03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MART1994 PAZARTCSİ 12 DIZIYAZI A kışını doğal olarak Jm sürdürmesi gereken /W düşünce ırmağının ^ — f l böylece kesilen yolu, / J yüzyılın bitimine " ^ varmadan, son bir kez daha açıldı. Ünlü düşünür İbni Rüşd, Gazali öğretisine. filozoflan ağır eleştirisine yanıt verecek, bunu yayarken de akılcı düşüncenin çağına göre gelişmiş bir örneğini ortaya ko- yacaktır. Kurtuba'da doğan İbni Rüşd, Müslüman İspanya'nın yö- netimini ele geçiren Mın ahhidler'- ce kadı olarak görevlendınlir. Gazali'nin biçımlendırdıği Sünni öğreliyi benımseyen Muvahhidler bu konuda bağnaz bir tutum için- de. halkı büvük bir baskı altı- na alan düşünce tüm boyutlanyla görüşül mekte, tartışılmaktadır. Ote yandan bu ikili durumdan rahatsız olan da- hası İbni Rüşd'e yönetimce verilen de- ğeri çekemeyenler onun görüşlerinin dine aykın olduğunu ileri sürüp, bunu halk arasında yayarlar. Bu du- rum İbni Rüşd'ün şeriatça yargılanıp ölüme mahkûm edilmesine neden olur- sa da ilerici kesimin etkisiyle yönetim bu cezayı sürgüne çevirir, daha sonra da af edilerek eski saygınlığına kavu- şur ibni Rüşd, Gazali'nin filozoflan suçlamalanna ünlü yapıtı 'Tehafüt- üt- Tehafüt'te yarut verir. 'Kendini Yı- kışın, Kendini Yıkışı' olarak dilimıze çevrilen bu çalışmasında, Gazali'nin 'küfr' olarak belirttiği üç konu da içinde olmak üzere, yirmi sorunu tek tek ele alıp yanıtlayarak akıla düşün- cenin savunmasını yapar. Daha önce de belirtildiği gibi Gaza- li filozoflan, evrenin yaratıldığını ka- bul etmemeleri, Tann'nın bilgisinin kısıtlı ohnasını (cüz'ileri bilmemesı) ileri sürmeleri, öldükten sonra beden- sel dirılmeyi yadsımalan konusunda ağır biçimde suçlamışü. Iboi Rüşd, evrenin öncesiz olmadığı kabul edilirse, 'ne zaman yaratddığı' sorusunun kaçınılmaz olduğunu. ar- dından 'zaman ve mekân' sorununun da ortaya çıkacağını belirtir. Nitekim bu sorular hep gündemde kalmıştır: 'Evren (âlem) yaratılmadan önce, za- man var mıydı. jok mu>du?" Eğer yoksa "âlem sonradan yaratıldı" sözü- nün anlamı da yoktur. Eğer varsa, bu 'zaman, ne vakit yaratddı', 'zaman' yaratılmadan önce başka bir zaman var mıydı? Evrenin yaraülmasından önce geçen zaman 4 sonsuz' ise bu 'son- suzluk' ne vakit geçildi de evrenin ya- ratılmasına gelindi? 'Mekân' konusunda da böyle soru- lar vardı: Evren biryerde birmekânda mı yaratıldı, yoksa herhangi bir mekânda olmaksızın mı yaratıldı? Bir mekân olmadan yaratma nasıl olabi- lirdi?Yokeğerbirmekânda yaratıldıy- sa, bu kez bu mekân nerede yaratıldı? Bu sorulann daha da arttınlacağı ke- sindir. Dolayısıyla İbni Rüşd, filozof- lann "Evrenin baştan beri var olduğu, ezeü olduğu" görüşünün yad- sınmasının, içinden çıkılması olanak- sız sorunlara neden olacağını. ilahi- yatçılann da bunlara doyurucu yanıt veremeyeceklerini ileri sürüyordu. Hıristıyanlıkta da bu konu ele alın- mış, yanıtlararanmıştı. İlk Hıristiyan düşünürlerden Augustinus (354-430), 'ttiraflar' adlı yapıtında kendisine, Tann yeri göğü yaratmadan önce ne yaptığını soranlara, "Yukanda olup- bitenleri araştıranlar için cehcnnemi hazırlıyordu" bıçimınde bir yanıt ver- mek ister. Augustinus gibi olgun bir ilahiyatçının böyle bir yanıttan söz et- mesi, konunun çetinliğinin bir göster- gesidir. Yalnız burada işaret edilmesi gereken bir noktanın bulunduğunu belirtmeliyiz. Hıristıyanbğın beşind, altına yüzyıllannda açıkça konuşu- lan bu konulann, daha sonra örne- ğin, on ikinci, on üçüncü yüzyıllarda ele alınıp tartışılması büyük bir suçtu. Nitekim ölümünden hemen sonra ünü Avrupa'ya yayılan îbni Rüşd'ün kitaplannı, okumak sakıncalıydı. Pa- ris piskoposu, Paris Üniversitesi'nde *f£RİÇ VEÜDEDEOĞLÜ Lslam'da düşünce ırmağının kesilen yolu, \2. yüzyıl sonuna varmadan bir kez daha açıldı. Ünlü düşünür İbni Rüşd, Gazali öğretisine, onun filozoflan ağır eleştirisine yanıt veriyor, bunu yaparken de akılcı düşüncenin, çağına göre gelişmiş bir örneğini ortaya koyuyordu. Düşünceırmağında sonakış S. Mustafa Kemarin önderliğinde kurulan genç Türkiye Cumhurijeti, \apılan- mada akücı düşünceyi temel alan, dinin bireysel vicdandaki \erini titizlikle a t l l a C a k t l . koruyan cağdaş ve laik bir devletti. İbni Rüşd'ün kıtaplannın okunmasını resmen yasaklamıştı. Ardından Papa XXI. John tarafından suçlu ilan edi- len 219 öneri içinde altı tanesi de İbni Rüşd'e aitti. İşte bunlardan biri olan 'Haşr' ko- nusunda yani "kıyamet günü bedenle- rin yeniden diriimesi" inancında kimi zorluklann bulunduğunu bir bakıma bilimsel düzeyde anlatarak, bunun mümkün olamayacağmı belirtir. Cennette duyulacak hazlann, cehen- nemdeki aalann. ötedünyadaki yaşa- mın özdeksel (cismani) değıl tinsel ol- duğu kanısmdadır. Tann'nın hem özdeksel olmadığını ileri sürüp, sonra da öte dünyada göz- le görüleceğini kabul eden Eşarileri şiddetle eleştirir İbni Rüşd. Ruyetul- lah'ın, Tann'yı bilmenın son derece artıp kuvvetlendıği 'Mezidi İlim' hali olduğu, jgörüşünü benimser. Yine ibni Rüşd'e göre evren, Tann tarafından konulmuş olan. neden- sonuç ilişkisine dayanan 'doğa yasa- lan' ile kendi kendini yönetmektedir. Bu inanışını somut biçimde ülkelerin yönetimine benzeterek açıklar: "Bir ülkenin yönetimindeki başkan ülkede- ki evlemleri, etkinlikleri bilir, ama bunların bağımsızca oluşmasına nasıl izin verirse, doğadaki durum da öyle- dir." Aynca. neden-sonuç ilişkisinin ka- bulü, mucızenin de yansınmasını ge- rektirdiğinden İbni Rüşd, 'Sopanın yılan haline gelmesi" gibi 'görsel rau- cize'lere olumsuz bakar; peygamber- lere yönelik tek olağanüstülüğün, on- lann topluma getirdikleri bildirimler olduğu inancındadır. Öte yandan Gazali'nin kâfırlikle suçladığı gerek Mutezik düşünürleri gerekse Meşşai filozoflan ve elbette ibni Rüşd en az onun kadar dinlerine bağlı mançlı Müslümanlardı; ibadet- lerini yapan, tüm dinsel kurallan ak- satmadan yerine getiren insanlardı. İlk Mutezile taraftarlan. aklın öl- çütüne vurulamayan dogmalan ka- bul etmenin dıne çok zarar vereceğine yürekten inanıyorlardı. Nitekim, ki- mi İslam kaynaklan onlardan 'sert Müslümanlar' olarak söz eder. İbni Rüşd'ün inanmış bir Müslüman ola- rak örneğin. kıyamet gününü yadsı- Yukarıdaki minvarürde \ unan filozofu ProphjTy ile konuşurken betim- lenen İbni Rüşd (solda), görüşleriyie Avnıpa'da da etkili oldu. zisiyle kısaca değınilen macerası tü- müyle noktalanıyordu. Böylece bu düşünsel etkinliğin yaratüğı yapıtla- nn özlerinde bulunan ileriye dönük bakış da donduruluyordu. Oysa Batı, bu ürünlerdeki akılcı düşüncenin ge- leceğe uzanışını keşfetmişti. Ortaçağı aşıp 'Rönesans'a, oradan 'Aydınlan- ma'ya ulaşacak atılımın oluşumunda Farabi'nin, İbni Sina'nın özellikle İbni Rüşd'ün katkılan yadsınamaz. Sünnisiyle, Alevisiyle İslam insanı- nın 'akılcı düşünce'yi yeniden yaşama döndürmesi ancak, yirminci yüzyılda Anadolu'da gerçekleşecek, bunun için gereken ilk adım da 3 Mart 1924'- te halk adına 'Türkiye Büyük Millet Medisfnce atılacaktır. Bu atıhm, cağdaş demokrasi koşul- lannı içeren, akılcı düşünceyi temel yapan, dinin bireysel vicdandaki yeri- ni titizlikle koruyan laik yaşama ge- çişü. Genç cumhuriyet kaybedilen za- maru kazanmak. arayı kapatmak için bir izlence (program) ile işe koyulur. Toplumu, 'Aydınlanma'ya götürecek eğitimin yeniden yapılanmasına he- men başlanır. Ardından buna koşut olarak. yüzyıllar boyunca sömürüle- rek çağdışı bir yaşama mahkûm edilen Anadolu halkına, laikliğin getireceği kazanımlan anlatıp benimsemesini, sahiplenmesini sağlamak için Köy Enstitüleri, Halkevleri, Halkodaları gibi kurumlar oluşturulur. Büyük bir hızla ilerleyen gelişim, ürünlerini kısa sürede vermeye baş- lar, Türkiye'nin görünümü değişir. Ne var ki. cağdaş uygarlık düzeyine varmak için sürdürülen bu koşu. 1950 yıllannda ıktidar olan 'zihniyetçe' durdurulmasa da yavaşlatılır, dahası, gelecekte baş verecek olan ikiliğin to- humlan atılır. 3 Mart 1924'ten 70 yıl sonra Tür- kiye'de görülen ise 'akılcı görüş' ile 'ûnancı görüş'ün karşı karşıya getiril- miş olmasıdır. *Özgür düşünce'nin karşısına dikilen 'nakilcilik' bu kez de üstün gelebilecek mi? Toplumun 70 yıl süresince elde etti- ği kazanımlardan vazgeçmesi elbette düşünülemez. Aynca, Anayasa Mah- kemesı Başkanı Sayın Yekta G. Öz- den'in dedıği gibi: "Laiklik ulusal var- lığımızın, ulusal bütünlüğümüzün de baş koşuludur." ünnisiyle, Alevisiyle İslam insanının akılcı düşünceyi yeniden yaşama döndürmesi ancak yirminci yüzyılda Anadolu'da gerçekleşecek, bunun için gereken ilk adım 3 Mart 1924'te halk adına, Türkiye Büyük J Millet Meclisi'nce ması düşünülemez. Onun üstünde durduğu bunun 'keyfiyeti' nitemidir. İbni Rüşd'e göre, halkın anlayabil- mesi için pek çok konu, şeriatça. du- yularla algılanabilecek somut örnek- lerle ortaya konmuştur. Ne var ki, halk için olan bu anlatımın özündeki akla uygun gerçek anlamı filozofla- nn, düşünürlerin kavramasını ister İbni Rüşd. Onun bu tutumu, özellikle Batı'da, kendisine 'çifte gerçekçi' ni- temi verilmesine neden olmuştur. Ne var ki Batı'nın İbni Rüşd'ü suç- lamayı bırakıp ondan yararlandığı döneme girdiği sıralarda, İslam dün- yasında ise Fatih Sultan Mehmet'in, Gazali-İbn Rüşd tartışmasını bir çö- züme bağlamak üzere topladığı ku- rul. Gazali'nin haklıhğını ilan etmişti. Gerçi Osmanlılar daha ilk başta. Ga- zali'nin biçımlendirdiği Sünni İslam öğretisıni benimsemişlerdi, ama konu zaman zaman dönemin ilahiyatçıla- nnca ele alınıp tartışılırdı. İşte şimdi buna da son veriliyordu. Demek ki, İslamın doğduğu topraklarda yaşa- yan halklann ilk kez Hanifler'le bâş- layan düşünsel eyleminin, bu yazı di- BİTTİ REFAH PARTİSİ NASIL GÜÇLENDİ? KP*yeemekügeneralve subaytransferi ATtLLA ÖZTÜRK Uluslararası İlişkiler ve Kamu Yönetimi Uzmanı Tûrkiye'de sağ partilerin şeriatcı ve dinci gruplara sagladıklan siyasi destek sayesinde, bu örgütler İstanbul, Konya, İzmir. Denizli, Kayseri, Niğde, Elazığ, Erzurum, Adapazan başta olmak üzere ülke duzeyinde örgütlenmelerini 1980'li yıllarda tv mamladılar. Dışardan lran, Suudı Arabıstan, Lıb- ya ile Almanya'daki dinci 'Avropa Milli Görüş Teş- kflaü' (AMGT) yandaşlanndan sağlanan parasal destek ile yazıb ve görsel medyada büyük bir güç oluşrurdul'ar. Özellikle Londra'da kurulan İslam Enstitüsü'nde, İran ve Suudi kökenli ümmet yanlısı bilim adamlannın propaganda için yazdı- klan kitaplan Türkçeye çevirerek. çok ucuz fiyatla piyasaya sürdüler ve yandaş kazanmaya çalıştılar. Yerli dinci basın, başta Atatürk olmak üzere, laik- liği savunan kişi ve kurumlan hedef alacak şekilde sistemli bir kampanya açtı ve hala da sürdürmekte- dir. Laik devlet sistemini savunan Muammer Aksoy, Babriye Üçok, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Turan Dursun gjbi aydın kişiler topluma gözdagı vermek için İslami örgütlerce öldüriildü ve şimdiye kadar da failleri bulunamadı, bulunması için dfe büyük çaba göstenlmedi. Laik devlet sistemini ve kurumlannı yasalar çer- çevesinde her çeşit gerici tehdide karşı korumak \e kollamak devleti yöneten hükümet ve bürokrat- lann görevi olmasına rağmen, başta parlamento, başbakan ve bakanlar olmak üzere sorumlular bu saldınlan benimsercesine sessiz kalmaktadır. Bu da gericilere güç vermekte ve ileriye doğru bir adım daha atmalanna imkân sağlamaktadır. Özellikle Kenan Evren ve Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlığı döneminde seçilen üniversite rektörlen. fakülte de- kanlan ve cumhurbaşkanınca direkt Anayasa Mahkemesi'ne atanan üyelerin çoğunluğunun Türk-İslam sentezini benimsemiş dinci-tarikatçı kişilerden oluşması, bir tesadüf oîmaktan ziyade, biHnçli bir destektir. Bu düşünceye sahip rektör ve dekanlar döneminde üniversitelerde öğrencilerin daha modern bir eğitim yapması için dershane, la- boratuvar, kütaphane ve diğer kolaybk tesisleri acılacağı yerde, bol miktarda cami ve mescit açılmışür. Üniversiteler, dinci gruplann ıdeolojik eğitim yerine dönüştürülmüştür. Anayasa Mahİce- mesi'ne özellikle dinci üyelerin seçilmesı. laikliği benimsemiş bu kurumu ele geçirme planının bir ürünüdür. Gericilerin bu saldınlanna karşı Atatürk ve laik devlet sistemini savunan Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden ve bir avuç yazar- çizer, İslami terör örgütlen. dmci basın ve dernek- ler tarafından tehdıt edılmektedir. Son günlerde DSP liden Büknt Ecevit'in RP'nin faaliyetleri ko- nusunda açıklamalarda bulunmasından sonra din- ci örgütlerce tehdit edildiği basına yansıdı. Özetlemek gerekirse, Kuran kurslan, cami, imam-hatip okullan, ilahiyat fakülteleri ile üniver- sitelerin çeşitli fakülte ve jüksekokullanndan me- zun olup devlet kadrolannda yönetici olarak görev alan dinci ve tarikatcı gruplar. devlet ve vatandaş parası ile istihdam edilmelerine karşın, Refah Par- Usi (RP) içın çalışmaktadırlar. Mevcut devlet siste- mi, iç ve dış destekli olarak RP için çahşmaktadır. Bunun sonucu olarak RP'nin yerel seçimlerde ve gelecek genel seçimlerde oyunun artması ve hatta patlama yapması doğaldır. Tarikatcı ve dinci gruplan temsil eden parlamen- terler. mevcut sağ partilerle yapılan sıkı bir pazarlık ve laiklik konusunda koparılan tavizler neticesinde seçilerek DYP, ANAP, RP, BBP ve MHP'de yer almaktadırlar. Bu parlamenterlerin. din ile ılgili konular parlamentoda göriişüldüğünde partiye bakılmaksızın işbirliği içinde hareket ettiklerini her zaman görmek mümkündür. Buna en canlı örnek, 'Harp okullannın üniversitetere eş değer haie getirU- mesi'ni öngören bir tasan Meclis'te görüşüldüğü sı- rada yaşandı. İmam-hatip lisesi mezunlannın harp okuluna girişine engel olan maddenin değtştirilme- si için Milli Eğitim Komisyonu'nda 4 DYP, 2 RP ve bir ANAP üyesinin katıiımı ile üçe karşı yedi oy ile kabul edildi. Ancak Genelkurmay Başkanlıği'- nın itirazı üzerine MSB'nin karşı çıkması ve ta- sannın hükümet tarafından geri çekilmesi ile son anda önlendi. Yalçın Doğan'ın deyişi ile 'Esselamü- naleyküm Albaynn' (8) ve Ahmet Tan'ın deyişi ile Imam subaylık' (9) önlendi. İkinci ömek Atatürk'e suikast sanıklannın itibarlannın iadesi için ortak- lasa öneree vermelendir. (10) 2 Temmuz 1993 tarihinde Sıvas'ta 37 kişinin diri diri yakılarak ölmesine neden olan katliam, örgüt- lü dinci gruplann Atatürk devrimleri ve laikliee karşı uygulanan planlı bir başkaldın hareketidir. Bu katliamda Atatürk'e hakaretler yağdınlmış, heykeü parcalanmış ve şenat özlemi tekrar dile ge- tirilmiştir. Devleti temsil eden polis, jandarma, em- niyet müdürü, vali ve askeri birlıkler de laiklik karşıtı hareketi uzaktan seyretmişlerdir. İçişleri Ba- kanı ve Başbakan bu katliamı yapanlan yerecekle- rine ve gerekli tedbirleri alacaklanna. suçu Aziz Nesin'e yüklemek sureüyle, bunlara şirin görün- mek istemişlerdir. Meclis'te halen görüşülmekte olan terör yasar sına, Sıvas katlianıı' gibi olaylann bir daha yaşan- maması için anti-laik terör olaylanrun önlenmesi ile ilgili bir madde SHP'ce ilave edilmek istenince; DYP, ANAP, RP ve BBP'de, dinci parlamenterle- rin müdahalesi ile engellenmeye calışılmış ve bu konudaki kriz koalisyon ortaklan arasında henüz çözülmüş değildir. SHP'nin ise laik devlet sistemi- ne karşı yönelen bu olaylara karşı ilk defa direnç göstermesi sevindiricidir. Sayın Tansu Çiller ve Meaıt Yıbnaz ise bu maddenin yasa taslağından çı- kanlması için dinci milletvekillerine yeşil ışık >akmışlardır. Yeri gelince de Atatürkçü olduğunu söylemekten geri kalmıyorlar. Atatürkçülük, aca- ba laik devlet sistemini yıkmaya ve Atatürk'e kâfir diyen bir zihniyete göz yummakla mı oluyor? Atatürk kafasını kaldınp da cağdaş ve laik bir dev- let sistemi oluşturmak için bin bir güçlükle kurdu- ğu kurumlannın ne hale geldiğmı bir görse: Tûrki- ye'de dalkavuk ve sahte Atatürkçülerin ne kadar çoğaldığını, ne kadar revaçta olduğunu, gerçek Atatürkçülerin ise gün geçtikçe azaldığını ve baskı altında olduğunu görse üzüntüsünden kahrolurdu. RP, son zamanlarda topluma daha sevimli gö- rünmek ve oylannı arttırmak için kadrolanna manken, emekli general ve emekli subay transferini yapmaktadır. Transfer karşıhğı anılan kişilere bü- yük oranda maddi olanaklar sağlandığı tahmin edilmektedir. Görevde iken Atatürkçü geçinen bu general ve subaylann kısa sürede nasıl dinci olduk- lannı anlamak mümkündür değildir. Bu da Tûrki- ye'de sahte Atatürkçülüğün 1980'lerden sonra ne kadar revaçta olduğunun bir göstergesidır. Sağ kanattaki partiler. yerel seçimler öncesi. dini tarikat ve cemaatlenn oy potansıyellerinden yarar- lanmak için yoğun çaba içine girdiler. Vitrine aday çıkarma tutumundan yana olmayan tarikat ve ce- maatlerin kendilerine yakın isimlerin bürokraside önemb görevlere getirilmeleri koşuluyla sağ kanat- taki siyasi partilere destek verecekleri öne sürülü- yor. 'Adil düzen", 'Milli Görüş' ve diğer partilerin denenmişliğini ön plana çıkaran Refah Partisi'nin tarikat ve camaatlerin büyük oranda desteğini sağ- ladığı belirtilmektedir. Iktıdar partisı olmanın avantajını iyi kullanan DYP'nin de İslamcı gruplar arasında belli bir oranda etkinlik sağladığı kayde- dibyor. (11) "1989 yerel secimlerinde ANAP'ı destekleyen tarikaüar, bu kez DYP'nin peşine takıunış bulun- maktadır. Şeyhler, şıhlar kendi müritlerine buy- ruğu verdi: DYP'yi destekleydim. (8) Yalçm Doğan, "Essamünalerküm Albayun", Milli- yet Gazetesi, 29 Ocak 1994, (9) Ahmet Tan, "İmam Su- baylık Engellenivor", Sabah Gazetesi, 30 Ocak 1994, (10) Mılhyet Gazetesi, 24 Şubat 1994, (11) Cumhuriyet Gazetesi, 9 Şubat 1993 SÜRECEK POTJIİKAVEOIESI MEHMED KEMAL Beyoğhı'dan GeçerkeiL. Eski bir türkü, "Beyoğlu'nda gezerken I Rakı şarap içerken" der. Böylece Beyoğlu'nun bir sefa ve eğlence yeri olduğunu canlandırmak ister. Istanbul'un ilk beledı- yesi Beyoğlu'dur; onun içm Şişhane'den yukarıya Be- şinci Şube derler. x ı Önümüzdeki yerel seçimlerde Beyoğlu gene beledı- yedir, gene seçim yapılacaMır, partiler gene bu seçımle- re kanlacaktır. Acaba kirfler belediye başkanı olmak için sıraya girmiştir? Beyoğlu'yla ilgılerı nedır? Aktor Leverrt Yılmaz'a rastladım. Beyoğlu Belediye Başkan. olmak üzere adaylığını koymuş. Beyoğlu na başkan ola- rak bir sanatçı yaraşırdı; bu da bir şaır, bir oyuncu, bir ressam olurdu. Levent Yılmaz, Sosyalist Birlik Partisi'nden (Birleşik Sosyalist Alternatif adına) seçimlere giriyordu, nasıl se- vindım Bildirilere baktım. anakent için Aslan Başer Kafaoğlu seçimlere katılıyordu. Adalardan da adaylığı- nı, tarihçi-bilim adamı MeieTunçay koymuştu. Levent Yılmaz, "Merhaba" dedikten sonra özenle ha- zırlanmış bir bildiriyi elime tutuşturdu, bildiride şöyle diyordu: "Sevgiye, emeğe, dostuluğa, Beyoğlu'nda oturan herkese merhaba. Ben Levent Yılmaz. Ben, Beyoğlu sevdalısı bir adam. Belediye başkanlığına aday olmam da bu yüzden. Bir mozaiktir Beyoğlu. Türkü, Rumu, Ermenisi, Roma- nı, Kürdüyle, kültürlerin iç içe yaşandığı rengarenk bir mözaik. Ben, bu mozaik hiç bozulmasm, bu kardeşlik hep sür- sün istiyorum. Bir şarkıdır Beyoğlu? Her semtinde, her mahallesinde ayrı makamlarda söylense de güzelliğinden bir şey yitir- meyenbirşarkı. Ben, bu şarkı hiç susmasın, daha gürleşerek, daha güzelleşerek sürsün istiyorum. Bir umuttur Beyoğlu. Pazar filelerimize takılan, bilme- den yemeğimize katık ettiğimiz, çocuklarımızın oyunla- rından süzülen bir umut. Tıpkı sosyalizm gibi, tıpkı in- sanlann kardeşçe yaşayacaklan bir dünya gibi. Ben, umutyitmesin istiyorum. Büyüyerek, güçlenerek hep yanıbaşımızda kalsın, yaşam boyu bizi hiç terk et- mesin istiyorum. Ortalığı toza dumana bulayan yalanlar çekildiğinde yine dimdik ayakta, yine insanlığın peşinde koştuğu umutiarın umudu sosyalizm gibi. Bir düştür Beyoğlu. Ekmek, aşk ve güllerle süslenmiş dünyalar güzeli bir düş. Ben, bu düş hiç bitmesin istiyorum. Gerçeğin katılığı bizi boğmaya başladığı anda yardımımıza yetişen bu düş, bize hep gülümsesin istiyorum. Bir limandır Beyoğlu. Işsizliğin, parasızlığın, aşağı- lanmanın acımasız fırtmasmda sığındığımız küçük, ama şirin bir liman. Bu liman hiç yıkılmasın istiyorum. Sıcak yuvalarımızın barınağı olan Beyoğlu hep ayakta kalsın. Daha yaşanı- lır, daha aydmlık, daha temiz olsun istiyorum. Bir sanattır Beyoğlu. Tiyatroları, sinemaları, galerile- ri, şiir okunan barlarıyla bir sanattır beyoğlu. Bu sanat hep kalsın. Resimle şiir iç içe geçsin. Sine- malar, tiyatrolar müz '3 buluşsun. Sanat, ıstanbul'un bu tepesinin üstünden hep ışısın. Bir kültürdür Beyoğlu. Cenevizlilerden bu yana yaşa- yan zengin bir kültürdür Beyoğlu. Bu kültür hiç yıkılmasın istiyorum. Kiliseleri, camileh, yeraltı mahkemeleri, Çiçek Pasajı 'yla bu kültür, sosyal yaşamımızın içinde olsun hep. Ben, "Gelin, bu duruma birlikte son verelim, tüm Be- yoğlulular el ele verip sorunlarımıza birlikte çözüm ara- yalım" diyorum. Bugünden her türlü görüş ve öneriye açığım. Gelin tartışalım. Daha güzel bir Beyoğlu'nu birlikte kuralım. Geleceği erteleme; Sosyalizm, hemen şimdi." Levent Yılmaz'ın değerli bir aktör olduğunu biliyoruz. Ama ellisine yaklaşan bu genç delikanlının başka ne iş- ler yaptığını da bilmek isteriz. Levent Yılmaz'ın özgeç- mişi şöyle: "1948'de doğdu. Anadolu'nun çeşitlikentlerinde ilk ve ortaokulu bitirdi. Lise ve yükseköğrenimini (Orman Fa- kültesi) İstanbul'da tamamladı. Dostlar Tiyatrosu Işçi Kolu'nda tiyatro eğitimi gördü. Dostlar Tiyatrosu, İstan- bul Sanat Tiyatrosu, Bakırkoy Belediye Tiyatrosu, Gülriz Sururi Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi'nde oyuncu olarak gorev yaptı. Abf Yıl- maz, Şahin Kaygun, Başar Sabuncu gibi yönetmenle- rin filmlerinde oyuncu olarak çalıştı. Çeşitli sendikalar- da tiyatro çalışmaları yaptı. 12 Mart ve 12 Eylül darbele- rinde tutuklandı ve açılan davalar sonunda beraat etti. 1960 yılında kurulan Türkiye Işçi Partisi'ne 1969yılında katıldı ve Şişli Ilçe Sekreteri olarak görev yaptı. Halen Cağdaş Sine- ma Oyunculan Derneği, Nazım Hikmet Vakiı ve Kızkulesi Derneği üyesı ve Tiyatro Oyunculan Derneği (TODER) De- netleme Kurulu üyesi. Cem Yaymevinde Çocuk Yayınları Yönetmenliği yapıyor. Böyle bir adaya oy verilrnez mi, elbette verilir. Be- yoğlu'nu sevenlerden bir oy istiyor!.. Oy vermek için pamuk eller sandığa!.. BULMACA ve 7 8 9SOLDANSAĞA: 1/ Korkusuz, çevik güçlü bir köpek soyu. 2/ Bey denilen bir dişi anyla 2 kovandan çıkan an top- « luluğu...Dağkeçjsi.3/Bir J kumar aracı... Üstün bir 4 yetkinin gücünü simgele- 5 yen değnek. 4/ Ender, seyrek... Elli şiniklik tahıl 6 ölçeğj... Akıl. 5/ Ziya -, Paşa'nın divan şairleriyle Arap ve İran şairlerinden 8 seçtiği örnekleri derleyen g antolojı. 6/ Saz şairi... Bir mevsim. 7/ Bir kağıt oyunu... l v a . dınlann omuzlannı örtmek için kullandıklan geniş atkı. 8/ Din adamlannın başlanna giydikleri, simgeleri sayılan başlık... İskam- bilde koz. 9/ İzmir ve Ayvabk yö- resinde çokça bulunan ve kumun 5-6 cm altında yaşayan lezzetlı bir midye türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hayvarun densine ya da tüvüne dokunmaktan duyulan aşın kor- ku. 2/ İyi huylu kimse... Dofcv e Güneydoğu Anadolu'da ko- nar-goçerlenn kıl çadırlanndan oluşan yayla yerleşmesi 3/ Yalnız ıkı genış yuzü testere de düzeltilmiş tahta... Ağ yatak 4/ Bir toplulukta çalışan ınsan)ann h e r biri... Bir soru eki 5/ Gokyuzünde Isa ile, - - - dağmda Musa ile/Elindeki asa ile/ Çagırayım Mevlam senı" (Yunus Emre)... İnişü yer bayır 6/ Eylemlen olumsuz yapmakta kullanılan ek... Dadı. II Kanşık renkb... Uç bentten oluşan Batı şiiri türü. 8/ Domates, yeşil bi- - r - <%} r S ? ğ j n V e s ı y a h z e y t ı n l e aazırlanan salata... Bir cetvel turu. 9/Hındıstan da halkın aynhnış olduğu birbirine karşı ka- palı sınıflann adı... Hafıfsis
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle