Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MAYIS1994 PAZARTESİ CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
'BuoyundaumutAntigone'dir'Robert Strua, bunca kötülük, bunca zulüm arasmda umudu yitirmemek gerektiğini savunuyor
SEVGİSANLI
Antigone, yüreğinde fırtınalar esen kız! Her-
kes kendine karşı çıksa da kaybedeceğini bilse
de boyun eğmeyen kız! Oedipus'un kendisi ka-
dar inatçı, kendisi kadar gururlu kızı. Ölümü
güzel, kaçınılmaz ve kutsal bulmaya başlayan,
kendini dertop edip kocaman bir "olmaz" biçi-
mine sokan;
bir "yok"la noktalayan Antigone! •
Sofokles IÖ 442'de bir heykel yontmuş adına.
Anouilh 1942'de alafranga bir fistan giydirmiş
üstüne. Bredıt'in Antigone Model 1948'i"Valky-
ries" ülkesinden esintiler taşıyor.
İstanbul'da. Bakırköy Yunus Emre Tiyatro-
su'nda 2 Mayıs 1994"ten başlayarak izleyeceği-
miz Bertold Brecht'in Antigone'si. Bu gösterimi
bu derece çarpıcı kılan sadece ülkemizde ilk kez
sahnelenmesi değil. Aynı zamanda dünyaca
tanınan yönetmen Robert Strua'nın imzasını
taşıması. Bir sabah erkenden bir telefon sesiyle
uyandım. Yazar dostum Barrie Stavies, New
York'tan anyor-
Kendi türünün
canayan kesilenler
türedi. Halklannı
umutsuzluğun ta
dibine kadar itenler.
Ama her şeyi
elınden aünanlar.
yenıbır güç bulur.
Yenidendoğrulur.
Yeterki bir umut
belırsın önlerınde.
Bu oyunda umut
Antigone"
du. "Sevgi, bili-
yor musun, Ro-
bert Strua Istan-
bul'daymış" diye
sordu. "Oraday-
sa lütfen selam-
lanmı ilet." Bil-
mivordum. Öğ-
rendim. En kısa
zamanda yalnız
ortak dostumu-
zun selamlannı
iletmek için de-
ğil. Antigone üs-
tüne bir söyleşi
yapmak için Yu-
nus Emre Tiyat-
rosu'nun yolunu
tuttum.
Gürcistan'da, Rustavelli Tiyatrosu'nun başı-
nda olan Robert Strua 1991'de Brecht'in "Kaf-
kas Tebeşir DairesT, 1992de Shakespeare'in
"Kral Lear"ı ile kendi topluluğunu Istanbul
Festivali'ne getirmişti. Her iki yılda da beni en
çok etkileyen Rustaveli Tiyatrosu olmuştu.
Türkiye'de bizden bir toplulukla neler yapa-
cağını çok merak ediyordum. Acaba bir prova
sırasında başımı içeri uzatabilir miydim? Zelitaa
Berksoy böyle bir şeyi sormamızın bile doğru ol-
mayacağjnı. provalara görevlilerden başka kim-
seyi almadığını söyledi.
Sabretmekten başka çare yoktu. Elbette sab-
retmeye değerdi. Sayın Strua. söyleşi gününü ve
saatini unuttuğu için buluşmamız pek kolay ol-
madı. Ama sabretmeye değdi:
- Sayın Robert Strua, Brecht oyununun adına
"Sofokles'in Antigonesi" demiş. Antigone mito-
suna ktsmcn sadık kalsa da kardeşleri Eteoklcs
ile PoKneikes arasındaki savaşı anlatırken de
dayısı Kreon'u tanımlarken de Sofokles'ten çok
ayn bir çizgiye diiştüğîinü yadsıyabilir miyiz?
Farklı. ama ayn değıl. Brecht. Antigone'yi
mitoslann kaderciliğinden. lanetlenmış Atreus
evi ve Oedıpus"tan kaynaklanan kışisel kader
anlayışından sıyınp daha genel bir biçimde işli-
yor. Kreon'un da bir üyesi olduğu aile çökmü-
yor sadece. bütün Thebai kökünden sarsılı>or.
- Brecht'in Kreon'u çok daha acunasız değil mi
sizce? Anouilh"unki ağzı kalabalık bir "bourgeois
gentilhomme"dur. Antigone ile sonu gelmeyen
entelektüel tartışmalara girişir. Daha çok...
Daha çok varoluşçuluk üstüne..
- Evet, FraiKa'da günün modası oydu... Sofok-
les'inkindcn daha kof, daha bencil bir tiran... Ama
yirmi yaşında olsaydım senin gibi dikbaşlıiık eder-
dim, der Antigone've. Brecht'in Kreon'u büsbütün
insafsız, zalim mi zalim!
Kreon'u benim yorumumla gördüğünüz za-
man daha da acımasız bulacaksınız?
- Ama niçin?
Çünkü çağımızda, bizim oralardan çok daha
acımasız diktatörler çıktı.
- Bütün dünya için de geçerli galiba...
Kendi türünün canavan kesilenler türedi.
Halklannı umutsuzluğun ta dibine kadar iten-
ler. Ama her şeyi elinden alınanlar, yeni bir güç
bulur. Yeniden doğrulur. Yeter ki bir umut be-
lirsin önlerinde. Bu oyunda umut Antigone. Bu
oyunda iyilik, ışık. Antigone'dir.
- Güneş gibi, hem iyinin hem körünün üstünde
parlar. Öien kardeşini gömmek için gösterdiği öz-
\eriyi herhangi bir Thebaili için de gösterebilece-
ğini söy ler.. köleler dışında. Bir prenses ne de olsa.
Ama şımartılmış birprenses değil. Kızkardeşi
İsmene'yle birlikte kör babalannın peşindediyar
diyar gezip nice zorluğa, nice acıya göğüs ger-
mişlerdi.
- İsmene küçük bir mutluluk dilimine razı olabi-
lirdi.
Ama Antigone değil. Kreon'a başkaldınrken
korkuyor. ölümden korkuyor. Ama bütün bu
korkular bildiğini okumaktan alıkoyamıyor
onu. Bir ara Kreon pişman olduğunu gösteren
bir belge imzalarsa affedilebileceğini söyleyince
bir an duraksıyor. Silahlan teslim eder gibi olu-
yor. Ama yine savaşı sürdürmeye karar veriyor.
-Jeanne d'Arc gibi.
Evet Jeanne d'Arc gibi... Bunca kötülük bun-
ca zulüm arasında umudumuzu yitirmiyorsak
bir Antigone. bir Jeanne d'Arc yıkılarak ya da
yakılarak önümüzü aydınlattıklan içindir.
- Dünyanın dört bir bucağında oyunlar koymak
için davet ediliy orsunuz. Geçen sezon Londra'da
Çehov'un "Üç Kızkardeş"ini yönetmiştiniz,
sanınm.
Vanessa Redgrave'in kız kardeşlerden birini
oynadığı bu oyunu yönetmek benim için ilginç
oldu. Vanessa gerçekten iyi bir oyuncu. Önü-
müzdeki sezon da Riverside Studios Tiyatrosu'-
nda "Martı"yı yönetmemi istiyorlar. Ama pro-
va süresi konusunda bir anlaşmaya varamadık.
Onlar altı haftalık bir süre öngörüyorlar. Ben
sekiz haftadan daha kısa bir sürede çıkmaz böy-
le biroyundıyorum.
- Burada çalışmaktan hoşnut musunuz?
Burası yurduma da yüreğime de daha yakın.
Biz Gürcüler de sizin gibi sevinçten hüzne. hü-
zünden coşkuya kolaylıkla geçebiliyoruz. Bir
sıcaklık var birbirimize geçen... Gerek Zeliha
Berksoy'dan gerek bütün topluluktan büyük
yakınlıİc gördüm.
- Sizi tekrar tekrar aramızda görmekten onur
duyarız. Gerek Rustaveli Tiyatrosu ile birlikte
gerek yönetmen olarak.
Şizofrenik
metropol
Kültür Servisi - Bugün festival kap-
sarmnda. Istanbul Sanat Merkezi'nde
saat 18.30'da Kumpanya, "Canlanan Me-
kan" adlı doğaclama çalışmasını sunuv or.
Naz Erayda ve Kerem Kurdoğlu'nun ta-
sarlayarak sahneye koyduğu oyunun ışık
tasanmını Feyyaz Yalçın gerçekleştirmış.
•'Canlanan Mekan" ya da "Uzun Süredir
Ölmekte Olan Bir Kentin tzdûşümü",
Kumpanya'nın son ürünü. Kumpanya.
Batı ile Doğu arasında kalmış. ikisine de
ait olmayan bir kültürün çocuklan olarak
gerçekten bize ait bir tiyatro dili geliştir-
meyi amaçlı>or. "Canlanan Mekan", bu
yönde atılmış adımlanndan biri. Me-
karun fiziksel gerçeğini metnin yerine ko-
yan bu çalışmada ele alınan tema da bir
büyük mekan . Sanatçılar bu mekanı.
içinde yaşadıklan şizofrenik metropol,
yani Istanbul olarak tanımlıyorlar.
Kırkambar
saat24.00'teKültür Servisi - İçinden Dalga Geçen
Tiyatro. Tiyatro Festivali'ne "Kırkam-
bar" adb oyunlanyla katılıyor. Oyun.
Kuruçeşme'de demırlı olan vapurda saat
24.00'te sahneleniyor. Ti>atroyu. "Deniz
taşımacılığında çok çeşitli yük taşryor-
sanız buna kırkambar mal diyoriar. Böyle-
sine çeşitiilik gösteren müzikli, içkili,
danssız bir gece tiyatrosu Kırkambar. I i-
mandan limana dolaşan şakacı bir gemici
ban. Orada sizi, tiyatro şakalan bekliyor"
diye tarumlıyor sanatçılar.
Oyunu Ferhan Şensoy yazmış. yönet-
miş ve müziklerini gercekleştirmiş. Dekor
ve giysi tasanmmı Derya Baykal Şensoy
gercekleştirmiş. Orkestra: Alper Maral,
Selim Sesler ve Hasan Köseoğlu'ndan
oluşuyor. Kırkambar'da "gibi yapanlar"
ise: Ferhan Şensoy, Derya Baykal Şensoy,
Levent Ünsal, Bican Günalan, Caner Al-
kaya, Ya>r
uz Pekman, Serap Günaydm,
Şükran Ebnalıoğlu. Ali Çatalbaş. Şükran
Dedeman, Faruk Güncan. İskender
Hancı. Hüseyin Altuntaş, Orhan Ertürk,
Zafer Erbav ve Murat Dumanlı.
6. ULUSLARARASI ISTANBUL TİYATRO FESTİVALİ
Antigone'ninküçüktestisi.;;Kültür Servisi- 6. Uluslararası İstan-
bul Tiyatro Fcstivali kapsamında bu-
gün Bakırkö) Belediye Tiyatrosu. Ber-
tolt Brecht'ın "Antigone" adlı oyunu
sahneliyor. Oyun. saat 21.15'te Yunus
Emre Kültür Merkezi'nde izlenebilir.
Ahmet Cemal'in Türkçeye çevirdiği
oyunu Gürcü yönetmen Robert Strua
yönetmiş. Turgay Kantürk'ün yönet-
men yardımcılığı yaptığı oyunun dra-
maturjisini Huraman Nevruzova ve Ley-
la Serdaroğlu üstlenmış. Oyunda; Zeli-
ha Berksoy, Fidan Karlıova Tek, Ragıp
Savaş, Edip Saner, Tuncay Aynur, Emre
Kınay, Orhan K. Aydın, Aytekin Özen,
Şefik Kıran, Erkan Can, Gürdal Tosun,
Timuçin Caymaz, Münir Akça ve Sema
Keçik rol alıyor.
Yüce adaletin yargılanması
Brechtin. Sofokles'in "Antigone"sini
Hölderlin'in çevirisine davanarak uyar-
ladığı oyunun amacının bir ahlak dersi
vermek olmadığını belirtiyor. Brecht bu
oyunu yazarken amacının 2500 yıl ön-
celerden günümüze gelen bir halk efsa-
nesini gözler önüne sermek olduğunu
söylüyor. Sadece Gürcistan Rustaveli
Tiyatrosu'nun değil dünyanın sayılı yö-
netmenlerinden biri olarak Robert St-
rua. antik trajedi unsurlannı ve yer yer
Brecht'in yabancılaştırma tckniğini kul-
lanarak bu oyunu çağdaş bir yorumla
sahnelemiş. Oyunda. Antigone'yi Bakı-
rköy Belediye Tiyatrolan Genel Sanat
Yönetmeni Zeliha Berksoy yorumlu-
yor.
Yönetmen Robert Strua. oyun ba-
şanh olursa, yaptıklannın daha çok So-
foklcs'in değil. Brecht'in poetikasına
yakın olacağını vurguluyor. Strua, not-
larında oyun üzcrine şunlan yazmış:
"Brecht, Sofokles üzerine yazmış olduğu
kendi piyesinde küçük, fakat bana göre
dahice bir açıklama yapmıştır. O sadece
birçoğunun düşündüğü gibi kader te-
masını ortadan kaldırmamış, o kaderin
somut bir kişinin \ardımıyla kendi işini
nasıl y apabileceğini göstermiştir. En
önemlLsi ise Brecht kaderi kötü kuvtet
gibi değil, yüce adaletin yargılanması
gibi gösteriyor.
Bu yüce adalet çoğu zaman geç kal-
mayı sever. Onu zamanında gelmeye
mecbur etmek gereklidir. Bir zayıf ya-
ratık var karşımızda: Antigone. O ne
devrimci ne de savaşçıdır. O sadece kendi
kardeşini gömmek, doğa törenini gerçek-
leştirmek istemektedir. Bundan bin yıl
önce de bu töreni "homosapiens" aynı bi-
çimde yapı> ordu. \ e sanıy orum böyle sü-
rüp gidecek! Fakat Antigone doğanın ka-
nunlanna ihanet etmiyor. ölen kardeşi
karşısında kendi borcunu yerine geti-
riyor... Kreon'un imparatorluğu da
dağılıvor! Antigone'nin testisi >e bir a\ııç
toprağı kaderin uyuyan ku»etini
uyandırıyor. Adalet ve iyilik gücünü..."
Sturua. Antigone'nin küçük tesüsini
unutmazsak belki önümüzdeki bin yılın
insanlar için birazcık daha iyi olacağını
düşünüyor.
16. yüzyıldan başlayarak pek çok ya-
zara esin kaynağı olan bu eserin çeşitli
uyarlamalarda işlendiğini belirtiyor Ah-
met Cemal çevirisinin önsözünde.
Brecht 1947 yılında kendi Antigone
uyarlamasını kaleme alırken kendi de-
yişiyle "2500 yıllık bu şiirin" Alman şair
Friedrich Hölderlin tarafından 1803
yılında yapılan Almanca çevirisinden
yararlanmış.
Brecht. tragedyayı kaleme alırken şii-
rsel yapıyı geniş ölçüde korumuş. başı-
na 1945 Almanyası'nda geçen ve tra-
gedyanm içinde yaşanılan dönemle ili-
ntisini sağlayan İcısa bir ön oyun ekle-
miş. Yeniden kaleme aldığı bölümlerle
ise antik çağın insanoğlunun kaderin
karşısında bütünüyle güçsüz olduğu gö-
rüşünün yerine. "İnsanoğlunun kaderi
yine doğrudan insanoğludur" görüşünü
savunmayı öngörmüş. Oyun. 10 mayıs
salı günü saal 21.15'te Taksim Sahnesi-
nde yeniden sahnelenecek.
'Hayaletlerinüz hep arkannzdadır'AYŞİN CANDAN
Yaroslav Haşek'in "Aşlan Asker
Şvayk" romanı, Birinci Dünya Savaşı
cepheleri arasında sürüklenen Çek asıllı
Avusturya- Macaristan vatandaşı sıra-
dan asker Şvayk'ın başına gelenleri an-
latır.
İnsanca saf yürekliliği ile Şvayk, sa-
vaşın acımasızhğnu, insanbk dışı hesap-
lannı bir türlü kavrayamaz. Kahra-
marun bu çaresizlik ve sıradanhğı, olay-
lann izleyicinin yüreğine kestirmeden iş-
lemesine yardım eder. Savaşın akıl al-
maz çelişküerini daha da belirginleştirir.
Bu yüzden Aslan Asker Şvayk, Avrupa'-
nın Birinci Dünya Savaşı yaşantısından
bu yana "halk tiyatrosu" düşüncesinde
bir çok tarunmış tiyatro topluluğuna uy-
eun malzeme oldu.
Berlin'de 1928'de Piscator Sahnesi-
nde politik revü biçemine uyarlandığı-
nda yazı kurulunda Brecht de vardı. O
sırada büyük coşkuyla izlenen Aslan As-
ker Şvayk, popülerliğini uzun yıllar ko-
rudu. Ingiltere'de Joan Littlewood,
Fransa'da Roger Planchon. Türkiye'de
Genco Erkal tarafından sahnelendı.
Genco Erkal'ın Şvayk yorumu. unutul-
maz anılar bıraktı. Brecht'in olaylan
tkinci Dünya Savaşı'na yerleştiren 1943
tarihli uyarlaması da Can Yücel"in çe\i-
risiyle 1977"de Şehir Tiyatrosu'nda oy-
nandı.
1994 fstanbul Tiyatro Festivali'nin
açılış oyunu" Şvayk Dünyanın Son Du-
rağındar>
ya gelince bu. geçen yılın Avig-
non Festivali'ndeki başansıyla kendin-
den söz ettirmiş bir yapım. Burada
Şvayk sözsüz bir oyun olarak karşımıza
çıkıyor. Oyunun Polonya asıllı Fransız
yönetmeni Vladislav Znorkoya. gösteri-
mi nasıl tasarladığını soruyoruz. Müzik
\e duygulu bir tiyatrodan söz ederek
başlıyor ve yaptığı tiyatroyu "anılann ti-
yatrosu" olarak nitelendiriyor. Yapıtını.
yağmurlu bir tatil günü evde sıkılan ço-
cuklann tavan arasında sandık sepet
deşerek ortaya çıkarttıklan asker giysisi.
gelinlık ve nesnelerle oyun oynamalan-
na benzetivor. Oyununu yönlendiren
"hayaletleri" şöyle anlatıyor:"Hayalet-
lerimiz hep arkamızdadır, bizi iteler du-
rurlar, sen bizi anlatmazsan kim anlata-
cak, diye."
Znorko, sonuçta hep a> nı o> unu yeni-
den yaratıyor. "Değişen sadece oyunun
başlığı"diye belirtmiş pek de iyi nıyetli
olma>an bireleştırmen. Oysa yönetmen,
bu sözün arkasında büyük bir gerçek
yattığını düşünüyor. "İnsan yaşamda bin
türlü şe> söjlemez, tek bir şe\ söyler"-
diyor.
Anılara dönecek olursak. Şvayk'ın
yönetmeni, Polonya'dan İngiltere üze-
rinden I947'de Fransa'ya göç etmiş bır
ailenin oğlu. Kuzey Fransa'da doğup
büyüdüğü Roubaix kenti, bir göçmen
Polonyalılar kolonisi banndırdığından,
okul çağına dek tek kelime Fransızca
konuşmadan büyümüş.
Çocukluk anıfannda, babasının savaş
öyküleri yoğun yer tutuyor. Kendisi bir
köşede oynarkea anlatılan bu öyküler.
>an gerçek, yan çocuk imgeleminin
uzantısı olarak Şvayk yaratısının teme-
linde yatıyor.
Çocukluk yıllannın dil güçlüğü ile
uyumsuzluk sorunlanntn üstesinden gel-
mesi için öğretmeninın dramatık anlatı-
ma yönlendirdiği genç sanatçı, o gün-
den. yani altı yaşından bu yana tiyatroyu
sevmiş. İçinde yaşadığı ruhsal karmaşa
ve umutsuzluktan, dünyanın bugünkü
dönüşümünü, çağdaşlannı anlamakta
güçlük çektiğinden söz ederken, Şvayk'-
ta kendine yakınlık bulduğunu dile geti-
riyor. A>nca roman içeriğinın, kendisi-
nin de sonradan farkına vardığı, günü-
müze olan koşutluğundan. her şeyin. so-
nun başlangıanın Saraybosna'dan kay-
naklanışına dikkati çekiyor.
Znorko. on beş yıldır tiyatro yapıyor.
Topiuluğu "Cosmos Kolej". Birçekırdek
kadrodan ve her yapım için yetenekten
önce insanca değerleri adına seçilerek
çağnlan oyuncu ve teknisyenlerden olu-
şuyor. Znorko'ya Türk izleyici için son
bir duyuru ya da önerisi olup olmadığını
sorduğumda şöyle yanıt alıyorum:
"Bu oyuna eller cepte, eski bir şarkıyı
ıslık çalarak ve kendini özgürce çocukluk
imgelemine teslim ederek gelmeli seyirci.
t stelik bu bir öneri değil, bir emirdirT
BUASAMADA
SÜKRAN KURDAKUL
Kültür Emperyalizmi Karşısında
"Kültür emperyalizmi, toplumların birliğini kırmak
için dışsal simgelere uyarak 'modernlik' inancmı öne
sürer. Bireysellik adına sosyal sınırlara saldınr; kişilik-
ler, medya mesajlannın dayatmasına göre yeniden şe-
killendirilir. Emperyal güçler sivil toplumu parçalar..."
James Petras'ın yazısından (1) aldığım bu tümceler
özellikle 1980'den sonra içine itildiğimiz çerçeveyi an-
latmıyor mu?
II. MeşrutiyetDönemi "m////"cileri,sömürgeekonomi-
sinin yarattığı 'a/-saf'çılara bakıp "kozmopolit" sözcü-
ğünüküfürgibikullanarakacılarınıbelirtmeyeçalıştılar.
Oysa, imparatorluk döneminde ulusal kimlik kazanıl-
mamıştı ki yitirilsin.
Halkın dil bilinci oluşamamış bir ülkede ulusal kültür-
den söz edilebilir miydi? O dönemin aklı başında oku-
muşfarı arasında "kozmopolit"\en nefret edenler az
değildi belki, ama devleti dümen suyuna alan emperya-
lizmi ve işbirlikçilerini gören yok gibiydi.
Günümüzde durum başka.
Ulusal kimliğini savaşa savaşa kazanmış bir halk, kül-
tür emperyalizminin etki alanına sokulmak isteniyor
günümüzde.
1920'lerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni örgütleyen-
ler "emperyalizme karşı savaşmayı gerekli" görüyor-
lardı.
1990'larda, "anti-emperyalist savaşımı" ellerinden
gelse anayasaya aykırı görecek siyaset adamlarımız
çoğunlukta.
1930'ların yurt yöneticileri, ulusal ekonomi ve eğitimi
bağımsızlığın temel koşulu saydıkları için Osmanlıların
borçlarını sıfıra indirdiler.
Bugünküler, ekmeğimizle oynama pahasma, IMF ka-
pılarını aşındırıyor.
194O'lı yıllarda Köy Enstitüleri'yle, sanat okullarıyla
çağdaş eğitim kapılarmı aralamaya başlamıştık.
Bugün Imam Hatip okullarıyla şeriat düzenine geçme
hesapları yapılıyor.
Ulusal olma niteliğini çoktan yitiren burjuvazinin, ülke-
yi getirdiği noktanın gizlerini çözeceğini düşünerek
James Petras'ın yazısından bir bölümü daha aktarmak
istiyorum.
Diyor ki Petras:
"Kültür emperyalizmi ve onun yükselen değerleri, is-
tismar edilen insanlann, kötü koşullanna kolektif bir
tepki göstermesinin engellenmesinde önemli bir rol oy-
nar. Üçüncü dünyaya yayılan semboller, imajlar, ideolo-
jiler; sınıf istismarının toplumsal hareket için temel olan
sınıf bilincine dönüşmesine engel olurlar. Emperyaliz-
min büyük zaferi yalnızca muutlak kârlar değildir, fakat
aynı zamanda kitle iletişimi ve onun entelektüel, politik
sınıf yoluyla baskı altında tutulan insanlann bilinçliliği
üzerinde kazanılan hâkimiyettir.''
Boyun mu eğeceğiz bu egemenliğe. Ulusal kültürü-
müzle birlikte elde ettiğimiz kazanımların satılığa çıka-
rılmasına seyirci mi kalacağız..
Ziya Gökalp, "emperyalizm" kavramını Malta sür-
günlüğünden sonra öğrenmişti. Yahya Kemal, yaşamı-
nın sonuna kadar bilmezlikten geldi. 1950'den sonra
tarih kitaplarımızdan söküp attılar bu sözcüğü.
Yazısınınbiryerinde "Bireysel hareket, kendi kendine
yeten kişi imajları ve benmerkezci varlık" (en çok ABD
kitle iletişim sektörü tarafından üretilen ve dağıtılan)
vurgulamaları şimdilerde Üçüncü Dünya'ya hükmetme-'
nin temel araçları haline gelmiptir" diyor James Petras. ^
Kültür emperyalizmi karşısında ne yapacağımızı be-
lirleyebilmek için işe kendimizden başlamak gerekiyor,
kendimizden...
(1) James Petras (Binghamton, New York Devlet Üni-
versitesi - Sosyoloji Bölümü) XX. Yüzyılın Sonlarında
Kültür Emperyalizmi, Çev. Naile Üreten (Mülkiyeliler
Birliği Dergisi, Nisan 1994).
BILAR'dabuhafta
Kültür Servisi- Bilar İstanbul'un Bahar Dönemi Seminer
Programı'nın üçüncü haftası. bugün saat 20.00'deki
"Sinema Günleri 1994" seminennin "Auteur Kavrarru:
Hitchkock ile Haws Ikilemi ve Ekştremistler" başlıklı
oturumuyla başlıyor. Yann 18.30'daki "Ekolojide Yeni
Boyutlar" seminerinde ise Şükran Çavdar •"Ekofeminizm"
konusunu işleyecek. Aynı saatlerde Ufuk Csterman'ın
sunduğu ve Ahmet Soysal ile Yaşar Çubuklu'nun
katılacaklan "Nişanlılık: Kierkegard ve Kafka" semineri
yapılacak. Saaı 20.00"de ise İskender Savaşır "Narkissos ve
Oedipus"seminerini gerçekleştirecek. Çarşamba I9.00"da
"Yerel Seçimlerden Sonra Türkiye" seminerinde Riza
Tura. "Refah Partisi'nin Yükselişi"ni anlatacak. Perşembe
I8.3O'da "Sinema Günleri 1994" seminerinde ""'Türk
Sinemasında Modernlik" işlenecek. Aynı saatte Cem Kum
"Modern Savaşlar" seminerini gerçekleştirecek. Saat
20.00'de ise Oruç Aruoba çağdaş insanın kutsallık
durumunu ele aldığj "Kut" seminerini yapacak. Cuma
saat 20.00'de "Pera Dersleri"nde Doğan Kuban
"Bizans'tan Bugüne Pera"yı anlatacak.
Ergin Inanhn resimleri Galeri
Lebriz'de
Kültür Servisi - Ergın İnan'ın reşim sergisi yann Galeri
Lebriz'de açılıyor. 1968 yılında Istanbul Devlet Tatbiki
Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nu bitiren İnan, aynı
kurumda öğretim görevine başladı. Salzburg Uluslararası
Yaz Amademisi'nde Prof. Emilio Vedova'yla ve Münih
Güzel Snatlar Akademisi'nde Prof. Mac ZÎmmermann ile
çalıştı. 1983-84'te Münih ve Berlin güzel sanatlar
akademilerindeki araştırmalannı Berlin Güzel Sanatlar
Yüksek Okulu'ndaki profesörlüğü izledi. Sanatçı 1982'den
bu yana İstanbul Marmara Üniverşitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi'nde öğretim üyesı. Ergin İnan. İstanbul. Ankara.
Mannheim. Berlin. Seul. Leverkusen'de açtığı çok sayıda
kişisel serginin yani sıra uluslararası sergilere katıldı ve
çeşitli ödülleraldı. Sanatçınm yapıtlan Ânkara ve İstanbul
Devlet Resim ve Heykel müzelerinde. Almanya'da Münih
Hausder Kunst ve Kunstverein Frechen. İngiltere'de
Cleveland Çağdaş Sanat Müzesi. Bradford Müzesi ve
British Museum, Belçika'da Cul des Sarts Küçük Fonmat
Resimler Müzesi ve Norveç'te Fredikstad Çağdaş Sanatlar
Müzesi'nde yer alıyor. Sergi. 4 hazirana kadar görüiebilir.
6. ULUSLARARASI
İSTANBUL TİYATRO
FESTİVALİ'NDE BUGÜN
21.15 Taksim Sahnesi: Şvayk Dünyanın Son Durağında- Cos-
mos Kolej-Theatre Du Curiosites. Fransa
21.15 Yunus Emre Kültür Merkezi Antigone- Bakırköy Şehir
Tiyatrosu
18.30 İstanbul Kültür Merkezi Canlanan Mekan- Kumpan-
ya
24.00 İçinden Dalga Geçen tiyatro Kırkambar- Ortaoyun-
cular
6. ULUSLARARASI İSTANBUL
TİYATRO FESTİVALİ'NDE YARIN
21.15 Ses Tiyatrosu Fedra- Taganka Tiyatrosu-Tiyatro A,
Rusya
18.30 İstanbulSanat Merkezi Canlanan Mekan- Kumpanya
24.00 İçinden Dalga Geçen Tiyatro Kırkambar- Ortaoyun-
cular