Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 4 MAYIS1994 ÇARŞAMBA
Kim Basinger, sonfilmi'Gateway'de başrolü eşi Alec Baldvvin'le paylaşıyor
Erkek,kadındandahagüçsoyunuyor
GÜRHAN LÇKAN
STOCKHOLM - Şu sıralar, Av-
rupa'nın birçok yerinde olduğu gibi
İsveç'te de gösterimine başlanan
Getaway fılmini ilk kez yeni mezun
bir üniversiteli olarak Ankara"da
görmüştüm. Filmi. I972'de Sam
Peckinpah yönetmiş ve başroileri
Steve McQueen ile Ali MacGraw'a
vermişti. İki yıldız, filmin çekimin-
den az sonra evlenmişti. Roger Do-
naJdson'un yönettiği yeni Getavvay'-
in başrollerini ise geçen eylül ayında
evlenen Kim Basinger ve Alec Bald-
win paylaşıyor. Yıldız çift, fılmde de
evli bir çifti canlandınyor. McCoy
adlı kan-koca pek yasal olmayan
yollardan geçinip giderlerken, 'cüzi
bir terslikten' ölürü güç duruma dü-
şüyorlar.
Bay McCoy demirparmaklıklann
arkasmı boylarken kansı, aklını ve
çekiciliğini kullanarak kocasını kur-
tarmaya çalışıyor. Mapusane
kapısını açacak anahtar, oldukça
sakıncalı bir tipin elinde. Genç, gü-
zcl ve üzgün kadına hem aşk hem de
iş teklifediyoradam. Hapisten kur-
tanlacak olan McCoy. bu soygun-
cunun bü> ük bir projesinde yer ala-
cak. Güzel: bu konuda herkes aynı
görüşte. Ne \ar ki. Bayan McCoy
öyle, şöyle bir bakıp yürünüp gidile-
cek hatun değil. Adam da bunun bi-
lincinde olduğu için biraz da aşk isti-
yor bunca işin yarunda...
Basinger-Bafdvvin çiftini Paris"-
teki gala öncesi ziyaret eden bir İs-
veçli gazeteci, kafasını taktığı konu-
da açık a g i sorusunu sorrnuş: "Mil-
yonlarca sinema izleyicisi önünde,
gerçekten birbirine aşık iki kişinin iki
sevgiliyi canlandırması nasıl oluyor?
Bunca insana yatak odanızın kapısını
aralamanız gibi gelmiyor mu bu du-
rum size?"
Yanıt Kim Basinger'dan: "Çok
daha kolay. Kişinin, gerçekte de eşi-
sevgiüsi olan birine karşı oynaması,
duygusal olarak çok şeyi değiştiri-
yor. Fiziksel olarak, bir başkasına
karşı oynamak fazia bir şey değiştir-
mezdi belki de. Aşk sahneleri konu-
sunda, hem Alec hem de ben, biraz
daha Avrupa'ya özgii davranılması-
nda görüş birliğindeydik. Sizlerin Av-
rupa'da aşk sahnelerini daha
inandıncı bir biçimde yapma gibi bir
özelliğiniz var. Yatakodasının kapısı-
nı birisi tıklattığı zaman beni, çıplak
bedenimi çarşafa sarılmış olarak > a-
taktan kaJkarken asla göremezsiniz.
TV'de ya da sinemada böy le bir sah-
neyi her görüşümde Alec'e sonıyo-
rum: "Sen benı yataktan bir çarşaf
kapıp bedenime dolamış olarak ka-
pıya giderken kaç kez gördün'?"
Alec'le ben, bu filmin adam gibi ol-
masını istedik. Bu nedenle izleyicile-
rin, Carol ve Doc çiftini görmelerini
amaçladık, bizi değil."
Kim Basinger. aşk sahnelerinin
acıklığının onun için doğal olduğu
görüşünde. Gerçi eşi bunlar.n "ge-
minin ardında bıraktığı a gibi geçici"
K,
olduğu görüşünde. ama Kim bu ko-
nuda kesin konuşmuyor: "Ben bu
fîlmde özel durumum nedeniyle farklı
davranmak islemedim. Alec'le bu tür
sahneler pek kolay olmuyor; çünkü o,
aşk sahnelerinde yer almayı sevmi-
yor. Özellikle erkek oyuncularda il-
ginç bir özellik var. Senaryoda, 'Aşk
sahnesi. soyunun!' yazınca biz kadı-
nlar, hoop dije yere atıveriyoruz giy-
silerimizi. Özellikle Amerika'da.
Oysa erkekler bayağı utamyorlar ve
giysilerini çıkarma konusunda ka-
rarsız davranıvorlar."
Jm Basinger,
"Sizlerin Avrupa'da
aşk sahnelerini daha
inandıncı
bir biçimde yapma
gibi bir
özelliğiniz var.
Yatak odasının
kapısını birisi
tıklattığı zaman beni,
çıplak bedenimi
çarşafa sanlmış
olarak yataktan
kalkarken asla
göremezsiniz" diyor.
1972 ve 1994 Getaway'i arasında
büyük farklar var. Başroldekilerin
yarattıkları tipler. son derece deği-
şik. Bu konuyu Kim Basinger şöyle
açıyor: "Daha filmin çekimi başîa-
madan, Ali MacGraw gibi olamaya-
cağımı biliyordum. Çünkü ilk fılm 23
t
yıl önce yapılmtştı ve herhangi bir ne-
denle Sam Peckinpah, McCoy çifti-
nin arasındaki ilişkiyi eşelemek iste-
memişti. Oysa romanda bu yön çok
daha belirgin olarak >ar. Rolü, Ca-
rol'u romandaki gibi canlandırma
koşuluyla kabul eftim. Gümbür güm-
bür oynamak, kadınlığımı yaşamak
istiyordum! Sana ne zaman gmenebi-
lirim? Ne zaman sen benim eşimsin?
Filmde kendime bu soruları sordum."
Gerçekten de kocası tarafından
dövülen, sözleri ciddiye alınmayan
Ali McGravv'ın CaroFu ile her şeyin
eşit ortamda görüşüldüğü, paylaşıl-
dığı Kim Basinger'in Carol'u ara-
sında çok fark var. "Aradan iki on
I geçtiği belli oluyor" diye yazıyor
sveçli gazeteci Magnus Falkehed bu
konuda. Basinger: "Benim can-
landırdığım Carol, kocasının duygu-
larını deşip ortaya çıkartmay a çalışı-
yor. Zaman zaman biraz hayvanca
davranan, fazla düşünmeden karar
veren, ama derinliklerinde sıcak duy-
guların olduğu biı kocası >ar. Carol
ise durumun nasıl olduğunu daha iyi
görebiliyor ve olduğu gibi söylüyor.
Bu özellik, benim gerçek yaşamda da
yapmaya çalıştığım bir şey. Filmdeki
bir sahnede kocama hakaret edivo-
rum ve onu gerçeği olduğu gibi gör-
memekle suçluyorum. Çekim sırası-
nda Alec'in bana fırlattığı bakışları
göriince içimden kendime, 'Bu bakı-
şlan. Kim. sen evde de birkaç kez
gördün!" dedim. Filmde Alec sinirle-
nip otomobilin kaputuna iki yumruk
atacaktı. Atmasına attı, ama zarar
gören otomobil değil, eli oldu!"
Tiyatrodan gelme (Broadvvay)
oyuncu için Doc McCoy'u canlan-
dırmak pek zor olmamış. Onun
kaygısı, kansını kimin canlandıra-
cağındaymış. Nedenini şöyle açıklı-
yor: "Tiyatroda, gala gecesinden
önce oyuncu rolünü nasıl yaptığuu
değerlendirebiliyor ve gerek görürse
izleyicilerin karşısına farklı bir yo-
rumla çıkabiliyor. Sinemada bu ola-
naksız! Aynı şey, karşınızda oyna-
yanlar için de geçerli. Bu filmde baş-
roldeki kadın oyuncunun, erkeğini
çekebilmesi için fevkalade cinsel bir
çekiciliğe sahip olması gerekiyordu.
Karşısında zevkle oynanacak çok çe-
kici kız var, ama onların çoğunluğu,
dediğim gibi kız, kadın değil. Holly-
Hood gülümseyen kızlarla dolu. Ama
kadınlar -gerçek kadınlar- fazla
yok!"
Alec Baldvvin, ilk Getavvay'i gör-
memış, görmeye de niyeti yok. Steve
McQueen'le karşılaştınlması konu-
su da kafasını fazla oyalamıyor. Gö-
rüşü şöyle: "Steve McQueen filmle-
rinin genel özelliği. Steve \1cQueen
için yapılmış olmalarıydı. Bugün
tanınmış bir oyuncu, ezilip aşağıla-
nan bir kadını canlandırmak istemi-
yor. Günümüzde kadınlar, parası ol-
duğu için bir erkekle yatmaya da ya-
naşmıyorlar. Yatağa girecekleri er-
keğin onlara iş olanağı sağiamasını
istiyorlar; böylelikle parayı kendileri
kazanacak çünkü..."
Kadmlann kulakmemelerinden, burunlanndan küpeler sallanır. Erkekler beyazlar içindedir
1001 GeceMasaHan'ndançakıan Rajastan
GÖNÜL DÖNMEZ COL1N
Hindistan'm en egzotik bölgesidır
Thar Çölü eteğindeki Rajastan. Gü-
neş. ay ve ateşten fışkırdıklan söyle-
nen Rajputlann ülkesini süsleyen
görkemîi saraylann fısıldadığı gi-
zem dolu öyküleri renklendiren ise
giysiler ve takılardır. Kadınlann bol
renkli eteklerine ufacık aynalar tu-
tuşturulmuştur. Tepcden tırnağa
takı içindedirler. Ayak bileklerine,
boyunlanna sıra sıra halkalar geci-
rirler. Evli kadınlann omuzlanna
dek tüm kollannı kaplayan flldişi
(plastik) bilezikleri vardır. El ayak
parmaklan yüzüklerle doludur. Ku-
lakmemelerinden. burun uçlann-
dan küpeler sallanır. Bir de o alımlı
şalları vardır ki arada bir yüzlerini
yarı örtüp bir tek göz attılar mı çeki-
ci mi çekicidirler.
çoğûktı
ölde geceler
sogliktur. Deveciler
ateş yakıp yemek
pişirirler. Sonra daha
iyi günler görmüşe
benzeyen halıların
altına büzülürsünüz.
Korkunç bir dolunay
vardır.
Erkekler hep beyaz giyer. Yağız
delikanlılann çalımı palabıyıklann-
dadır. Bir de türbanlanna pek öze-
nirler. Çoğunlukla pastel renkler se-
çilse de çölün parlak ışıklannda bir
başka özellik kazanır bu renkler.
Kadın erkek, çoluk çocuk sürme
çeker gözlerine. Erkekler sağ kulak-
lanna küpe takar. Develerin bile
gerdanlığı vardır.
Rajastan'ın dört büyük kenti dört
ayn rengin simgesidir. Başkent Jai-
pur "pembe kenf'tir. (Delhi'den bu-
raya kent ekspresi diye bir tren bile
vardır.) Yedi kapılı bir duvarla çev-
rili eski kentteki tüm yapılar pembe
kumtaşındandır. Bir de ünlü gözle-
mevi vardır ki savaşçı-gökbilimcı
Maharaja Jai Singh II tarafından
!728'de yaptınlmıştır. İlk bakışta
garip bir yontu sergisini arumsatan
bu gözlemevinde her araç yıldızlann
yerini belirtmek, ay-güneş tutulma-
lanru hesaplamak gibi özel birgörev
üstlenmişür.
Bir elli yıl sonra kurulan "Rözgar-
lar Duvarı"nın pencereleri ise ha-
nımlar görülmeden sokağı izleyebil-
sin diye kafes gibi örülmüştür.
Beyaz kent: Kentlerin en
rornantiği
Udaipur "beyaz kenf'tir ve belki
de Rajastan'ın en romantik kenti-
dir. Görkemîi sarayın ayaklanna se-
rilmiş Pichola Gölü çöl ortasında
bir "Oasis" gibidir. (Ingiliz televiz-
yon dizisi "Jewel In The Crown"
(Taçtaki Takılar) gölün tam orta-
sında şimdi otel olarak kullanılan
sarayda çekilmişti.) Seslerin kentidir
Udaipur. Örneğin sabahın erken sa-
atlerinde sütçüyle gevezelik eden
kadınlann sesiyle uyanırsmız. Biri-
leri kuyulardan su çekmektedir. Göl
kenannda çamaşırlannı basamak-
larda döve döve yıkayan kadınlann
sesi gelir sonra. Keyifleri yerindeyse
türkü de tutturmuş olabilirler.
Herhangi bir Akdeniz kentine taş
çıkaracak labirent sokaklan vardır
Udaipur'un. Yolda yürürken, geçen
yüzyıldan bir Dickens romanından
çıkmışa benzeyen bir alay çocuk pe-
şinize takılır ve sırayla pul. ufak pa-
ra, çukulata ve kalem ister.
Aynı sokaklarda hiç beklemediği-
niz bir anda bir düğüne konuk ol-
manız içten bile değildir. Gerçi bu
gibi dunımlarda konuklar. gelini
damadı unutup tüm dikkatini ya-
bancı konuğa verecektir.
Mavi kent: Maharaja düşleri
Thar Çölü'nün tam eteğine kurul-
muş Jodhpur "mavi kent"tir. (Jo-
keylerin giydiği "Jodpur" pantolon-
lannın buradan geldiği doğnıdur.)
1459da Rajput Rao Jodha'nın
temel taşını attığı Jodhpur, 10 km
duvarla çevrili olup bu duvann tam
sekiz kapısı vardır. Kaleye çıkıp
kente kuşbakışı baktığınızda evlerin
çoğunun çivit mavisi badanalan-
dığını görürsünüz. Bunlar Brahmin
(en üst kast) evleridir. Aradaki yeşil
perdeli, beyaz badanalı evlerde
Müslümanlar oturur.
Jodhpur'un da kendine özgü ses-
leri vardır. Bunlann en egemeni eski
kentin labirent sokaklanndan gelen
çekiç sesleridir. Yüzlerce atölyede
her yaştan erkek bir iş tutturmuştur.
Bu ara sokaklarda gezinirken ev-
lerden birine konuk olmak çok ola-
ğandır. Şö\ le bahçe kapısından ka-
fanızı uzatsanız hemen içeri alır, çay
pişirirler. Sokaklar bulaşık suyu, si-
dik kokusu, toz ve topraktan geçil-
mez. Oysa eşikten içeri adımımzı
atar atmaz her şey pınl pınldır.
Kalenin içindeki sarayın en ilginç
yanı, Hint krallannın derlem tutku-
sudur: Maharajalann törenlere fil
üstünde katıldığı günlerden fil taht-
lan. minyatürler. halk müziği çalgı-
lan. tahtırevan. giysiler. beşikler
odasında manken ananın mekanik
eliyle sallanabilen bir beşik bile var-
dır! Kalenin çıkış kapısında 1843 yı-
lında Maharaja Man Singh'ın ardın-
dan geleneklere uyarak kendıni ate-
şe atan on beş kansının el izleri bulu-
nan satı taşlan görülür.
Saraylara olan ilginizi güncelle
birleştirmek ya da bir Maharaja dü-
şü kurmak isterseniz kentin öbür
ucuna 1943"te yapılmış Umaid Bha-
wan sarayında (eğer keseniz el verir-
se) paşa gibi bir gece geçirebilirsiniz.
Son Maharaja şımdilerde Delhi"de
yaşadığından sarayın önemlı bir bö-
lümü otel olarak kullanılmaktadır.
Agorafobik odalann gömme ban-
yolan baştan aşağı mermerdir bura-
da. Salonlar safari ha\vanlannın
kesik başlanyla bezenmiştir. Bahçe-
deki salıncaklar Hollywood fılmle-
rini anımsatır. Zemin katında oval
biçimde bir hav uz ve sauna bile var-
dır. Kahvaltı salonundaki görkemîi
avizede ışıklar bir dev aslanın ağzın-
dan fışkınr.
Ingiliz Kraliyet Mimari Enstitüsü
Başkanı'nın mimarlığını üstlendiği
bu çağdaş saray uzaktan baktığınız-
da göze batar. içine girincc ise tü-
müyie "kitdTdır.
Altın kent: Bir safari öyküsü
Altın sansı kumtaşından oymalı
kakmalı evlerin, saraylann çözülen
en ucunda 800 y ıllık bir tarih yansıt-
tığı Jaisalmer. 1001 Gece Masal-
lan"nı anımsatır.
Rawal Jaisal'ın 1156"da bir tepeye
kurduğu kalenin kapısından içeri
girdiniz mi öyle kolay kolay çıka-
mazsınız. Gerçekte yolunuzu bul-
maktan çok kaybetmenin zevki
vardır bu çöl labirentinde.
Kaleyi kuşatan 5 km uzunluğun-
daki duvann 99 burcu. köşe kulesi.
balkonu vardır. Tam girişteki saray
ise yedi katlıdır.
Jaisalmer'a gidip de deve safarisi-
nc çıkmadan olmaz. Bu yolculuk
dayanıklılığınıza göre iki üç gün sü-
rebilır. Devenin sırtma çökmüşken
oturduğunuzdan. hayvan doğru-
lunca korkunç bir vertigova kapılır-
sınız. Bunu atlatabılirseniz gerisi ko-
laydır. Kale duvarlannı ve kerpiç
e\ leri geride bıraktığınızda önümüz
açıktır artık. Arada bir Hindi. Müs-
lüman, Rajput ya da kavim köyle-
rinden gcçersiniz. Sık sık çay molası
vcrilir. Kızgın güneş kavurmakta-
dır. Yüzünüzü gözünüzü kapatıp
kendinizi devenin monoton ayak
seslerine bırakmaktan başka yapa-
cak yoktur. Düş gücünüze göre
kimi gözüpek Arap LaHTence, kimi
Bertoluccı'nin "Sahara'da Çay" fil-
minde Debbi VVinger olup haremin-
deki 100 kadına karşın yine de sızi
seven yağız prensesinizin peşine dü-
şersiniz.
Bu arada devenin şakacı yanı tut-
tuğundan taşlann üzerinde seksek
oynamaya başlar ki özellikle kadın-
lan en hassas noktalanndan sarsa-
caktır bu zıplamalar. Çölde geceler
soğuktur. E)eveciler ateş yakıp ye-
mek pişirirler. Sonra daha iyi günler
görmüşe benzeyen halılann alüna
büzülürsünüz. Korkunç bir dolu-
nay vardır. Bir yerlerde bir hayvan
ulur. Göz kırpmadan sabahı edersi-
niz. Deve hörgücünde hop hop et-
mekten her yanınız ağırmaktadır.
Kısacası giden bir pişman, gitme-
yen bin pişmandır bu deveyle safari
yolculuğunaî
UNICEF raporu:
Her yıl
2 milyon çocuk
ishalden ölüyor
DİYARBAKIR (AA)- Birleşmiş
MilletlerÇocuklara Yardım
Fonu (UNICEF) tarafından
hazırlanan raporda. dünyada her
yıl 5 \ aşın altında 2 milyon
çocuğun ishale bağlı sıvı
İcay bından öldüğü belirtildi.
Raporda, ishale karşı
mücadelenin hızlandınlmasının
amaçlandığı ve 1995 yılı sonuna
kadar ağızdan sıvı tedavi
kullanımının. yüzde 80oranında
yaygınlaştınlmasının
hedeflendiği açıklandı.
25 yıl önce dünyaya tanıtılan bu
tedavi yönteminin tam olarak
önemsenmedıği. bu nedenle her
yıl 2 milyon çocuğun ishale bağlı
sıvı kaybmdan öldüğünün
kaydedildiği raporda şöyle
denildi:
" 1980'lerin başında tıp ve
hükümet çevrelerinde, okullarda
ve ailelerde bu tedavi yolunu bilen
pek az insan vardı. Bugün ise
ishale v akalanan her 3 çocuktan
biri. evinde bu tedaviden
y ararlanmaktadır. Sonuçta, her
gün ishalden 3 bin ölüm vakası
önlenmektedir."
Arşivciliği
bilmiyoruz
İSTANBUL (ANKA) - Türkiye"de
profesyonel arşivci bulunmaması
nedeniyle arşivcilığin ideal olarak
yerinegetirilmediğibildirildi.
Mevcutarşiv malzemesinin büyük
çoğunluğunun Dev let Arşivleri
Genel Müdürlüğü'nün(DAGM)
elinde olduğu. cumhuriyet
dönemine ait malzemenin ise hiç
bilinmediği belirtildi. Marmara
Cniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Arşivcilik Bölümü
öğretim üyesi Bekir Kemal
Ataman, bu ıhtiyacı gıdermek için
"Türkiye Arşiv Kaynakları
Rehberi" adıy la bir proje
hazırladıklannı açıkladı.
Bekir Kemal Ataman. "Gerek
Osmanlı gerekse cumhuriyet
arşivinin ulaşamadığı ve miktar
olarak en az DGM'dekiler kadar
olduğunu tahmin ettiğimiz bir
> ığının olduğu da bilinmektedir"
dedı. Bu kaynaklarla ilgili temel
bilgileri birarayagetirmenin,
gerek geçmiş gerekse bugünkü
tarih üzerinde çalışan her türden
araştırmaçı için büyük önem
taşıdığını ifade eden Ataman.
yoksa bu kaynaklann tamamına
yakın kısmının bilinmeden ve
kullanılmadan kalaçağım söyledi.
Cumhuriyet dönemi boyunca
arşivciliğin hep ihmal edildiğini,
ancak yönetimlerin değişmesiyle
son dönemlerde atağa kalküğını
ifade eden Bekir Kemal Ataman,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de ister kamu
arşivciliğinde. ister özel arşivcilikte
ideal bir arşivcilik oluşmamış. Bu
da Türkiye'de profesyonel anlamda
arşivci olmamasından
kaynaklanıyor. Cumhuriyet tarihi
boyunca da hep ihmal edilmiş
arşivcilik, ancak son dönemlerde
yönetimjerin değişmesiyle atağa
kalktı. L'niversitelerbünyesinde
kurulan arşh cilik bölümleri, bu
alandaki boşluğu doldurmak
içindir. Eğitim olarak da fena değil.
tlk mezunlarını 2-3 yıl önce verdi.
Ancak ideal bir arşivciliğin yerine
oturması için zaman gerekir."