Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet70. r i l S A V i 24961 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V İ Z Y O N 8ŞUBAT1984SMJ
Dışsatımı sınırlandınldı, deneme kültür üretimine başlandı
Kardelenler arüktaJanedilemeyeoekVLSUF ÖZKAN
ANKARA - Toros yaylalannın
eşssiz güzelliklerinden "kardelen"
(Galanthus) çiçeğini. 1980'li yıllar-
da biünçsiz ve kontrolsüz sökiim ne-
deniyle yaşadığı talanın ardından
güzel günler bekliyor. Söküm yapı-
lan köylerde Doğal Çiçeksoğancıîar
Derneği'nin (DÇD) düzenlediği eği-
tim seminerleri ve kardelen dışsatı-
mınjn sınırlandmlmasınından son-
ra, şimdi de deneme kültür üretimi-
ne başlandı. DÇD Başkanı Prof.Dr.
Necmettin Zeybek. "Kültür üretimi-
nin yaygınlaşması sonucu, doğadan
söküm de sona erecek" dedı.
Kardelen, siklamen ve sternber-
giagibi soğanlı bitkileraçısından ol-
dukça zengin olan Türkiye'de, 19.
yüzyıldan beri bu bitkilerin dışsatı-
mı yapılıyor. 19601ı yıllara kadar
Ege ve Toroslar'daki yaylalardan
yabancı u> ruklu tacırlerce söktürü-
lüp satılan çiçek soğanlan, daha
sonra yerli girişimciler tarafından
pazarlanmaya başlandı. 1970'li yıl-
larda dışsatımın giderek artması,
doğada çiçek talanını da beraberin-
de getirdi. Özellikle kardelen sökü-
müaçısından 1980'lerdeendişeveri-
ci boyutlara ulaşan talan. Cumhuri-
yet'in yayımlan üzerine kamuoyu-
nun gündemine geldi. Çevreci kuru-
luşlann tepkileri ve Doğal Çiçekso-
ğancıîar Derneği'nin kurulmasıyla
talanın önlenmesine yönelik çalı-
şmalara başlandı.
Köylüler eğitüdi
DÇD Başkanı Prof.Dr Necmettin
Zeybek, bugün kardelen v e diğer so-
ğanlı bitkilerin denetimsiz ve bilinç-
sız sökümünün önlendığini söyledi.
1990 yıhnda kurulan DÇD'nin bu
konuda önemli çahşmalar vaptığını
belirten Zeybek, derneğın söküm
yapılan yörelerdeki halkı eğittiğinı
kaydederek, şunlan söyledi:
"1993 yıhnda derneğimizin Bilim-
sel Damşma Kurulu üyeleri, Prof.Dr.
Tuna Ekim, Prof.Dr. Mehmet Ko-
vuncu, Prof.Dr. Özcan Seçmen ve
Doğal Çiçeksoğancıîar Derneği'nin
bilinçsiz sökümü önlediğini belirten
Necmettin Zeybek,bu konuda halkı
eğittiklerini söyledi.
Kemal Şimşek, Konya'nın Beyşehir,
Antalya'nın Akseki, Manavgat,
Gündoğmuş ve Alanya ilçelerine bağ-
lı köylerde oturan ve Toros Dagları'-
nda çiçeksoğanı toplayıcılığı yapan
köylülere, doğayı tahrip etmeden do-
ğadan yararlanma yolları ve çiçekso-
ğanı üretimi konularında bilgi aktar-
dılar."
Sökülen soğanlann. Antalya'nın
Serik ilçesinde kurulan bir depoda
toplandığını belirten Zeybek. sözle-
rinı şöyle sürdürdü:
"Eskiden, köylüler dışsatım mik-
tarının 4-5 katı soğan sökerlerdi.
Depo olmadığı için, sökülen soğanlar
günlerce çuvallar içinde beklerdi. Bu
sürede birçoğu çüriir atılır, sağlamla-
rı seçilirdi. Şimdi günü gününe depo-
ya geliyor, elekten geçivor. Eskiden
belirli standardın altındaki fazla sö-
kümler atılırdı. Şimdi elek altı olan
kfiçük çaplı soğanlar, köylülere para
verilerek yeniden diktirilivor. Böyle-
ce, gereksiz talan da önienmiş olu-
yor."
Zevbek, eskiden genellikle nisan
ayı ortalanndan itibaren bitkiler çi-
çek iken yapılan doğadan toplama-
lann 1992 ve 1993 yıllannda mayıs
ayı sonuna, bitkilerin tohum bağla-
ma dönemine kaydınldığını vurgu-
ladı. Doğadan sökümün azaltılması
amacıyla kültür üretimi çalışmalan-
na başlandığını anlatan Zeybek, de-
neme üretim alanlannda umut veri-
a çahşmalar yapıldığını belirterek.
"Kültür üretiminin yaygınlaşması ile
doğadan sökümden vazgeçilerek,
kültür üretimine ağırlık verilecektir.
Bu da doğanın korunması anlamında
çok önemli bir gelişme olacaktır"
dedi. Zeybek. Ege, Akdeniz ve Ka-
radeniz böigelerinde yürütülen üç
ayn üretim denemesi projesinin.
DÇD, Doğal Hayatı Koruma Der-
neği (DHKD) ve Yalova'daki Ata-
türk Bahçe Kültürleri Araştırma
Enstitüsü tarafından sürdürüldüğü-
nü söyledi. Zeybek. "Birbiriyle bağ-
lantılı olan üç ayn çiçek soğanı üre-
tim projesinin ortak amacı, doğanın
korunması, geçimini doğadan sağla-
yan köylülere yeni iş olanakları ve dı-
şsatımcılara alternatif kaynak sağ-
lanmasıdır" dedi.
DÇD Bilimsel Damşma Kurulu
üyesi. Gazi Üniversitesi Fen Fakül-
tesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Prof.Dr. Tuna Ekim, gölsoğanı,
sternbergia, ters lale, imparator lale-
si ve Adıyaman lalesi türlerinin de-
neme üretimlerinde başanlı sonuç-
lar alındığını söyledi. Ekim, DÇD'-
nin eğitim seminerlerinin de amacı-
na ulaştığını belirtti.
Ahnan önlemlerin yanı sıra, kar-
delen ve diğer soğanlı bitkilerin djş-
satım miktannın da sınırlandınldı-
ğını söyleyen Tuna Ekim, "önceki
yıllarda 40 milyon soğana ulaşan
kardelen dtssatunında bu miktar
1990 vılında 30 milyona, 1991'de 20
milyona, 1992'de 15 milvona, geçti-
ğimiz vıl da 10 mjlyona indirilmiştir.
Diğer bazı türlerde de buna benzer in-
dirünler yapılmıştır" diye konuştu.
Ekim. sayılan 15 dolayındaki dışsa-
tımcı fırmalann. doğaya zarar ve-
renlerin ayıklanmasıyla 4'e indirildi-
ğine dikkat çekti.
Ekim. ahnan önlemlerin, 1993 yı-
hnda güncelleştirilen 3 ayn yönet-
melikle u> gulandığını kaydetti.
McMurdo üssündeki Amerikan pilotlan her an, her hava koşuluna hazırlıklı olmak zorundalar
Antarktika'daki 'buz korsanlarf soğukla savaşıyor
NATIONAL
GEOGRAPHIC
MERCER CROSS
Burada uçak yolculuğu, zaman
zaman de\ bir ping-pong topunun
ıçınde uçmaya benzıvor. Pilotlar.
göğün nerede bitip karanın nerede
başladığını kesinlikle anlayamıyor-
lar.
Kimi zaman da dünyanın en te-
miz, en kuru ve en soğuk havaşında
uçarken sonsuzu gözleriyle göriir gi-
bioluyorlar.
Hiçbir uyan olmadan, berrak bir
gün. görüşün sıfır olduğu bembe>az
bir örtüyle örtülebiliyor. Bu v üzden
de, Antarktikadakı ABD Donan-
ma Destek Gücü'nün Derin Don-
durucu Operasyonu (Operatıon
Deep Freeze) pilotlan her an her şe-
ye hazırlıklı olmak zorundalar.
Bölgede helikopter pilotluğu ya-
pan Yüzbaşı Dennis L. Alston'un
"Eğer yeterinee dikkatli olmazsanız,
bu yer sanivedc canınızı alır" sözlen
kesinlikle gerçeği vansıtıyor.
Operasyonda sadece, bu donmuş
kıtada yapılan Amerikan araştır-
malannı yürüten Ulusal Bihm Ku-
ruluşu'na ait volcu ve kargolar taşı-
nıyor.
f
Kötü ve aniden
bozulabilen hava
koşullan yüzünden
helikopter
ekiplerinin hemen
her üyesi, buz
ortasında gecelemek
zorunda kalabiliyor.
Bu yüzden yolculuk
yapan herkesin
ekstra giyecek ve
yiyecekle dolu ağır
bir sırt çantası
taşıması gerekiyor.
Kuruluşun emrinde iki çeşit hava
aracı var: Yedi adet 1960 modeli,
kayakü. dört motorlu LC-130 Her-
cules nakliye uçağı ve altı adet çift
motorlu UH-IN "Huey" helikopte-
ri.
Şubat ayının sonunda ise son
Hercules &.• McMurdo istasyonunu
geride bırakarak Yeni Zelanda'da
Christchurch'e uçuyor.
Kış ortalannda ise ABD Hava
Kuvvetleri'ne ait tek bir C-141 Star-
lifter. hala buz üstünde çalışmalar
yapan birkaç bilim adamına. uzun
süredir bekledikleri malzemeleri atı-
yor.
Derin Dondurucu Operasyonu'nun
ana üssü, Antarktika'daki büyük
bilim topluluğunun lojistik merkezi
olan McMurdo.
Burada pilotlara "buz korsanlan"
ismini takmışlar. John E. Dell de bir
buz korsanı ve hepsi gibi anlatacak
dehşet verici öyküleri var. En tüyler'
ürpertici deneyimini, 1992 yıhnın
kasım ayında, 3.794 metrehk aktif
bir v olkan olan Erebus Dağı'nın ya-
kınlannda, üsse dönmekte geciken
bir ekibi ararken yaşamış.
Görüş mesafesini sıfıra indiren
kar yağışıyla birlikte esen 30 ila 60
deniz mih' hızındaki rüzgar ve eksi
15 derece ısı yüzünden araştırma
ekibi, güvenli ohnaktan son derece
uzak koşullarda yere ınebilmiş.
Dell, burada Yeni Zelandah ikı bi-
lim adamının cesetlerini bulmuş.
Kuruluşun emrinde iki çeşit hava aracı van Y edi adet 1960 model kavaklı, dört motorlu LC-130 Hercules nakliye uçağı ve altı adet çift motorlu UH-EV Huey helikopteri. Helikopterlerin
veHerculeslerinçoğunu KaliforniyaPointMugu DonanmasıHavaIstasyonu'naaitekipleryönetiyor. DiğerHerculeslerinkumandasındaiseGlennilledekiStarattonHavaCssüpilotla-
n bulunuyor. Pilotlar gök)üzünün nerede bitip karamn nerede başladığını kesinlikle anlamıyorlar. Kimi zaman da dünyanın en temiz, en soğuk ve en kuru havaşında uçarken sonsuzu
gözleriyle göriir gibi oluyorlar. ' "
KÖtü ve aniden bozabilen hava
koşullan yüzünden. helikopter
ekiplerinin hemen her üyesi şu veya
bu şekilde en az bir gece buz ortasın-
da gecelemek zorunda kahyor.
Bu yüzden Hercules'lerde ve heli-
kopterlerde yolculuk yapan herke-
sin ekstra giyecek ve yiyecekle dolu
ağır bir sırt çantasıru taşıması gere-
kiyor. Uçaklarda her zaman yedek
tamir parçalan ve konserveler olu-
yor.
Bütün bu oiumsuz koşullara rağ-
men burada ne çok kaza oluyor ne
de fazla insan ölüyor. Kayı tlar, 1946
ve 1992 yıllan arasında ABD'nin
Antarktika programına bağlı uçak-
lardan çok azının kaza yaptığını ve
bu kazalarda sadece 35 kişinin öldü-
ğünü gösteriyor.
LC-130'lar çoğunlukla Christc-
hurch ve McMurdo arasındaki
3.825 kilometrelik mesafede yolcu
ve malzeme taşıyorlar. Bir diğer ça
lışma sahalan da, McMurdo ve
ABD Amundsen-Scott Güney Kut-
bu İstasyonu arasındakj 1.325 km.
Güney Kutbu'nda yılhk ortalama
ısı eksi 49 derece. Donmayı önlemek
için, naklive araçlannın motorlan
>
r
ükleme. boşaltma ve vakıt ikmah'
sırasmda dahi durdurulmuyor.
Hercules pilotlannın, uzak bilim-
sel saha kamplanna yolcu ve yük
götürme gibi daha da tehlikeli bir
görevleri var. Derin Dondurucu ope-
rasyonunun komutanı Jack Rector.
National Geographic'e. "Hercu-
lcs'ü defalarca, daha önce hiçbir insa-
nın ay ak basmadığı yarlara indirmek
zorunda kaldım" dıyor.
Oradan oraya sürüklenen karla-
nn örtüp. en deneyimli gözlerden
bile gizlediği derin buz yanklan pi-
lotlar için en büyük tehlike kaynağı-
nı oluşturuyor. Bu yüzden Antark-
Atlantif
Okyanusu
Gootf"
30*0
Pasifik 15O°B
Okyanusu
1S0°D
180°
tıka'da görev yapacak LC-130 Her-
cules uçaklanrun pilotlan. gölgele-
rin anlamını okumayı öğrenen ast-
ronotlarla aynı eğitimi ahyorlar.
Gerçekten de Hercules uçaklan
dünyanın en büyük arazi uçaklan.
Sadece görsel uçuş kurallanyla uçu-
rulabilen helikopterlerin aksine
Hercuies'ler iniş-kalkjş araçlan sa-
yesinde göz gözü görmeyen ortam-
larda bile uçabiliyorlar.
Kann ve göğün birbirine kanştığı
bembeyaz ortamlarda. pilotlarda
bir çeşit baş dönmesi olabiliyor.
Bir Hercules pilotu olan Guy Es-
ten'm söyiediği gibi: "Bir süt deni-
zinde uçar gibi oluyoruz. AJetierimiz-
den başka güvenecek bir şeyimiz ol-
muyor."
Heh'kopterlerin ve Hercules'lerin
çoğunu. Kahforniya Point Mugu
Donanma Hava îstasyonu'na ait
ekipler yönetiyor.
Diğer Hercules'lerin kumanda-
sında ise Glennille'deki Stratton
Hava Üssü pilotlan bulunuyor.
Ender durumlarda. bu araçlar
acil yardım amaayla kullanılabili-
yor. Örneğin 1992 yıhnın kasım
ayında Yüzbaşı Harrison Heysel.
Güney Afrika'daki araştırma istas
yonundaki bir traktör kazasındc
ayağı kınlan bir adamı kurtarmak
için bütün kıtayı geçmiş.
Kar yığınlannın içine zorlukla
inen Heysel. yaralı adamı aldıktan
sonra yeniden havalanabilmek için
tam IÖ kez denemek zorunda kal-
mış.
Daha kısa mesafede uçabilen. da-
ha dayanıksız Huey helikopterleri
ise McMurdo yakınlanndaki arazi
kamplanna malzemeleri ve bilim
adamlannı taşımakta kullanılıyor-
lar. Antarktika'da görev yapan tüm
pilotlann ortak görüşlerini, bakm,
içlerinden biri olan Yüzbaşı VVilh'am
W. Riley nasıl dile getiriyor:
"Burası dünyada eşi bulunmayan
bir yer, bir çeşit son sınır. Bu yüzden
de hepimiz buraya gelmek istiyoruz.
Burada sağ kalabilmek için daha da
iyi pilotlar olmamız gerekiyor."
Güzelleşmenin yolu doğadan geçiyor
ANKARA (UBA) - Çok eski çağ-
lardan beri bitkiler, güzelhk dünya-
sının en vazgeçilmez kaynaklan
arasında bulunuyor. Kozmetik
dünyası 260 bin çiçekli bitkiden yal-
nızca bin 100 bitkinin özelliklerini
biliyor.
En gözde üriinler
Papatyadan güle, limon yapra-
ğından böğürtlene kadar kozmetik
sanayisinin en gözde ürünleri ara-
sında bulunan bitkiler ve güzelliğe
katkılan şöyle:
Jajoba: Özellikle saç bakımı için
ideal bir bitki. Jajoba'dan elde edi-
len yağ, saç tarafından kolayhkla
emiliyor.
Saçı nemlendirerek kuruluğu ön-
lüyor. Aynca cilde pürüzsüz bir gö-
rünüm veriyor.
Pırasa: Suyu, \vzdeki sivilce ve le-
keleri yok ediyor.
Sarmtsak: Saçlann daha hızlı uza-
masını sağhyor.
Gfil: Gülsuyv «ldin nem dengesi-
ni düzenhyor.
Lavanta: Yağı izellikle saç bakım
ürünlerinde kullanıhyor.
Biberiye: Özellikle yağlı saçlara iyi
gelen bir bitki. Saçın yağını alıyor.
Papatyadan güle,
limon yaprağından
böğürtlene kadar
sayısız bitki,
kozmetik sanayisinin
en gözde ürünleri
arasında yer alıyor.
Koyu renkli saçlara parlakhk ka-
zandınyor.
Papatya: İltihaph ve akneli ciltleri
kısa sürede iyikşüriyor. Saçlan sa-
rartmak için de kullanıhyor.
Limon yaprağı: Cildi pürüzsüz-
leştiriyor. yüzdeki sivilceleri giderip
cildin guzelleşmesini sağhyor.
Nasırlan yok edici özelliği de bu-
lunan limon, yüzdeki çiller için de
faydalı.
Kasımpatı: Yıpranmış ve kuru
ciltleriçinideal.
Aynca cilde doğal bir pürüzsüz-
lük kazandınyor.
Akhus ağacı: Saçlan gürleştirip
kepekten anndıyor. Cilt hastalıkla-
nnı tedavı ediyor. ayak kokulanru
önlüyor.
Anason: Genç kızlann gelişme dö-
nemlerinde göğüslerinin daha diri
olmasını, yaşlılarda ise göğüslerin
sarkmasını önlüyor.
Ayva: Merhem yaparak kullanıl-
dığı zaman el, ayak ve meme ucu
çatlaklanru, yüz ve boyun kınşıklık-
lannı yok ediyor.
Böğürtlen: Ayaklardaki şişlikleri
indiriyor.
Elma: Uçuklan geçiriyor. Cildin
taze ve gergin kalmasını sağlıyor.
Marul suyu: Ergenlik sivilcelerinı
iyileştiriyor.
Patates: El ve ayak derisinde olu-
şan çatlaklan yok ediyor.
UNICEF'in raporu:
Yöneticilerin
sık değişmesi
projeleri
yavaşlatıyor
ANKARA (ANKA)-UNICEF,
Tiirkıv e'dc sağlık ve eğitim
alanlan bdşta olmak üzereçeşitli
bakanhk vekuruluşlarlaortaklaşa
y ürüıtüğü projelerin ilk üç yılhk
bölümünü değerlendiren bir rapor
hazırlayarak. bürokratlann sık
değişmesinın projeleri
yavaşlattığını bildirdi. Raporda,
en ait binmlerden üst makamlara
kadar bütün aşamalarda görev
>apan yöneticilerin sık değişmesi
sonucu. özellikle 1993 yıhnda
üzerinde işbirhğı v apılan
projelerde beklenen başannın
sağlanamadığı v urgulanırken
Türkive ile UNICEF arasında
anlaşma v apılmış konulann
uvgulanması konusunda bile
u>gulavıcı kuruluşlann
hükümetin üst düzev vöneticilerini
ancak dostluk ilişkileriv le ikna
edebıldığıne dikkat çekildi.
Sağlık alanında toplam 3.8 milyon
dolaryatınm yapan UNICEF,
raporunda ortak programın
bugüne kadar 5 av n müsteşar
direktörlüğünde vürütüldüğünü
hatırlatarak. "GÖrevdeki bu
süresizlik. uygulamalan önemli
ölçüde yav aşlatmış ve genişletme
konusundaki kararları
engeUemiştir"'denıldı. Bualandakı
stratejılerinverleşmemesininde
üst düzev bürokratlann sık
değişmesınden kav naklandığı
vurgulanan raporda. bu nedenle
bebek ölüm hızında v e aşılama
sonuçlannda bir ivıleşme
görülmediği belirtildi.
Kaçak yapılar
Uludag'ın
eteklerine
kayıyor
BLRSA (AA) - Güney Marmara
Doğal ve Kültürel Çevreyı Koru-
ma Derneği Genel Başkan
Yardımcısı Adnan Önürmen,
Gemlik Korfezı'ndeoluşan kirlilik
nedenıyle kaçak yapılaşmanın
L'ludağ eteklenne kaymaya baş
ladığını söyledi.
Önürmen. Lludağ'ıneteklerinde
açılan yollann yapılaşmavı da
berabenndegetirdiğini. zaman
zaman doğa ve ağaç kıyımlannın
yaşandığını kaydetti. Üludağ
göller ve oteller bölgesınde de
çev re kirlenmesi vaşandığını
savıınan Önürmen. otellenn
antma tesislennin bulunmadığını,
göller bölgesineçıkanlannda
dağda kirlilik yarattığını kaydetti.
KenttenveOrhaneli'de kurulan
termik santrahn bacasındançıkan
kirli havanın. L'ludağ
eteklerindeki cam ve kestane
ağaçlannda kurumaya yol açtığını
öne süren Önürmen şöy le dedi:
"Demek olarak bu konuda bir
araştırma v aptırdık. Araştırma
sonunda kestane ağaçlannda
kirlilikten kaynaklanan bir tür
ağaç kanseri saptandı. Bu hastalık
ağaçlan tepeden gövdeye doğru
kurutuyor. Ağaç kesimleri ve
kaçak yapılar yüzünden L'ludağ
orman alanlannda boşiukjar
oluşma) a başladı. Milli
parklarunızdan olan Lludağ. önlem
alınmazsa elden çıkabilir.
Gerekirse daha şimdiden L'ludağ
eteklerinde ağaçlandırma
çalışmalan yapılabilir."