Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 MART1994 CUMARTESİ
14 DIZIYAZI
Bilirkişilikveispatkurumu-2-
III. Bilirkişilik Kurumu: Bu yaamızda değjn-
mek istediğimiz bir başka husus da uygulama-
da büyük sıkıntı ve problemlere neden olan bi-
lirkişi ile ispat kummudur. Bu konuda taslakta
fazla bir yeniliğe rastlanılmamaktadır. Tasan-
nın tümüne yakınında olduğu gibi bunda da
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun
mevcut hükümlerinin Türkçeleştirilmesi ile ye-
tinilmiştir.
Taslakta yer alan bu gibi yeni düzenlemeler-
de evvelce vermiş olduğumuz raporda, zaman
darlığı nedeniyle sadece Türkçeleştirilmenin ye-
rinde yapılmış olup olmadığına göre bir değer-
lendirme yapılarak bunun ötesine geçilmemiş-
tir.
Bilirkişi ile ispat sorununda taslağın 208.
maddesi "bilirkişi ücreti" başlığı altında yeni bir
düzenleme getirmiştir. Bu madde münasebeti
ile raporumuzda şu sözlere yer vermiştik. "Yeni
getirilen bu hüküm uygundur. Ancak uygulama-
da Türkiye'de olduğu gibi diğer ülkelerde de bilir-
kişilik kurumu yeniden bir düzenlemeye ihtiyaç
duyulaeak hale gelmiştir. Taslakta ise bu yeni
yapılanmaya hizmet edecek bazı hükümlere yer
verilmesi gerekirken bu yapılamamıştır. Örneğin
Alman hukukundaolduğu gibi hâkim-bilirkişi mu-
nasebetleri (bilirkişinin hâkim tarafından yönlen-
dirilmesi) (ZPO § 404a) bılırkışınin klasik mü-
kellefıyetleri dışındaki mükellefiyetleri (ZPO §
407a), biürkişilerin denetlenmesi ve hukuki ve
cezai sorumluluğuna ilişkin yeni düzenlemeler
taslağa konmuş değildir. Bu haliyle, taslak hü-
kümlerine rağmen bu kurumdan şikâyeller yine
de devam edecektir."
Bilirkişiye başvuru
Bilirkişilik kurumu ile ilgili olmak üzere mu-
kayeseli hukukta nasıl bir değerlendirme yapıl-
dığını belirttikten sonra daha somut açıklama-
lara geçebiliriz.
Ünlü bir Usul Kanunu şerhinde Alman hu-
kukçulan şöyle bir tespite yer vermiş bulun-
maktadırlar.
"Bilirkişi) e müracaat, bilirkişi seçimi ve din-
lenmesi; özellikle yazdı bir bilirkişi raporunun
varlığı halinde, bunun denetlenmesi hiçbir zaman
kolav bir iş değildir.
Bu nedenlerle mahkeme sadece zonınlu halde
bilirkişiye müracaat etmelidir. Çünkü bilirkişi
seçiminde (Ticaret Odası vb. gibi) uygun kay-
nakların bilgisine müracaat amaca uygun ol-
makla beraber, bunların seçimi zordur ve bu yön-
de pek çok \anıltıcı kaynak mevcuttur. Becerikli
kişilerin bilirkişi olarak atanması ekseriyetle
giiçlükler arzeder, beceriksizler ise hiçbir şey an-
lamayandan daha kötüdür.
Mahkemenin bilirkişi ile temasındaki becerik-
sizlikler yanında, bilirkişilerin ön yargüarı veya
a>m alanda birlikte yarışanlara karşı duyduklan
antipati. taraflardan birinden bir çıkar beklenti-
si, etkin bir kişinin ise kı/dırılmasından çekinme
gibi şahsi ilişkileri de, genelde farkedilmese de bi-
lirkişi mütalaasında bü>ük bir rol oynamaktadır.
Her iki durumda da (mahkemenin bilirkişi ile
sağlıksız teması ve bilirkişilerin özel ilişkileri gi-
bi) 404a ve 407a maddelerini (sözii edilen bu
maddeler bilirkişileri disipline etmek amacı ile
Alman Usul kanunu'na 17.12.1990 tarihli
Redıtspflage-Vereinfachungs*gesetz ile eklen-
miştir) sınırlandırmayı denemektedirler."
(Becksche Kurz Kommentare Band 1, Zivilp-
rozessordnung, Baumback, Lauterbach/
Aıbers/Hartmann. 51. Auflage, München
1993, Übers § 402 kenar notu 14, sayfa 1179).
Zonınlu haller
Bilirkişilik kurumu ile ilgili olmak üzere Al-
man hukukçuları tarafından bu bölümde sözii
edilen bütün sakıncalar bizim uygulamamızda
fazlası ik gerçekleşmektedir. Gerçekten de, sa-
dece zonınlu hallerde bilirkişiye başvurulmak
gerektiği halde. uygulamada bu yola mebzulen
(çoklukla) başvuralmaktadır. Hatva, bu enflas-
yonu önleyeceği umut edilerek "Hâkimlik mes-
İeğinin gerekrirdiği genel ve hukuki bilgi ile çö-
zümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi
dinlenemez" (HL'MK. m.275 son fıkra) şeklin-
de getirilmiş olan bir yeni hükme rağrnen. yar-
gıçlardaki hukuki meselelerde bilirkişiye müra-
caat eğilimi yine de azalülamamıştır. Böyle bir
hükmün getirilmesinin, dosyayı okumadan. sa-
dece tekemmül ettirerek işi bilirkişiye bırakan
çok sayıdaki hâkimin bu eylemine set çekmek
amacıru güttüğü; ve bu nedenle çok gerekli bu-
lunduğu; içinde yer aldığımız Bakanlık Komis-
yonu"nun Yargıtay kaynakh üyelerinin ısrarlı
ve halihaar durumdan şikâyet eder şekildeki be-
yanlanndan ortaya çıkmaktadır.
Getirilmiş olan bu smırlandırma acaba yerin-
de midir? Yoksa bir başka şekilde mi ifade edil-
mek gerekirdi? Bu konuda yabancı kaynaklara
da bakuğımızda, yasa hükmü olmamakla bera-
ber, bir bilimsel gerek olarak böyle bir sınırlan-
dırma mevcut bulunmaktadır. Gerçekten de.
bu ülkeler hukukunda "büirkişi, hâkimde eksik
olan soyut tecrûbe kurallannı mesleki bilgisine
binaen sunan kişidir. Bu bakımdan hukukî bilgi-
nin uzmanısayılan hâkiminde, bu işiçinbilirkişiye
müracaat etniesi mümkün olamaz. Hâkim. talep
olsa bile eksik olan bu mesleki bilgisini bir bilirki-
şiden almak zorunda değildir. Hâkim, hukuki ko-
nulardaki eksik bilgisini, mesleki bilgiyi içeren li-
teratürü özel bir gayret sarfetmek suretiyle ekie
etmeye çahşacaktır." Ancak diğer ülkelerdeki
cari hukuk; örf ve adet hukuku ve mevzuat
hakkrnda bilgi edinmek zorunda bulunan
hâkim. bütün diğer bilgi kaynaklan yanında bi-
lirkişiye de başvurabilecektir. Hatta güçlük var-
ygulamada büyük sıkıntılara neden olan
bilirkişi ve ispat kurumlan konusunda taslakta fazla
bir yeniliğe rastlanmıyor. Taslağın 208. maddesinde
'bilirkişi ücreti' başlığı altında getirilen düzenleme
olumlu, ancak bilirkişinin seçimi, denetlenmesi,
hukuki ve cezai sorumluluklanna ilişkin düzenlemeler
taslakta yer almıyor.
IV. Tek hâkimli sisteme geçiş: Mevcut taslakla
HUMK. m. 181. maddesi ve 469 sayılı teşkilat
kanununun 1. maddesi ile tesis edilmiş olan
toplu hâkimli mahkeme sistemi de artık terkedil-
mektedir. Gerçi uygulamada bu yasal daya-
naklara rağmen 469 sayılı kanunun geçici bir
maddesine dayanarak tüm asliye mahkemeleri
de tek hâkimli hale getirilmiş iseler de bunun bir
istisnasını asliye ticaret mahkemeleri teşkii et-
mektedirler. İşte şimdi yapılmak istenen deği-
şikliklerle, bu mahkemelerin de tek hâkimli hale
geürilmesi hedeflenmiş bulunmaktadır (tas-
lağın geçici 2. maddesi ve bundan başka mah-
kemelerin kuruluşuna ilişkin taslağın 4. madde-
sinin 2. fıkrası). Mevcut yasa taslağı "özel ka-
nunlardaki hukuk ihtisas mahkemelerinin kuru-
luşuna ilişkin hükümler saklıdır" demektedir
(m.4 son fıkra).
Yasa taslaklannda yer alan yeni düzenlemelerle yargı sisteminin hızlandırılması planlanıyor.
asal bazda topluhâkimli olan bu sistemden yasataslağında tek
hâkimli bir sisteme geçilmesi öngörülüyor. Böyle biryola gidilmesinde
istinaf mahkemelerinin topluhâkimli olarak kurulmak istenmesi
yanında Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Komitesi'nin bir tavsiye
karanndaki düşünceler de etkili olmuştur. Ancak yine aynı tavsiye
karannda "Her hukuk sisteminde özel nitelikleri gereği birden fazla hâkim
tarafından yargılanması gereken az sayıda dava bulunabilir" denmektedir.
sa ülkede evvelce cari olan hukuk hakkında da
bilirkişiden rapor alınabilecektir. Demek olu-
yor ki Batı ülkelerinde hukuki konularda bilir-
kişiye başvurulması olanağı ancak çok nadir
hallerde uygun bulunmaktadır.
Lygulamadaki durum
Bizim yasa koyucu ise bu nadir halleri dahi
kapayacak biçimde bir düzenleme geürmişür.
Böyle bir düzenlemenin getirilmesinin, uygula-
madaki yaygın eğilime bir tepki niteliği taşıdığı
ifade edilerek haklılığı da savunulabilir. Ancak
hukuki bilgileri içeren kitap ve periyodik yayın
sayısının Batı ülkelerine göre fevkalade yetersiz
olduğu ülkemizde. yasa ile getirilen böyle bir
kesin sınırlandırmanın biraz hafifletilmesinin
gereğine inanıyoruz. Bu bakımdan eğer bu so-
runun çözümüne ilişkin bir yasa hükmünün
bulunmasında ısrar edilecekse. bu sınırlandınl-
manın biraz daha acıkhkla ifade edilmesi yarar-
h'olacaktır. Gerçekten dehâkimin hukuki konu-
larda mutlak olarak bıhrkişıye müracaat ede-
meyeceğini ifade yerine, tüm çabalanna rağ-
men elde edemeyeceği hukuki bilgiler hakkında
bu yolun açılması hem realiteye uygun olacak
ve hem de mevcut yasağa rağmen uygulamanın
böyle bir yasak yokmuşçasına izlediği aksi yön-
deki eğilimi ile sağlıkh bir biçimde mücadele
edebilmek olanağı da bulunabilecekür.
Kısaca belirtmemiz gerekirse, uygulamamız-
da bilimsel görüşlerin aksine, nadir hallerde
(zonınlu hallerde) bilirkişiye başvurmak bir ya-
na, mevcut yasağa rağmen daha hukuki konu-
larda da bilirkişiye çoklukla başvurulageldiğini
teşpit edebilmek mümkün bulunmaktadır. (2)
Uygulamamızda aynca bilirkişilerin seçimin-
de mevcut olan güçlükler de acaba fark edilebil-
mekte midir? Bu konudaki soruya hemen
olumsuz yamt verilebilecekür. Şöyle ki, mahke-
melerimiz hukuki meseleler hakkında bilirkişi-
ye müracaat yasağma rağrnen bir yandan bu
yasağa riayet etmezken, diğer yandan ise bilirkişi
seçiminde de gerekli özeni göstermemektedirler.
Örneğin bilfiil avukatlık yapan kişiler bilirkişi
olarak seçildiği gibi, bilfiil avukatlık apıp yap-
madığına bakılmaksızın da hukuk fakültelerinin
öğretim üyelerinin ve emekli yargıçlann bilirkişi
olarak seçilebildiğj de kesretle görülmektedir.
Böyle bir seçim ile yargıçlanmız acaba kendi-
lerinde eksikliğini duyduklan hangi bilgileri elde
etmek için bilirkişi olarak bu meslek grubuna
başvurmuş olmaktadırlar?
Hatta bilirkişilik faaliyeti için "Adalet işlerinde
bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Ba-
kanlığı'na bağlı" olarak kurulmuş bulunan Adli
Tıp Kurumu'na müracaat halinde dahi, acaba
isabetü bir seçim yapılmış olmakta mıdır? Bu ko-
nuda bir tavır alınabilmesi için bu kuruma dahil
olan birimlerde (Adli Tıp K.m.3) istihdam edilen
kişilerin, nasıl oralara seçilmiş olduklan, bilirkişi
olarak faaliyet göstermelerine imkân sağlayacak
niteliklere sahip bulunup bulunmadıklannın çok
iyi incelenerek ortaya konulması gerekmektedir.
Atamalan büyük ölçüde Adalet Bakanlığı'na
(Adli Tıp Kanunu m.26) bağlı olan bu personelin
seçiminde acaba "mahkemelerle hâkimlikler ve
savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili
konularda bilimsel ve teknik görüşleri" (Adli Tıp
K.m.2) acaba. tarafsız objektif olarak yerine geti-
rebilip getiremeyecekleri hususunda herhangi bir
inceleme yapılarak gerekli özen gösterilmekte
midir? Aynca yine seçilen kişilerin konumlan
dolayısıyla seçilmemeleri gereken kişiler kate-
gorisine dahil olup olmadıklan yönünde herhan-
gi bir araştırma da yapılmakta mıdır? Doğrusu
bilememekteyiz. Bize egemen oîan düşünceye
göre bu memuriyetlere ya bakanlığa yaklaşabil-
mek hünerini her zaman ve en iyi bir şekilde gös-
terebilen her devrin adarru kişilerle, siyasal açı-
dan işe yarayabilecek nitelikleri haiz kişiler seçil-
mektedirler. Nitekim geçen bir dönemde güçlü
bir adli tıp kurumu başkanının neler yapabildiği-
ni basından ibretle okumadık mı?
Avrupa KonseyFnintavsiyesâ
Yasal bazda toplu hâkimli olan bu sistemden
yasa taslağında tek hâkimli bir sisteme geçilmesi
acaba dogru olmuş mudur? Tahmin ediyorum
ki böyle bir yola gidilmesinde istinaf mahkeme-
lerinin toplu hâkimli olarak kurulmak istenmesi
yamnda Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Komi-
tesi'nin bir tavsiye karanndaki düşünceler de
etkili olmuştur. Nitekim bu tavsiye karanna
göre (bkz. tam metni için Yasa Hukuk Dergisi,
Nısan 1989. sahife 461 vd.) "mahkemelerin iş
yükünü azaltmak için alınacak önlemler ne olur-
sa oLsun, iş hacmi bütünü bakımından büyüklü-
ğiinü konıyacaktır. Bu yüzden ilk derece mahke-
melerinin baktığı bütün hukuki alanda davanın
tek hâkim önünde görülmesi daha > a> gınlaştırıla-
rak genel mahkemelerin insan gücünü daha
akücı bir şekilde kullanımının sağlanması uygun-
dur" (sahufe 470). Ancak yine aynı tavsiye ka-
rannda "Her kukuk sisteminde özel nitelikleri
gereğibirdenfazla hâkim tarafından yargılanması
gereken az sayıda dava oulunabilir" denmekte-
dir. Acaba bu sınırlandırma da dikkate
alındığında "ticari konularda faaliyet göstere-
cek mahkemeleri yine toplu olarak muhafaza et-
mek u\gun olma>acak mıdır? Kendileri ile ko-
nuştuğum bazı ticaret mahkemesi başkan ve üye-
leri de mevcut sistemin, çeşitli gerekçelerle aynen
muhafazasının daha uygun olacagı yönüde dü-
şünce açıklamışlardır.
Kaldı ki yukanda sözü edilen tavsiye karan
dahi, "tek hâkimli mahkemelerindaha > aygınlaş-
ması her derde de\ a değildir diyerek (sahife 470)
bunun yanında bu sistemin başka bazı tedbirierle
de takviyesi zorunluğunu ayrıca vurgulamak-
tadır (sahife 470'e bkz.).
Taslaklardaki diğer eksiklikler
Usul Kanunumuz tümden değiştirilmek is-
tendiğine göre bu vesileyle aynca aşağıda belir-
teceğimiz noktalarda da tasanya hükümler ko-
nulmak gerekecektir.
1. Dava konusu şeyin değerinîn hesaplanma-
sıyla ilgili bir hükmün taslağa mutlaka konul-
ması gerekecektir. Aşın enflasyonun etkisi ile
daha davanın başmda saptanan değerin dava-
nın devamı süresince hiç degişmeden muhafaza
edilmesi bazı müracaat yollanna başvurmaya
engel olabilmekte, ya da sonradan çıkanlan ba-
zı yasa hükümleriyle bu müracaat yollanna
(temyiz, tashihi karar, yargıtayda dunışma iste-
nebilmesi gibi) başvurulabilme sımn yükseltil-
diğinde, derdest herhangi birdavada başlangıç-
ta bu yollara başvurabilmek imkânına sahip
olan herhangi bir dava tarafının artık bu imkânı
kullanabilmesi imkânı ortadan kalkabilmek-
tedir. İşte bu nedenle sulh ve asliye aynmı kaldı-
nlmışolsabilebu problem önemini hâlâmuhafa-
za ettiğine göre değerin nasıl ve muhakemenin
hangi safhasına göre hesaplanacağina ilişkin ol-
mak üzere yakın bir zarnanda Alman Usul Ka-
nunu'nda yapılan değişiklikle (ZPO. md.4) hu-
kuk hayatına katılan düzenlemeye muhteva iti-
banyla benzer bir hükmün tasanya konulması
gereği vardır.
2. Aynca müdahalenin hükmünün (etkisi-
nin) ne olduğunu açıklayıa bir düzenlemenin
de 57-58. madde arasına konulması gerekir. Bu
düzenleme içinde Alman Usul Kanunu (ZPO)
m.68 hükmünden yararlanılabilir. (Bu hükmün
muhtevası için bkz. Üstündağ Saim, Medeni
Yargılama Hukuku, cilt-1-2, İst. 1992 (5. Bası,
sahife 370).
(2) Hukuki konularda hala bilirkişiye baş\v-
rulmasmm "bazan hukuk kaynağı bulamamak-
tan, bazan ağır işyükii nedeniyle araştırmaya za-
man ayıramamaktan kaynaklandığı" söylene-
bilir (bkz. Kılıçoğlu A., Yargıda Bilirkişilik Çık-
mazı, Ankara Barosu Dergisi, 1986,5, s.644)
(3) Bilirkişilik Kurumu ile ilgili olmak üzere
başkaca nelerin yapılabileceği hakkında bkz.
ProfDr. Saim Üstündağ Medeni Yargılama Hu-
kuku, cilt 1-2, 5. bası, 1992, sahife 735, dipnotu
10.
BİTTİ
ÇAUŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
Önceki memuriyette geçen süre
SotU! 1) Lise mezunıı olarak memuriyete başlayan
bir kimse, bu mernuriyeti sırasında 4 yıllık bir yüksekög-
renimi bitiriyor. Önceki memuriyetinden aynlarak, bitir-
diği yükseköğrenimle ilgili bir memuriyete giriyor. Önceki
memuriyette geçen süre, yeni memurhetindeki intibakı-
nda değeriendirilir mi? Bazı kimseler, "bu dunımdaki kişi-
ler Devlet Memuriarı Kanunu'na göre emsalini geçemez,
bu nedenle de önceki hizmetlerinden intibak bakımından
istifade edemez, yalmzca emeklisine sayılır" diyorlar. Bu
ne derece doğrudur?
2) Yedek Subay Okulu'nda geçen süreyi borçlanmak
mümkün müdür?
(L.A.)
YANTT: 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'nın 36. madde-
sinin A bendinin 12,'d fıkrası konu ile ilgilidir.
Memuriyette iken ya da memuriyetten aynlarak, "üst öğretinıi
bitirenler, aynı üst ögrenimi tahsile ara vermeden başlayan ve nor-
mal süresi içinde bitiren emsallerinin ulaştıkları dereceve kademeyi
aşmamak kaydıyla bitirdikleri üst öğrenimin giriş derece ve kade-
mesine memuriyette geçirdikleri başarüı hizmet sürelerinin tamaraı
her yıl bir kademe, her üç yıl bir derece hesabıyla ilave edilmek su-
retiyle bulunacak derece ve kademeye yükseltilirler."
Yasanın 71. maddesi de "Bir Sınıftan Başka Bir Suufa Geçme"
ile ilgilidir.
"Memurlann eşit dereceler arasında veya derece yükselmesi su-
retiyle sınıf değjştirmeleri caizdir. Bu şekilde sınıf değiştireceklerin
geçecekleri sınıf ve görev için bu kanunda veya kuruluş kanunlan-
nda belirtilen niteliklere sahip olmalan şarttır. Bu durumda
sınıflan değişenlerin eski sınıflannın derecesinde elde ettikleri ka-
demelerde geçirdikleri süreler yeni sınıflarındaki derecelerinde dik-
kate alınur.Kunımlar, memurlarını meslekieri ile ilgili sınıftan genel
idare hizmetleri sınıfma veya genel idare hizmetleri sınıfından mes-
lekieri ile ilgili sınıfa, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış
hak aylık dereceleriyle atayabilirler.Eski sınıflarında görev ala-
cakları yeni sınıfa göre memurluğa daha yüksek bir derece ve kade-
meden başlamış olup da sınıf değiştirenlerin yeni görevlerindeki ilk
ilerleme süreleri, eski sınıflarında kazandıklan derece ve kademele-
re tekabül eden süre kadar uzatüır ve bu süre tamamlanıncaya ka-
dar kendilerine sınıf değiştirmeleri sırasında bulundukları derece
kademe ilerlemesi verihnez."
Yasada. "sınıflan değişenlerin eski sınıflarınm derecesinde elde
ettikleri kademelerde geçirdikleri süreler"in yeni sımflanndaki
derecelerinde gözönüne alınacağı açıklanmıştır.
2) TC Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 8 uyannca, muvazzaf
ve ihtiyat askerlikte er olarak geçen sürelerle, 1.1.1950 tarihinden
sonra yedek subay okulunda geçen süreler borçlanma kapsamı-
ndadır ve bu süreler "borçtandırümak suretiyle fiili hizmet sürele-
rine eklenir."
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Ya Lodos MmasayılL.
Park Oteli'nin balkonunda oturup Boğaz'dan geçen
gemileri seyretmek bir keyitli. Tankerler, şilepler, gemi-
ler bu kadar sık geçmezlerdi. Sovyetler bir tankere "Nâ-
zım Hikmet" adını vermişlerdi, arada sırada geçerdi.
"Aaa, bak Nazım Hikmet geçiyor!" derdik. Park Oteli'-
nin balkonunun bir süsü Nâzım Hikmet tankeri ise bir
süsü de amerikanbar da oturan Yahya Kemal'dı O yıl-
larda Yahya Kemal işsiz güçsüz, Park Oteli'nde oturan
birsığıntıydı.
Balkonun kalabalık bir saatiydi. Küçük, yuvarlak ma-
salardan birinde oturuyordum. Birden Nadir Nadi Bey
geldi. O yıllarda Cumhuriyet'te değildim. Oturmak için
çevresine bakındı, hiç boş yer yoktu. Kendisini buyur et-
miştim.
Doğan Nadinin yeri de içeride, bardaydı.
Yıllar sonra Istanbul'a taşındık. Cihangir'de oturuyor-
duk. Bir gece, sabaha karşı büyük bir patlama oldu.
Kadıköy önlerinde patlamalar arttı, büyük alev dalgaları
kıyıyı kapladı. Cihangir'den iyice görünüyordu. Patlama-
lardan Cihangir'de kırılan camlar olmuştu. Sonradan
öğrendik, Rumen bandrah Independenta, Yunan band-
ralı Evriali'yle çarpışmış, 43 kişi ölmüştü. Binlerce ton
petrol denize dökülmüştü. Yarı batık Independenta'nın
gövdesini yıllarca denizden çıkaramamışlardı. Batık bir
gemi enkazı yıllarca açıklarda yattı, durdu.
Bir de Ruhi Su'nun Osmanbey'de türkü söylediği yıl-
lardı, "Karaköy iskelesi yanıyor" dediler. tsmet Ay'la
birlikte fırlamıştık. Gerçekten iskele yanıyordu. Kıyıdan
seyretmiştik.
Kronolojik olarak bakarsanız, hemen her yıl Boğaz'da
bir gemi yanar, bir gemi batar, bir korku dalgası kıyıları
yalar geçer. Hisar'ın köşesinde bir yalı vardır, kendimi
bildim bileli, bu yahya her yıl bir ya da iki gemi toslar,
gazeteler resimlerini korlar.
En ilginç çarpışmalardan biri bundan birkaç yıl Önce
oldu. Anadoluhisarı açıklarında canlı hayvan yüklü Lüb-
nan gemisiyle Mısır yüklü Filipinler gemisi çarpıştı.
Gemilerden biri battı, 22 bin baş koyun boğularak telef
oldu.
Park Oteli, Boğaz'ın ziynetiydi. Şimdiki bilmem kaç yıl-
dızlı oteller var olmadan önce, nerede olursanız olun,
akşam üstleri balkonda oturup bir iki tek atmamışsanız,
akşamınız akşam değildir. Balkonu ayrı doyumdadır,
barı ayrı doyumda... Gedikli müşterileri vardır. Garson-
ları tanırlar. Bardaki tabureye kıçlarını kor komaz buzlu
viskileri, soğuk rakıları önlerine gelir. Gedikliler tamam
olunca da, barda kahkahadan geçilmez.
Şimdi Park Oteli, üstünde belediyelerin döğüştüğü bir
beton enkazdır. Karşıdan baktınız mı öteki gökdelenler
arasında en koyu katran olanı Park Oteli'dir. Yasadışı
kat çıktılar diye yapılmış katlar yıkılıyor. Tuhaf bir yön-
temdir, herkesin gözü önünde yapılan katlar, kaçaktır
diye şimdi herkesin gözü önünde yıkılıyor. Sanibi "milli
servet yıkılıyor" diye yakınırken, bir otelin nasıl ulusal
servet olduğu datartışmalıdır. Belki seçimlerden sonra
gelecek olanlar, yıkılanları, eskisine nispet olsun diye
yeniden yaptırırlar.
Katlar yıkılırken, "milli servet gidiyor" diyorlar ama,
acaba tarih ne oluyor? Batı'da böylesi tarihi yerleri, üs-
tüne kat çıkarak tanınmaz bir hale sokarlar mı?
Rahmetli Adnan Menderes bu otele inerdi. Kapıdan
girince sağdan birinci giriş katı Menderes'e ayrılmıştı.
istanbul'da olsun olmasın, bu kat "emrine amade"tutu-
lurdu.
Park Oteli tiryakilerinden kimler var diye düşünüyo-
rum. Belleğime çok kişi gelmiyor. MOcap Ofluoğlu dos-
tumuz gözlerimden silinmiyor.
Rumelikavağı açıklarında Kıbrıs Rum bandralı kuru
yük gemisiyle, bir petrol tankeri çarpıştı. Az kalsın Bo-
ğaz elden gidiyordu. Bir lodos Boğaz'ı kurtardı. Görün-
mez lodos olmasaydı, Boğaz mı kalırdı.
BULMACA
1 2 3SOLDAN SAĞA:
1/ Üstü hamurla örtülen ..
et ya da üstü etle örtülen
hamur yemeği. 2/ Kanşık 2
renkli... Takılmış ad. 3/ g
Yapılması izne bağlı olan
bir şey için yetkili ma- 4
kamlarca verilen izin ka- c
ğıdı. 4/ Tapınak. 5/ İri
taneli bezelye... Osmanlı 6
devleünin, Kuzey Af- y
rika"daki son topraklan-
nı da yitirdiği antlaşma- 8
nmadı.ö/Habeşimpara- g
torlanna verilen unvan...
Bir gıda maddesi. 7/ İri bir hıyar
türü... Doğu Anadolu'da bir dağ.
8/ Bir tarafa yönehne, dönme. 9/
İlaç... Ünlü bir Roma imparatoru.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Anadolu'da yüzyıllardan bu ya-
na göçerler arasında dokunan bir
tür ensiz dokuma. 2/ Yüce...Taşa
tutarak öldürme cezası. 3/ Bir tür
kıymalı pide. 4/ Şeker hastalannın
şeker yerine kullandığı. madenkö-
mürü katranından elde edilen be-
yaz toz. 5/ Sap kısmı yenen lahana çeşidi... Bir cetvel türü. 6/
Yapraklan çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitki-
si... kira. 7/ Eski Mezopotamya halklannın en önemli bayra-
mı... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine veriler ad. 8/ Bir
zaman birimi... Ahi kuruluşlanna girenlerin törenle bellerine
bağlanan kuşak. 9/ İştahı açmak için yemekten önce içilen içki.
tLAN
T.C.
DERİNÇE GİRİŞ GÜMRÜK
MÜDLRLÜCÜ
Gümrüğümüzde Hamle Otomotiv San. Paz. Ser. ve Tic. A.Ş. adı-
na işlem gören 3517-27.6.1991, 3513 27.6.1991, 3514 27.6.1991,
3508 27.6.1991. 3511 27.6.1991. 3512 27.6.1991 sayı ve günlü giriş
beyannameleri muhteviyatı eşyalarla ilgili olarak tahsil edilmesi gere-
ken 18.918.000.- TL.'nin ödenmesi için adı geçen fıraıanın müdürlü-
ğümüzde mevcut adreskrine çıkartılan tebligaüar tebliğ edilemedi-
ğinden amme alacağı tahsil edilememiştir.
Tebligaıa esas olacak başka bir adres de tespit edilemediğinden
7201 sayılıTebligat Kanunu'nun 28. ve 31. maddeleri uyanncaüanen
tebliğine karar verildi.
Bu nedenle yukanda miktan gösterilen borcunuzu tebliğ tarihin-
den iübaren 7 gün içerisinde. idaremiz veya tahsile selahiyeth idarele-
re odemenizi, aksi takdirde voıkanda belirtilen meblağın 6183 sayılı
kanun hükmunde tahsili >oluna gıdileceğinın bilinmesi üanen tebliğ
olunur.
Basın: 22652
T.C.
SARIYER SLJLH HUKUK
HÂKtMLİĞİ'NDEN
199415
Mahkememizin 1994 15 esas, 1994/144 karar sayılı ilamı ile Is-
tanbul Sanyerv
Demirciköy, cilt 015/01, sayfa 28, kütük 19'da nüfusa
kayıtlı Hasan Serdar ile Yasemin'den olma 1976 doğumlu Tolga
Madan ile, aynı yerde nüfusa kayıtb Hasari Serdar ile Serna'dan olma
1984 doğumlu Ash Madan'a babaanneleri Hakkı ile Fatma Zehra'-
dan olma 1927 doğumlu Saime Bozoğlu vasi olarak atanmışür.
Hüküm özeü yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basm. 3168