23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet70. r i l S A V i 24961 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V İ Z Y O N 8ŞUBAT1984SMJ Dışsatımı sınırlandınldı, deneme kültür üretimine başlandı Kardelenler arüktaJanedilemeyeoekVLSUF ÖZKAN ANKARA - Toros yaylalannın eşssiz güzelliklerinden "kardelen" (Galanthus) çiçeğini. 1980'li yıllar- da biünçsiz ve kontrolsüz sökiim ne- deniyle yaşadığı talanın ardından güzel günler bekliyor. Söküm yapı- lan köylerde Doğal Çiçeksoğancıîar Derneği'nin (DÇD) düzenlediği eği- tim seminerleri ve kardelen dışsatı- mınjn sınırlandmlmasınından son- ra, şimdi de deneme kültür üretimi- ne başlandı. DÇD Başkanı Prof.Dr. Necmettin Zeybek. "Kültür üretimi- nin yaygınlaşması sonucu, doğadan söküm de sona erecek" dedı. Kardelen, siklamen ve sternber- giagibi soğanlı bitkileraçısından ol- dukça zengin olan Türkiye'de, 19. yüzyıldan beri bu bitkilerin dışsatı- mı yapılıyor. 19601ı yıllara kadar Ege ve Toroslar'daki yaylalardan yabancı u> ruklu tacırlerce söktürü- lüp satılan çiçek soğanlan, daha sonra yerli girişimciler tarafından pazarlanmaya başlandı. 1970'li yıl- larda dışsatımın giderek artması, doğada çiçek talanını da beraberin- de getirdi. Özellikle kardelen sökü- müaçısından 1980'lerdeendişeveri- ci boyutlara ulaşan talan. Cumhuri- yet'in yayımlan üzerine kamuoyu- nun gündemine geldi. Çevreci kuru- luşlann tepkileri ve Doğal Çiçekso- ğancıîar Derneği'nin kurulmasıyla talanın önlenmesine yönelik çalı- şmalara başlandı. Köylüler eğitüdi DÇD Başkanı Prof.Dr Necmettin Zeybek, bugün kardelen v e diğer so- ğanlı bitkilerin denetimsiz ve bilinç- sız sökümünün önlendığini söyledi. 1990 yıhnda kurulan DÇD'nin bu konuda önemli çahşmalar vaptığını belirten Zeybek, derneğın söküm yapılan yörelerdeki halkı eğittiğinı kaydederek, şunlan söyledi: "1993 yıhnda derneğimizin Bilim- sel Damşma Kurulu üyeleri, Prof.Dr. Tuna Ekim, Prof.Dr. Mehmet Ko- vuncu, Prof.Dr. Özcan Seçmen ve Doğal Çiçeksoğancıîar Derneği'nin bilinçsiz sökümü önlediğini belirten Necmettin Zeybek,bu konuda halkı eğittiklerini söyledi. Kemal Şimşek, Konya'nın Beyşehir, Antalya'nın Akseki, Manavgat, Gündoğmuş ve Alanya ilçelerine bağ- lı köylerde oturan ve Toros Dagları'- nda çiçeksoğanı toplayıcılığı yapan köylülere, doğayı tahrip etmeden do- ğadan yararlanma yolları ve çiçekso- ğanı üretimi konularında bilgi aktar- dılar." Sökülen soğanlann. Antalya'nın Serik ilçesinde kurulan bir depoda toplandığını belirten Zeybek. sözle- rinı şöyle sürdürdü: "Eskiden, köylüler dışsatım mik- tarının 4-5 katı soğan sökerlerdi. Depo olmadığı için, sökülen soğanlar günlerce çuvallar içinde beklerdi. Bu sürede birçoğu çüriir atılır, sağlamla- rı seçilirdi. Şimdi günü gününe depo- ya geliyor, elekten geçivor. Eskiden belirli standardın altındaki fazla sö- kümler atılırdı. Şimdi elek altı olan kfiçük çaplı soğanlar, köylülere para verilerek yeniden diktirilivor. Böyle- ce, gereksiz talan da önienmiş olu- yor." Zevbek, eskiden genellikle nisan ayı ortalanndan itibaren bitkiler çi- çek iken yapılan doğadan toplama- lann 1992 ve 1993 yıllannda mayıs ayı sonuna, bitkilerin tohum bağla- ma dönemine kaydınldığını vurgu- ladı. Doğadan sökümün azaltılması amacıyla kültür üretimi çalışmalan- na başlandığını anlatan Zeybek, de- neme üretim alanlannda umut veri- a çahşmalar yapıldığını belirterek. "Kültür üretiminin yaygınlaşması ile doğadan sökümden vazgeçilerek, kültür üretimine ağırlık verilecektir. Bu da doğanın korunması anlamında çok önemli bir gelişme olacaktır" dedi. Zeybek. Ege, Akdeniz ve Ka- radeniz böigelerinde yürütülen üç ayn üretim denemesi projesinin. DÇD, Doğal Hayatı Koruma Der- neği (DHKD) ve Yalova'daki Ata- türk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü tarafından sürdürüldüğü- nü söyledi. Zeybek. "Birbiriyle bağ- lantılı olan üç ayn çiçek soğanı üre- tim projesinin ortak amacı, doğanın korunması, geçimini doğadan sağla- yan köylülere yeni iş olanakları ve dı- şsatımcılara alternatif kaynak sağ- lanmasıdır" dedi. DÇD Bilimsel Damşma Kurulu üyesi. Gazi Üniversitesi Fen Fakül- tesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Tuna Ekim, gölsoğanı, sternbergia, ters lale, imparator lale- si ve Adıyaman lalesi türlerinin de- neme üretimlerinde başanlı sonuç- lar alındığını söyledi. Ekim, DÇD'- nin eğitim seminerlerinin de amacı- na ulaştığını belirtti. Ahnan önlemlerin yanı sıra, kar- delen ve diğer soğanlı bitkilerin djş- satım miktannın da sınırlandınldı- ğını söyleyen Tuna Ekim, "önceki yıllarda 40 milyon soğana ulaşan kardelen dtssatunında bu miktar 1990 vılında 30 milyona, 1991'de 20 milyona, 1992'de 15 milvona, geçti- ğimiz vıl da 10 mjlyona indirilmiştir. Diğer bazı türlerde de buna benzer in- dirünler yapılmıştır" diye konuştu. Ekim. sayılan 15 dolayındaki dışsa- tımcı fırmalann. doğaya zarar ve- renlerin ayıklanmasıyla 4'e indirildi- ğine dikkat çekti. Ekim. ahnan önlemlerin, 1993 yı- hnda güncelleştirilen 3 ayn yönet- melikle u> gulandığını kaydetti. McMurdo üssündeki Amerikan pilotlan her an, her hava koşuluna hazırlıklı olmak zorundalar Antarktika'daki 'buz korsanlarf soğukla savaşıyor NATIONAL GEOGRAPHIC MERCER CROSS Burada uçak yolculuğu, zaman zaman de\ bir ping-pong topunun ıçınde uçmaya benzıvor. Pilotlar. göğün nerede bitip karanın nerede başladığını kesinlikle anlayamıyor- lar. Kimi zaman da dünyanın en te- miz, en kuru ve en soğuk havaşında uçarken sonsuzu gözleriyle göriir gi- bioluyorlar. Hiçbir uyan olmadan, berrak bir gün. görüşün sıfır olduğu bembe>az bir örtüyle örtülebiliyor. Bu v üzden de, Antarktikadakı ABD Donan- ma Destek Gücü'nün Derin Don- durucu Operasyonu (Operatıon Deep Freeze) pilotlan her an her şe- ye hazırlıklı olmak zorundalar. Bölgede helikopter pilotluğu ya- pan Yüzbaşı Dennis L. Alston'un "Eğer yeterinee dikkatli olmazsanız, bu yer sanivedc canınızı alır" sözlen kesinlikle gerçeği vansıtıyor. Operasyonda sadece, bu donmuş kıtada yapılan Amerikan araştır- malannı yürüten Ulusal Bihm Ku- ruluşu'na ait volcu ve kargolar taşı- nıyor. f Kötü ve aniden bozulabilen hava koşullan yüzünden helikopter ekiplerinin hemen her üyesi, buz ortasında gecelemek zorunda kalabiliyor. Bu yüzden yolculuk yapan herkesin ekstra giyecek ve yiyecekle dolu ağır bir sırt çantası taşıması gerekiyor. Kuruluşun emrinde iki çeşit hava aracı var: Yedi adet 1960 modeli, kayakü. dört motorlu LC-130 Her- cules nakliye uçağı ve altı adet çift motorlu UH-IN "Huey" helikopte- ri. Şubat ayının sonunda ise son Hercules &.• McMurdo istasyonunu geride bırakarak Yeni Zelanda'da Christchurch'e uçuyor. Kış ortalannda ise ABD Hava Kuvvetleri'ne ait tek bir C-141 Star- lifter. hala buz üstünde çalışmalar yapan birkaç bilim adamına. uzun süredir bekledikleri malzemeleri atı- yor. Derin Dondurucu Operasyonu'nun ana üssü, Antarktika'daki büyük bilim topluluğunun lojistik merkezi olan McMurdo. Burada pilotlara "buz korsanlan" ismini takmışlar. John E. Dell de bir buz korsanı ve hepsi gibi anlatacak dehşet verici öyküleri var. En tüyler' ürpertici deneyimini, 1992 yıhnın kasım ayında, 3.794 metrehk aktif bir v olkan olan Erebus Dağı'nın ya- kınlannda, üsse dönmekte geciken bir ekibi ararken yaşamış. Görüş mesafesini sıfıra indiren kar yağışıyla birlikte esen 30 ila 60 deniz mih' hızındaki rüzgar ve eksi 15 derece ısı yüzünden araştırma ekibi, güvenli ohnaktan son derece uzak koşullarda yere ınebilmiş. Dell, burada Yeni Zelandah ikı bi- lim adamının cesetlerini bulmuş. Kuruluşun emrinde iki çeşit hava aracı van Y edi adet 1960 model kavaklı, dört motorlu LC-130 Hercules nakliye uçağı ve altı adet çift motorlu UH-EV Huey helikopteri. Helikopterlerin veHerculeslerinçoğunu KaliforniyaPointMugu DonanmasıHavaIstasyonu'naaitekipleryönetiyor. DiğerHerculeslerinkumandasındaiseGlennilledekiStarattonHavaCssüpilotla- n bulunuyor. Pilotlar gök)üzünün nerede bitip karamn nerede başladığını kesinlikle anlamıyorlar. Kimi zaman da dünyanın en temiz, en soğuk ve en kuru havaşında uçarken sonsuzu gözleriyle göriir gibi oluyorlar. ' " KÖtü ve aniden bozabilen hava koşullan yüzünden. helikopter ekiplerinin hemen her üyesi şu veya bu şekilde en az bir gece buz ortasın- da gecelemek zorunda kahyor. Bu yüzden Hercules'lerde ve heli- kopterlerde yolculuk yapan herke- sin ekstra giyecek ve yiyecekle dolu ağır bir sırt çantasıru taşıması gere- kiyor. Uçaklarda her zaman yedek tamir parçalan ve konserveler olu- yor. Bütün bu oiumsuz koşullara rağ- men burada ne çok kaza oluyor ne de fazla insan ölüyor. Kayı tlar, 1946 ve 1992 yıllan arasında ABD'nin Antarktika programına bağlı uçak- lardan çok azının kaza yaptığını ve bu kazalarda sadece 35 kişinin öldü- ğünü gösteriyor. LC-130'lar çoğunlukla Christc- hurch ve McMurdo arasındaki 3.825 kilometrelik mesafede yolcu ve malzeme taşıyorlar. Bir diğer ça lışma sahalan da, McMurdo ve ABD Amundsen-Scott Güney Kut- bu İstasyonu arasındakj 1.325 km. Güney Kutbu'nda yılhk ortalama ısı eksi 49 derece. Donmayı önlemek için, naklive araçlannın motorlan > r ükleme. boşaltma ve vakıt ikmah' sırasmda dahi durdurulmuyor. Hercules pilotlannın, uzak bilim- sel saha kamplanna yolcu ve yük götürme gibi daha da tehlikeli bir görevleri var. Derin Dondurucu ope- rasyonunun komutanı Jack Rector. National Geographic'e. "Hercu- lcs'ü defalarca, daha önce hiçbir insa- nın ay ak basmadığı yarlara indirmek zorunda kaldım" dıyor. Oradan oraya sürüklenen karla- nn örtüp. en deneyimli gözlerden bile gizlediği derin buz yanklan pi- lotlar için en büyük tehlike kaynağı- nı oluşturuyor. Bu yüzden Antark- Atlantif Okyanusu Gootf" 30*0 Pasifik 15O°B Okyanusu 1S0°D 180° tıka'da görev yapacak LC-130 Her- cules uçaklanrun pilotlan. gölgele- rin anlamını okumayı öğrenen ast- ronotlarla aynı eğitimi ahyorlar. Gerçekten de Hercules uçaklan dünyanın en büyük arazi uçaklan. Sadece görsel uçuş kurallanyla uçu- rulabilen helikopterlerin aksine Hercuies'ler iniş-kalkjş araçlan sa- yesinde göz gözü görmeyen ortam- larda bile uçabiliyorlar. Kann ve göğün birbirine kanştığı bembeyaz ortamlarda. pilotlarda bir çeşit baş dönmesi olabiliyor. Bir Hercules pilotu olan Guy Es- ten'm söyiediği gibi: "Bir süt deni- zinde uçar gibi oluyoruz. AJetierimiz- den başka güvenecek bir şeyimiz ol- muyor." Heh'kopterlerin ve Hercules'lerin çoğunu. Kahforniya Point Mugu Donanma Hava îstasyonu'na ait ekipler yönetiyor. Diğer Hercules'lerin kumanda- sında ise Glennille'deki Stratton Hava Üssü pilotlan bulunuyor. Ender durumlarda. bu araçlar acil yardım amaayla kullanılabili- yor. Örneğin 1992 yıhnın kasım ayında Yüzbaşı Harrison Heysel. Güney Afrika'daki araştırma istas yonundaki bir traktör kazasındc ayağı kınlan bir adamı kurtarmak için bütün kıtayı geçmiş. Kar yığınlannın içine zorlukla inen Heysel. yaralı adamı aldıktan sonra yeniden havalanabilmek için tam IÖ kez denemek zorunda kal- mış. Daha kısa mesafede uçabilen. da- ha dayanıksız Huey helikopterleri ise McMurdo yakınlanndaki arazi kamplanna malzemeleri ve bilim adamlannı taşımakta kullanılıyor- lar. Antarktika'da görev yapan tüm pilotlann ortak görüşlerini, bakm, içlerinden biri olan Yüzbaşı VVilh'am W. Riley nasıl dile getiriyor: "Burası dünyada eşi bulunmayan bir yer, bir çeşit son sınır. Bu yüzden de hepimiz buraya gelmek istiyoruz. Burada sağ kalabilmek için daha da iyi pilotlar olmamız gerekiyor." Güzelleşmenin yolu doğadan geçiyor ANKARA (UBA) - Çok eski çağ- lardan beri bitkiler, güzelhk dünya- sının en vazgeçilmez kaynaklan arasında bulunuyor. Kozmetik dünyası 260 bin çiçekli bitkiden yal- nızca bin 100 bitkinin özelliklerini biliyor. En gözde üriinler Papatyadan güle, limon yapra- ğından böğürtlene kadar kozmetik sanayisinin en gözde ürünleri ara- sında bulunan bitkiler ve güzelliğe katkılan şöyle: Jajoba: Özellikle saç bakımı için ideal bir bitki. Jajoba'dan elde edi- len yağ, saç tarafından kolayhkla emiliyor. Saçı nemlendirerek kuruluğu ön- lüyor. Aynca cilde pürüzsüz bir gö- rünüm veriyor. Pırasa: Suyu, \vzdeki sivilce ve le- keleri yok ediyor. Sarmtsak: Saçlann daha hızlı uza- masını sağhyor. Gfil: Gülsuyv «ldin nem dengesi- ni düzenhyor. Lavanta: Yağı izellikle saç bakım ürünlerinde kullanıhyor. Biberiye: Özellikle yağlı saçlara iyi gelen bir bitki. Saçın yağını alıyor. Papatyadan güle, limon yaprağından böğürtlene kadar sayısız bitki, kozmetik sanayisinin en gözde ürünleri arasında yer alıyor. Koyu renkli saçlara parlakhk ka- zandınyor. Papatya: İltihaph ve akneli ciltleri kısa sürede iyikşüriyor. Saçlan sa- rartmak için de kullanıhyor. Limon yaprağı: Cildi pürüzsüz- leştiriyor. yüzdeki sivilceleri giderip cildin guzelleşmesini sağhyor. Nasırlan yok edici özelliği de bu- lunan limon, yüzdeki çiller için de faydalı. Kasımpatı: Yıpranmış ve kuru ciltleriçinideal. Aynca cilde doğal bir pürüzsüz- lük kazandınyor. Akhus ağacı: Saçlan gürleştirip kepekten anndıyor. Cilt hastalıkla- nnı tedavı ediyor. ayak kokulanru önlüyor. Anason: Genç kızlann gelişme dö- nemlerinde göğüslerinin daha diri olmasını, yaşlılarda ise göğüslerin sarkmasını önlüyor. Ayva: Merhem yaparak kullanıl- dığı zaman el, ayak ve meme ucu çatlaklanru, yüz ve boyun kınşıklık- lannı yok ediyor. Böğürtlen: Ayaklardaki şişlikleri indiriyor. Elma: Uçuklan geçiriyor. Cildin taze ve gergin kalmasını sağlıyor. Marul suyu: Ergenlik sivilcelerinı iyileştiriyor. Patates: El ve ayak derisinde olu- şan çatlaklan yok ediyor. UNICEF'in raporu: Yöneticilerin sık değişmesi projeleri yavaşlatıyor ANKARA (ANKA)-UNICEF, Tiirkıv e'dc sağlık ve eğitim alanlan bdşta olmak üzereçeşitli bakanhk vekuruluşlarlaortaklaşa y ürüıtüğü projelerin ilk üç yılhk bölümünü değerlendiren bir rapor hazırlayarak. bürokratlann sık değişmesinın projeleri yavaşlattığını bildirdi. Raporda, en ait binmlerden üst makamlara kadar bütün aşamalarda görev >apan yöneticilerin sık değişmesi sonucu. özellikle 1993 yıhnda üzerinde işbirhğı v apılan projelerde beklenen başannın sağlanamadığı v urgulanırken Türkive ile UNICEF arasında anlaşma v apılmış konulann uvgulanması konusunda bile u>gulavıcı kuruluşlann hükümetin üst düzev vöneticilerini ancak dostluk ilişkileriv le ikna edebıldığıne dikkat çekildi. Sağlık alanında toplam 3.8 milyon dolaryatınm yapan UNICEF, raporunda ortak programın bugüne kadar 5 av n müsteşar direktörlüğünde vürütüldüğünü hatırlatarak. "GÖrevdeki bu süresizlik. uygulamalan önemli ölçüde yav aşlatmış ve genişletme konusundaki kararları engeUemiştir"'denıldı. Bualandakı stratejılerinverleşmemesininde üst düzev bürokratlann sık değişmesınden kav naklandığı vurgulanan raporda. bu nedenle bebek ölüm hızında v e aşılama sonuçlannda bir ivıleşme görülmediği belirtildi. Kaçak yapılar Uludag'ın eteklerine kayıyor BLRSA (AA) - Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyı Koru- ma Derneği Genel Başkan Yardımcısı Adnan Önürmen, Gemlik Korfezı'ndeoluşan kirlilik nedenıyle kaçak yapılaşmanın L'ludağ eteklenne kaymaya baş ladığını söyledi. Önürmen. Lludağ'ıneteklerinde açılan yollann yapılaşmavı da berabenndegetirdiğini. zaman zaman doğa ve ağaç kıyımlannın yaşandığını kaydetti. Üludağ göller ve oteller bölgesınde de çev re kirlenmesi vaşandığını savıınan Önürmen. otellenn antma tesislennin bulunmadığını, göller bölgesineçıkanlannda dağda kirlilik yarattığını kaydetti. KenttenveOrhaneli'de kurulan termik santrahn bacasındançıkan kirli havanın. L'ludağ eteklerindeki cam ve kestane ağaçlannda kurumaya yol açtığını öne süren Önürmen şöy le dedi: "Demek olarak bu konuda bir araştırma v aptırdık. Araştırma sonunda kestane ağaçlannda kirlilikten kaynaklanan bir tür ağaç kanseri saptandı. Bu hastalık ağaçlan tepeden gövdeye doğru kurutuyor. Ağaç kesimleri ve kaçak yapılar yüzünden L'ludağ orman alanlannda boşiukjar oluşma) a başladı. Milli parklarunızdan olan Lludağ. önlem alınmazsa elden çıkabilir. Gerekirse daha şimdiden L'ludağ eteklerinde ağaçlandırma çalışmalan yapılabilir."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle