Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 MART1994 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
30 yıllık sinema emektan, 35filminyönetraeni Bilge Olgaç trajik biçimde öldü
UzunsoluMutekkadın yönetmenimizdi
TURHANGÜRKAN
însan usunun alamayacağı
denli ürkütücü bir yangın fela-
keti, tutkulu bir sinema emekçi-
si?
30 yıllık yönetmen Bilge Ol-
gaç'ı, 54 yaşında aramızdan
alıpgötürüverdi.
Duyulduğu anda sanat dün-
yasında şok etkisi yaratan tüy-
ler ürpertici yangın olayının
kurbanı Olgaç, Beyoğlu, Ab-
dullah Sokak Zafer apartmanı-
ndaki dairesindeki yangında
aldığı yanıklann etkısiyle
İlkyardım Hastanesi'nde yaşa-
ma veda etti. Türk Sinema Ta-
rihi'nde bellı bır yen olan, fılm-
cilik serüvenini 30'u aşkın yıl
büyük bir inat ve tutkuyla sür-
düren en uzun soluklu tek
kadın yönetmenımiz Bilge Ol-
gaç'ın, çok şey bekledığımiz en
verimli çağında. çalışır halde yi-
ürmenin aasını ve isyanını yaşı-
yoruz.
Cinselliği kadınca anlattı
Bilge Olgaç, 1962'de adımını
attığı sinema dünyasında 'alay-
lı' filmci olarak Yeşilçam kabp-
lanna uygun, belki bir kadın
için garipsenecek şiddet içeren.
vurdu kırdılı, tabancab, erk-
mek seyirciye seslenen kanh
avantür filmler ortaya koyduk-
tan sonra, ödül kazanan, dış ül-
kelerden ses getiren düzeyb
yapıtlara yöneldi. Sinema yaşa-
mının ilk döneminde "Açhk",
"öksüz" gıbi ilginç yapıtlann-
da tam bir başan yakalamayan,
ancak "Linç"le büyük atılım
yapıp. ödül toplayan Olgaç,
1984 sonrası olgunluk döne-
minde "Kaşık Dûşmanı"y!a
uluslararası alanaçıktı. Sinema
yaşamının bu ikinci yansında
toplumsal konulara yönelerek
Anadolu insanının yaşantısını
anlatıp, törelerin, geleneklerin
eleştirisini yapan bir dizi ger-
çekçi kırsal kesim yapıtına imza
atlı. Bunlann arasında "Gülü-
şan", "Ipekçe", "Gömfek",
"Aşkın Kesişme Noktası" gıbı
Osman Şahin öyküleri de bulu-
nuyor. Bilge Olgaç, 10 Ocak
1940'ta altı kardeşın beşincisi
olarak Vize'dedoğdu. Altı yaşı-
nda ailesiyle geldiğı İstanbuî'-
da, lise son sınıfta öğrenimi
bırakü. 1957'de evlendiği eskı
sinema yazarlanndan prodük-
siyon amiri Vecdi Benderfi'den
1965'te aynldı. Mete adında bir
oğluvar(1965).
Çizgi roman dergisi "Yel-
paze"ye küçük öyküler yazan
Olgaç, sınemaya 1962'de "KB-
metin En Güzeli" adlı fılm öy-
küsüyle atıldı. Yönetmen
Memduh ün, öyküyü filme çe-
kerken. Bilge Olgaç'ı asistanlı-
ğa çağırdı. Altı filmde asistanhk
yapan Bilge Olgaç, 1965'te kan
davasını işleyen, Ydmaz __Gü-
ney'inbaşrolünüoynadığY'Üçû-
nüzü de Mıhlarım"filmiyleyö-
netmenbğe başladı.
Bir süre Yeşilçam koşullan-
na uygun, piyasa işi vurdu
kırdılı serüvenfilmleriyönetük-
ten sonra Olgaç, ilk ödülünü,
197O'te, cezaevı gerçeklerini an-
latan Kerim Korcan uyarlaması
1962'de sinemaya başlayan-
Büge Olgaç , toplumsal konu-
lara vaklaşımıyla gerçekçi,
duygusal aşk sahnelerini ve-
cinselliği kadınca gözledi.
Olgaç,
4
Üç HalkaYirmibeş'-
adlı fîlminin çekimde (yanda).
"Unç" filmiyle Adana Altın
Koza Film Şenliği'ndealdı. "Ni-
kahsEİar". "öksöz" filmleri
Bulganstan, Çekoslovakya'da
gösterildi. Toplumsal kitle ha-
reketlerini yansıtan, yan belge-
sel yapıtı "Bir Gün Mutlaka"yı
Ydnıaz Güney'in senaryosun-
dan sinemaya aktardı.
1975'te başlayan 'seks filmle-
ri' furyasıyla sinema alanından
uzaklaşan Bilge Olgaç, çeşitli
gazetelere fotoromanlar yönet-
ti, reklamfilmleriçekti. 1984'te
sinemaya yeniden dönüş yaptı-
ğı "Kaşık Düşmanı", 21. Antal-
ya Film ŞenbğTnde üçüncü
oldu, Olgaç senaryo ödülü aldı.
Fransa'da düzenlenen 7.Creitel
Kadın Filmleri Şenliği'nde bi-
rinciük ödülüyle, basın özel
ödülüne değer görüldü. Yönet-
tiği fılmlerin büyük çoğunluğu-
nun senaryosunu kendi yazan
Olgaç. toplumsal konulara
yaklaşımıyla gerçekçi, duygu-
sal aşk sahnelerini ve cinselliği,
kadınca gözleyip, erkek yönet-
menlerin başaramayacağı coş-
kulu görüntülerle kadınca an-
lattı. Bilge Olgaç'ın adı, televiz-
yon kanallanna sık sık konuk
olan toplumsal içerikli yapıtla-
nyla yıllar boyu gündemde ka-
lacak.
Bilge Olgaç'ınfilmleri:"Üçü-
nüzü de Mıhlarım", "Babasız
Yaşayamam", "Sokaklar Yanı-
yor", "Krallar Kralı", "Nikah-
sızlar", "Kanunsuz Toprak",
"Silahsız Döyüşelim", "Dertli
Gönlüm", "Öksuz", "KanlıŞa-
fak ", "iki Aşk Arasında",
' 'Unç ", ''Merhamet'', ''Kara
Gün", "Üçünüze Bir Mezar",
"Yaban Ali", "Kaderin Pençesi-
Piç", "KanlıÖç", "SavulunGe-
liyorum", "Açlık", "Bacım",
"Tanrı Sevenleri Korur", "Bir
Gün Mutlaka", "Şöhret Buda-
lası", "Kaşık Düşmanı". "Yav-
rularım", "Güllüşan", "UçHal-
ka Yirmibeş", "ıpekçe", "Göm-
lek", "Kızın Adı Fatma",
"Yarın Cumartesi", "Aşkın Ke-
sişme Noktası", "Umut Hep
Vardı", "Kurşun Adres Sor-
maz" ve 4 böiümlük TV dizisi
"ElifAna Ayşe Kız."
MemetFuat'ınbiryaasf nedeniyle,kitaptasanmı ve
SevimBurak Mtaplanüzerinebazınotlar
BÜLENT ERKMEN
• "Bu araaa, herhalde tasanmcılarııt daenün-
tüsünü seçmek istenûşler. (...)... kitaplann tüm
görsel sorumluluğu Bülent Erkmen'e
buakıbmş."*
Dört köşesinin bir kenanyla birbirine bağ-
lanmış belirli sayıda -sayfa dediğimız- kağıttan
yaprağı olan ve önden, sırttan, arkadan daha
dayanıkh bir malzemeyle korunmuş olan kitap
mekanında, yazının, yazılanda saklı olan düşün-
cenin görülür-okunur hale gelmesidir kitap. Bir
oyunun sahneye
konması gibi, bir
bestenin icra edil-
mesi, bir senaryo-
nun filme çekilme-
si gibi.
Ancak yaalann
görülür -okunur
hab'nden öte bir
şeyse kitap.
yazının ve resmın
mekanik bir röp-
rodüksiyonu de-
ğılse kitap, kitabın
basılmış olması
kadar tasarlanmış
olması da isteni-
yorsa; yayına edi-
tör ile matbaacı
arasma uzman bir
kişiyi daha sok-
mak gerekir (ya-
yıncı/editörün
böyle bir uz-
manlığı yoksa
eğer!). Bu kişiye
grafik tasanmcı
denir.
Grafik ta-
sarımcı ne yapar?
Önce neyi kitap
haline getirecekse
onu anlamaya
çalışır. Onun kim-
ügini, ruhunu çok
iyi kavraması ge-
rekir. Bundan
sonra yapacağı
her şey ama her
şey bu ruhun izlc-
rini taşıyacaktır.
Tasanma bu ruhu
görünür hale geti-
rir, bu ruhun be-
denini orıaya çıkanr.
Kitap boyutu, cilt biçimi, kapak ve sayfalann
kağıt cinsi, seçilecek bazı yazı karakteri ya da
yaa karakterleri, satır uzunluklan, satır ara-
lannm ya da harf aralannın açıkhğı, yazı do-
kusuyla sayfa kenarlan arasında kalan boşluk.
sayfa numarası, varsa resim/sayfa ilişkisi ya da
resim/yaa iüşkisinin sayfayla bağlı. kı'tabı oluş-
turan bölümlerin aynlina biçimi, bölüm başh-
klan, kitaba nasıl girileceği, nasıl çıkılacağı,
başlık sayfası, içindekiler, dizin, açıklayıcı ekler,
varsa resimaltı yazılan, dipnotlar, önsöz sayfa-
lan, kitabm ambalajı sayılan ön, sırt, arka ka-
pak tasanmlan, bütün bunlann hepsi ta-
sanmanın hem tek tek, hem de birbirleri arası-
nda zorunlu bağlar arayarak ve kurarak çözece-
ği sorunlardır.
Tasanmanın çözeceği bir başka temel sorun
ise kendisinden sonrakı işlemleri gerçekleştire-
cek uzman kişilerin kalıteleridir. Bozuk bir
baskı, kötü bir cilt, yanlış bir kesim tasanmının
(dolayısıyla yazılanın, yazann, yani kitabın) di-
ğer uzman kişilere yenik düşmesine neden olur.
• "Geçen yazımda, 'Kitap tasartmaları konu-
sunda da birtakım kuşkulanm var' demişttm. En
aa örneği hemen yarubaşımaaymış. O yaztyt
yazfp gazeteye gönderdtğimin ertesi günü Yaruk
Saraylar'm son baanunı kanştıracak oldum...
İnambr şey değil..."*
Demir kapıdan girdiler
Ycşilköy
Yol
Kadın
Uğra$ dûzeninin kondorlarmdan geçtiler
Arüan sıra yûrüdû
Odalar
Pencereler
Birbırini arayıp buldular
Tüm aynnülanyla...
Kapılar
Anahtarlar
Kiliüer
Ycrinc lakıldı
Kııruldu
Çahşma Yû/cvi.
Yeşilköy
Yol
Kadın
BüyüK kasalı udadan girdiler
Bülent Erkmen 'inyorumu (1993 basımı)
Yayımlanmış bir kitabın yeni baskısının ta-
sanmı ise bir 16. yüzyıl oyununun bugüne ait,
yeni, farklı duyuş ve görüşlerle sahneye kon-
masıdır, bir 20. yüzyıl cağdaş müzık bestesini
ayn yorumculann farklı yorumlamasıdır. 50'-
lerde yapılmış % filmin \eni çeynaudır
Bir kitabın venTBasımı. sad^elcapak tasanmı
yeni olan bir kitap demek değildir. Bır kitabın
yeni basımı kitabın ilk baskısının tıpkıbasımı de-
mek değildir. Yeni basım yeni yorumdur. Yeni
yorum, kitabın, yazann nefesidır, nefes alması-
dır, yaşamayı sürdürmesidir. Yeni yorum, ki-
tabın yeniden kitap olmasıdır,
yeni bir kitap olmasıdır. Bır
besteci, bir yazar. yıllar boyu.
yüzyıllar boyu ancak böyle
nefes alır, böyle yaşar.
• "Her neyse, dizi için, eski-
lerin 'battal boy" dedikleri
küçük kitap boyunu (11^x16
an) uvgun görmüş. Odalara.
kağıtlara sığmayan Sevim Bu-
rak böyle bir kitaba sığar
ım..."*
Sevim Burak metnı. yoğun.
sıkı ve kısa yazılardır. Bu yazı-
lann yoğunluğunu. doygunlu-
ğunu elimize aldığımız kitabın
dolgunluğunda hissetmeliy-
dik. Bunun için bu diziden çı-
kacak kitaplann boyutu kü-
çültüldü, puntolan büyütül-
dü. Bu yolla her bir sayfadaki
yazı miktan azaldı. her bir
cümlenin, kelimenin, okurla
ilişkisi yoğunlaştı ve sayfa
sayısı arttı.
Abşılmışın dışındaki bu bo-
yutun eldeki duygusunun, elın
bu boyuttaki, bu kahnlıtaki
kitabı kavrayışının bir kutsal
"kitap" duyarlıhğını
taşıdığının fark edilmesi ise
heyecan verici oldu.
Bilindiği gibi bir sanat
yapıtının önemi ile boyutu
arasında bir ilişki kurulamaz.
"Odalara, kağıtlara stğma-
yan"* bir yazann kitabmın
boyutu alışılmış kitap boyut-
lanndan farklı olabilir. Bir ya-
zan, bir yazının gücünü görü-
nür kılmak bu farklılıklan
aramakta, kitabın hatta dizi-
nin bütününde göz önüne alı-
nacak tasanm seçimleriyle ıl-
gilidır. Bir sanat yapıtının boyutu için "battal"*
sözcüğünü kullanmak ancak ticari amaçlı bir
değerlendirme için geçerlı olabilir.
-"Büyük harflerle dizfti bölümler küçük harfle-
rin büyük puntosuna dönüştürüimüş... "*
Sevim Burak'ın yazdıklannda -bilindiği gibi-
ses vardır, haykırma vardır. Doğal olarak Sevim
Burak orijinal metinde, el yazısının ya da dakti-
losunun sınırlı olanaklannın getirdiği alışkanb-
klar nedeniyle bu "ses"i, bazı cümle ve keHmele-
ri büyük harfle yazarak sağlar. Yanık Saraylar'-
m 1. ve 2. baskısı da böyledir. Büyük ve küçük
harflerin fıziksel yapılannın görüntüleri
farkbdır. A ile a, D ile d, E ile e, N ile n gibi.
"BEN" kelimesi ile "ben" kelimesi iki ayn form-
dur. Hatta kullandığımız alfabeyi bilmeyen için
iki ayn kelimedir.
Temel yapısı küçük harf olan bir metinde bazı
cümle ya da kelimelerin büyük harfle yazıl-
masının Sevim Burak metnindeki sesi, haykınşı
yeterince ortaya çıkartmadığını, bu sesin ancak
küçük harfin yer yer büyümesiyle çıkabileceğine
inanıyorum.
Metnın içindeki sesi gösterebilmek, görünür
kılmak için "a"nın "A" olduğu yerlerde "a" bü-
yütüldü ve " a " olarak kullanıldı.
Örneğin "ben", "ben'' oldu ve bence o za-
man Sevim Burak'ın sesi daha da duyuldu.
• "Ama Bülent Erkmen yumurtayı kırıp otıtr-
tanlardan. Hepsinden vazgeçmiş. Sağa sola çek-
meler yok, basamaklar yok... (...) sattrbaşı aç-
mak diye bir olayyok, bütün satırlar şürgibibaşa
dayanıp ah alta stralanmtş... "*
Sevim Burak'ın yazılannda. metnin zaman
zaman içeriden başlaması, yer yer satırlann,ço-
ğunlukla da tek kelimeden oluşan satırlann
kaydınlarak dizilmesi Yanık Saraylar'm 3. bas-
kısının en zor yanlanndan biri oldu.
Ancak kitabın 1. ve 2. baskılanndakı satır
kaydırmalan, satırbaşı ve sol blok ilişkilerinde
aynntılara inildiğindc görülen belirsizliğin açtığı
yol bu konudaki temel tasanm karannı oluştur-
du.
Bir örnek: 1. Baskı, sayfa 47.
(Satır yazı blokunun icinden başlıyor)
GÜNLERİN tNCE KENAR ÇIZGİLERİ-
NDEN (Satır biüyor)
GEÇİ1? (Bu sözcük saürbaşmda, sola blok)
Tabaklann/ Votkaların/ Portakallann/ Çev-
resinde / Döndü (bu be sözcük be satırda. alt alta,
sola blok. birinci satınn "G"si ile ikinci satırın
"t"sine blok.)
Burada "GEÇTt"' kelimesinin bir alt satıra
geçmesınin nedeni, üst satır blokunun bitmesi
mi. yoksa (aynı zamanda) bir alt satıra geçme-
nin "geçtf'si mi? Çünkü doğal olarak yaada
görselliği aramak, görselli-
ğin yazıya geürdiği, eklediği
yeni okumalan, yeni anlam-
lan aramaktır.
Oysa ikinci basımda, bu
iki satır tek satırda dizilraiş.
Örnekler çoğalabılir, çe-
şitjenebilir.
İşte bu noktada, 28 yıl
önce, 1. baskıda, 11 yıl önce
2. baskıda yapılanlan tekrar
etmek yerine. yazan anlama,
yeniden yorumlama, bugüne
uyarlama temel tasanm ka-
ran oldu.
Bu nedenle de 3. baskının
bu konudaki tasanm sonuç-
fotoğraflar hikayelerin başma, sol sayfaya
alındı. Ve her hikaye sağ sayfadan, her sayfamn
başladığı yerden (yani sol sayfada yazı olsaydı
sağ sayfada nereden başlayacaksa ordan) başlı-
yor.
Sarkıs tarafından çekilmiş ve basılmış bu si-
yah-beyaz fotoğraflann yine sanatçı tarafından
yakılmasıyla oluşan bu "işJer"in kendi etkisini
baskıda da alabilmek için renk aynmı yapılarak
4 renk basıldı. Ve bu fotoğraflar tam sayfa (yani
silme) kullanıldı. Fotoğrafın yakılmasıyla geriye
çekilen görüntünün altından kağıdın cıkması
sağlandı, ki o kağıt Sevim Burak'ın yazdı-
klannın üstüne basıldığı o kitabın kağıdıydı.
• "Demekkikitabınboyutlanndanharflerinse-
çimine kadar, tasanmı ilgilendiren herşeyden tek
kişi sorumlu..."*
Kitaplann bütününde, sırt-ön arka kapak da-
hil, tek yazı karakteri kullanıldı. New Baskervil-
le. Bu secim, metnin 6 sayfa tutan bir bölümü-
nün 8 ayn yazı karakteri ile ve 3'er ayn punto ile
dizilmesi sonucu yapıldı. Seçilen yaz büyük-
lükleri ise ana metin için 11 punto, farklı olması
istenen yerler ise (önceki baskılarda büyük harf-
le yazılan yerler) 15 punto oldu.
Sevim Burak'ın yazdıklannın bütününde ita-
lik ve büyük harf kullanılmadı. Büyük harf, je-
lan için "vazgeçmiş"* yerine,
geriye çekiîmiş demek daha
doğru olabilir.
Evet saurlar geriye çekildi,
yaa blokunun başlangıç
noktasına. sıfır noktasına çe-
kildi. Evet belkı de bir "şör
gibi."*
Ve belki de bu sıfır noktası
kitabın yeni baskılannda
yeni yonımlar. yeni okuma-
lar için yeni arayış yollan
açar.
-"Kapak, iç tasanm filan
diye bir aynmyapılmadan..."
Bilindiği gibi Se\im Burak
el yaasıyla ya da daktilo ile
yazdıklannı odasındaki per-
delere iğneler (yurtdışından gelenlere ilaç ve top-
lu iğne sipariş eder.)
Bu yolla yazısını görerek yazar, ekler, çıkartır,
yer değiştirir. Bir film yönetmeni gibi. Bir bakı-
ma odasının perdelerini "film montaj masası"
gibi kullanır. Bu yazma süreci çok etkileyiciydi.
Bu kitap dizisindeki çift kapak düşüncesi, dizi-
nin simgesi sayılabilecek "toplu iğne" buradan
çıktı. Kullandığı gerçek perdenin desenini
kullanmak gibi "bire bir" bir tasanm anlayışı se-
çilmedi (bu seçim, dizinin gene ve temel tasanm
anlayışı için iyi bir örnektir). Bugünün perdeci-
sinden bugünün perdesi seçildi. Seçilen perde
deseni de bir desendi, bir kapak deseniydi. Ve
kitapjeneriğinde alması gerekli yeri aldı.
• "...görsela'ğeçılgıncaönem veren biryazardt
Sevim Burak. "*
Yanık Saraylar'm 2. baskısında Sevim Bu-
rak'ın isteğiyle sanatçı Sarkis'in yakılmış fotoğ-
raflan kullanılmış. Sarkis'in "işleri" hikayeleri-
nin sonunda, sayfalann ortasında yer alıyor ve
siyah-beyaz basılmış.
Yeni baskıda hikaye isimleri boş sağ sayfaya,
DKMtR KAPIDAN GİRDtLER
YEŞİLKÖY
YOL
KADIN
Uğraş düzcninin koridorlanndan geçtilcr
Artları sıra yürüdü
Odalar
Penccrfler
Birbıruu arayıp buldular
Tüm aynnulanyla...
Kapılar
Anahlarlar
Kilııkr
Yerin* takJdı
Kuruldu
Çalışma Yüzeyi.
YEŞİLKÖY
YOL
KADIN
Büyük kasalı odadan girdilrr
Sevim Burak'ınyazdığımetin (1965,1983basımlan)
nerik, hikaye başlıklan gibi yerlerde, itabk ise
yazarla ve yazılan yerle ilgili açıklamalar için
kullanıldı.
•'' Yapıtlan savunacak, koruyacak bir kurum
olmasıgerekir. Yanhşlarla dotu bir kitabı satıştan
çekip hamura gönderebilecek güçte bir ku-
nan..."*
Lütfen unutulmasın ki, "Sevim Burak/Bütün
Eserleri" dizisinin grafik tasanmıyla, düşü-
nülenlerle, verilen tasanm kararlanyla. bu böy-
ledir denmiyor, bu böyle de olabilir ya da böyle
de olabibneb'dir deniyor.
Yakın bir dostumda Stravinsky'nin "Ökbahar
Ayüri"nin 9 ayn yorumu var. Bunlar onun kay-
da geçmiş yaklaşık yüze yakın yorumundan be-
ğenerek seçtikleri. Kendisini en çok etkileyen
1 -2 yorumu daha sık dinliyor. En az dinlediği ise
Stravinsky'nin kendi yorumu.
*" Yazara Karşı Tasanma"
Memet Fuat,
Cumhuriyet, 21 Şubat 1994
ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
OMujju Gibi Görünmek
Düşüncelerini, inançlarını açık açık söyleyen, amacı-
nı, nereye varmak istediğini kimseden saklamayan in-
sanlar vardır. Başkalarının, belki de büyük bir çoğunlu-
ğun hoşuna gitmeyeceğini bilseler de içlerinden geldiği
gibi konuşmaktan çekinmezler.
Yalanlara yaslanarak birtakım küçültücü sözler et-
mek, toplumun değer verdiği kişilere kara çalmak gibi
ters bir tutumları yoksa, bu tip insanlara saygı duyulur.
Çoğunluğun inançlarına katılmıyor, başka türlü düşü-
nöyorlardır, ama dışlanmak ya da cezalandırılmak kor-
kusuyla susup bir köşeye çekilmez, doğru bildiğini so-
nuna kadar savunurlar...
Gerçeklere uymayan işler ardında da koşsalar, tepe-
den tırnağa yanılgılar içinde de olsalar, dürüst insanlar-
dır bunlar...
Bir de tam tersi var: Düşüncelerini, inançlarını gizle-
yen, amacını, nereye varmak istediğini ortaya vurma-
yanlar... Gözünüzün ıçine baka baka yalan söyleyen,
hoşunuza gidecek sözler edip güveninizi kazanan,
amaçlarına varmak için, olduğundan başka görünen-
ler...
Evet, gene gefdik Makyavel'e... Amaçlarla araçlar so-
rununa...
Herkes Makyavel kadar doğrucu değildir; hep açık
sözlü insanlardan yana sözler edilir, ama uygulamada
kimin ne yapacağı belli olmaz.
(ki değişik yöntem: Biri dürüst, onurlu; öbürü dürüst-
lükten uzak, onursuz..
Diyelim siz çok gerçekçisiniz, öyle dürüstlük, onur fi-
lan gibi şeylere kulak asmıyor, ikinci yöntemi, özellikle
siyasa alanında, kitleler karşısında daha işlevli buluyor-
sunuz...
Peki, her türlü ikiyüzlülüğü yaptınız, nabza göre şer-
betverdiniz, insanları kandırıpamacınıza ulaştınız, son-
ra ne olacak?
Gerçek ortaya çıkınca, insanlar kandırıldıklarını anla-
yınca, köşelerine çekilip sus pus oturacaklar mı?
Ama o zaman güç bizde olacak...
Yani baskı uygulayacaksınız... Yirminci yüzyılda dün-
yanın dört bir yanında, bu arada Türkıye'de yaşananlar,
baskıcı yönetimlerin sonunu görmenize yetmedi mi?
Ama biz baskı yapmayacağız, insanların gözünü aça-
cağız. Kendileri görecekler neyin doğru, neyin yanlış ol-
duğunu...
Peki, şimdiden her şeyi düpedüz söyleseniz, amacını-
zı, nereye varmak istediğinizi insanlara düpedüz anlat-
masanız da gözler bir an önce açılsa, yalan söylemek,
kımseyi kandırmakzorunda kalmasanız, yıllar yılı bunca
çetin günler yaşamış bir ülke yeniden bir baskı dönemi-
ne girmese, olmaz mı?
Yok, biliyorum, bunu göze alamazsınız, çünkü amacı-
nızı, nereye varmak istediğinizi düpedüz anlatınca ışiniz
bozulabilir. Makyavelci danışmanlarınızın onca emeği
boşa mı gitsin!..
Neyse, bırakalım şimdi bunları, herkesin yöntemi ken-
dine...
Son günlerde Atatürk'ün kişiliğine yapılan saldırılar
karşısında halkımızın gosterdiği duyarlık bu iki tip insa-
nı, bu iki yöntemi düşünmeme yol açtı.
Yalanlara yaslanarak birtakım küçültücü sözler et-
mek, kara çalmak, kişilikle ıtğraşmak gibi düzeysizlikjer
bir yana, Atatürk'ü sevmediğini, devrimlerini ya da yö-
netim anlayışını beğenmediğini açık açık söyleyenlerın
tavrı bence çok daha dürüst bir tavır.
Düşünün, bir de yıllar yılı Cumhuriyet'le yerleştirilmek
istenen ilkeleri çiğneyen, alttan alta kemiren, Osmanlı
yaşam biçimine dönmek için uzun süreli yatırımlar ya-
pan, Atatürk'e temelden karşı olan, ama sanki öyle de-
ğilmış gibi davranan, hatta sıkışırsa Atatürkçu olduğunu
söyleyenler var... Onlar hep başköşelerde oturuyorlar...
Kanımca, her alanda, asıl bu ikinci tip insanlara karşı
uyanık olmak gerekir.
6. ANKARA ULUSLARARASI FİLM
FESTİVALİ'NDE BUGÜN:
"Csontvarv" Yön: Zoltan Huszarik
Kızüırmak Sineması
J 1.30 "Acla'nın Floristella'ya {nişi Yön: Aurelio Grimaldi
14.00 "Acla'nın Floristella'ja Inişi Yön: Aurelio Gnmaldi
16.30 "Csonrvar}"' Yön: Zoltan Huszarik
19.00 "Csontvary" Yön: Zoltan Huszarik
21.30 "Kelebek A>ı" Yön: Otar Iosseliani
Kavaldıdere Sineması
11.30 "Uranus" Yön: Claude Berri
14.00 "Pazar Günö Çocuklan" Yön: Daniel Bergman
16.30 "Pazar Günü Çocuklan" Yön: Daniel Bergman
19.00 "Zehir" Yön: Bruno Bigoni
21.30 "Ölümcül Tango" Yön: Patrice Leconte
00.00 Beyaz Geceler
Kaktüs Komedi Tiyatrosu
19.00 "En İyi Fılm"
21.00 "Seçka Kunıl Özel Ödm
Fransiz Kültiir Merkezi
13.30 Jean Renoir BdgeseJi
16.00 Fantastik Öyküler ve Efsaneter
18.00 "Bay Lange'uı Suçu" Yön: Jean Renoir
Küçük Tiyatro'daohontugetişme
ANKARA (AA)- Devlet Tiyatrolan'nın "Küçük
Tiyatro'yu Kurtarma' kampanyası kapsamında, Ziraat
Bankası nezdinde yaptığı girişimlerden sonuç alındı. Ziraat
Bankası, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Küçük Tiyatro
binası için imzaladığı protokolden vazgeçti. Devlet
Tiyatrolan Genel Müdür Vekili Tamer Levent, Ziraat
Bankası'nın son derece anlayışlı ve destekleyici uvn
sayesinde Küçük Tiyatro için olumlu gelişmeler
yaşandığmı bildirdi. Ziraat Bankası'nın bu çerçevede
Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Küçük Tiyatro konusunda
daha önce imzaladığı protokolden vazgeçtiğini kaydeden
Levent, imzalanacak protokol sonrasında binanın
onanlma çabşmalanrun başlatılacağını belirtti. Levent,
şöyle dedi: "Şundiden binanın envanterini çıkartıyoruz.
Çünkü Küçük Tiyatro binasının onanlacak epeyce yeri
var. Sanınm, bu onanmda gerekbfinansmanıKültür
Bakanlığı sağiayacak. Ancak, Ziraat Bankası'nın da
katkılan olacak." DT Genel Müdür Vekili Tamer Levent
kısa sürede, büyük caba gösterilerek kazanılan bu
gelişmenin, mutluluk yarattığını da anlatarak "Tiyatro
gerçek sahipkrine L^v uşacak" diye konuştu.