Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 NİSAN 1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
13. ULUSLARARASIISTANBUL FILM FESTIVALI
SUNGU ÇAPAN
Festivalin"AnıJanna"bölümünde,"400Darbe","Piya-
nisti Vunın", "Jules ve Jim", "Çalıntı Öpücükler", "Iki
İngiliz Kızı", "Kadınları Seven Adam", "Yeşil Oda", "Son
Metro" ve "Komşu Kaduı" gibi en lanınmış 9 fiimiyle
François Truffaut'yu yeniden anımsayacağız. Eleştirmen
Serge Toubiana'yla Michel Pascal'ın derleyip haarladığı
"François Truffaut: Çalıntı Portreler"le de ünlii yönet-
menin, yakınlan, arkadaşlan ve meslektaşlannın tanıkh-
klarıv la, çeşitli anı ve söyleşilerden kurgulanıp bütünle-
nen bazı insani yanlanna vakıf olacağız. Kuşkusuz öleli
on >ıl olmasına karşın, hala Fransız sinemasının en ev-
rensel yönetmeni
O onradan gözde
temalanndan
çocuk-yetişkin ilişkisini
ilk kezele alacagı 400
Darbe'dekigibi,
sıkıntılı ve sorunlu
çocukluk
döneminin ardından 'asi'
Truffaut'yu, sinema
düşünürü ve eleştirmeni
Andre Bazin kanatlan
altınaalırl950'lerde.
sayılabilecek Truf-
faut'yu anmak için
harika bir fırsat bu
"Retro." 1959'dan
1984'e kadar. çey-
rek yüzyılda 22 film
yapüktan sonra, 21
Ekim 1984'te, 52
yaşında ve en verim-
îi çağında kansere
yenik düşen Truffa-
ut, yıllar önce göste-
rilmiş onu aşkın fil-
miyle Türk sinema-
severlerinin gönlün-
de de taht kurmuş
bir "yaratıcı yönet-
men"di.
Ömrunu sınema-
ya adamış Truffaut'nun 6 Şubat 1932'de Paris'te doğdu-
ğunu yazar sinema ansiklopedilen. Filmlennin bir bölü-
mü doğal olarak Truffaut'nun yaşanundan kaynaklanan
bıvografik özellıklergösterir. Bu filmlerin kahramanı An-
toine Doind (Jean-Pierre Leaud) Truffaut'tan başkası de-
ğjldir. Truffaut'nun fılmografısi boyunca küçük Antoi-
ne'ın büyümesini, çocukluktan ergenliğe geçişini. deli-
kanlılığını. aşkı ve kadınlan tanıyışını (400 Darbe, 20
Yaşında Aşk, Çalıntı Öpücükler) ve erkek olup mesleğini
seçışım, evlenmesıni (Güneşte Geee, Evlilik Yuvası), oyun-
cu Jean-Pierre Leaud'nun da büyümesiyle bırhkte izleriz,
akıp giden yıllann eşlığinde.
François52 yaşında ve en verimli çağında kansere yenik düşen Fransız sinemasının en evrensel yönetmeninden bir başyapıt 'Jules ve Jim' (üstte).
TrufFaut öleli on yıl olmuş!
evre-
Sonradan gözde temalanndan çocuk-yetişkin
ilişkisini ilk kez ele alacagı 400 Darbe'deki gibi.
zorluklar içinde ıslahhanelerde, yurtlarda, vb.
yerlerde geçen sıkıntılı ve sorunlu bir çocukluk
döneminin ardından sinema aşkıyla yanıp tutu-
şan genç. "asi" Truffaut'yu. sinema eleştirmeni
ve düşünürü Andre Bazin kanatlan altına alır
WS0'lerde. Cahiers du Cinema dergısinin
JHb^topİBatiHk - üncma üi&üne- yfeüfc^
JBprifl- *»•• ateşff önderi kesilen TrufFaut,
1958lere değin sürecek olan sinema yazarlığına
vfe Fransız sinemasındaki kan değişimıni oluştu-
racak yoğun bir eleştın çabasına girişti.
'Yeni Dalga'nın Cannes'da tescili
Bugün artık bir "okul" gibi anımsanan "san"
'Cahiers'lerin 31. sayısında yayımlanan
"Fransız Sinemasının Belirgjn Bir Eğiliıni"
başlıklı tarihsel yazının genç yazannın, 1959'da
uluslararası planda "Yeni Dalga"nın ilk zaferi
sayılan, "Altın Palmiye" galibi 400 Darbe'nin
yönetmeni olacağını kim. nerden bilebilirdi?
Truffaut. Cahiers du Cinema'da Arts gibi haf-
talık sanat gazetelerindeki yazılanyla "Yeni
Dalga" olarak sinema tarihıne geçen bütün bir
kuşağı dennden etkıledi. "Politique des Auteurs-
YaratKi Yönetmen Politikası" kuramının baş sa-
\ unuculanndan olan Traffaut. çeşitli kısa film-
lerden ve senaryo çahşmalanndan sonra 1959'-
da. onca yılın coşkusunu. tutuklu sinema sev-
gisini aktaracağı yönetmenlik uğraşına başlıyor-
du "400 Darbe"yle.
"Okul kaçağı" anlamında bir deyimi ifade
eden "Les 400 Coups", sevgi ve bir dayanak ara-
yan küçük Antoıne Doinel'in deniz kıyısına
ulaşıp tıkandığı, bir anlamda "kıstınldığı" içten.
dokunakh öyküsü ve o duygulu. dramatik fina-
liyle. 1959 Cannes Film Festivali'nde ayakta
alkışlanıyordu. Filmin, anlayışsızlık ve şıddetle
örülmüş dünyasını "yırtmaya" çabalayan
küçük kahramanı, hüzünlü olduğu kadar şıırsel.
bu unutulmaz final "bölümünde denize doğru
umarsızca koşuyor. koşuyordu. Fransız sine-
masını yenileyen "Yeni Dalga" hareketinin 1959
Cannes Festivali'nde en büyük ödülle tescil edi-
jiyle 400 Darbe'nin ve Truffaut'nun açtığı yol-
dan yürüyen diğer "Yeni Dalga"cilar (Jean-Luc
Godard, Alain Resnais, Claude Chabrol, Louis
Malle, Agnes Varda, vd.) ve fılmleri, 1960'larda
Fransız sinemasının (ve çağdaş sinemanın) çeh-
resıni değıştiriyorlardı.
Tnıffaut-Moreau yakınlığı, işbirliği
Truffaut'nun içli duyarhğını ve içtenliğini etki-
leyıa bir biçimde yansıtan bu "ilk film"den son-
ra. David Goodis'ın polisiye bir romanından
uyarlanan Charles Aznavour'lu Tirez sur Le Pia-
niste-Piyanisti Vunın, yönetmenin daha sonrakı
•Henri-Pierre Roche'un 1. Dünya Savaşı yıllannda geçen
romanından uyarlanan Jules ve Jim, Truffaut'nun sevdiği film-
lerin, kitaplann ve kadınlann bir kanşımıydı. Yaşamın gizleri ve
yazın tartışmalanyla sürdürülen iki erkeğin "dostluğunun" arasına
giren, "özgür ve entelektüel" çağımız kadınının prototipi kimliğin-
dçki Catheıifie^uks^e Jjmjnod^k^^^sıdır. Film, kuşkusuz
yönetmenin unutünrraz başyapıtlann'dan biridir.
başyapıtlannı haberlıyordu. Jean Vigo, Roberto
Rosseüini ve Jean Renoir gibi büyük ustalardan
etkilenen Truffaut'nun Alfred Hitchcock'u
çağnştıran bir polise örgüyü sindırmış, hızlı
tempolu \e değışik anlatımlı Piyanisti Vunın'u
en önemli fılmlennden Jules et Jim, Unutulma-
yanSevgiliizledı
Henri-Pierre Roche'un 1. Dünya Savaşı yı-
llannda geçen romanından uyarlanan Jules ve
Jim, Truffaut'nun sevdiği fılmlenn, kitaplann
ve kadınlann bir kanşımıydı. Yaşamın gizleri ve
yazm tartışmalanyla sürdürülen iki erkeğin
"dostluğunun" arasına giren. "özgür ve entelek-
tûel" çağımız kadınının prototipi kimliğindekı
Catherine (en güzel çağındakı bir Jeanne Mo-
reau). Jules ve Jım'ın odak noktasıdır. Gönüi ve
duygu adamı Truffaut'nun Avusturyalı (Jules-
Oskar VVemer) ve Fransız (Jim-Henri Serre) er-
kek kahramanlannın övküsü. Cathenne'ın ara-
lanna katılmasıyla değişik bir boyut kazanır. bir
çeşit "yaşam ve aşk kutlamasına" dönüşür. Truf-
faut'nun yaşama övgü düzdüğü. baştan sona
"dörtdörtlük bir karakter çaltşması" niteliğinde-
kı Jules \e Jım'i kuşkusuz yönetmenin unutul-
maz başyapıtlanndan biridir.
"Sijah Gelinlik" ıse Truffautnun favori ya-
zarlanndan VVilliam Irish'ın öç alma üstüne ku-
rulu bir polisiye romanından uyarlanmış bir
başka Jeanne Moreauyapıtıdır. YineHitchcock
hayranlığından ızler ve etkiler taşıyan bu film,
1967'de gösterildiğinde eleştirmenlerin ilgisini
değil. tepkisinı çekıvordu ne var ki. O tarihlerde
Truffaut'yla eski eleştirmen "kardeşlerinin" yol-
Ian artık aynlmıştı. "sarı" dönemıni kapatıp
1970'lere doğru yeni bir biçim ve içerikle yayı-
mlanmaya başlayan Cahiers, salt teoride kalan
bir yönde ilerîerken. "Yeni Dalga"nın tıkanıp
kalan dıger vönetmenleri gibi, baş kaldıncı yan-
lannı törpülemiş Truffaut da. sermayeyle yakı-
nlaştıkça, sinema coşkusunu değil, ama özgür-
lüğünü gittikçe yitınp düzenin isterlerine ve
yapısına uyan filmler v apmaya koyuluyordu.
Tabii Andre Bazin. Orson VV'elles, Roberto
Rosselini ya da Alfred Hitchcock hakkında kım-
selerde' bulunmavan "hazinelere" sahip Truffa-
ut. gçrektiğı vakit sinema arşıvıni genç eleştir-
men «^adaşlamwaçmaktan geri icalnvy«rdu
>ine de. Truffaut-Moreau yakınlığı ve işbirliğı-
nın Juleset Jim'den sonrakı ıkıncı ürünü "antipa-
rik" Siyah Gelinlik, bir "Hitchcock çömezinin"
ver yer panltılı. ama sonuçta başansız bir çalı-
şması olarak karşılandı. 1971 vapımı L'ne BeUe
Fille Comme Moi-Genç *e Gûzel'de. yönetmenin
ıkinci planda kalan. genelde polisiye ıle beylik
bir güldürü anlayışı arasında sıkışmış, yeni bir
Hitchcock tutkunluğu örneğidir. "Dûzene artık
>enik düşmüş" yönetmen. popüler olma ca-
basıyla. argo konuşmalar. birkaç şarkı. bira/
açık saçıklık ve ucuz türkülerle tempolu. ama
"cılız, esprili, hafiT' ve tıpık bir Truffaut fîlmi or-
tava koymuştur bir kez daha.
'Vasiyet fîlmi' Neşeli Pazar'dı
Başroldeki Bernadette Lafont'un sürükledığı
Genç ve Güzel, Truffaut'nun bırinci derecede
önemli. 400 Darbe, Jules et Jim, Yumuşak Ten.
\ ahşi Çocuk ya da La Nuit Americaine-Güneşte
Gece, vb. gibi başyapıtlan arasına katılama-
makla birlıkte, artık yumuşamış bu eski "Yeni
Dalga"a "asT sinemacının insancıl dünyası-
ndan kesitler sunan. seyırcisini yine de zaman
zaman memnun edebilen sevimli bir filmdı.
Daha sonra henüz toy ve gencecik Isabelle
\djani'yle Hugo'dan uvarladığı Adele H.'nin
Övküsü'>le genç oyuncunun "yıldızım" parla-
tan Truffaut, 1976'da da en büyük tıcari başan-
lanndan biri olacak L'Argent de Poche-Cep
Harçlığı'nı yaptı. L'Homme qui aimait les Fem-
mes-Kadınlan Se*en Adam (1976). La Chambre
Verte-Yeşil Oda ve yıne 400 Darbe'den ben
çalışıp "birlikte vaşlandığı" fetiş ovuncusu Jean-
Pierre Leaud'u vönettiğı. "Antoine Doinel'in se-
rüvenlerine" son bir nokta kovan L'Amour en
Fuite-Kaçarken Aşk"ı 1978'deçekti.
Truffaut'nun son filmlenyse. ülkemizde de
büyük ilgi gören Le Dcrnıer Metro-Son Metro"-
yla (1980). La Femme d'a Cote-Penceredeki
Kadın (1981) (Festivalde Komşu Kadın adıvla
gösteriliyor) oldu. Hastalığının ıvıce belırgınleş-
mesinden önceki 'Sasivet filmi" de. son gözdesi
Fanny Ardant'la çevirdığı, parlak bir polısı>e
komedı niteliğindckı Vivement Dimanche-Neşeli
Pazar'dı (1983).
Truffaut. Antoine Doinel'in Sermenleri
(1970). Alfred Hitchcock'a Göre Sinema (1966).
Havatımın Filmleri (1973) vb. gibi kitaplar da
vazıpyavımlamıştı.
'Dansetmekaynız^nanda öğretmektir'
ANKARA (Ctımhuriyet Bürosu) -
Dün>a çağdaş dans çev relerinde, öz-
gün tarzıyla oldukça tanınmış bir ad
olan Hindistanlı Astad Deboo. Hindis-
tan Büvükelçiliği'ndeki gösteriyle iz-
leyenlere Doğu felsefesinin yaşama ve
insana yaklaşımını, bedenin diliyle an-
lattı. Zamanın akışı içinde kalıcı
olanın anlatmaya çalışan Deboo. bü-
tün bedeninde sağladığı denetimle ın-
sanın bu anlamda ulaşabileceği nokta-
lann ıpucunu verdı. Danseünenin
aynı zamanda '•öğretmek" olduğunu
düşunen Deboo, yüz mımiklerinin an-
lamh kullanımıyla dansa da ülkesinin
geleneksel değerlenni katıyor.
Bolşoy Balesi'nde baş balerin Maia
Plissetskaia ile danseden, 68'lerin en
büyük "suçlusu" Pınk Floyd ile birlik-
te gösterilen sunan ve Çın Seddı'nin
üzerinde tek başına danseden Deboo,
Uzakdoğu'dan, yanına evrensel esıntı-
leri de katarak Hindistan'ın baharath
kokusunu getiriyor. Gizil kavramlarla
yüklü doğu felsefelerinden, AmerikaL
ünlü çağdaş dansçı Martha Graham'ın
kurduğu ekole, Hindistan geleneksel
dansı olan Katakali'den. Bolşoy Bale-
si'ne uzun bir yolculuk. Sanat yelpaze-
sınin evrenselliği nedeniyle. dansını
herkes için "girilebilir" kılan Deboo.
dansın herkes ıçın öğretici olması ge-
rektiğıni ve dansçının geleneğın etkile-
rine aak olması gerektiğinı belirtıyor.
Çin'de de geleneksel danslar üzerine
dersler almış olan Deboo. Çin gele-
neksel danslannın etkısiyle Londra'da
Graham ekolüyle kazandığı bedensel
denetimi bu kez hareketlerini yavaşla-
tarak zaman kavrammı farklı bir şe-
• Hintli çağdaş dansçı
Astad Deboo,
Hindistan
Büyükelçiliği'nde
yaptığı gösteriyle
Doğu felsefelerinin
bedendeki tanımını
anlatırken, etin ve
duygunun birleşimini
sergiledi.
kilde yorumlamaya çalışıvor. Son-
ralan çahştığı Alman çağdaş dansçı-
lan ise yaşayan bir dans içinde varolan
dialoğun bir tarafı olmayı ögretti ona.
Ancak kendi tekniğını oluşturmaya
başladığında Deboo, solo gösterileri
yeğledi. Batı'nın bireycı felsefesiyle,
Doğu'nun kesintısız ve sonsuz
yalnızlık anlayışını banndıran bu yak-
İaşımı. sonunda dünyanm çeşitli ülke-
lerinde öğrendıklen ve farklı ekollerin
bedenine ve beynine kattığı biçimle
dansetti. Deboo, hala Hindistan'da
yaşıyor ve geleneksel Hint müziğj ile
solo gösteriler yapıyor.
"Çağdaş dansta ayağın tünıü yere
basar, ovsa Hint geleneksel dansı olan
Katakali'de avakların köşeleri üzerin-
de durulur."
Deboo. dansına başlamadan önce
yapacağı gösterinin tekniğı açısından
izleyenleri bilgilendirmeyi yeğliyor.
"Evrene ve İnsana Kutlama" adlı bir
dans sunduğu izleyicilerden önce ken-
dı konsantrasyonunu bozmamalan
için bir parça sessizlik istıvor. Gele-
neksel Hint müziğinin kesintısız uzun
sesleri ve gızil atmosferi içinde seriledı-
ği dans. hem batı çağdaş dans form-
lannı. hem de Kalküta Lımam'nda ge-
milere yüklenen zenccfıl ve tarçın ko-
kulannı içeriyor. Dansında önemli bir
yer taşıyan müzik içinse Deboo, şun-
lan sövlüyor:
"Müzik genleşmeme >a da >oğunlaş-
mama neden oluvor. Bir parça müzik
duyduğumda gözümde bir parça da ha-
reket canlamyor. Müzik sürdükce. ha-
reketler çoğaİıyor ve genişlivor."
Anlatabilmeninyollannı vcolanak-
lannı zorlayan Deboo. önümüzdekı
günlerde İstanbul'da da bırgösteri su-
nacak.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Samiye Yaltırım'ın
ArdındanSamiye Yaltnm'la konuşurken sevinçlerini söndür-
memeye çalışan bir genç kızın görüntüleri etkisine alırdı
beni. Annemin anlattıklarıyla kıtapların birbirini tamam-
ladığı birdünyada değişirdı zaman.
Ağabeyinin Anadolu'ya geçmek için yaşamını ortaya
koyduğu günlerdi. işbirlikçılerin Sadaret'e, divan-ı harp-
lere, gazetelere egemen olduğu günlerdi. Hilafet ordu-
sunun emperyalizmin altınlarıyla örgütlendiği, din tacir-
lerinın Kurtuluş savaşçılarını arkadan vurduğu günlerdi.
"Cebren ve hileyle" işgal edilmiş Istanbullardaki o
genç kızın mavi menekşe gozlerinde dalgalanan sevinç
ışıkları mahzunluğadönüşürdu.
Biliyorum, önceleri Nazım Hikmet duyarhğını paylaş-
tığım bir yakınlıktı Samiye Yaltırım benım ıçın. Sonra
kendini çabuk ortaya koyan kişiliğiyle "Benım ınsanla-
rım"arasındaki yerini aldı.
1921lerde demiş ki Nazım: "Cicı kardeşciğim, çalış
çalış, çalış.. oku, oku, oku.. yaz, yaz, yaz.. Seni ıstikbalde
Turkiye'nin en inkılapçı kadınlarından biri olarak gör-
mek isterim. Buraya iyı dikkat et! Bu mektubumu sakla,
anlıyor musun? Samiye. Sen inkılapçı bir kadın olacak-
sın." (Nazım. S. Yaltırım - A. Aydemir, 1. bas. 1979, sf.
110)
Halide Edib'in VVilson Prensipleri altında yatan, em-
peryalist dalaveranın ayırdına varıp Halide Onbaşı ol-
maya çahştığı yıkımgünlerınden "Resimlı Ay'ın, "Tan"-
ın Sablha Zekeriya'larına; "Yurt ve Dünya"n\n "Adım-
lar"\n Behtee Boran'larına kolay sıçramadı bu toplum.
Bu insanlar.
Ankara Palas'ta dans etmenin, Bostancı denız hama-
mımn tahta perdeleri ardında denize girmenin kuşkusuz
katkısı vardı cumhuriyetin kadını olmaya.
Yeterli miydi?!
Dame de Sion'da Fransızca, Robert Kolej'de ingilizce
oğrenme olanağı bulmak da bir anlam taşıyordu kuşku-
suz.
Yeterli miydi?
Çalışkuşu'nun Feride'sınden Prof Bahriye Üçok'lara,
Dr. Sevinç özgüner'lere kadar gorünmez maymlar dö-
şenmiş yollarda kadınlarımız direncin acı meyvelerini
yüreklerinde taşıdılar.
Taşıyacaklar da.
Siliyoruz. Mustafa Kemal üüşuncesine karşı Karabe-
kir, Fevzi Çakmak duşuncelerinın pusuya yattığı, Nazım
Hikmet'in şiirlerınin yanı sıra Risale-ı Nur'un da gizli
okunduğu bir ülke burası.
Dışardan gazel okuyanlarımız da var. Beyanname
edebıyatı ıle yetinenlerımız de.
Bıkıp usanmadan namus dokuyanlarımız da var.
Teslim olanlarımız da.
Teslım alınamayanlardan birıydi Samiye Yaltır/m.
Nazım'la butünleşmişti ama kendisi olarak yaşadı.
Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nın gırişım kuru-
lunda görev başı yaptığı zaman, ağabeyinin 1921lerde
yazdığı mektubu sakladığını/özümsediğini gosterdi bi-
ze. llerlemış yaşına karşın Vakıf Başkanı olarak işlevıni
sonuna kadar yerıne getirdi Samiye Abla.
Geçen yıl Ortadoğu Üniversıtesi şölenınde Nazım Hik-
met gecesıni izleyen iki bını aşkın gelecek karşısındaki
duyarhğını yeniden yaşıyorum.
- Ağabeyimin vatandaşlık hakkını alacağız...
'Serbest A tölye' sanatçılarımn
sergisiuzatıldı
Kültür Servisi -On altı ressamdan oluşan "Serbest Atölye"
sanatçılannın Yıldız Teknik Cniversitesi Yüksel Sabancı
Kültür Merkezi'ndeki sergisi 10 nisan tarihine kadar
uzatıldı. Sergide. Resim Heykel Müzesı Derneğı sanat
eğıtım programına katılan Claire Ancel. Pakıze Akkaya.
Leyla Doyuran. Sona Erül, Nellı Gavnyeloğlu. Cmıt
Gürçekiç. Sara Hatem, Filiz Işılay. Fügen Leman, Est>
Saul. NejeOğun. Avsel Öngen. Şafak Sakallıoğlu. Şükriye
Şengûl. Ülkü Terem v e Sevım Yüce'nin yapıtlan
bulunuvor. Yaklaşık 8-I0yıldır bırhkte çalışan "Serbest
Atölye" sanatçılan. bugüne kadarGökhan Anlağan.
Tomur Atagök. Özdemır Altan ve Yusuf Taktak'tan resim
eğitimı gördüler. Resim sanatına modern bakışaçısı ile
yönelen sanatçılann sergısınde ıkı bovutlu tuvalden. üç
boyutlu mekan düzenlemesıne kadar deeışık dencmeler yer
aldı
FESTİVALDE BUGÜN
Beyoğlu Emek: Daens (12.00.18.30). Uzaktan Kıımanda
(15.00.21 30)
Beyoğto Atias: Aşkra/ıSortra(l2.00,18.30). Turku(l5.00,
21.30)
Bevoğlu Alkazar: 400 Darbe (12.00,18.30), Pekin Piçleri
(15.00.21.30)
Beyoğlu Avrupa: Emmanuel Kant m Son Günleri{ 12 00,
18.30). Melekçik Murluluk Getir (15.00.21.30)
Beyoğlu Beyoğlu: Yarasa (12.00). Ağrı 'va Dönüf (15.00).
Vâgon (18.30). Matüsa Tarzunı (21.30)'
Kadıköy Reks: İnsan Yüreğınin Harıtası (12.00), Başlangıç
Ve Son (15.00), Stardust Amları (18.30). Jules veJim (21.30)
FESTİVALDE YARIN
Beyoğlu Emek: Gü: Mehtabı (12.00.18.30), Yağan Taşlar
(15.00,21.30)
Beyoğlu Atlas: Ürpertıler( 12.00.18.30). Be\a:Geceler
(15.00.21.30)
Bevoğlu Alkazar Pivanisti Vurun (12.00,18.30), Başlangıç
veSon( 15.00.21.30)
Beyoğlu Avnıpa: Aşk Üstüne Tokyo (12.00), Son Smır
(15.00,21 30). Z)<m//( 18.30)
Beyoğlu Beyoğlu: İskıpliAtıfHoca(12.00), Gece, Melek ve
Biziın Çocuklar (15.00), Ay Vaktı (18.30),
Kadıköy Reks: YeşilPapayanm Kokusu(\2W), Munhat-
taıı Manzaralan (15.00), Seks Hakkında Öğrenmek İstedı-
ğiniz... (18.30), Lanetliler(2\30)