Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2MAYIS1994PAZARTESİ
12 DIZIYAZI
Beyoğhı'nunarkayüzü bambaşkabir dünya.
Burası Bevoğlu'nun arka yüzii. Diğer yüziine hiç benzemiyor. Burada gecekondular, çöplü ve çamurlu sokaklar var, yoksuJJuk var, ancak yeşil yok, okul yapacak, sağlık ocağı yapacak yer bile
yok. tşte, İstanbul'un kalbi, Türkiyfr'nin kültür ve sanat merkezi, uluslar ve dinler açısından belki de dünyada benzeri az bulunur bir mozaiğin sınırları içinde yaşanan gerçek.
Pera Palas'ın lobisindekı
kırmızı kadife koltukta otu-
ran Azerbaycanlı bir diplo-
mat. 1921 yılının Temmuz
ayında. yuvarlak tel çerçeveli
gözlüklü ve keçi sakallı bir
"Bolşevik ajanT tarafından
kurşun yağmuruna tutulunca
İstanbul kanştı. Tüm Beyaz
Ordu komutanlannı bir kor-
ku sardı. "Sıra bize ne zaman
gelecek" diye.
Beyoğlu"na sığınan Beyaz
Ruslar hiç eksik olmazdı Pera
Palas'tan. Otel bir zamanlar
Beyoğlu'nun eğlence merke-
zi. 1913yıhnda Istanbul'a ge-
len Rena Sanktis. Brighton'-
daki ailesine yazdığı mektup-
ta şöyle anlatıyor Pera Pa-
las'ı:
"Tokatlıyan Oteli'ndeki
dansingler banal olmaya baş-
ladı. Çok sıkılıyonım. Artık
haftanın dört akşamı Pera Pa-
las'tayız. O muhteşem sarav
dekoru içinde Rus votkası içi-
yoruz ve orkestra vals çaldığt-
nda dansa kalkıyoruz. Pera
Palas'ın önünden dakikada bir
tramvay geçiyor. Pera'da on
dakikada tam yedi otomobil
saydık. Bu ne kalabalıktır, bu
ne gürültüdür monşer? İnsan
kendini Paris'te samjor."
Agatha Christie "Orient
Express'te Cinayet" adlı ro-
manını Pera Palas'ta yazıyor.
Aslında otelın adına uygun
bir kıtap bu. Çünkii Pera Pa-
as 1893 yılında Compagnie
Internationale des Wagons
Lits et des Grands Express
Eurppeens tarafından Paris'-
ten Istanbul'a Orient Express
treniyle gelen yolcular için
yapılmış. Bu nedenle Pera Pa-
las'la Şark Ekspresi'nin amb-
lemleri aynıdır. (1).
'Şark Kahvesi'
Şark Ekspresi'nin seferlen
artık yok. Ama günümüzde
Beyoğtu'nda başka "Şark"lar
yaşıyor. Kapısında kocaman
bir yaa var:
"Şark Kahvesi Terminali."
Yazıhanenm camı. Orta ve
Doğu Anadolu kentlerinin,
Içelerinin adlanyla dolu.
Rengarenk harflerle bir hari-
ta çizilmiş: Tokat'mdan Zile'-
sine, Erzurum'undan Erzin-
can'ına dek.
Yolcular. gelecek otobüs
servisini bekliyorlar. Kadı-
nlann üzerinde basma şaivar,
başlannda örtü var. Kasketli,
zayıf erkeklerle yan yana
oturmuşlar. Gıyımleri inanı-
lmayacak kadar kötü.
Yağışsız havaya karşın ayak-
kabılannda çamur var. Pan-
tolonlan ütüsüz erkeklerin.
Kadınlar bakımsız. Pek geliş-
merniş bir Doğu Anadolu
kentinin otoganndan farkt
yok görüntü açısından Be-
yoğlu'nun Fethitepesi'ndeki
Şark Kahvesi Terminali'nin.
Başı sımsıkı bağlı, sıcağa
karşın üzerine pardösü giy-
miş genç bir kız giriyor içeri.
Iki bilet ahyor Erzincan'a.
Terminaîdeki çocuklann
ellerinde ucuz. plastik oyun-
caklar var. Sanki babalan-
ndan kalmış.
Gözle görülen bir yoksul-
luk aslında Şark Kahvesi
Terminali'nde bekleşen.
Biraz ötedeki İstiklal Cad-
desi'nde; sinemalan. barlan.
kafeleri, pastaneleri, büyük
otelleriyle Şark Kahvesi
Termınali'ne öyle uzak bir
dünya var ki...
Terminalin sahibi Ali Rıza
Çaylak, Erzurum'dan 1942
yılında gelmış İstanbul'a.
1962"de Fethitepe'den bir
dükkan almış. 1964'te de,
açtığı işyerinin adını "Şark
Kahvesi" koymuş.
Çevresindekiler.
u
Deü mi-
sın sen" diye sormuşlar Çay-
lak'a, "Ne işi var burada Şark
Kahvesi'ııin?"
Yaptığından emin bir bi-
çimde yanıriamış Çaylak:
"Görfin bakın, millet bura-
Karaköy'den Haliç'e doğru girince başka bir dünya çıkıyor insanın
karşısına. Sütlüce mezbahasının çevresinde ağıllar var. Heryan
hayvan pislikleriyle dolu. Hasköy'ün Keçecipiri mahallesinde
insanlar çöp kokulan içinde yaşıyor, dar geçimlerini bugünden
yanna nasıl vardıracaklanm düşünüyorlar. İşte bu da Beyoğlu.
BurasıParis'e
hiç benzemiyormonşerda başıma üşiişecek..."
"Şark'tan gelip giden kam-
yonlann o yıllarda dikkat çeke-
cek kadar çoğalması" Çaylakın
güvencesi:
"1960'lardan sonra çok sık
gelip gitme>e başladı kamyon-
lar. Kimi taş getiriyordu buraya,
kimi insan, kimi de eşya. Hem
insan hem eşya getirenlerin say ı-
sında muazzam artış vardı. Bu
kahve açılınca artık bunların ilk
uğrak yeri, önemli bir haberleş-
me noktası oldu."
İstanbul'a ilk gelene önerile-
cek "danışma" durumuna geli-
yor yıllar ıçerisinde Şark Kah-
vesi. Bırisi köyünden mi aöçü-
yor, "Git" diyorlar "Şark Kah-
vesi'ni bul. İstediğin kişüere
ulaştırır o seni."
Bırisi. İstanbul'a göçen hem-
şerisine bir paket. bir çuval un.
biraz peksimet ya da ceviz mi
gönderecek; verdiği adres yine
Şark Kahvesi:
"Bunu İstanbul'da Şark Kab-
vesi'ne bırak, oradan alırlar..."
1990'larda yıkıhyor Şark
Kahvesi. Ali Rıza Çaylak da,
eski kahvesinin yakınlanna bir
terminal açıp yolcu taşımacıh-
ğına başhyor. Terminal de eski
kahvenin admı alıyor:
"Şark Kahvesi Terminali."
Çaylak, terminalin tabelası-
na doğru elini kaldınp, bir ger-
çeği saptıyor:
"Eğer Şark Kahvesi'ni bula-
mazsan Beyoğlu'nu da bulamaz-
sın."
İşte Çaylak'ın bu sözü, yaşa-
nılan gerçeği en açık biçimde
anlatıyor. Eğer Şark Kahvesi
bulunmadan bugün Beyoğlu
bulunmuyorsa, "Beyoğlu'nda
Refah nasıl kazandı?" sorusuna
alınacak yanıtın ilk ıpuçlan elde
ediliyor demektir.
Şark Kahvesi Terminali'nin
karşısında Ali Ağdaş'ın nalbur
dükkanı var. Son günlerde in-
şaat malzemesi satışı hayli art-
rmş.
Ağdaş, Erzurumlu. 25 yıl ön-
ce gelrniş İstanbul'a. "Beyoğlu"
dendiği zaman aklına önce Süt-
lüce, Kasımpaşa. Hahcıoğlu ge-
liyor.
"Ya İstiklal Caddesi, Tünel,
Galata, Taksim?.." Bu soruya
yanıt verirken elini İstiklal Cad-
desi yönünde ve "boşver" anla-
mında sallıyor:
"Bunca yddır Beyoğlu'nda-
yım, bir rürlü ayak uydurama-
dım oralardaki yaşama..."
Ağdaş. üzerine bir iş önlüğü
giymiş. Çember sakallı ve tak-
keli. Dükkanında. Refah'tan
Beyoğlu Belediye Başkanlığı'nı
kazanan Nusret Bayraktar'm
fotoğrafı asılı.
"Biz" dıyor. "Anadolu köyle-
rinden geldik. Tarladan, bağ-
dan-bahçeden gclmişiz. Dalan,
gecekonduda oturanlan apart-
mana taşıy acaktı. Buranın gece-
kondu halkı karşı çıktı. Ben de
25 yıllık gecekonducuyum. Biz
blok apartmanda, katta, dairede
zor yaşanz. Serbest hayata alış-
mışız. Yeni yeni başladı gece-
kondulann yerine apartman dik-
den elini sallayıp gülüyor.
Beyoğlu ilçesinın bir yanı İs-
tanbul Boğazı, dığer >anı da
Haliç'le çevrili. Karaköy'den
Haliç'e doğru girince başka bir
dünya çıkıyor insanın karşısı-
na. Sütlüce mezbahasının çev-
resinde ağıllar var. Yüzlerce ko-
yun satılmayı bekliyor.Çevrede
hayvan pıslikleri. Ağır b.' koku
var. Buralgrda "Adak" adı altı-
nda kaçak hayvan kesimi
yapılıyor. Çoğu hastalıklı hay-
vanlar Beyoğlu'nun yoksul in-
sanlanna ucuz et olarak satı-
lıyor Mezbahaya yaklaştıkça.
" t ykuluk ve et" yazılı tabelalar
sıklaşıyor. Birkaç masa atmış-
lar. Yanında bir maneal yanı-
yor. SHP Beyoğlu İlçe~Başkanı
Yüksel Kıhnç. bir yanda hay-
van ağıllannın, diğer yanda ke-
Beyoğlu'na sığınan Beyaz Ruslar hiç
eksik olmazdı Pera Palas'tan.
Otel bir zamanlar Beyoğlu'nun eğlence
merkezi. Agatha Christie "Orient Express'te
Cinayet" adlı romanını Pera Palas'ta
yazıyor. Şark Ekspresi'nin seferlen artık
yok. Ama günümüzde Beyoğlu'nda başka
"Şark"lar yaşıyor.
mek. O da, kira parası tatlı gel-
diği için. Ama biz kolay kolay
apartmanda oruramayız. Ancak
iki kuşak gececek ki bizim ço-
cuklanmız alışsın apartmana."
Ağdaş a göre SHP. ÎSKİ'den
kaybetti seçimleri, hem Beyoğ-
lu'nda hem de Türkiye genelin-
de. SHP'den belediye başkanı
seçilen. ancak 27 Mart seçimle-
rine CHP'den katılan Hüseyin
Aslan'la ilgili değerlendirmesi
ilginç Ağdaş'ın:
"Nasıl kaybetti anlamıyorum.
Bütün gecekondu halkı, onun be-
lediye başkanlığı döneminde is-
tediğimiz gibi y aptık gecekondu-
larımızı. Hüseyin Aslan'ın kay-
betmesine şastim valla..."
"Baksana. bir gecekonducu
olarak sen bile vermemişsin Hü-
seyin Aslan'a oy" deyınce, "Be-
nim yömim zaten belli" gibisin-
yif köşelerinin bulunduğu Süt-
lüce'den geçerken, insanlann
kafasındaki Beyoğlu kavra-
mına değiniyor:
"Bence fürkiye'de Beyoğlu
doğru algılanmıyor. İnsanlar ge-
liyor, İstiklal Caddesi'nde bir si-
nemay a, tiy atroy a y a da bara gi-
diyorlar. Ama bunun yanı ba-
şındaki diğer Beyoğlu'nu göre-
miyorlar. Buralarda yaşayanlar
Beyoğlu'nun hiçbir yönetim \e
karar kademesinde bulunmu-
yorlar. Beyoğlu'nun bir yanı kül-
tür ve sanat merkezi, ama diğer
yanında yaşayanlar bu merkeze
yabancılaşmışlar. Bu Beyoğlu'-
yla ilgili en yakın temasları, kül-
tür, sanat ve eğlence sektörünün
ara işlerinde çalışmak. Kimi ko-
milik yapıyor Beyoğlu'nda örne-
ğin, kimi garsonluk. Gündelik
olarak yaşıyorlar. Beyoğlu'nun
bu yüzünde yoğun biçimde köy
dernekleri var. ıkinci kuşak yeni
yeni kente adapteoluyor. Birinci
göç kuşağmın kentle hiçbir uyu-
mu yok."
Sütlüce'den Keçecıpin'ne.
oradan Örnektepe'ye doğru çı-
kınca başka ilginç görüntüler
çıkıyor ortaya. Orneğin, bu ma-
hallelerdeki her camınin yanın-
da bir de Kuran kursu var. Tay-
yıp Erdoğan 1989 seçımlennde
RP'den Beyoğlu Belediye Baş-
kanlığı'na adav oluyor. ancak»
kaybediyor. Bu seçımde ise
İstanbul Belediye Başkanlığı'nı
kazanıyor. Kılınç, "Sötlüce'de
Refah her seçim oyunu ikiye
katlıvor. Beyoğlu özelinde on
yıldır durmadan çalışıyoriar. Bir
sloganlan vardı, 'İstanbul'u fet-
he Pera'dan başlayacağız' diye.
Bunu da başardılar. Beyoğlu'-
nda yoğun eğitim yaptikları yer-
ler var. Seçimler sırasında bura-
daki yoksul halka İstiklal Cad-
desi'ni başka türlü anlatıp, sti-
rekli olarak, 'sizin de çocuğunuz,
kızınız Beyoğlu'na düşecek' diye
propaganda yaptüar" diye an-
latıyor.
Hasköy'ün Keçecipiri ma-
hallesinin yollan haylı yokuş.
Mahalleyi bir çöp kokusu sar-
mış. Burada yaşayanlann çoğu
tersane ve belediye ışçisı. İnsan-
lann hepsı kızgın. Yeni ekono-
mik pakete kızıyorlar. enflasyo-
na kızıyorlar. toplusözleşme
görüşmelerinin çıkmaza girme-
sine. yeni sözleşmenin bir türlü
imzalanmamasına kızıyorlar.
Keçecıpiri'nın kahvesinde kız-
gmiıklan ve umutsuzluklanyla
oturuyorlar. Çoğu Sıvas'tan ve
Tokat'tan gelmiş. Kahvedeki
masanın çevresinde Hasan ve
Hıdır Rüzgar. Kazım ve Hasan
Güven. Ahmet Çavuş ve Yük-
sel Kılınç oturuyor. Kimi işçi,
kimiesnaf.
İçlerinden biri SHP İlçc Baş-
kanı Kılınç'a dönüp "Başkan,
ben SHP delegesiyim. Kusura
bakma, ama secimlerde sandık
başına gidip oy bile vermedim"
divor.
Delegesi. SHP'ye kızgın. Hü-
kümetteki tutumuna. ekono-
mideki etkisizlığine kızıyor.
İçlerinden bazılan yine dc des-
teklemiş SHP'yi. Bin "Ben Sı-
Dünden bugüne Beyoğlu'nun adları
IncirağaçlarındanbeyinoğlımaBeyoğlu'nun çekirdeei, bugünkü Gala-
ta, Bu yörenin bflinebilen en eski adı, Si-
ke. Grekçe "incir ağaçlan" anlamına geli-
yor, İ.Ö. 146'da böTgeyeegemenolan Ro-
maJılar yöreye "Sycena** diyoriar. İ.S.
33O'da*Galata"nsn restni adı "RegioSyce-
na.
M
Gaİata adıtun nereden geldıği çok
tartışmalı. Bir göröşe göre yöre halkının
Galat diye adJandırdığı Kelt kavmı bura-
dan geçerken bir süre kalraış. bu nede'nJe
de yöreye "Galata* adı veriltniştir. Bir
başka görüşe göre bu ad Grekçe'de "sat"
anîarrüna geten "Gala" sd'zcüğünden tü-
remiştir. Gaiata, sözcük olarak "sütfer"
anlamma gelmektedir. Slav ve Bulgar kö-
kenli kişiter Sike yöresine yerleşmişler,
burada sülçölük yapmışlar, mandıra kur-
mnşlsrâtT. Bir üçûncü görûşe göre ssc
Galata adı. İtalyanca'mn Cetıova lehçe-
sinde yokuş anlamma geJen "caladdo"
sözcüğünden türemiştir.
Galata'nın kuzeyinde kalan bölgeye,
Öizans çağmda Grekçe "öte, ötesi'* anla-
mına gelen "peran'* sözcüğûnden esinle-
nerek Pera deniüyordu. Buradakı bağla- •
ra da "Pera bagjan" deniliyordu. Biz bu-
gün Galata ve Pera'nm buiunduğu alan-
fenu ikisine birden Beyoğlu diyoruz. Bu
ad U2un süre bir arada kullarfilrruşlardır.
Hınsûyan Osmanlılar ve Avrupalılar
Pera adıru kufiarurken Türkter yöreye
Beyo0udemişkrdir. I925yıhndakentve
mahalle adlarmın Türkçeleştirümesı sıra-
stnda Pera adt kaMınlmsş, yalnızca Be-
yoğlu adı birakılrmştir. Ancak Galata
adına dokunuîmamıştır. (1)
Beyoğîu adırun kaynaği îartışmah.
ama biz birini aktarabrn;
"Bizans keferesi boraya Pera diyor.
Karşj yaka manastna. Beyoğlu adının ve-
rilmesi, Kanuni Suttan Süieymaii dönemi-
ne rastlıyor. V'enedik sefiri Gritti» bir Rum
kızıyla evlenir. Bu evlilikten Aloisio doğar.
Baba Gritti'nin Taksim d\ annda görkem-
G bir köşkü v ardır. Bahçcsi uçsu/ bucaksız
olan bu nıafikaaede sonra Aloisio Gritti
yaşar. Bu yüzden bugün 1 aksim'den Ga-
lata'ya kadar olan bölgeye bu bey oğlun-
dan esanlencrek Beyoğfu denmektedir." (2)
(1) Beyoğİy, Özdemir Kapıan (Ar-
kan), İîetişim Yayuıiarı
(2j Dünden Bugüne Beyoğlu, Yiiksei
Baştunç, Yılma: Yaymtarı
vas'tan geldim. Benim gibi çok
say ıda sosy al demokrat geldi Sı-
vas'tan. Bu yüzden Sıvas'ı geri-
cilere bıraktık" divor.
"Beyoğlu'na geldiniz, ama
Beyoğlu'nu da gericilere kaptır-
dınız" deyınce hepsi kafalannı
önüne eğerek konuşuyor:
"Kötü yapttğımız. daha doğ-
rusu yapamadığımu hizmetler-
den dolayı kaybettik. Aldığmıız
emaneti iyi kullanamadık. Bir de
bunun üzerine bölünüp birbirimi-
ze düştük. Böyle olunca da SHP
seçmeninin bir bölümü CHP'ye,
bir bölümü DSP'ye oy verdi.
ANAP'a, DYP'ye "bile oy veren-
ler oldu. Hatta RP'ye oy veren
SHP'liJer bile var.""
Rüşvet kime yaradı?
Bir başkası rüşvetten yakını-
yor:
'•Son dönemde rüşvet yaygın-
laştı. Herkes sandı ki gecekon-
dulaşmaya izin veriliyor, bu yüz-
den oylar bu izni veren belediye
başkamna akacak. Ama böyle
olmadı. Çünkii neredeyse her-
kesten rüşvet alındı. Gecekondu
yapan da belediyeye sernpati du-
yacağı yerde, hem kendisinden
rüşvet alındığı için kızdı hem de
'gecekondu yaptıysam paramla
yaptım'dedi."
SHP Beyoğlu İlçe Başkanı
Kılınç, Keçecipiri mahallesinin
sorunlannı anlatırken belediye-
ye dönük eleştiriler de yönelti-
yor:
"Temizlik İşleri'nin garajı bu-
rada. 1989 seçimlerinde mahalle
halkına söz verdik, buradan kal-
dıracağız diye. İnanılmayacak
derecede çöp kokuyor mahalle.
Aradan beş y ıl gecti, kaidırama-
dık. \erilen sözler turulmadı.
Yapılaşma inanılmayacak ka-
dar yoğunlaştı. Okul ihtiyacı
var. Sınıflar çok kalabalık.
Onun için çocuklar uzak yerler-
deki okullara gitmek zorunda
kalıyorlar. Ancak okul yapıla-
cak yer yok. Daha doğmsu, okul
ve sağlık ocağı yaptnak için yer
ayrılmıştı. Ancak ayrılan bu yer-
ler de yapılaşmaya açıldı. Bura-
lara gecekondu yapıldı. Bunlar
olunca da gecekonduyu kuran-
dan oy bekleyenler ceza yedi-
ler."
İşte. İstanbul'un kalbi, Tür-
kiye'nın kültür ve sanat merke-
zi. uluslar ve dınier açısından
bclki dc dünyada benzeri az bu-
lunur bir mozaiğin sınırlan için-
de yaşanan gerçek.
Hasköy'ün Keçecipiri ma-
hallesinde insanlar çöp kokula-
n içinde yaşıyor. Değil yeşil
alan yapacak, okul ve sağlık
ocağı için bile bir kanş boş yer
kalmamış. Okul sıralannda dir-
sek koyacak yer bile yok. Uzak-
lardaki okullara gidiyor çocuk-
lar. İnsanlar. dar geçimlerini
bugünden yanna nasıl vardıra-
caklannı düşünüyorlar.
İşte. burası da Beyoğlu.
Ama burada "İnsan hiç ken-
dini Paris'te sanmıyor monşer".
(I)Dünckn Bugüne Beyoğlu,
Yüksel Baştunç. Yılma: Yayın-
ları
SURECEK
POLniKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Mlnarenln Kılıfı...
Abdülhak Hâmit (Tartıan) için eskiler 'şair-i azâm',
'dâhi-ı azâm' derlerdı. Büyük şaire toz kondurmazlardı.
Nâzım Hlkmet, 'Putları kınyoruz" diye saldırdığında
genç şairi kınamışlardı. Hiç büyük bir şaire put denir,
putu yıkılır mıydı? Aradan yıllar geçecek Nâzım'a da Va-
tan haini' diyenler çıkacaktı. Hâmit'in iki dizesine baka-
Itm:
"Kız vatanını herkes sever/Bak köpekler bile vatan-
perver."
Herkes vatanını sevdiği gibi, kimse de vatan haini ol-
mazdı. Vatanseverlikle vatanı birbirine karıştırmamalı...
1950'den sonra Nâzım Hikmet bir afla hapisten çıktı. As-
kere alınıp Zara'ya gönderileceği ve orada bir ketenpe-
reye getirilip öldürüleceği haberi çıkınca da yurtdışına
kaçtı. Zamanın iktidarda bulunanları, bir Bakanlar Kuru-
lu kararıyla yurttaşlıktan attılar. Kararda Cumhurbaşka-
nı Celal Bayar'ın Başbakan Adnan Menderes'in, Mali-
ye Bakanı Hasan Polatkan'ın ımzaları vardı. Onlar
Nâzım'ı yurttaşlıktan atmışlardı.
Ama bu üç devlet adamı Yassıada Mahkemesi'nde
vatana ihanetten idama mahkûm oldular. Bayar, yaş sı-
nınndan kurtuldu, Menderes'le Polatkan Imralı Adası'-
ndaa'sıldılar.
Siyaset adamlarını vatana ihanetle suçlamak doğru
değildir. Nâzım Hıkmet'i yurttaşlıktan atan karar bugün
nasıl geçersizse, Bayar, Menderes ve Polatkan'ı vatan
haini sayan karar da geçersiz sayılır. Nitekim aradan yıl-
lar geçtikten sonra asılanların ölüleri imrah'dan alınmış,
İstanbul Topkapı'da bir anıtmezar'a konmuştur. Nâ-
zım'ın 43 yıl önce Bakanlar Kurulu kararıyla yurttaşlık-
tan çıkarılması siyasal tarihimiz için bir kara lekedir.
Karar, bir Bakanlar Kurulu toplantısında ele alınmalı, ip-
tal edilmeli, bu kara leke silinmelıdir.
Siyaset adamları para pul, mal mülk bakımından çok
dikkatli olmak zorundadırlar. Biline ki herkesin gözleri
bunların üzerindedir. Gerçi bizde hesap sorma, sigaya
çekme mekanizması çok zor işler, ama olsun; gene de
dikkatli dayranılmalıdır.
Bizde eli devletin hazinesinde bulunan kimselerden
mal bıldiriminde bulunmasını istediğinizde eksıği çıkı-
yor, fazlası çıkmıyor. Peki, çalıntı denilen toplamı trilyon-
lara varan paralar nereye gidiyor? Bu çalındığı söyle-
nen minarelerin birer kılıfı elbette var. Ama bir türlü
vurgunculara erişemiyor. Vurgunu vuranlar, yakalan-
dıkları zaman bölüşecekleri kimsenin payını da birlikte
vuruyorlar. Paylaşma başlayınca herkes payına düşeni
alıyor. Bundandır ki bir türlü yakalanamıyorlar.
Shakespeare'in çok ünlü bir dizesi vardır, her sıkış-
mada örnek olarak gösterilir:
'To be or not to be thats the çuestion."
Bunu; "Olmak ya da olmamak sorun burada " diye çe-
virirler. Bu bir sözcük çevirisidir. Bunun bir de anlam
çevirisi vardır. Beylerbeyi Nakşibendi Şeyhi Nurettfn
Artam ingilizceyi, Sina cephesinde tutsak olduğunda In-
gilizlerden öğrenmiştir. Türkçe öğretmenliği yanında
Ingilizce öğretmenliği de vardır. Ulus'ta köşe yazılarını
yazarken çeviriler de yapardı. Çevirileri, anlam çeviri-
siydi. "To be or not to be'yi "Ya devlet başa, ya kuzgun
/e$e"diyeçevirirdi.
Artam'ın bu çevirisini aynı zamanda mılletvekili de
olan Türkçe öğretmenimiz Ali Rıza Bey alaya alır, şu kı-
lığasokardı:
"Ya herro, ya merro."
Bu çeviriyi merak edenler bir Kürtçe bilene sorsunlar.
"To be or not to be'Yıin başka bir karışımıdır.
Prof. Mlna Urgan'ın 40 yıl süren bir uğraşım sonucu
oluşturduğu Shakespeare ve Hamlet' adlı kıtabı ağır
ağır okuyorum. Yapıt ne kadar övülse yeridir. Bizde de
köşesine çekilip kozasını ören bilim adamları bulundu-
ğunu kanıtlıyor. Çalıp çırpmaktan böyle yapıtlara vakit
bulunmuyor, ondan geç kalıyoruz. (Altın Kitaplar 1984).
On yıl gecikmeyle merhaba... Gecikmeye, "sabahı şer'ıi-
ler hayrolsun" da denebilir.
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4
1/ Dil devriminin ilk yıl-
lannda belediye başkanı-
na verilen ad... Eylemleri
olumsuz yapmakta kul-
lanılan ek. 2/ Kaz Dağı'-
nın mitolojik dönemler-
deki adı... Kaynatılmış
buğday. 3/ Verim. 4/
Karşı koyma. dayanma.
5/ Kiraya verilerek gelir
getiren mülk... Hayriyye
ve Hayrabad adlı mesne-
vileriyle ünlü XVII. yüz-
yıl 'Övan şaın. 6/ Bir soru
sözü... Uluslararası Tiyatro Ensti-
tüsü'nün simgesi... Ses. 7/Aruz öl-
çüsünde kısa okunması gereken
bir heceyi,. kalıba uydurmak için
uzatma... Üstün bir yetkinin gücü-
nü simgeleyen değnek. 8/ Bir şeyi
sevmeye. istemeye ya da yapmaya
içten yönelme. 9/ Kolun dirsekten
parmaklara kadar olan bölümü...
Dağlık bölgelerde söylenen türkü-
lerin makamı.
YLKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Osmanlı mimarlıgında, çatı arasmda ya da dükkanlann üs-
tünde yer alan alçak tavanlı asma kat. 2/ Her yanı suyla çevrili
kara parçası... Antalya'nın bir ilçesi. 3/ Gemilerde mizana dire-
ğinin gerisindeki yelken... Zehir. 4/ Tolstoy'un tanınmış bir
romanı. 5/ Hayvan damı... Esnek ve ince uzun metal şerit. 6/
Bir tür hafıf ve kaba ayakkabı... llkel benlik. 7/ İneğin erkek
yavrusu... Gözlen görmeyen. 8/ On ya da on iki kişilik küçük
otobüs. 9/ İlave... Tanzimat edebiyatının öncülerinden olan ün-
lü şair, yazar ve gazetecimiz.
İLAN
T.C. AKSARAY 2. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1988(373
Davaeı Halil Çevik vekili Av. Reşit Gürpmar tarafından davahlar
Mehmet Özdemır ve arkadaşlan aleyhlerine açılan tazminat davasın-
da verilen ara karan gereğince:
Davalılardan Mehmet Özdemir'in Altıntepesi Özcan Cad. Teleki
Sok. No: 8-34 adresine. davalı Zekenye Yeşildal'ın Camiliören Köyü
Aksaray adresine çıkartılan davetiyelerin bila tebliğ iade edildiği, ad-
reslennde bulunmadıklan ve başka adresleri de olmadığjndan:
Davahlar aleyhlerine 50.000.000.-TL bedelli açılan tazminat dava-
sı 30.4.1992 tanhınde HUMK'nın 409. maddesi gereğince yenilenin-
ceye kadar işlemden kaldınlmasına karar verilmiş olup 1.5.1992 ta-
rihlı davaeı vekılinin dilekçesi üzerine yenilenen davanın duruşması-
nın 20.6.1994 giinü saat 09.35"te olup belli edilen gün ve saatte
davalının duruşmada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille
temsilettirmelen.olmadığı takdirde yargılamaya HUMK'nın 213. ve
377. maddesi gereğince yokluldannda devam edilip karar verileceği
ilanentebüğolunur. Basm: 47686
SATILIK DAİRE
Acıbadem'de sahibinden satılık, 70 m
2
. Kaloriferli
Tel:3ö96985