Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18MART1994CUMA CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
Venedik'Altın Aslan'ını Kieslowski'nin 'Mavi'siyle paylaşan Altman başyapıü İstanbul'da
SUNGU ÇAPAN
Geçen yıl nefıs filmi "The Player-
OvunaTyla görkemli bir dönüş yapa-
rak eski saygınlığını yeniden kazanan.
"Hollyvvood sisteminin ezeü ve azılı
karşıtT Robert Altman Usta'nın son filmi
"Short Cuts"ı, "Sosyeteden Jnsan Man-
aralan" adıyla izledik. Günümüz Ame-
rikan toplumunun en ileri aşamasını ya-
şayan Los Angeles yöresinden seçilmiş 9
çiftin iç içe geçip kesişen öyküleri
aracılığıyla bir kez daha, keskin. eleştirel
ve karamsar sinemasının gücünü örnek-
liyor AJtman Usta "Short Cuts"ta. Los
Angeles'tan yitik insan manzaralan su-
nup, "k«sa çekimler" yaparak üç saatli-
ğine seyirciyi perdeye bağlayan "Short
Cuts", etkisi ışıklar yandıktan sonra da
süren, zorlu ve keyifli filmkrden.
Alışılmış iJişki ve öyküleme tarana
rağbet etmeyerek özgün biçemini kuran,
parçalann ustaca birbütüne kavuşturul-
duğu bu geniş ölçekli ve etkileyici top-
lumsal taşlama, kuşkusuz mevsimi ışıl
ışıl parlatan yeni bir Robert Altman baş-
yapın. Henüz taze bir hikaye kitabıyla
("Ateşfer" / Adam) şiirleri de dilimize
("Sessiz Gecefer" / İyi Şeyler Yayınevi)
çevrilmiş, alkolizm, yoksulluk ve gecim
akıntısıyla geçen zorlu yıllann ardından
geniş okur kjtlesine ulaşmış şiir ve öykü-
leriyle yeni Amerikan edebiyatınm son
'Kısa
lemleriyle seyirci de, üç saatlik modern
bir epik boyutlanndaki bu Califomia
'puzzle'ının oluşumuna dahil ediliyor.
Kamerasını öteden beri daha çok bir
mikroskop gibi kullanarak ABD toplu-
munun eleştirilmesi gereken yanlannı,
aynntılanyla, acı bir humorla gözümüze
sokan Altman'ın. yazar Raymond Car-
ver'dan alıp cte-cana bürûndürdüğü
kahramanlannın görkemli bir resmi ge-
çit yaptığı "Short Cuts", bu yönetmenin
günümüz ABD'sinin sosyoİcültürel pa-
noramasının ne yaman birgözlemcisi ol-
duğunu ortaya koyuyor bir kez daha.
Mutsuz bireyler, kınk hayatlar
Filmin düşler ve karabasanlarla çevri-
li bir Amerika kaosunda kaybetmeye
mahkum. sorunlu kahramanlanndan
Jennifer Jason Leigh'in, bir yandan be-
beğinin altını değiştirip telefondaki
sapık müşterisini azgın seks sözcükleri
ve inlemeleriyle kızıştınrken, öte yandan
kocası "küciik ayıcık" Chris Penn'e "gü-
nün 24 saatini de evde geçirdiğini. böyle
bir işi olduğu için se>inmesi gerektiğini"
belirttiği gibısinden e kileyici sahnelerle
sürüp giden bu son başyapıtıyla, kapasi-
tesini bayağı zorluyor "Hollyvvood aler-
jfli" Altman. 1990'lann "melekler kentf-
'nden seçilmiş, yalan. öfke, ilgisizlik, al-
kol, kıskançlık vb.'den oluşan ilişkilerle
birbirine bağlı. yitik ve mutsuz karakter-
leri. komikten trajiğe yönelen, karam-
sar, ironik ve karmaşık tonlarda sergile-
yen. yaşamın evrensel nabzınm attığı,
görsel ve teknik ustahğın belirgjnleştiği,
seyircinin imgelemini de devreye sokan
bu son Altman freskini coşkulu bir bay-
Çekinûer'kLosAngeks'tayaşamak15 yıldaki yeni ustalanndan biri sayılmış
ve başannın doruğundayken 1988'de
kansere yenik düşmüş Raymond Car-
ver'ın öyküJerinden uyarladiğı son fıl-
minde, yazannın kuzeybaü Pasifıkten,
Seattle ve Portland'dan Los Angeles'ın
sayfiyelerine kadar yayılmış sıradan
kahramanlannın öykücüklerinden bü-
tünlenen, karamsar bir mcsaja otur-
tuyor yine diyeceğini Altman.
Gündelik küçük yaşam kavgalan, so-
nınlan, kaygılan, ahlaki ikilemleri için-
deki, gitgide kayan, yer değiştiren, ya-
lanlara başvuran bu Raymond Carver
karakterlerini yine "Nashvilk", "Dü-
ğün" ya da "Oyuncu" benzeri ünlü Alt-
man fılmlerindeki gibi, çok zengin bir
oyuncu kadrosu canlandınyor. Her ka-
rakter, tam oyuncusunu bulmuş, "cas-
ting" mükemmel. Altman'ın anlattığını
özetlemek gerekirse. sabırla okunacak
şöyle bir paragraf var şimdı sırada:
"Short Cuts", kıskanç helikopter pilotu
Peter Gallagher'ın, aynldığı kansı Fran-
ces McDormand'ın, dost hayatı ya-
şadığı. beceriksiz yalancı-köpek sevmez
• rx)lis Tim Rftbbins'in, kansı Madeleine
Stone'un ressam kız kardeşi Juiiame
Moore'un, doktor kocası Matmew Mo-
(ÜDe'in ve balık avında gördüğü kadın ce-
sedini yerinde bırakuğı için kocasından
soğuyan Aıme Archer-Fred Ward çifti-
nin öyküsüdür.
Son derece karmaşık ama yalın
Aynca doktor Matthew Modine'in
iyileştirmeye çalıştığı tipik burjuva ve
mızmız anne tipi Andie MacDowelLTV
sunucusu Bruce Davison çiftinin çocuğu-
na arabayla çarpan içki tutkunu şoför
Tom WahVle yaşayan garson Lily Tom-
Bn'in, yolculuğa çıkan zenci komşu-
lannın evine bakıp çiçek sulayan, balık
yemleyen kıa Lili Taylor'un, makyajcı
ve gözû dışarda kocası Robert Downey
Jr.'ın, en yakın arkadaşı olan, telefonda
seks yapan kansı Jennifer Jason Leigh'-
ye bozuluşunu içine ata ata fıttıracak,
havuz temizleyici Chris Peım'in, arsız
arsız çıplakken dikizlediği. baba sev-
gisındcn yoksun viyolonselci kız Lori
Singer'ın. kızıyla bir türlü diyalog kura-
mayan, caz şarkıcısı annesi Ânnie Ross'-
un ve yıllardır televizyoncu oğlundan
kopuk, hiç görmediği torununu hasta-
nede ziyarete gelen Jack Lenunon dede-
nin.öyküsünü de anlatıyor Altman.
Özgün bir bireşime kavuşturulmuş
öyküsünde. çevre kirliliğinden riişvet ve
yolsuzluklara, suç ve nüfuş artışından
trafik canavanna kadar. giderek özben-
liğini yitiren çağdaş ABD imparatorlu-
ğunun, California sahillerinden unutul-
maz kesitler çiziyor üç saat boyunca üs-
tat Altman.
Eski deyişle tefessüh etmiş, şiddet. iki-
yüzlülük. ihanet. şöhret. yalan-dolana
gark olmuş bir toplumun mutsuz birey-
lerinin tasvirine "Kısa Çekimler" adı da
cuk oturmuş. Kansını aldatan kocalar-
dan, aldatılan kanlardan (ya da tersi),
ailenin dirlik-düzeninde çıbanbaşı olan
sevimli köpekçiklere. anonim aile kan-
koca sorunlanndan (yüzük takmayan
mini etekli kansının garson kansının po-
posunun röntgenlenmesine tanık olup
çaresiz sineye çeken Tom VVaıts'i ya da
kıskançlığını elektrikli testereyle tüm eş-
yalan dilim dilim doğravarak gideren
Peter Gallagher'i hatırlavinız) üstüne
ışenilen bir kadın cesedini suda bıraka-
cak kadar ruhsuzlaşıp bencilleşmiş, hat-
ta insanlıktan uzaklaşmış. orta smıf-
maço ahlakının sergilcnişıne vb. sahne-
lere dek, meraklısını çekip içine alıyor
anında bu "Kısa Çekimler."
Altman'ın alaycı ve muhalif sesi,
"NashviBe"den beri gitgide geliştirdiği
çok kahramanlı. çok parçalı. karmaşık
anlatım yapısı, bu filmdedoruğuna van-
yor. Kahramanlannın iyi ya da kötü ey-
HoUywood'un yükselen yüdızlanndan Juliaıme MooreMa Matthew Modine son dönemde herkesin yönetiminde oy-
natnaya can attığı Robert Altman'ın son başyapıtı 'Short Cuts'ın cvlilikleri ihanctlc tchdit cdilcn çiftlerden biri.
ram şenliğj izlercesine seyrettim özetle.
Şarkılanna bir zamanlar bayıldığım.
"Bir şeylerin yaşamı değiştirmesini ister-
dhnr" gibisin'den şairane lafiar parala-
yan Tom VVaits'e, çocuk eğlencelerinde
palyaçoluk yapan Anne Archer'e,
kansının yeni bir ihanetine hazırlıklı du-
ran mazbut doktor Matthew Modine'e,
telefon seksi pasajlannı bizzat yazıp oy-
nayan Jennifer Jason-Leigh'e, annesin-
den şefkat dilenmesıne karşın konuş-
maktansa hep viyolonselini konuşturan
suskun kız Lori Singer'a, yeni aşk arayı-
şlanyla eski kocasını delirten Frances
McDormand'a. fınncı rolündeki Lyle
Lovett'e, Billy \ViWer-Blake Edwards
komedilerine adeta "hommage" >apan
dede Jack Lemmon'a şapka çıkardım.
Takdir-i ilahinin cezası...
Türleri birbirine kanştırmada ve ton
ayarlamada eşsiz, oyuncu yönetimiyle
ı\i hikaye anlatmada usta, aynntılarda
sağlam. humoristik ve eleştirel biçemiyle
izleyiciyi eğlendirirken yer yer apıstınp
şaşİcın da bırakıveren, ahiden ortaya çı-
kan dramlarla. trajik durumlarla İcendi
'kolafcı estetiğini kuruveren Robert Alt-
man'ın. her öyküyü ayn çekip montaj-
ladığı "Sosveteden tnsan Manzaralan".
sanki bunca yozlaşmaya. çürümeye
karşı ilahi takdirin cezası gibi finaldeki o
gümbür gümbür deprem boğuntusuna
bağlanarak noktalanıyor.
Baştaki karasineklere gece vakti ilaç
sıkan helikopterlerin uçuşu sekansıyla,
finaldeki deprem korkusu sahneleri
arasında izlediğimiz bunca etkili karak-
terlerle, kah aa. kah tatlı öykülerinin za-
man zaman tadını kaçıransa, altyazılar-
daki birtakım çeviri yanlışlan vecksikle-
riydi yine "Short Cuts"da.
Hollyvvood stüdyolanndan uzak du-
rarak, 10 milyon dolar gibi nispeten dü-
şük bütçelifilmlerlekendi kozasını ören,
bistem dışı yönetmen Robert Altman'ın,
meraklısınca büyük bir keyifle. incelikle-
rine vanla vanla seyredilecek "Short
Cuts"ıııı, hararetle salık veriyoruz.
Ozgenturk'un 6 yıllık
suskunluktan sonra
yeniden dönüsü:
Yaklaşık çeyrek yüzyıl kadar önce
Fındıklfdaki Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi'nde öğrencilerin hem en çok
rağbet edip hem de az buçuk çekindikleri
ders, herkese açık ve zorunlu olmayan
'Cours des Soirs'lardı. Adı üstünde, ak-
şam ve gece saatlerinde nöbetçi bir hoca-
nın gözetiminde yapılan 'kur de suar'lar-
da, tamamen çıplak kadın ve erkek mo-
deller,resim öğrencilerine poz verirlerdi.
194O'lı yıllann Akademisi'nden yadi-
gar yaşh bayan Mari, beyaz mermerden
taş gibi vücudu, tatlı dili, güler yüzüyle
utangaç, yeni öğrencilere yol-yordam
gösteren gencecik Deniz Hanım ve Çin-
gene Yaşar, hayatımda göriip tanıdığım
ilk modellerdi bu derslerde. Herkes keş-
fedilmeyi bekleyen Modigliani gibi he-
vesle çiziktirirdi, erkek-kadın model
aynmı yapmadan.
Ne var ki en çok çizilen model Deniz
Abta'mız olurdu tabii ki. Bugünün Mi-
mar Sinan Üniversitesi'nde bu işler nasıl
oluyor diye meraklananlara salık verile-
cek 'Çıplak' fılmini bu açıdan nostaljik
bir gözle seyredince, 'eski taslarla ha-
mamın yerinde durduğu, ancak teflak-
larm değiştiği' bir geçmişe dönüş yolcu-
luğu yaptık ister istemez.
Ayla, Seher, Yadigarve Hüseyin
'Hazal' (1980), 'At' (1982) 'Bekçi'
(1985) ve 'Su da Yanar'dan (1987) sonra-
ki, 6 yıllık bir suskunluğun ardından
çektiği bu 5. filmi 'Çıplak'ta, MSÜ Gü-
zel Sanatlar Fakültesi'ninresimatölyele-
rinde çıplak modellik yapmak duru-
munda kalan, kırsal kesim kökenli iki
kadının, Ayla'yla Seher'in (Sumru Yav-
rucnk, Hüiya Karakaş) ve bu durumu
nasıl kabulleneceklerirü bir türlü bileme-
yen kocalannın, Yadigar'la Hûseyüı'in
(Erdal KOçükkömürcü, Adnan Tönel) öy-
küsünü aktanyor Ali Özgentûrk, Emir
Kusturica'nın tanınmış kameramanı Vü-
ko Filaç'm görüntülediği fılmde. Böyjesi
utanç verici bir durumun gerginliğini,
geleneksel toplumsal değerlerle çevre
baskısını kaldıramayıp şiddete yöneliyor
önce iki dargelirli koca. Tipik Türk erke-
ği davranışlannın peşinden bu neredeyse
suçluluk duyduklan çıplaklık olayına
Çıplak
c
Qddi olmayan kötübir fflm!'
Cıplak
Yönetmen: Ali
Özgentûrk, Senaryo:
A. Özgentûrk, Sadık
Karlı / Kamera:
Vilko Filaç;
Oyuncular: Sumru
Yavrucuk. Hülya
Karakaş, Erdal
Küçükkömürcü,
Adnan Tönel, Meral
Çetinkaya, Sami
Hazinses. Kutay
Göktürk. Ayten
Uncuoğlu, 1993
Türk,Yunan,
Fransız ortak yapımı
/ Alkazar-Avrupa,
Moda sinemalannda.
len, renkli, taşkın bir fantezi bulamaa.
fılmde genel olarak oyunculuk kimi yer-
de oldukça aşağı düzeylerde seyreder.
özellikle çıplak modellik sahneleri ruh-
suz, donuk bir yapaylığı yansıtırken. öy-
künün tirajı-komik yanıyla imgesel
çağnşımlarla yüklü kimi görüntüleri de
öne çıkıyor.
Yönetmenin acıkJamalanna göre "ken-
disiyle. filmin kahramanlanyla, sinema>-
la, başan>la, kimi tabularia, çıplaklık ve
erotizmle dalga geçtiği, birçok sahnede
bilinçli bir şekilde farklı sinema rürlerine
yöoeldiği", 'Çıplak' ilginç nitelemesini
hak ediyorsa da son tahlilde. takıldığım
bazı noktalarda hayli zayıf kalıyor. !ki
'çift' kahramanmın, İstanbul cangılı-
ndaki konumlannı sorgulayışlannı gö-
rüntülere dökerken, filmin sanata ve
akademiye yaklaşımı, sade suya tirit gibi
kafa patlatıp birbirlerine açılarak, içki-
nin de desteğiyle işin içinden çıkmaya
uğraşan Yadigar'la Hüseyin neden son-
ra, resim öğrencilerine çınlçıplık poz ver-
meyi benimseyen model kanlanyla yine
esklsi gibi sürdürü-
yorlar düzenlerini.
Meral Çetinka-
ya'nın üşütük nine
rolünde şov yaptığı,
30 yıllık deneyimli
model Hayriye'nin
ilk (ve devamlı) er-
keği rolündeki
Sami Hazinses'in de
sıcak oyunuyla
döktürdüğü
"Çıplak", Müşfik
Kenter'in, hem an-
latıa hem de tüm
öyküyü derleyip to-
parlayan bir yönet-
men gibi yönlendi-
ren iç sesinin açıkla-
malanyla gelişen.
öz-bıçem sorun-
lannı dört dörtlük
çözememiş olsa da yenilikçi ve araş-
ürmaa birtakım çabalann üriinü niteli-
ğınde kendine özgü, değişik bir deneme
sayılabilir. Günden güne azalan kentsel
değerlerden, gitgide modernleşen kadın-
erkek ilişkilerine kadar çeşitli hedeflere
yol alan, farklı sinema türlerini deneye-
rek han 'gerçeküstücü' sahnelere yer ve-
ren, mizah ve güldürü öğeleriyle de des-
tekli "Çıplak", garip, ama ilginç de olabi-
GÜNDEMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESI
•••
••••
•
•
••
• *
•••
••
••
••••
Günden Kalanlar / The Remains ol the Day / James Ivory
Sosyeteden insan Manzaralan / Short Cuts / Robert Altman
Üç Silahşörler/ LesTrois Mousquetaires/ Stephen Herek
Çıplak / Ali Özgentûrk
Schindler'in Listesi / Schindler's List / Steven Spielberg
Philadelphie / Jonathan Demme
Babam İçin / In the Name ofthe Father / Jim Sheridan
Müthiş Dadı... Müthiş Baba / Mrs. Doubtfire / Chris Columbus
Masumiyet Yaşı / The Age at Innocence / Martin Scorsese
Piyano / The Piano / Jane Campion
• • • • Başyapıt • • • Kaçırmayın • • izlenebilir • Seyredilmese de olur
Yeni bir dönemin habercisi...
Bağnş-çağnş içindeki bir öğrenci gru-
bunun figüranhk yaptığı. sanatta devrim
adına, 15-20 tuval resminin akademi nh-
tımından cumburlop denize fırlatıldığı
iğreti bölüm, su yüzeyinde ebru gibi
renkler sacan kısacık sahne dışında, ol-
dukça bayat ve yavandı ömeğin (tuval
dediğin kesinlikle atılmaz bir kere, üstü
beyazlanıp yeniden resim yapılarak de-
ğerlendirilir akademi raconunda). Öte
yandan filmin çıplak modellikte kararlı,
dargelirli kesimden iki kadın kahramanı
poz vermekten çok, sanat öğrencisi iki
zengin burjuva kızı gibi, kakara-kikiri
takıhyorlar sabah akşam.
Akademi köşelerinde takıp takıştıra-
rak alımh ahmlı boy gösteren model kız-
lanmızın çınlçıplak poz verdiklerini
öğrenen kocalannın tepkileri, davranı-
şlan da bir hayli aşın ve yorucu buluna-
bilir.
Dertli kocalann açıldığı genelev
kadınlannın tepkisi ya da Latin Ameri-
ka yapımı pembe dizi diyaloglanrun kul-
lanılması gibisinden sevimli buluşlann
da eksik olmadığı 'Çıplak', 6 yıl sonra
yeni baştan işbaşı yapan Ali Özgentürk'-
ün yönetmenlik yaşamında yeni bir dö-
nemin habercisi.
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
Beştfrirnl,Yamttmaca mr?
Özellikle geniş kttlelere seslenen meyda araçlarında
bir konuyu irdelerken nesnel davranmak, gerçek anlam-
da bir "etik"sorunüdur; bu bağlamda nesnel davranışın
özünü, kitleyi yanıltmamak, kitlenin olabildiğince doğru
bir sonuca varabilmesini sağlamak için, ele alınan ko-
nunun böyle bir sonucu etkileyebilecek hiçbir yanını kit-
leden -bizim örneğimizde, gazete okurundan- gizleme-
mek oluşturur. Bu nesnellik, pilimsel tavırla da eşan-
lamlıdır.
Boğaziçi Üniversitesi MüterCimlik-Tercümanlık Bölii-
mü öğretim Clyesi Sayın Doç Dr. Nedret Kuran'ın, 9
mart tarihliCumhuriyetgazetesindeyayımlanan "Çeviri
Yanşmalannda..." başlıklı yazısı, ne yazık ki yukarıda
sözüne ettiğimiz nesnel tavırdan bütünüyle yoksun, bu
nedenle de kamuoyunu yanılgılara sürükleyebilecek bir
nitelik taşımaktadır. Böyle bir yazının, çalışmalarını her
zaman takdirle izlediğim Sayın Nedret Kuran'ın kale-
minden çıkmış olmasını bir talihsizlik sayıyorum.
Sayın Kuran, yazısının giriş bölümünde, çevirmenle-
rin veçevirilerin başarısı açısından etik bilince sahip çe-
viri eleştirmenlerinin önemi, çeviri eleştirmeninin
"...yapılan çevirilşri... olabildiğince nesnel biryaklaşım-
la kesin kurallar koymadan, önyargılarla hareket etme-
den, yanlış avcılığına çıkmadan ve çevirmenin normla-
nna saygı göstererek incelenmesi" çevirileri "Doğru
olarak tanıtması, okuruyanıltmaması", çevirileri "doğru
olarak tanıtması, okuru yanıltmaması" gibi, önemi ve
doğruluğu tartışma götürmez noktalara yer veriyor. Bu-
nun ardından sözü, Sayın Almanca çevirmenı Metahat
Togar'ın, Alman edebiyatınm romantik şairlerinden No-
valis'den yaptığı bir çeviriye getirerek, aynen şöyle di-
yor: "Bu metin, son yıllarda başlattığı geniş çaplı çeviri
kampanyası ile dilimize yabancı dillerden pek çok yapı-
tın kazandırılmasma olanak sağlayan, bu bakımdan da
gerçekten alkışlanması gereken birbankanın, açmış ol-
duğu çeviri yarışmasında, 'başarısız' bulunduğu gerek-
çesiyle, bilimsel tutarlılığı olmayan birtakım gelişigüzel
konulmuş kırmızı damgalarla bezeli olarak çevirmenine
iade edilmiş. Ne çağdaş çeviri eleştirisi kuramlarına sı-
ğan, ne de eleştirmenin etik bilinciyle bağdaştınlabilen
bir davranış..."
Bir noktayı öncelikle belirtelim: Böyle bir gazete yazı-
sının kapsamı okura, gerek metinde sözü edilen "çağ-
daş çeviri kuramlan"nın, gerekse "başarısız" yargısı
yanlışlığının ya da doğruluğunun gerekçelerinin açık-
lanmasına yetmediğinden, yetemeyeceginden, birinci
yanlış, konunun böyle birkapsamda ele alınmasıdır. So-
nuçta okur, bir dizi bilinmezle karşı karşıya bırakılmış
olmaktadır.
Ikinci ve daha ağır olan yanlış ise Sayın Nedret Ku-
ran'ın, okurun konuya ilişkin doğru yargıya varabilmesi-
ni sağlayacak bazı bilgileri verebileceği halde verme-
miş oluşudur. örneğin yazıda sözü edilen çevirinin "ba-
şarısız" olduğuna kim ya da kimler tarafindan karar ve-
rilmiştir? Acaba burada, bu işten anlamayan kişilerin
mi, yoksa konunun uzmanlarınm mı değerlendirmesi
söz konusudur? Okurun kendi değerlendirmesini doğru
temellendirebilmesi açısından bu noktanm önem taşı-
madığı, herhalde savunulamaz! Sayın Nedret Kuran da
bu kişilerin kim olduklarını çok iyi bildiği halde, bunu
okurlara açıklamayı nedense gereksiz bulmuştur.
Novalis'iıvyukaaJa sözü edilen çevirisi, Sayın Meta-
hat Togar tarafınoan Yapı Kredi Yayınları'nın "Kazım
Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi"r\\r\ Danışma Kurulu na
gönderilmiştir. Dizide hangi yapıtların yayımlanacağına
karar veren bu kurul, Prof. Dr. Cevat Çapan, Prof. Dr.
Tahsin Yücel, Can Alkor, Enis Batur ve Ahmet CemaF-
den oluşmaktadır. Kurul üyelerinden üçü on yıllardır çe-
şitli üniversitelerde çeviri kuramlan ve çeviri uygula-
ması üzerine ders vermektedir; gerek bu üç üye. gerek-
se Sayın Can Alkor, yıllardır yaptıkları çevirileriyle birer
çevirmen olarak da "ehliyetlerini" herhalde kanıtlamış-
lardır! Sayın Enis Batur'a geünce, Türkçeyi ve Fransız-
cayı hangi düzeyde bildiği, yine "r7er/?a/cte"okurların ve
bilenlerin malumlarıdır!
Yirmi beşyıldır Almancadan edebi çeviri yapan, yıllar-
dır üniversitelerde çeviri kuramı ve uygulaması üzerine
dersler veren, bu konuda incelemeler yayımlamış biri
olarak, Sayın Melahat Togar'ın çevirileri konusundaki
görüşlerimi, kırıcı olmamak ve konuyu bir gazete yazı-
sıyla kestirip atmaktan kaçınmak için, kendime saklıyor
rum. Kaldı ki "yarışma" adını taşıyan bir düzenlemeye
katılan kişinin, adını ve öncdki çalışmalarını kazanma-
nın yüzde yüz güvencesi sayması, herhalde düşünüle-
mez. Eğer Sayın Togar bu yarışmaya, kendisi katıldığı-
na göre zaten başkasının kazanamayacağı gibi bir var-
sayımla girdiyse bu, danışma kurulunun değil, kendisi-
nin sorunudur.
Sayın Nedret Kuran'ın yukarıdaki adlardan oluşma
kurulu, sözü edilen yayın girişimine "gölge düşürecek"
kadar ehliyetsiz bulmasına ve bu nedenle bize "Boğaz-
içi ve Hacettepe üniversitelerinde 11 yıldır çeviri eğiti-
mi veren.. ülkemizde çeviri bilincini ve etiği'ni yerleştir-
meye çalışan" iki çeviri bölümünün bilgi birikiminden ve
deneyiminden yararlanmamızı öğütlemesine gelince,
şunu söylemeden geçemeyeceğim: Yukarıda adları ve-
rilen üyelerden oluşma kurul, üyelerinin bildikleri diller-
den yapılma çevirileri değerlendirme konusunda kendi-
ni bütünüyle yeterli saymakta haklı olacak kadar uzman
bir kuruldur. Bu kurulun çevirmen üyeleri ise, ülkemizde
çeviri bilincinin ve etiğinin yerleşmesi uğruna, Sayın
Kuran'ın sözünü ettiği kurumlardan çok önce çaba har-
camaya başlamış ve gerek kuram, gerekse uygulama
düzeyindeki çalışmalarıyla Türkiye'de çeviri eğitiminin
temelini atanlar arasında yer almış kişilerdir!
Prof. FrankDeppe Tarih Vakfı'nda
Kültür Servisi - Prof.Frank Dcppc. Türkiyc Ekonomik vc
Toplumsal Tarih Vakfı'nın konugu olarak eeldici
İstanbul'da, bugün siiat 17.00'de bir konferans vcrccck.
Batı Avnıpa'nm önde gelen siyaset bilimci ve
tarihçilerinden olan Deppe'ni'n Eminönü Tarih Vakfı'nda
vereceği konferansm konusu, "Bir Tarih Araştırması Alanı
Olarak Sosyahzm'". 1972 denberi Marburg
Üniversitesi"ndegörev yapan Frank Deppe'nin başlıca
uzmanhk alanlan sendikal hareket tarihi ve Avrupa
entegrasyonu. Kendisinin bu alanlarda yirminin üzerinde
kitabı ve yüzlerce makalesi var.
Kasımovalar CRR'de
Kûltfir Senisi-Fidan ve Huraman jcasımova, yann akşam
saat 20.00 de Cemal Reşıt R«y Konser Salonu'nda bir şan
resıuh verecekler. Resıtalde, îanatçılara piyanist Ferhat
Badalbeyb eşlik edecek^ te*bayciiri
devlet sanatçısı olan
Fıdan Kasımova, 1992 Cene\re ıjlusrarası Şan
Yanşması'nda gümüş madalvaı 1 9 7 5 ' t e Hollanda'da
yapılan yanşmada ikincilik 6JÛ1Ü ve 1977 İtalya
Uluslararası Vıotti Yanşma&n{ja a\m madalya aldı
Sanatçı, buresıtaldeHaendelpureen ^^^ Haydn
Schubert, Çaykovski, Rahmi n in o f ) c i ] e a v e Puccjnrden
yapıtlar sunacak. 1981 aeAl^^y^p^jyM^aC^^
Yanşması nda bınnalık, 198:-deki Moskova Çaykovski
Yanşması'nda da ikincilik öcûlü alan Huraman
Kasımova ise Caccini Haendri, Mozart, Schubert
Schumann, Çaykovski, Rahnaninof, Boito, Puccini
Gershwm, Karayev ve Verdi ^ n eserlerini seslendirecek.