05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18MART1994CUMA 12 DIZIYAZI I. Sözrü ve yazılı basında uzunca zamandan beri yargjda reformdan bahsedilmekte olup bu cümleden olmak üzere de Adalet Bakanlığı'nca haarlanarak Bakanlar Kurulu'na iletilen ve bu kurul tarafından da incelenerek kabul edilmiş olan bazı taslaklann. yasalaştınlması için TBMM Başkanlığı'na sunulduğundan sözedil- mektedir. Yaptığımız inceleme sonucu bu taslaklann sırasıyla 'Hukuk Yargılama Usulü Kanun Ta- sansı', 'Adliye Mahkemeleri ile Cst Mahkemele- rin Kunıluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Ta- sansı' \e İcra >e İflas Kanunu'nun Bazı \ladde- terinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Ta- sarısı' olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. En son basın haberlerine göre de sözünü etti- ğimiz bu taslaklar TBMM Adalet Komisyo- nu'na intikal elmiş olup bu komisyon tarafı- ndan incelenmeye başlanmıştır. Bu yazımızla biz, bir yandan bu taslaklann getirmeye çabştığı yenilikleri kısa ve özlü olarak belirtecek ve diğer yandan da taslaklara eklenmesi gere- ken kunımlar mevcut ise bunlara işaret ederek taslaklann tamamlanmasına yardımcı olmak yönünde gayret göstereceğiz. Ancak taslaklan bu yönde incelemeye ver- meden önce bu taslaklann hazırlanmasına iliş- kin olmak üzere şu hususu bilhassa belirtmek ihtiyacını duymaktayım: İşin daha başlangıcı- nda Adalet Bakanlığı'nca. içinde benim de bu- lunduğum bir komisyon oluşturularak, bizlere Hukuk Usulü Muhaİcemeleri Kanunu'nu yeni- leme görevi verilmişti. Komisyon ilk top- lantısını 3 Haziran 1988 günü yapmış ve bu tari- hi takiben de uzunca bir zaman belirli arahkJar- la toplanarak gündemindeki konuyu inceleme- ye dCVam etmiştir. • Sulh ve asliye hukuk mahkemeleri aynmının kaldınlması, vatandaşın başvuru yollannı daha da sınırlıyor. Çünkü, sulh, asliye ve temyiz mahkemesi şeklindeki üçlü olanak, böylece ikiye indirilmiş oluyor. Ancak biz bu ilk toplantıda, toplanüya baş- kanlık eden dönemin Adalet Bakanı'na, komis- yonun görevi içine, adliye teşkilatında refor- mun da dahil olup olmadığını sorduğumuzda. aldığımız cevap olumsuz oldu. Halbuki yargı- dan mevcut olan şikâyetlerin büyükçe bir bölü- mü, teşkilatlanmaktaki eksiklikler ve yetersiz- liklerden kaynaklanmaktadır. Yargı teşkilatına dokunmaksızın çalışmalan- nı yürütmesi istenen komisyonun devam eden sonraki toplantılannda hemen bir gerçek orta- ya çıktı. Bakanlık, sulh ve asliye hukuk mahke- meleri aynmının kaldınlması yönünde telkin- lerde bulunuyordu. Acaba telkin, yerinde bir öneri mi idi. Bu konuyu incelemeye geçtiğimiz- de komisyondaki görüşlerin birbirinden aynl- dığını saptadık. Bu problem, birçok toplantıla- nn ya asli ya da yan konusu olmakta devam etti. Sonuçta yapılan bir oylamada 4'« karşı 5 oy ile bakanlığın tezi kabul edildi. Muhalif oy- lara akademisyenlerden çoğu ile Yargıtay men- subu üyelerin oylan dahil olduğu halde. diğer oya, 4 İcişilik bakanlık mensubu üye ile bir aka- demisyen üyenin oylan dahil idi. Sulh-Asliye ayrımı Kabul edilen bu öneri, vatandaşın müracaat yollannı daha da sınırhyordu. Zira sulh. asliye ve temyiz mahkemesi şeklindeki üçlü olanak böylece ikiye indirilmiş oluyordu. Halbuki Türk yargısnun sorunu, mevcudu daraltmak değil. olsa olsa yeni örgütlenme modellerini ya- saya ithal edip etmemekte düğümleniyordu. Bu modellerden en önemlisi de üst derece mahke- melerinin mevcut mevzuatımıza ithali zorunlu- luğu idi. Komisyon, bu imkânı kabul etmediği gibi mevcut örgütlenmeyi de sınırhyordu ki işte bize göre bu kabul edilemezdi. Sonradan yapılan komisyon toplantılannda da bu temel problemdeki yanlışlık ve mevcut kanunu tümden değiştirmek yerine (mevcut ka- nunun dilinin güncelleştirilmesi hariç) ihtiyacın gerekli kılmış olduğu noktalarda değişiklik ara- vışınm c*-> u • ^rinde olacağına ilişkin şahsi gö- rüşüm nedc^le verimli çalışma yapabilmek mümkün olamadı. Bir noktadan sonra da biz- zat bakanlık, bu komisyonu olduğu yerde bıra- karak. işi yeni bir komisyon oluşturarak bu komisyona havale etmek yolunu tercih etti. İşte, bugünlerde TBMM"de Adalet Komis- yonu'nda incelenen tasan/tasanlar muhteme- len bu yeni komisyonun haarlamış olduğu tas- laklardır. Ancak şu hususu da belirtelim ki bakanlık, sözü edilen bu yeni komisyonun ha- arlamış olduğu tasanlar hakkında görüş belir- tilmesi için de en azından l.Ü. Hukuk Fakültesi Dekanhğı'na başvurmuştur. Bakanlığın 22.3. 1993 tarih ve 561 sayılı bu son başvurusundan önce de 24.12.1991 tarihli yazıs\ ile "... hukuk yargılamasının hızlandırılması ve tatbikatta ak- sa> an hususların giderilmesi bakunından alınma- sı gerekli y asal önlemlerin neler olabileceği husu- sundaki fakültemiz görüş ve önerilerinin" ba- kanlığa bildinlmesı. Adalet Bakanı Sayın Seyfi Oktay'ın imzası ile istenmişti. Hatta şunu da teslim etmemiz gerekir ki, ba- kanlık bu yeni komisyona iki öğretim üyesiyle fakültemizin de katılmasını istemiş ise de (20. 12.1991 tarih ve 944 sayıh Bakanlık yazısı), bu isteğe karşı benim tarafımdan önceki komisyon çalışmalanndaki başansızlık nedeniyle itizar beyan edılmiştir. Bakanlığın yeniden oluşturmuş olduğu ko- misyonun hazırladığı taslaklar hakkında görüş isteği üzerine. anabilim dalımız mensuplanyla birlikte yapmış olduğumuz uzun ve yoğun ça- lışmalar sonucunda her taslak hakkındaki ana- TA. uı ürkiye, Avrupa Konseyi'ne dahil olup da istinaf mahkemesine sahip olmayan tek ülke. Tasanyla kurulması öngörülen 'istinaf mahkemeleri' bir üst mahkeme niteliği taşıyor. ilk mahkemeden sonra dosyalann yeni baştan inceleneceği bu mahkemeler, Yargıtay'ın da yükünü önemli ölçüde azaltacak. istinafmahkemeleri Tasanyla sulh ve asliye hukuk mahkemeleri ayrımına son verilmesi ve yargıda tek hakim sistemine geçilmesi öngörülüyor. bilim dalımız görüşünü bakanhğa ulaştırdık. Bize sözlü olarak söyienildiğine göre bu görüş- lerden çok büyük ölçüde yararlanılmıştır. Eğer gelişmeler söyienildiğj gibi ise bu yaamızda sa- dece evvelce vermiş olduğumuz yazılı görüşler- de yer almamış olan bazı hususlara değiarnek yararlı olacaktır. Üst mahkemeler olumlu II. Yargı teşkilatında yeniden yapılanma: De- ğineceğimiz konulardan binncısi, mevcut tas- laklarda da sulh ve asliye hukuk mahkemesi aynmının kaldınlmış olmasına karşıhk, (belir- telim ki böyle bir girişimle Türkiye gelişmiş ül- kelerde dahi halen muhafaza edilen bu aynmı ortadan kaldıran ilk ülke olacaktır) adli teşkila- ta üst derece mahkemelerinin eklenmiş olması- dır. Bu nedenle de sunmuş olduğumuz raporda. "toplu istinaf mahkemelerinin kurulması öngö- rülmek suretiv le. ilk derece mahkemelerinde asli- ye ve sulh avrımının kaldırılarak bu mahkemele- rin tek hâkimli şekle getirilmesi uygun mütalaa aşılmış bulunmaktadır. Nitekim 1993 1994 Adalet Yılı'nı açış konuşmasında Yargıtay Bi- rinci Başkanı Sayın Müfit L'tku şöyle demekte- dir: "Özellikle maddi olaylann varlığı konusun- da ilk mahkemeden sonra dosyalann yeni baştan incelenmesini öogören ıkinci derece mahkeme olarak istinaf, yargılama düzeni içinde ciddi bir boşluk olarak durmaktadır. Taraflaruı ve tanık- ların katılımlarına ikinci kez verilen duruşma sis- temi istinafın evrensel boyuttaki tanımına uygun yargılama düsüncesinin yerleşmesi bakunından önem arz etmektedir. Temyizin amacı. içtihat birliğini sağlamaktır. Konuya bu açıdan bakıldığında >öntem. düzelt- me değil. bozma voludur. Olayın yargılanma sü- reci bütünüyle temyizin önüne aîınmalı, nitelik açısından düzeltme. esasa hükmeden ^ argıtay öncesi üst yargı roercii durumundaki istinaf mah- kemelerine devredecek düzentemeler yapdmalı- dır. Kuşkusuz istinaf temyizin, temyiz de istinafın yerini dolduramaz. Her ikisi de ayrı işlevleri olan kunımlar olarak düşiinülmelidir. Halen Yargı- tay, sözünü ettiğim iki işlevi birden yapar görü- Y.argıtay Birinci Başkanı Müfit Utku: Temyizin amacı, içtihat birliğini sağlamaktır. Konuya bu açıdan bakıldığında yöntem, düzeltme değil, bozma yoludur. Olayın yargılanma süreci bütünüyle temyizin önüne alınmalı, nitelik açısından düzeltme, esasa hükmeden Yargıtay öncesi üst yargı mercii durumundaki istinaf mahkemelerine devredecek düzenlemeler yapılmalıdır. Kuşkusuz istinaf temyizin, temyiz de istinafın yerini dolduramaz. Her ikisi de ayn işlevleri olan kurumlar olarak düşünülmelidir. edilmiştir" şeklinde mütalaaya yer vermiştik. Gerçekten de istinaf mahkemelerinin hukuk mevzuatımıza yeniden kazandınlması bir zo- runluluktur. Bu yönde diğer bazı hukukçularla beraber vermiş olduğumuz uzun uğraşın niha- yet Bakanlık tarafından da kabul edilmiş olun- masmı görmek doğrusu sevindiricidir. Hatta eski Yargıtay Başkanı Sayın İsmet Ocakçıoğlu - nun 1992 1993 Adalet Yılı açış konuşmasında (Yargıtay Dergisi, 192. sayı 4, sahife 454), "tsti- naf Mahkemeleri Hakkında Yargıtaya mal edi- lebilecek bir görüş mevcut değildir. Benim, bun- dan önceki konuşmalarımda istinafın kurulması- na gerek bulunmadığı doğrultusunda açıkladı- ğun görüş de kişisel kanımdan ibarettir" tarzın- daki açıklamalanna cevap nitelığındeki karşı görüşleri en iyi verebilecek durumda bulunan îuşiler, Yargıtay'da bu yolda çaba sarfeden sa- yın başkan ve üyeler olacaklardır. Kaldı ki artık bu düşünce Yargıtay'da da nen kendine özgü bir mahkeme durumundadır. Türk Yargıtayı'nı yalnızca temyiz işlevine sahip yapıya kavuşturacak istinaf mahkemelerinin ku- rulması bir an önce gerçekkştirilmelidir" (Yar- gıtay Dergisi. 1993. sayı 4. sahife 385). Avnıpa'da durum İstinaf mahkemelerinin mevzuatımıza ithali yerinde olmakla beraber, bu mahkemelerin önündeki yargılamada nelerin yapılabilip nele- rin yapılamayacağı konusunda Avrupa Kon- seyi'ne dahil üye devletlerin mevzuatlan aynı değildir (belirtelim ki Avrupa Konseyi'ne dahil olup da istinaf mahkemesine sahip olmayan ye- gâneülke bilebildiğimkadan ile sadeceTürkiye'- dir). Bu bakımdan yapılacak kanun bakı- mından bakanhğa sunmuş olduğumuz rapor- larda bu konuda yer verilmiş olan düşünceler yanında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'- nin 'adaletin işleyişini iyileştirmeye yönelik Me- deni L'sul İlkeleri' konulu tavsiye karannda yer alan görüşlerden de yararlanılabilir (Marmara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Yayını, Hukuk Araştırmaları Dergisi. ocak-nisan 1986. sahife 14-15). Aynca şunu da belirtelinrki Usul Hu- kukçulan Birliği'nin 6-9 Nisan 1994 tarihleri arasında Avusturya'nm Salzburg kentinde ya- pılacak olan olağan toplantısının tartışma ko- nusunu da istinaf mahkemeleri teşkil etmekte olup. tartışılacak problemler arasında 'derece mahkemesi olarak istinaf; halihazır durumu ve obnası gereken durumu'. İstinaf mahkemesinde \akıa>edelilikamesi imkânı'. 'İstinaf mahkeme- sinin kararı \e usulî kontrol' gibi sorunlar bulun- maktadır. Yargıtay da yeniden yapılanmalı Bu konuya ilişkin açıklamalanmıza son ver- meden önce şu hususa da değinmemiz gereke- cekıir. Adlı teşkılatımız içine üst mahkeme (ikinci derece mahkemesi) olarak istinaf mah- kemelerinin ithali karşısında Yargıtay'ın da ye- niden ve köklü bir veniden yapılanmaya tabi tutulması gerekeceği artık tartışmasız olacaktır (1). (\) Bakanhğa daha önce vermif olduğumuz mütalaada. tasarı m. 328 gereği kesin sayılan ve yargıtay yolu kapatılmi} bulunan üst mahkeme kararlarmm varmış olduğu hukuki çöziunim. Yargıtay'ın bu konularda evvelce mevcut nriis- tekar içtihatlanıuı ters düşmesi veya Yargıtay'ın herhangi bir nedenle sonradan bu konularda ve- receği içtihatlarla çatışması ihtinıalini önleyici bir yeni hiikmün tusarıya ithaline ilıti) aç buluıı- duğumı belirtmiştik. Ancak görüyoruz ki bu ihti- yaç bakanlık komisyonumm sayın üyeleri tarafı- ndan yerinde görülmemigtir. Ancak önernıiş ol- duğumuz sistem kabul edilmediği tukdirde taslak üst mahkeme ile temyiz mahkemesi kararkın arasında bir zıddiyeı çıkabilmesi ihtinıalinikapa- mak istememiş olmak tadır. Halbuki böyle bir durum arzu edilmediği için. örneğin Alman Usul Kammu'ınm 546. maddesin- de istinaf mahkemesi temyiz mahkemesinin içti- hadtnı takip etmek istemez ve böylece farklı bir karar verirse bu karar yasa gereği temyi: edile- mez nitelik te sa vılmış olsa bile istinaf mahkemesi bu karara kursı mutkıka temviz yolunu acınak yükümii altma sokulmıiitur. Böylece de istinaf mahkemesinin temyiz mahkemesinin patronajı altmda çalışması hakh olarak sağlanmak isten- miştir. L'st mahkeme kararlarma karşı kanun yara- rına temyiz yolunun açılmış olması da bu ihıiyacı berteraf edemeyecektir. Zira kanun yararma bozmadan, hiikmün somıçları etkilenmerecektir (HUMKm. 427, fıkra6). Halbukianlattığımız durumda bu sonuçfarklı olacaktır. Yarın: Blllrkişi ve ispat kurumu ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUIVLARIYILMAZ ŞİPAL Aile şirketinde kurucu üyeyim Soru Halen bir özel şirkette, SSK sigortahsı olarak çalışmakta- yım.Aynca, bir aile şirktt-nde kurucu üye ve yönetim kuruhı üyesiyim. Gerek SSK ve jerek Emekli Sandığı yönünden bilfiil 30 vılırioiduınıuş olup yaş itibarıyla 55 yaşunı bitirmiş c'.^uguntdan, 1994 yıiı içinde emetdi olmak istiyorum. Bu bilgilere göre: 1) Halen aile şirketinde kurucu üye ve yöne- :'... karuiu u>esi uuuauı, enıeklilik işlemine engel olur mu? 2) SSK primlerim, 23 yıldan bu yana sürekli tavandan öden- T-.;cfîr xi \\W\V. çalışma kıdemime göre SSK'dan alacağım CIIKKİİ aylığım ne olur? (M.K.) YANFT: Bağ-Kur Yacr.sı'nın 24. maddesine göre, yasayla ya dayasalan.i >ciUâgı^ctkıyedayarularakkurulu,TCEmekUSan- dığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ya da özel emekli sandıklan kap- samı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmakşızın calışan: "b) KoUektif şirketlerin ortaklan, c) Adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortaklan, d) Limited şirketlerin ortaklan, e) Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklan, 0 Donatma işrirakleri ortaklan, g) Anonim şirketlerin kurucu ortaklan ile yönetim kurulu üyesi olan ortaklan," Bağ-Kur zorunlu sigortahsı olmak durumundadır. Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalılığjnız sürerken, aile şirketi- nin kurucu üye ve yönetim kurulu üyesi olduysanız, Bağ-Kur kapsamı dışında kalırsınız ve SSK sigortahlığınız sürer. Eğer, şir- kete kurucu üye ve yönetim kurulu üyesi olduktan sonra, Sosyal Sigortalar Kurumu sigortahsı olduysanız bu kez, Bağ-Kur sigor- tahlığınız gecerli olur ve bu durum da Sosyal Sigortalar Ku- rumu'ndan emekli olmanızı engeller. - Burada sorunuzu, bir yandan Sosyal Sigortalar Kurumu'nun aküf sigortahsı olarak prim ödemeyi sürdürürken, şirkete kurucu üye ve yönetim kürulu üyesi de olduğunuzu varsayarak yaruth- yoruz. 2) 1 Ocak 1988 ile 31 Aralık 1993 tarihleri arasındaki son 6 tak- vim yıhrun primini tavandan ödeyen ve çeşitli sosyal güvenlik kurumlanna toplam 32 yıl (11.520 gün) prim ve kesenek ödeyen bir SSK sigortahsı, 1994 yılı içinde emekli olduğunda kendisine, 1 Ocak-31 Mart 1994dönemi için 6.650 göstergeden ve % 77 oran üzerinden, 980 katsayı ve 1 milyon 750 bın lira sosyal yardım zammı ile 6 milyon 768 bin 90 lira, 1 Nisan-30 Haziran 1994 dö- nemi için de aynı gösterge ve aynı orandan, 1100 katsayı ve 1 mil- yon 960 bin lira sosyal yardım zammı ile 7 milyon 592 bin 550 lira yaşlıhk aylığı bağlarur. ANKARA... ANKA MÜŞERREF HEKİMOCLU ün ÜrûÖdün Ürûnlerf Profesör Bahri Savcı ve eşı bayramı ören'de gecirdiler. Sudi Savcı telefon etti geçen sabah, balkonda çay içiyor, ida'y seyrederek benı anımsıyor. Kıskandım biraz. Körfezi özledim, kavuşma sevinciyle çarptı kalbim. Bayram günle- rinde Tahtakuşlar'dan, Ayvalık'tan ve ören'den başka dostlar da aradılar. Örenliler Burhaniye Belediye Başkan- lığı'na Nedret Akdoğan'ın aday olduğunu söyledi. SHP'li bir avukat, Burhaniye'ye olumlu çalışmalarıyla anımsanan bir babanın kızı. Eski başkan Necmi Şengüderönseçimi yi- tiriyor, SHP'den ayrıltyor, CHP'den aday olmak ıstiyor, ama ısteğı gerçekleşmiyor galiba. Telefonda konuşurken, ge- çende haberler arasında kafama takılan konuyu sordum dostlarıma. Yat lımanı yapılıyor mu gerçekten? iskelenin ötesine taş yığıldığını söyledıler. Peki yerel yönetimin tutu- mu? 28 marttan sonra bellı olacak... Mavi deniz karardı hayalimde. Her zaman söylerim, ya- zarım; özellikle yaz aylarında, doğa! güzellikleri yitiren, çevreyi kirleten oiaylara tepkı gösterirken belırtirim durma- dan. Ege'nin maviliğıni de, saydam suları da, güneşı de, kumu da güzel yaşadım ben, uzun yıllar tepeden tırnağa! Önümdeki yıllar gerıdekıler kadar uzun değil. Yat limanının yapımı ne zaman başlar, ne zaman bıter, o zamana kadar ölür müyüm, kalır mıyım bılmem- Başka bir deyişle belli politikalara tepkım, eleştirim özümden kaynaklanmıyor. Tersıne, gelecek kuşaklara sevgımden, sorumluluğumdan kaynaklanıyor. Sorumsuz davranışların, kısa süreli başarı- lar için verilen ödünlerin faturastnı onlar odeyecek değil mi? Aslında çocuğum da yok, torunum da, ama tüm çocuk- ları doğurduğumu hissederim ben, tüm çocukları severek büyür kalbim! Bakın istanbul'a! Vaktıyle verilen ödünler, kısa süreli po- litikalarla özünü de, yüzünü de nasıl yitirdi; genç kuşaklar fotoğraflarda görüyor guzellığinı! Burhaniye'ye bir yat lı- manı ne getirır ne gotürür, iyi hesaplamak gerekir doğrusu. Körfez kıyılarına yatla gelecek yabancılara ya da yaz ayla- rını teknede geçirebilen bir azınlığa öncelik vermek ger- çekçi bir politika mı acaba? Çevre Bakanı ne düşünüyor bu konuda? Çevreyi önce yaşayanlar korur kuşkusuz. Güzel örnekle- ri var ülkemizde. Halkımız tepkisinı sergiliyor, çevreyi kirle- ten, kültür varlıklarını yitiren davranışlara karşı çıkıyor, sonuç almak için direniyor. Ama kolay değil, bu tür tepkıler sevgı ürünü ancak, çevre sevgisi derinleşmezse belli kı- yımlara seyırci kalıyor insanlar, kısa süreli çıkarlara önce- lik veriyorlar. Birtoprakparçası karşılığındasağlanangelir çekicı geliyor; zeytınliklerın, çamların kesilmesıne seyirci kalınabılıyor. Bir ilçenın kanalızasyon sorununu çözmek için atık suların denize dökülmesıne göz yumulabiliyor. ör- nekleri alabildiğine! Yerel yönetıciler gerekli duyarlılığı göstermiyorçoğu kez. O duyarlılığın oluşması için hepimi- ze düşen görevler var bence. Başta radyo ve TV'ler, kitle ıletişım araçlarının da bu duyarlılığı sağlaması gerekiyor. Kamuoyunun duyarlılığı her konuda çok önemli. Bir gerçe- ğın de altını çızmek gerekiyor. Parasal ya da sıyasal çıkar- lar nedeniyle kamuoyu da hayli sağlıksız oluşuyor kimı zaman. Duyarlılık değil sağırlık oluşuyor neredeyse! • • • Laiklık konusunda da böyle bir deneyimiz yok mu? Son günlerde yaşanan olaylar da bellı ödünlerin ürünü değil mi? Benim kuşağım tanık onlara! Halkımızı aydınlat- mak, çağdaş bir toplum oluşturmak politikasını yozlaştır- mak çabalarını unutabilir miyiz? O çabaları durdurmak yenne ödün yolunu seçen polıtıkacılar ülkeyi geriye mi gö- fürdüler, ileriye mf?Hilâ da vazgeçmıyorlar ödün politıka- sından, gerçek politıkalarını açıkseçık belırtmiyorlar! Terör Yasası'nda laıklığe karşı saldırıların yer almasına oy ver- meyenler nasıl yorumlanır! Devlet bütçesınde Diyanet işle- ri Başkanlığı'na, Mılli Eğitim bütçesınde imam-hatıp lisele- rıne ayrılan payı onaylayanlar nasıl yorumlanır? Anayasa- nın, öğretim birliği ılkesıne ters düşen maddesini değıştır- meyenler laiklik ilkesinın neresındeler? TV ekranında kara çarşafla yer alarak "şehatçıyım" diye meydan okuyan ka- dınlar, cumhuriyetimizin temel ilkelerinden verilen ödünle- rin ürünü değil mi? Atatürk devrimlerinın ürünü olan çağ- daş kadınlar bu kadınlarla nasıl uzlaşabilır! Şerıatçı görü- şün özünde uzlaşma yok her şeyden önce! Toplumu dın kurallarıyla yönetmek istıyorlar! Eğıtimı dınselleştırmek ıs- tıyorlar. Köktendıncılığı heralandaörgütlemeyı amaçlıyor- lar. Önce ımam-hatıp okullanna gidıyorlar, sonra üniversı- teye, diplomayı alıp kamu görevine! Her dalda çalışıyorlar! Atatürk devrımlerinin bekçiliği nasıl beklenir onlardan? Çağdaşlaşmaçabasına, aydınlanmasürecinekatkılarıoia- bılir mi hıç? Elbet olamaz. Çağın dışına yönelik olur ancak. İstanbul'- un bellı bir semtinde bir lokantanın bombalanması nasıl yorumlanır? Nedeni, ıçkı satışı. 1950lerde Ankara'dan An- talya'ya gittik arabayla. Yanımda Amerikalı bir kadın diplo- mat ve bir ingılız kadını var. Ramazan ayı, Konya'da bir lokantada arkadaşlar şarap içmek ıstedi, garson hemen getirdi. Yıl 1994, yeni bir yüzyılıneşığındeyız, yemekyiyene de ters bakılıyor ramazanda! Inananlara da ınanmayanlara da saygıdan söz edenler de sözlerıyle çelişen davranışlar içinde! Ama karamsar olmayalım, karamsarlıkla aşamayız karanlığı. Çağın dışına saplanırız ancak. Oysa çağı yakala- mak, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak zorundayız. Güç bir yarış, ama kazanacağız. Geriye gidenlerle değil, ileriye yönelenlerle. Ufkumuzu aydınlatan, soluğumuzu güçlendi- ren çabalarla. Çağdaşlık en güzel yaşam biçimi değ'l mi? Geriye değil ılenye, karanlığa değil aydınlığa yönelik çaba- larla oluşur bu yaşam biçimi. Çevre o çabayla korunur, doğa o çabayla yeşerir, insan o çabayla yücelir. Mutlu bir olay, yoksun bir toplum değiliz. Çağdaş çabalar da var, yaşamım o çabalara adamış in- sanlar da var. BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Karşı cinsin kullandığı kimi eşyalarla cinsel do- yum sağlama. 2/ Mekke'- nin doğusunda, haalann arife günü toplandıklan tepe. Bemardo Berto- lucci'nin bir fılmi. 3/ Zor- ba hükümdar... İskam- bilde koz. 4/ Satrançta bir taş... İkisi dikili, üçün- cüsü de bunlann üzerine kapak gibi yatınlmış üç büyük taştan oluşan taş devri mezan. 5/ Kir, pa- sak... Din bilginlerinin bir konuda birlik olmalan. 6/ Üstü kapalı ola- rak anlatma... En küçük izci kuru- luşu. 7/ Kuzey Amerika ve Si- birya'da yaşayan rengeyiği türü. 8/ Ayhk... Küçük akarsu. 9/ Sınır boyu... Eski Rusya'da soylulara verilen ad. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kadercilik. 2/ Derinin yaygın ya da sınırlı olarak kıza.-masına hekimhkte verilen ad... Alünın simgesi. 3/ Halk müziğine özgü telh bir çalgı... Tuzlanıp kuru- tuhnuş yiyecek. 4/ Anlatım... Yemek. 5/ Tiyatroda sahne... Müstahkem yer. 6/ Terbiyesiz kimse... Cinsel içgüdünün belir- tilerini gösteren, yaşama gücünün tümü. 7/ Cepıal Nadir'in ün- lü bir karikatür kahramanı. 8/ Yas... Silifke yakınlannda bir adı da Olba olan anü'k Roma yerleşmesi. 9/ Yıkanılan yer... Rütbesiz asker.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle