27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MART1994 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 30 yıllık sinema emektan, 35filminyönetraeni Bilge Olgaç trajik biçimde öldü UzunsoluMutekkadın yönetmenimizdi TURHANGÜRKAN însan usunun alamayacağı denli ürkütücü bir yangın fela- keti, tutkulu bir sinema emekçi- si? 30 yıllık yönetmen Bilge Ol- gaç'ı, 54 yaşında aramızdan alıpgötürüverdi. Duyulduğu anda sanat dün- yasında şok etkisi yaratan tüy- ler ürpertici yangın olayının kurbanı Olgaç, Beyoğlu, Ab- dullah Sokak Zafer apartmanı- ndaki dairesindeki yangında aldığı yanıklann etkısiyle İlkyardım Hastanesi'nde yaşa- ma veda etti. Türk Sinema Ta- rihi'nde bellı bır yen olan, fılm- cilik serüvenini 30'u aşkın yıl büyük bir inat ve tutkuyla sür- düren en uzun soluklu tek kadın yönetmenımiz Bilge Ol- gaç'ın, çok şey bekledığımiz en verimli çağında. çalışır halde yi- ürmenin aasını ve isyanını yaşı- yoruz. Cinselliği kadınca anlattı Bilge Olgaç, 1962'de adımını attığı sinema dünyasında 'alay- lı' filmci olarak Yeşilçam kabp- lanna uygun, belki bir kadın için garipsenecek şiddet içeren. vurdu kırdılı, tabancab, erk- mek seyirciye seslenen kanh avantür filmler ortaya koyduk- tan sonra, ödül kazanan, dış ül- kelerden ses getiren düzeyb yapıtlara yöneldi. Sinema yaşa- mının ilk döneminde "Açhk", "öksüz" gıbi ilginç yapıtlann- da tam bir başan yakalamayan, ancak "Linç"le büyük atılım yapıp. ödül toplayan Olgaç, 1984 sonrası olgunluk döne- minde "Kaşık Dûşmanı"y!a uluslararası alanaçıktı. Sinema yaşamının bu ikinci yansında toplumsal konulara yönelerek Anadolu insanının yaşantısını anlatıp, törelerin, geleneklerin eleştirisini yapan bir dizi ger- çekçi kırsal kesim yapıtına imza atlı. Bunlann arasında "Gülü- şan", "Ipekçe", "Gömfek", "Aşkın Kesişme Noktası" gıbı Osman Şahin öyküleri de bulu- nuyor. Bilge Olgaç, 10 Ocak 1940'ta altı kardeşın beşincisi olarak Vize'dedoğdu. Altı yaşı- nda ailesiyle geldiğı İstanbuî'- da, lise son sınıfta öğrenimi bırakü. 1957'de evlendiği eskı sinema yazarlanndan prodük- siyon amiri Vecdi Benderfi'den 1965'te aynldı. Mete adında bir oğluvar(1965). Çizgi roman dergisi "Yel- paze"ye küçük öyküler yazan Olgaç, sınemaya 1962'de "KB- metin En Güzeli" adlı fılm öy- küsüyle atıldı. Yönetmen Memduh ün, öyküyü filme çe- kerken. Bilge Olgaç'ı asistanlı- ğa çağırdı. Altı filmde asistanhk yapan Bilge Olgaç, 1965'te kan davasını işleyen, Ydmaz __Gü- ney'inbaşrolünüoynadığY'Üçû- nüzü de Mıhlarım"filmiyleyö- netmenbğe başladı. Bir süre Yeşilçam koşullan- na uygun, piyasa işi vurdu kırdılı serüvenfilmleriyönetük- ten sonra Olgaç, ilk ödülünü, 197O'te, cezaevı gerçeklerini an- latan Kerim Korcan uyarlaması 1962'de sinemaya başlayan- Büge Olgaç , toplumsal konu- lara vaklaşımıyla gerçekçi, duygusal aşk sahnelerini ve- cinselliği kadınca gözledi. Olgaç, 4 Üç HalkaYirmibeş'- adlı fîlminin çekimde (yanda). "Unç" filmiyle Adana Altın Koza Film Şenliği'ndealdı. "Ni- kahsEİar". "öksöz" filmleri Bulganstan, Çekoslovakya'da gösterildi. Toplumsal kitle ha- reketlerini yansıtan, yan belge- sel yapıtı "Bir Gün Mutlaka"yı Ydnıaz Güney'in senaryosun- dan sinemaya aktardı. 1975'te başlayan 'seks filmle- ri' furyasıyla sinema alanından uzaklaşan Bilge Olgaç, çeşitli gazetelere fotoromanlar yönet- ti, reklamfilmleriçekti. 1984'te sinemaya yeniden dönüş yaptı- ğı "Kaşık Düşmanı", 21. Antal- ya Film ŞenbğTnde üçüncü oldu, Olgaç senaryo ödülü aldı. Fransa'da düzenlenen 7.Creitel Kadın Filmleri Şenliği'nde bi- rinciük ödülüyle, basın özel ödülüne değer görüldü. Yönet- tiği fılmlerin büyük çoğunluğu- nun senaryosunu kendi yazan Olgaç. toplumsal konulara yaklaşımıyla gerçekçi, duygu- sal aşk sahnelerini ve cinselliği, kadınca gözleyip, erkek yönet- menlerin başaramayacağı coş- kulu görüntülerle kadınca an- lattı. Bilge Olgaç'ın adı, televiz- yon kanallanna sık sık konuk olan toplumsal içerikli yapıtla- nyla yıllar boyu gündemde ka- lacak. Bilge Olgaç'ınfilmleri:"Üçü- nüzü de Mıhlarım", "Babasız Yaşayamam", "Sokaklar Yanı- yor", "Krallar Kralı", "Nikah- sızlar", "Kanunsuz Toprak", "Silahsız Döyüşelim", "Dertli Gönlüm", "Öksuz", "KanlıŞa- fak ", "iki Aşk Arasında", ' 'Unç ", ''Merhamet'', ''Kara Gün", "Üçünüze Bir Mezar", "Yaban Ali", "Kaderin Pençesi- Piç", "KanlıÖç", "SavulunGe- liyorum", "Açlık", "Bacım", "Tanrı Sevenleri Korur", "Bir Gün Mutlaka", "Şöhret Buda- lası", "Kaşık Düşmanı". "Yav- rularım", "Güllüşan", "UçHal- ka Yirmibeş", "ıpekçe", "Göm- lek", "Kızın Adı Fatma", "Yarın Cumartesi", "Aşkın Ke- sişme Noktası", "Umut Hep Vardı", "Kurşun Adres Sor- maz" ve 4 böiümlük TV dizisi "ElifAna Ayşe Kız." MemetFuat'ınbiryaasf nedeniyle,kitaptasanmı ve SevimBurak Mtaplanüzerinebazınotlar BÜLENT ERKMEN • "Bu araaa, herhalde tasanmcılarııt daenün- tüsünü seçmek istenûşler. (...)... kitaplann tüm görsel sorumluluğu Bülent Erkmen'e buakıbmş."* Dört köşesinin bir kenanyla birbirine bağ- lanmış belirli sayıda -sayfa dediğimız- kağıttan yaprağı olan ve önden, sırttan, arkadan daha dayanıkh bir malzemeyle korunmuş olan kitap mekanında, yazının, yazılanda saklı olan düşün- cenin görülür-okunur hale gelmesidir kitap. Bir oyunun sahneye konması gibi, bir bestenin icra edil- mesi, bir senaryo- nun filme çekilme- si gibi. Ancak yaalann görülür -okunur hab'nden öte bir şeyse kitap. yazının ve resmın mekanik bir röp- rodüksiyonu de- ğılse kitap, kitabın basılmış olması kadar tasarlanmış olması da isteni- yorsa; yayına edi- tör ile matbaacı arasma uzman bir kişiyi daha sok- mak gerekir (ya- yıncı/editörün böyle bir uz- manlığı yoksa eğer!). Bu kişiye grafik tasanmcı denir. Grafik ta- sarımcı ne yapar? Önce neyi kitap haline getirecekse onu anlamaya çalışır. Onun kim- ügini, ruhunu çok iyi kavraması ge- rekir. Bundan sonra yapacağı her şey ama her şey bu ruhun izlc- rini taşıyacaktır. Tasanma bu ruhu görünür hale geti- rir, bu ruhun be- denini orıaya çıkanr. Kitap boyutu, cilt biçimi, kapak ve sayfalann kağıt cinsi, seçilecek bazı yazı karakteri ya da yaa karakterleri, satır uzunluklan, satır ara- lannm ya da harf aralannın açıkhğı, yazı do- kusuyla sayfa kenarlan arasında kalan boşluk. sayfa numarası, varsa resim/sayfa ilişkisi ya da resim/yaa iüşkisinin sayfayla bağlı. kı'tabı oluş- turan bölümlerin aynlina biçimi, bölüm başh- klan, kitaba nasıl girileceği, nasıl çıkılacağı, başlık sayfası, içindekiler, dizin, açıklayıcı ekler, varsa resimaltı yazılan, dipnotlar, önsöz sayfa- lan, kitabm ambalajı sayılan ön, sırt, arka ka- pak tasanmlan, bütün bunlann hepsi ta- sanmanın hem tek tek, hem de birbirleri arası- nda zorunlu bağlar arayarak ve kurarak çözece- ği sorunlardır. Tasanmanın çözeceği bir başka temel sorun ise kendisinden sonrakı işlemleri gerçekleştire- cek uzman kişilerin kalıteleridir. Bozuk bir baskı, kötü bir cilt, yanlış bir kesim tasanmının (dolayısıyla yazılanın, yazann, yani kitabın) di- ğer uzman kişilere yenik düşmesine neden olur. • "Geçen yazımda, 'Kitap tasartmaları konu- sunda da birtakım kuşkulanm var' demişttm. En aa örneği hemen yarubaşımaaymış. O yaztyt yazfp gazeteye gönderdtğimin ertesi günü Yaruk Saraylar'm son baanunı kanştıracak oldum... İnambr şey değil..."* Demir kapıdan girdiler Ycşilköy Yol Kadın Uğra$ dûzeninin kondorlarmdan geçtiler Arüan sıra yûrüdû Odalar Pencereler Birbırini arayıp buldular Tüm aynnülanyla... Kapılar Anahtarlar Kiliüer Ycrinc lakıldı Kııruldu Çahşma Yû/cvi. Yeşilköy Yol Kadın BüyüK kasalı udadan girdiler Bülent Erkmen 'inyorumu (1993 basımı) Yayımlanmış bir kitabın yeni baskısının ta- sanmı ise bir 16. yüzyıl oyununun bugüne ait, yeni, farklı duyuş ve görüşlerle sahneye kon- masıdır, bir 20. yüzyıl cağdaş müzık bestesini ayn yorumculann farklı yorumlamasıdır. 50'- lerde yapılmış % filmin \eni çeynaudır Bir kitabın venTBasımı. sad^elcapak tasanmı yeni olan bir kitap demek değildir. Bır kitabın yeni basımı kitabın ilk baskısının tıpkıbasımı de- mek değildir. Yeni basım yeni yorumdur. Yeni yorum, kitabın, yazann nefesidır, nefes alması- dır, yaşamayı sürdürmesidir. Yeni yorum, ki- tabın yeniden kitap olmasıdır, yeni bir kitap olmasıdır. Bır besteci, bir yazar. yıllar boyu. yüzyıllar boyu ancak böyle nefes alır, böyle yaşar. • "Her neyse, dizi için, eski- lerin 'battal boy" dedikleri küçük kitap boyunu (11^x16 an) uvgun görmüş. Odalara. kağıtlara sığmayan Sevim Bu- rak böyle bir kitaba sığar ım..."* Sevim Burak metnı. yoğun. sıkı ve kısa yazılardır. Bu yazı- lann yoğunluğunu. doygunlu- ğunu elimize aldığımız kitabın dolgunluğunda hissetmeliy- dik. Bunun için bu diziden çı- kacak kitaplann boyutu kü- çültüldü, puntolan büyütül- dü. Bu yolla her bir sayfadaki yazı miktan azaldı. her bir cümlenin, kelimenin, okurla ilişkisi yoğunlaştı ve sayfa sayısı arttı. Abşılmışın dışındaki bu bo- yutun eldeki duygusunun, elın bu boyuttaki, bu kahnlıtaki kitabı kavrayışının bir kutsal "kitap" duyarlıhğını taşıdığının fark edilmesi ise heyecan verici oldu. Bilindiği gibi bir sanat yapıtının önemi ile boyutu arasında bir ilişki kurulamaz. "Odalara, kağıtlara stğma- yan"* bir yazann kitabmın boyutu alışılmış kitap boyut- lanndan farklı olabilir. Bir ya- zan, bir yazının gücünü görü- nür kılmak bu farklılıklan aramakta, kitabın hatta dizi- nin bütününde göz önüne alı- nacak tasanm seçimleriyle ıl- gilidır. Bir sanat yapıtının boyutu için "battal"* sözcüğünü kullanmak ancak ticari amaçlı bir değerlendirme için geçerlı olabilir. -"Büyük harflerle dizfti bölümler küçük harfle- rin büyük puntosuna dönüştürüimüş... "* Sevim Burak'ın yazdıklannda -bilindiği gibi- ses vardır, haykırma vardır. Doğal olarak Sevim Burak orijinal metinde, el yazısının ya da dakti- losunun sınırlı olanaklannın getirdiği alışkanb- klar nedeniyle bu "ses"i, bazı cümle ve keHmele- ri büyük harfle yazarak sağlar. Yanık Saraylar'- m 1. ve 2. baskısı da böyledir. Büyük ve küçük harflerin fıziksel yapılannın görüntüleri farkbdır. A ile a, D ile d, E ile e, N ile n gibi. "BEN" kelimesi ile "ben" kelimesi iki ayn form- dur. Hatta kullandığımız alfabeyi bilmeyen için iki ayn kelimedir. Temel yapısı küçük harf olan bir metinde bazı cümle ya da kelimelerin büyük harfle yazıl- masının Sevim Burak metnindeki sesi, haykınşı yeterince ortaya çıkartmadığını, bu sesin ancak küçük harfin yer yer büyümesiyle çıkabileceğine inanıyorum. Metnın içindeki sesi gösterebilmek, görünür kılmak için "a"nın "A" olduğu yerlerde "a" bü- yütüldü ve " a " olarak kullanıldı. Örneğin "ben", "ben'' oldu ve bence o za- man Sevim Burak'ın sesi daha da duyuldu. • "Ama Bülent Erkmen yumurtayı kırıp otıtr- tanlardan. Hepsinden vazgeçmiş. Sağa sola çek- meler yok, basamaklar yok... (...) sattrbaşı aç- mak diye bir olayyok, bütün satırlar şürgibibaşa dayanıp ah alta stralanmtş... "* Sevim Burak'ın yazılannda. metnin zaman zaman içeriden başlaması, yer yer satırlann,ço- ğunlukla da tek kelimeden oluşan satırlann kaydınlarak dizilmesi Yanık Saraylar'm 3. bas- kısının en zor yanlanndan biri oldu. Ancak kitabın 1. ve 2. baskılanndakı satır kaydırmalan, satırbaşı ve sol blok ilişkilerinde aynntılara inildiğindc görülen belirsizliğin açtığı yol bu konudaki temel tasanm karannı oluştur- du. Bir örnek: 1. Baskı, sayfa 47. (Satır yazı blokunun icinden başlıyor) GÜNLERİN tNCE KENAR ÇIZGİLERİ- NDEN (Satır biüyor) GEÇİ1? (Bu sözcük saürbaşmda, sola blok) Tabaklann/ Votkaların/ Portakallann/ Çev- resinde / Döndü (bu be sözcük be satırda. alt alta, sola blok. birinci satınn "G"si ile ikinci satırın "t"sine blok.) Burada "GEÇTt"' kelimesinin bir alt satıra geçmesınin nedeni, üst satır blokunun bitmesi mi. yoksa (aynı zamanda) bir alt satıra geçme- nin "geçtf'si mi? Çünkü doğal olarak yaada görselliği aramak, görselli- ğin yazıya geürdiği, eklediği yeni okumalan, yeni anlam- lan aramaktır. Oysa ikinci basımda, bu iki satır tek satırda dizilraiş. Örnekler çoğalabılir, çe- şitjenebilir. İşte bu noktada, 28 yıl önce, 1. baskıda, 11 yıl önce 2. baskıda yapılanlan tekrar etmek yerine. yazan anlama, yeniden yorumlama, bugüne uyarlama temel tasanm ka- ran oldu. Bu nedenle de 3. baskının bu konudaki tasanm sonuç- fotoğraflar hikayelerin başma, sol sayfaya alındı. Ve her hikaye sağ sayfadan, her sayfamn başladığı yerden (yani sol sayfada yazı olsaydı sağ sayfada nereden başlayacaksa ordan) başlı- yor. Sarkıs tarafından çekilmiş ve basılmış bu si- yah-beyaz fotoğraflann yine sanatçı tarafından yakılmasıyla oluşan bu "işJer"in kendi etkisini baskıda da alabilmek için renk aynmı yapılarak 4 renk basıldı. Ve bu fotoğraflar tam sayfa (yani silme) kullanıldı. Fotoğrafın yakılmasıyla geriye çekilen görüntünün altından kağıdın cıkması sağlandı, ki o kağıt Sevim Burak'ın yazdı- klannın üstüne basıldığı o kitabın kağıdıydı. • "Demekkikitabınboyutlanndanharflerinse- çimine kadar, tasanmı ilgilendiren herşeyden tek kişi sorumlu..."* Kitaplann bütününde, sırt-ön arka kapak da- hil, tek yazı karakteri kullanıldı. New Baskervil- le. Bu secim, metnin 6 sayfa tutan bir bölümü- nün 8 ayn yazı karakteri ile ve 3'er ayn punto ile dizilmesi sonucu yapıldı. Seçilen yaz büyük- lükleri ise ana metin için 11 punto, farklı olması istenen yerler ise (önceki baskılarda büyük harf- le yazılan yerler) 15 punto oldu. Sevim Burak'ın yazdıklannın bütününde ita- lik ve büyük harf kullanılmadı. Büyük harf, je- lan için "vazgeçmiş"* yerine, geriye çekiîmiş demek daha doğru olabilir. Evet saurlar geriye çekildi, yaa blokunun başlangıç noktasına. sıfır noktasına çe- kildi. Evet belkı de bir "şör gibi."* Ve belki de bu sıfır noktası kitabın yeni baskılannda yeni yonımlar. yeni okuma- lar için yeni arayış yollan açar. -"Kapak, iç tasanm filan diye bir aynmyapılmadan..." Bilindiği gibi Se\im Burak el yaasıyla ya da daktilo ile yazdıklannı odasındaki per- delere iğneler (yurtdışından gelenlere ilaç ve top- lu iğne sipariş eder.) Bu yolla yazısını görerek yazar, ekler, çıkartır, yer değiştirir. Bir film yönetmeni gibi. Bir bakı- ma odasının perdelerini "film montaj masası" gibi kullanır. Bu yazma süreci çok etkileyiciydi. Bu kitap dizisindeki çift kapak düşüncesi, dizi- nin simgesi sayılabilecek "toplu iğne" buradan çıktı. Kullandığı gerçek perdenin desenini kullanmak gibi "bire bir" bir tasanm anlayışı se- çilmedi (bu seçim, dizinin gene ve temel tasanm anlayışı için iyi bir örnektir). Bugünün perdeci- sinden bugünün perdesi seçildi. Seçilen perde deseni de bir desendi, bir kapak deseniydi. Ve kitapjeneriğinde alması gerekli yeri aldı. • "...görsela'ğeçılgıncaönem veren biryazardt Sevim Burak. "* Yanık Saraylar'm 2. baskısında Sevim Bu- rak'ın isteğiyle sanatçı Sarkis'in yakılmış fotoğ- raflan kullanılmış. Sarkis'in "işleri" hikayeleri- nin sonunda, sayfalann ortasında yer alıyor ve siyah-beyaz basılmış. Yeni baskıda hikaye isimleri boş sağ sayfaya, DKMtR KAPIDAN GİRDtLER YEŞİLKÖY YOL KADIN Uğraş düzcninin koridorlanndan geçtilcr Artları sıra yürüdü Odalar Penccrfler Birbıruu arayıp buldular Tüm aynnulanyla... Kapılar Anahlarlar Kilııkr Yerin* takJdı Kuruldu Çalışma Yüzeyi. YEŞİLKÖY YOL KADIN Büyük kasalı odadan girdilrr Sevim Burak'ınyazdığımetin (1965,1983basımlan) nerik, hikaye başlıklan gibi yerlerde, itabk ise yazarla ve yazılan yerle ilgili açıklamalar için kullanıldı. •'' Yapıtlan savunacak, koruyacak bir kurum olmasıgerekir. Yanhşlarla dotu bir kitabı satıştan çekip hamura gönderebilecek güçte bir ku- nan..."* Lütfen unutulmasın ki, "Sevim Burak/Bütün Eserleri" dizisinin grafik tasanmıyla, düşü- nülenlerle, verilen tasanm kararlanyla. bu böy- ledir denmiyor, bu böyle de olabilir ya da böyle de olabibneb'dir deniyor. Yakın bir dostumda Stravinsky'nin "Ökbahar Ayüri"nin 9 ayn yorumu var. Bunlar onun kay- da geçmiş yaklaşık yüze yakın yorumundan be- ğenerek seçtikleri. Kendisini en çok etkileyen 1 -2 yorumu daha sık dinliyor. En az dinlediği ise Stravinsky'nin kendi yorumu. *" Yazara Karşı Tasanma" Memet Fuat, Cumhuriyet, 21 Şubat 1994 ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT OMujju Gibi Görünmek Düşüncelerini, inançlarını açık açık söyleyen, amacı- nı, nereye varmak istediğini kimseden saklamayan in- sanlar vardır. Başkalarının, belki de büyük bir çoğunlu- ğun hoşuna gitmeyeceğini bilseler de içlerinden geldiği gibi konuşmaktan çekinmezler. Yalanlara yaslanarak birtakım küçültücü sözler et- mek, toplumun değer verdiği kişilere kara çalmak gibi ters bir tutumları yoksa, bu tip insanlara saygı duyulur. Çoğunluğun inançlarına katılmıyor, başka türlü düşü- nöyorlardır, ama dışlanmak ya da cezalandırılmak kor- kusuyla susup bir köşeye çekilmez, doğru bildiğini so- nuna kadar savunurlar... Gerçeklere uymayan işler ardında da koşsalar, tepe- den tırnağa yanılgılar içinde de olsalar, dürüst insanlar- dır bunlar... Bir de tam tersi var: Düşüncelerini, inançlarını gizle- yen, amacını, nereye varmak istediğini ortaya vurma- yanlar... Gözünüzün ıçine baka baka yalan söyleyen, hoşunuza gidecek sözler edip güveninizi kazanan, amaçlarına varmak için, olduğundan başka görünen- ler... Evet, gene gefdik Makyavel'e... Amaçlarla araçlar so- rununa... Herkes Makyavel kadar doğrucu değildir; hep açık sözlü insanlardan yana sözler edilir, ama uygulamada kimin ne yapacağı belli olmaz. (ki değişik yöntem: Biri dürüst, onurlu; öbürü dürüst- lükten uzak, onursuz.. Diyelim siz çok gerçekçisiniz, öyle dürüstlük, onur fi- lan gibi şeylere kulak asmıyor, ikinci yöntemi, özellikle siyasa alanında, kitleler karşısında daha işlevli buluyor- sunuz... Peki, her türlü ikiyüzlülüğü yaptınız, nabza göre şer- betverdiniz, insanları kandırıpamacınıza ulaştınız, son- ra ne olacak? Gerçek ortaya çıkınca, insanlar kandırıldıklarını anla- yınca, köşelerine çekilip sus pus oturacaklar mı? Ama o zaman güç bizde olacak... Yani baskı uygulayacaksınız... Yirminci yüzyılda dün- yanın dört bir yanında, bu arada Türkıye'de yaşananlar, baskıcı yönetimlerin sonunu görmenize yetmedi mi? Ama biz baskı yapmayacağız, insanların gözünü aça- cağız. Kendileri görecekler neyin doğru, neyin yanlış ol- duğunu... Peki, şimdiden her şeyi düpedüz söyleseniz, amacını- zı, nereye varmak istediğinizi insanlara düpedüz anlat- masanız da gözler bir an önce açılsa, yalan söylemek, kımseyi kandırmakzorunda kalmasanız, yıllar yılı bunca çetin günler yaşamış bir ülke yeniden bir baskı dönemi- ne girmese, olmaz mı? Yok, biliyorum, bunu göze alamazsınız, çünkü amacı- nızı, nereye varmak istediğinizi düpedüz anlatınca ışiniz bozulabilir. Makyavelci danışmanlarınızın onca emeği boşa mı gitsin!.. Neyse, bırakalım şimdi bunları, herkesin yöntemi ken- dine... Son günlerde Atatürk'ün kişiliğine yapılan saldırılar karşısında halkımızın gosterdiği duyarlık bu iki tip insa- nı, bu iki yöntemi düşünmeme yol açtı. Yalanlara yaslanarak birtakım küçültücü sözler et- mek, kara çalmak, kişilikle ıtğraşmak gibi düzeysizlikjer bir yana, Atatürk'ü sevmediğini, devrimlerini ya da yö- netim anlayışını beğenmediğini açık açık söyleyenlerın tavrı bence çok daha dürüst bir tavır. Düşünün, bir de yıllar yılı Cumhuriyet'le yerleştirilmek istenen ilkeleri çiğneyen, alttan alta kemiren, Osmanlı yaşam biçimine dönmek için uzun süreli yatırımlar ya- pan, Atatürk'e temelden karşı olan, ama sanki öyle de- ğilmış gibi davranan, hatta sıkışırsa Atatürkçu olduğunu söyleyenler var... Onlar hep başköşelerde oturuyorlar... Kanımca, her alanda, asıl bu ikinci tip insanlara karşı uyanık olmak gerekir. 6. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN: "Csontvarv" Yön: Zoltan Huszarik Kızüırmak Sineması J 1.30 "Acla'nın Floristella'ya {nişi Yön: Aurelio Grimaldi 14.00 "Acla'nın Floristella'ja Inişi Yön: Aurelio Gnmaldi 16.30 "Csonrvar}"' Yön: Zoltan Huszarik 19.00 "Csontvary" Yön: Zoltan Huszarik 21.30 "Kelebek A>ı" Yön: Otar Iosseliani Kavaldıdere Sineması 11.30 "Uranus" Yön: Claude Berri 14.00 "Pazar Günö Çocuklan" Yön: Daniel Bergman 16.30 "Pazar Günü Çocuklan" Yön: Daniel Bergman 19.00 "Zehir" Yön: Bruno Bigoni 21.30 "Ölümcül Tango" Yön: Patrice Leconte 00.00 Beyaz Geceler Kaktüs Komedi Tiyatrosu 19.00 "En İyi Fılm" 21.00 "Seçka Kunıl Özel Ödm Fransiz Kültiir Merkezi 13.30 Jean Renoir BdgeseJi 16.00 Fantastik Öyküler ve Efsaneter 18.00 "Bay Lange'uı Suçu" Yön: Jean Renoir Küçük Tiyatro'daohontugetişme ANKARA (AA)- Devlet Tiyatrolan'nın "Küçük Tiyatro'yu Kurtarma' kampanyası kapsamında, Ziraat Bankası nezdinde yaptığı girişimlerden sonuç alındı. Ziraat Bankası, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Küçük Tiyatro binası için imzaladığı protokolden vazgeçti. Devlet Tiyatrolan Genel Müdür Vekili Tamer Levent, Ziraat Bankası'nın son derece anlayışlı ve destekleyici uvn sayesinde Küçük Tiyatro için olumlu gelişmeler yaşandığmı bildirdi. Ziraat Bankası'nın bu çerçevede Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Küçük Tiyatro konusunda daha önce imzaladığı protokolden vazgeçtiğini kaydeden Levent, imzalanacak protokol sonrasında binanın onanlma çabşmalanrun başlatılacağını belirtti. Levent, şöyle dedi: "Şundiden binanın envanterini çıkartıyoruz. Çünkü Küçük Tiyatro binasının onanlacak epeyce yeri var. Sanınm, bu onanmda gerekbfinansmanıKültür Bakanlığı sağiayacak. Ancak, Ziraat Bankası'nın da katkılan olacak." DT Genel Müdür Vekili Tamer Levent kısa sürede, büyük caba gösterilerek kazanılan bu gelişmenin, mutluluk yarattığını da anlatarak "Tiyatro gerçek sahipkrine L^v uşacak" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle