25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18MART1994CUMA CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR Venedik'Altın Aslan'ını Kieslowski'nin 'Mavi'siyle paylaşan Altman başyapıü İstanbul'da SUNGU ÇAPAN Geçen yıl nefıs filmi "The Player- OvunaTyla görkemli bir dönüş yapa- rak eski saygınlığını yeniden kazanan. "Hollyvvood sisteminin ezeü ve azılı karşıtT Robert Altman Usta'nın son filmi "Short Cuts"ı, "Sosyeteden Jnsan Man- aralan" adıyla izledik. Günümüz Ame- rikan toplumunun en ileri aşamasını ya- şayan Los Angeles yöresinden seçilmiş 9 çiftin iç içe geçip kesişen öyküleri aracılığıyla bir kez daha, keskin. eleştirel ve karamsar sinemasının gücünü örnek- liyor AJtman Usta "Short Cuts"ta. Los Angeles'tan yitik insan manzaralan su- nup, "k«sa çekimler" yaparak üç saatli- ğine seyirciyi perdeye bağlayan "Short Cuts", etkisi ışıklar yandıktan sonra da süren, zorlu ve keyifli filmkrden. Alışılmış iJişki ve öyküleme tarana rağbet etmeyerek özgün biçemini kuran, parçalann ustaca birbütüne kavuşturul- duğu bu geniş ölçekli ve etkileyici top- lumsal taşlama, kuşkusuz mevsimi ışıl ışıl parlatan yeni bir Robert Altman baş- yapın. Henüz taze bir hikaye kitabıyla ("Ateşfer" / Adam) şiirleri de dilimize ("Sessiz Gecefer" / İyi Şeyler Yayınevi) çevrilmiş, alkolizm, yoksulluk ve gecim akıntısıyla geçen zorlu yıllann ardından geniş okur kjtlesine ulaşmış şiir ve öykü- leriyle yeni Amerikan edebiyatınm son 'Kısa lemleriyle seyirci de, üç saatlik modern bir epik boyutlanndaki bu Califomia 'puzzle'ının oluşumuna dahil ediliyor. Kamerasını öteden beri daha çok bir mikroskop gibi kullanarak ABD toplu- munun eleştirilmesi gereken yanlannı, aynntılanyla, acı bir humorla gözümüze sokan Altman'ın. yazar Raymond Car- ver'dan alıp cte-cana bürûndürdüğü kahramanlannın görkemli bir resmi ge- çit yaptığı "Short Cuts", bu yönetmenin günümüz ABD'sinin sosyoİcültürel pa- noramasının ne yaman birgözlemcisi ol- duğunu ortaya koyuyor bir kez daha. Mutsuz bireyler, kınk hayatlar Filmin düşler ve karabasanlarla çevri- li bir Amerika kaosunda kaybetmeye mahkum. sorunlu kahramanlanndan Jennifer Jason Leigh'in, bir yandan be- beğinin altını değiştirip telefondaki sapık müşterisini azgın seks sözcükleri ve inlemeleriyle kızıştınrken, öte yandan kocası "küciik ayıcık" Chris Penn'e "gü- nün 24 saatini de evde geçirdiğini. böyle bir işi olduğu için se>inmesi gerektiğini" belirttiği gibısinden e kileyici sahnelerle sürüp giden bu son başyapıtıyla, kapasi- tesini bayağı zorluyor "Hollyvvood aler- jfli" Altman. 1990'lann "melekler kentf- 'nden seçilmiş, yalan. öfke, ilgisizlik, al- kol, kıskançlık vb.'den oluşan ilişkilerle birbirine bağlı. yitik ve mutsuz karakter- leri. komikten trajiğe yönelen, karam- sar, ironik ve karmaşık tonlarda sergile- yen. yaşamın evrensel nabzınm attığı, görsel ve teknik ustahğın belirgjnleştiği, seyircinin imgelemini de devreye sokan bu son Altman freskini coşkulu bir bay- Çekinûer'kLosAngeks'tayaşamak15 yıldaki yeni ustalanndan biri sayılmış ve başannın doruğundayken 1988'de kansere yenik düşmüş Raymond Car- ver'ın öyküJerinden uyarladiğı son fıl- minde, yazannın kuzeybaü Pasifıkten, Seattle ve Portland'dan Los Angeles'ın sayfiyelerine kadar yayılmış sıradan kahramanlannın öykücüklerinden bü- tünlenen, karamsar bir mcsaja otur- tuyor yine diyeceğini Altman. Gündelik küçük yaşam kavgalan, so- nınlan, kaygılan, ahlaki ikilemleri için- deki, gitgide kayan, yer değiştiren, ya- lanlara başvuran bu Raymond Carver karakterlerini yine "Nashvilk", "Dü- ğün" ya da "Oyuncu" benzeri ünlü Alt- man fılmlerindeki gibi, çok zengin bir oyuncu kadrosu canlandınyor. Her ka- rakter, tam oyuncusunu bulmuş, "cas- ting" mükemmel. Altman'ın anlattığını özetlemek gerekirse. sabırla okunacak şöyle bir paragraf var şimdı sırada: "Short Cuts", kıskanç helikopter pilotu Peter Gallagher'ın, aynldığı kansı Fran- ces McDormand'ın, dost hayatı ya- şadığı. beceriksiz yalancı-köpek sevmez • rx)lis Tim Rftbbins'in, kansı Madeleine Stone'un ressam kız kardeşi Juiiame Moore'un, doktor kocası Matmew Mo- (ÜDe'in ve balık avında gördüğü kadın ce- sedini yerinde bırakuğı için kocasından soğuyan Aıme Archer-Fred Ward çifti- nin öyküsüdür. Son derece karmaşık ama yalın Aynca doktor Matthew Modine'in iyileştirmeye çalıştığı tipik burjuva ve mızmız anne tipi Andie MacDowelLTV sunucusu Bruce Davison çiftinin çocuğu- na arabayla çarpan içki tutkunu şoför Tom WahVle yaşayan garson Lily Tom- Bn'in, yolculuğa çıkan zenci komşu- lannın evine bakıp çiçek sulayan, balık yemleyen kıa Lili Taylor'un, makyajcı ve gözû dışarda kocası Robert Downey Jr.'ın, en yakın arkadaşı olan, telefonda seks yapan kansı Jennifer Jason Leigh'- ye bozuluşunu içine ata ata fıttıracak, havuz temizleyici Chris Peım'in, arsız arsız çıplakken dikizlediği. baba sev- gisındcn yoksun viyolonselci kız Lori Singer'ın. kızıyla bir türlü diyalog kura- mayan, caz şarkıcısı annesi Ânnie Ross'- un ve yıllardır televizyoncu oğlundan kopuk, hiç görmediği torununu hasta- nede ziyarete gelen Jack Lenunon dede- nin.öyküsünü de anlatıyor Altman. Özgün bir bireşime kavuşturulmuş öyküsünde. çevre kirliliğinden riişvet ve yolsuzluklara, suç ve nüfuş artışından trafik canavanna kadar. giderek özben- liğini yitiren çağdaş ABD imparatorlu- ğunun, California sahillerinden unutul- maz kesitler çiziyor üç saat boyunca üs- tat Altman. Eski deyişle tefessüh etmiş, şiddet. iki- yüzlülük. ihanet. şöhret. yalan-dolana gark olmuş bir toplumun mutsuz birey- lerinin tasvirine "Kısa Çekimler" adı da cuk oturmuş. Kansını aldatan kocalar- dan, aldatılan kanlardan (ya da tersi), ailenin dirlik-düzeninde çıbanbaşı olan sevimli köpekçiklere. anonim aile kan- koca sorunlanndan (yüzük takmayan mini etekli kansının garson kansının po- posunun röntgenlenmesine tanık olup çaresiz sineye çeken Tom VVaıts'i ya da kıskançlığını elektrikli testereyle tüm eş- yalan dilim dilim doğravarak gideren Peter Gallagher'i hatırlavinız) üstüne ışenilen bir kadın cesedini suda bıraka- cak kadar ruhsuzlaşıp bencilleşmiş, hat- ta insanlıktan uzaklaşmış. orta smıf- maço ahlakının sergilcnişıne vb. sahne- lere dek, meraklısını çekip içine alıyor anında bu "Kısa Çekimler." Altman'ın alaycı ve muhalif sesi, "NashviBe"den beri gitgide geliştirdiği çok kahramanlı. çok parçalı. karmaşık anlatım yapısı, bu filmdedoruğuna van- yor. Kahramanlannın iyi ya da kötü ey- HoUywood'un yükselen yüdızlanndan Juliaıme MooreMa Matthew Modine son dönemde herkesin yönetiminde oy- natnaya can attığı Robert Altman'ın son başyapıtı 'Short Cuts'ın cvlilikleri ihanctlc tchdit cdilcn çiftlerden biri. ram şenliğj izlercesine seyrettim özetle. Şarkılanna bir zamanlar bayıldığım. "Bir şeylerin yaşamı değiştirmesini ister- dhnr" gibisin'den şairane lafiar parala- yan Tom VVaits'e, çocuk eğlencelerinde palyaçoluk yapan Anne Archer'e, kansının yeni bir ihanetine hazırlıklı du- ran mazbut doktor Matthew Modine'e, telefon seksi pasajlannı bizzat yazıp oy- nayan Jennifer Jason-Leigh'e, annesin- den şefkat dilenmesıne karşın konuş- maktansa hep viyolonselini konuşturan suskun kız Lori Singer'a, yeni aşk arayı- şlanyla eski kocasını delirten Frances McDormand'a. fınncı rolündeki Lyle Lovett'e, Billy \ViWer-Blake Edwards komedilerine adeta "hommage" >apan dede Jack Lemmon'a şapka çıkardım. Takdir-i ilahinin cezası... Türleri birbirine kanştırmada ve ton ayarlamada eşsiz, oyuncu yönetimiyle ı\i hikaye anlatmada usta, aynntılarda sağlam. humoristik ve eleştirel biçemiyle izleyiciyi eğlendirirken yer yer apıstınp şaşİcın da bırakıveren, ahiden ortaya çı- kan dramlarla. trajik durumlarla İcendi 'kolafcı estetiğini kuruveren Robert Alt- man'ın. her öyküyü ayn çekip montaj- ladığı "Sosveteden tnsan Manzaralan". sanki bunca yozlaşmaya. çürümeye karşı ilahi takdirin cezası gibi finaldeki o gümbür gümbür deprem boğuntusuna bağlanarak noktalanıyor. Baştaki karasineklere gece vakti ilaç sıkan helikopterlerin uçuşu sekansıyla, finaldeki deprem korkusu sahneleri arasında izlediğimiz bunca etkili karak- terlerle, kah aa. kah tatlı öykülerinin za- man zaman tadını kaçıransa, altyazılar- daki birtakım çeviri yanlışlan vecksikle- riydi yine "Short Cuts"da. Hollyvvood stüdyolanndan uzak du- rarak, 10 milyon dolar gibi nispeten dü- şük bütçelifilmlerlekendi kozasını ören, bistem dışı yönetmen Robert Altman'ın, meraklısınca büyük bir keyifle. incelikle- rine vanla vanla seyredilecek "Short Cuts"ıııı, hararetle salık veriyoruz. Ozgenturk'un 6 yıllık suskunluktan sonra yeniden dönüsü: Yaklaşık çeyrek yüzyıl kadar önce Fındıklfdaki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrencilerin hem en çok rağbet edip hem de az buçuk çekindikleri ders, herkese açık ve zorunlu olmayan 'Cours des Soirs'lardı. Adı üstünde, ak- şam ve gece saatlerinde nöbetçi bir hoca- nın gözetiminde yapılan 'kur de suar'lar- da, tamamen çıplak kadın ve erkek mo- deller,resim öğrencilerine poz verirlerdi. 194O'lı yıllann Akademisi'nden yadi- gar yaşh bayan Mari, beyaz mermerden taş gibi vücudu, tatlı dili, güler yüzüyle utangaç, yeni öğrencilere yol-yordam gösteren gencecik Deniz Hanım ve Çin- gene Yaşar, hayatımda göriip tanıdığım ilk modellerdi bu derslerde. Herkes keş- fedilmeyi bekleyen Modigliani gibi he- vesle çiziktirirdi, erkek-kadın model aynmı yapmadan. Ne var ki en çok çizilen model Deniz Abta'mız olurdu tabii ki. Bugünün Mi- mar Sinan Üniversitesi'nde bu işler nasıl oluyor diye meraklananlara salık verile- cek 'Çıplak' fılmini bu açıdan nostaljik bir gözle seyredince, 'eski taslarla ha- mamın yerinde durduğu, ancak teflak- larm değiştiği' bir geçmişe dönüş yolcu- luğu yaptık ister istemez. Ayla, Seher, Yadigarve Hüseyin 'Hazal' (1980), 'At' (1982) 'Bekçi' (1985) ve 'Su da Yanar'dan (1987) sonra- ki, 6 yıllık bir suskunluğun ardından çektiği bu 5. filmi 'Çıplak'ta, MSÜ Gü- zel Sanatlar Fakültesi'ninresimatölyele- rinde çıplak modellik yapmak duru- munda kalan, kırsal kesim kökenli iki kadının, Ayla'yla Seher'in (Sumru Yav- rucnk, Hüiya Karakaş) ve bu durumu nasıl kabulleneceklerirü bir türlü bileme- yen kocalannın, Yadigar'la Hûseyüı'in (Erdal KOçükkömürcü, Adnan Tönel) öy- küsünü aktanyor Ali Özgentûrk, Emir Kusturica'nın tanınmış kameramanı Vü- ko Filaç'm görüntülediği fılmde. Böyjesi utanç verici bir durumun gerginliğini, geleneksel toplumsal değerlerle çevre baskısını kaldıramayıp şiddete yöneliyor önce iki dargelirli koca. Tipik Türk erke- ği davranışlannın peşinden bu neredeyse suçluluk duyduklan çıplaklık olayına Çıplak c Qddi olmayan kötübir fflm!' Cıplak Yönetmen: Ali Özgentûrk, Senaryo: A. Özgentûrk, Sadık Karlı / Kamera: Vilko Filaç; Oyuncular: Sumru Yavrucuk. Hülya Karakaş, Erdal Küçükkömürcü, Adnan Tönel, Meral Çetinkaya, Sami Hazinses. Kutay Göktürk. Ayten Uncuoğlu, 1993 Türk,Yunan, Fransız ortak yapımı / Alkazar-Avrupa, Moda sinemalannda. len, renkli, taşkın bir fantezi bulamaa. fılmde genel olarak oyunculuk kimi yer- de oldukça aşağı düzeylerde seyreder. özellikle çıplak modellik sahneleri ruh- suz, donuk bir yapaylığı yansıtırken. öy- künün tirajı-komik yanıyla imgesel çağnşımlarla yüklü kimi görüntüleri de öne çıkıyor. Yönetmenin acıkJamalanna göre "ken- disiyle. filmin kahramanlanyla, sinema>- la, başan>la, kimi tabularia, çıplaklık ve erotizmle dalga geçtiği, birçok sahnede bilinçli bir şekilde farklı sinema rürlerine yöoeldiği", 'Çıplak' ilginç nitelemesini hak ediyorsa da son tahlilde. takıldığım bazı noktalarda hayli zayıf kalıyor. !ki 'çift' kahramanmın, İstanbul cangılı- ndaki konumlannı sorgulayışlannı gö- rüntülere dökerken, filmin sanata ve akademiye yaklaşımı, sade suya tirit gibi kafa patlatıp birbirlerine açılarak, içki- nin de desteğiyle işin içinden çıkmaya uğraşan Yadigar'la Hüseyin neden son- ra, resim öğrencilerine çınlçıplık poz ver- meyi benimseyen model kanlanyla yine esklsi gibi sürdürü- yorlar düzenlerini. Meral Çetinka- ya'nın üşütük nine rolünde şov yaptığı, 30 yıllık deneyimli model Hayriye'nin ilk (ve devamlı) er- keği rolündeki Sami Hazinses'in de sıcak oyunuyla döktürdüğü "Çıplak", Müşfik Kenter'in, hem an- latıa hem de tüm öyküyü derleyip to- parlayan bir yönet- men gibi yönlendi- ren iç sesinin açıkla- malanyla gelişen. öz-bıçem sorun- lannı dört dörtlük çözememiş olsa da yenilikçi ve araş- ürmaa birtakım çabalann üriinü niteli- ğınde kendine özgü, değişik bir deneme sayılabilir. Günden güne azalan kentsel değerlerden, gitgide modernleşen kadın- erkek ilişkilerine kadar çeşitli hedeflere yol alan, farklı sinema türlerini deneye- rek han 'gerçeküstücü' sahnelere yer ve- ren, mizah ve güldürü öğeleriyle de des- tekli "Çıplak", garip, ama ilginç de olabi- GÜNDEMDEKİ FİLMLERİN DEĞERLENDİRİLMESI ••• •••• • • •• • * ••• •• •• •••• Günden Kalanlar / The Remains ol the Day / James Ivory Sosyeteden insan Manzaralan / Short Cuts / Robert Altman Üç Silahşörler/ LesTrois Mousquetaires/ Stephen Herek Çıplak / Ali Özgentûrk Schindler'in Listesi / Schindler's List / Steven Spielberg Philadelphie / Jonathan Demme Babam İçin / In the Name ofthe Father / Jim Sheridan Müthiş Dadı... Müthiş Baba / Mrs. Doubtfire / Chris Columbus Masumiyet Yaşı / The Age at Innocence / Martin Scorsese Piyano / The Piano / Jane Campion • • • • Başyapıt • • • Kaçırmayın • • izlenebilir • Seyredilmese de olur Yeni bir dönemin habercisi... Bağnş-çağnş içindeki bir öğrenci gru- bunun figüranhk yaptığı. sanatta devrim adına, 15-20 tuval resminin akademi nh- tımından cumburlop denize fırlatıldığı iğreti bölüm, su yüzeyinde ebru gibi renkler sacan kısacık sahne dışında, ol- dukça bayat ve yavandı ömeğin (tuval dediğin kesinlikle atılmaz bir kere, üstü beyazlanıp yeniden resim yapılarak de- ğerlendirilir akademi raconunda). Öte yandan filmin çıplak modellikte kararlı, dargelirli kesimden iki kadın kahramanı poz vermekten çok, sanat öğrencisi iki zengin burjuva kızı gibi, kakara-kikiri takıhyorlar sabah akşam. Akademi köşelerinde takıp takıştıra- rak alımh ahmlı boy gösteren model kız- lanmızın çınlçıplak poz verdiklerini öğrenen kocalannın tepkileri, davranı- şlan da bir hayli aşın ve yorucu buluna- bilir. Dertli kocalann açıldığı genelev kadınlannın tepkisi ya da Latin Ameri- ka yapımı pembe dizi diyaloglanrun kul- lanılması gibisinden sevimli buluşlann da eksik olmadığı 'Çıplak', 6 yıl sonra yeni baştan işbaşı yapan Ali Özgentürk'- ün yönetmenlik yaşamında yeni bir dö- nemin habercisi. ODAKNOKTASI AHMET CEMAL Beştfrirnl,Yamttmaca mr? Özellikle geniş kttlelere seslenen meyda araçlarında bir konuyu irdelerken nesnel davranmak, gerçek anlam- da bir "etik"sorunüdur; bu bağlamda nesnel davranışın özünü, kitleyi yanıltmamak, kitlenin olabildiğince doğru bir sonuca varabilmesini sağlamak için, ele alınan ko- nunun böyle bir sonucu etkileyebilecek hiçbir yanını kit- leden -bizim örneğimizde, gazete okurundan- gizleme- mek oluşturur. Bu nesnellik, pilimsel tavırla da eşan- lamlıdır. Boğaziçi Üniversitesi MüterCimlik-Tercümanlık Bölii- mü öğretim Clyesi Sayın Doç Dr. Nedret Kuran'ın, 9 mart tarihliCumhuriyetgazetesindeyayımlanan "Çeviri Yanşmalannda..." başlıklı yazısı, ne yazık ki yukarıda sözüne ettiğimiz nesnel tavırdan bütünüyle yoksun, bu nedenle de kamuoyunu yanılgılara sürükleyebilecek bir nitelik taşımaktadır. Böyle bir yazının, çalışmalarını her zaman takdirle izlediğim Sayın Nedret Kuran'ın kale- minden çıkmış olmasını bir talihsizlik sayıyorum. Sayın Kuran, yazısının giriş bölümünde, çevirmenle- rin veçevirilerin başarısı açısından etik bilince sahip çe- viri eleştirmenlerinin önemi, çeviri eleştirmeninin "...yapılan çevirilşri... olabildiğince nesnel biryaklaşım- la kesin kurallar koymadan, önyargılarla hareket etme- den, yanlış avcılığına çıkmadan ve çevirmenin normla- nna saygı göstererek incelenmesi" çevirileri "Doğru olarak tanıtması, okuruyanıltmaması", çevirileri "doğru olarak tanıtması, okuru yanıltmaması" gibi, önemi ve doğruluğu tartışma götürmez noktalara yer veriyor. Bu- nun ardından sözü, Sayın Almanca çevirmenı Metahat Togar'ın, Alman edebiyatınm romantik şairlerinden No- valis'den yaptığı bir çeviriye getirerek, aynen şöyle di- yor: "Bu metin, son yıllarda başlattığı geniş çaplı çeviri kampanyası ile dilimize yabancı dillerden pek çok yapı- tın kazandırılmasma olanak sağlayan, bu bakımdan da gerçekten alkışlanması gereken birbankanın, açmış ol- duğu çeviri yarışmasında, 'başarısız' bulunduğu gerek- çesiyle, bilimsel tutarlılığı olmayan birtakım gelişigüzel konulmuş kırmızı damgalarla bezeli olarak çevirmenine iade edilmiş. Ne çağdaş çeviri eleştirisi kuramlarına sı- ğan, ne de eleştirmenin etik bilinciyle bağdaştınlabilen bir davranış..." Bir noktayı öncelikle belirtelim: Böyle bir gazete yazı- sının kapsamı okura, gerek metinde sözü edilen "çağ- daş çeviri kuramlan"nın, gerekse "başarısız" yargısı yanlışlığının ya da doğruluğunun gerekçelerinin açık- lanmasına yetmediğinden, yetemeyeceginden, birinci yanlış, konunun böyle birkapsamda ele alınmasıdır. So- nuçta okur, bir dizi bilinmezle karşı karşıya bırakılmış olmaktadır. Ikinci ve daha ağır olan yanlış ise Sayın Nedret Ku- ran'ın, okurun konuya ilişkin doğru yargıya varabilmesi- ni sağlayacak bazı bilgileri verebileceği halde verme- miş oluşudur. örneğin yazıda sözü edilen çevirinin "ba- şarısız" olduğuna kim ya da kimler tarafindan karar ve- rilmiştir? Acaba burada, bu işten anlamayan kişilerin mi, yoksa konunun uzmanlarınm mı değerlendirmesi söz konusudur? Okurun kendi değerlendirmesini doğru temellendirebilmesi açısından bu noktanm önem taşı- madığı, herhalde savunulamaz! Sayın Nedret Kuran da bu kişilerin kim olduklarını çok iyi bildiği halde, bunu okurlara açıklamayı nedense gereksiz bulmuştur. Novalis'iıvyukaaJa sözü edilen çevirisi, Sayın Meta- hat Togar tarafınoan Yapı Kredi Yayınları'nın "Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi"r\\r\ Danışma Kurulu na gönderilmiştir. Dizide hangi yapıtların yayımlanacağına karar veren bu kurul, Prof. Dr. Cevat Çapan, Prof. Dr. Tahsin Yücel, Can Alkor, Enis Batur ve Ahmet CemaF- den oluşmaktadır. Kurul üyelerinden üçü on yıllardır çe- şitli üniversitelerde çeviri kuramlan ve çeviri uygula- ması üzerine ders vermektedir; gerek bu üç üye. gerek- se Sayın Can Alkor, yıllardır yaptıkları çevirileriyle birer çevirmen olarak da "ehliyetlerini" herhalde kanıtlamış- lardır! Sayın Enis Batur'a geünce, Türkçeyi ve Fransız- cayı hangi düzeyde bildiği, yine "r7er/?a/cte"okurların ve bilenlerin malumlarıdır! Yirmi beşyıldır Almancadan edebi çeviri yapan, yıllar- dır üniversitelerde çeviri kuramı ve uygulaması üzerine dersler veren, bu konuda incelemeler yayımlamış biri olarak, Sayın Melahat Togar'ın çevirileri konusundaki görüşlerimi, kırıcı olmamak ve konuyu bir gazete yazı- sıyla kestirip atmaktan kaçınmak için, kendime saklıyor rum. Kaldı ki "yarışma" adını taşıyan bir düzenlemeye katılan kişinin, adını ve öncdki çalışmalarını kazanma- nın yüzde yüz güvencesi sayması, herhalde düşünüle- mez. Eğer Sayın Togar bu yarışmaya, kendisi katıldığı- na göre zaten başkasının kazanamayacağı gibi bir var- sayımla girdiyse bu, danışma kurulunun değil, kendisi- nin sorunudur. Sayın Nedret Kuran'ın yukarıdaki adlardan oluşma kurulu, sözü edilen yayın girişimine "gölge düşürecek" kadar ehliyetsiz bulmasına ve bu nedenle bize "Boğaz- içi ve Hacettepe üniversitelerinde 11 yıldır çeviri eğiti- mi veren.. ülkemizde çeviri bilincini ve etiği'ni yerleştir- meye çalışan" iki çeviri bölümünün bilgi birikiminden ve deneyiminden yararlanmamızı öğütlemesine gelince, şunu söylemeden geçemeyeceğim: Yukarıda adları ve- rilen üyelerden oluşma kurul, üyelerinin bildikleri diller- den yapılma çevirileri değerlendirme konusunda kendi- ni bütünüyle yeterli saymakta haklı olacak kadar uzman bir kuruldur. Bu kurulun çevirmen üyeleri ise, ülkemizde çeviri bilincinin ve etiğinin yerleşmesi uğruna, Sayın Kuran'ın sözünü ettiği kurumlardan çok önce çaba har- camaya başlamış ve gerek kuram, gerekse uygulama düzeyindeki çalışmalarıyla Türkiye'de çeviri eğitiminin temelini atanlar arasında yer almış kişilerdir! Prof. FrankDeppe Tarih Vakfı'nda Kültür Servisi - Prof.Frank Dcppc. Türkiyc Ekonomik vc Toplumsal Tarih Vakfı'nın konugu olarak eeldici İstanbul'da, bugün siiat 17.00'de bir konferans vcrccck. Batı Avnıpa'nm önde gelen siyaset bilimci ve tarihçilerinden olan Deppe'ni'n Eminönü Tarih Vakfı'nda vereceği konferansm konusu, "Bir Tarih Araştırması Alanı Olarak Sosyahzm'". 1972 denberi Marburg Üniversitesi"ndegörev yapan Frank Deppe'nin başlıca uzmanhk alanlan sendikal hareket tarihi ve Avrupa entegrasyonu. Kendisinin bu alanlarda yirminin üzerinde kitabı ve yüzlerce makalesi var. Kasımovalar CRR'de Kûltfir Senisi-Fidan ve Huraman jcasımova, yann akşam saat 20.00 de Cemal Reşıt R«y Konser Salonu'nda bir şan resıuh verecekler. Resıtalde, îanatçılara piyanist Ferhat Badalbeyb eşlik edecek^ te*bayciiri devlet sanatçısı olan Fıdan Kasımova, 1992 Cene\re ıjlusrarası Şan Yanşması'nda gümüş madalvaı 1 9 7 5 ' t e Hollanda'da yapılan yanşmada ikincilik 6JÛ1Ü ve 1977 İtalya Uluslararası Vıotti Yanşma&n{ja a\m madalya aldı Sanatçı, buresıtaldeHaendelpureen ^^^ Haydn Schubert, Çaykovski, Rahmi n in o f ) c i ] e a v e Puccjnrden yapıtlar sunacak. 1981 aeAl^^y^p^jyM^aC^^ Yanşması nda bınnalık, 198:-deki Moskova Çaykovski Yanşması'nda da ikincilik öcûlü alan Huraman Kasımova ise Caccini Haendri, Mozart, Schubert Schumann, Çaykovski, Rahnaninof, Boito, Puccini Gershwm, Karayev ve Verdi ^ n eserlerini seslendirecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle