02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 4NİSAN1994PAZARTESİ70. YILSAYI25016 S A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N Stockholm'den Istanbul'a yazınsal bir gezinti GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Geçen ay. Stockholm'den İstanbui'a yazınsal bir yolculuk yapıldı. Üstelik, zaman ıçinde de epey gerilere uzandık. İşin ilginç yanı. vardığımız İstanbul'un bugünkü İstanbul olmamasıydı. Bir zamanlann İstanbulu'na yapıtlany- la tanıklık eden yazarlanmız, bam- başka bir kenti anlatıyordu... Yolculuğumuz. Stokcholm'un ilk yerleşim yeri olan, eski kent anlamı- na geJen GamlaStan adlı adaaktaki İsveç Akademisi'nin, kralın sarayı- na bir sesleniş uzaklığındaki salo- nundan başladı. Nobel Edebiyat Ödülü'nün saptandığı salon, hemen kapı komşumuzdu Girişim, çalışmalannı 1962'den beri İsianbul'da > ürütmekte olan İs- veç Araştırmalar Enstitüsü'ne des- tek olarak burada kurulan "İsveç İstanbul Enstitüsü Dostlan" Derneği tarafından yapılmıştı. Türkiye'den Oktay Akbal, Demirtaş Ceyhun. Or- han Duru ve Sezer Ehını çağnlmıştı. Jnlara, Beyoğlu'nu anlatan Demir Özlü ve gazeteci yazar Turhan Ka- yaoğlueşliketti. Gotland Adasfndan Büyükada'ya... İsveç Yazarlar Sendikası Başkanı ozan Peter Curman, ülkesinin şirin adası Gotland'da bir süre önce hiz- mete giren Uluslararası Yazarlar Evi'ne, Türk konuklannı götürmeyi daha önce ihmal etmemişti. Kendi- si. uzun süredir gümdemde olan. Büyükada'da benzeri bir evın açıl- ması için çaba göstermekte. Bir za- manlar, Adalar belediyle başkanı tarafından gösterilen arsa üzerine kurulacak olan evin projesini, ozan ve mimar Cengiz Bektaş yapmıştı bile. Sonra konu, ceşitli sorunlann çıkmasıyla unutuldu. Peter Cur- man, aynen Demirtaş Ceyhun'un dediği gibi. bu işi gerçekleştirmekte kararlı. Gerçekten de. akademideki günde derhal bu projeyi anımsattı. Aynı zamanda. bu yıl güz mevsi- mınde Karadeniz'de ve Ege"de do- laşması düşünülen ve bu denizlere kıyılan olan (ve hatta olmayan) ül- kelenn yazarlannı taşıyacak bir ba- nş gemisi projesini de dile getirdı. Bu projenin ön hazırlık toplantısı geçen yil kasım ayında İstanbul'da yapılmış ve bir yanlış anlaşılmadan ötürü TYS'nin katılmadığı toplantı- da Türk tarafını Pen Kulüp temsil etmişti. Anne-Marie Özkök ile Ulla Lundst- röm'ün titizlikle yaptığı çevirilerle, yazınımıza İstanbul'u >erleştiren yazar ve ozanlardan örneklcr veril- di. Torsten W'ahlund''un her zaman- ki etkileyici sesiyle okuduğu şıirler ve düzyazılar şunlardı: (Parantez içinde çevirmen olarak, Özkök (Ö) ve Lundström (L).) tstanbul Günü'ne katüan vazarlardan Sezer Duru, Demirtaş Ceyhun ve Oktay Akbal. İstanbul Destanı - B. R. Eyuboğlu (Ö); İstanbul'u Dinlivorum -O. Veli (Ö); Sis - T. Fikret (Ö); Eylül Sonu - Y. K. Bevatlı (Ö): Bedava ve Gün Doğuyor"- O. Veli (Ö); Bir Bahçe - S. Vâik (Ö. ve Birgit Nilsson Schlyter); Yorgiya'nın Mahallesi - S. Faik (L); Bir Beyoğlu Düşü'nden Bölüm - D.Özlü (L): Gece - S. K. Aksal (L); Yalan ve Sokağa Çıkıyo- rum - M. C. Anday (ö), Mavi Li- man ve Ağaç - N. Hikmet (L); İstan- bul Sevgilim'den bir bölüm - N. Gürsel (L). Ester ile Roza - O. Akbal (Ö ve L); Kedili Saime Hanım - M. Gürpınar (Ö) ve O. Veli'nin "Eskiler Alıyorum", "Zilli Şiir" ve "Kitabe-i Seng-i Mezar'" (ö). İstanbui'a bizi yazınsal olarak gö- türen konuşmacılann tümü, bir ko- olculuğumuz, İsveç Akademisi'nin, kralın sarayına bir sesleniş uzaklığındaki salonundan başladı.Bir zamanlann İstanbulu'na yapıtlanyla tanıklık eden yazarlanmız, bambaşka bir kenti anlatıyordu... nuda buluşuyordu: Yazınımızdakı tstanbul'un, günümüzdekiyle ilgısi olmadığında... Demir Özlü; 1930"lu. 4O'lı ve 50'li yıllann şehiralık bakımından İstanbul'un en iyi za- manı olduğunu saptadı. Boğaziçı'nı en iyi anlatan yazar olarak Abdül- hak Şinasi HLsar'ı gösteren Özlü. konuşmasında, bu ölümsüz kentın çokkültürlü özelliğine değindı vc Beyoğlu'dan yola çıkarak Boğaz'a dek bize rehberlik etti. Daha sonra konuşan Turhan Ka- yaoğlu, artık bir Stockholmlü ola- rak İstanbui'a ve orada geçen ço- cukluğuna değindi. Politik neden- lerle çok sevdiği bu kentten aynlışı- nı, önceleri epey ikircikli olarak baktığı Stockholm'de zamanla gü- zel şeyler görmeye başlayışını, her zamanki ince esprileriyle anlattı. İs- veçli ızleyiciler, Kayaoğlu'nu. ülke- nın en büyük sabah gazetesi Dagens Nyheter'de zaman zaman yayımla- nan Türkiye ağırlıklı yazılanndan tanıyorlardı. Peter Curman'ın kürsüye çağırdı- ğı ilk konuk Oktay Akbal'dı. Onun. istanbul izlenimleri şöyleydi: "Bir İstanbullu olarak. orada doğ- muş-büyümüş ve İstanbul'u anlatmış bir yazar olarak İstanbul, benim için büyük bir değer. Ben. bugünkü İstan- bul'dan bahsetmiyorum. Ben, benim İstanbultımdan söz ediyonım. Oruz- lann, kırkların İstanbulu'ndan. De- mirin de dile getirdiği gibi, kozmopo- lit İstanbul'dan. Ben onu yaşadım. Üsteük benim kuşağun, Atatürk'ün açtığı Batılılaşma, çağdaşlaşmaya yetişmişti; hümanist bir kültür alarak yetiştirihniştik. Koyu şoven, milliyetçi duygular- dan uzak olarak yeriştirilmiş bir ku- şaktık. Bence edebiyat, bir ulusun zenginliğidir de ama dünyanın da bir parçası olarak bunu verir. Mühim olan, yalnızca bir ulusun kahramanlı- klarını yakalmak değil, hümanist bir çizgiyi yakalamaktır. Sait Faik gibi büyük bir yazarımız bir gün bana de- mişti ki -o sırada. edebiyat değeri ol- mayan basit kitaplar çok basılıyor ve satılıyordu- "Biz" dedı. "sanki bu millctin bir parçası değilmişiz gibi ge- livor bana. Birtakım yerleşmiş zevk- lere öylesino ters düşüv omz ki kendi- mizi vatanımızda yabancı gibi görü- yoruz." Oktay Akbal. İstanbul'u İstanbul >apan etnık gruplara da değinerek çeşitlı anılannı dile getirdi. TYS Ge- nel Başkanı son yıllarda görülen aynlıkçı akımlara yönelık kışkırtıcı davranışlann. emperyalizmın ürü- nü olduğunu da sözlenne ekledi. Demirtaş Ceyhun konuşmasında. Türkıye'de yazarlann koşullanna değindi. Amerikalı yazarlar Arthur Miller ve Harold Pinter'ın Türkiye'- >i ziyaretlen sırasında cdindiği izle- nimlen de aktardı. Sezer Duru. Curman'ın Türkıye- deki kadın yazarlann ve İeminist ozanların' durumuyla ilgili sorusuna şu yanıtı verdi: "Türkiye'de kadın va/arlar. özel- likle cumhurivct devrinde önem ka- zanmaya başladı. Son \irmi vılda çok sav ıda kadın ya/arımız oldu. Ya- znorlar, tanınıvorlar ve 6'nemseni- \orlar. En son Haldun Taner öykü yarışmasına üç vüz bin kadından öy- kü geldi." Uyuşma, feldn habercisi olabilir KAYSERİ (AA) - El ve ayaklarda görülen uyuşmalann, felcin habercisiolabilecegi bildirildi. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. AU Soyuer, her yıl 80-100 bin kişide görülen beyin-damar hastalıklannın. başta sigara ve şişmanlık olmak üzere, yüksek tansıyon.kalpveşeker rahatsızlıklanndan kaynaklandığmı kaydetti. Türkiye'de her yıl 70-80 bin kişinin damar tıkanıklığı nedenıyle \-ucudunun bir bölümü \ a da tamamının felç olduğunu urgulayan Prof. Dr. Soyuer, .ldn habercisi olan bazı belirtilenn hafıfe alındığını belirtti. Prof. Dr. Soyuer. şunlan söyledi: "Felçten korunmak için, öncelikJe en önemli risk faktörleri olan yüksek tansiyon. kalp, şeker hastalıklan ile sigara ve şişmanlıktan kaçınmak gerekir. Egzersiz yapmama, bilinçsiz ilaç kuüanımı da damar tıkanıklığmın, dolav tsıv la da felcin nedeni olabilir. El, ayak j a da vücudun bir başka yeriıide geçici uv uşmalar olabilir. Normalde uyuşmalar birkaç dakika sürer. Bu süre 10-15 dakikaya uzuyorsa, felcin habercisi olabilir. Aynı zamanda. gözde de birkaç dakikalık görmemezlik feiç belirtisi olarak kabul edilebilir. Bu durumlarla karsılaşan kişiler en ktsa sürede, bir sağlık kumluşuna baş>urmalıdır." Çocukfeld için 1 milyar dolargerekli Dİ\ ARBAKIR (AA) - Dün>a Sağhk Örgütü (WHO). heryıJ 100 binden fazla çocuğu sakat bırakan çocuk felcinin ortadan kaldınlması için. 1 milyar lOOmilyondolar gerektiğıni açıkladı. Birleşmiş MilktkrÇocuklara Y'ardım Fonu (UN1CEF) tarafından yayTmlanan raporda, her yıl 100 binden fazla çocuğun çocuk fefci virüsü kaparak sakat kaldığı. hastalığın tamamen ortadan kaldınlması amacı\ la başlatılan yoğun bağışıklama çalışmalanran, son \illarda yavaşladığı kaydedildi. Aşılama çahşmalannda bazı ülkelerde düşüşler olduğu ve bu iş için belirlenen fonlara aktanlan parada azalma göriildüğü behrtilen raporda. şöyle denildi: "Çocuk fdci ile mücadelede yohm sonuna gelinmişken. bazı gevşeme betirtiieri göriilmektedir. Çoaık feki 199? yılma kadar dünya ülkelerinin çoğunda ortadan kaktınbnabdo-. VVHO'nun tahminkrinegöre 2000 ydına kadarçocuk felcinin tamamen ortadan kakhniması için gereken maddi ka>nak 1.1 miİyar ' dolardff. Bu miktann üçte ikisinin geüşmekte oian ülkeler tarafından karşrianması gerekmektedir. Çocuk fekinin tamamen ortadan kahhnbnasıyta. aşdama cahşmalarmdan > apdacak tasamıf, 2000 yüma kadar 500 milyon dolan bulacâkör. Böyiece, maddi tasarrufijn dısmda, çocuk feki acdannada son verilmiş oiacaktn-r Ana karnını yarmadan cenin ameliyatı MI-DICAL TRIBUNE Ya sokağa kaçarsa?Sıkı sıkı bağlamış iple annesi: "İple bağlamasan rahat nefes aldırmaz ki bu çocuk... Dağ gibi bulaşık. çamaşır... " Anne ktndisince haklı belki, ama > a çocuk?.. Bir sı\ rılsa ipinden özgürlüğe; kelebek gibi kanatlanıp uçsa Erdek sokaklannda. Takılsa diğer Erdek çocuklarına; koşsa, koşsa... (Fotoğraf: ERDAL YAZICI) Artık cerrahlar. ana karnını yarmadan. deriden geçen. cm'nin onda biri kalınlığında dcnye gıren iğnemsi ay gıtlarla cenını ameliy at edebiliyor. Mınjkvideo kameralan. pense. . diîgüm atıcı \e makaslarla donatılmış olan buaygıtlar daha önceerişkınlenn böbrek ameliyatlannda da kullanılıyordu. Ucunda kamera olan aygıt. ekrana yansıttığı görüntüvle cerrahın ana rahmının içını görmcsineolanak tanıyor. Böy leliklecerrah. öbür aygıtla da ameliyatı gerçekleştınyor. Aygıt öy lesıne küçük kı. ceninı çev reley en zardan. hiçbir zarar vermeden aeçebiliyor. 1.990 >ılında.Kaliforniya Üniversitesi doktorlan bu tıp bir ameliyatı gerçekleştırmışler. ancak annenın karnını yarmak zorunda kalmışlardı. Detroıt VV'ayne Enstitüsü cerrahlan ise anne karnını kesmeden beşameliyat yaptıklannı ve tümünün de başanyla sonuçlandığını bıldınyor. Cerrahi fotoskopı adı venlen yöntem. cenin tıbbında bir kilometre taşı niteliğinı taşıyor. •"> öntemı geliştıren Dr. Ruben A. Quintero, "Hamilelikte ortaya çıkan kimi sorunlann çözümlenmesi için daha düşünülen, ancak uv gulanmayan y olları deniyoruz. Yöntem. cenine hasar verebilecek riskli durumlarda en iyi sonucu vermesi açısından tıpta y eni bir çığır açtı" dıy or. Fotoskopı. anne rahmınde büy ük bir kesıği gerektirecek kimi durumlarda yararlı olabilir. \ öntemınhenüzçokyaygınbir kullanım alanı olmadığından başan oranı tam olarak Jeğerlendinlemıyor. Bunedenle kımı tıp çev relerincc tepkıy le karşılanıyor. Bunlar.zamanla vöntemin başanlı olduğu belirlense bile yalnızca konuda ıızmanlaşmış hastanelerde uygulanabileceğını ılen sürüyor. Boğazköy Sfenksi'nin kaderi diplomatlarda BONN/ANKARA (ANKA) - Ha len Berlin Devlet Müzesi'nde sergilen- mekte olan Boğazköy Sfenksı için Türk bilim adamlannın, eserin Türki- ye'ye ait olduğunu kanıtlayan belgele- ri Alman bilim adamlanna sun- masının ardından, görüşmeler diplo- matik düzeyde sürdürülmeye baş- landı. Türkiye'nin Bonn Büyükelçisi Onur Öymen, Türk-Alman ilişkileri- nin iyi düzeyde olmasının, sfenks gö- rüşmelerini de olumlu yönde etkileye- ceğini söyledi. Bonn Büyükelçisi Onur Öymen ko- nuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada. sfenks konusunda Alman Dışişleri Bakanlığı ile diplomaük düzeyde gö- rüşmelerin sürdüriildüğünü bildirildi. Diplomatik düzeydeki görüşmelerin olumlu sonuçlanması halinde daha üst düzeyde de görüşmeler y apılabıle- B,oğazköy Sfenksi için Türk bilim adamlannın, eserin Türkiye'ye ait olduğunu kanıtlayan belgeleri Alman bilim adamlanna sunmasının ardından, görüşmeler diplomatik düzeyde sürdürülmeye başlandı. ceğini belirten Öymen. "Şu anda Al- yönde etkileyeceğine inanıyorum. Al- man yetkililer. bu konuva daha sıcak bakacaklardır" dedi. manya'da Paskalya tatüi var. Tatilden sonra, Türk heyetinin Almanya'daki göriişmelerinden sonra hazırladığı ra- poru yeniden yetkililere sunacağız. Ge- 'Belge vok' lişmeleri vakından takip ediyoruz. .. AyrKa Türk ve Alman ilişkilerinin iyi Öymen. Pergamon Müzesi'nde bu- düzevde olmasının göriişmeleri de olumlu lunan Bergama-Zeus Sunağı ko- nusunda isc sunağın Türkiye'ye ait ol- duğunu kanıtlayan bir belge bulun- madığını söyledi. Öymen. "Zeus Sunağı ile Boğazköy Sfenksi'nin durumu farklı. Sunağın Türkiye'ye ait olduğunu gösteren bir belge yok, ancak eserin Almanya'ya izinli olarak verildiğini gösteren belge- ler Alman yetkililerde var" diye ko- nuştu. Anlaşma yok Bergama-Zeus Sunağı için başka alanlarda çözüm aranması gerektiğıni belirten Öymen. "Biz tarihi eserlerin ilk çıktıkları yerde bulunması ilkesini savunuyonız. Ancak bu ilkenin uygulamasınısağla- yacak ve bunu kökten çözecek ulusla- rarası veya iki ülke arasmda kabul edil- miş bir anlaşma yok" dedı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle