Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MAYIS1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
İstanbul Devlet Operası'nda 'Don Carlos' ve mevsim biterken İDSO'nun durumu
Yemknen binaya taze kangevekiyov
EVİN tLYASOĞLU
Giuseppe Verdi (1813:1809),
Donizetti'den sonraki İtalyan
opera tarihini oluşturan, roman-
tik İtalyan operasının en önemli
bestecisıdir. Bugün La Traviata,
II Travatore, Don Carlos. Rigo-
letto, Aida. Otello, Talihin Kudre-
ti ve Falstaff gibi operalan ıle hâlâ
gündemde olan bir bestecidir.
Opera dünyasında birdevrim ya-
ratmasa da güzel ve dokunaklı
melodileri, dramatik etkinliğı \e
orkestra zengınhği ile opera tari-
hinin geleneğinı zengmleştirmiş-
tir. Aynca tutkulu bir vatansever
olarak, sanatın siyasi gücünü
kanıtlayan operalan, korola-
nndaki coşkulu albeni. Verdi'yi
seçkinleştirir. Grand Opera ge-
leneğinde iki deneme yapar. Bi-
rincısi Sirilyaiı Vesperler'dir.
Verdi bu operasında II Travatore
ve La Traviata'da değinemediği
vatanseverlik konusunu yeniden
ele alır. Diğer Grand Opera tü-
riindeki yapıtı iseSchiller'ınaynı
adı taşıyan dramından kaynakla-
nan.Don Carlos'tur. Her ikist de
ilk kez Paris'te sahnelenir. Don
Carlos (1867) daha başanlı olur.
Paris operası için yazıldığından
çoğunlukla Fransızca oynanır.
Bilge kişilik, ustahk
İsianbul'daki Don Carlos,
Gürçil Çeliktaşın ustahkh rejisi
iie bu mevsımin son prodüksi-
yonu olarak ortaya çıktı. Bu pro-
düksiyon'da iki şeyi o kadar çok
alkışladık ki, onlan övmekten
korkanm diğer sanatçılara \e
öğelere sıra gelmeyecek: Ayhan
Baran'ın şanı, rolü, dramatik ye-
teneği, sesini kullanmadaki us-
taiığı, çizdiği bilge kişilik. sa-
natının doruğunda olduğunu bir
kez daha kanıtladı. Gerçekten ne
mutlu bizim müzik dünyamıza ki
Ayhan Baran gibi bir şancı yetiş-
miş. Ne mutiu bizim kuşaklara ki
Ayhan Baran'a yetişebiîdik! Don
Carlos'u mutlaka göriin.
3.perdedeki Ayhan Baran
Ve 3. perdenin başında Ayhan
Baran'ı izleyin. tsterseniz gözleri-
nizi kapatıp sadece dinleyin.
Gönlünüzün kanatlanıp uçtuğu-
nu duyacaksınız. İkinci önemli
öğe de Şanda Zıpçı'nın sihirli bir
değnekle yarattığı harika kos-
tümler! Herkesin bedenine. hare-
ket edebilme olanağma göre çizil-
miş, birbinnden güzel. zamanma
uygun ve de en önemlisi herkesi
ince ve zarif gösteren hünerli giy-
siler. En ince aynntıya kadar uğ-
raşılmış. salonun hangı sırasında
otursanız da gözünûze hoş gele-
cek. baştan savılmadığı belli.
aynca abartılmamış çızgiler.
îstanbul operasındaki 1994'ün
ikinci yansınm Don Carlos'u ge-
lecek mevsim daha bir oturmuş
olarak bize kapılan açacak.
Gelecek mevsim deyince, İs-
tanbul'daki müzik gündemini bu
Gerçekten ne mutlu müzik dünyamı/a ki \> han Baran gibi bir şancı yetişmiş. Ne mutlu bjzün kuşaklara ki A. Baran'a yetişebiMik! 'Don Cartos'u mutlaka göriin.
hafta kapatmaktayu. Atatürk
Kühür Merkezi'nın uzun
yıllardır gereksinimi olan onanm
ve yenileme çahşmalan ıçın ka-
patılması; Cemal Reşit Rey Sa-
lonu'nun da nısan-mayıs prog-
ramlanndaki dolann yeni şekliy-
le yabancı sanatçılar listcsinde in-
dirime gitmesi, bu kış ya-
şadığımız müzik günlerinin yo-
ğunluğunu artık gende bırakı-
yor. Ancak mayıs sonunda
yurtdışında vaşayan Betin Güneş
ve Kamran înce gibi bcstecilcn-
mızin konserlerini sakın kaçı-
rma>ın. Yeni kuşak bestecileri-
miz dünyanın her yerinde seslen-
ni duyurmaktalar. Cemal Reşıt
Salonu programlan çerçevesinde
mayıs ayının en canalıa etkinliği
onlar olacak.
İDSO'nun son konseri
İstanbul Devlet Senfoni Or-
kestrası mevsimin son konserini
deneyimli. usta bir şefin tempo-
lany la, I.Ionescu Galatf nin yöne-
timinde verdi. Bu haftaki prog-
ram galiba üfleme çalgıcılannı
şımdiden dinlenceye alpııştı, çün-
kü her iki yapıt da yaylı ve vur-
malı çalgılardan örüİüydü. Önce.
Bizetden R. Schedrinin uyar-
ladığı Carroen bale müzığıni (ba-
lesi olmaksızm» dinledik. Ardı-
ndan Avusturyalı besteri-piya-
nist F. GuMa'nın coşkulu, zengin
yapıtı seskndırildi. Geçen yıl da
zevkle dinlenen bu parça, koroyu
ve caz motiflerinı. caz yapısında-
kı doğaçlamalan da içerdiğinden
geniş kitlenin ilgisini lopladı.
Avusturyalı pıyanist Roland Ba-
tik bu yıl İDSO'ya konuk olan cn
hünerli solıstlerden biriydi. Mü-
zika^itesi, ajilitesi ve caz müziği ile
klaiik karakten iç içe sergılerken
her birinin hakkını vermesi dik-
kate değerdi. Coşkulu alkışlara
gıtar solodaki Ya/ Baltacıgil vc
bateri solodaki Cezmi Başeğmez
ile caz atmosferinde bısler yaptık-
tan sonra Batik. tek başına pi-
yanosuna oturdu vc çok anlamlı
bir şekilde, Schumantı'ın Çocuk
Sahneleri'nden kısacık bir parça
ile konseri noktaladı. Galiba
"Her şeye karşın bu bir klasik
konserdir1
* diyordu.
Evet. Atatürk Kültür Merkezi.
kasım. belki de ocak ayına kadar
onanmda kalacak. Böylece or-
kestralanmız ve operamız da din-
lenceye giriyor. İDSO. bu uzun
aralığı fırsat bilerek bınanın dış
onanmı kadar kendi iç bünyesin-
de de bir onanm yapar umudun-
dayız. Çalgılan yenileme. çalgı
gruplannı uyarma. program da-
ğarcığını zenginleştirme gibi çalı-
şmalar yapar..
Müzik yazarı olmak
Umanz grup şefleri yem yö-
netim kurulu ıle birleşip yeni
mevsimlerde daha nitelikli olma
adına ince ince çalışmalara otu-
rur. Belki mevsim içindeki kayı-
tlan dinleyip değerlendirir, belki
yıllardır orkestra ile çalmak için
başvurup reddedilcnleri yeniden
gözden geçirir. belki yıllardır ille
de çalıp artık düzeyini bozanlan
eler. Sürekli bir sanat yönetmeni
edinmenin parasal yollannı arar.
Ve de hangi programlan büyük
ilgi toplamış. içenk mi. şef mi, so-
lıst mı. bunlan araştınr. GukJa-
nın konçcrtinosu caz kadar koro-
yu içermesı. değişik solistler. do-
ğaçlama ile yeni bir soluk getirdi
Onun gibi daha neler bestelenı-
yor günümüzde. Araşıırmak, so-
ruşturmak gerekiyor. Aynca
Türk bestecilennın yeni kuşak-
lan da çok ilginç çalışmalar yapı-
yorlar. Onlan tanıtıa programlar
da düzenlenebilir.
Müzik yazan olarak, AKM'de
hemen her hafta başıma gelen
olay, "Mutlaka bunu yaz-
malısınız. Bu sizin sorumluluğu-
nuz. Şu çalgı grubu felaket, bu so-
listi nasıl secerler, neden bir sanat
yönetmeni >ok bu orkestranın,
artık bu sefi dinlemek istemi>oruz.
Bİ7 nasılsa hazır bir dinlev ici kitle-
siyiz. Her hafta buradayız, ne
olursa aklışlanz. Ancak. bizim
karşımıza provasız, çalısılmamış
eseıierle çıkma> a da hakları yok.
İ stelik başka salonlarda \e\a fes-
tivalde, daha nitelikli müzik dinle-
me olanağma kavuştuk. Kulak
ölçiitümüz >ükseldi. Bakın bu yıl
giderek tenhalaştı sak>n!" gıbıle-
rinden. sanki yakındıklan kişilere
doğrudan mektup yazma yetkim
varmışgıbi bcni uyanrlar. Avnca
"yazsana" diyenler bir de bilseler
kisanatçılanmızolumsuzeleştın-
yehiçbirzamanaçıkdeğildir! He-
men selamı sabahı kesıverirler.
Eleştiriyc soyundunuz mu, göre-
vınız. dinleyicı ve sanatçı arası-
ndaki sesi taşımayı vüklenen se-
vimsiz bir köprüdür.
Yeni bir kan dolaşımı
Madalyonun dığer yüzü ise or-
kestra üyelennın çalışma koşul-
landır. Orkestranın hafta boyu
prova yaptığı salon ile konser \e-
rilen salon değjşiktir. Akustik
Tarklan yüzürâJen ses dınamikle-
nnı dengelemek sorundur. Çalgı
satın alma ödenekleri sınırlıdır.
Nota kiralama. daha üst düzey
sanatçı getirtme hep maddi ola-
naklara bağlıdır. Bu nedenle el-
dcki sanatçılar kullanılıpalışagcl-
diğimiz dağarcıkla yetinmeye
başladık. Binanın yenilenmesi ve
teknik çözümlcmeler kadar. or-
kestra ailesinin içınde de yeni bir
kan dolaşımı bulmayıdilıyordın-
leviciler.
'Resimde müziğin etkisV
ÜNER BİRKAN
Resim sanatıyla müzik arasındaki etkileşim. ol-
dukça yüzeysel bir yaklaşımla ilkin önümüze res-
mi. bu sanatın temsilcilerini konu alan müzik ya-
ratmalannı getirir. Bir çırpıda sayabileceklerimiz
şunlar olabilir: Modest Musorgski'nın "Bir Sergi-
den Resimler"i. Paul Hindemith'in "Ressam Mathi-
as" operası, bir de bızden Nevit Kodallı'nın "Van
Gogh"u. Bunlara bir de doğa izlenimlerini. duygu-
lan. düşünceleri birer resim gibi betimleyen \apı-
Üan, senfonik şiirleri, diyelim, L. Van Beethoven'ın
Pastoral Senfonisi'ni. P. İlyiç Çaykovski'nin 1812
uvertürünü. Franz Liszt'in Tasso'sunu. Les Prlu-
des'ünü ve daha birçoklannı katabilırsiniz.
Sanat araştırmacısı Nazan İpşiroğlu. konuyu.
karşı perspektiften. resimde müziğin etkisi açısı-
ndan incelemiş, sonuçta da karşımıza 128 sayfalık.
son derece özenli renkli baskılı bir araştırmayı
çıkarmış. Resim. bu somut sanat. elbette mü-
zikten aldığı etkileri tuval üzerindeki çizgilerde.
renklerde, ışık-gölge dengesinde. lekelerde. istifle-
mede, bölümlemede gösterir. Sayın İpşiroğlu. bu
yüzyılın büyük resim ustası Paul Klee'den çıkıyor
yola: "...Bana yol gösteren yine Kke oldu. Onun bir
resminde bazı ipuçlan buldum; 'Ana Yol ve Yan
Yollar' adını taşıyan bir resimdi bu. Aydınlık, ışıkli,
neredevse saydam denilebilecek renkleriyle iç açan,
insana umut veren bir resim.'''
Sonra da Klee'nin çizdığı yollann "çağımızın sa-
nat yonan" olarak da yorumlanabileceeini belirti-
yor. ana yolun. "müziğin uyandırdığı du>gulan, ilk
tzleııimieri aşan, daha nesnei, akıl etkinliğiiK de oia-
nak tanıyan bir yol olması gerektiği" noktasında
karar kıhyor, çalışmasını bu temel üzerine kuru-
yor. Her sanatçının müziğe yaklaşımının kişısel ol-
ması yüzünden. tek tek sanatçılar üzerinde dur-
mayı yeğliyor. on dokuzuncu yüzyıldan Gauguin'i.
Van Gogh'u. Munch'ü. Klimt'i: virminci yüzyıldan
Matisse'i, Mavi Athlar'ı. Marc"ı, Jawlensky'yi.
Kandinsky'vi, Klee'yi. Fütüristleri, Mondrian'ı in-
celiyor.
Kitabm sonuna eklediği. 'müzik' cephesinden
Hanslkk'in. Berlioz'un, E.T.A. Hoffmann'ın.
Schoenberg'in. 'resim' cephesinden Braque'ın.
Klee'nin, Kandinsky'nin. Mondrian'ın düşünceleri-
ne yer veren okuma parcalan (Belgeler), bu usta-
lann yardımıyla kişiyi daha da somut yaklaşımlara
ulaştınyor. Wassily Kandinsky'nin şu saptamalan
gibi: "... örneğin, sarmın özel bir "tizleşme' yeteneğj
vardır, giderek yükselir. kulak ve ruh için dayanı-
tanaz yüksekliklere ulaşana kadar. Trompetin sesi de
tizlestikçe "sıvnlir"; kulağa \e ruha acı verir. Buna
karşilık mavi (eğer açıksa) sonsuz 'dennlıkiere' doğ-
nı 'aşağı çeken' karşıt gücüyle flüt sesini çağnştırın
viyolonselin derinlesen, kontrbasın olağanüstü derin
tonu ve nihayet orgun en pes seslerinde mavinin de-
rinüklerini "gönirsünüz! İvi dengeleraniş bir yeşil,
kemanın orta ve geniş tonlannı karşılar. İyi yeıieşti-
rilmiş bir kırmızı (kızü) güçlii davul vTiruşlan etkisi
Nazan İpşiroğlu iki sanatı birleştiren çalışmasında Paul Klee'den yola çıkıyor.
yapar..." Sayın Ipşiroğlu'nun, resimle. müzikleilgi-
lenen herkesi kendine çekecek. bir çırpıda. rahat-
hkla okunan- bu seçkin araştırmasını edinmelerini
salık venyorum okurlanma.
Bu arada, yeni bir CD geldi postadan; Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nce gerçekleşti-
rilen, Nevit Kodallı-Cahit Külebi'nin "Atatürk Ora-
toryosu". Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkest-
rası, Korosu \e soüstleri. Hikmet Şimşek'in yöneti-
minde seslendirmişler "Atatürk'e. Biıiikte Sava-
şaniara ve Çocuklanna" adanmış olan bu anlamlı
yapıtı, Atatürk sevgısıni bütün yurtta bir kez daha,
bütün gücüyle canlandırmamızın gerekli olduğu şu
ortamda. bundan 41 yıl önce duyduğum coşkuyla
dinledim. Soprano Gölge Şekeramber'in, mezzo
Cemaliye Kıyıcı'nın. tenor Metin Turan'ın, bariton
Tuncer Tercan'ın anlamlı yorumlan. onlann, bü-
tün müzikçilenn ve sevgili dost Şimşek'in inanç
dolu gönüileriyle birleşmiş, seçkin bir tablo çıkmış
böylece ortaya. Gerçekleştiren Devlet Opera ve
Balesi'ni, Genel Müdür Rengim Gökmen'in kişili-
ğinde kutluyor, A-94-0002 katalog numarasını
taşıyan CD'yi bütün yurtsever müzik dinleyicileri-
ne. bütün okurlanma sevinçle duyuruyorum.
Gökçek:
Kültürbenim
görevimdeğil
ECETEMELKLRAN
ANKARA - Ankara Anakent Belediye Başkanı
Melih Gökçek. sanata karşı olmadığını. anaık bu
programlara "çok cüz'i" yardımlar yapacağını
söylcdi. Ankara Müzik Fcstivali için daha önceki
belediye yönetimınin taahhüt cttiği 1.5 mılyarhk
yardımı vermcyeceğını açıklayan Gökçek. "Festi-
val yapan yapar. Beni ne ilgilendirir? Kültür benim
görevim değil" dedi.
Ankaru'nın RP'li Belediye Başkanı Gökçek,
Cumhunyet'in. sanat \c kültür etkinliklerine iliş-
kin sorukınnı yanıtlarkcn. kültür ışlennı dcstekle-
menin görcvleri arasında bulunmadığını vurgu-
ladı. Gökçek. öncckı belediye yönetimi dönemin-
de. kültür işlerine fazla harcama yapıldığını sa-
vundu. İlke olarak sanat cikinliklcrine karşı ol-
madığını söyleyen Gökçek. Anakent Belediyesi"-
nemali yük gelirmcnıcbi kaydıyla bu türeikinlik-
lerc karşı olmadığını belirtıi.
Ankara Anakent Beledıyesi bütçesiyle kültür
elkinliklen düzenlenenıeyeceğini öne suren Gök-
çek. "Festiva! yapan \apar. Beni ne ilgilendirir"
dedi. Sanal etkınlikleri alanında. daha çok televız-
yonlarda yayınlanacak "çocuk yanşmalan" dü-
zenlemeyi planladığını belırten Gökçek. önceki
belediye yönetimi tarafından düzenlcncn f'cstival-
lerin de. bütünüylc belediye bülçcsıyle düzenien-
meycceğini açıkladı.Gökçek. düzenlenen festıval-
lere "çok cüz'i" yardımlann dışında destek vcril-
mcycccğıni. bunun için kaynak olmadığını savu-
nurkcn. "Betediye kavnaklan müziğe harcanacak
dunımda değil" dedi. Ânkara'nın daha önemli so-
runlan olduğunu söyleyen Gökçek. belediyenin
yardım sağlaması beklenen Ankara Müzik Festi-
valı'ne de destek vermeyeceğıni açıkladı.
Ankara Anakent Belediyesi. geçtiğimiz yıllarda
başkentlilerin yoğun ilgisini çeken bazı festivaller
düzenlemenin yanısıra yerli ve yabana sanat ve
kültür etkinliklerine de yardım ediyordu.
Ânkara'nın gclenekselleşme yolunda ilerleyen
"Hipodrom sonbabar konserleri", yerli ve jabancı
konuklann ve filmlenn katıldığı "Uluslararası
Ankara Film Festivali" de bu etkinier arasında yer
alıyordu. Ankara Anakent Belediyesi'nin Prag'ı
kardeş kent ilan ederek düzenlediği "Beyaz Perde-
nin Ardındaki Kentler. Ankara-Prag" başlıklı ct-
kinlik de. geçtiğimiz yıl başkentlilerin yoğun ilgiy-
le izlediği programlardan biriydi. Ankaralı genç-
lerin çıkardığı "Kent ve Gençlik" adlı dergi ve ye-
rel yönetime gençlerin de katılımını öngören
"Gençlik Konseyi" uygulamalannın da yeni bele-
diye yönetimi döneminde devam etmeyeceği bil-
diriliyor.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Kimlik Bunalımı
Yirmi dört yaşında bir kadın gece saat 22.00 dolayla-
rında Gümüşsuyu Caddesi'ndeki otobüs durağına geldi-
ği sırada, yanına yaklaşan bir otomobilin içindeki erkek-
ler kendisir.e söverek çirkin önerilerde bulunuyorlar.
Olumlu yanıt alamamaları üzerine de arabadan inip ka-
dını dövmeye, saçından tutup sürüklemeye kalkışıyor-
lar. Olay yerinden geçmekte olan polis ekibi saldırgan-
ları gözaltına alarak karakola götürüyor.
Savunma şöyle:
"Çok içkiliydik. Kendisini hayatkadını sandık. Bilsey-
dik böyle bir işe kalkışmazdık."
Eskilerin anlatttkları birtakım fıkralar vardır. "Padişah
dalkavuğuna, 'Öyle bir şey yap ki özrün kabahatinden
büyük olsun' demiş..."
Budatıpatıpöyle...
Yasa koyucular bile hayat kadınlarına saldıranfarı da-
ha az suçlu gördüklerine göre, "erkeklerden iki erkek"
yaratığın böyle bir işe kalkışmalarında yadırganacak
bir yan yok...
"Üç beş densiz!" deyip geçilemez. Bütün gün sokak-
larımızdabenzerolaylaryaşanıyor. Anlayışaynı.yalnız-
ca ölçüler değişik. Kadınlara sarkıntılık etmek toplumu-
muzun utanç verici bir özelliği haline geldi.
Aklı başında insanlar herhalde bu durumdan büyük
bir üzüntü duyuyorlardır...
"Aklı başında insanlar" yerine "çoğunluk" dıyemiyo-
rum, çünkü, bakın, gazetede haber ne\erin üstüne bası-
larak veriliyor:
1. Saldırıya uğrayan kadın bir üniversite öğretim gö-
revlisiymiş.
2. işyerinden çıkarak evine gitmekteymiş.
Gazeteciler halkın nabzını tutan kişilerdir. Saldırıya
uğrayan kadının iyi öğrenim görmüş, üniversite öğret-
menliği düzeyine yükselmiş bir kişi olduğu, ayrıca gece
o saatte neden sokakta olduğu üstüne basa basa belirtil-
miş. Yoksa halkımızın büyük çoğunluğu "Gecenin o sa-
atinde ne işi olabilir bir kadının sokaklarda!" d lye erkek-
leşebilirdi...
Saldırıya uğrayan kadının resmine bakıyorsunuz:
Süssüz, kimseye kendini beğendirme çabası içınde ol-
madığı izlenimini veren, sağlam bir kişiliği yansıtan,
dengeli bir görünüşü var. Erkek söylemine daha görü-
nüşüylesetçekiyor.
Ya süsüne püsüne düşkün, kırıtkan bir şey olsaydı!
Ya toplumun ezdiği, cinselliğini kiralayarak yaşama-
ya sürüklediği bir kadın olsaydı!
O zaman gazeteciler bu olayı nasıl yansıtacaklardı?
Erkek söylemi nasıl önlenecekti?
"Gecenin o saatinde sokaklarda tek başına dolaşıp
aranırsan, söverler de döverler de..."
insanımızın bir kimlik bunalımı ıçinde olduğunu kimse
yadsıyamaz sanırım.
Ama, bence, bu durumun nedeni geçmişimizden kop-
mamız, geleneklerimizden, göreneklerimizden uzak-
laşmamız filan değil. Bugünün yaşam koşulları içinde
sürdürülmesi olanaksız şeyleri yeniden canlandırmaya
çalışmakla hiçbir sorun çözülemez.
Yukandaki olayı 'Kadının dışarda çalışması uygun
değildir, evde oturup çocuklanna baksın. gecenin geç
saatlerinde sokaklarda yalnız başına dolaşmasın" diye-
rek önleyemeyiz.
Belki aynı şeyin başka bir söylenişidir, ama bu konuya
şöyle yaklaşmalıyız: insanımızdaki kimlik bunalımının
nedeni çağdaş yaşama ayak uyduramamaktır.
Kadınların istedikleri gibi yaşamak, istedikleri saatte,
istedikleri yerde dolaşmak hakkını elde etmiş olmaları,
erkeklerle eşit düzeye gelmeleri. çağdaş yaşamın getir-
diği bir yozlaşma değil, geleneklerimize. göreneklerimi-
ze aykırı olsa da, kimsenin önieyemeyeceği son derece
önemli birgelişmedir...
içkili, içkisiz, bütün erkekler, gelenekçi, görenekçi bü-
tün insanlar artık bu gerçeği anlamak zorundadır...
Oliviero ToscanVyeyeni bir ödül
Kültür Senisi - Benetton'un sosyal içerikli reklamlannın
yaratıcısı Oliviero Toscani. dünyayı ırkçılık konusunda
duyarîıhğa çağıran kampanyalan ıle New York Sanat
Yönetmenleri Kulübü'nün "Yöneticilik Madalyasf'na
layıkgörüldü. 74yıldıriletişimalanındakiçahşmalan ıle
tanman New York Sanat Yönetmenleri Kulübü. Oliviero
Toscani'nin. Benetton reklamlannda kullandığj görsel
malzemelerle politik ve etnik sorunlan başanlı bir şekilde
v urgulaması nedeniyle bu ödüle hak kazandığını açıkladı.
İletışim. eğitim ve sosyal bilinç konulannda olağanüstü
başan göstermiş olan şirket veya şahıslara verilen bu
madalyanın daha önceki sahiplen arasında Apple. Nike.
BMW, Mobil gibi uluslararası kuruluşlaryeralıyor.
'Cahit KülebVnin ŞiirVüzerine
bir söyleşi
Kültür Servisi - Cahit Külebi'nin de onur konuğu olarak
katılacağı "Cahit Külebi'nin Şiiri"konuluaçıkoturum
bugün saat I4.00'te Boğaziçi Cniversitesi Murat Dikmen
Salonu'ndayapılacak. Boğaziçi Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Türk Dıli ve Edebiyatı Bölümü Türkçe Dcrsleri
Koordinatörlüğü'nûn hazırladığı açıkoturumu Sami
Karaören yönetecek. Açıkoturuma konuşmacı olarak
gazcteci-yazarOktay Akbal, gazeteci-yazar Doğan Hızlan,
gazetecı Samı Karaören ve öğretmen-yazarSalim Rıza
Kırkpınar katılacak.
'Sanatçı Öğretim ÜyeleriSergisV
Kültür Senisi- Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği'nin
düzenlediği "Sanatçı Öğreıim Üyeleri Sergısi" Atatürk
Kitaplığı Sanat Galerisi'nde görülcbilir. Sergide öğretim
üyelcrinin resim. hcykel. tckstil. scramik. fotoğraf \e grafık
afanında verdiklerieserlersergileniyor. İstanbufdaki
ünivcrsitelcrdc görevli sanatçı öğretim elemanlannın
yapıtlanndan oluşan bu sergi. 15 may ıs tarihıne kadar
gezilcbilir.
'Önceyayıncıları vurdular
sonra da kültürü'
Kültür Senisi - "Kutsal bir cuma akşamı. Ankara'da.
TÜYAPKİtapFuan'nda. aîkışlararasında.önce
yayıncılan vurdular sonra dakültürü..."diy orAltın
Kilaplar'ınsahibi Turhan Bozkurt. Murat Karavalçm'ın.
kitaptan alınacak verginin y üzde 1 'e indirildiğini
söylemesinden sonra herkesin onu alkışladığına değinen
Bozkurt. bu karan şöyle eleştiriyor: "Matbaagiderleri.cilt
giderleri, film giderleri. copyright giderleri ve diğer
masraflar için yözde 15 KDV ödeyeceksiniz. Kağıda bile
yüzde 8 KDV vereceksiniz. KDV'yi tüketiciden yüzde 1
olarak geri alacaksınız. Bibndiği gibi KDV, tüketiciye ait
bir vergidir. Dünyanın belki de her ülkesinde \ ardır. Ama
bunu ya tüketici öder ya da önemli bir madde ise devlet
üstlenir. Bunu tüketiciye (yani yayınaya) yükleyen hiçbir
devlet bilmiyorum. Devletin vatandaştan özveri beklediği
bir dönemde yüzde 77 vergi, yüzde 1.5 net aktif vergisi
ödeyen bir kesımi böylesine vurmak, kültürü de
vurmaktır." Buozkurt. kitap okuma alışkanlığı olmayan
toplumumuzda amatör bir heyecanla çalışan yayıncılık
sektörünün can çekiştiğini vurguluyor ve vurulan ağır
yaralı bu sektörün, kültür sorumlulanndan ve devletten acil
tedavi beklediğini belirtiyor.