Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22NİSAN1994CUMA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
13. ULUSLARARASIİSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDEN NOTLAR
Festivalin tortusu koyulaşırken
SUNGL ÇAPAN
13. Uluslararası İstanbul Film Festi-
vali somıçlanab beri yine piyasa filmie-
riyle biz bize kaldık. garip ve mahzun
(doygun ve bıkkın da diyebiliriz) bir ha-
leti ruhiye içinde. Beylik deyişle. kısa sü-
reliğine dünya sinemasının son ürünleri-
ne endekslenen, yedinci sanatın zaten
küçük yaştan itibaren baştan çıkardığı
yaşamımızdan bir festival daha gelip ge-
çiverdi işte. Sürekli sinemanın konuşu-
lup solunduğu Caddcyi Kebiri ve tüm
Beyoğlu'nu bir kez daha onlarca filmin
coşkusunu sanp sarmalayışına tanık ol-
duk yine günler geceler boyunca. Şeri-
atçılann gövde gösterisi yürüyüşlerinin
ürküntüsünü atJattıktan sonra kaçınıl
maz şekilde çeşitli aksamalann girdabı-
na yuvarlanıpgittikce normal seynni bu-
larak ısınan festivalin ilgisiz kalınamaya-
cak niteükteki önemli filmleri sunduğu
rahatlıkla ileri sürebilir bu yıl genelde.
Herkesin fırsattan istifade 'kişisel sine-
matek'ini zenginleştirdiği 13. Sinema
Günleri'nin ardıridan, 15 gün süresince
iştahla belleğimize kaydettiğimiz onca
filmi daha bir özümseyip anlayarak iyice
sindirmeye koyulduk yine.
En büyük kazanç' Çıplak'
Pcrdede bunca güzelliğın akıp geç-
mesi, ulusal ödüllerin Oscar töreninin
yerli versiyonu halindeki görkemli bir
geceyle noktalanınca ömrümüzden bir
festiva) daha tamam oldu. Sey rettiğimiz
filmlerin tortusunda. doğrusu enikonu
bütün panltısını ve cazibesini yitiren pi-
yasadaki filmlere gjtmek pek içimizden
gelmediğinden, festivalin son günlerinde
izlemek şansına erdiğimiz bazı filmlere
ilişkin yazmayı yeğledik bu hafta da.
Hetn zaten "fnsan Yüreğinin Haritası"
ve "Korkusuz" gibi kimi festival filmleri
de gösterime sunuldu festival tamam-
lanır tamamlanmaz. (Sırada aynca daha
önemli ve okkalı yapıtlar da var vizyon
bekleyen. "Mavi"' ya da "Elveda Cari-
yem"gibi).
İngiliz Mike Leigfrt'in. tokat gibi çar-
pan "Naked-Çıplak"ı festivaldeki en bü-
yük kazançlanmdan biriydi kuşkusuz.
Yer yer Samuel Beckett oyunlannın
umutsıız yitik kahramanlannın sarsıcı
tiradlannı çağnştıran nutuklar atan bir
tecavüz sonrasında alelacele Manches-
ter'dan kaçıp Londra'daki eski gö-
zağnsının kapısını çalan. kitaplarla arası
çok iyi, yersiz yurtsuz. ay-
lak ve serseri bir kent filo-
zofu olan Johnny'nin an-
tikonformist öyküsünü
aktaran "Çıplak", kaos
kasvetine bürünmüş,
yakıcı. yıkıa ve silkeleyici
çağdaş bir başyapıt gibi
geldi bana. 1960'lann hi-
pisi, 1970lerin punkı ya
da 1980'lerin Nevv Wave'-
cisi sayacağımız Johnny
rolündekı, gecen yıl Can-
nes'da en iyi aktör seçil-
miş. David VVarner'ı
andıran yeni yetenek Da-
vid Thewbs'in. 1990
yıllann anti kahraman
özellikleriyle bezeli, gör-
kemli kompozisyonuy la
baştan sona sürükledigi
bu film. birdizi bölümden
oluşan Johnny'nin
sıradışı Londra yolculu-
ğuna çıkardığı seyirciyı fi-
nale kadar kıskıvrak per-
deye bağlıyordu.
Yakıcı ve yıkıcı...
İngiliz
Mike
Leigh'nin
seyirciye
tokat gibi
çarpan
'Naked-
Çıplak'ında
çulsuz,
serseri ve
ayiak bir
kent
filozofu
rolünde
unutulmaz
bir oyun
çıkarıyor
yetenekli,
yeni aktör
David
Thewlis.
yeni bir yönetmenı keşfetmemizı sağladı
böylece.
Yine geçen yıl Cannes'da Altın Pal-
miye"yi "Piyano"yla bölüşen "Elveda
Cariyenı", artık Çin seddini iyice aşarak
Batı'ya yönelin Uzakdoğu sinemasının.
hayli geç tarafından seyrettiğim, parlak
ve uzun bir ömeğiydi. Çin ve Tayvan si-
nemasının uyanışıyla, son yıllarda Batı'-
da ilgi odağı olagelen. farklı bir kültürün
yansıdığı Uzakdoğu sinemasının bu
uzun, ama olağanüstü filmi. 1920'lerden
1970'li yıllara. Japon istilasından komü-
nizm uygulamasına ve Kültür Devrimi-
ne kadar Çin'in bütün bütüne değiştiği
son yanm yüzyilını, iki aktörle bir cari-
aşın antı-komünıst yanlar içermesıne
karşın ılgiyle izlenen, estetik. dinamik ve
modern bir yapıttı. Ülkesinin sansürcü-
lerini harekete geçirip kesilerek Çin se-
yircisine sunulan I992'de "Tetin Ucıro-
daki Yaşam"la Altın Lale'yi kazanmış.
yeni Çin sinemasının namlı temsilcilerin-
den Çen Kaige'nın. "Elveda Cariyem"i
gibi festivalin "Uzakdoğu rüzgarian"-
ndan bize ulaşan bir başka hoş film de
I978"den beri ABD"ye yerlcşmiş Tay-
vanlı, 40'lık "genç yönetmen' Ang Lee'-
nın "Düğün YemeğTydi.
Geçen yıl. Berlin'in Altın Ayı'sını.sey-
redemedığımiz "Güzel Kokulu Rublar
Gölünün KadınlarTyla paylaşan "Dü-
Peter Weir'in "Yeşil Kart**ını hatırlatan.
derinlikli karakterlı. sağlam senaryosu,
belirgin humoru ve takım oyunuyla il-
ginçleşen neşeli bir kımlik arayışı güldü-
rüsüydü. Ne var ki beylık finaliyle öz-
günlüğünden biraz yıtirivordu sonuçta.
"Hay\anat BahcesT, "Say ılarda Bo-
ğuhnak", "Mimann Göbeği" ya da
"Aşçı, Hırsız, Kansı *e Aşığf'yla hay-
ranlar edinmiş. kendıne ozgü. fngiliz ya-
zar-ressam-sinemacı Peter Greenaway'-
in. geçen yıl salondan seyırri kaçırtan
"Prospero'nun Kitaplan"ndan daha da
zorlu son filmi "Macon Bebeği"ndeyse,
buözgün veilginçyönetmen ıçin besledi-
ğim hayranlığın dibi dclinir gibi oldu bi-
Günümüz fngiliz sine-
masının bu filmiyle
önemsenen yönetmeni
Mike Leigh'yeCannes'da
en iyi yönetmen ödülünü
de getiren "Çıplak", çul-
suz- mülksüz komün
manzaralanndan Lond-
ra'nın arka sokaklanna
ve çeşitli çizgjdışı tipleme-
lere kadar uzanan. zorlu,
sıkı. geveze ve zehir zem-
berek bir filmdi. Trajediden komedıye
değjşen anarşist, var oluşçu ve karamsar
özelÛkleriyle, David Thevvlis'in Johnny
rolündeki "cool" oyunuyla unutulmaz-
laşan bu kızgın filmin içerdiği yoğun ate-
şin. yaydığı yüksek enerjinin bende hâlâ
sönmediğini söyleyebilirinı sonuçta.
MerakJısını keyiften dört köşe eden
"Naked-Çıplak", Mike Leigh adındaki
• Festivaldeki Uzak doğu rüzgarlannın bir başka
hoş esintisi de Tayvanh AngLee'nin dnselbaskılar-
la gelenek-görenekler iharmanlayan sevimli kome-
disi 'Düğün Yemeği'ydi (solda). Sandrine Bonnai-
re 'Bakire Jeanne'da (üstte).
yenin öyküsü aracılığıyla karşımıza ge-
tiriyordu. Karmaşık Çin toplumunda
neler olup bittiğini başanlı bir oyuncu-
luk, egzotik dekor-mekanlar nefis mas-
ke-makyajlar. belirgm sanatsal kaygılar
ve harika görüntülerle yansıtan. birkaç
vil öncesinen Bertolucci vapımı "Son
lmparator"u gibi bu farklı toplum
hakkında fikir veren "Elveda Cariyem".
ğün Yemeği". eşrinsellikle gelenek-göre-
neklerin çatıştığı. ustalıkla kotanlmış.
zarif bir evlılik komedisi çeşitlemesiydi.
On yıldır Nevv York'a verleşmiş. genç bir
Amerikalıyla birlikte yaşavan. işleri
tıkınnda, Tayvanlı eşcinsel bir deli-
kanlının. düzmece bır evlilikle annesini-
babasını memnun etmek isterken başına
gelenleri hikaye eden bu sevimli güldürü
raz. Brecht'in Kafkas Tebeşir Dairesi'-
ndeki. aynı çocuğa anne olduğunu iddia
eden kadınlaröyküsünün. PeterGreena-
wa> tarzında anlaıılmış kanmakanşık
yorumunu. sonuna kadar izleyebilmek.
yığınla değmc bahaviğıt sincmaseveri
dahı havli zorladı yine. 1650'de. Kaled-
ral kenti Macon"da geçen bu dinscl me-
lodram. bir kez daha enain hav.ı! aii-
cûnü, çarpıcı çerçevelemelerini, röne-
sans kostümleriyle ikonalararasında gi-
dip gelen tantanalı ve benzersiz 'sahne'-
leme tarzıyla tüm saplantı ve takmtı-
larını görüntülere dökme fırsatını, ço-
cuklann cinsel tacizi röntgencilik vb gibi
temalara da dokundurmayı ihmal etme-
yerek kaçırmayan Peter Ğreenavvay si-
nemasının aynksılığını öne çıkanyordu.
"Macon Bebeği"nde, bu kez kantann
topuzunu biraz kaçırarak kendini tekra-
ra yönelen bir *Greenaway temsiirne da-
yanmak durumunda kaldık. Bu zorlu.
>orucu. ağır Şok edilmiş masumiyet öy
küsü' çeşitlemesine ancak yönetmenin
tahrik'lerine tutkun, iflah olmaz Peter
Greenaway hayranlan katlanabilirdi za-
ten.
Ve orkestra durmadan çaldı...
Geçen yıl Montreal'daki 14. Dünya
Filmleri Festivali'nde jüri özel ödülünü
kazanan "Ve Orkestra Durmadan
Çaldı", günümüzün ilacı bulunamavan.
en amansız belası AIDS hakkında ansik-
topedik bilgilervcren. kuşkusuz hâlâ gös-
rilen "PhiladeJphia" melodramından
çok daha yararlı ve özenli birçalışmaydı.
"Ateş Al'nnda>
'yla 1980'lerin başında
dikkati çeken Roger Spotriswoode"un.
Randy Shilts'ın romanından uyarladığı
bu film. AIDS'in teşhisi ve tedavisinde,
Amerikalılarla Fransızlann çekişmesini
de gözler önüne seren. belgeselimsi bir
Amerikan yapımrydı. Rizikolu bir ko-
nuya duyarlı ve içtenlikli bir yaklaşım
getiren "Le Amidıe Del Cuore - Gönül
Dosdan", son 20 yıldır zirveden kop-
mamış. ttalyan sinemasının en popüier
aktörlerinden Michele Placido'nun ikin-
ci yönetmenlik denemesiydi. Kansından
aynldıktan sonra büsbütün sahiplene-
rek tüm kem gözlerden sakmıp
kıskandığı kızıyla cinsel ilişki kuran 50'-
sine merdıven dayamış bir babanın
(Michele Placıdo) dramını. çağdaş ftal-
>an gençliğinden portreler çizerek akta-
ran "Göiıül Dostlan", ensest üstüne ger-
çekleştirilen dürüst ve ilginç fılmlerdcn
biriydi.
Fransız sinemasının aynksı, öncü ve
zor yönetmenlerinden Jacques Ri\ette'in
efsaneye dönüşmüş. tarihscl Jeannc D'-
Arc kişiliğine yeni bir bakış getiren. top-
lam 5.5 saatlik son filmi "Jeanne La Pu-
celle: Les Batailles - Bakire Jeanne: Sa-
vaşlar ve "Jeanne La Pucelle: Les Pri-
sons - Bakire Jeanne: Zindanlar".
alışılmış Jeanne D'Arc filmleri arasında
şimdiden seçkinleşen. uzun vesıradışı bir
eserdi. İnançla savaşan. ama saf bir genç
kıan zayıflıklannı da sergilcyen "Orleans
Bakıresi Jeanne' rolündeki Sandrine
Bonnaire'in, ağır zırhlar altında jy>li hır
palandığı bu devasa fîlm, inandıncı bir
tarihsel portreyi karşımıza getiriyordu.
İnsanYüreğinin Haritası...
Festivalin ardından sinemalarda viz-
yona çıkan Avustralyalı Peter U'eir'in
'Feariess-Korkusuz'u. bir uçak kazası-
nda ölümün eşiğinden dönerek hidavete
cren San Franciscolu mimar Jeff Btrid-
ges'la. kurtardığı. kazada bebcğini yitir-
miş Rosie Perez'in. yoğun simgelerle an-
latılmış öyküsünü yansıtan. psikolojik
ve mistik bir Amerikan yapımıydı. 'Ölö
Ozanlar Demeği'nin yönetmeni Peter
Weir'ın 'korkusuz' kahramanı Jeff Brid-
ges'in, kaza anında tüm korkulanndan
annıpartık pek birşev ifade etmeyen ya-
şamının anlamını sonıştururken kaza
şokunu kolav kolay atlatamayan melez
Rosie Perez'le. kansı İsabella Rosselli'vı
de harcayarak yakınlaşmasının hikaye
eden Korkusuz'. sofistike ve etkilevici
boyutlara ulaşıyordu. Jef Bridges. son
yıllarda gittikçe yetkinleşen oyunculu-
ğuna da yeni bir parlak sajfa açıyordu.
uçmaya kafasını takmış. kcndi ahlaki
değerlerine dc kuşkuyla bakmaya başla-
>an mimar rolünde.
'Bir Ortaçağ Votculuğu'filmivleanı-
msadığımız Yeni Zclandalı >önetmen
Vincent Ward"ın epik-destansı özellikler
gösteren. başanlı görüntülerle bezeli
Mnsan Yüreğinin Haritası* ise Eskimo
Avik'ie (Bruce Lcc'nin küçük oğlu Jason
Scott Lee) Kızıldcrili Albcrtinc'in (Anne
Parilland). zamanı. mekanı aş;ırak uzun
ullara yayılan aşk övküsünü. beylik du-
yarlılıklarla. şiirli simgelerle aktarmaya
girişiyordu. Kuzev kutbunda "açılıp'.
yine avnı "ıssız, bembevaz' kıtada sonuç-
lanan "İnsan Yüreğinin Haritası" sonuç-
ta çok öncmsenmese dc İki mdezin
çılgınaşkrnınplaslik vesinıgescl hikaye-
si olarak rahaüıkla izlenen. düzevli bir
fcMiv;)l filmndi
ÖSTERİMDEKİ FİLMLER KIR1K KALP, PELİKAN DOSYASI, KÖTÜ EVLAT
12 yaşında çocuklanJan oluşan bir ar-
kadaş grubunun, içlerinden birinin anne-
sinin anı ölümü üzerine öksüzler yurduna
gönderilme tehlıkesiyle karşı karşıya gelme-
sine tepki olarak oluşturduklan birlik ve
dayaruşmayı konu ediniyor "Kmk Kalp".
Film boyunca, bir taraftan bu harika ço-
cukiar yetkililerin olayı duyrnamalan icin
çabalarken öte taraftan da yönetmen Fans-
ten. büyük bir titizlikfc seyirciyi tepkikri ko-
nusunda uyarmaya çahşıyor.
Zavalh Martin'in. arkadaşlan araanda
bir koruma duygusu uyandırmış okiuğu
tartışılmaz bir gerçektir. Bûyük gizlilik için-
de yapılan cenaze töreninde "O birceset de-
ğfldlir... O benm annemdV deyişini ve dinl-
mesi halinde taze kahr umuduyla tabutu
folyoyla kaplamak isteyişini anımsama-
mak oldukca zor. Bu pınl pınl tabut aynı
zamanda annesine. '.Anneter Günü'nde
arük veremeyeoegi armağaru da simgeliyor
ofrnaJî.
Genekie beni en çok üzen de yöneünen-
lerin bu durumlarda. biz izle>icileri "Vah!
V'ahî V azık zav-alhyar türünden bir tepki
göstermesi gereken ahmaklar yerine koy-
mak istemefcridir.
Şayet biz yanlış anlamamışsak. büyükler
"olur olmaz işler >apmakta" ve "her şe>i
berbat eOnekte" usta bir nesli oluşturmakta
ve iki ayn tüıde temsil edilmektedirler. Bi-
rinci tür. iyi niyetlı deliterden. ikincisi ıse
kötü niyetü zırdelilerden oluşmaktadır.
"Kaık Kalp"ın içenği belirkmdikten son-
ra, Truffaut'un "400 Darbe"siyle kar-
şılaştınlırsa, Fansten'm işledığı konunun
daha az hayati ve daha az ıddıalı Uduğu
göze çarpmakta. Film, çocuklararası da-
yanışmayı düşlemekte. onlann gerçek so-
runlanykı ilgifenmemektedir. Eğer çocuk-
lann iyflik, boüuk ve rahat içinde yaşama-
lanru saglayacak sistem. cocuklann bu
filmde düşlediğinin V'ana kadar Diekens
kökenJi oteaydı, o zaman Fansten zavallı
Martin'i öksüzler yurduna göndermekle
bü>ük iyilik eder. hıç olmazsa onun ve ar-
kadaşlannın ne türde bir yaşam savaşı ver-
dikfcrini, dayanışma \ e buluculuklannın ne
derecede geçerti olduğuna şahit obna
şansru bize vermiş olurdu.
Çocuklann büyükleri uyutmak için kur-
dukkn tezgahlar neden özgiinlükten yok-
sundur? Birölçüde anlatım yönteminin gül-
dürü üe patetik öykü arasında bocalaması-
ndan, bir öiçüde Jean-Claıjde Sallier'ın yö-
nettiği kameranın beceriksizliğinden. bir öl-
çüde de bize ne zaman gülmemız veya ne
zaman güJmememiz gercktiğinı anlatırcası-
na araya sıkıştınlan parazit müzik parça-
lanndan.
Hiçbiri profesyonel ohnayan bu oviıncu
çocuklann dünyası hiç de gıpta edilecek bir
dünya değil. Rollerinde doğaJ olabılsekr...
Yalrâz bu çocuklar doğaklan da öte. o ka-
dar dürüst rol oynuyorlar ki rollerini oluş-
turan keümelerin ve duygulann kendilerine
öz olmadığı ve son derece iyi niyetü bir bü-
yük tarafından yazılmış olduğu acık seçik
ortada.
" K B * Kalp". nükte ile gerçeğı bir arada
görebüeceğinız ender fılmlerden. Yakıru-
ndaki kızın zor durumda olduğunu görcn
'Kınk Kalp' çocuklann büyükleri
şaşırttığı bir film.
Jerome,
u
FiimkTde özeffikle entehfikelian-
larda öpüşühir" dıvor. Ağjrbaşühğıyla tanı-
nan Claire(Lucie Blossier) ise sosyal hizmet
uzmara olarak çalışan annesini kınayarak
ondan "tüzumsuz işler uzmara"diye söz edi-
yor...
Kısacas tersıne dönen dünyamızda bü-
yüklerden oluşan bır smıf. çocuklar tarafi-
ndan yönetiliyor. Gerçek davranışın ne ol-
duğunu merak ediyor ve öğrenmek istiyor-
saraz "Kınk KaJp"ı kaçırmaym!
(Terr> Keflefaer'den çeviren: Nayab Yo-
laJ)
Bır hukuk oğrencısı genç kız ile ona
yardım eden bir araştırmaeı gazetccinin
birbiri ardına öldürülcn y üksek nıahkc-
me hakimlerinin sırnnı çözmesini konu
alan "Pelikan Dosyası". Bcyoğlu Emck.
Şişli Kent. Etıler Akmerkez. Maslak
Mövenpick. Allunizade Capitol. Bakı-
rköy 74. Pcndık Oscar. Aksaray Yıldız
ve Kadıköy Süreyvasinemalanndagös-
teriliyor. "Sofie'nin Seçimi". "Başkanın
Tüm Adamlan", "Şüphe Altında" gibi
fllmleriyle politik gcrilim türünde usta-
laşan yönetmen Alan J. Pactıla, bir kez
daha bu türeeğiliyor "Pelikan Dosyası'-
'nda. Pacula. "Şirket" gibi hcm çok sa-
tan hem de başanyla beyazperdeye
uyarlanan romanlann yazan John Gris-
ham'ın ülkemizde de yayımlanan aynı
adlı romanını henüz yazılma aşaması-
nda satın alıp kendisi senaryolaştırmış.
Filmde "Özel Bir KadııTdan bu yana
iki yıldır sinemadan uzak duran Julia
Roberts ve "Philadelphia'* ile "Kuru Gü-
riiltü"nün çekimlennden ayağının to-
zuyla "Pelikan Dosjası"na gelen Dan-
zel Washington başrolleri paylaşıyorlar.
Roberts ile VVashington'a Sam She-
pard, John Heard ve Stankv Tucci'den
oluşan güçlü bır yardıma oyuncu kad-
rosu eşlik ediyor.
Gazetecilik eğitimıni tamamladıktan
sonra oyunculuğa başlayan Washing-
ton, "Pelikan Dosyası"nda rol almanın
kendisineçok önemli birgerçeği fark et-
tırdığını bclirtiyor: "O\unculuk aslındu
arastırmacı gazeteciliktir. Bir role ha/ı-
rlanırken insanlarla tantşır oniarı incelcr.
buiabildiğiniz tüm bilgiyi toplarsını/.
ama onlan >azmak yerine rolünüzde kul-
lanırsınız. Heriıalde aktör olmasaydım
gazeteci olurdum." "E>de Tek Başına"
"Fındıkkıran" gibi filmlerden
tanıdığımız sevimli afacan Culkin Ma-
caulay, bugün gösterime gircn "lyi Ev-
lat"ta, gözünü kırpmadan cinayet işlc-
ycn bir psikopat olarak karşımıza geli-
yor. Henüz 13 yaşında olmasına karşın
yedi yıllık sinema dencyimini ardında
bırakıpdünyacaünlübir"yıWız'"konu-
muna gelen ve günümüzün Shirley
Temple'ı olarak anılan Macaulay. film
başına sekiz milyon dolar ücret alması-
na karşın hala çukulata almak için an-
nesinden para istemek zorunda. Maca-
ulay "İyi Evlat"ta bugünc kadar
görmeye alışkm olduğumuz rollerden
çok farklı bir kimliğin de üstesinden gel-
meyi başararak tüylerimizi ürperten
melek yüzlü bir şeytan tiplemesi çiziyor.
"Yatağımdaki Düşman" filminden
tanıdığımız yönetmen Joseph Ruben'ın
imzasını taşıyan "l>i Evlat"ta gerçek iyi
çocuğu ise Elijah VVood canlandınyor.
"lyi Evlat" Şişli Site. Kadıköy Rcks.
Beyoğlu Sinepop, Çemberlitaş Şafak.
Bakırköy tndrli. Ankara Derya. Anka-
ra Batı ve fzmir fzmir sinemalannda iz-
lenebilir.
Hocalann Hocası
Felsefeci H. Vehbi Eralp
ARSLAN KAYNARDAĞ
5 nisanda yitirdiğimiz Halil Vehbi Eralp, cumhuriyetin
ikinci felsefeci kuşağının son temsilcisi idi. Hocalann
hocasıydr.
Cumhuriyetin ilk felsefeci kuşağı, Hilmi Ziya Ülken,
Mehmet Emin Erişirgil, Mehmet İzzet gibi kimselerden
oluşur. ikinci kuşakta Macit Gökberk. Halil Vehbi Eralp,
Nusret Hızır, Suırt Kemal Yetkin, Mazhar Şevket jpşi-
roğlu, Takiyettin Mengüşoğlu gibi felsefeciler vardır.
Eralp, lisede Hilmi Ziya Ülken'den felsefe. Hasan Ali
Yücel'den psikoloji okudu. Ülken. birçok kimseye oldu-
ğu gibi ona da felsefeyi sevdirdi. Felsefeci olması daha
çok bu etki iledir.
Devletin 1923'ten sonra Fransa'ya öğrenim için gön-
derdiği ilk öğrencilerden biri o idi. Paris'te iyi bir felsefe
öğrenimi gördü. Latince lisansı yaptı. Almanca'yı daha
sonra öğrenmiştir.
Fransa'dan 1932'de döndü. Kısa süren lise öğretmen-
liğinden sonra, 1933 reformunda üniversiteye doçent
olarak atandı. Descartes'in Metafiziği konusundaki tezi
ile 1939'da doktoroldu Profesöruğü 1949'dadır.
1925te Istanbul'a gelip 6 yıl üniversitemizde ders ve-
ren dinler tarihçisi Fransız profesör G. Dumesil'in,
1933'te gelen H. Retehenbach'ın derslerini çevirdi
Uzun yıllar İstanbul Universıtesi Edebiyat Fakültesi
Sistematik Felsefe Kürsüsü'nün Başkanlığında bulun-
du. Platon, Descartes, Leibniz, Kant, felsefe terminoloji-
si ve mantık konularında dersler verdi. Klasik rrftntık
alanındaki sayılı uzmanlarımızın başında geliyordu.
Ahred VVeber'in Felsefe Tarihi'ni, Platon'un Euthyde-
mos'unu çevirdi. Bizde felsefe çevirisi eleştirıleri pek
azdır. Çeviri eleştirıleri yaptı.
Kitap, yazı ve çevirilerinin neler olduğunu öğrenmek
isteyenler, 1986'da yayımladığım Felsefecilerle Söyleşi-
ler'e bakabilirler.
Derslerinde olduğu kadar söyleşilerinde de iyi bir öğ-
retici idi. Descartesçı felsefeye eğilimi hemen belli olur-
du. Açık seçik düşünmeye özen gösterırdi. Derslerinden
ve söyleşilerinden sağlam, unutulmayan bilgiler kalırdı.
Felsefe kadar bilime de hayrandı. Ona göre felsefe
yapmanın temel koşulu, bilim ve sanartan uzak kalma-
maktı. "Fİİ020f, bu iki alanla sürekli ilişki içinde olmalı"
derdi. Son yıllarında, daha çok Bergson'a ilgı duyduğu,
sevgisinin ona yöneldiği görülüyordu.
Fizikte, özellikle matematikte geniş bilgi sahibiydi.
Öte yandan inanılmaz derecede kapsamh bir edebiyat
kültürü vardı. Yahya Kemal'i çok severdi. Onun yakın
dostu olmuş, birçok meclisinde bulunmuştu Şiirlerini
ezbere bilir, coşkun bir sesle okurdu
Yahya Kemal konusunda dikkate değer bir kitap kale-
me alarak yayımladı. Bu sevgi onu, divan edebiyatı ile
ilgilenmeye götürdü. Eski şiirimizin canlı bir antolojisi
gibiydi. Batı ve Doğu kültürünün onun kişiliğinde kay-
naştığını görmek, bize ayrı bir zevk verirdi
Ne yazık ki, bu kadar bilgili ve yetenekli bir felsefeci
olan Vehbi Eralp, kendisinden beklenen sayıda yazı ve
kitap bırakmamıştır. Çevirilerinin sayısı da azdır.
Erdemli idi, dostlarını. öğrencilerini unutmazdı Ortao-
kulda sınıf arkadaşı olan Macit Gökberk'le felsefe yolla-
rında da ayrılmamışlar, dostluklarını son yıllarına kadar
sürdürmüşlerdir. Ikisi de aynı yıllarda istanbul Üniversi-
tesi Edebiyat Fakültesi'nde görevde bulundular.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, igfti'dfe Macrt Gök-
berk için saygı toplantısı düzenlemişti. Eralp güçlükle
hareket edebildiği halde toplantıya geldi, güzel bir ko-
nuşma yaptı, anılarını anlattı.
Geçen yıl Gökberk öldüğünde, üniversitedekitörende
konuşan yine o îdi. Coşkundu sözleri. felsefe ve şiir do-
luydu.
Türk felsefesi, Prof. Vehbi Eralp'in ölümüyle kuruluş
döneminde emeğı geçen önemli bir hocasını yitirmiştir.
53 yıllık sahne ve perde emekçisiydi
Turgut Boralı'yı
çok arayacağız
TURHAN GÜRKAN
\ anm yûzyılı aşan bir döneme adını yazdıran tanınmış bir tiyat-
ro ve sinema sanatçımızı daha vitirmenin acısını yaşıyoruz. Tüm
yaşamını perde ve sahneye adamış Turigut Boralu 7
I yaşında
aramızdan aynldı. 1941 yılında girdiğı sahnc yaşamında çok deği-
şik tiyatro topluluklannda telif, çeviri. adapte' 200'ü aşkın oyunda
rol alan Bonılı. 1960'd yıllarda yöneldiği sinema yaşamında da. 300
dolayında filmde rol aldı. Zaman zaman dram da oynayan. oysa
güldürü rollcriyle daha çok ilgi çeken Boralı. sevimli. hoşsohbct.
sempatik. şakacı. 'espritüel'. nükteden nitelikleriyle seyirciye ken-
dini kabul ettirmiş. usta bir"karakter'oyuncusuydu. Bakıijlan. yüz
hatlan. mimiklcriyleoynayacağı rolün hakkınısözcükleresığınma-
dan vermesini bilen. cnder sanatçılardan biriydi. Beklenmedik ölü-
müyle. Türk tiyatrosu veTürk sineması.yeri kolay kolay dolduru-
lamayacak saygın ve yetenekli bir kişilikten yoksun kaldı.
Turgut Boralı tam anlamıyla katıksız bir tiyatro tutkunuydu.
Yaşamı. gecesi ve ciindüzüy le kay naştığı tıy atroy la özdeşleşmiş gi-
biydi. Sahne yaşamının en yoğun
olduğu 1966 yılında. sabah pro-
va. akşam saat 6'da Gülriz Suru-
ri-Engin Cezzar. gece Dornıen'de
üç ayn sahneye koşuşturmaktan
halsız düştüğü halde. en ufak bir
ya
kınmada bile bulunniamıştı.
Tiyaırodakı tıtizliğiııi. sinema ya-
şamında da sergıledı.-Oynadığı
tüm filmleriııdc "küçük rollerin
büyük oyuncusu' ozcilığinı bol bol
yansıtma olanağını buldu.
Turgut Boralı. 18 Temmuz
1923'te İstanbul'da doğdu. Liseyi
bitirdikten sonra 1949'dan baş-
layarak. iki yıl boyunca konser-
vatuvann tiyatro bölümünün sı-
navlanna girdiği halde kazana-
madı. Umudunu kestiği bir sıradaTurgut Boralı
Raşit Rıza ona bir rol önerdi. Bir gecede rolünü ezberleyip bir gün
sonra sahneyeçıklı ve beş lira oyunculuk ücreti aldı. Bu çıkış. onun
sanat yaşamının da başlangıcı oldu. Gerçi ortaokuldayken 'Anka-
ra-Yolculan' adlı oyunda küçük bir rol almıştı. ama bir sanatçı ol-
mayı düşünmüordu. Yıllar önce bir söyleşide -belki de alçakgönül-
lülük göstererek- yalnızca 'merak' yüzünden tıyatroya girdiğini
söylemişti. ama onun içinde yanan kor. yaşamının geleceğini çok-
tan bclirlemişti. Turgut Boralı 21 Mart 1960'ta. Maksim sahnesin-
de opcret oynarkcn tanıştığı. İstanbul Tiyatrosu'nun çağnsıyla ül-
kemize gelmiş. İtalyan kökenli müzikal oyuncusu. koreograf ve
dansçı Maritza Boralı ile bir evlilik geçirdi. Borah'nın Neslihan
(1967) adlı bir kızı bulunuyor.
15 Nisan 1941'de Raşit Rıza Tiyatrosu'nda 'Saçlanndan L'tan'
oyunuyla tiyatroya başlayan Turgut Boralı. I943"te Izmir'de
fziTiir'de Avni Dilligil Tiyatrosu'nda oynadı. Daha sonra Jstanbul'-
da Ses. Karaca, İstanbul Tiyatrosu. Kent Oyunculan. Aksaray
Küçük Opera. Oraloğlu, Gülriz Sururi-Engin Cezzar. Doımen ti-
yatrolannda. 200ü aşkın oyunda rol aldı. 1966da sahncdeki 25.
yılını bır jübıle ile kutladı. Ses Tiyatrosu'nda 'Hava Cıva', 'Lflküs
Hayat' gibi operetlcrdc, ! 5 yıl çalıştığı Karacada 'Cibali KarakolU*
Kenterler'de 'Çöl FaresT, 'Tahta Çanaklar" Dormen'de '.Sokak
KlZI Intlfl'. fflhi nvıînlnrHa rrA -jM.