Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 MAYIS1994 PERŞEMBE CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
Sanatın da laik olduğunu savunmahyız
CANAN BEYKAL
Afyon- Bolvadin'de bir boğa
heykeli "putataparük" gerekçe-
siyle kaldınlıyor. Kaldınlmaya
karşı olanlar ise bunun bir
"put" değil, "besküiğüı sem-
bolü" olduğunu ileri süriiyor-
lar. Bence bu heykel; gücün. be-
reketin, cinselliğin, hayvancı-
lığın herşeyin ve de hiçbir şeyin
sembolü de olabilirdi, yine de
kaldınlma gerekçesi olarak ileri
sürülemezdi. Ülkemizçeşitlige-
rekçelerle heykelleri konulduk-
lan yerden İcaldıran. resimleri
asıldıklan duvardan indıren si-
yasetlere tanık olmuştur. Gür-
dal Duyar'ın "İstanbul" heykeli
müstehcen Kuzgun Acar'ın
"Kuş" adlı heykeli soyut. paslı
demir döküntüsü, Rudolp Bel-
ling'in "Atlı İnönû" heykeli, dö-
nemin siyaseti gereği "İnönü'-
nün başını taşıdığından, Anka-
ra'da Polonyalı bir sanatçııun
resnü, Kenan Evren tarafından
"müstehcen" bulunmasından
dolayı kaldınlmıştır.
Sanatın laik olduğunu en çok
savunması gereken kurumlar-
dan biri olan M.S.Üniversıtesi-
nde Kenan Ev ren'in ziyareti ne-
deniyle yapılmış olan sergiden
ve müzedeki başköşe resimle-
rinden bazılan o dönemde yine
"çıplak"ı sunduklan için
kaldırılmışiır. Bu örnekleri ço-
ğaltabiliriz ama bugün bu ge-
rekçelerden daha önemli. doğ-
rudan sanatın laikliğine karşı
bir girişim vardır ve bu "sanat
eseri" olmayan bir boğa heyke-
lıne karşı yapıüyorsa buna da
karşı çıkılmalıdır. Kaldı ki bu
boğa bugüne kadar Bolvadin
halkının onu "put" gjbi düşü-
nüp. ibadet ettikleri bir konum-
da da değildir. Oysa ülkemizde
dualar edilen. medet umulan
pek çok yatır. türbe. baba me-
zan yok mudur? Bunlar "puta-
taparlık" olarak düşünülmüyor
mu? Ülkemizde bu boğa heyke-
li ister "sanat eseri" olsun. ister-
se olmasın sonuçta bu bir "hey-
keTdir ve heykel hâlâ "put" ola-
rak düşünülüyorsa ki bugün bu
gerekçe su yüzüne çıkarak hey-
kel kaldırmaya kadar gidiyor-
sa, şimdi sanatın da laik ol-
duğunu savTjnma zamanı gel-
miştir.
Çünkü bu anlayış bugün bir
boğa heykelini put olduğu ge-
rekçesiyle kaldırmaya yeltenir,
yann ilk hedef tüm Atatürk
heykellerinın put olduğu için
kınlmasına ve giderek sanatın
putataparhkla eş olduğu inan-
cıyla suret yasağının yeniden
gündeme getirilmesine yol açar.
Şimdi bu anlayışın egemen ol-
duğu geçmiş bir döneme ilişkın
gerçek bir öykü anlatacağım:
Olay epey eskilerde. 16. yüzyıl-
da geçer. Yer; Macaristan ve
İstanbul. Öykünün yazan Pe-
çevi İbrahim Efendi. Kıtabının
adı ise Peçevi tarihi, birinci cilt.
Osmanlı Ordulan Mohaç sefe-
rinden yengiyle dönmektedir-
ler. Kaleleri fethetmişler, kendilerine
sığınmak isteyenleri gemilerle İstan-
bul'a taşımışlardır. Sefer dönüşünde
Budin Kalesi kapısı önünde dikili üç
heykeli de îstanbuTa taşıyıp. İbrahjm
Paşa Sarayı'nın önüne dikmişlerdir.
Şımdı yazann sözlerine kulak verelim:
"Budin kalesi kapısı dışına dikilmiş
garip ve acaip birer sanat eseri olan tunç-
tan üç heykel vardır. Kanımca büyük
olanı, bir zamanlar tüm kâfirlere egemen
olan bir kıralın heykeli idi. Öteki ikisi ise
az daha küçük boyda \e >ine aynı biçim-
de olup. aynı hükümdarın kendisinden
sonra krallık tahtına geçen oğullarının
heykelleri imiş. Fakat bunlar çok garip
ve acaip biçimde olduğundan halkın sey-
retmesi için gemilerc yüklenip İstanbuTa
naklolundu. Hatta bunlar Atmeydanı'-
nda her biri bir taş kürsüye djkildi ve sey-
reden halk hayran kaldı. Rahroetü Figa-
• Şimdi yeniden bizler
İslamda suret yasağının
nedenlerini mi
tartışacağız? Şimdi bizler
bunca aşamadan sonra
heykelin put olup
olmadığım, heykel dikme-
nin putataparhkla ilgisi
var mı, yok mu onu mu
tartışacağız?
ni'nin 'Dünya denen bu kiliseye ıki İbra-
him geldi. Biri put kıran oldu, diğeri put
diken' anlamındaki, şairin öldürülmesine
yol açan Farsça beyti bu heykeller üzeri-
ne söyienmişti. Heykeilerden başka ga-
yet büyük ve ince bir sanatla yapılmış al-
tun yaldızlı iki şamdan da İstanbul'a geti-
rildi. Şimdi bunlar Ayasofya Camii mih-
rabının sağ »e sol yanlarına konulmuş
olup ülkelerine tarihİeri yazılmıştır..."
Heykeliere ne oldu dersiniz? Sanınm
yabancı diyarlara götürülmüşlerdir.
Venedik'tedirler. Ama diğerlerine ne
oldu biliniyor. Şairin kellesi uçuruluyor,
İbrahim Paşa Belgrad"da başka birge-
rekçeyle öldürülüyor, putataparlık
yapıldığı gerekçesiyle bir takım bağnaz
kişiler halkı galeyana getiriyorlar ve
heykellcrin yerlerinden edilmesine ne-
den oluyorlar. İbrahim Paşa uzun bir
süre dinsizlikle suçlanıyor. Bu senaryo
pek çok kez sahnelendi bu ülkede.
Biraz daha yakına gelelim. Batıyı ilk
ziyaret eden Ösmanlı Padişahı olan I.
Abdülaziz atlı bir heykelini yaptınp,
Beylerbeyi Sarayı'nın önüne diktirir
l87Tlerde. Birtakım bağnaz kişiler bu
padişahı da dinsiz olarak suçlarlar elbet
ama bundan dolayı değil, başka siyaset
nedenleriyle o da öldürülür. O günden
bugüne ne değişti'?
Şimdi yeniden bizler İslamda suret
yasağının nedenlerini mi tartışacağız?
Şimdi bizler bunca aşamadan sonra
heykelin put olup olmadığım, heykel
dikmenin putataparhkla ilgisi var mı,
yok mu onu mu tartışacağız? Hayır! La-
ikliği savunuyorsak eğer, sanatın da
laik olduğunu savunmahyız. Yoksa
masum bir boğa heykelinin kaldınlma-
sının, kelle uçurmaya kadar giden so-
nuçlanna bir kez daha tanık olabiliriz.
Sanatçılar da bir gün gelir put diken ve
put kıranlar olarak değerlendirilmeye
başlar ve bu geriye adım aüşlar çok şeye
mâl olur. Sanatın çağdaşlaşmasının te-
meli. sanatın laik olmaya başlamasıyla
gerçekleşmiştir.
Nasip îyem'in Toprak Ana'sı
SENNURSEZER
Nasip İyem elli yıldır sanatla uğraşı-
yor. Hobi Sanat Galerisi'nde 20 nisan -
20 mayıs tarihlerinde bu elli yıllık ça-
banın bir bölümü sergileniyor. Daha
doğrusu, çok küçük bir bölümü. Ama
bir sanatçımn sanatla uğraşmasının ne
kadan somut olarak yansıtılabilir ki...
Üstelik, sergideki seramikler o kadar
genç ki... Belki, Nasip İyem"in elli yıllık
serüvenini baştan alıp anlatmak gerek-
li.
Nasip, I92l'de İstanbul'da doğdu;
Bakırköy'de. Ailesi Özçapan soyadını
taşıyordu. I925'te ailesinın Gönen'e
göçmek zorunda kalışı. onu çamurla
tanıştırdı. Dayılan çömlekçilıkle uğ-
raşıyordu. Nasip, bu 'dede mesleğiyle'
oyun olarak tanıştı. oyuncak bebekleri-
ni yoğururken, İstanbul'a dönüş: ilko-
kula Fatih İlkokulu'nda başlayış sıra-
dan olaylar sayılabilir. O yıllarda hal-
kevlerinin etkin bir kurum oluşu. öğret-
menlerinin ondaki resim yeteneğini
fark edip Fatih Halke\ i'nin resim kurs-
lannı öğütlemeleri, cumhuriyetin ilk yı-
llannda çocuk olmanın şansıdır.
Yaşadığı dönemlerin etkileri
Nasip İyem'in yaşamında yaşadığı
dönemin bütün etkileri görülebilir,
1932 yıhnda Cağaloğlu Kız Ortada ya-
kalandığı tüberküloz; iyileşme sonrası
devam ettiği Cağaloğlu Kız Sanat Ens-
titüsü, Güzel Sanatlar 'Akademisi'nde
Leopold Levy'nin öğrenciliği... Oyıllar
akademi öğrencilerinin estetik anlayı-
şlannda büyük etkisi olan, 'akademi ho-
calanndan' Ahmet Hamdi Tanpmar...
Bence yaşıtı pek çok ressam ve heykeltı-
raşın yaşamındaki aynntılarla aynıdır
bunlar. Ama yaşamın asıl dirençli bölü-
mü I944'te Nuri İyem'le evlenişiyle baş-
layacaktır. 1945 ve l950"de doğan iki
çocuk, bir evde iki ressamın ya-
şamasının güzelliği yanında. ressam
olarak geçinmenin zorluğu. çocuklar,
ev işleri ve 1955'teki ilk sergi. Sonra ge-
çinmek için yapılan işler. Devlet Bası-
mevfnde kabartma. Türkiye haritalan-
na kara ve demiryollan çizmekten.
• Toprağın doğal renkleri yetti ona.
Belki konu olarak Anadolu kadınını
seçtiğinden, belki de Anadolu'nun
güneşinin toprakla kadını, bu iki
doğurgan anayı, aynı yorgun analık
rengine boyamasından.
eşarp desenleri çizimine uzanan sağlık
hırpalayıcı, az paralı geçici işler. Sonra
eocukluğunun sevgili oyun aracı kile.
bir iş yüzünden kavuşma Eczacıbaşı Se-
ramik Atölyesi.
Toprak-kadın-mimari
Nasip İyem'in I958'de başladığı sera-
mikçalışmalan I962"deki ilk sergisinde.
resimlerinin yanında sergilenecektir.
Sonra onun dünyayı yorumlaması için
tek malzeme hep kil olacaktır. Ben Na-
sip İyem'in toprak-kadmlanyla I972'de
tanıştım. Hep gebe. hep mutsuz çocuk-
kadınlardı.
Gövdelerinin bir parçasıydı çocuk-
lar. Göğüslerine, yüreklerinin ortasına
çizilmişlerdi. Yalnız bu ne kız olmuş. ne
gelin toprak kadınlardan aynlan biri
vardı.
O yıl Cumhuriyet'e şöyle yazmışım;
"... Büyük bir yaşlı kadın başı. Bütün
ötekilerden başkaydı. Yüz çizgilerinde,
dudaklarının kısılışında, baktşlannda
acının yanı sıra öfke vardı. Acaba bu do-
ğanın yaşlanan insan yüzüne verdiği bir
özellik miydi? Yoksa sanatçı idealize mi
etmişti?" Nasip İyem yirmi yıl önce be-
nim sorumu "IHrenç olsaydı, yaşama
başka bir yön verilebilirdi. Kadın 'törele-
rimiz böyle' diye aldatılmıştır. Oysa tö-
relerin iyi düzen te mutluluk uğruna ko-
ruıunası gerekir. Yaşlı Anadolu kadını
bunu iş işten gectikten sonra kavrar"
diye yamtlamış. Şimdi bir o kadının el-
lerini düşünüyorum. bir Nasip İyem'in
ellerinı... Üreten yıpranmış, öpülesi elle-
ri. Nasip'in yüzünde direnen ve bilen
çızgıler ne zaman 'yaşlı Anadolu
kadınının' yüzündeki öfkeli çizgileri
örtecek?
Sırsız toprak
Nasip İyem, kimi yorumculann *idor
diye adlandırdıklan kadın formlanyla
vetinmedi. Kimi mekanlann duvarlan-
nda yer aldı yemenilerin renkleri vedal-
galan. Kimi salonlarda, bir toprak-fınn
doğallığında 'şömineleşti.' Ama çoğun-
lukla sırdan. boyadan kaçındı. Topra-
ğın doğal renkleri yetti ona. Belki konu
olarak Anadolu kadınını seçtiğinden,
belki de Anadolu'nun güneşinin top-
rakla kadını, bu iki doğurgan anayı,
aynı yorgun analık rengine boyaması-
ndan.
Bir sanat tarihi öğretmenim, malze-
menin olanaklannın formu belirlediğini
anlatmıştı, uzun uzun. Doğruluk payı
vardı elbet.
Yunan heykeliyle Mısır heykeli
tanıktı buna. Ama ya sanatçımn seçimi.
Konuya göre malzeme yeğleyişi. Top-
raktan gelip toprağa gideceğine inanan
insanımızı, özellikle Kadınımızı, top-
rağımız gibi çorak bırakan bu koşullar
altında, toprağımızla anlatmaktan da-
ha 'doğnı' bir seçim olabilir mi?
En iyisi, buna Nasip İyem'in sergisini
gezenler yanıt versin.
Amerika'nın en çok sözü edilen fotoğraf sanatçılan arasında yer alan Cindy Sherman:
Totoğrafla her şeyi inandına küabilirsiniz'Kültür Servisi - "Başkalanyla çalı-
şmak için çabaladım, ama iyi bir tartı-
şmacı olmadığım için hep ötekinin iste-
diklerini yapıyordum. Bir asistan ya da
model tuttuğum zamanlarda bile, onlar
için bir şeyler yapmam gerektiğini hisse-
diyordum. Dolayısıyla atölvemde tek
başımay ken daha mutluyum" diyor fo-
toğraf sanatçısı Cindy Sherman.
• Fotoğraflannın
'otoportre' olmadığını
ısrarla savunuyor:
tl
Çevremde olup
bitenlere tepki
gösteriyorsam da
fotoğraflanmda
yansıttığım korku,
benim korkum değil ya
da yansıttığım cinsel
fanteziler benim
fantezilerim değil."
Sanat dünyası da Sherman'ı böyle
taruyor zaten: Hemen hemen bütün fo-
toğraflanıun konusu, kendisi. Tuhaf
açılardan çekilmiş, özel bir etki
uyandıracak şekilde aydınlatılmış, il-
ginç temalan olan fotoğraflannda,
Cindy Sherman hep kendi kendisinin
modeli. Ama bu "Cindy Sherman fo-
toğraflan", çağdaş Amerika'nın ra-
hatsız edici bir görüntüsünü yansıtıyor
aynı zamanda. Sherman da özellikle
bu nedenle. Amerika'nın en çok sözü
edilen fotoğraf sanatçılan arasında bu-
gün. Kadınlann zaman zaman mizahi,
zaman zaman tahrik edici imajı niteli-
ğindeki bu fotoğraflara, bazı kesimler
ferninizmin "ikon"lan diye bakıyor.
Cindy Sherman'ın da buna itirazı yok:
"Bence böyle olması için çalışmıyonım.
Yani plan yapmıyorum. Yalnızca giyi-
niyorum ve aynada kendimi artık tanı-
yamadığım bir noktada gördüğümde,
fotoğraf makinesi kendiğilinden çalı-
şmaya başlıyor."
Fransız vıdeo sanatçısı eşi Michel
Auder ile birlikte New York Soho'da
Çalışma yöntemi bir çocuk oyununu andıran Cindy Sherman bunu yadsımıyor, üginc temalı fotoğraflannda sanatçı hep kendi kendisinin modeli.
yaşayan Cindy Sherman, evindeki
atölyesinden bazen aylarca çıkmıyor-
farklı kostümler deneyerek farkh de-
korlar yaratarak kısacası, yarattığı ka-
rakterler arasında kendini kaybede-
rek. Bu çalışma yöntemi bir çocuk
oyununu andınyor bir bakıma. ama
Sherman da bunu inkar etmiyor zaten.
Ve çocukluğuna dönüyor: 38 yaşında-
ki sanatçı, çocukluğunu geçirdiği New
Jersey'deki evınde, sürekli odasında
Barbie bebekleriyle oynadığmı anımsı-
yor, onlan giydirip soyarak... "Bir de
içinde ablamın eski parti kıyafetlerinin
olduğu bir bavul vardı, annemin topuklu
ayakkabılarıyla birlikte bu elbisderi gi-
yip güzel görünmeye çalışırdun. Ama
• Tuhaf açılardan çekilmiş, özel bir etki uyandıracak şekilde
aydınlatılmış, ilginç temalan olan fotoğraflannda, Cindy
Sherman hep kendi kendisinin modeli. Ama bu "Cindy
Sherman fotoğrafları", çağdaş Amerika'nın rahatsız edici bir
görüntüsünü yansıtıyor aynı zamanda.
bir aşamadan sonra korkunç görünme-
ye çalıştığımı fark ettim. Ve büyükan-
nemin eski giysilcrini bulduğıımda, on-
lar bana daha gerçekmiş gibi geldi...
Onun için büyükanneme benzemeye
çaltştun; gerçek bir kadına yani..."
Ve bu oyunlannın bir yalnızlık ya da
arkadaşsızlık noktasında düğümlendi-
ğjni kabul etmiyor sanatçı: "Yüzümü
değiştirerek başka birisi olmaya çalışı-
yordum."
İlk kişisel sergisini 1981 yıhnda açan
ve bir anda adı duyulan Cindy Sher-
man. "İsimsiz Fîtoı Kareleri" adlı bu
sergisınden sonra moda. korku, tarih.
seks gibi çeşitli temalarda sergiler
açmış. Sherman'ın bir fotoğrafı, şu sı-
ralar 16 bin dolann üzerinde satıyor.
"Fotoğraf yoluyla her şeyi inandıncı kı-
labilirsiniz" diyor sanatçı, "Bazı insan-
lar fotoğraf makinesini yalnızca gör-
düklerini belgelemek için kullanır. Ama
bence asla göremeyeceğin bir şeyi gös-
termek daha önemü."
Ama aslında Cindy Sherman'ın fo-
toğraflannda izleyenin "asla görmeye-
ceği", Sherman'ın ta kendisi. Fotoğ-
raflannın "otoportre" olmadığım
ısrarla savunuyor. "Çevremde olup bi-
tenlere tepki gösteriyorsam da fotoğraf-
larımda yansıttığım korku, benim kor-
kum değil ya da y ansıttığım cinsel fan-
teziler benim fantezilerim değil."
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
Laiklik Tartışmaları
Kısa süre önce devletin en yüksek makamından laiklik
tartışmalarına yeni bir yorum eklendi ve "Ancak devle-
tin (ya da toplumun) laik olabileceği, bireylerin ise laikli-
ğinden söz edilemeyeceği" söylendi; buna göre birey-
ler "ya dindardırlarya da değildirler"; dolayısıyla birey-
lerin herhangi bir konuya laik bir anlayışla yaklaşmaları
ya da yaklaşmamaları söz konusu değildir.
özeîlikle 'laiklik' gibi duyarlı konularda, çok tartışma
götürür noktaları kesin yargıların kılıfında sergilemek.
konuların kitlelere iletilmesi bağlamında yarardan çok
zarar getirir. Kanımızca 'bireylerin laikolamayacakları'
savı da böyle bir sakıncayı beraberinde getirmektedir.
Buradaki sakıncanın kaynağı, dine inanıp inanmama ile
laiklik konumunun birbirine karıştırıtmasıdır. —
Dini inançları bulunmayan birey açısından laiklik diye
birsorun zaten yoktur; başka bir deyişle o, ayrıca laik bir
bakış açısını zaten gereksinmeyecektir. Böyle bir birey
bakımından laiklik, ancak o birey başkalarının dini
inançlarına karışmaya kalkıştığında söz konusu olacak
ve laiklik, dini dışlayan bir ilke olmadığından, o bireyden
başkalarının inançlarına saygı göstermesi, laikliğin bir
gereği olarak istenebilecektir. Buna karşılık laiklik ilke-
sinin asıl önem taşıdığı alan, dine inanan bireylerin dü-
şünce alanlarıdır. Kabaca din ile dünya işlerinin birbirin-
den ayrı tutulması diye tanımlanan laikliğin işlevi, dine
inanan bireyde özü ve yapısı gereği inanç kapsamında
ele alınamayacak konuların ayırdına varma bilincinin
geliştirilmesidir. Bu doğrultuda bir örnek verecek olur-
sak, kimi davranışları kendi iç dünyasında kutsal kitap-
lardaki günahlardan sayan, ama örneğin kuraklıkla
karşılaşıldığında çareyi bilimin ve tekniğin buluşlarında
arayan bireyin tutumu, laik bir bilincin yansımasıdır. Bu-
na karşıhk ikibin yılına altı kala bu bağlamda yağmur
duasından medet ummak, hele resmi biryöneticilik gö-
revini yerine getirirken böyle birçareden söz etmek, bi-
reysel açıdan laikliğe aykırı bir tutumdur.
Bu gerçekler göz önünde tutulduğunda, bireysel dü-
şünce düzleminde inançla laikliğin birbirini dışlamadığı
kendiliğinden anlaşılır ve kanımızca laiklik konusunun
en duyarlı noktası da burada karşımıza çıkar. Zira ço-
ğunluğu böyle bir laiklik bilincine sahip bireylerden
oluşmayan bir toplumun gerçekten laik olabileceği dü-
şünülemez. Laikliğin asıl güvencesi anayasa maddeleri
değil, ama yukarıda sözü edilen türden bireysel laiklik
bilincidir. Hangi konuların inanç kapsamında ele alına-
bileceği. hangi konulara inançla ilintisiz yaklaşımlarla
eğilmek gerektiği doğrultusunda eğitilmemiş bireylerin
çoğunlukta oldukları toplumlarda laiklik ilkesinin yerleş-
tirilmesi ve savunulabilmesi için yalnızca yas^ önlem-
lerden yardım beklemek, ancak yapay birçözüm arayışı
diye nitelendirilebilir.
Atatürk'ün, din ve dünya işlerinin birbirinden ayrı tu-
tulması gereğini vurgularken bununla eşzamanlı olarak
bilimi en gerçek yol gösterici diye benimsetmeye çalış-
mış ve 'fikrl hür, vicdanı hür nesiller'in yetiştirilmesini
Türk eğitim sistemine bir görev olarak vermiş olması,
gerçekte bireylerin laiklik bilinciyle donatılmaları çaba-
sından başka bir şey değildir. Demokrat Parti iktidarıyla
birlikte 'Atatürk Devrimleri'nin ödün verilebılecekler ve
verilemeyecekler diye sınıflandırılmasına başlanması,
inanç dünyalarına seslenmenin çekici bir oy avcılığı
yöntemi olarak benimsenmesi, özgür tartışma ortamlar^
rının artan yoğunlukta baskı altına alınması, Atatürk ün
başlattığı bilinç savaşımını en köktenci biçimde baltala-
yan girişimler olmuştur.
Laikliğin yeniden tartışma konusu yapıldığı günümüz-
de bu gerçekleri görmek, geçmişi bu gerçeklerin ışığın-
da değerlendirmek, toplumun laiklik anlayışının ancak
bireylerdeki laiklik bilincinden kaynaklanan bir anlayış
olabileceğinin ayırdına yeterince varabilmek, yeni bir
düşünme eğitiminin temellerinı de bu gerçeklerin ışığın-
da atmayaçalışmak, artık birincil önem taşımaktadır. Bu
bilinci savunmak yerine Atatürk döneminin laiklik anla-
yışı ile 'Jacoöen'tutumlar ve Sovyet Devrimi'nin getirdi-
ği ateist anlayış arasında bağlantılar kurmaya kalkış-
mak, "Laiklik, dinsizlik değildir"şeklindeki doğru sapta-
mayı laiklik ilkesinin geçerliliğini tehlikeye sokacak bir
ödünler yumağına dönüştürmek ikibinli yılların eşiğin-
deki bir Türkiye'yi Milli Mücadele yıllarının gerisine gö-
türme tehlikesiyle karşılaştırmaktan başka bir sonuç
vermez...
'ParliamentSuperbandJazz
Festival'94'biletlerisatışta
Kültür Servisi - 7-11 haziran tarihİeri arasında İstanbul
Açıkhava Tiyatrosu'nda düzenlenecek "Parliament
Superband Jazz Festival'in biletleri 2 mayıs tarihinden
itibaren, Vakkorama'nın Taksim. Suadiye, Rumeli.
Galleria, Ankara ve İzmir mağazalan ile Akmerkez
Tobacco Shop ve Capitol ana girişte satışa sunulacak.
"Century of Jazz'. "Elektric Night", 'Brazil Night' ve "Soul
Night" adlı 4 geceden oluşacak festivalde, bu dört geceyi de
kaçırmak istemeyenleriçin; yer kategorilerine göre özel
fıyatlarla düzenlenmiş 850.000 TL. 650.000 TL ve 450.000
TL tutannda kombine biletler 18 mayıs tarihine kadar
satılacak. The Brecker Brothers ve The Rebinh Brass
Band'in yer aldığı 7 hazirandaki "Century of Jazz' •
gecesinin, Chick Corea ve Elektric Band H'nun yer aldığı 8
haziran tarihindeki 'Elektric Night'm ve 9 hazirandaki
Tania Maria Nouvelle Vogue ve Airto&Flora Punm'in
yer aldığı' Brazil Night'ın biletleri 250.000 TL. 200.000 TL
ve 150.000 TL'den satılırken: Soul kralı James Brown'un
sahne alacağı 11 hazirandaki "Soul Nighfın biletleri ise
yine yer kategorilerine göre 400.000 TL, 300.000 TL ve
200.000 TL fıyatlarla satılıyor.
Kültür, sanat ve sporşenliği
BLRSA(Cumhuriyet)-Uludağ Üniversitesi2. Kütürve
Sanat Spor Şenliği 8-13 mayıs tarihİeri arasında yapılacak.
Uzun yıllar bu tür etkinliklere kapılannı kapayan Uludağ
Üniversitesi'nin bu yılki etkinliğine spordan politikaya.
çevreden sanata çok sayıda unlü katılacak. 8 mayıs
çarşamba akşamı Anadolu Üniversitesi Oda
Orkestrası'nın konsenyle açılacak şenlik kapsamında 9
mayıs pazartesigünü'BölgeselKrizlerve Türk Dış
Politikasf konulu panele KKTC Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş ile DSPGenel Başkanı Bülent Ecevit konuşmacı
olarak katılacaklar. Paneli eski dışişleri bakanlanndan
Vahit Halefoğlu yönetecek. Çalışanlara ve öğrencilere,
öncelikli spor karşılaşmalannın da yer alacağı şenlik
kapsamında Türkiye Olimpjyat Komitesi Başkanı Sinan
Erdem 10 mayıs sab günü "Olimpizm ve Olimpiyat
Oyunlan'konulu bir konferans verecek.'Demokrasi ve
Medya', "Günümüz Türk Sineması'. "Tarih İçinde Bursa'
başlıklı panellere de çok sayıda tanınmış isim katılacak.
'Orhan VeW Kadıköfde
İSTANBUL/KADIKÖY(AA)-Tiyatro sanatçısı Müşfik
Kenter'in, şair Orhan Veli'nin, şiirlerinden ve hayatmdan '
kesitlersunduğuoyun, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde
sergilenecek. Müşfik Kenter'in 15yıldırTürkiye'de ve
yurtdışında başanyla sergilediği 'Orhan Veli' oyunu, 10
mayısta 19.00 ve 21.30 saatlerinde iki kez sahnelenecek.
Oyunun biletlerinin satışa sunulduğu. Kadıköy Halk
Eğitim Merkezi gişelerinden ve Suadiye Vakkorama'dan
edinilebileceği bildirildi.