Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3AYFA CUMHURİYET 7MART1994PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORÜŞLER
Sömürgekâbusu!
Türkiye'yi yeniden bir yan-sömürgeye dönüştürme yolunda
kötü politikacılann 1950'den beri sürdüregeldiği çabaların
ürünü olan bu kararlann Türk halkma sunuluş biçimi,
cumhuriyet tarihinin en büyük aldatmacalarından biridir.
VEHBİ HACIKADİROĞLU
1
deres'in. Rusya'yla dostluk kurmanın
yollannı aradığı söyleniyordu.
İnönü'nün titiz
uvgulamasıyla...
yolunda kötü poliıikacılann 1950'den
beri sürdüregeldiği çabalann ürünü
olan bu kararlann Türk halkına sunu-
luş biçimi. cumhuriyet tarihinin en
bü\ük aldatmacalanndan biridir.
P
oliükacılanmız. Türkiye-
nin karşı karşıya bulundu-
ğu ekonomik çöküntünün
24 Ocak Kararlan'nın kaçı-
nılmaz bir sonucu olduğu-
nu kabul etmeye bir türlü
yanaşmıyorlar \e bütün sorunlanmı-
an. kimi parasal işlemlerin yanlış ya-
pılmış olmasından doğup yine o yol-
dan çözülebileceğine inanıyorlar.
Çozümün. Türkıye'yi çağdaşlaşmaya
yönelten Atatürk devrimlerinde aran-
ması gerektığını. o devrimlerin çözü-
mün nerede olduğunu göstermekle
kalmayıp bunu parlak bir uygulamay-
la da kanıtlamış olduğunu kimse gör-
mek istemiy or.
Atatürk. sanayileşmesiz çağdaşlaş-
manın olanaksızlığını açıkça görebiî-
mişti. Ancak gen kalmış bir ülkenin
sanayıleşmesi. bir koşucunun hem
kendisinden ilcrıde hem de ondan da-
ha hızlı koşan başka koşuculara yeti-
şebilmesi kadar olanaksız görünüyor-
du. Gerçekten. geri kalmış bir ülkede
kurulacak sanayinin. gerek nitelik ge-
rekse maliyet bakımından ileri ülkeler
sanayii ile rekabet etmesı olanaksız ol-
duğuna göre böyle bir ülkede sanayi
kurmak. daha niteliklisi daha ucuza
dişundan alınabilecek bir malı içeride
üreterek ülkenin kıt kaynaklannı bo-
şuna harcamak olurmuş gibi göriinü-
yordu.
Bu koşullarda sanayileşmeye hiç bir
sermayedar katlanamayacağına. ger-
çekte o günün Türkiyesi'nde sermaye-
dar denebilecek kimse de bulunmadı-
ğına göre, sanayileşmeyi devletın
başlatarak ülkenin kaynaklannın
planlı biçımde kullanılmasından baş-
ka yol kalmıyordu. Gerçekten o yola
gidildi ve alınan sonuç mucize denecek
kadar parlak oldu.
On beş yıl gibi kısa bir süre içinde.
dışandan bir kuruş borç almayıp, ter-
sine. Osrnanlıdan kalan borçlar da
ödenerek İstanbul ve fzmir'in "yap, iş-
let, devret" yöntemiyle yabancılara
yaptınlmış su, elektrik, telefon. tram-
vay. tünel gibi tesisleri. kimi demiryol-
lan ve Zonguldak Kömür İşletmeleri
satın alınmış, büyük ölçüdedemiryolu
inşaatı yapılmış. demir-çelik. şişe ve
cam. kağıt ve selüoz, çimento, şeker.
pamuklu ve yünlü dokuma sanayileri
kurulmuştu. Bu düzen 1950'de bozul-
maya başladı. Demokratlar yalnızca
laiklik ve eğitim konulannda geriye
gitmekle yetinmeyip kaynaklann bir
plana göre harcanmasına yönelik vaz-
geçilmez ilkeyi de hoyratça bir yana
attı. Kaçınılmaz sonuç gecikmemiş.
her şey karaborsaya düşmüş. yeni sa-
nayi kurmak bir yana, birkaç dolarhk
yedek parçanın bulunamayışı yüzün-
den binlerce dolarhk makine ve fabri-
kalar işlemez olmuş. Türkiye bir
Demokrat milletvekilinin deyişiyle
"nal mıhının bulunmadığı bir ülke" du-
rumuna düşmüştü. Amerika hayranlı-
ğı ve Rusya düşmanlığıyla ünlü Men-
27 Mayıs başkaldınsının ekonomi-
de. Atatürk dönemindeki ölçüde ol-
masa bile. yeni bir mucize gerçekleştir-
diği görül'dü. Başkaldınnın hemen
ardından kurulan Devlet Planlama
Teşkilatı'nın yönlendirmesi ve Başba-
kan İnönünün titiz uygulaması so-
nunda Türkiye. hiç bir dış gücün buy-
ruğuna uymaya gerek kalmadan.
birdenbire her şeyin bulunur olduğu bir
ülke olup çıkmıştı. Böylece 1965'te
Demirel'e teslim edilen ekonomi.
1950-60 arasındakine bakışla çok da-
ha büyük sanayileşme atılımlan yap-
maya başlamış \e yeni atılımlar yap-
mak için de son derece elverişli durum-
da bulunan bir ekonomiydi. Ancak
Demirel de. Menderes'ten biraz daha
sağduyulu davranmasına karşın
"Halkplan değil, pila\ istiyor" sloganı-
na kapılmaktan kendini alamadı ve
Türkiye'yi, daha 1980'e varmadan
"70 setıte muhtaç" duruma düşürmüş
oldu.
Türk toplumunun böyle birdurum-
dan kendini kurtarabilecek güçte bu-
lunduğunun, biri Aıatürk döneminde
öteki de 1960'tan sonra olmak üzere.
iki parlak ömeği varken, Atatürkçü-
lük ruhundan oldukça yoksun olan
Demirel. bu ruhtan hiç pay almamış
olan Özal'ın da etkisivle. başta IMF
olmak üzere uluslararası fınans kuru-
luşlannın buyruklanna boyun eğme
anlamına gelen 24 Ocak kararları'nı
kabul etti. Yan-sömürgelikten kurtul-
ma yolunda ilk aşamada mucizeli bir
başan gösiermiş olan Türkiye'yi yeni-
den bir yan-sömürgeye dönüştürme
Sömürge iktisaîçısı
Sıradan bir sömürge iktisatçısı ola-
rak IMF'nin kararlannı büyük bir
sadakatle uy gulamaktan başka bir şey
yapmayan TurgutÖzal, birdenbire bir
ekonomi dehası olup çıkıverdi! Batılı-
lann kredi musluklannı açmasının
yanında. gerek sanayi gerek tanm
ürür.lenni kendimiz üretecek yerde
her şeyin daha ucuz ve daha kalitesini
dışandan almanın sağladığı geçici zen-
ginlik. 1950'den beri süreklı olarak
Atatürkçülükten uzaklaşan Türk ay-
dınlannın büyük bölümünü birer sö-
mürge aydınına dönüştürdüğünden
yeni politikanın bu sözde aydınlar ara-
sında da genel bir kabul görmesi zor
olmadı.
Sömürge aydınlan yalnızca bu yeni
politikayı alkışlamakla kalamazlardı.
Bu politikaya uygun düşünceler üret-
me işi de onlara düşüyordu. Sınırlan
içinde bütün ileri uluslann dilediği gibi
at oynattığı Osmanlı toplumundan
daha da dışan açık olma olanağı var-
mış gibi "dışa açılma", "küreselleş-
me", "siviUeşme" türünden kavramlar
üretmeye giriştiler. Atatürkçülükle
ilişkiyi kesin olarak kesebilmek için
"ikinci cumhuriyet " kav ramını ortaya
altılar.
Yazık ki Türk toplumunun hem
Atatürk dönemindeki şahlanışının
hem de 1960-65 arasındaki silkinişinin
mirasçısı olan sosyal demokratlar da
bu safsatalann etkisi altında sürekli
bir savunma durumunda kaldılar. Bu
politikanın işçi ve memuru ezdiğini
öne sürmenin dışında tek yapabildik-
leri. bir kaç K. İT'in satışından elde ede-
ceği parayla batmış bir ekonomiyi
düze çıkarabileceğini sanan bir başba-
kana karşı ne amaçla yapıldığı pek de
anlaşılmayan birdirenmeylesınırlı ka-
lıyor.
Oysa söz konusu olan tam bir çö-
küntü durumudur. Dışsatımlar dışa-
lımlann iki katına ulaşmış, borçlan-
madan yaşama olanağı kalmamış,
borçlanma olanağı da tükenmek üze-
redir. Yakında günümüze özgü bir
takım kapitülasyon biçimleriyle karşı-
laşmak kimseyı şaşırtamayacaktır.
Ülkenin bağımsızlığının en önemli
simgelerinden biri olan Türk parası,
alışverişteki geçerlıliğini her gün biraz
daha yitirmektedir.
Sonuç
Yan-sömürgeleşme, toplumsal
alanda da her gün daha çok belirginle-
şiyor. Zengin-yoksul aynmı günümü-
zün yan-sömürge topiumlanndakin-
den de daha keskin bir biçim almıştır.
Masal düğün ve eğlencelerinin konu-
ğu olmak devlet büyüklerinin görevie-
n arasına gmmış görünüyor. Işadam-
lan, yabancı patentlerle yabancılann
uygun gördüğü türden sanayi kurma
işini bile bir yana bırakıyor, yeni sana-
yi kurmaktansa paranın iç ve dış de-
ğerleri arasındaki dalgalanmalardan
yararlanmayı daha karlı buluyorlar.
Laiklik ve öğretim alanlanndaki kor-
kunç gerilemeler de göz önünde tutul-
duğunda, Osmanlı devletinin basit bir
uzantısından başka bir şey olmayan
yan-sömürgeleşmiş bir Türkiye imge-
sinin sürekli biçimde gerçeklik kazan-
dığını görüyoruz. Boş sözleri bir yana
bırakarak. bu uğursuz gerçekleşmeyi
önlemenin yollannı bulmamız gereki-
vor.
ARADABIR
OSMAN BOLULU
Ideolojiden Soyutlama
ideoloji, bir toplumsal yapının, bir siyasal kuruluşun ey-
lemlenni yönlendiren, yaşamına biçim veren düşünce ve
görüşlerin dızgesı (sistemi)dir. Toplumsal sınıfların, ba-
ğımsız kışilik kazanmış insanların ideolojıden soyutlanma-
sı düşünülemez. Düşüncesını, görüşünü bellı bir dizgeye
oturtmayan her edim, kendini boşlukta bulur; yönünü sap-
tayamaz, yaşamına biçim veremez, şaşkınlık ıçine düşer.
Eöylesinın bağımsızlığı, kişilığı söz konusu olmaz. Başka-
sının yedeğınde olmak, onun yazgısıdır artık. Hangi yöne-
tim. hangi kurum. hangı kişi; kendısini böylesine, rüzgarın
önüne atabilir. boşlukta savrulmaya razı olur?
Beğendiğımiz beğenmediğimız her türlü yönetim, her
türlü düşünce, yapıtıyla varlığını kanıtlamış her kişilik, belli
bir düşüncenın üstüne oturmuştur, yarattığı dizgelere da-
yanarak yapıtını uretmıştır. Rastlantılarıa ürün almayı düş-
lemek, günübirlik çalkantıların içinde esenliğe kavuşmayı
beklemek, baskalarının biçtığı giysıler altında mutluluğa
erışıleceğını sanmak; düşünceyi dışlamak, tarih içindeki
olumlu yapıların nasıl ve neye dayanarak ayakta kaldığını
görememektedir. Bir toplumun, aklı mantığı olan bir kişinın
kendısini ideolojıden soyutlaması olası mı?
Geçenlerde Nazım Hikmetle ılgili (2 günlük) birtoplantı
düzeniendı 25-30 kadar düşünce adamı konuştu bu toplan-
tıda. Ktmılen, Nazım'ın Sovyet düzeniyle anlaşamadtğını
(Nıye vaktınde dememişlerdi kı?..) vurgulama, Nazım'ı so-
yutlama havasına gırdı. Nazım'ın kişiliği, şiiri; bağlandığı
ideoloji üstüne oturarak anıtlaşmıştır. Bir korku sezdim bu
çabada
p
Antılaık yükselışe, lıberal saptırmacılara Nazım'ı
bağışlatmak. Nazım'ı kimse bağışlayamaz. Bağışlasa ba-
ğışlasa, ancak o başkalarını bağışlayabılır.
Bugünlerde moda oldu: Hiçbir şeye bağlanmamak. Kay-
nağı da dışta. Yine birilerinin yedeğine düşmekte olduğu-
muzun ayırdında değil mıyız ne? Bize bunları yutturmaya
çalışanlann ıdeolojıleri yok mu? Gizli bir iğdişık iğnesiyle
bizı kendilerınetutsaklıktabukağılamayaçalışmıyorlarmı?
Sovyet Rusyada son bulduğu sanılan uygulamanın, dün-
yadakı ıdeolojilerın sonu olduğunu kım söylüyor? En azın-
dan bir ideoloji (kapitalizm) var olunca. elbet karşıtı da
bulunacaktır. Şunu neden göz ardı ederler? Yıkıldı sandık-
ları ideoloji. ortaya çıkmasaydı, dünyanın bugünkü gidişi
ne olurdu acaba? Birtakım sosyal haklardan söz edebılir
mıydik'' Onların ne kadarı hayata geçırilebilirdi?
Boylesı biryanılgıyıyaygınlaştırmakisteyenlerinkimileri
amaçlı olabilır. Ancak ötekılerınin yanlışı nereden kaynak-
lanıyor dersınız? Bızde ıdeolojıler açık açık tartışılamadı
hiçbir zaman. dolayısıyla ıdeolojinin ne olduğu lyice anlaşı-
lamadı. Bir ideolojıden söz edıldı mi, onun, hemen hayatı-
mızı baskısı altına alacağı ınancına saplandık. Ideolojiler-
den korktuk. Ideolojilerın insan düşüncesinin yaratımı
olduğunu, bunların her birının bir gelişım evresıni simgele-
diğinı, her ideolojinin birbirini etkileyip geliştirdiğini ayırt
edemedık. Kapılarımızı kapatınca, konumumuzun esenli-
ğımıze yeteceğini sandık Şimdı dünyanın kabuğu kırılınca
şaşkınlığa duştük. Bir ideolojinin tökezlemesıni, bütün dü-
şüngülerın bıtmesi sayıyoruz.
Geçmişte. düşüngüleri varıyla yoğuyla, birbiriyle ilişkile-
rini hesaba katarak kavrayamadığımız için, yalan yanlış bir
köşesinden sarıldığımız ıdeolojıleri, karşımızdakileri yok
sayarak hayata geçırme çabasına düştük. Zora başvurduk;
kabullendirmeyı, sındırmeyi, inandırmayı aklımıza getire-
medik. Ideolojilerı kavga bazında algıladığımız için, ideolo-
jileri kavganın nedeni mı saydık ne? Korkumuz buradan
geliyor herhalde. ideolojiden kurtulursak ebedı barışa ka-
vuşacağız (!), öyle mi?.. Boşaltılan ideoloji alanını, antilaik
görüş; insanların yaşam sıkıntılarını yakalayarak doldur-
maya çalışıyor. Bir de bakacağız kı, kaçtığımız ideolojinin
yerıne çağdışı bir uygulama gelıp oturmuş. O zaman, geri-
ye dönüp onarıma gırışmek çok zorlaşabilir.
Düşüngü boşluğunun, ideolojiden kaçışın başka bir ne-
deni de. kendknızi tanıyıp kendimizi incelememek, kendi
yapımız üstünde yücelmeyi hiç mi hiç gündeme getirme-
mek ve ideolojıyi, hep bizden başkası yaratır sanısına ka-
pılmak mı olmuştur? Örnekse, dünyada ilk kurtuluş savaşı-
nı veren, bilimi önder tutarak. çağdışı bir imparatorluktan
çağdaş bir devlet. birulusyaratmaolgusunutamanlamıyla
kavrayamadık. Onu. ideoloji dizgesine oturtmak için çaba
göstermedığımız gibi. bugünkü şaşkınlığımızın nedenleri-
ni, o olgunun boşluklarında aramak yanılgısına düştük.
Onarılacağız derken kendimizi tüketiyoruz.
İnsan düşünce demektir. ideoloji, insanın yaşamına bi-
çim vermek için. kendı esenlığıni sağlamak için yarattığı bir
dizgedir (sistemdır). Sözcüğün kökünün düşünce (fikir) ol-
duğunu unutuyor, onun yalnız doktriner anlamını one çıka-
rıyoruz galıba. Hangi toplum, hangi insan düşüncesiz ola-
bilirki?
KIRALIK
Akatlar'da2oda, 1 salon yan mobilyalı
daire.
TEL:269 3062
Örnek bir özeleştiri
AYYUK ERENBERK A tatürkçü Düşünce Derneğiüyesi
İçte ve dışta dev gibi sorunlan olan ülke-
mizde birtakım değerbilmez kişi \e güdüm-
lü kalemler. bilinçli olarak Mustafa Ke-
mal'i ve cumhuriyetin temelini yapılandır-
dığı dönemi karalama yollannı açmaya.
dahası, yersiz ve tutarsız saviarla düşman-
lık yaratmaya çalışıyorlar.
Bu kendini bilmezler yalnız belirtilen dö-
nemi karalamakla kalmıyor. aynca yeni
Osmanlılık savıyla tarih bilincine aykın bi-
lisizlik örnekleri de sergiliyorlar. Uslannca.
bu savlar ülkeyi içinde bulunduğu açmaz-
lardan kurtaracak.
Bunlara gerçekte en güzei yanıtı. 28 Şu-
bat 1994 günü Taksim Alanf nda "'Türkiye
laiktir, laik kalacaktır", "Atam izindey iz",
"Devrim ve ilkelerinin bekçisiyiz'
1
, "Genciz,
laikiz, cumhuriyetçiyiz, devrimciyiz" diyen
\e Onuncu Yıl Marşı ile Dağ Başını Du-
man Almış Marşı'nı söyleyerek yürüyen
çağdaş kafalı. çağdaş düşünceli gencecik li-
se öğrencileri verdiler. Bu gençler birlikte-
likleri, canlı haykınşlan ilealandaki ınsan-
lara güven duygusu aşıladılar \e övünç
kaynağımız olan laik cumhuriyetin koru-
yucusu olacaklannı gösterdiler. var olsun-
lar. Atatürk'ün gözbebeği çileli öğretmen-
lerine de binlerce tcşekkür.
Mustafa Kemal'in yaşadığı dönemde
benzer saçlamalara yazılannda yer vermiş
olan bir başyazann daha sonra yazdığı
özeleştirisini sunarak olayı değerlendirmek
istiyoruz.
Zekeriya Sertel. 1977 yılında ikinci \e
üçüncü basımları yapılan "Hatırladıkla-
nm' adlı yapıtının 217-218. savfalanndaki
"Atatürk'ün ölümü >e cenaze töreni" baş-
lıklı bölümde "Atatürk'ün ölümü geniş halk
vığınlan arasında derin bir keder yaratmıştı.
Memleketin yüreği durmuştu. Halkın Ata-
türk'ü ne kadar çok se>diği şimdi daha iyi
belli oluyordu.
Cenazenin kaldırılacağı gün. bütün şehir
halkı erkenden sokaklara dökülmüştü. Dol-
mabahçe'den Sultanahmct'c giden yol daha
sabahtan Atatürk'e son saygı ödevini yap-
mak isteyen insanlarla dolmuştu. Bütün mil-
let ağlıyordu.
Bu güzel, fakat hazin manzarayı seyre-
derken Atatürk'ün son 15 vıllık hayatı bir
sinema filmi gibi gözlerimin önünden geçti.
Vicdanımla bir hesaplaşma yapmak gereği
duydum. Sağlığında biz bu adama karşı hür-
riyet ve demokrasi savaşı yapmıştık. Onu,
demokrasi ve hürriyet getirmediği için adeta
suçlu sayıyorduk. Onun hareketlerini dikta-
törce buluyorduk. Çünkü o vakit ormanın
içindeydik. Ağaçları göriiyorduk, ama or-
manı bütün büyüklüğüyle göremiyorduk.
Şimdi. gecenleri daha aydın görebiliyorum.
Atatürk, memleketin sosyal. siyasal ve eko-
nomik hayatında büyük dovrimler yapmıştı.
Halifeliği \e padişahlığı yıkmış, yerine bir
cumhuriyet rejimi getirmişti. Halkın sosyal
hayatında \e geleneklerinde birçok esaslı de-
ğişiklikler yapmıştı. Birbirinin ardından ger-
çekleştirdiği devrimler, o zaman birçok
hoşnutsuzluklar yaratmıştı. Halife ve padi-
şahtan yana olanlar ona cephe almışlardı.
İttihatçılar ona karşı suikast tertiplemişler-
di. Şapka ve y azı devrimleri. tekkelerin orta-
dan kaldırılması. birçok kötü geleneklerin
yıkılması bazı kimseleri tedirgin etmişti.
Emperyalistler de memleket içinde isyanlar
çıkarmışlardı. İstanbul'da bütün halifeci,
padişahçı ve gerici basın, Atatürke karşı
yaylım ateşi açmıştı. Bütün bu koşullar için-
de hürriyet ve demokrasi gelişebilir miydi?
Tersine, devrim düşmanlarma karşı az
çok sert davranmak gerekir. Atatürk de iç
ve dış düşmanlara karşı ihtiyatlı ve tedbirli
bulunmak ihtiy acınday dı. Böy le olmakla be-
raber. Hitler \e Mussolini biçiminde bir dik-
tatörlüğe gitmedi. Kişi yönetiminden çok
Meclis egemenliğine, yani halk egemenliği-
ne önem verdi.
Zaten büyük adamlar ancak öliûnlerin-
den sonra aıilaşılır. Atatürk de bütün ölçüle-
riyle şimdi anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün
memlekette ilerici kuvvetler, Atatürk ilkele-
rine dayanarak savaşabiliyorlar.
Onun için, Atatürk dün de büyüktü, bu-
gün de büy iiktür, yarın da büyük kalacaktır.
Biz, uğrunda savaştığımız özgürlüğe ve de-
mokrasiye ancak onun açtığı yoldan ulaşa-
biliriz" diyerek. uzun yazarlık yaşamının
deneyimine dayanan görüşünü ortaya
koymaktadır.
Zekeriya Sertel'in yukandaki kısa de-
ğerlendirmesınden sonra bugün hala or-
manın içinde yaşamayı yeğleyip. ormanı
bütünüyle görmek istemeyenler var.
Ancak ülkenin çağdaşlaşmasını içtenlik-
le ve çıkarsız isteyenler bu değerlendirme-
den yararlanmalı. bu bilinç içinde ülkeyi
geriye götürmek. karanlığa sürüklemek is-
teyenlcre karşı özvenli ve örgütlü olarak
Türk devnminı korumasını bilmelidirler.
Devrimi \e uğrunda savaşım verenleri yi-
tirdikten sonra özeleştin yapmak ve ağıt
vakmak kimseve varar sağlamaz.
TARTIŞMA
Bir cümlenin esprisi
K
işiseldcn
evrensele
varabilmek;
biraz kafasını
vorma
alışkanlığın-
dan korkmayan birinsana
| yemek yer gibi basit aelebilir:
| Özelden genele, tekifden
j çoğula. tek seslilikten
çoksesliliğe. bireyselden
toplumsala: (giderek) y erelden.
uluslararası kavramı
duyabilmek sanıldığı kadarzor
değil. Sadece bu olgunun
şifresini çözebilecek. anahtannı
bulabilecek. kilidine
sokabilecek. hatta kapıy ı
usulcacık açabilecek eğîtim
(bilinçdüzeyi. bilinç birikimi)
tek gerekli biricik koşul! Yani
yeterince. istenen düzeyde
aydınlığa ulaşma sorunu! Bir
insan, bu mekanizmayı
anlayacak derecede eğıtıle.
eğitile. eğitile öyle bir kültür
noktasına vanr ki; işte o
noktay a vannca -eğer
yanlışlarla yaşatılınıyorsa
tepesineçullanan olumsuz
(negatiO olaylan aniden
alabora ederek çorap söküğü
gibisırasıyla.diyaiektik
fıkirlerle "yaşamını daha da
güzelleştirirken"; yaşamın
tadına daha anlamlı ve nesnel
olarak vararak özellikle klasik
yaşamından evrensel zev k
duyarak. ödün vermeden
soluklanırken: taşan
birikimlerini (kesinlikle
zorlamay la değil; olağan doğa
yasalan işlerliğınde) merkezden
çevreye doğru yaşamı
pay laştığı insanlara sunabilir.
Belkideinsanlann
hay vanlardan avnlan en kutsal.
en ulu farklanndan biri bu
sunuşta. somuta dönüşerek
belgealıyor. Bu mini felsefı
söyleşıden sonra bu yerden
kalkarak; çok yerlere
ulaşabilmek adına ilginç bir
espriyakalayalım.
İtalya 1990 Dünya Futbol
Kupası finallerini izlerken bir
maçta spikerin "Sevgili
seyirciler. son iki dakikanın
içine girmiş bulunuyoruz"
demesi bazı insanlann.
sıradanlığıylaalgılamasına.
bazı insanlann \eri bulmuşgibi
kay naklanmasına neden
olabilir. Şaşmamak gerekir
buna! Spiker bir insan! O an
belki milvarlarizlivormaçı!
Ama spiker. söylediği bu tümce
ile uluslararası bir koz
yakalayıp yakalamadığım
bilemeyebilir. Olsun! O
sözüyle. tüm gezegenimizdeki
insanlan son iki dakika içine
sokan ortak bir folklorik
durum yaratıyor. Tüm insanlar
adına o iki dakikaya. hatta
içine girildiğine işaret ederek
bu; diyelim 5.2 milyan. el ele
tutuşmuşçasına simgesel olarak
duyurmuş. dile getirmış oluy or.
Tüm dünya insanlan, diyelim
tüm insanlar. herkes. hepimiz
sanki tek bir odanın içine girip
söyleşiyormuşçasına 'o iki
dakikanın' içine giriyoruz.
Evrensel bilincı tadabilme, bir
küçücuk olgudan kalkarak da
duyumsanabilir: evrensel
bilince yaklaşabilme. böyle
olaylarla hızlanabılir. Bircümle
deyipgeçmeyelim:
Bircümle bazen
insanlarda depremler
yaratarak yannlan yaşatmayı
öniere getirebilir. Önümüzdeki
yaz sezonunda Amerika 1994
Dünya Futbol Kupası finalleri
oynanacak. 6 mily an bulan
dünya nüfusu içeriğinde ne gibi
etkinliklergöreceğizbakalım...
İzzet Hazneder
Fizikçi İstanbul Tıp
Fakültesi
PENCERE
Bangladeşli Nesrin
Kemalist mi?..
Bangladeş hükümeti, kitaplarını şeriata aykırı sayarak
şair Teslim Nesrin'in pasaportuna el koymuş...
Cumhuriyet'in dünkü sayısında Bangladeşli Teslim
Nesrin'in öyküsünüokumuşolmalısınız; kadın özgürlük-
lerini savunan şair için fetva çıkmış...
Ölüm fetvası!..
Şair Nesrin'e kıyılacak!.. Şeriatçılar kadın haklarını
savunan kadın yazarı bir kaşık suda boğmak istiyorlar.
Bangladeşli erkekleri suçluyormuş Nesrin:
"-Kadınları peçe altında tutuyorlar, mutfağa hapsedi-
yorlar; kadınlar meta olarak kullanılıyor..."
Evinden ancak hava karardıktan sonra arabayla çıka-
bilen Nesrin'e diyorlar ki:
"-Çarşaf giyersen seni tanımazlar.."
Şair:
"-Nasıl böyle bir şey yapabilirim ki!.. Kadınlar çarşaf-
larını atmalı!.."
Şeriatçının ölüm fetvasına karşı direnen Teslim Nes-
rin, Atatürkçü mü?..
Kemalist mi?..
•
Nesrin nice örnekten biridir; Cezayir de. Mısır'da, Ta-
cikistan'da, Tunus'ta, Pakistan'da, Bangladeş'te saya-
mayacağınız kadar çok Kemalist var...
Çağımızın islam coğrafyası, Kemalizmle şeriatçıların
savaşımından oluşuyor.
Niçin?..
Çünkü Kemalizm ya da Atatürkçülük, "Aydınlanma
Devrimi'nin Türkiye'deki adıdır; insanlığın uygarlaşma-
sında yaşanması gereken kaçınılamaz bir aşamadır.
Yeryüzünü bütünleştiren bilimsel teknolojik devrim,
uzakları yakın etti. Londra'da oturan Şalman Rüşdü
"Şeytan Ayetleri" romanını yazınca, ölüm fetvası iran'-
dan çıktı. İslam coğrafyasındaki siyasal topoğrafya, bir
bütünü meydana getiriyor. laiklik ile karşıtları arasında-
ki çatışma. Müslümanlık dünyasında en güncel ve sıcak
konuyu vurguluyor.
Yazık ki Türkiye de bu kapsam içinde yerini ahyor; oy-
sa biz bu sorunu çoktan aşabilirdik.
•
Mustafa Kemal, yetmiş yıl önce saltanatı yıktı, hilafeti
kaldırdı, Şeriye Vekaleti'ni defterden silip "Öğretim Bir-
liği Devrimi"n\ gerçekleştirdi; bütün bunlar laik devlete
giden yolu açtı.
Yetmiş yıl sonra Türkiye'nin; Bangladeş, Pakistan,
Cezayir, Mısır vb. gibi laiklik tartışmasının içine düşme-
si, gericiliğin başarısını gösterir.
Türkiye'nin geriye düşmesinin nedeni, devlet eliyle
Milli Eğitim'de yapılan yatırımlardır, 12 Eylül askeri yö-
netiminin de bu işte büyük payı vardır. Okullara zorunlu
din dersi koyan Evren yönetimi. Mustafa Kemal Ata-
türk'ün 1924te gerçekleştirdiği "Öğretim Birliği Dev-
rimi"r\\ yıktı.
Ülkemiz bugün bütün islam dünyasının çektiği sancı-
lara 12 Eylül'de gebe kaldı.
Bangladeş'te Teslim Nesrin için ölüm fetvası çıktı; şair
öldürülme tehdidi altında yaşıyor.
Peki, Türkiye'de yazar Aziz Nesin nasıl yaşıyor?
•
Bangladeş'te şair Nesrin sokağa çıkamıyor...
Ölüm fetvası var boynunda..
Diyorlar kr
- Çarşaf giyip de sokağa çıkarsan, kimse seni tanı-
maz, serbest dolaşırsın...
Özgürlüğün bedeli çarşaf giymek mi?..
Şeriat, bütün kadınlaraözgürlüğü ancak karaçarşafın
içinde bir hak görüyor..
Nesrin tek örnek değil!.
Değerli yazar. araştırmacı
aydınlık insan
BATTAL
PEHIİVAN'ın
beklenmedik kaybından
derin üzüntü içindeyim.
Yakınlarının ve dostlarının başı sağolsun.
HAKANBAYHAN
Açıklamalı-jçtihatlı
KİTPERSONELİNİNve
KOOPERATİF GÖREVLİLERJNİN
CEZASORUMLULUKLARI
Yargıtay Üyesi: Erol Çetin
1994 basım 398sayfa 150.000 lıra
Birinci Bölüm: KİT personelinın Ceza Sorumluluğu, Ceza
Hukuku'nda Memur Kavramı ve KİT Personelinın Durumu,
KİTIerle ılgili yasa ve YHK değişıkliklerı, 3771 s. yasadan
önceki ve sonrakı Ceza Sorumluluğu (Açıklamalı, İçtihatlı,
Örneklerle Karşılaştırmalı) Anayasa Mah. iptal Kararınm
Hukuksal Sonuçlan Personelın işleyebileceğı Kimi Suçlar
Özelleştirme Işlemlennin Konuya Etkılerı. Son Yargıtay Ka-
rarları, Yürürlüktekı YHK ve Yasa Metınlerı
İkinci Bölüm: Kooperatıf Görevlılerinin Ceza Sorumluluğu,
1163. s. yasaya Bağlı Koop. Görevlilerınin Ceza Sorumlulu-
ğu. Tanm Krd. ve Tarım Stş. Koop. Görevlilerinin C. Sorum-
lulukları (Açıklama, içtihat, Karşılaştırma)
Kooperatiflerle ilgili Yasa. Tüzük, Yonetmelikler
İsteme Adresi: Hülya Sok. 23/6. 06700 G.O.P./ANKARA
ÖDEMELİ GÖNDERİLİR
llaç Sektörüne Halkla
llişkiler Hizmeti Veren
Yabancı Bir Şirket İçin:
BPROJECT
MANAGER
(Tıp Doktoru /Eczacı:
Almanca + ingilizce)
^PlASSISTANT TO
PROJECT
MANAGER
(Almanca ± ingilizce)
edr Lımıted
212-2311727 (Pbx)
LİSAN
ÇÖZÜM
Bızımle İngilizce
sorununuzu çok kısa
zamanda
çozebilirsinız.
Lutfen bizi arayın
Tel:3495938
BahariyeCad.62/3