25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CumhuriyeC 270. YILSAYI25044 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 2MAYİS1994PAZARTESİ Her otomobilin kusuruvar STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Oto Denetım Kurumu, 1993'te3milyonözel otomobili denetimden geçirdikten sonra son 10 yıldır olduğu gibi geçen yıl da bir Japon otosunun en kusursuz marka olduğunu saptadı. 100 adeı Mazda 626'da yapılan denetimde yalnızca 7 küçük kusur bulundu. Aynı sayı 1987'de 37 idi. Mazda 626'yı Toyota Corolla ve Volvo940 8 kusurla izledi. Peugeot 605 ise irili ufakb tam 65 kusurla sonuncu geldi. Pahalı otomobilleriçinde BMW 5-serisi 30 kusurla 51. sırayı aldı. Ayru eder sınıfindaki Mercedes 200 E/230 ise 10 kusurla 6. geldi. Oto Denetim Kurumu'nun bir başka saptaması ise Kore malı Hyundai'nin denetimden geçen her üç modelinin de çok kötü derece alması oldu: Kore otomobili, 46., 55. ve 56. geldi. îsveç'te 1993yılında denetimden geçirilen 3 milyon özelotonun %43'ünde herhangi bir onanma gerek olmadığı görüldü. Kusur bulunan 800 bin otonun önemli bölümünde frenlerin bakımı gerekiyordu. Frenlerden sonra farlar ve egzoz borusu, kusur bulunan parçalann başındaydı. Kurumun denetim listesi şöyle: 1991 modeli her 100 otoda bulunan Marka kusur sayısı Mazda 626 7 Toyota Carolla 8 Volvo 940 8 Ford Sierra 9 Volvo 240 9 Mercedes 200 E/230 10 Nissan Micra 10 Mercedes 190 E 11 Toyota Celica 11 Volvo 740 11 Audi 100 13 Renault 5/clio 13 Volvo 740 kombi 13 Volvo 940 kombi 13 Audi 80 14 Ford Fiesta 14 Ford Escord 14 Ford Scorpio 14 Renault 19 14 VVVJetta 14 HondaCivic 15 Saab 9000 15 Ortalama'nın ato Opel Vectra 16 Opel Omega 16 Saab 900 16 VVVGolf 16 Volvo 440/460 16 Volvo 960 > 16 Saab 9000 turbo 18 VW Polo 18 Volvo 240 kombi 18 Honda Accord 19 Mazda 323 19 Opel Corsa 19 BMW 3-serisi 20 Toyota Carina 20 Peugeot 205 21 Saab 900 turbo 21 Daihatsu Charade 22 VW Passat 22 Peugeot 405 23 Citroen XM 25 Mitsubıshi Galant 25 Nissan Primera 25 Toyota Previa 25 Hyundai Sonata 26 Mitsubıshi Colt 27 Peugeot 309 27 Nissan Sunny 28 Opel Kadett 28 BMW 5-serisi 30 VW Caravelle 31 Suziki Swift 34 Lada Samara 36 Hyundai Pony 40 Hyundai Scoupe 56 Peugeot 65 Baca Temizleyicileri Festivali Haber Merkezi - Her sene 1-3 mayıs tarihlerinde İngiltere'de düzenlenen "Baca Temizleyicileri Festivali" dünyanın en ilgi çeken festivallerinden biri olma unvanını koruyor. BTA (İngiliz Turizm Örgütü) yetkilileri, İngiltere'de 17. yüzyılda yaşanan endüstriyel gelişmelerin, baca temizliği ihtiyaanı artürdığını ve bu iş için en uygun vücut ölçülerine sahip 5-7 yaş arası çocuklann bu dönemde büyük rağbet gördüklerini bildiriyorlar. Satın aldıklan çocuklan ajnr şartlarda çahştıran baca temizJeyıcilen, pek çoğunun hayatlannj kaybetmelerine seyirci kaldıklan bu dramda başroUeri üstlendiler. Hayatta kalmayı başaran çocuklar için bahann gelişi. daha az temizlenecek baca anlamına geldiği için bir yıl daha yaşama ümidini de beraberinde getirdi. National Geographicdergisi mayıs ayının kapak konusunu Türkiye'ye ayırdı ZenginkültürmirasıarasandagezintiZengin bir kültür ve tarih mirası- nın arasında gezinmek; işte Türki- ye... National Geographic muhabiri Thomas B. Allen Türkive ile ilgili gözlem ve izlenimlerini tek cümleyle bu şekilde tanımhyor. Bu ayki ka- pak konusunu Türkiye'ye ayıran dergjde yer alan yazının geniş bir özeüni aşağıda sunuyoruz: Asya ile Avrupa arasında bir köp- rü olma niteliğini taşıyan Türkiye, bugün değişimJerin çalkantılan ara- sında gidip gelmekte. Kentlerde ya- şanan sorunlann üzerine her gün onlarcası daha ekleniyor. Kırsal ke- simleri. Işsizlik' sorunu yüzünden terk eden yüzlerce insan, oradaki problemlerini de beraberinde getiri- yor kentlere. Bir yandan, Türkiye'- nin içinde ya da dışında, aşın dinri- ler ülkeye yeni bir devlet anlayışı yerleştirme savaşı verirken diğer yanda bugünkü devlet, ayplıkçı Kürt gerillalara karşı sürdürülen mücadeleyi kazanma çabasında. 1984 yıhndan beri bir 'Kürt devle- tf kurma amacı ile birtakım müca- deleler veren Kürt İşçi Partisi ile ya- şanan olaylann insanlar üzerinde yarattığı etkiler de kaçınılmaz so- nuçlardan biri; "Karşılaştığım her- hangi bir kişi ile konuşurken 'Acaba Kürt müdür' sorusunu kendime so- nıyor olmam, içerisinde bulunduğu- muz ortamın beraberinde gerirdiği üzücü önyargılı tepkilerden biri 1 " di- yor Ankaralı bir hükümet görevlisi. Geniş ve belirsiz bir terör taıumlaması Diğer yandan, dışandan bakan üçüncü gözler Türkiye'nin güney- doğusunda yaşanan olaylan insan- lık dışı olarak değerlendiriyor. ABD. 1993 yıbna ilişkin yayımladı- ğı kongre raporunda Türkiye'yi 'Geniş ve belirsiz bir terör tanonla- ması' yapmakla suçlayarak bu tanı- mın içerisinde işkenceye izin verildi- gini, fikir özgürlüğü ve katıhmırun desteklemediği yolundaki iddialan ile eleştiriyor. Gündemdeki sorunlarla karşı karşıya kalan yetkili makamlar. eski Yunan ve Romalılann yurdu, Bi- zans ve Osmanb devletlerinin kalbi olan Türkjye'nin bahsini yapmak kaydı ile dünyanın bugünkü konu- munda oynadığı rolü tartışmayı ter- cih ediyorlar; 'Türkiye'nin, Orta As- ya'ya uzanacak yeni bir ekonomik gücün lideri olması'nı! APye kabul edilme arayışı Orta Asya Müslümanlan ile da- yanışma içinde olmayı amaçlayan Türkiye, aynı zamanda Avrupa Topluluğu'na kabul edilme arayışı içerisindedir. Kore Savaşı sırasında, 1952 yılında NATO üyesi olarak kabul edilen Türkiye'nin bugün, ATye kabul edilmiyor olmasına ilişkin bir yorum getiren Ankara'da görevli Batılı bir diplomat "Avrupa- Iılar, Türkleri Avrupalı olarak gör- müyorlar" şeklinde konuşarak özet- liyor durumu. Türk olmak ne demektir? "Bakın bize! Türk, Arap. Ermeni, Yunan, Yahudi... Biz tüm bu kö- kenlerin kanşımından oluşuyoruz. Benim anneannem Romen, ama Türkçe konuşuyor. Birtakım akra- balanmla ise iletişim kuramıyorum. Çünkü, aynı dili konuşmuyoruz". Bu sözleri söyleyen bir Türk va- tandaşı. Türkiye, Mustafa Kemal'in ya da Atatürk'ün 1923 yılında, Osmanlı- lann ardında bıraktığı, birbirleri ile kaynaşmış bir kültürler mirasının kül olmuş kalıntılannı tekrar can- landırarak Batılı bir zemin üzerine kurduğu devlet anlayışını temsil edi- yor. Aradan 56 yıl geçmiş olmasına rağmen, Atatürk'ün portreleri hala birçok evin ve yapının duvarlannı süslemekte. Karşılaştığım ve düşün- celerini sorduğum Türklerin çoğu aynı fıkirde birleşiyorlar: "Atatürk'- Avnıpa'yı Asya'dan, İstanbul'un iki \akasını birbirindcn ayıran Boğaz'ın fırtınalı bir havadaki görünüşü. iin vatanına duyduğu saygı ve devlet anlayışı bugün bile aşırı Islamcı gö- rüşlere karşı verilen mücadeieyi ayakta tutuyor". Fındıkirda bir düğün Karadeniz kıyılanndaki Fındıklı bölgesinde tanık olduğum bir dü- ğün töreninde yönelttiğim "Camide de nikahlanmtşlar mıydı"sorusu kar- şısında insanlann şaşkınlıkla bana baktıklannı fark ettim. Damat ve gelin adayının resmi dairede nikah- landıklannı öğrenmemin üzeririL duyduğum "Fındıklı'da imamın. ezanı çok yüksek sesle okumadığını sen de fark edeceksin" ifadesi üzeri- ne kafası kanşan ben oldum. Burada da, ziyaret etü'ğim diğer birçok bölgedeki gibi, İslamcı hare- ketlerin bölgedeki insanlan ne dere- cede etkilemiş olabileceğini, günde 5 defa duymaya alıştığım ezan sesin- den yola çıkarak incelemeye başla- dım. Fındıklı'da imamın sesini güç- lükle duyabildim! İslam. Türkiye'de yaşayan nüfu- sun neredeyse yüzde 100'ünün dini- ni temsil ettiği halde, diğer Müslü- man ülkelerde varbğını hissettiren ilkelerin anlayışı çerçevesinde ya- şanmıyor. Sık sık işittiğim "Türkiye, asla İran olmayacaktır" sloganının bende yarattığı izlenim ise bu ülkede laikliğin oldukça karmaşık biryapı- ya sahip olduğu idi; Diyanet Işleri Başkanlığı, Mekke'ye hac seferleri düzenlıyor, dini liderlere maaş bağ- lıyor, Eğitim Bakanlığı. dini okulla- n denetliyor. Dini oİcullardan mezun olanlann sayısı son yıllarda artmış; Refah Partisi'nin Meclis'teki sandalye sa- yısı 40*ı buluyor... Fakat. gelin adayı Teşrife ile da- mat fldeniz, Fındıklı'dan 750 km. uzağa, İzmir'e yerleşmeyi düşünü- yorlar. îldeniz"i orada bekleyen bir işi var. Teşrife de aynı şirkette iş bul- K, mayı amaçlıyor. Çünkü Karade- niz'de de fındık, çay gibi verimli üre- tim kaynaklanna karşın işsizlik var. Nataşa diye bir türkü Tüm parasını alıp giden bir 'Nata- şa' yüzünden ailesini kaybeden ko- carun şarkısı bu: Nataşa! Bu tür olaylar gerçekten öyle bo- yutlara ulaşmış ki bazı bölgelerde İcadınlann, el ele vererek 'Nataşa'- lan sınır dışı etme çabalanna giriş- melerine kadar ileri gitmiş. Etrafta gördüğüm Rus 'Nataşa*- lann çoğu oldukça genç. Çocuklan- na bakacak parayı kazanmak üzere geliyor ve tekrar evlerine dönüyor- lar. Uly adında Gürcü bir 'Nataşa' ile yapüğım sohbet sırasında onun, 12 yaşındaki kızçocuğuna bakmak- la yükümlü olduğunu ve bu amaçla geldiğini. parası bittikçe de tekrar tekrar vize alarak buraya döndüğü- nü öğrendim. Buraya gelen 'Nataşa'lar. sonra- lan gelecek yeni ticari girişimcilerin öncüleri sayılabilirler. Bugün, Gür- cistan ile Türkiye arasındaki smın belirleyen kapıdan. birçok kamyo- nun. üzerinde 'Türkiye' yazılı koli- lerle geçip gittiğini gözlemleyebilir- siniz. Türklerin 'bavul tüccarlan' ola- .aradeniz kıyılanndan güneye doğru indikçe daha İslamcı bir Türkiye ile karşılaşıyoruz. Rakının kokusu insanın burau ile daha seyrek bir temas içinde. Kadınlann çoğu vücutlannın tamamını saran siyah çarşaflara bürünmüş- ler. En etkileyici olan da, insanı tarihin derinliklerine sürükleyen ölümcül sessizlik. rak adlandırdıklan bu insanlar. Türkiye'nin kıyılan boyunca, kullanılmış kapı kollanndan tutun da Kızıl Ordu üniformalanna kadar her çeşit eşyayı, bildikleri birkaç ke- lime Türkçenin yanı sıra el işaretleri yardımı ile satma uğraşısı içerisinde- ler. Erzincan'da müezzinin sesi daha gür Karadeniz kıyılanndan güneye doğru indikçe daha İslamcı bir Tür- kiye ile karşılaşıyoruz. Geleneksel içki 'rakı'nın kokusu insanın burnu ile daha seyrek bir temas içinde. Ka- dınlann çoğu vücutlannın tamamı- nı saran siyah çarşaflara bürünmüş- ler. En etkileyici olan da. insanı tan- hin derinliklerine sürükleyen ölüm- cül sessizlik; günlerce uçak sesine tanık olmadığım bir yer! Türklerin 'kırsal kesim' dedikleri bölge işte burası... Burada ziyaret ettiğimiz Tülay ve Zehra Asan. oraya Milli Eğitim Ba- kaenlığı tarafından gönderilmiş iki öğretmendi. Öğretmenlik yaptıklan okulun duvarlan o derecede çatlak- larla dolmuştu ki bakımsızlıktan terk etmek durumunda kaldıklannı, okulun sıra ve masalannı köyün tek kullanılabilir halde olan kahvesine ve camisine taşıdıklannı anlatan iki öğretmen hala "Henüz pek bir şey öğretemedik, ama burada kalarak görevimizi sona erdireceğiz" şeklin- de konuşuyorlar. Atatürk'ün o yıllarda >aratmak istediği 'özgür kadın' anlayışı ne öl- çüde yerleşti acaba? Ankara'ya bir gidişimde uçakta yanımda oturan kızın hukuk öğren- cisi olduğunu öğrendikten sonra yaptığımız konuşmanın sonucunda. türkiye'deki avukatlann yüzde 20'- sinı kadınlann temsil ettiğini ve ken- di okuduğu sınıfta da mevcutun yansının kızlardan oluştuğuna ta- nık oldum. Bundan birkaç yıl önce- sine kadar kadınlara çok az haklar tanıyan ve belki de kırsal kesimlerde hala bu haklara sahip olamayan ka- dınlann yanı sıra. büyük adımlar atan bir Türkiye ile karşı karşıya idim. Kadınlar artık, her alanda ol- dukça önemli görevlere getiriliyor. Bütün bunlann beraberinde getirdi- ği Türkiye. artık büyük şehirlerin ve değişimlerin ülkesi olarak nitelendi- rilirken akla 'Anadolu' geliyor. O yörede yaşayan halkınTürkijedeğil de 'Anadolu' dedikleri, tozlu yolla- nn ardında eski gelenek ve kültür anlayışını koruyan bu bölge yaşanı- lacak bir \erden çok görülecek bir ver olma sıfatını kazanıvor. Şark çıbanıyla yanlış mücadele MEHMETFARAÇ ŞANLIURFA - Güneydoğu başta olmak üzere ülke gene- linde 1950'li yıllardan bu yana yaygın olarak görülen şark çı- banında, 1994'ün ilk üç ayında büyük patlama olduğu ortaya çıkü. Çinb bilim adamı Kwang Fan Chang'ın. şark çıbanını yayan tatarcık sineğine yönelik Türkiye'de yürütülen mücade- lede zamanlama hatası yapıldığını açıklaması yetkib- leri şaşırttı. Çinü profesör, ta- tarcüda mücadelenin dün- yanın diğer ülkelerinde arabk- ocak, Türkiye'de ise nisan- mayıs aylannda yapıldığını söyledi. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Şanlıurfa Sağlık Müdürlüğü'nün ortaklaşa dü- zenlediği "şark çıbanı" konulu konferansta konuşan New York Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Kvvang Fao Chang'ın açıklamalan. bu has- tabkla mücadeledeki cehaleti- mizi ortaya koydu. Bölgede şark çıbanı ile 40 yıldır mücadele eden yetkilileri şaşırtan Chang, hastalıkla mü- cadelede Mao'nun şark çıbanı kontrol programını önerdi. Büyük patlama yaptı Sağbk Müdürlüğü'nün veri- lerine göre 1988'de 970 şark çı- banı olayına rastlanan Şanlı- urfa'da bu rakam. 1993'te 1995'e, 1994'ün ilk üç ayında da büyük patlama yaparak 1298e yükseldi. Yetkililer. bu artışın "düzenli vaka bildirimi'- 'nden kaynaklandığını öne sürdü. Prof. Kvvang Fao Chang ise hastalığın "mücadelede zaman- lama hatası"ndan dolayn artış gösterdiğini bildirdi. Prof. Chang, Avustralya dışında Çin ile Güney Amerika, Afri- ka ve Akdeniz ülkelerinde yo- ğun görülen şark çıbanı ile mü- cadefenin arabk-ocakta yapıldığını. Türkiye'de ise ni- san-mayıs aylannda yürütül- düğünü, bunun da etkisiz kaldığını belirterek, "Has- talığuı bu şekilde kontrol altına alınması çok güçtür. Mücadele yillardn- boşa gitmiş''' dedi. Çin'de 1950'den bu yana 500 bin şark çıbanı olayına rastlandığını. Gaziantep ve Şanbuıfa'da zamanlama ha- tası yapan yetkililere, Mao'- nun mücadele programını öne- ren Chang. üç aşamalı pro- ramda köpeklerin öldürülme- si, tatarcıkla zamanında etkili mücadele edilmesi ve tedavinin düzenli yapılması gerektiğini kaydetti. Chang, bu yöntemle Çin'de yıllık şark çıbanı bildirim sayısının 100-1000 arasında değiştiğini söyledi. Zamanlama hatası İl Sağlık Müdürlüğü'nün üst düzey bir yetkilisi, tatarcık sineğine karşı mücadelede za- manlama hatası yaptıklannı. bunun da nisan-mayısta has- talığın artmasından kaynak- landığını vurguladı. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi De- kanı Prof. İbrahim Baydar, şark çıbanı ile mücadelenin sa- dece sağbk müdürlüğünün so- runu olmadığını. Şanlıurfa'da üç sağlık ocağında hastalık te- da\i edilirken, kent merkezin- deki 1500 ahınn tatarcık üret- tiğini, sıvasız yapılann da bu hayvanlara bannma oianağı sağladığını savundu. Prof. Baydar, "Şark çıbanı müca- delesinde belediyeye büyük gö- revdüşüyor. Ahırlar kent dışına taşınmaz- sa köpeklerle mücadele edil- mezse, briket evler sıvaranazsa mücadele etkisiz kalır" diye ko- nuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle