03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN1994 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI BELEDÎYECİLİKTE BATILILAŞMA ÇABALARI Jja Şehremaneti'nden Büyükşehir Beiediyelerine... (1854-1994) h tipi şehirciliğin, özellikle 'parklar ve meydanlar' olarak somutlanan kent düzenlemesi çabalarmda, İstanbul'a önemli ( ^ i l Topuzlu Paşa, 1910'lu yıllarda Gülhane Parkı'nı halka açarken camiden çıkan yobazlann saldınsına uğradı. Gericilere göre OKTAY EKINCI miras bırakan şehreminlerinden en 'şehir parklan', kentin 'ahlaksızlık ünlüsü Cemil Topuzlu Paşa'dır. yuvalan' olabilirdi... Yobazlarparklanisterniyor Kent yönetiminde salt 'geleneksel örgütlen- melerle' yetinmeyip, Batı ülkelerindeki model- lere uygun bir belediye düzeninin getirilmesi,- 19. yüzyıbn ikinci yansı boyunca Osmanh'nın .en çok önem verdiği çabalar arasında yer aldı. Bu çabanın en gelişkin ürünü Şehremaneti örgütlenmesi olmakla birlikte, gerek bu örgü- tün yan kurumlannda, gerekse 1857"de kurulan ve bugünkü Beyoğlu Belediyesi'nin çekirdeğini oluşturan Altıncı Daire-i Belediye'de. ağırlıklı olarak Fransa'dan ve özellikle Paris Beledi- yesi'nden esinlenilen kurallar getirildi. Şehremaneti örgütünde, bir anlamda 'de- mokratikleşmenin' de ilk adımlan sayılabilecek en önemli yeniliklerden biri, kuşkusuz 'şehre- maneti meclisi'dir. Bugünkü belediye meclisleri- ne benzer görevleri olan şehremaneti meclisini, kentteki esnafın arasından ve memurlann ileri gelenlennden seçilen üyeler oluştururdu. Seçi- mi ise doğrudan Babıâli yapar, yani hem şehre- mini, hem de meclisi, 'Saray'ın atadığı' kişiler olarak görev yaparlardı. Batı tipi yenilikler Batılılaşma çabalan ve Batı kentlerine öy- künme öylesine önemsenmeye başladı ki, bele- diye yönetim bıçiminin ötesinde 'kent hizmetle- rinde' de Osmanlı geleneklerinde pek bulunma- yan yenilikler yaşandı. Örneğin. yine 19. yüzyılın sonlanna doğru. Osmanlı devletinin içinde bulunduğu ekono- mik sıkınülar, ciddi kaynak darlığı da yaratmış olmasına karşın, İstanbul'da yol genişletmesi ve ağaçlandırma çalışmalannda önemli aülım- lar gerçekleştirilmişti. Kentin, Paris'te olduğu gibi, geniş 'bulvarlara' sahip olması, 1881-1890 yıllannda şehreminliği yapan Mazhar Paşa'nın en çok ağırlık verdiği imar etkinlikleri arasın- daydı. Bu tür, Batı tipi şehirciliğin, özellikle 'parklar ve meydanlar' olarak somutlanan kent düzenle- mesi çabalannda, İstanbul'a önemli miras bıra- kan şehreminlerinden en ünlüsü hiç kuşkusuz Cemil Topuzlu Paşa'dır. Dinciler, parklara karşı 1912-1914 ve 1919-1920 yıllannda iki dönem şehremini olan Cemil Topuzlu Paşa, aynı anda askeri doktordu. Balkan Savaşı ortamında sağ- ladığı bir milyon altınhk borçlanmayla. İstan- bul'da oldukça büyük ve önemli imar uvgula- malannı başlatmıştı. Mezarlıklann kent dışına çıkanlması, mezbaha kurulması. ilk kez aynntı- İı bir kent haritasının yaptınlması, bu haritala- nn bir tür imar planı gibi kullarulmaya başlan- ması, hep Cemil Topuzlu döneminde İstan- bul'a kazandınlan 'çağdaşlaşma' örnekleridir. Bu örnekler arasında, özellikle Batıhlaşmaya karşı olan gerici ve dinci cevrelerin tepkisiyle karşılaşan'Gülhane Parkı düzenlemesini. özel- likle bu günlerde bir kez daha anmak gerekiyor. İstanbul'un en çok kullanılan ve en görkemli kentsel yeşil alanlanndan olan Gülhane Parkı, 1910'lu yıllara dek Topkapı Sarayı'na bağlı ve padişahın 'has tarlasT olan, halka kapalı bir alandı. Cemil Topuzlu Paşa, bu alanı halka açıp Batı kentlerindeki gibi büyük bir park yapmak üze- re kollannı sıvadığında, bağnaz dinciler buna karşı çıktılar ve ayaklandılar. Parkın karşısın- daki Zeynep Sultan Camisi'nın avlusunda top- lanan gericiler, paşanın üzerine yürüdüler ve engellemek istediler. İleri sürdükleri gerekçe ise. konusu. Kimbilir. belki de bu nedenle. yani 'parklara karşı çıkıldıği' içın. ruhsatsız ve imar planlanna aykın inşa edıien 'kaçak camiler' için özelh'kle seçilen yerler de, yine imar planlannda 'park, çocuk bahçeleri' vb. amaçlarla aynlan alanlar oluyor. Beyoğlu belediyesi 27 Mart 1994 seçimlerinde. özellikle çevre mahallelerin oylanyla 'şeriatçı göriişün' yöneti- mine geçen Beyoğlu Belediyesi. aslında Osman- lı dönemindeki 'Batılılaşma' çabalannın kent yönetimi açısından ilk önemli 'kalelerinden' biri olarak kurulmuştu. Yani, Beyoğlu Belediyesi'- nin 'varoiuş nedeni ve geleneği', dinci ve Osman- lıcı değıl, tam tersine 'laik ve aydınlanmacı' bir ZJatitıhlaşma çabalan içinde, Paris Belediyesi örnek ahnarak, bugünkü yapıya çok benzeyen ilk yerel yönetim örgütlenmesi, 1857'de kurulan 'Altıncı Daire-i Belediye', yani Beyoğlu Belediyesi oldu. Belediye, gerek yeni yönetim düzeni, gerekse simgelediği 'aydınlanmacı' kültürüyle, daha kuruluş döneminde bile İstanbul halkınca öylesine sevildi ki ünlü 'tulumbacılann' manilerinde bile yerini aldı. has tarlanın 'kutsallığı' ve padişahın bahçesinin eğlence yeri olamayacağı idi. Refah'ın parklara bakışı Yıllar sonra, İstanbul'da 'yüzde 25' oy ala- rak, belediye yönetimine 'seçilme' olanağını el- de eden Refah Partisi'nin, 1991 genel seçimle- rinden bu yana sürdürdüğü 'adil düzen' söylemi içinde 'kentler ve yeşil alanlarla' ilgili görüşleri, Cemil Topuzlu'nun başına gelenleri anımsaü- yor. Bilindiği gibi Refah Partisi, 'Osmanlı gelene- ğinde olmadığı' gerekçesinin yani sıra. daha da önem verdiği 'sosyal ahlakı bözuyor' gibi bir ne- dene dayanarak, şehircilikte 'halka açık büyük park' anlayışına karşı çıkıyor. Bu tür yerlerde 'ahlak dışı' davranışlann olduğuna dikkat çe- ken Refah Partisi, şeriat düzenine en uygun ye- şil alan ihtiyacının 'bahçeler' olduğunu belirti- yor ve o nedenle de kentlerde 'bahceli evleri' yaygınlaştıracağını söylüyor. Refah'ın en büyük 'oy kaynağı' olan kaçak yapılaşmanın, bahçe bir yana, bir kanş boş alan da bırakmadan tstanbul'u bir 'beton ve tuğla denizine'dönüştürdüğu 199O'lı yıllarda, bu vaa- din nasıl yerine getirilebileceği ayn bir tarüşma geçmişedayanır. 18. Yüzyıl'ın ortalannda, İstanbul'da yaban- cılann en yoğun olarak yaşadığı bölge Beyoğlu ve Gaiatav ydı.Bu bölge. gerek kültürel yaşamıy- la gerekse kent dokusu ve diğer sosyal özellikle- riyle, Suriçi bölgesinden farklı bir özellik taşı- yordu. 'Modern belediyeciliğin' örgütlenebilme- si için en uygun yer olmasının asıl nedeni de. bu özelliğinden ötürü 'kadılık döneminin' dinsel kurallarla bütünleşen geleneklerinin fazla yay- gınolmamasndı. Batılılaşma çabalan içinde, Paris Belediyesi örnek ahnarak. bugünkü >apıya çok benzeyen ilk yerel yönetim örgütlenmesi. 1857'de kuru- lan 'Altıncı Daire-i Belediye'. yani Beyoğlu Be- lediyesi oldu. Başına da Şehremini Server Paşa getirildi. Altıncı Daire-i Belediye'nin Şişhane'dcki bi- nası da, dönemin Batı etkisindeki kamu binala- n mimarisinin özgün ve görkemli bir ömeğidir. Bina. 1969 yılında İstanbul Belediye Başkanı Fahri Atabey tarafından restore edildi ve bugün de kullanılmaktadır. Beyoğlu Belediyesi, gerek yeni yönetim düze- ni, gerekse simgelediği 'aydınlanmacı' kültürüy- le. daha kuruluş döneminde bile İstanbul hal- kınca öylesine sevildi ki ünlü tulumbacılann' manilerinde bile yerini aldı. 19. yüzvılda. İstan- bul'daki 'seçkinler' arasında tulumbacı takım- lanna katılmak da moda olmuş, bu takımlar- dan birine ait tulumbaa türküsünde Beyoğlu Belediyesi'ne şu övgüler dizilmişti: 'Altıncı daire oldu pek meşhur. Beyoğlu'dur semti, cıvası mamur Korkmadan dünyaya hep meydan okur, Cihana velvele salmakta hâlâ..." Belediyeler yaygınlaşıyor Altıncı Daire-i Belediye. daha sonra 'örnek' kabul edilerek, İstanbul'daki \eni belediye ör- gütlenmelerine de esin kaynağı oldu. Osmanlı yönetimi, 1868'de. kentte 14 'belediye dairesf daha kurdu. Böylece. cumhuriyet döneminde de, 1980'li yıllara dek sürecek olan ve ilçeleri 'belediye şubesi' olarak örgütle\en yerel yöne- tim ağının ilk kurumsal yapılanması da yine 1870'lerdegerçekleşti. Anadolu ve Rumeli kentlerinde de Batı tipi ilk belediye örgütlenmeleri, yine Beyoğlu Belediye- si örnek ahnarak. yani Fransa'daki düzenden yararlanılan kararlarla gerçekleşmiştir. Belediyeciliğin tüm ülkeye yayılmasında önemli bir adım olan 1864 tarihli Vilayet Ni- zamnamesi'yle, sancak ve kaza merkezlerinde 'meclis-i belediyeler'in kurulmasına başlandı. Üstelik aynı nizamnameyle. bu meclislerdekı üyelerin 'seçimle' göreve gelmeleri de ilk kez be- nimsenmiş oluyordu. Yerel yönetimin temeüeri Osmanh'nın son dönemlerinde, belediyeleri salt 'bayındırlık ve kent hizmeti' veren kurumlar olmaktan çıkartan, bugünkü anlamda bir 'yerel yönetim' mis>onunu yüklenmeleri sürecini baş- latan önemli adımlar da atılmıştır. Bu gelişmenin ilk hukuksal temelini, 1. Meş- rutiyet döneminin ürünü olan, 1877 tarihli 'Vi- layet ve Dersaadet Belediye Kamınu'dur. Bu kanunla. 19. yüzvıl ortalanna kadar *subaşı\ 'mimarbaşı' vb. gibi salt 'ilgili kişilerin' sorumlu- luğunda bulunan kent hizmetleri. artık 'belli bir kuruma' ve o kurumun 'yetkili organlarına' ve- riliyordu. Böylece. kent yönetımindekı 'güclü ve yetkili kişiler' dönemi >a\aş >a\aş kapanıyor, Osmanlı gelenekleri açısından 'radikal' denebi- lecek bir dönüşüm yaşanıyordu. Artık, 'atanmış' bile olsalar. her kentin kadısı. ihtisap ağası. ya da şehremini değil. bir 'belediye reisi' ve üye sa>ılan kentin büyüklüğüne göre değişen 'belediye meclisleri' \ardı... Yarın: Belediyeclllkte cumhuriyet llkeleri ÇALIŞAJNLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL Kesiıı dönüş yapacağım Soru: Yurtdışındaki hizmetlerim 10380 gün, Türkiye'deki 840 gün hizmerimle birleştirilerek, 2147 sayılı yasaya göre yapmış olduğum borçlanma gereği, 1136 gösterge üze- riniden ve % 77 orandan bana yaşlılık aylığı bağlanmış bulunmaktadır. Yakın bir sürede kesin dönüş yapacağım. 1985 sonrası vurtdışında gecen hizmetlerimi borçlan- mak suretiyle yaşlılık aylığımın artması mümkün mü- dûr? (l.D.) YANIT: 7 Hazıran 1978'de yürürlüğe giren 2147 sayılı Yurtdı- şında Çalışan Türk Vatandaşlannın, Yurtdışındaki Çalışma Sü- relerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Yasa, 22 Mayıs 1985 günlü Resmi Gazete'te yayımla- nan 3201 sayılı yasa ile yürürlükten kaldınlmıştır. 3201 sayılı yasanın geçici 3. maddesi ile 2147 sayılı yasaya göre kazarulmış haklar saklı tutulmuştur. Yasanın geçici 3. maddesin- de şöyle denilmektedir: "Bu kanumın yürürlük tarihinden önce 30.5.1978 tarih ve 2147 sayılı kanuna göre borçlanma isteğinde bulunanlardan işlemleri ta- mamlanmamıs olanların, bu işlemleri sonuçlandırılıncaya kadar haklannda 30.5.1978 tarih ve 2147 sayılı kanun hükümlerinin uy- gulanmasına devam olunur. 30.5.1978 tarih ve 2147 sayılı kanuna göre borçlanma işlemleri tamamlanmamış olanlardan. aylık bağlanması talebinde bulunma- yanlar veya aylık bağlanması talebinde bulunup da aylığa hak ka- zanamayanlar ile borçlanma işlemleri henüz tamamlanmamış olanlar, istekleri halinde bu kanunun hükümlerinden yararlanabi- lirler." 3201 sayılı yasanın 8. maddesinde ise şöyle denilmektedir: "Bu kanunun vürürlük tarihinden önce veya sonra 30.5.1978 ta- rih ve 2147 savılı kanun ve sosval güvenlik kanunlarına göre kendi- lerine veya hak sahipk-rine a>lik bağlanmış olanlar ile a> lık bağlan- ması için müracaat edip de aylığa hak kazanmış durumda bulunan- lar bu kamından yararlanamazlar." 3201 savilı yasa. 2147 sayılı yasa hükümlerine göre borçlanarak aylık bağlananlan kapsam dışında bırakmıştır. 3201 sayılı yasanın Uygulama Yönetmeliği'nin 13. maddesin- de aynı uygulama öngörülmüştiir. Uygulama Yönetmeliği'nin 13. maddesine göre 3201 sayılı ya- sanın yürürlüğe girdiği 22 Mayıs 1985 "tarihinden önce veya son- ra sosyal güvenlik kuruluşlarınca kendilerine veya hak sahiplerine aylık bağlanmış olanlarla, avlık bağlanması için müracaat edip de aylığa hak kazanmış olanlar kanundan \ararianamazlar." CUMHlîRBAŞKANIGAZI M.KEE4L PAŞA'NINSONBAHARGEZİLERİ Nuri Onat (Yayına hazırlay an) 40.000(KDV içinde) Yayınlan Türkocağı Caıl. 19-41 Cağaloğlu-htanbul Ödemeli gönderilmez POLİTÎKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Refah Partisi Korkusu... Her seçimde umduğunu bulamayanlar sürgit bir suçlu ararlar. Gerçekten de her seçimin bir suçlusu vardır. Her seçimin bir suçlusu vardır ama kimdir? Partiler se- çimlere bu kadar dağınık girdiklerine göre, bu kadar da dağınık suçlu vardır. Öyle birinin üstüne yıkmak yetmez! Bu seçimlere merkez sol darmadağınık girdi. Dağılma- dan merkez sol suçludur. Kimse suçu ötekine yıkmasın! Merkez sol böyledir de merkez sağ değil midir? Merkez sağ da seçimlere darmadağınık girmiştir. Suçu da pay- laşacaktır. Dilimizde, "Arabanın tekeri kırıldıktan sonra yol gös- teren çok o/ur"diye bir söz vardır. Şimdi arabanın tekeri kırılmıştır, yol gösteren de çoktur. Yol bellidir, partiler darmadağındır. Her şeyden önce partilerin görüşlerine göre dağınıklıktan kurtulması gereklidir. Dağları bekle- yen korkudan kurtulmak istiyorsak aynı çizgide olan partilerin birleşmesi beklenir. Bırakın dağılmış olan küçük partileri, büyük partilerin birleşmeleri beklenir. ANAP'la Doğru Yol ilk fırsatta birleşmelidir. Birleşme ol- mazsa belli ki 'kurtkuzuyu yiyecek'tir. Bu, sağda görü- len çaredir. Solda görülen çare SHP, CHP, DSP'nin bir- leşmeleri, bir an önce birçatı altındatoplanmalarıdır; bu şarttır. Seçim sonuçları göstermiştir ki, suçlu sadece partilerden biri değildir. Şöyle bir sıralayacak olursak, DSP ile CHP'nin yanında SHP de suçlu partilerden biri- dir. Belli ki kurtuluş, partilerin birleşmesindedir. Adres bir tanesi değildir. Adres tek bir partide birleşme olarak anlaşıldığında birleşme olmuyor; kurt da kuzuları yiyor. Bütün solcu partiler takkeyi ortaya koyup birleşme yolla- rı üretmelidir. Üretme başlıcayoldur. Seçimlerin bana bir armağanı oldu; o da parmağa sü- rülen çıkmaz boya... Oyu kullandıktan sonra parmağıma kara bir boya sürdiiler. Ne denli yıkarsam yıkayayım bu boya bir türlü çıkmıyor. Seçimler biteli kaç gün oldu, ner- deyse haftasını aştı, Hindistan'dan getirildiği söylenen boya, sol elimin işaret parmağına yapıştı; bir türlü çıkmı- yor. Bu ne biçim boya ise, kene gibi yapıştı kaldı; yama gibi sırıtıpduruyor. Bu boyanın Hindistan gibi azgelişmiş ülkelerde se- çimlerde kullanıldığı söyleniyor. Oralarda okuma-yaz- ma oranı düşük olduğu için bazı işaretleri ancak silin- mez boya ile sağlıyorlarmış. Demek biz de o ölçüde azgelişmiş toplumlardan sayılıyormuşuz! Bakıyorum da seçim sonuçları sadece yabancılar için değil, yakın dostlar için de korkutucu, ürkütücü oldu. RP'nin ilk ağızda bunca oy alması, korkunun başlıca et- keni. Ya böyle bölük pörçük değil de tümden oy alsaydı, ülkeyi bırakıp gidenler bile olurdu. özellikle kadınların çok korktuğu anlaşılıyor. Daha şimdiden türlü söylenti- ler geliyor kulağa; otobüslerden mini etekli kızları indiri- yorlarmış, kapıdan giren yolcu mini etekliyse otobüse bindirmiyorlarmış... Ev toplantılarında hanımlar, "Artık bundan sonra biz de mi çarşaf giysek!.." diye söyleni- yorlar. Toplumları zaman zaman korkular sarar. "Refah" korkusu çok baskın çıktı. Iran'a, Cezayir'e, Fas'a, Libya'- ya mı döneceğiz? Oralara da bu korku böyle gelmedi mi? Bakalım nerelere kadar götürecek!.. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Keten tohumu... Bir cetvel türü. 2/ Bir el ara- cı... Büyük saban. 3/ İs- kambil kâğıtlanyla oyna- nan bir oyun. 4/ Oruç ayı. 5/ İstanbul'daki bir üni- versitenin kısa yazılışı... 106 taşla oynanan bir oyun. 6/"Hayır" anla- mında kullanılan söz... Kâfı gelemeyen... "... ta- neleri gibi gülemedim Aradım aradım bulama- dım Kendi ecelimle öle- medim" (Bedri Rahmi Eyuboğlu). 7/ Sanat,hüner... Yara yadaçıban nedeniyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik. 8/ Yük- selme, yücelme... Bir soru eki. 9/ Bilgiçlik taslayan kimse... Osmanlı toprak düzeninde, yılhk geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik. YL KARIDAN AŞAĞ1YA: 1/Yaş ya da kuru erikle yapılan bir tür sebze yahnisi. 2/ Derebeylik Japonyası'nda en aşağı sınıfı oluş- turan halk... Nohut, patates, tahin ve soğanla yapılan bir tür meze. 3/ Kimi ince işlerin yapımında kullanılan siyah bir ağaç... Verme. ödeme. 4/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılı- şı... Akıllı. 5/ Tıp dilinde "bere" anlamında kullanılan sözcük... Bir nota. 6/ Kundak çocuklannın tepesinde görülen kepek ta- bakası... Baryumun simgesi. 7/ Bağlama. cura gibi çalgılan çal- mada kullanılan. kiraz ağacı kabuğundan yapılmış mızrap. 8/ Uzaklık işareti... Rumlann kutsal saydıklan kaynak ya da pı- nar. 9/ İnleme... Küçük tekne kaptanı. VEFAT "Babamız, Kardeşimiz" Maden Y. Mühendisi ÖMER FAHRETTİN DORUK 2.4.1994 tarihinde vefat etmiş ve aziz naaşı aynı gün Yeniköy Kabristanlığı'nda toprağa verilmiştir. Allah rahmeteyleye. Kardeşleri: SAİME AKMAN. BURHANEDDİN DORUK Çoouklan: FÎLİZ-ASLMA>-TOîÇ DORUK İLAN T.C. MAZGİRT1 NO'LU KADASTRO MAHKEMESİ EsasNo:1993 6 ParselNo:368 Davaa orman idaresi tarafından, davalı Mırzali Karaçor aleyhine mahkememıze açılan tespite itiraz davasının yapılan duruşmasında; Davalı Mırzali Karaçor tnirasçılan, Güneş Karaçor. Hasan Kara- çor, Emine Karaçor, Mehmet Karaçor. Ali Karaçor'a yapılan tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilmeyip yargıtay ilamı tebliğ edil- mediğinden ilanen yargıtay bozma ilamı ile duruşma günü tespitine karar verilmiş olmakla; Ara karan gereğince Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 20.1.1993 gün ve 1992 6246-1993' 119 sayılı ilamı 1.6.1994 tarihli duruşma günü mahkememizde hazır bulunmalan veya kendinizi bir vekille temsil ettırmeniz, duruşmaya gelmediğımz \eya kendinizi bir vekille temsil ettirmediğıniz takdirde duruşma günü ve yargıtay bozma ilamı ilanen tebliğ olunur. Basın. 46931 ATATURK'TEN DUŞUNCELER Enver Ziya Karal (Yayına hazırlayan) 6. bası 50.000(KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İslanbul Ödemeli gönderilmez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle