06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS1994 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Nevizade Sokağı'nda şimdiycdmzbir hüzünge&niyor Seçmüere kadar, meyfaane önlerine aülan masalarda eğlenen insanlarla tıklım tıklım dolu Nevizade Sokağı bugün bomboş... W¥ A H A D A Y O Ğ R li aday Nusret Bayraktar ise seçim kampanyası boyunca, hatta seçimlerden sonra da ısrarla "Beyoğlu kararmayacak'' diyordu. Daha görünen ilk uygulamada t Nevizade Sokağı karanverdi. Anlaşılan, aydınlık anlayışlan farklıydı. RP'li Belediye Başkanı Nusret Bayraktar'ın ilk icraatı masalan kaldırmak oldu. Beyoğlu'ndailk karartma G özlerinı boşluğa dikmiş. Parmaklan akordeo- nun tuşlannda ezbere geziniyor. Belli ki. çok uzaklara dalıp gitmiş Madam Anahit. Ermcnice bir şarkı söylerken Tak- sim'deki Esayan Lıscsi'ndcn çıkıyor- dur neşey le. Okul korosundaki arka- daşlanyla İstiklal Caddesinde bir şarkı mınldanıyorlardır. .J. -:: Rumca bir şarkı, belki de ılkgençlik ğinde Büyükada'dakı oteide akorde- on çalan yakışıklı Rum genci Yorgo- yu getirmiştir aklına. Bilmem, Fransızca bir şarkı söyler- ken. bir Fransız kadınına tutulup kendilerini yüz üstü bırakan babasına kızgınlığını aklına getirir mi'? Belki de kırk beş yıldır akordeon çaldığı Çiçek Pasajı'mn yıkılmadan önceki cıvıltısını düşünüyordur Türk- çe bir şarkıda. On altı yaşındayken Beyoğlu'ndaki St. Antoint Kilisesi'ne gidip, mum yalcmasını ve yakarmasını anımsa- mıştır belki de: "Tannm, bana akor- deon çalmam konusunda yardımcı oi, beni mahrunı etme" diye. Boncuk'un sahibi Tdemak Par- makyan usulca bir masaya ılişti. Madam Anahit. bir başka şarkıya geçti. Ama bakışlan meyhanenin ta- vanını gecip, boşluğa uzanıyor sanki. Bazı müşteriler Madam Anahit'in ce- bine para koyuyorlar. O çalmasını sürdürüyor. Belki de, çok eskileri de- ğil. on beş yirmi gün öncesini düşünü- yordur Madam Anahit. Seçimlere kadar. meyhane önlerine atılan masa- larda eğlenen insanlan. tıklım tıkbm insan dolu sokağı, bir insan akvaryu- munu andıran Nevizadc'yı düşünü- yordur. Madam Anahit'in eski neşesi yok. Nevizade Sokağı'run da akşamlan bir soluk alınan havası gitmiş. bahara karşın meyhanelerin içlerine kapan- mak zorunda kalmış az sayıdaki müş- terileriyle bir mahzunluk çökmüştü. Çünkü artık Nevizade SokağVna masa konulması RP'li belediye tara- fından yasaklandı. Bu. Beyoğlu "nun RP'li Belediye Başkanı Nusret Bay- raktar'ın görünen ilk 'İcraatTy dı. Se- çimden hemen sonra belediye zabı- talan Krependeki İmroz, Kadir. Boncuk. Hasır, Meyle Neyle gibi on dört tane meyhanenin bulunduğu so- kağa gelip "teftiş defterleri"ne, "Pa- zartesi gününden itibaren sokağa masa, sandalye atıunayacak" diye yazmışlardı. Bu uygulamanın başlamasıyla Ne- vizade Sokağı son birkaç yıldır yaka- ladığı canlıhğı yitirdi. Nevizade'nin ışıklan sönmüştü. Yoksa "Beyoğlu karanyor" muydu? Gerçekten de, seçimler öncesinde bu tehükeyi Beyoğlu açısından ilk gö- ren kişi SHP'den belediye başkanlığı- na aday olan sinema oyuncusu Halil Ergün'dü. Bu öngörünün de bir sonu- cu olarak Halil Ergün, "Beyoğlu ka- rarmasm" diye seçmişti kampanyası- ııın ana sloganıru. RP'li aday Nusret Bayraktar ise se- çim kampanyası boyunca. hatta se- çimlerden sonra da ısrarla "Beyoğlu kararmayacak" diyordu. Halil Ergün destekli SHP ile Refah .smda amansız bir seçim yanşı ol- viu Beyoğlu'nda. İlçenin özelliği gere- ği özellikle Refah, Türkiye genelinde kullandığı söylemden daha farkh daha başka bir boyutta tanıtım çalış- malannı yürüttü. Bunun hangi bo- yutlara vardığını daha iyi kavramak için bir broşüriin sayfalannı kanştır- mak gerekiyor. Kapakta bir yaa: "Bir Başka Dûnya... Beyoğlu" Üzerinde Galata Kulesi'nin fotoğ- rafı. birde kulenin nitelemesi var: "Beyoğlu'na simge olan kule, bir za- manlar minarelerle kıyaslanıp hantal diye nitelenirdi. Bir de günfimüzün gökdelenleriyle kıyaslavalım. Ne ka- dar zarif değil mi?" Bir başka sayfada Kabataş'taki Koca Yusuf Paşa Sebi- li, Tophane Çeşmesi. Kasımpaşa'- <Jaki Aya Nikola Ayazması ve Cihan- gir Defterdar Yokuşu'ndaki çeşme- nin fotoğraflan bulunuyor. Bir de yazı: "Kainatta ne varsa suda yaşadı ön- ce... Lstümüzden su gecer doğunca ve yoğlu, sokaklannda farklı giyimli in- sanlann gezdiği. özgün şivelerle ya- bancı dillerin konuşulduğu. yemekten eğlenceye kadar farklı küİtürlerden oluşmuş bir dünya protoripi idi. Müslüman (Alevi-Sunni), Rum- Ortodoks, F.rmeni (Gregoryan, Kato- lik, Protestan), Süryani, Keldani, Ya- hudi (Romanyot, Eşkenaz, Karay. Se- farad) Türk, Kiirt, Gürcü. Laz, Çerkez, Abaza, Arnavut, Arap, Roman, Sırp, Ulah, Cenovalı, Venedikli, Fransız, Le>anten topluluklarıyla zengin bir dinler ve diller mozaiği oluşturur. Hangi dine mensup olurlarsa olsun- lar. hangi dili konuşurlarsa konuşsun- lar, Beyoğlu'nun halkı kendine özgü komşulukJan, gelenekleri >e hayat Refah Partisi amblemi var. Yanında da incecik bir yazı: "Bu broşür RP Beyoğlu tlçesi Seçim Koordinasyon Merkezi Basın Bürosu Yayınıdır". Elbette Refah'ın bu broşürdeki gö- rüntüsü. Beyoğlu'nun bir yüzüne dö- nük çalışmaydı. Arka yüzünde ise Refahlılar. en yakın rakibi Halil Er- gün ve destekleyenlerini kastederek başka bir amaçlannı hatta gerçek dü- şün -elerini açıklıyorlardı: "Biz Refah bayrağmı Beyoğlu'na dikriğimizde, bu or..pular ve i.neler kendüiğinden defolup gidecekler." Karşılıklı oturup konuşunca da Be- yoğlu'nun RP'li Belediye Başkanı Nusret Bayraktar'ın "Bir başka dün- ya... Beyoğlu" broşüründekinden çok Madam Anahit, kırk beş yıldır akordeon çaldığı Çiçek Pasajı'nın yıkılmadan önceki cıvıltısını anyor. ölünce" Tünel'in girişinden eski bir fotoğ- raf, tramvay ve atlı tramvay görüntü- leri var. Altındaki yazı da oldukça id- dıalı: "Tünetin kayişlarmı buharlı motor, rramvayı ise atlar çekerdi... FJektrik, kazana kömür dolduran ateşçiye nefes aldırdı, atlar ya bir araba ya bir hasır küfe buldular. Ama insanonız! Çekme- ye devam..." Banşvahası Ağa Camii fotoğrafırun yanında, Nazım Hikmet imzalı bir şiiri yer ah- yor. Altta St. Antoine Kilisesi, altta Neve Şalom Sinagogu var. Yanında da bir yazı: "Neve Şalom Sinagogu, tbrani lisa- nıyla Beyoğlu'nu iki sözcükle anlatır: Banş vahası..." Bir başka sayfayı çevirince, Galata- saray Lisesi'nin, Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'nin, Italyan Li- sesi'nin eski fotoğraflan göze çarpı- yort ilginç bir yazıyla birlikte: "İstanbul'daki yabancı okulların ta- mamına yakını Beyoğlu'nda eğitim ve- riyordu. En köklü Türk okulu Mek- teb-i Sultani'de ise Fransızca eğitim yapılıyor, cumhuriyetten sonra felsefe dersleri Yatikan temsilcisine verdirili- yordu. Yakın tarihin en önemli simala- rı, devlet adamı. diplomatı. sanatçtsı yinc bu kaynaktan yetişmiştir." Son sayfada ise yakası ve manşetle- ri beyaz, gerisi kırmızı bir gömlek giy- miş, kravat gülen yüzlü bir fotoğra- fın altında kısa bir yaa var: "Tarihi geçmişi Ue gözleri kamaştı- ran ve gönfiüere derinden yerleşen Be- tarzları ile bartş ve kardeşlik içinde ya- şıyorlardı. Ve Beyoğlu hiçbir ayrım yapmadan. dahil olmayı göze alan her- kese kucak açan bir yerdi. Beyoğlu deyince neler akla gelmiyor ki.r" İmza: "Nusret Bayraktar, RP Beyoğlu Beledhe Başkan Ada- yı". Broşüriin en arka sayfasında, nere- deyse köşeye gizlenmiş küçücük bir Nevizade'de lotaryacılık yapan Şengül Altınkaya bugünlerde Milli Piyango bileti satıyor... daha farklı "bir başka dünyada" oldu- ğu çıkıyor ortaya. İlk bakışta prensip- lerine bağlı, disiplınli ve zeki bir insan görüntüsü veriyor Bayraktar. "Beyoğ- lu denince akla eğlence, gezinti veri ge- liyor. Oysa Beyoğlu sadece İstiklal Caddesi'nden ibaret değil" diyor Bay- raktar "Bir vitrin İstiklal Caddesi. Bu özelliğini yine konısun. Dünyaya açı- lan bir pencere olsun. Ama bir insanın vitrini yüziidür. \ üzünü ne kadar güzel makyajlarsanız makyajlayın, o insanın kafısında. kalbinde bir anza varsa, vitrindeki makyaj da bozulur. Biz Be- yoğlu'ndaki bu vitrinin bu şekilde bo- zulduğunu görüyoruz." Eğitim. sağlık, yapılaşma. altyapı eksilcliği gibi Beyoğlu'nun özellikle gecekondu mahallelerinin sıkıntılan- nı anlatıyor Bayraktar: Beyoğlu'nda oturan yoksul insanlann, istiklal Caddesi'nin nimetlerinden çok az ya- rarlandığını söylüyor: "Beyoğlu'nda yaşayanlann çok bü- yük bir bölümü eğlenecek halde değil. Pazarlamacılar Beyoğlu'nun arka so- kaklanna gündüz bile giremediklerini söylüyor, esrarcı mı var, soyguncu mu var gaspçı mı var bilinmivor." RP. Beyoğlu'nda seçimi kazandık- tan sonra başı açık kadınlara. kısa etek giyenlere dönük birkaç saldın ol- du. Bayraktar bunlan bir provokas- yon olarak niteliyor: "Bunlara kanmamak lazım. Bizim adımıza birtakım şeyler yapmaya kal- kanlar vardır. Bunlan şiddetle İanetli- yoruz. Gerekli cezaya çarptırılmalan için üzerimize düşeni yapacağız. Bu saldırılann tamamen bir provokasyon olduğu ortaya çıktı. Bundan sonra da olabilir. Ama biz gerekli tavrımı/ı koy- duk. Bizimle ilgisi bulunan teşkilat mensuplanmıza, belediye personeline aynı duyunıyu yaptık. Bizimle alakası olsa bile reddettiğimizi, gereken ceza- ya çarptırılmalan için elimizden geleni yapacağunızı duyıırduk." Beyoğlu sınırlan içinde iki yüz elliyi aşkın içki ruhsatlı yer var. RP'li bele- diye secimleri kazanınca, bu yerlere ilişkin kaygılar gündeme gelmişti. Bavraktar ise "Sadece yasaları uygu- layacağım. Sağlık açısından gerekli denetimi yapacağım. Zaten duyuyo- ruz. blz geldik diye mutfaklarmı temiz- lemeye, ahçılannın tımaklarını, giysi- lerini kontrol etmeye başlamışlar bile. Kanunun verdiği imkanlar dahilinde çalışana bir şey olmaz. Ben on dört bin oy fark attım beni en yakmdan izleyen adaya. Demek ki, burada yaşayan \a- tandaşiar Beyoğlu'nun kararmasını is- temiyor. Ama Refah'la aydınlanmasH nı istiyor. Halil Ergün'le değil" diyor- du. Daha görünen ilk uygulamada Ne- vizade Sokağı karanverdi. Anlaşılan, aydınlık anlayışlan farklıydı. Sokağın civıltısı dükkan içlerine çe- kildi. Hatta bildirime gelen görevliler, meyhanelerin camlanndaki tül perde- leri ince bulmuşlar "Bunlan da içerisi- ni göstermeyecek şekildeki perdelerle değiştirin" demışlerdi. Ancak bu id- diayı, Bayraktar, daha sonra kabul etmedi. El altından sokaktaki esnafa da "Perdelerin örtülmesini isteyenler, eski belediyeden kalan personel. Bizim kötülenmemiz için yapıyorlar" diye haber gönderiliyordu. Anlaşılan. sokaktaki başı açık ka- dına. mini etekli kızlara saldıranlar "provokatörler". değil sokakta. mey- hanede içenleri kahn bir örtünün altı- na gizlemek isteyenler de "eski beledi- yeden kalan personelin sabotajı"ydı. Ama sonuçta Nevizade Sokağı'nın ışıklan sönmüş, cıvıltısı susmuştu. Masa aralannda dolaşan midye dolmaalann, buzlu bademcilerin. sa- latalık turşusu satıalannın. lotarya düzenleyicilerinin eski tadı kalmamış- tı. Şengül Altınkaya sokakta yıllardır lotaryacılık yapıyor. Bir deftere bir- den yüze kadar numaralan yazıyor. Bir şişe viski. bazen yanında bir İcar- ton sigara ile sokaktaki tüm meyha- neleri dolaşıyor. Masalardakiler birer şans numarası alıyorlar kendilerine. Herkes adını ve oturduğu meyhaneyi yazıyor. Her turda bir meyhanede çe- kiliş yapılıyor. Sonra numara alanla- ra sonuç duyuruluyor: "On sekiz numara , Neyle Meyle'- deki kazandı." Yada: "Altmış numara, İmroz'daki kazan- dı." Artık lotarya defterini bırakmış Şengül Altınkaya, eline Milli Piyango bileti almış. "Ne yapaytm" diyor li Şo- kak yasaklanınca müşteri azaldı. Üze- rine bir de zamlar binince işier iyice durdu. İki çocuk okutuyorum. Lotar- yanın kazancı artık yetmiyor." Boncuk'tan gelen Akordeon sesi sustu. Anahit'in parmaklan durmuş- tu. "Bereket versin" deyip oturduğu sandalyeden kalktı. Artık eve gjtme- nin zamanı gelmişti. Ağır ağır indi merdivenleri. meyhanenin kapısın- dan Nevizade Sokağı'na çıktı. Sokakta birkaç kişi yürüyordu. Eşelenecek çöp anyordu kedilerle kö- pekler. Masalann, insanlann yerleri bomboştu. Sıkıntıb adımlarla İcaran- lığa doğru yürüdü Madam Anahit. Nevizade Sokağı'nda şimdi yalnız bir hüzün geziniyordu. SÜRECEK ANKARA NOTLAKI MUSTAFA EKMEKÇİ KP Bmde Cımbrz! Pazartesi, salı Ankara'da Can Yücel'in günleriydi. Küçük Tiyatro'da şiir şöleninden sonra Yücel, salı günü d« ilhan ilhan'da yapıtlarını imzaladı. 'Deniz Gezmiş'ier için en gü- zel şiirlerden birini yazdı. "MareNostrum", "Bizim Deniz" demek. Can'ın yazdığı günlerde de yayımlamıştım. Şöyle: "En uzun koşuysa elbet Türkiye de de devrim I O, onun en güzel yüz metresini koştu I En sekmez lüverin namlu- sundan fırlayarak... I En hızlısıydı hepimizin, I En önce göğüsledi ipi... I Acıyorsam sana anam avradım olsun, I Ama aşk olsun sana çocuk AŞK olsun!" Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin inan, 5 mayısı 6 mayısa bağlayan geceyarısından sonra, sabaha karşı An- kara'da Merkez Cezaevi avlusunda asılmışlardı. Sokağa çıkma kartım elimden alındığından, gece dışarı çıkamamış, olanlan evden izlemiştim. Olaydan sonra, savunman HalK Çelenk telefon edecekti. Yatağımdaydım, uyuyamıyordum. Gecenin bir saati telefon çaldı, Halit Çelenk'ti. Eşim ağlıyor- du... Sokağa çıkma kartım neden alınmıştı? Deniz Gezmişleri mi kaçıracaktım? Yıllar sonra, bir rastlantı sonucu, hakkım- da yazılmış bir "BirinciŞube"yazısında, şu tümceler gözü- meçarpacaktı: Mustafa Ekmekçi'nm, 7972 yılında, Türk Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) ile eyleme geçeceği haber alınmış, ancak doğrulanmamıştır. Memleket aleyhine yazılanyla tanın- mıştır. 1973 yılında 45 gün hapis cezasına çarptınlmış, ce- zası ertelenmiştir. Sabıkalıdır..." Demek, insanlarla ılgili fişler böyle tutuluyordu! Polis ör- gütünu dağıtıp faşist öğelerden ayıklamadan, işlerin düzel- meyeceğını bıliyordum. Oralarda işkenceler bıtmezdi. Ger- çekte, Milletvekili Salman Kaya, dayak yemekle topluma büyük iyilik etmiştir. Geçmış olsun! Ama bu yetmez. Tansu Çiller'in, Süleyman Bey'ın, Mesut Bey'in de coplanmaları gerekebilir. O zaman, ışkencelerin önüne geçilebılir. Şiir gecesinde, Can Yücel'in çeviri şiirleri de okundu. Can bunlar için "Türkçe söyleyen" demiş, yalnız çevirme- diğini, şiire kendi özünü de kattığını belirtmek istemişti. Bunlardan "D//em"başlıklısı şöyleydi: "Taş var köpek yok I Köpek var taş yok I Ama kralın kö- pek I Sıkıysa at taşı." Eray Canberk şıiri okuyunca, sözü Can Yücel aldı: "Bu şiiri ben yazdım, çeviri değil!" dedi. Can Yücel, kendi deyimiyle "Karanfili sıkmadığı için mi" ozaman "r<Mçesöy/eyen"dıyeyayımlamıştı, nebıleyım? Can Yücel gecesinde; Tuncer Kurtiz, Muzaffer İlhan Er- dost, Eray Canberk, Ali Cengizkan, AKan Gördüm şıırler okumuşlar, sayrı olan Gülten Akın ileti yollamıştı. Vahide Gördüm ün sunuculuğunu yaptığı gece, çok güzel geçti... Emin özdemir'le konuşuyorduk, şöyle dedi: ' Bizde, böyle mizah daman taşıyan şiirler genelliklepek önemsenmez, bir alaysama öğesi sanılır. Oysa öyle değil- dir." Emin özdemir, Can Yücel'in "BeşiBir Yerde"yapıtından bir bölüm okudu. Can Yücel, orada şiir anlayışını da tanım- lıyor, şöyle diyordu: "... Freud'un sedirine uzanıp humoru bize açıklamasını istediğimizde, denkleştirebildiğımiz sonuç şu: Kişi, dış baskıların hışmı karşısında, kendi özünü hırpalattırmamak için, hatta yitirmemek için 'humor'u bir savunma mekaniz- ması olarak kullanmaktadır. Bu savunma apansız birpara- doksla, bir tersyüzle, bir başkaldınyla, bir saldırıya dönuş- mektedir. Buna baskının, acının üstüne gidiş de diyebiliriz. Freud'un verdiği örnekte idam mahkumu, bir pazartesi sa- bahı sehpaya götürülüyor, celladına dönüp: 'Bu hafta amma güzel başladı!' veya 'Bu bana iyi bir ders olacak! 1 deyıVerece/cf/r. Işte bu sözle, daha doğrusu bu davranışla kazandığı ne- fes payı, bu feci akıbet karşısındaki kişiliğinin dağılıp git- memesini sağlayacak, olayı nesnelleştirerek, serinkanlı- lıkla gözlemleyip algılamasma elverecektir..." "Dava, acının karşısında özünün bütünlüğünü koruma davasıdır." • • • Haluk Gerger, Meün Aksoy, Veli özdemir, Ali Tarta- noğhı'yla birlikte gidıp gördüğümüz Haymana Cezaevi ile ilgili izlenimlerimi yazacağım, daha bitrnedi. Günlük olay- lar bastırdıkça bastırıyor. İstanbul'da Güler Sabancı nın düzenlediği "mantı partisi : "ne Mesut Yılmaz'la, TÜSİAD yöneticisi katılmış. Ben Hasan Cemal'in yazısında oku- dum. Orada, geniş tabanlı hükümet modelleri üzerinde du- rulmuş. Bir başka gün mantı değil, "fc/s/rpart/s/"yapsınlar, o da güzel olur! Mantı, kısır, ardından mısır! ' Bir elinde cımbız, I bir elinde ayna, I umurunda mı dünya." Mantı partisi bana, 1979'da, yine böyle TÜSİAD'ın gaze- telere ilanlar vererek hükümet kurma girişimlerıni anım- sattı 1979'da 13 mayısta Bülent EcevK, Deniz Baykal, Mus- tafa Ostündağ, daha bir dolu CHP'li, Gönen'den Bursa'nın Orhaneli'ne gidiyomz. Gazeteciler var, Cumhuriyet'ten Deniz Som'la ikimiziz. Bir yerde, Milliyet'ten Zeki Sözer, istanbul'dan apar topar gelip katıldı. TÜSİAD, gazetelere ilanlar vermiş, hükümeti değiştirmeyi amaçlıyordu sanki. Zeki, gazetenin ilk baskısını Ecevit'e verdi. Otobüste Ecevit, Üstündağ, bir de arkalarında ben vardım bir ara. Öbürleri inmişlerdi. Ecevit, yaşamının belki en ağır sözlerini söyledi iş çevrelerine, ağır bölümlerini geçip bir bölümünü yazıyo- rum: - Onları savcılığa vereceğim, tutuklattıracağım! Uçakta Ecevit'e Zeki Sözer, iş çevrelerine söylediği çok ağır sözleri anımsatınca: "Ben sesli düşünmüştüm, ama yazıldıysa iyi olmuş!" üe- di. Bir yükten kurtulmuştum. Arkadaşlarıma, o ağır sözleri ben aktarmıştım. Tansu Çiller'in grup toplantısında yaptığı konuşmayı izle- dim. Çiller'le. 1979un Ecevit'i öyle benzeşiyorlardı ki! Gazeteler, 1979'u niye anımsamıyorlar? Bu filmi daha önce görmedik mi? BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Bir vapıtın başına ko- - nulan. yetkili bir kimse- nin yazdığı övücü tanıt- 2 ma yazısı. 2/ Ateş... "Bir , devr-i yine çiğnendi yeminler Çiğnendi yazık milletin ümmid-i bülen- di" (Tevfık Fikret). 3/ Düzen... Süs için yapıl- mış giysi kıvnmı. 4/ Bir maçın sayısal sonucu... Çin'in ünlü lideri. 5/ He- kimlikte kullanılan bir ravent türü. 6/ Terlemek- ten ya da sıcaktan vücutta görülen küçük pembe kabartılar... Kenar süsü. 7/ Eskiden kökboya bitkisin- den, bugün ise bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boya maddesi. 8/ Bazen geceleri ufukta çakan panl- tı... Uzun tüylü bir süs köpeği. 9/ Japon halk türkülerine verilen ad... Hissebedeli. YLKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Saksıda yetiştirilen cüce ağaç ya da bu ağaçlan yetiştinne ve biçim- lendirme sanatı... Bir gösterme sıfatı. 2/ Kısa çizme... Bir zaman birimi. 3/ Afrika kokarcası da denilen bir kürk hayvanı. 4/ İs- lamda ehl-i sünnet mezheplerinin en büyüğü. 5/ Havadaki su buhan... Kunduracılann delik açmakta kullandıklan ucu sivri çelik tığ. 6/ Kalsiyumun simgesi... Bir düşünce yaası türü. 7/ Briçte, bir löveyi üstün bir kagıtla almayıp daha aşağı bir kağıt- la alma... Bedenin yaşama gücü. 8/ Satrançta bir değerlendirme ve klasman sistemi... Temiz. iffetli. 9/ Gelecek... Lokma, parça.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle