
ladığı canlıhğı yitirdi. Nevizade'nin
ışıklan sönmüştü. Yoksa "Beyoğlu
karanyor" muydu?
Gerçekten de, seçimler öncesinde
bu tehükeyi Beyoğlu açısından ilk gö-
ren kişi SHP'den belediye başkanlığı-
na aday olan sinema oyuncusu Halil
Ergün'dü. Bu öngörünün de bir sonu-
cu olarak Halil Ergün, "Beyoğlu ka-
rarmasm" diye seçmişti kampanyası-
ııın ana sloganıru.
RP'li aday Nusret Bayraktar ise se-
çim kampanyası boyunca. hatta se-
çimlerden sonra da ısrarla "Beyoğlu
kararmayacak" diyordu.
Halil Ergün destekli SHP ile Refah
.smda amansız bir seçim yanşı ol-
viu Beyoğlu'nda. İlçenin özelliği gere-
ği özellikle Refah, Türkiye genelinde
kullandığı söylemden daha farkh
daha başka bir boyutta tanıtım çalış-
malannı yürüttü. Bunun hangi bo-
yutlara vardığını daha iyi kavramak
için bir broşüriin sayfalannı kanştır-
mak gerekiyor.
Kapakta bir yaa:
"Bir Başka Dûnya... Beyoğlu"
Üzerinde Galata Kulesi'nin fotoğ-
rafı. birde kulenin nitelemesi var:
"Beyoğlu'na simge olan kule, bir za-
manlar minarelerle kıyaslanıp hantal
diye nitelenirdi. Bir de günfimüzün
gökdelenleriyle kıyaslavalım. Ne ka-
dar zarif değil mi?" Bir başka sayfada
Kabataş'taki Koca Yusuf Paşa Sebi-
li, Tophane Çeşmesi. Kasımpaşa'-
<Jaki Aya Nikola Ayazması ve Cihan-
gir Defterdar Yokuşu'ndaki çeşme-
nin fotoğraflan bulunuyor. Bir de
yazı:
"Kainatta ne varsa suda yaşadı ön-
ce...
Lstümüzden su gecer doğunca ve
yoğlu, sokaklannda farklı giyimli in-
sanlann gezdiği. özgün şivelerle ya-
bancı dillerin konuşulduğu. yemekten
eğlenceye kadar farklı küİtürlerden
oluşmuş bir dünya protoripi idi.
Müslüman (Alevi-Sunni), Rum-
Ortodoks, F.rmeni (Gregoryan, Kato-
lik, Protestan), Süryani, Keldani, Ya-
hudi (Romanyot, Eşkenaz, Karay. Se-
farad)
Türk, Kiirt, Gürcü. Laz, Çerkez,
Abaza, Arnavut, Arap, Roman, Sırp,
Ulah, Cenovalı, Venedikli, Fransız,
Le>anten topluluklarıyla zengin bir
dinler ve diller mozaiği oluşturur.
Hangi dine mensup olurlarsa olsun-
lar. hangi dili konuşurlarsa konuşsun-
lar, Beyoğlu'nun halkı kendine özgü
komşulukJan, gelenekleri >e hayat
Refah Partisi amblemi var. Yanında
da incecik bir yazı:
"Bu broşür RP Beyoğlu tlçesi Seçim
Koordinasyon Merkezi Basın Bürosu
Yayınıdır".
Elbette Refah'ın bu broşürdeki gö-
rüntüsü. Beyoğlu'nun bir yüzüne dö-
nük çalışmaydı. Arka yüzünde ise
Refahlılar. en yakın rakibi Halil Er-
gün ve destekleyenlerini kastederek
başka bir amaçlannı hatta gerçek dü-
şün -elerini açıklıyorlardı:
"Biz Refah bayrağmı Beyoğlu'na
dikriğimizde, bu or..pular ve i.neler
kendüiğinden defolup gidecekler."
Karşılıklı oturup konuşunca da Be-
yoğlu'nun RP'li Belediye Başkanı
Nusret Bayraktar'ın "Bir başka dün-
ya... Beyoğlu" broşüründekinden çok
Madam Anahit, kırk beş yıldır akordeon çaldığı Çiçek Pasajı'nın yıkılmadan önceki cıvıltısını anyor.
ölünce"
Tünel'in girişinden eski bir fotoğ-
raf, tramvay ve atlı tramvay görüntü-
leri var. Altındaki yazı da oldukça id-
dıalı:
"Tünetin kayişlarmı buharlı motor,
rramvayı ise atlar çekerdi... FJektrik,
kazana kömür dolduran ateşçiye nefes
aldırdı, atlar ya bir araba ya bir hasır
küfe buldular. Ama insanonız! Çekme-
ye devam..."
Banşvahası
Ağa Camii fotoğrafırun yanında,
Nazım Hikmet imzalı bir şiiri yer ah-
yor. Altta St. Antoine Kilisesi, altta
Neve Şalom Sinagogu var. Yanında
da bir yazı:
"Neve Şalom Sinagogu, tbrani lisa-
nıyla Beyoğlu'nu iki sözcükle anlatır:
Banş vahası..."
Bir başka sayfayı çevirince, Galata-
saray Lisesi'nin, Notre Dame de Sion
Fransız Kız Lisesi'nin, Italyan Li-
sesi'nin eski fotoğraflan göze çarpı-
yort
ilginç bir yazıyla birlikte:
"İstanbul'daki yabancı okulların ta-
mamına yakını Beyoğlu'nda eğitim ve-
riyordu. En köklü Türk okulu Mek-
teb-i Sultani'de ise Fransızca eğitim
yapılıyor, cumhuriyetten sonra felsefe
dersleri Yatikan temsilcisine verdirili-
yordu. Yakın tarihin en önemli simala-
rı, devlet adamı. diplomatı. sanatçtsı
yinc bu kaynaktan yetişmiştir."
Son sayfada ise yakası ve manşetle-
ri beyaz, gerisi kırmızı bir gömlek giy-
miş, kravat gülen yüzlü bir fotoğra-
fın altında kısa bir yaa var:
"Tarihi geçmişi Ue gözleri kamaştı-
ran ve gönfiüere derinden yerleşen Be-
tarzları ile bartş ve kardeşlik içinde ya-
şıyorlardı. Ve Beyoğlu hiçbir ayrım
yapmadan. dahil olmayı göze alan her-
kese kucak açan bir yerdi.
Beyoğlu deyince neler akla gelmiyor
ki.r"
İmza:
"Nusret Bayraktar,
RP Beyoğlu Beledhe Başkan Ada-
yı".
Broşüriin en arka sayfasında, nere-
deyse köşeye gizlenmiş küçücük bir
Nevizade'de lotaryacılık yapan
Şengül Altınkaya bugünlerde Milli
Piyango bileti satıyor...
daha farklı "bir başka dünyada" oldu-
ğu çıkıyor ortaya. İlk bakışta prensip-
lerine bağlı, disiplınli ve zeki bir insan
görüntüsü veriyor Bayraktar. "Beyoğ-
lu denince akla eğlence, gezinti veri ge-
liyor. Oysa Beyoğlu sadece İstiklal
Caddesi'nden ibaret değil" diyor Bay-
raktar "Bir vitrin İstiklal Caddesi. Bu
özelliğini yine konısun. Dünyaya açı-
lan bir pencere olsun. Ama bir insanın
vitrini yüziidür. \ üzünü ne kadar güzel
makyajlarsanız makyajlayın, o insanın
kafısında. kalbinde bir anza varsa,
vitrindeki makyaj da bozulur. Biz Be-
yoğlu'ndaki bu vitrinin bu şekilde bo-
zulduğunu görüyoruz."
Eğitim. sağlık, yapılaşma. altyapı
eksilcliği gibi Beyoğlu'nun özellikle
gecekondu mahallelerinin sıkıntılan-
nı anlatıyor Bayraktar: Beyoğlu'nda
oturan yoksul insanlann, istiklal
Caddesi'nin nimetlerinden çok az ya-
rarlandığını söylüyor:
"Beyoğlu'nda yaşayanlann çok bü-
yük bir bölümü eğlenecek halde değil.
Pazarlamacılar Beyoğlu'nun arka so-
kaklanna gündüz bile giremediklerini
söylüyor, esrarcı mı var, soyguncu mu
var gaspçı mı var bilinmivor."
RP. Beyoğlu'nda seçimi kazandık-
tan sonra başı açık kadınlara. kısa
etek giyenlere dönük birkaç saldın ol-
du. Bayraktar bunlan bir provokas-
yon olarak niteliyor:
"Bunlara kanmamak lazım. Bizim
adımıza birtakım şeyler yapmaya kal-
kanlar vardır. Bunlan şiddetle İanetli-
yoruz. Gerekli cezaya çarptırılmalan
için üzerimize düşeni yapacağız. Bu
saldırılann tamamen bir provokasyon
olduğu ortaya çıktı. Bundan sonra da
olabilir. Ama biz gerekli tavrımı/ı koy-
duk. Bizimle ilgisi bulunan teşkilat
mensuplanmıza, belediye personeline
aynı duyunıyu yaptık. Bizimle alakası
olsa bile reddettiğimizi, gereken ceza-
ya çarptırılmalan için elimizden geleni
yapacağunızı duyıırduk."
Beyoğlu sınırlan içinde iki yüz elliyi
aşkın içki ruhsatlı yer var. RP'li bele-
diye secimleri kazanınca, bu yerlere
ilişkin kaygılar gündeme gelmişti.
Bavraktar ise "Sadece yasaları uygu-
layacağım. Sağlık açısından gerekli
denetimi yapacağım. Zaten duyuyo-
ruz. blz geldik diye mutfaklarmı temiz-
lemeye, ahçılannın tımaklarını, giysi-
lerini kontrol etmeye başlamışlar bile.
Kanunun verdiği imkanlar dahilinde
çalışana bir şey olmaz. Ben on dört bin
oy fark attım beni en yakmdan izleyen
adaya. Demek ki, burada yaşayan \a-
tandaşiar Beyoğlu'nun kararmasını is-
temiyor. Ama Refah'la aydınlanmasH
nı istiyor. Halil Ergün'le değil" diyor-
du.
Daha görünen ilk uygulamada Ne-
vizade Sokağı karanverdi. Anlaşılan,
aydınlık anlayışlan farklıydı.
Sokağın civıltısı dükkan içlerine çe-
kildi. Hatta bildirime gelen görevliler,
meyhanelerin camlanndaki tül perde-
leri ince bulmuşlar "Bunlan da içerisi-
ni göstermeyecek şekildeki perdelerle
değiştirin" demışlerdi. Ancak bu id-
diayı, Bayraktar, daha sonra kabul
etmedi. El altından sokaktaki esnafa
da "Perdelerin örtülmesini isteyenler,
eski belediyeden kalan personel. Bizim
kötülenmemiz için yapıyorlar" diye
haber gönderiliyordu.
Anlaşılan. sokaktaki başı açık ka-
dına. mini etekli kızlara saldıranlar
"provokatörler". değil sokakta. mey-
hanede içenleri kahn bir örtünün altı-
na gizlemek isteyenler de "eski beledi-
yeden kalan personelin sabotajı"ydı.
Ama sonuçta Nevizade Sokağı'nın
ışıklan sönmüş, cıvıltısı susmuştu.
Masa aralannda dolaşan midye
dolmaalann, buzlu bademcilerin. sa-
latalık turşusu satıalannın. lotarya
düzenleyicilerinin eski tadı kalmamış-
tı.
Şengül Altınkaya sokakta yıllardır
lotaryacılık yapıyor. Bir deftere bir-
den yüze kadar numaralan yazıyor.
Bir şişe viski. bazen yanında bir İcar-
ton sigara ile sokaktaki tüm meyha-
neleri dolaşıyor. Masalardakiler birer
şans numarası alıyorlar kendilerine.
Herkes adını ve oturduğu meyhaneyi
yazıyor. Her turda bir meyhanede çe-
kiliş yapılıyor. Sonra numara alanla-
ra sonuç duyuruluyor:
"On sekiz numara , Neyle Meyle'-
deki kazandı."
Yada:
"Altmış numara, İmroz'daki kazan-
dı."
Artık lotarya defterini bırakmış
Şengül Altınkaya, eline Milli Piyango
bileti almış. "Ne yapaytm" diyor
li
Şo-
kak yasaklanınca müşteri azaldı. Üze-
rine bir de zamlar binince işier iyice
durdu. İki çocuk okutuyorum. Lotar-
yanın kazancı artık yetmiyor."
Boncuk'tan gelen Akordeon sesi
sustu. Anahit'in parmaklan durmuş-
tu. "Bereket versin" deyip oturduğu
sandalyeden kalktı. Artık eve gjtme-
nin zamanı gelmişti. Ağır ağır indi
merdivenleri. meyhanenin kapısın-
dan Nevizade Sokağı'na çıktı.
Sokakta birkaç kişi yürüyordu.
Eşelenecek çöp anyordu kedilerle kö-
pekler. Masalann, insanlann yerleri
bomboştu. Sıkıntıb adımlarla İcaran-
lığa doğru yürüdü Madam Anahit.
Nevizade Sokağı'nda şimdi yalnız bir
hüzün geziniyordu.
SÜRECEK
ANKARA NOTLAKI
MUSTAFA EKMEKÇİ
KP Bmde Cımbrz!
Pazartesi, salı Ankara'da Can Yücel'in günleriydi. Küçük
Tiyatro'da şiir şöleninden sonra Yücel, salı günü d« ilhan
ilhan'da yapıtlarını imzaladı. 'Deniz Gezmiş'ier için en gü-
zel şiirlerden birini yazdı. "MareNostrum", "Bizim Deniz"
demek. Can'ın yazdığı günlerde de yayımlamıştım. Şöyle:
"En uzun koşuysa elbet Türkiye de de devrim I O, onun
en güzel yüz metresini koştu I En sekmez lüverin namlu-
sundan fırlayarak... I En hızlısıydı hepimizin, I En önce
göğüsledi ipi... I Acıyorsam sana anam avradım olsun, I
Ama aşk olsun sana çocuk AŞK olsun!"
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin inan, 5 mayısı 6
mayısa bağlayan geceyarısından sonra, sabaha karşı An-
kara'da Merkez Cezaevi avlusunda asılmışlardı. Sokağa
çıkma kartım elimden alındığından, gece dışarı çıkamamış,
olanlan evden izlemiştim. Olaydan sonra, savunman HalK
Çelenk telefon edecekti. Yatağımdaydım, uyuyamıyordum.
Gecenin bir saati telefon çaldı, Halit Çelenk'ti. Eşim ağlıyor-
du...
Sokağa çıkma kartım neden alınmıştı? Deniz Gezmişleri
mi kaçıracaktım? Yıllar sonra, bir rastlantı sonucu, hakkım-
da yazılmış bir "BirinciŞube"yazısında, şu tümceler gözü-
meçarpacaktı:
Mustafa Ekmekçi'nm, 7972 yılında, Türk Halk Kurtuluş
Ordusu (THKO) ile eyleme geçeceği haber alınmış, ancak
doğrulanmamıştır. Memleket aleyhine yazılanyla tanın-
mıştır. 1973 yılında 45 gün hapis cezasına çarptınlmış, ce-
zası ertelenmiştir. Sabıkalıdır..."
Demek, insanlarla ılgili fişler böyle tutuluyordu! Polis ör-
gütünu dağıtıp faşist öğelerden ayıklamadan, işlerin düzel-
meyeceğını bıliyordum. Oralarda işkenceler bıtmezdi. Ger-
çekte, Milletvekili Salman Kaya, dayak yemekle topluma
büyük iyilik etmiştir. Geçmış olsun! Ama bu yetmez. Tansu
Çiller'in, Süleyman Bey'ın, Mesut Bey'in de coplanmaları
gerekebilir. O zaman, ışkencelerin önüne geçilebılir.
Şiir gecesinde, Can Yücel'in çeviri şiirleri de okundu.
Can bunlar için "Türkçe söyleyen" demiş, yalnız çevirme-
diğini, şiire kendi özünü de kattığını belirtmek istemişti.
Bunlardan "D//em"başlıklısı şöyleydi:
"Taş var köpek yok I Köpek var taş yok I Ama kralın kö-
pek I Sıkıysa at taşı."
Eray Canberk şıiri okuyunca, sözü Can Yücel aldı:
"Bu şiiri ben yazdım, çeviri değil!" dedi.
Can Yücel, kendi deyimiyle "Karanfili sıkmadığı için mi"
ozaman "r<Mçesöy/eyen"dıyeyayımlamıştı, nebıleyım?
Can Yücel gecesinde; Tuncer Kurtiz, Muzaffer İlhan Er-
dost, Eray Canberk, Ali Cengizkan, AKan Gördüm şıırler
okumuşlar, sayrı olan Gülten Akın ileti yollamıştı. Vahide
Gördüm ün sunuculuğunu yaptığı gece, çok güzel geçti...
Emin özdemir'le konuşuyorduk, şöyle dedi:
' Bizde, böyle mizah daman taşıyan şiirler genelliklepek
önemsenmez, bir alaysama öğesi sanılır. Oysa öyle değil-
dir."
Emin özdemir, Can Yücel'in "BeşiBir Yerde"yapıtından
bir bölüm okudu. Can Yücel, orada şiir anlayışını da tanım-
lıyor, şöyle diyordu:
"... Freud'un sedirine uzanıp humoru bize açıklamasını
istediğimizde, denkleştirebildiğımiz sonuç şu: Kişi, dış
baskıların hışmı karşısında, kendi özünü hırpalattırmamak
için, hatta yitirmemek için 'humor'u bir savunma mekaniz-
ması olarak kullanmaktadır. Bu savunma apansız birpara-
doksla, bir tersyüzle, bir başkaldınyla, bir saldırıya dönuş-
mektedir. Buna baskının, acının üstüne gidiş de diyebiliriz.
Freud'un verdiği örnekte idam mahkumu, bir pazartesi sa-
bahı sehpaya götürülüyor, celladına dönüp:
'Bu hafta amma güzel başladı!' veya 'Bu bana iyi bir ders
olacak!
1
deyıVerece/cf/r.
Işte bu sözle, daha doğrusu bu davranışla kazandığı ne-
fes payı, bu feci akıbet karşısındaki kişiliğinin dağılıp git-
memesini sağlayacak, olayı nesnelleştirerek, serinkanlı-
lıkla gözlemleyip algılamasma elverecektir..."
"Dava, acının karşısında özünün bütünlüğünü koruma
davasıdır."
• • •
Haluk Gerger, Meün Aksoy, Veli özdemir, Ali Tarta-
noğhı'yla birlikte gidıp gördüğümüz Haymana Cezaevi ile
ilgili izlenimlerimi yazacağım, daha bitrnedi. Günlük olay-
lar bastırdıkça bastırıyor. İstanbul'da Güler Sabancı nın
düzenlediği "mantı partisi
:
"ne Mesut Yılmaz'la, TÜSİAD
yöneticisi katılmış. Ben Hasan Cemal'in yazısında oku-
dum. Orada, geniş tabanlı hükümet modelleri üzerinde du-
rulmuş. Bir başka gün mantı değil, "fc/s/rpart/s/"yapsınlar,
o da güzel olur! Mantı, kısır, ardından mısır! ' Bir elinde
cımbız, I bir elinde ayna, I umurunda mı dünya."
Mantı partisi bana, 1979'da, yine böyle TÜSİAD'ın gaze-
telere ilanlar vererek hükümet kurma girişimlerıni anım-
sattı 1979'da 13 mayısta Bülent EcevK, Deniz Baykal, Mus-
tafa Ostündağ, daha bir dolu CHP'li, Gönen'den Bursa'nın
Orhaneli'ne gidiyomz. Gazeteciler var, Cumhuriyet'ten
Deniz Som'la ikimiziz. Bir yerde, Milliyet'ten Zeki Sözer,
istanbul'dan apar topar gelip katıldı. TÜSİAD, gazetelere
ilanlar vermiş, hükümeti değiştirmeyi amaçlıyordu sanki.
Zeki, gazetenin ilk baskısını Ecevit'e verdi. Otobüste Ecevit,
Üstündağ, bir de arkalarında ben vardım bir ara. Öbürleri
inmişlerdi. Ecevit, yaşamının belki en ağır sözlerini söyledi
iş çevrelerine, ağır bölümlerini geçip bir bölümünü yazıyo-
rum:
- Onları savcılığa vereceğim, tutuklattıracağım!
Uçakta Ecevit'e Zeki Sözer, iş çevrelerine söylediği çok
ağır sözleri anımsatınca:
"Ben sesli düşünmüştüm, ama yazıldıysa iyi olmuş!" üe-
di. Bir yükten kurtulmuştum. Arkadaşlarıma, o ağır sözleri
ben aktarmıştım.
Tansu Çiller'in grup toplantısında yaptığı konuşmayı izle-
dim. Çiller'le. 1979un Ecevit'i öyle benzeşiyorlardı ki!
Gazeteler, 1979'u niye anımsamıyorlar? Bu filmi daha
önce görmedik mi?
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Bir vapıtın başına ko- -
nulan. yetkili bir kimse-
nin yazdığı övücü tanıt- 2
ma yazısı. 2/ Ateş... "Bir ,
devr-i yine çiğnendi
yeminler Çiğnendi yazık
milletin ümmid-i bülen-
di" (Tevfık Fikret). 3/
Düzen... Süs için yapıl-
mış giysi kıvnmı. 4/ Bir
maçın sayısal sonucu...
Çin'in ünlü lideri. 5/ He-
kimlikte kullanılan bir
ravent türü. 6/ Terlemek-
ten ya da sıcaktan vücutta görülen
küçük pembe kabartılar... Kenar
süsü. 7/ Eskiden kökboya bitkisin-
den, bugün ise bireşim yoluyla elde
edilen kırmızı boya maddesi. 8/
Bazen geceleri ufukta çakan panl-
tı... Uzun tüylü bir süs köpeği. 9/
Japon halk türkülerine verilen
ad... Hissebedeli.
YLKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Saksıda yetiştirilen cüce ağaç ya
da bu ağaçlan yetiştinne ve biçim-
lendirme sanatı... Bir gösterme sıfatı. 2/ Kısa çizme... Bir zaman
birimi. 3/ Afrika kokarcası da denilen bir kürk hayvanı. 4/ İs-
lamda ehl-i sünnet mezheplerinin en büyüğü. 5/ Havadaki su
buhan... Kunduracılann delik açmakta kullandıklan ucu sivri
çelik tığ. 6/ Kalsiyumun simgesi... Bir düşünce yaası türü. 7/
Briçte, bir löveyi üstün bir kagıtla almayıp daha aşağı bir kağıt-
la alma... Bedenin yaşama gücü. 8/ Satrançta bir değerlendirme
ve klasman sistemi... Temiz. iffetli. 9/ Gelecek... Lokma, parça.