28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS1994 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI ı Beyoğlu cumhuriyetinin yurttaşlanDuvara siyah bir pano asıldı. Üzerine gençlik, orta yaşlılık fotoğraflan, çeşitli oyunlardaki görüntüteri yapıştınldı. Orta- daki fotoğrafta sımsıcak gü- lümsüyordu. Panonun çevresi de ciçeklerle süslendi. Köşesine de bir yaa asıldı; "Turgırt Ba- ba'nın cenazesi yann öğle na- mazmdan..." Ünlü tiyatrocu Turgut Boralı ölmüştü. Sıkça geldığı Anfın Çiçek Ban"nda her akşam oturduğu taburenin arkasına asılıydı pano. Yanında Libera Me (Özgürlüğümü Ver) filmi- nin afişi duruyordu. Akşamın erken saatleri. Da- ha müdavimleri düşmemiş Çİ- çek'e. Belli bir saatten sonra büyük bir kalabalık oluyor fn- sanlar sırt sırta. Tanıdıklarla sıkça karşılaşılıyor, eski dostla- ra rastlanıyor , yeni insanlaria tanışılıyor. Gelenlerin çoğu sı- nemacı, tiyatrocu. ressam, ga- zetccı. yazar, reklamcı. Çoğun- luk sanatçı olunca, "sanatçıse- venler" de Çıcek'ın doğal müş- lensı sayılıyor. Boralı'nın ölümu, Çıçek'ın sahibı. film yapımcısı Anf Kes- kiner'i eskilere götürüyor. İs- lanbul'a geldığınde Kulis'in kapısından ıçeri bir yıl gıreme- diğini, bann sahibı "Jorç"un, kapıdan içcn her kafasını uzatişında Keskiner'e "Burası ön\ bir kulüp, kapat kaptyı" de- yişinı anımsıyor. Kulıs'te her akşam oturan Muazzez Ar- cay'ı. Salih Tozanı, Fıkret Ha- kanı. Edip Cansever'i, Şfikran Kurdakul u. Demiıiaş Cey- hm'u anlatıyor Arif. Beyoğlu beyefendesi Kapıdan iceri Yaşar KemaJ giriyor. Yıizünde belirgın bır sı- kıntı var. "Turgut'a çok üzül- •ttm" dıyor. "belki yapacağım bir iş vardır di.ve geidim. Yoksa evde roman yazıyordum. Üzeri- mize bir düşen olur diye çıktım evden." Yaşar Kemal, duvardaki Turgut Boralı panosuna bakıp iç geçınyor "O da Ekim 1923 doğumlu, bra de Ekim 1923 doğumlu- y-n." Boralı nın rahat bir ölümü olduğunu. hatta masasının üzerinde yanm kalmış bir ka- deh rakı ıle yanında çıleklenn durduğunu anlatıyorlar Yaşar Kemal'i bıraz olsun teselli et- mek ıçın, Boralfyla ilgili anılannı sıra- lıyor Yaşar Kemal peş peşe. "Paristen lstanbul'a dönecc- ğim. Na/ım Hikmet "Yahu sen Turgut Boralı diye bırdelikanh tanır mısın' diye sordu. Ohımiu yanıt alınca da 'Onu da gözle- rinden optuğümü soyle. Haya- tımda gördüğüm en yiğit ınsan- lardan bın' dedi. Sebebûıi Nazım'a soramadun, geiûıce Turgut Baba'ya sordum. Şumı anlattı; Nazım'ın bir pivesi Ka- raca Tiyatrosu'nda oynuyor. El- bette piyesin Nazon'a ah olduğu gizJeni.vor. MuamnKr Karaca, Naznn'ın tetif ücretini birkaç haftada bir Turgut Boralı ile göz hepsinde tutuMuğu eve gönderi- >or. Her defasında oturup konu- şuyortar. Nazmıia. Her defasın- da evden çıkar çıkmaz polisJer gözaltuıa alıp 'Ne konuştunuz ulan' diye sorguluyoriar Bo- rafa'yı. O da berdefasında Soh- bet ettik, sanattan, tiyatrodan konuştuk' diyor. Sırrı ele vermi- yor. Hatta bir defasında akşam oyuna Celal Bavar gelecek, yine • Beyoğlu Kaymakamı AtilJa Yaşa BeyoğJu'nu Osmanlıya benzetiyor: 1950'li yıllara kadar gayrimüslim nüfus hakim'Beyoğlıfna. Bu yükselmedevri. 6-7 Eylül olaylanndan itibaren gerileme dönemi başlıyor. Son üç dört yıldır da bir toparlanma, bir iyiye gidiş var Beyoğlu'nda. A D A Brr Y o Ğ TTU C E L A L B A S L A N G I C TÜRK GENCLIGIZAPYONRUMKIZLİSESİ Meşeük Sokak'ta boydan boya bir pankart var: "Büyük Atatürk izindeyiz." Pankarttaki imza "Türk Gençliği, Zapyon Rum Kız Lisesi". Sadece bu görüntü bile Beyoğlu'nun faridı bir mozaiğe sahip yapısını ortaya koymak için ycterli. Yitirdiğiıniz Turgut Boralı, çevresine göre "tam bir Beyoğ- lu bevefendisivdi". Yaşar Kemal, Boralı'nın ölü- mü üzerine hatırlatıvor: O da Ekiml923'lü,bende. Sanatçı Lale Vlansur, kendisi- ni "Beyoğlu cumhuriyeti yurt- taşı" ofarak göriiyor. Çiçek Bar'm sahibi Keskiner, Boralı'ya üzgün, Beyoğlu'nda- ki ilk günJerini anımsıyor. Beyoğlu'nun kısa tarihi/2 FelaketyıllcaındançağdaşhğaBatılıiaşma en etfcin biçimde Pera ve Galala'da yaşanıyordu. 2 Ağustos 1831 günü çikan yanında Gaiata'ran bir bölûmü ve Galata Kulcsi yand». Aym yü boîgede kolera saîgım çık- ö. Su sıkıntısı yaşanirken 1837 yıfmda ve- ba salgını başladı. Bir yıi sonra kokrasal- gıntnı yertiden yaşadı Pera ve Galata. İ839'da ilan editen Tanzîmat'tan cn çok eikilenen bölge eibette Beyoğlu oldu. Osraanîı fmparatorîuğu yeniden Batt devleti halini ainrak için istek ve gayret gösterirken ütkenin Batı'ya açılan penee- rekrinden Beyoğiu yaplan degişjklıkJe- rin büyüklüğüyk görkeminin en çok du- yu]du|u vç anteplâığı yer olmüştu. Tanzimat döneminde Pera yapısat oia« rak, Avrupa kentîennden çok ^ride ol- makla biriikte, özellikle kükûrel alanda, Avrupa kentlerine yçtişmek bir yana, ÖD- degeİenierinden bîri durumuna erişmişti. GaetJB» DomzeOinırı "Beösario" adit yapıtı Osmaflb împaratorlu|u'nda g fenen ilk operadır ve Pera'da sergJenmiş- tir. Î845 yılmda. Haiiç'in üzerine ikinci köprü oîarak, ilk Karaköy Köprüsü ya- jaidı. Galata Fatfl» Sultan Meninef' > in ls~ tanbul kuşattnası sarasında, fıçılan birbi- rine bağJataraic yapttrdtğ köprüden son- ra yeniden Eminönü'ne bağtandi. 1856 yıiında, o zamanlar çok dar ofan ve adına Cadde-i Kebir (Büyök Cadde) denen bugünkü Isîikial Caddesî tûra h- tanbuJ'da ilk ıştklandînlan cadde oldu. 1857 yıhndaîlfc çagdaş bekdiyedlik uy- gularoasHia Pera ve GaJata'da ba^landı. 1863 yılında eskiyen bîrinci köprö yeri- ne Gaîate'yı Emınonû'ne bağlayan ikinci köprü yapıldı. 3 Eylüİ 1869 günü Azapkapf, Galata. Tophane, Beşiktaş arasmda ilk atlı tram- vaylar iştetneye başladı. ] 873 yıîında tünel işletmeye açtidı. 1856-1858 yıîlan arastnda iîk yasal ge- nelevfer BeyoğhTnda açıidı. 1895 yıiında Galata nhtımırun yapımı bttti ve böykce gemilerle geîen mallann kıyıya kayıklaria taşmması sona erdi. Kayıkçdar bunun üzerine dıreniş yaptt. î Ekim 1914'ten geçeriî olmaİc üzere kapküiasyoniar kaldınldı. Bu tarib Gala- ta ve Pera için de dÖnöm noktasıydı. Os- manh İmparatorfuğu İçinde yabancüann yoğun olarak bulunduğu bölgede, ya- banotara tanınan ayncahklann temeK olan kapîtûiasyonîara dayanan tum ya- saîar kaldınîmıştı. Yabaneı ülke elçüilîklerinin hemen ta- mamının bulunduğu bölgede postanesin- den mahkemesine. okuîundan hastanesi- ne, her şeyieri ayn olan, her yerde kayın- lanyabanalarla Osmanhlar arasında. hiç olniazsa yasalar karşısmda eşitfik başia- msştı. Kaynak: BEYOĞLV. ördemir Kaptem t ArktmJ. İletişim Yaymlan gözaltına alınıvor Turgut. Ko- miseri, Cumhurbaşkanının oyuna geieceğine ikna edene kadar göbeği çarlnor da son anda yerişiyor tfyatroya." Boralı'nın panoda sımsıcak gûlümseyen fotoğ- raftna bir kez daha baktı Yaşar Kemal: "Tam bir Beyoğlu beyefendisiydi..." Anlaşılan o ki Beyoğlu beyefendisı olmak. Istanbul beyefendisi olmaktan da ayncalıklıydı. Çiçek'ten çıkan yolu Sıraselviler'Caddesi kesi- yor. Solda Meşelık Sokak var. Sokağın ginşinde iki eski bina karşı karşıya. Sa|daki Zapyon Rum Kız Lisesi. Soldaki de Esayan Erpeni Kız Lisesi. Bu lisenin bahçesinde bir de küçük kılise var. Bu kiliseyi bağışlayan bir şart koşmuş; "Burada >aftiz ve evlenme törenleri yapdsın, ancak cenaze törenteri oimasın" diye Sadece doğum ve evlenme gıbı ın- sanlann güzel günlerine aynlmış kilise. Bu kiliseye ölüm uğramıyor. Sokakta boydan boya bir pankart var: "Büyük Atatürk izindeyiz." Pankarttaki imza "Türk Gendiği, Zapyon Rum Kız Usea". Birkaç metre arayla olmadık zenginlikleri ya- şayınca insan Yaşar Kemal'ın Turgut Boralı için kullandığı "Beyoğlu beyefendisi" tanımının ne an- lama geldığını daha ıyı anlıyor. Sanatçı Late Mansur "Ben" diyor. "Beyoğlu Cumhuriyeti'nin ynrttaşıyım." "Beyoğlu efsanesTyle'büyümüş Lale Mansur. Onun Beyoğlu'nda önce sinema var; ardından, gi- rilmez arka sokaklar ve Beyoğlu'nda aanlıklann fazlalığı... Sanatçılar. konsolosluklar, Emek Sine- ması'nda seyredilen Rus balesi, Maksim'deki ope- ranın Şan Sinemasf na taşmması, Çiçek Pasajı'nın bugünkü gıbı ünıforma giydirilmemiş durumu. kalaycılar. hallaçlar. bileycıler. muhallcbicıler Mansur'un anılannda kalan Beyoğlu'ndan Artık girilebilen arka sokaklara açılan barlar. Istıklal Caddesi üzerinde sayılan gün geçtikçear- tan kıtapçılar. gittikçe gençleşcn opera \c balc izle- yicileri ise Mansur'un bugünkü Beyoğlusu'ndan çizgiler. Mansur'un Ayazpaşa'daki evı Topküpı Sa- rayı'ndan, Binnci Boğaz Köprüsü'ne dek genış bır alanı gören. doyumsuz bir manzarava sahip. E\ı- nin biraz ilerisindekı bır sokağı gösteriyor Man- sur: "Şu sokağın öteki ucunda tinerciler, transseksü- eller oturuyor. Ama Beyoğlu gittikçe derlenip to- parianıyordu." Elbette "Beyoğlu cumhuriyetinin vurttaşı" ol- manın bazı görevleri de var. Mansur, evının biraz aşağısında- ki bir yapıyı işaret ediyor : "Şurada bir otel yapıyoıiardı. İmar planına aykın. Çe\redekiler hep beraber m'ahkemeye baştur- duk. İnşaat şimdilik durduruldu. Arkadaşlar aralannda anfaştıiar, mahallemizde içki satmayan bak- kaldan alışveriş yapnııyorlar." Lale Mansur'un yaptığı "Son zamanlar Beyoğlu toparlanıyor- du" saptamasına ilçenın kay- makamı Atilla Yaşa da katılıyor. Beyoğlu'nu Osmanlı İmparator- luğu'na benzetiyor Yaşa: "Nasıl lu imparatorluğun yiik- seune, duraklama >e düşüş dönem- leri »ardı. bunlann a\nısı Beyoğlu için de gecerii. 19501i yıllara ka- dar gayrimüslim nüfus hakim Be- voğlu'na. Bu yükselme devri. Bun- İar kaçınca böş binalar metruk du- rumda kalıyor. 6-7 Eylül olaylan- ndan itibaren gerileme dönemi başlıyor. Son üç dört yıldır da bir toparlanma. bir iyiye gidiş var Be- yoğlu'nda. En önemlisi de arka so- kaklar! da artık düzelmeye başladı Beyoğlu'nun. Eskisine göre çok daha düzgün." Kaymakam Yaşa bunur. ka- nıtı olarak "Dokuz-on tane pa*- yon dilekçe verdi. tş değiştirmek istediklerini belirttiler. Amaçlan da pavyon yerine diskotek ol- makmıs. Bu yuzden pavyon un- vanının kaklınlmasmı tstediler" dıyor. Hacıhüsrevliler dertli Beyoğlu'nun arka sokaklan düzelmeye başlamış ama, adını bile değiştirse kötü ününden kur- tulamayan yerler de var Beyoğ- lu'nda. Elbette bunlann başında da İstıklal Mahallesı geliyor Bu "Istiklal MahaUesi" insana bir şev anlatmayabilir. "Yani eski adıyla Hacdıüsrev" denirse daha kolay anlaşılır. Hacıhüsrev'de bir kahve işle- ten Sabriye Tonga'nın ilk sözü "Allah aşkına şu mahalle için iyi bir yazı yazın" oluyor. Yanında tıyatro oyuncusu yeğenı Tayfun Yaylı var. Hacıhüsrev'in kötü ününden yaka silkmişler' "Buralardaki insanlann bazı- ları Roman havasını severler. Ge- leneksel oyunlarıdır. Sempati du- yarlar. Kimse de burade asluıı in- kar etmez. Ama her gelen teletiz- >on ekibi Roman ha>ası\la göbek afanları. aşağıdaki Cinderesi'nde- ki sefilliği seçiyor. al sana Hacı- hüsrev. ıVfahallenin adını değiştir- dik. yinf de kurrulamadık. Elbette herkes öğrendi, Istiklal Mahalle- si'nin eski Hacıhüsre» olduğunu." Tayfun Yaylı "Devletin polisi Hacıhüsrev'de kimin ne olduğunu biliyor. Hırsızı, hapçısı vüzde iki)i geçmez. Diğerleri dürust irtsandır. Bu mahallede on dört bin insan \aşı>or. Bir külrür mozaiğidir Hacıhüsre\. Kürtler, Çingeneler, Tatarlar. Arnavutlar yetmiş beş \ıldır burada kardeşçe yaşarlar" diyor. Sabriye Tonga. Hacıhüsrev'le ılgıli başka kanıtlar öne sürüyor: "Benim kocam emekli pofis, Dört emniyet müdürii çıktı Ha- cıhûsrev'den. En az eili polis var emniyet kadrosunda. Kamu ku- ruluşİannda işçiler, memurlar var. Ama o kadar kötü bir ün yayümış ki neredeyse Hacıhüsrevli diye kızlanmız koca bulamıyor. Kara- kola düşünce, nüfus kağıdında Hacıhüsrev yazan daha çok sürü- nü>or." Başından geçen bir olayı an- latıyor Sabriye Tonga: "Bir akşam taksiye bindim. Şo- för "Nereye" diye sordu. Ben •Hacıhüsrev'e deyince adam 'Git- mem' diye tutturdu. Adamı ikna edip e>e gelinceye kadar göbeğim çatladı." Kahvede oturan kızını çağın- yor yanına Tonga; "Git" diyor "evden annemin fotoğraflannı ge- rir." Bırazdan gcliyor fotoğraflar. Tonga'nm annesi 1950*li yıllarda İsmet fnönü, Kasun Gülek ile yan yana. Başı acık. saçlan dalgalı genç ve şık bir kadın fotoğraflar- da. fnönü de, Gülek degenç o yıllarda. CHP balo- sunda çekilmiş poz poz fotoğraflar. Hacıhüsrev genelde sol partilere oy veren bir mahalle. Kahvedekiler soldaki bölünmüşlükten yakınıyorlar: "Sol bölümince neredeyse kardeşler birbirine düştü, onlar da bölündü..." Aşağıda Cinderesı var. Çocuklar yer yer çöp bi- nkıntılerinin olduğu arsada futbol ovnuyorlar. Dığcr Beyoğiu mahallelen gibi. Hacıhüsrevİilerde İstanbul'un göbeğindc yaşamaktan nasiplerinı alamamışlar. On dört bin kişınin yaşadığı mahal- lede bır park yok. Sağlık ocağı yok. Yollar bakımsız. Lisc bınası Hacıhüsrev'e vetmiyor. Ama cnindesonundaHacıhüsre\lılerde Beyoğ- lu cumhuriyetinin yurttaşı... SÜRECEK ÇALIŞAJNLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL İşyerim taşındı SorU!Öi£\ bir kuruluşa ait bir fabrikada çalışmakta iken, çalış tığun fabrikanuı uzağında aym işverenin bir başka işyeri- ne naklim yapıldı. Yeni çalışacağun işyerine ulaşmam için, yol parası ile yapacağım diğer masraflar maaşunm hemen hemen dört- tebiri. Bu durumda işyerinden ayrılmayı düşünûyorum. An- cak, aynlırsam istifa mı etmis olurum. yoksa haklı neden- le ayrıüntş olup kıdem tazminatımı alır mıyım? (O.S.) YANIT: Hakiı bir nedene dayalı olarak iş sözleşmesi işçi yö- nünden İş Yasası'nın 16. rnaddesine göre bozulursa, işçi ihbar önelini beklemekle yükümlü değildir. Ancak, işveren kıdem taz- minatı ödemekle yükümlüdür. îşyerinin taşınması ya da işçinin yerleşik olduğu yerden bir başka yere atanması kıdem tazminatı odenmesıni gerektiren durumlara gırer mı? Bu sorunun yanıtı iki yargı karannda verilmiştır (1) "(...) Davacı davalı bankanm Ankara'daki işyerinde çalış- makta iken bu işyerinin İstanbul'a nakli dolayısıvla kendisinin de Istanbul"a naklinin \apılması üzerine İş Kanunu'nun 16. maddesi uyannca iş aktini iş şartlarının başkalaşmasını sebep göstererek feshettiği anlaşılmaktadır. Gerçekten Yargıtaj uygulamalarında işçinin yerleşik bulunduğu verden başka >ere nakli Iş Kanunu'nun 16/1-a maddesinde iş şartlarında esaslı değjşiklik ve başkalaşma olarak kabul edilmekte ise de bunun haklı feshe yol açıp açmayaca- ğı konusu değerlendirirken sözleşmelerde aksine hüküm olupolma- dığı da araştırılmaktadır. Yasada da sozleşmelere başka türlü kayıt konmamak şartıyla haklı fesih kabul edilmiştir. Davacının bağlı olduğu Toplu İş Sö/leşmesi'nin 12. maddesinde ise işverenin seodika üyelerini aynı şehirdeki ünitelere ve görevlere serbestçe nakledeceği kabul edilmiş ve davacının bu maddenin devamındaki, gözönünde bulunduruunası gereken şartlan da haiz ounadığı anla- şılmaktadır. Bövle olunca davacının İş Kanunu'nun (61-a madde- sinden yararlanması olanak dtşıdır (...)" (2)"(...) Davacı, işverenin bir fabrika işyerinden diğer bir fabri- kadaki işyerine verilmiştir. Fakat davacı, iş şartlarmın esaslı bir tarzda değiştirilmiş olması nedeniyle işyerine gitmemiş, eski işyeri- ne gelerek beklemiştir. İşveren ise disiplin kurulu kararı uyarınca davacının iş aktini devamsızlıktan feshetmiştir: Davacı feshin hak- sızlığını ileri sürerek kıdem tazminatı ve diğer işçilik hakları ya- nında ihbar taminatı da Lstemiştir. Mahkemece fesih haklı görül- meyerek ihbar tazminatı da istemiştir. Ancak, cerevan şekline ve belirtilen duruma göre olayda davacının feshi söz konusudur. Zira davacı yeni işine devam etmemek suretiyle iş aktini zımmen feshet- miş olmaktadır. Bu dunım karşısında ayrıca işverenin feshi hukuki bir sonuç doğurmaz. İş şartlarını esaslı bir şekilde değişikliği de bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Buna göre davacı fesihte haklı- dır. İşçinin haklı nedenle feshinde de İş Kanunu'nun 16/11. bendin ilgili fıkrasına göre bildirimsiz fesih söz konusu olacağından ihbar tazminatı isteyemez (...)" Kaynak: (I) Yasa Hukuk Dergisi Haziran 1988,sayfa915 (2) Lebib Yalkın Yayımları Cilt AA, sıra no: 353 POIİTİKA VE ÖTESİ MEHMEDKEMAl Gurbet Resmriepi.. izgân Baz'ı tanıdığım zaman gizli bir şair, BBC'de Türkçe spikeriydi. Londra'ya yolu düşmüş ne kadar işsiz arkadaşım varsa BBC'de spiker olmuştu. Her işi olan, bir işsizi kayırmıştı. Feyyaz Kayacan, Can Yûcel, Tektaş Ağaoğlu, Hilmi Yavuz, İzgân Baz... içlerindeçolukçocu- ğa karışanlar vardı. Bunlann her biri bohem görünmele- rine karşın becerikli kişilerdi. Her biri gene güzel sanat- ların bir dalında "mesken tutmuş"tu. Yakında yitirdiği- miz Feyyaz Kayacan'ın roman ve öykülerındeki tada geç vardım. Feyyaz da ben de çeneden sakallı olduğu- muz için bizi birbirimize benzetenler vardı. Londra'dan dönüp Bostancı'daki Hatay Restoran'da soluğu aldığı zaman onu, benim adımla çağıranlar çok oluyormuş. "Bıktımsenin admla çağnlmaktan"diyeta- kılırdı. Ben de aynı yakınmada bulunurdum. Kaç yılındaydı, bilmiyorum, Izgân'ı Can'ın selamıyla tanıdım. Sanatsevenlerin Kızılay'daki lokalindeçok içki- ler içtik. O yıllarda kendini şiire vurmuştu. Lokalin nemli loşluğunda kulağıma yazdığı şiirleri fisıldardı. Bazen de şiir yerine "Söyleyin anama damda yatmasın" diye tür- küler söylerdi. Şiiri de türküsü de Antep kokardı. Antep ağzının kokusunda soğan, sarmısak, kırmızı pul biber vardır. Şımdı Nevzat Metin'in "Yurt ve Dünya Galerisi"- nde açtığı resim sergısınde, bu kokunun yanında bu renkler var gibıme geliyor. Gizli şairlikten kurtulduktan sonra gizlı ressam olmuş. Şairliği geride kalmış, ressamlığı açığa çıkmış. Birkaç sergi düzenlemesi, bu açıklığı gösterir. Ne söyleyeyim bilmiyorum, sergiler onu legale çıkarıyor izgân Baz kimdir? Yıllardır Londra'da yaşıyor, ama bir Ingiliz lordu değildir. Antep'ten Londra'ya gitmiş bir göçmendir, bel- ki. Yıllar göçmenlikten kurtarmıştır onu belki de... Bir dilekçeye yazılan bilgiler gibi kimliğini kendinden öğrenelim: 12 Şubat 1919'da Gaziantep'te doğdu. Robert Koleji bitirdikten sonra Ankara Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü'nde iki yıl okudu. Aktör olarak geleceğini parlak görmediği için oradan ayrıldı. ingiliz edebiyatı okumaya karar verdi. 1945 yrlında dtploma aldı, aynı bölümde bir yıl onursal asistanlık yaptı. 1947'de Avrupa'ya gittı. Paris'te iki yıl kaldı. Bir yan- dan Fransız yazar ve şairlerini okudu, bir yandan da resim sanatına ilgisi ve sevgisi arttı 1949'da Paris'te Fransız edebiyatı üzerine dipfoma çalışması yapmakta olan Helen Elizabeth'le tanıştı ve o yılın sonunda onunla evlendı Bır kız çocukları var: Yesmin Londra'da Ingiliz radyosuna Türkçe spikerlik için baş- vurdu ve o tarihten 1967 yılına kadar spikerlik yaptı. Bu arada resim çalışmalarını geliştirdi, sergiler açtı. BBC- den ayrıldıktan sonra tüm ilgi ve uğraşını resme adadı. Londra'da oturuyor. özlem acılarını gidermek için de arada bir Türkiye'ye geliyor. Nevzat Metin'in "Yurt ve Dünya Galerisi" yerli olmak- tan çok, yabaneı resimlere yönelik. Bu galeride yabaneı ressamlann resimleri sergilendi. Mete Caddesi'nde Ge- zi Oteli yanında. Izgân'a yurtdışında yaşayan Türk ressamı diyebiliriz. Böyle birçok ressam var, ama aklıma birden bire geleni Rkret Mualla oluyor Abidin Dino uzun yıllar yurtdışında kaldı. Gene yurtdışında oturmak zorunda kalan bir yaza- rımız Demir örlü, Izgân'ın resimleri için "Türkiye'de pek alışık olmadığımız ölçüde derin, öznele bağlı, biçim- sel olmayan bir soyut, hareketfi yaşayan ve biçimin öz- nelliğini içindeki anlama yerleştiren, giderek figürün kolay anlam verilemez bir simge gibi ortaya çıktığı, so- yuttan figüre doğru kayan bir resim'' diyor. Izgân'ın sergisi 17 mayısa kadar sürecek, gidin, bir de siz görün bu gurbet resimlerinı!.. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Yatınmcının gereksı- nım duyduğu makıne ve ekipmanın. bir kuruluş tarafından piyasadan alı- narak yatınmcıya kira- lanmasına verilen ad 2/ Öğle sıcağında sürünün dinlendığı gölgelik... Ata- sözü. 3/ Osmanlı toprak sisteminde sipahilenn al- dığı en büyük tımar... Rusçada "evet". 4/ Hay- 8 laz. serseri. 5/ Kalın bü- _ külmüş sicim... Fazladan kılınan namaz \a da tutulan oruç. 6/ Taraf... Büyüme. gelişme. 7/ Vücuttaki A1DS vırüsünü sapta- makta kullanılan test.. "O yer" anlamında kullanılan sözcük. 8/ Türk müziğinde bir makam... Hayvanlara vurulan damga. 9/ "Top yuvarlaktır" örneğinde ol- duğu gibi. aynı düşünceyi değişik terimlerle yinelemeye daşanan üs- lup kusuru ya da ovunu. YLKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Eşcinsel kadın. 2/ Madenleri yontmak ıçın kullanılan çelik araç... Ressamlann boyaları üzerine dizdiklen levha. 3/ Mey- dan... Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. 4/ Dış köklerini kaplayan sert madde... Kımse. kışi. 5/Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatı. 6/ Dokuma tezgahında tarağı tu- tan ağaçya da metal parça... Bir organımız. 7/ Bir spor kulübü- müzün kısa yazılışı... Geniş kollu sabahlık. 8/ "- - -"dan yaza ettik de \eda Sızlıyor bağnmız üstündeki dağ Seni hatırlıyoruz Viranbağ" (Yahya Kemal). 9/ İşsız.aylak... Hatay ilindebirır- mak. BAIJKESİRIİSESÎNİN MEVIJLDİ 7 Mayıs 1994 Cumartesi günü bizleri yetiştiren Kültür ocağımız BALIKESİR LİSESİ'nin 109'uncu kuruluş yıldönümüdür. (1885 -1994) Bu mırrfu günü okulumuzun bahçesinde gelenek- sel KAYMAKLI ile kutlarken ,lisemize işçi, memur, ögretmen.yönetici ve öğrenci olarak hizmeti geçen ve bugün hayatta olmayan büyük ve küçüklerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Onların ve başta büyük Atatürk ile ülkemize hiz- met verenlerin Aziz ruhlan için geleneksel Mevlid'i- miz (7 Mayıs 1994 Cumartesi günü) Balıkesir Yeşilli Camii'nde öğle namazından önce okunacaktır. Tüm Balıkesirliler davetlidir. BALIKESİR USELİLER ADINA 1074 Erdoğan ARIP1NAR LİSAN ÇÖZÜM Bizimle İngilizce sorununuzu çok kısa zamanda çözebilirsiniz. Lütfen bizi arayın. Tel:3495938 Bahariye Cad. 62/3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle