03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 NİSAN 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 13. ULUSLARARASIISTANBUL FILM FESTIVALI SUNGU ÇAPAN Festivalin"AnıJanna"bölümünde,"400Darbe","Piya- nisti Vunın", "Jules ve Jim", "Çalıntı Öpücükler", "Iki İngiliz Kızı", "Kadınları Seven Adam", "Yeşil Oda", "Son Metro" ve "Komşu Kaduı" gibi en lanınmış 9 fiimiyle François Truffaut'yu yeniden anımsayacağız. Eleştirmen Serge Toubiana'yla Michel Pascal'ın derleyip haarladığı "François Truffaut: Çalıntı Portreler"le de ünlii yönet- menin, yakınlan, arkadaşlan ve meslektaşlannın tanıkh- klarıv la, çeşitli anı ve söyleşilerden kurgulanıp bütünle- nen bazı insani yanlanna vakıf olacağız. Kuşkusuz öleli on >ıl olmasına karşın, hala Fransız sinemasının en ev- rensel yönetmeni O onradan gözde temalanndan çocuk-yetişkin ilişkisini ilk kezele alacagı 400 Darbe'dekigibi, sıkıntılı ve sorunlu çocukluk döneminin ardından 'asi' Truffaut'yu, sinema düşünürü ve eleştirmeni Andre Bazin kanatlan altınaalırl950'lerde. sayılabilecek Truf- faut'yu anmak için harika bir fırsat bu "Retro." 1959'dan 1984'e kadar. çey- rek yüzyılda 22 film yapüktan sonra, 21 Ekim 1984'te, 52 yaşında ve en verim- îi çağında kansere yenik düşen Truffa- ut, yıllar önce göste- rilmiş onu aşkın fil- miyle Türk sinema- severlerinin gönlün- de de taht kurmuş bir "yaratıcı yönet- men"di. Ömrunu sınema- ya adamış Truffaut'nun 6 Şubat 1932'de Paris'te doğdu- ğunu yazar sinema ansiklopedilen. Filmlennin bir bölü- mü doğal olarak Truffaut'nun yaşanundan kaynaklanan bıvografik özellıklergösterir. Bu filmlerin kahramanı An- toine Doind (Jean-Pierre Leaud) Truffaut'tan başkası de- ğjldir. Truffaut'nun fılmografısi boyunca küçük Antoi- ne'ın büyümesini, çocukluktan ergenliğe geçişini. deli- kanlılığını. aşkı ve kadınlan tanıyışını (400 Darbe, 20 Yaşında Aşk, Çalıntı Öpücükler) ve erkek olup mesleğini seçışım, evlenmesıni (Güneşte Geee, Evlilik Yuvası), oyun- cu Jean-Pierre Leaud'nun da büyümesiyle bırhkte izleriz, akıp giden yıllann eşlığinde. François52 yaşında ve en verimli çağında kansere yenik düşen Fransız sinemasının en evrensel yönetmeninden bir başyapıt 'Jules ve Jim' (üstte). TrufFaut öleli on yıl olmuş! evre- Sonradan gözde temalanndan çocuk-yetişkin ilişkisini ilk kez ele alacagı 400 Darbe'deki gibi. zorluklar içinde ıslahhanelerde, yurtlarda, vb. yerlerde geçen sıkıntılı ve sorunlu bir çocukluk döneminin ardından sinema aşkıyla yanıp tutu- şan genç. "asi" Truffaut'yu. sinema eleştirmeni ve düşünürü Andre Bazin kanatlan altına alır WS0'lerde. Cahiers du Cinema dergısinin JHb^topİBatiHk - üncma üi&üne- yfeüfc^ JBprifl- *»•• ateşff önderi kesilen TrufFaut, 1958lere değin sürecek olan sinema yazarlığına vfe Fransız sinemasındaki kan değişimıni oluştu- racak yoğun bir eleştın çabasına girişti. 'Yeni Dalga'nın Cannes'da tescili Bugün artık bir "okul" gibi anımsanan "san" 'Cahiers'lerin 31. sayısında yayımlanan "Fransız Sinemasının Belirgjn Bir Eğiliıni" başlıklı tarihsel yazının genç yazannın, 1959'da uluslararası planda "Yeni Dalga"nın ilk zaferi sayılan, "Altın Palmiye" galibi 400 Darbe'nin yönetmeni olacağını kim. nerden bilebilirdi? Truffaut. Cahiers du Cinema'da Arts gibi haf- talık sanat gazetelerindeki yazılanyla "Yeni Dalga" olarak sinema tarihıne geçen bütün bir kuşağı dennden etkıledi. "Politique des Auteurs- YaratKi Yönetmen Politikası" kuramının baş sa- \ unuculanndan olan Traffaut. çeşitli kısa film- lerden ve senaryo çahşmalanndan sonra 1959'- da. onca yılın coşkusunu. tutuklu sinema sev- gisini aktaracağı yönetmenlik uğraşına başlıyor- du "400 Darbe"yle. "Okul kaçağı" anlamında bir deyimi ifade eden "Les 400 Coups", sevgi ve bir dayanak ara- yan küçük Antoıne Doinel'in deniz kıyısına ulaşıp tıkandığı, bir anlamda "kıstınldığı" içten. dokunakh öyküsü ve o duygulu. dramatik fina- liyle. 1959 Cannes Film Festivali'nde ayakta alkışlanıyordu. Filmin, anlayışsızlık ve şıddetle örülmüş dünyasını "yırtmaya" çabalayan küçük kahramanı, hüzünlü olduğu kadar şıırsel. bu unutulmaz final "bölümünde denize doğru umarsızca koşuyor. koşuyordu. Fransız sine- masını yenileyen "Yeni Dalga" hareketinin 1959 Cannes Festivali'nde en büyük ödülle tescil edi- jiyle 400 Darbe'nin ve Truffaut'nun açtığı yol- dan yürüyen diğer "Yeni Dalga"cilar (Jean-Luc Godard, Alain Resnais, Claude Chabrol, Louis Malle, Agnes Varda, vd.) ve fılmleri, 1960'larda Fransız sinemasının (ve çağdaş sinemanın) çeh- resıni değıştiriyorlardı. Tnıffaut-Moreau yakınlığı, işbirliği Truffaut'nun içli duyarhğını ve içtenliğini etki- leyıa bir biçimde yansıtan bu "ilk film"den son- ra. David Goodis'ın polisiye bir romanından uyarlanan Charles Aznavour'lu Tirez sur Le Pia- niste-Piyanisti Vunın, yönetmenin daha sonrakı •Henri-Pierre Roche'un 1. Dünya Savaşı yıllannda geçen romanından uyarlanan Jules ve Jim, Truffaut'nun sevdiği film- lerin, kitaplann ve kadınlann bir kanşımıydı. Yaşamın gizleri ve yazın tartışmalanyla sürdürülen iki erkeğin "dostluğunun" arasına giren, "özgür ve entelektüel" çağımız kadınının prototipi kimliğin- dçki Catheıifie^uks^e Jjmjnod^k^^^sıdır. Film, kuşkusuz yönetmenin unutünrraz başyapıtlann'dan biridir. başyapıtlannı haberlıyordu. Jean Vigo, Roberto Rosseüini ve Jean Renoir gibi büyük ustalardan etkilenen Truffaut'nun Alfred Hitchcock'u çağnştıran bir polise örgüyü sindırmış, hızlı tempolu \e değışik anlatımlı Piyanisti Vunın'u en önemli fılmlennden Jules et Jim, Unutulma- yanSevgiliizledı Henri-Pierre Roche'un 1. Dünya Savaşı yı- llannda geçen romanından uyarlanan Jules ve Jim, Truffaut'nun sevdiği fılmlenn, kitaplann ve kadınlann bir kanşımıydı. Yaşamın gizleri ve yazm tartışmalanyla sürdürülen iki erkeğin "dostluğunun" arasına giren. "özgür ve entelek- tûel" çağımız kadınının prototipi kimliğindekı Catherine (en güzel çağındakı bir Jeanne Mo- reau). Jules ve Jım'ın odak noktasıdır. Gönüi ve duygu adamı Truffaut'nun Avusturyalı (Jules- Oskar VVemer) ve Fransız (Jim-Henri Serre) er- kek kahramanlannın övküsü. Cathenne'ın ara- lanna katılmasıyla değişik bir boyut kazanır. bir çeşit "yaşam ve aşk kutlamasına" dönüşür. Truf- faut'nun yaşama övgü düzdüğü. baştan sona "dörtdörtlük bir karakter çaltşması" niteliğinde- kı Jules \e Jım'i kuşkusuz yönetmenin unutul- maz başyapıtlanndan biridir. "Sijah Gelinlik" ıse Truffautnun favori ya- zarlanndan VVilliam Irish'ın öç alma üstüne ku- rulu bir polisiye romanından uyarlanmış bir başka Jeanne Moreauyapıtıdır. YineHitchcock hayranlığından ızler ve etkiler taşıyan bu film, 1967'de gösterildiğinde eleştirmenlerin ilgisini değil. tepkisinı çekıvordu ne var ki. O tarihlerde Truffaut'yla eski eleştirmen "kardeşlerinin" yol- Ian artık aynlmıştı. "sarı" dönemıni kapatıp 1970'lere doğru yeni bir biçim ve içerikle yayı- mlanmaya başlayan Cahiers, salt teoride kalan bir yönde ilerîerken. "Yeni Dalga"nın tıkanıp kalan dıger vönetmenleri gibi, baş kaldıncı yan- lannı törpülemiş Truffaut da. sermayeyle yakı- nlaştıkça, sinema coşkusunu değil, ama özgür- lüğünü gittikçe yitınp düzenin isterlerine ve yapısına uyan filmler v apmaya koyuluyordu. Tabii Andre Bazin. Orson VV'elles, Roberto Rosselini ya da Alfred Hitchcock hakkında kım- selerde' bulunmavan "hazinelere" sahip Truffa- ut. gçrektiğı vakit sinema arşıvıni genç eleştir- men «^adaşlamwaçmaktan geri icalnvy«rdu >ine de. Truffaut-Moreau yakınlığı ve işbirliğı- nın Juleset Jim'den sonrakı ıkıncı ürünü "antipa- rik" Siyah Gelinlik, bir "Hitchcock çömezinin" ver yer panltılı. ama sonuçta başansız bir çalı- şması olarak karşılandı. 1971 vapımı L'ne BeUe Fille Comme Moi-Genç *e Gûzel'de. yönetmenin ıkinci planda kalan. genelde polisiye ıle beylik bir güldürü anlayışı arasında sıkışmış, yeni bir Hitchcock tutkunluğu örneğidir. "Dûzene artık >enik düşmüş" yönetmen. popüler olma ca- basıyla. argo konuşmalar. birkaç şarkı. bira/ açık saçıklık ve ucuz türkülerle tempolu. ama "cılız, esprili, hafiT' ve tıpık bir Truffaut fîlmi or- tava koymuştur bir kez daha. 'Vasiyet fîlmi' Neşeli Pazar'dı Başroldeki Bernadette Lafont'un sürükledığı Genç ve Güzel, Truffaut'nun bırinci derecede önemli. 400 Darbe, Jules et Jim, Yumuşak Ten. \ ahşi Çocuk ya da La Nuit Americaine-Güneşte Gece, vb. gibi başyapıtlan arasına katılama- makla birlıkte, artık yumuşamış bu eski "Yeni Dalga"a "asT sinemacının insancıl dünyası- ndan kesitler sunan. seyırcisini yine de zaman zaman memnun edebilen sevimli bir filmdı. Daha sonra henüz toy ve gencecik Isabelle \djani'yle Hugo'dan uvarladığı Adele H.'nin Övküsü'>le genç oyuncunun "yıldızım" parla- tan Truffaut, 1976'da da en büyük tıcari başan- lanndan biri olacak L'Argent de Poche-Cep Harçlığı'nı yaptı. L'Homme qui aimait les Fem- mes-Kadınlan Se*en Adam (1976). La Chambre Verte-Yeşil Oda ve yıne 400 Darbe'den ben çalışıp "birlikte vaşlandığı" fetiş ovuncusu Jean- Pierre Leaud'u vönettiğı. "Antoine Doinel'in se- rüvenlerine" son bir nokta kovan L'Amour en Fuite-Kaçarken Aşk"ı 1978'deçekti. Truffaut'nun son filmlenyse. ülkemizde de büyük ilgi gören Le Dcrnıer Metro-Son Metro"- yla (1980). La Femme d'a Cote-Penceredeki Kadın (1981) (Festivalde Komşu Kadın adıvla gösteriliyor) oldu. Hastalığının ıvıce belırgınleş- mesinden önceki 'Sasivet filmi" de. son gözdesi Fanny Ardant'la çevirdığı, parlak bir polısı>e komedı niteliğindckı Vivement Dimanche-Neşeli Pazar'dı (1983). Truffaut. Antoine Doinel'in Sermenleri (1970). Alfred Hitchcock'a Göre Sinema (1966). Havatımın Filmleri (1973) vb. gibi kitaplar da vazıpyavımlamıştı. 'Dansetmekaynız^nanda öğretmektir' ANKARA (Ctımhuriyet Bürosu) - Dün>a çağdaş dans çev relerinde, öz- gün tarzıyla oldukça tanınmış bir ad olan Hindistanlı Astad Deboo. Hindis- tan Büvükelçiliği'ndeki gösteriyle iz- leyenlere Doğu felsefesinin yaşama ve insana yaklaşımını, bedenin diliyle an- lattı. Zamanın akışı içinde kalıcı olanın anlatmaya çalışan Deboo. bü- tün bedeninde sağladığı denetimle ın- sanın bu anlamda ulaşabileceği nokta- lann ıpucunu verdı. Danseünenin aynı zamanda '•öğretmek" olduğunu düşunen Deboo, yüz mımiklerinin an- lamh kullanımıyla dansa da ülkesinin geleneksel değerlenni katıyor. Bolşoy Balesi'nde baş balerin Maia Plissetskaia ile danseden, 68'lerin en büyük "suçlusu" Pınk Floyd ile birlik- te gösterilen sunan ve Çın Seddı'nin üzerinde tek başına danseden Deboo, Uzakdoğu'dan, yanına evrensel esıntı- leri de katarak Hindistan'ın baharath kokusunu getiriyor. Gizil kavramlarla yüklü doğu felsefelerinden, AmerikaL ünlü çağdaş dansçı Martha Graham'ın kurduğu ekole, Hindistan geleneksel dansı olan Katakali'den. Bolşoy Bale- si'ne uzun bir yolculuk. Sanat yelpaze- sınin evrenselliği nedeniyle. dansını herkes için "girilebilir" kılan Deboo. dansın herkes ıçın öğretici olması ge- rektiğıni ve dansçının geleneğın etkile- rine aak olması gerektiğinı belirtıyor. Çin'de de geleneksel danslar üzerine dersler almış olan Deboo. Çin gele- neksel danslannın etkısiyle Londra'da Graham ekolüyle kazandığı bedensel denetimi bu kez hareketlerini yavaşla- tarak zaman kavrammı farklı bir şe- • Hintli çağdaş dansçı Astad Deboo, Hindistan Büyükelçiliği'nde yaptığı gösteriyle Doğu felsefelerinin bedendeki tanımını anlatırken, etin ve duygunun birleşimini sergiledi. kilde yorumlamaya çalışıvor. Son- ralan çahştığı Alman çağdaş dansçı- lan ise yaşayan bir dans içinde varolan dialoğun bir tarafı olmayı ögretti ona. Ancak kendi tekniğını oluşturmaya başladığında Deboo, solo gösterileri yeğledi. Batı'nın bireycı felsefesiyle, Doğu'nun kesintısız ve sonsuz yalnızlık anlayışını banndıran bu yak- İaşımı. sonunda dünyanm çeşitli ülke- lerinde öğrendıklen ve farklı ekollerin bedenine ve beynine kattığı biçimle dansetti. Deboo, hala Hindistan'da yaşıyor ve geleneksel Hint müziğj ile solo gösteriler yapıyor. "Çağdaş dansta ayağın tünıü yere basar, ovsa Hint geleneksel dansı olan Katakali'de avakların köşeleri üzerin- de durulur." Deboo. dansına başlamadan önce yapacağı gösterinin tekniğı açısından izleyenleri bilgilendirmeyi yeğliyor. "Evrene ve İnsana Kutlama" adlı bir dans sunduğu izleyicilerden önce ken- dı konsantrasyonunu bozmamalan için bir parça sessizlik istıvor. Gele- neksel Hint müziğinin kesintısız uzun sesleri ve gızil atmosferi içinde seriledı- ği dans. hem batı çağdaş dans form- lannı. hem de Kalküta Lımam'nda ge- milere yüklenen zenccfıl ve tarçın ko- kulannı içeriyor. Dansında önemli bir yer taşıyan müzik içinse Deboo, şun- lan sövlüyor: "Müzik genleşmeme >a da >oğunlaş- mama neden oluvor. Bir parça müzik duyduğumda gözümde bir parça da ha- reket canlamyor. Müzik sürdükce. ha- reketler çoğaİıyor ve genişlivor." Anlatabilmeninyollannı vcolanak- lannı zorlayan Deboo. önümüzdekı günlerde İstanbul'da da bırgösteri su- nacak. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Samiye Yaltırım'ın ArdındanSamiye Yaltnm'la konuşurken sevinçlerini söndür- memeye çalışan bir genç kızın görüntüleri etkisine alırdı beni. Annemin anlattıklarıyla kıtapların birbirini tamam- ladığı birdünyada değişirdı zaman. Ağabeyinin Anadolu'ya geçmek için yaşamını ortaya koyduğu günlerdi. işbirlikçılerin Sadaret'e, divan-ı harp- lere, gazetelere egemen olduğu günlerdi. Hilafet ordu- sunun emperyalizmin altınlarıyla örgütlendiği, din tacir- lerinın Kurtuluş savaşçılarını arkadan vurduğu günlerdi. "Cebren ve hileyle" işgal edilmiş Istanbullardaki o genç kızın mavi menekşe gozlerinde dalgalanan sevinç ışıkları mahzunluğadönüşürdu. Biliyorum, önceleri Nazım Hikmet duyarhğını paylaş- tığım bir yakınlıktı Samiye Yaltırım benım ıçın. Sonra kendini çabuk ortaya koyan kişiliğiyle "Benım ınsanla- rım"arasındaki yerini aldı. 1921lerde demiş ki Nazım: "Cicı kardeşciğim, çalış çalış, çalış.. oku, oku, oku.. yaz, yaz, yaz.. Seni ıstikbalde Turkiye'nin en inkılapçı kadınlarından biri olarak gör- mek isterim. Buraya iyı dikkat et! Bu mektubumu sakla, anlıyor musun? Samiye. Sen inkılapçı bir kadın olacak- sın." (Nazım. S. Yaltırım - A. Aydemir, 1. bas. 1979, sf. 110) Halide Edib'in VVilson Prensipleri altında yatan, em- peryalist dalaveranın ayırdına varıp Halide Onbaşı ol- maya çahştığı yıkımgünlerınden "Resimlı Ay'ın, "Tan"- ın Sablha Zekeriya'larına; "Yurt ve Dünya"n\n "Adım- lar"\n Behtee Boran'larına kolay sıçramadı bu toplum. Bu insanlar. Ankara Palas'ta dans etmenin, Bostancı denız hama- mımn tahta perdeleri ardında denize girmenin kuşkusuz katkısı vardı cumhuriyetin kadını olmaya. Yeterli miydi?! Dame de Sion'da Fransızca, Robert Kolej'de ingilizce oğrenme olanağı bulmak da bir anlam taşıyordu kuşku- suz. Yeterli miydi? Çalışkuşu'nun Feride'sınden Prof Bahriye Üçok'lara, Dr. Sevinç özgüner'lere kadar gorünmez maymlar dö- şenmiş yollarda kadınlarımız direncin acı meyvelerini yüreklerinde taşıdılar. Taşıyacaklar da. Siliyoruz. Mustafa Kemal üüşuncesine karşı Karabe- kir, Fevzi Çakmak duşuncelerinın pusuya yattığı, Nazım Hikmet'in şiirlerınin yanı sıra Risale-ı Nur'un da gizli okunduğu bir ülke burası. Dışardan gazel okuyanlarımız da var. Beyanname edebıyatı ıle yetinenlerımız de. Bıkıp usanmadan namus dokuyanlarımız da var. Teslim olanlarımız da. Teslım alınamayanlardan birıydi Samiye Yaltır/m. Nazım'la butünleşmişti ama kendisi olarak yaşadı. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nın gırişım kuru- lunda görev başı yaptığı zaman, ağabeyinin 1921lerde yazdığı mektubu sakladığını/özümsediğini gosterdi bi- ze. llerlemış yaşına karşın Vakıf Başkanı olarak işlevıni sonuna kadar yerıne getirdi Samiye Abla. Geçen yıl Ortadoğu Üniversıtesi şölenınde Nazım Hik- met gecesıni izleyen iki bını aşkın gelecek karşısındaki duyarhğını yeniden yaşıyorum. - Ağabeyimin vatandaşlık hakkını alacağız... 'Serbest A tölye' sanatçılarımn sergisiuzatıldı Kültür Servisi -On altı ressamdan oluşan "Serbest Atölye" sanatçılannın Yıldız Teknik Cniversitesi Yüksel Sabancı Kültür Merkezi'ndeki sergisi 10 nisan tarihine kadar uzatıldı. Sergide. Resim Heykel Müzesı Derneğı sanat eğıtım programına katılan Claire Ancel. Pakıze Akkaya. Leyla Doyuran. Sona Erül, Nellı Gavnyeloğlu. Cmıt Gürçekiç. Sara Hatem, Filiz Işılay. Fügen Leman, Est> Saul. NejeOğun. Avsel Öngen. Şafak Sakallıoğlu. Şükriye Şengûl. Ülkü Terem v e Sevım Yüce'nin yapıtlan bulunuvor. Yaklaşık 8-I0yıldır bırhkte çalışan "Serbest Atölye" sanatçılan. bugüne kadarGökhan Anlağan. Tomur Atagök. Özdemır Altan ve Yusuf Taktak'tan resim eğitimı gördüler. Resim sanatına modern bakışaçısı ile yönelen sanatçılann sergısınde ıkı bovutlu tuvalden. üç boyutlu mekan düzenlemesıne kadar deeışık dencmeler yer aldı FESTİVALDE BUGÜN Beyoğlu Emek: Daens (12.00.18.30). Uzaktan Kıımanda (15.00.21 30) Beyoğto Atias: Aşkra/ıSortra(l2.00,18.30). Turku(l5.00, 21.30) Bevoğlu Alkazar: 400 Darbe (12.00,18.30), Pekin Piçleri (15.00.21.30) Beyoğlu Avrupa: Emmanuel Kant m Son Günleri{ 12 00, 18.30). Melekçik Murluluk Getir (15.00.21.30) Beyoğlu Beyoğlu: Yarasa (12.00). Ağrı 'va Dönüf (15.00). Vâgon (18.30). Matüsa Tarzunı (21.30)' Kadıköy Reks: İnsan Yüreğınin Harıtası (12.00), Başlangıç Ve Son (15.00), Stardust Amları (18.30). Jules veJim (21.30) FESTİVALDE YARIN Beyoğlu Emek: Gü: Mehtabı (12.00.18.30), Yağan Taşlar (15.00,21.30) Beyoğlu Atlas: Ürpertıler( 12.00.18.30). Be\a:Geceler (15.00.21.30) Bevoğlu Alkazar Pivanisti Vurun (12.00,18.30), Başlangıç veSon( 15.00.21.30) Beyoğlu Avnıpa: Aşk Üstüne Tokyo (12.00), Son Smır (15.00,21 30). Z)<m//( 18.30) Beyoğlu Beyoğlu: İskıpliAtıfHoca(12.00), Gece, Melek ve Biziın Çocuklar (15.00), Ay Vaktı (18.30), Kadıköy Reks: YeşilPapayanm Kokusu(\2W), Munhat- taıı Manzaralan (15.00), Seks Hakkında Öğrenmek İstedı- ğiniz... (18.30), Lanetliler(2\30)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle