06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS1994 PERŞEMBE CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR Sanatın da laik olduğunu savunmahyız CANAN BEYKAL Afyon- Bolvadin'de bir boğa heykeli "putataparük" gerekçe- siyle kaldınlıyor. Kaldınlmaya karşı olanlar ise bunun bir "put" değil, "besküiğüı sem- bolü" olduğunu ileri süriiyor- lar. Bence bu heykel; gücün. be- reketin, cinselliğin, hayvancı- lığın herşeyin ve de hiçbir şeyin sembolü de olabilirdi, yine de kaldınlma gerekçesi olarak ileri sürülemezdi. Ülkemizçeşitlige- rekçelerle heykelleri konulduk- lan yerden İcaldıran. resimleri asıldıklan duvardan indıren si- yasetlere tanık olmuştur. Gür- dal Duyar'ın "İstanbul" heykeli müstehcen Kuzgun Acar'ın "Kuş" adlı heykeli soyut. paslı demir döküntüsü, Rudolp Bel- ling'in "Atlı İnönû" heykeli, dö- nemin siyaseti gereği "İnönü'- nün başını taşıdığından, Anka- ra'da Polonyalı bir sanatçııun resnü, Kenan Evren tarafından "müstehcen" bulunmasından dolayı kaldınlmıştır. Sanatın laik olduğunu en çok savunması gereken kurumlar- dan biri olan M.S.Üniversıtesi- nde Kenan Ev ren'in ziyareti ne- deniyle yapılmış olan sergiden ve müzedeki başköşe resimle- rinden bazılan o dönemde yine "çıplak"ı sunduklan için kaldırılmışiır. Bu örnekleri ço- ğaltabiliriz ama bugün bu ge- rekçelerden daha önemli. doğ- rudan sanatın laikliğine karşı bir girişim vardır ve bu "sanat eseri" olmayan bir boğa heyke- lıne karşı yapıüyorsa buna da karşı çıkılmalıdır. Kaldı ki bu boğa bugüne kadar Bolvadin halkının onu "put" gjbi düşü- nüp. ibadet ettikleri bir konum- da da değildir. Oysa ülkemizde dualar edilen. medet umulan pek çok yatır. türbe. baba me- zan yok mudur? Bunlar "puta- taparlık" olarak düşünülmüyor mu? Ülkemizde bu boğa heyke- li ister "sanat eseri" olsun. ister- se olmasın sonuçta bu bir "hey- keTdir ve heykel hâlâ "put" ola- rak düşünülüyorsa ki bugün bu gerekçe su yüzüne çıkarak hey- kel kaldırmaya kadar gidiyor- sa, şimdi sanatın da laik ol- duğunu savTjnma zamanı gel- miştir. Çünkü bu anlayış bugün bir boğa heykelini put olduğu ge- rekçesiyle kaldırmaya yeltenir, yann ilk hedef tüm Atatürk heykellerinın put olduğu için kınlmasına ve giderek sanatın putataparhkla eş olduğu inan- cıyla suret yasağının yeniden gündeme getirilmesine yol açar. Şimdi bu anlayışın egemen ol- duğu geçmiş bir döneme ilişkın gerçek bir öykü anlatacağım: Olay epey eskilerde. 16. yüzyıl- da geçer. Yer; Macaristan ve İstanbul. Öykünün yazan Pe- çevi İbrahim Efendi. Kıtabının adı ise Peçevi tarihi, birinci cilt. Osmanlı Ordulan Mohaç sefe- rinden yengiyle dönmektedir- ler. Kaleleri fethetmişler, kendilerine sığınmak isteyenleri gemilerle İstan- bul'a taşımışlardır. Sefer dönüşünde Budin Kalesi kapısı önünde dikili üç heykeli de îstanbuTa taşıyıp. İbrahjm Paşa Sarayı'nın önüne dikmişlerdir. Şımdı yazann sözlerine kulak verelim: "Budin kalesi kapısı dışına dikilmiş garip ve acaip birer sanat eseri olan tunç- tan üç heykel vardır. Kanımca büyük olanı, bir zamanlar tüm kâfirlere egemen olan bir kıralın heykeli idi. Öteki ikisi ise az daha küçük boyda \e >ine aynı biçim- de olup. aynı hükümdarın kendisinden sonra krallık tahtına geçen oğullarının heykelleri imiş. Fakat bunlar çok garip ve acaip biçimde olduğundan halkın sey- retmesi için gemilerc yüklenip İstanbuTa naklolundu. Hatta bunlar Atmeydanı'- nda her biri bir taş kürsüye djkildi ve sey- reden halk hayran kaldı. Rahroetü Figa- • Şimdi yeniden bizler İslamda suret yasağının nedenlerini mi tartışacağız? Şimdi bizler bunca aşamadan sonra heykelin put olup olmadığım, heykel dikme- nin putataparhkla ilgisi var mı, yok mu onu mu tartışacağız? ni'nin 'Dünya denen bu kiliseye ıki İbra- him geldi. Biri put kıran oldu, diğeri put diken' anlamındaki, şairin öldürülmesine yol açan Farsça beyti bu heykeller üzeri- ne söyienmişti. Heykeilerden başka ga- yet büyük ve ince bir sanatla yapılmış al- tun yaldızlı iki şamdan da İstanbul'a geti- rildi. Şimdi bunlar Ayasofya Camii mih- rabının sağ »e sol yanlarına konulmuş olup ülkelerine tarihİeri yazılmıştır..." Heykeliere ne oldu dersiniz? Sanınm yabancı diyarlara götürülmüşlerdir. Venedik'tedirler. Ama diğerlerine ne oldu biliniyor. Şairin kellesi uçuruluyor, İbrahim Paşa Belgrad"da başka birge- rekçeyle öldürülüyor, putataparlık yapıldığı gerekçesiyle bir takım bağnaz kişiler halkı galeyana getiriyorlar ve heykellcrin yerlerinden edilmesine ne- den oluyorlar. İbrahim Paşa uzun bir süre dinsizlikle suçlanıyor. Bu senaryo pek çok kez sahnelendi bu ülkede. Biraz daha yakına gelelim. Batıyı ilk ziyaret eden Ösmanlı Padişahı olan I. Abdülaziz atlı bir heykelini yaptınp, Beylerbeyi Sarayı'nın önüne diktirir l87Tlerde. Birtakım bağnaz kişiler bu padişahı da dinsiz olarak suçlarlar elbet ama bundan dolayı değil, başka siyaset nedenleriyle o da öldürülür. O günden bugüne ne değişti'? Şimdi yeniden bizler İslamda suret yasağının nedenlerini mi tartışacağız? Şimdi bizler bunca aşamadan sonra heykelin put olup olmadığım, heykel dikmenin putataparhkla ilgisi var mı, yok mu onu mu tartışacağız? Hayır! La- ikliği savunuyorsak eğer, sanatın da laik olduğunu savunmahyız. Yoksa masum bir boğa heykelinin kaldınlma- sının, kelle uçurmaya kadar giden so- nuçlanna bir kez daha tanık olabiliriz. Sanatçılar da bir gün gelir put diken ve put kıranlar olarak değerlendirilmeye başlar ve bu geriye adım aüşlar çok şeye mâl olur. Sanatın çağdaşlaşmasının te- meli. sanatın laik olmaya başlamasıyla gerçekleşmiştir. Nasip îyem'in Toprak Ana'sı SENNURSEZER Nasip İyem elli yıldır sanatla uğraşı- yor. Hobi Sanat Galerisi'nde 20 nisan - 20 mayıs tarihlerinde bu elli yıllık ça- banın bir bölümü sergileniyor. Daha doğrusu, çok küçük bir bölümü. Ama bir sanatçımn sanatla uğraşmasının ne kadan somut olarak yansıtılabilir ki... Üstelik, sergideki seramikler o kadar genç ki... Belki, Nasip İyem"in elli yıllık serüvenini baştan alıp anlatmak gerek- li. Nasip, I92l'de İstanbul'da doğdu; Bakırköy'de. Ailesi Özçapan soyadını taşıyordu. I925'te ailesinın Gönen'e göçmek zorunda kalışı. onu çamurla tanıştırdı. Dayılan çömlekçilıkle uğ- raşıyordu. Nasip, bu 'dede mesleğiyle' oyun olarak tanıştı. oyuncak bebekleri- ni yoğururken, İstanbul'a dönüş: ilko- kula Fatih İlkokulu'nda başlayış sıra- dan olaylar sayılabilir. O yıllarda hal- kevlerinin etkin bir kurum oluşu. öğret- menlerinin ondaki resim yeteneğini fark edip Fatih Halke\ i'nin resim kurs- lannı öğütlemeleri, cumhuriyetin ilk yı- llannda çocuk olmanın şansıdır. Yaşadığı dönemlerin etkileri Nasip İyem'in yaşamında yaşadığı dönemin bütün etkileri görülebilir, 1932 yıhnda Cağaloğlu Kız Ortada ya- kalandığı tüberküloz; iyileşme sonrası devam ettiği Cağaloğlu Kız Sanat Ens- titüsü, Güzel Sanatlar 'Akademisi'nde Leopold Levy'nin öğrenciliği... Oyıllar akademi öğrencilerinin estetik anlayı- şlannda büyük etkisi olan, 'akademi ho- calanndan' Ahmet Hamdi Tanpmar... Bence yaşıtı pek çok ressam ve heykeltı- raşın yaşamındaki aynntılarla aynıdır bunlar. Ama yaşamın asıl dirençli bölü- mü I944'te Nuri İyem'le evlenişiyle baş- layacaktır. 1945 ve l950"de doğan iki çocuk, bir evde iki ressamın ya- şamasının güzelliği yanında. ressam olarak geçinmenin zorluğu. çocuklar, ev işleri ve 1955'teki ilk sergi. Sonra ge- çinmek için yapılan işler. Devlet Bası- mevfnde kabartma. Türkiye haritalan- na kara ve demiryollan çizmekten. • Toprağın doğal renkleri yetti ona. Belki konu olarak Anadolu kadınını seçtiğinden, belki de Anadolu'nun güneşinin toprakla kadını, bu iki doğurgan anayı, aynı yorgun analık rengine boyamasından. eşarp desenleri çizimine uzanan sağlık hırpalayıcı, az paralı geçici işler. Sonra eocukluğunun sevgili oyun aracı kile. bir iş yüzünden kavuşma Eczacıbaşı Se- ramik Atölyesi. Toprak-kadın-mimari Nasip İyem'in I958'de başladığı sera- mikçalışmalan I962"deki ilk sergisinde. resimlerinin yanında sergilenecektir. Sonra onun dünyayı yorumlaması için tek malzeme hep kil olacaktır. Ben Na- sip İyem'in toprak-kadmlanyla I972'de tanıştım. Hep gebe. hep mutsuz çocuk- kadınlardı. Gövdelerinin bir parçasıydı çocuk- lar. Göğüslerine, yüreklerinin ortasına çizilmişlerdi. Yalnız bu ne kız olmuş. ne gelin toprak kadınlardan aynlan biri vardı. O yıl Cumhuriyet'e şöyle yazmışım; "... Büyük bir yaşlı kadın başı. Bütün ötekilerden başkaydı. Yüz çizgilerinde, dudaklarının kısılışında, baktşlannda acının yanı sıra öfke vardı. Acaba bu do- ğanın yaşlanan insan yüzüne verdiği bir özellik miydi? Yoksa sanatçı idealize mi etmişti?" Nasip İyem yirmi yıl önce be- nim sorumu "IHrenç olsaydı, yaşama başka bir yön verilebilirdi. Kadın 'törele- rimiz böyle' diye aldatılmıştır. Oysa tö- relerin iyi düzen te mutluluk uğruna ko- ruıunası gerekir. Yaşlı Anadolu kadını bunu iş işten gectikten sonra kavrar" diye yamtlamış. Şimdi bir o kadının el- lerini düşünüyorum. bir Nasip İyem'in ellerinı... Üreten yıpranmış, öpülesi elle- ri. Nasip'in yüzünde direnen ve bilen çızgıler ne zaman 'yaşlı Anadolu kadınının' yüzündeki öfkeli çizgileri örtecek? Sırsız toprak Nasip İyem, kimi yorumculann *idor diye adlandırdıklan kadın formlanyla vetinmedi. Kimi mekanlann duvarlan- nda yer aldı yemenilerin renkleri vedal- galan. Kimi salonlarda, bir toprak-fınn doğallığında 'şömineleşti.' Ama çoğun- lukla sırdan. boyadan kaçındı. Topra- ğın doğal renkleri yetti ona. Belki konu olarak Anadolu kadınını seçtiğinden, belki de Anadolu'nun güneşinin top- rakla kadını, bu iki doğurgan anayı, aynı yorgun analık rengine boyaması- ndan. Bir sanat tarihi öğretmenim, malze- menin olanaklannın formu belirlediğini anlatmıştı, uzun uzun. Doğruluk payı vardı elbet. Yunan heykeliyle Mısır heykeli tanıktı buna. Ama ya sanatçımn seçimi. Konuya göre malzeme yeğleyişi. Top- raktan gelip toprağa gideceğine inanan insanımızı, özellikle Kadınımızı, top- rağımız gibi çorak bırakan bu koşullar altında, toprağımızla anlatmaktan da- ha 'doğnı' bir seçim olabilir mi? En iyisi, buna Nasip İyem'in sergisini gezenler yanıt versin. Amerika'nın en çok sözü edilen fotoğraf sanatçılan arasında yer alan Cindy Sherman: Totoğrafla her şeyi inandına küabilirsiniz'Kültür Servisi - "Başkalanyla çalı- şmak için çabaladım, ama iyi bir tartı- şmacı olmadığım için hep ötekinin iste- diklerini yapıyordum. Bir asistan ya da model tuttuğum zamanlarda bile, onlar için bir şeyler yapmam gerektiğini hisse- diyordum. Dolayısıyla atölvemde tek başımay ken daha mutluyum" diyor fo- toğraf sanatçısı Cindy Sherman. • Fotoğraflannın 'otoportre' olmadığını ısrarla savunuyor: tl Çevremde olup bitenlere tepki gösteriyorsam da fotoğraflanmda yansıttığım korku, benim korkum değil ya da yansıttığım cinsel fanteziler benim fantezilerim değil." Sanat dünyası da Sherman'ı böyle taruyor zaten: Hemen hemen bütün fo- toğraflanıun konusu, kendisi. Tuhaf açılardan çekilmiş, özel bir etki uyandıracak şekilde aydınlatılmış, il- ginç temalan olan fotoğraflannda, Cindy Sherman hep kendi kendisinin modeli. Ama bu "Cindy Sherman fo- toğraflan", çağdaş Amerika'nın ra- hatsız edici bir görüntüsünü yansıtıyor aynı zamanda. Sherman da özellikle bu nedenle. Amerika'nın en çok sözü edilen fotoğraf sanatçılan arasında bu- gün. Kadınlann zaman zaman mizahi, zaman zaman tahrik edici imajı niteli- ğindeki bu fotoğraflara, bazı kesimler ferninizmin "ikon"lan diye bakıyor. Cindy Sherman'ın da buna itirazı yok: "Bence böyle olması için çalışmıyonım. Yani plan yapmıyorum. Yalnızca giyi- niyorum ve aynada kendimi artık tanı- yamadığım bir noktada gördüğümde, fotoğraf makinesi kendiğilinden çalı- şmaya başlıyor." Fransız vıdeo sanatçısı eşi Michel Auder ile birlikte New York Soho'da Çalışma yöntemi bir çocuk oyununu andıran Cindy Sherman bunu yadsımıyor, üginc temalı fotoğraflannda sanatçı hep kendi kendisinin modeli. yaşayan Cindy Sherman, evindeki atölyesinden bazen aylarca çıkmıyor- farklı kostümler deneyerek farkh de- korlar yaratarak kısacası, yarattığı ka- rakterler arasında kendini kaybede- rek. Bu çalışma yöntemi bir çocuk oyununu andınyor bir bakıma. ama Sherman da bunu inkar etmiyor zaten. Ve çocukluğuna dönüyor: 38 yaşında- ki sanatçı, çocukluğunu geçirdiği New Jersey'deki evınde, sürekli odasında Barbie bebekleriyle oynadığmı anımsı- yor, onlan giydirip soyarak... "Bir de içinde ablamın eski parti kıyafetlerinin olduğu bir bavul vardı, annemin topuklu ayakkabılarıyla birlikte bu elbisderi gi- yip güzel görünmeye çalışırdun. Ama • Tuhaf açılardan çekilmiş, özel bir etki uyandıracak şekilde aydınlatılmış, ilginç temalan olan fotoğraflannda, Cindy Sherman hep kendi kendisinin modeli. Ama bu "Cindy Sherman fotoğrafları", çağdaş Amerika'nın rahatsız edici bir görüntüsünü yansıtıyor aynı zamanda. bir aşamadan sonra korkunç görünme- ye çalıştığımı fark ettim. Ve büyükan- nemin eski giysilcrini bulduğıımda, on- lar bana daha gerçekmiş gibi geldi... Onun için büyükanneme benzemeye çaltştun; gerçek bir kadına yani..." Ve bu oyunlannın bir yalnızlık ya da arkadaşsızlık noktasında düğümlendi- ğjni kabul etmiyor sanatçı: "Yüzümü değiştirerek başka birisi olmaya çalışı- yordum." İlk kişisel sergisini 1981 yıhnda açan ve bir anda adı duyulan Cindy Sher- man. "İsimsiz Fîtoı Kareleri" adlı bu sergisınden sonra moda. korku, tarih. seks gibi çeşitli temalarda sergiler açmış. Sherman'ın bir fotoğrafı, şu sı- ralar 16 bin dolann üzerinde satıyor. "Fotoğraf yoluyla her şeyi inandıncı kı- labilirsiniz" diyor sanatçı, "Bazı insan- lar fotoğraf makinesini yalnızca gör- düklerini belgelemek için kullanır. Ama bence asla göremeyeceğin bir şeyi gös- termek daha önemü." Ama aslında Cindy Sherman'ın fo- toğraflannda izleyenin "asla görmeye- ceği", Sherman'ın ta kendisi. Fotoğ- raflannın "otoportre" olmadığım ısrarla savunuyor. "Çevremde olup bi- tenlere tepki gösteriyorsam da fotoğraf- larımda yansıttığım korku, benim kor- kum değil ya da y ansıttığım cinsel fan- teziler benim fantezilerim değil." ODAKNOKTASI AHMET CEMAL Laiklik Tartışmaları Kısa süre önce devletin en yüksek makamından laiklik tartışmalarına yeni bir yorum eklendi ve "Ancak devle- tin (ya da toplumun) laik olabileceği, bireylerin ise laikli- ğinden söz edilemeyeceği" söylendi; buna göre birey- ler "ya dindardırlarya da değildirler"; dolayısıyla birey- lerin herhangi bir konuya laik bir anlayışla yaklaşmaları ya da yaklaşmamaları söz konusu değildir. özeîlikle 'laiklik' gibi duyarlı konularda, çok tartışma götürür noktaları kesin yargıların kılıfında sergilemek. konuların kitlelere iletilmesi bağlamında yarardan çok zarar getirir. Kanımızca 'bireylerin laikolamayacakları' savı da böyle bir sakıncayı beraberinde getirmektedir. Buradaki sakıncanın kaynağı, dine inanıp inanmama ile laiklik konumunun birbirine karıştırıtmasıdır. — Dini inançları bulunmayan birey açısından laiklik diye birsorun zaten yoktur; başka bir deyişle o, ayrıca laik bir bakış açısını zaten gereksinmeyecektir. Böyle bir birey bakımından laiklik, ancak o birey başkalarının dini inançlarına karışmaya kalkıştığında söz konusu olacak ve laiklik, dini dışlayan bir ilke olmadığından, o bireyden başkalarının inançlarına saygı göstermesi, laikliğin bir gereği olarak istenebilecektir. Buna karşılık laiklik ilke- sinin asıl önem taşıdığı alan, dine inanan bireylerin dü- şünce alanlarıdır. Kabaca din ile dünya işlerinin birbirin- den ayrı tutulması diye tanımlanan laikliğin işlevi, dine inanan bireyde özü ve yapısı gereği inanç kapsamında ele alınamayacak konuların ayırdına varma bilincinin geliştirilmesidir. Bu doğrultuda bir örnek verecek olur- sak, kimi davranışları kendi iç dünyasında kutsal kitap- lardaki günahlardan sayan, ama örneğin kuraklıkla karşılaşıldığında çareyi bilimin ve tekniğin buluşlarında arayan bireyin tutumu, laik bir bilincin yansımasıdır. Bu- na karşıhk ikibin yılına altı kala bu bağlamda yağmur duasından medet ummak, hele resmi biryöneticilik gö- revini yerine getirirken böyle birçareden söz etmek, bi- reysel açıdan laikliğe aykırı bir tutumdur. Bu gerçekler göz önünde tutulduğunda, bireysel dü- şünce düzleminde inançla laikliğin birbirini dışlamadığı kendiliğinden anlaşılır ve kanımızca laiklik konusunun en duyarlı noktası da burada karşımıza çıkar. Zira ço- ğunluğu böyle bir laiklik bilincine sahip bireylerden oluşmayan bir toplumun gerçekten laik olabileceği dü- şünülemez. Laikliğin asıl güvencesi anayasa maddeleri değil, ama yukarıda sözü edilen türden bireysel laiklik bilincidir. Hangi konuların inanç kapsamında ele alına- bileceği. hangi konulara inançla ilintisiz yaklaşımlarla eğilmek gerektiği doğrultusunda eğitilmemiş bireylerin çoğunlukta oldukları toplumlarda laiklik ilkesinin yerleş- tirilmesi ve savunulabilmesi için yalnızca yas^ önlem- lerden yardım beklemek, ancak yapay birçözüm arayışı diye nitelendirilebilir. Atatürk'ün, din ve dünya işlerinin birbirinden ayrı tu- tulması gereğini vurgularken bununla eşzamanlı olarak bilimi en gerçek yol gösterici diye benimsetmeye çalış- mış ve 'fikrl hür, vicdanı hür nesiller'in yetiştirilmesini Türk eğitim sistemine bir görev olarak vermiş olması, gerçekte bireylerin laiklik bilinciyle donatılmaları çaba- sından başka bir şey değildir. Demokrat Parti iktidarıyla birlikte 'Atatürk Devrimleri'nin ödün verilebılecekler ve verilemeyecekler diye sınıflandırılmasına başlanması, inanç dünyalarına seslenmenin çekici bir oy avcılığı yöntemi olarak benimsenmesi, özgür tartışma ortamlar^ rının artan yoğunlukta baskı altına alınması, Atatürk ün başlattığı bilinç savaşımını en köktenci biçimde baltala- yan girişimler olmuştur. Laikliğin yeniden tartışma konusu yapıldığı günümüz- de bu gerçekleri görmek, geçmişi bu gerçeklerin ışığın- da değerlendirmek, toplumun laiklik anlayışının ancak bireylerdeki laiklik bilincinden kaynaklanan bir anlayış olabileceğinin ayırdına yeterince varabilmek, yeni bir düşünme eğitiminin temellerinı de bu gerçeklerin ışığın- da atmayaçalışmak, artık birincil önem taşımaktadır. Bu bilinci savunmak yerine Atatürk döneminin laiklik anla- yışı ile 'Jacoöen'tutumlar ve Sovyet Devrimi'nin getirdi- ği ateist anlayış arasında bağlantılar kurmaya kalkış- mak, "Laiklik, dinsizlik değildir"şeklindeki doğru sapta- mayı laiklik ilkesinin geçerliliğini tehlikeye sokacak bir ödünler yumağına dönüştürmek ikibinli yılların eşiğin- deki bir Türkiye'yi Milli Mücadele yıllarının gerisine gö- türme tehlikesiyle karşılaştırmaktan başka bir sonuç vermez... 'ParliamentSuperbandJazz Festival'94'biletlerisatışta Kültür Servisi - 7-11 haziran tarihİeri arasında İstanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda düzenlenecek "Parliament Superband Jazz Festival'in biletleri 2 mayıs tarihinden itibaren, Vakkorama'nın Taksim. Suadiye, Rumeli. Galleria, Ankara ve İzmir mağazalan ile Akmerkez Tobacco Shop ve Capitol ana girişte satışa sunulacak. "Century of Jazz'. "Elektric Night", 'Brazil Night' ve "Soul Night" adlı 4 geceden oluşacak festivalde, bu dört geceyi de kaçırmak istemeyenleriçin; yer kategorilerine göre özel fıyatlarla düzenlenmiş 850.000 TL. 650.000 TL ve 450.000 TL tutannda kombine biletler 18 mayıs tarihine kadar satılacak. The Brecker Brothers ve The Rebinh Brass Band'in yer aldığı 7 hazirandaki "Century of Jazz' • gecesinin, Chick Corea ve Elektric Band H'nun yer aldığı 8 haziran tarihindeki 'Elektric Night'm ve 9 hazirandaki Tania Maria Nouvelle Vogue ve Airto&Flora Punm'in yer aldığı' Brazil Night'ın biletleri 250.000 TL. 200.000 TL ve 150.000 TL'den satılırken: Soul kralı James Brown'un sahne alacağı 11 hazirandaki "Soul Nighfın biletleri ise yine yer kategorilerine göre 400.000 TL, 300.000 TL ve 200.000 TL fıyatlarla satılıyor. Kültür, sanat ve sporşenliği BLRSA(Cumhuriyet)-Uludağ Üniversitesi2. Kütürve Sanat Spor Şenliği 8-13 mayıs tarihİeri arasında yapılacak. Uzun yıllar bu tür etkinliklere kapılannı kapayan Uludağ Üniversitesi'nin bu yılki etkinliğine spordan politikaya. çevreden sanata çok sayıda unlü katılacak. 8 mayıs çarşamba akşamı Anadolu Üniversitesi Oda Orkestrası'nın konsenyle açılacak şenlik kapsamında 9 mayıs pazartesigünü'BölgeselKrizlerve Türk Dış Politikasf konulu panele KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile DSPGenel Başkanı Bülent Ecevit konuşmacı olarak katılacaklar. Paneli eski dışişleri bakanlanndan Vahit Halefoğlu yönetecek. Çalışanlara ve öğrencilere, öncelikli spor karşılaşmalannın da yer alacağı şenlik kapsamında Türkiye Olimpjyat Komitesi Başkanı Sinan Erdem 10 mayıs sab günü "Olimpizm ve Olimpiyat Oyunlan'konulu bir konferans verecek.'Demokrasi ve Medya', "Günümüz Türk Sineması'. "Tarih İçinde Bursa' başlıklı panellere de çok sayıda tanınmış isim katılacak. 'Orhan VeW Kadıköfde İSTANBUL/KADIKÖY(AA)-Tiyatro sanatçısı Müşfik Kenter'in, şair Orhan Veli'nin, şiirlerinden ve hayatmdan ' kesitlersunduğuoyun, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sergilenecek. Müşfik Kenter'in 15yıldırTürkiye'de ve yurtdışında başanyla sergilediği 'Orhan Veli' oyunu, 10 mayısta 19.00 ve 21.30 saatlerinde iki kez sahnelenecek. Oyunun biletlerinin satışa sunulduğu. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi gişelerinden ve Suadiye Vakkorama'dan edinilebileceği bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle