03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ŞUBAT1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 13 DUIVYA EKONOMSEVE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞUJ/LONDRA Gelişmekteolanborealarda kara bulutlar S on birkaç yılda gelişmekte olan üjkelerin borsa indeks- leri (GÜBİ) başdöndürücü bir hızla yükseldi. Ancak, geçen ay, bu ındekslerde yaşanan ani düşüşler bu hızlı gelişmenin en önemli kaynaklarından biri olan uluslararası yatırımcıların güvenini sarstı. Bazı fon yöneticileri artık ziya- fetin bittiğıni düşünürken, bir başka- ları sadece ziyafet sofrasının değişti- ğini, örneğin, artık Asya'dan kalkıp Latin Amerika'ya gitme zamanı gei- diğini düşünüyorlar. Yatırımcıların içine bir kurt düştüğü ise kesin. Tarihin öğrettiği... Gelişmekte olan ülkelere (GÜ) yö- nelik sermaye akışlarında (doğrudan yatınmlar ve portföy yatınmları-dev- let borçları dahil), son 20 yıllık geliş- meye bakarsak, biri 1970'lerin başı- nda, diğeri de sonunda olmak üzere iki büyük artış yaşandığını görürüz. Buna karşılık, hem 1970'lerin orta- sında, hem de 1980'lerin başında sermaye akışının büyüme hızında gözle görülür bir yavaşlama var (VVorld Development Report 1985, sf. 86). örneğin, GÜ'ye verilen toplam Avrupa Do ları sendikasyon kredıleri büyüme hızı önce 1972-75 döneminde yılda ortalama %45 artı- yor, sonra 1975-77 arasında ortalama %18'e düşüyordu. 1977-79 arasında ise söz konusu kredılerin akışı hızlanıyor ve tekrar yılda orta- lama %75'e çıkıyordu. Buna karşılık, 1979-81 arasında, GÜ'lere verilen sendikasyon kredı- lerinin büyüme hızı yaklaşık %-2'ye gerılemış ve bundan sonra da gerilemeye devam etmış- ti. 1979'da yıllık sendikasyon kredisi $49 milyar iken, bu 1984e geldiğımızde, $22.7 milyara ka- dar gerileyecekti (age, sf.118) GÜ'lere yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ge- nel gelişmesini inceleyen bir başka çalışmada ('), benzer bir şekilde, 1972-74 ile 1979-80 dö- nemlerinde, yabancı sermaye yatırımlarında bir sıçrama olduğunu gösteriyordu. Anlaşılan, ekonomik durgunluk dönemlerin- de (gerileyen kârlar ve satışlar), merkez ülke- lerde kârlılığı düşerek "fazla sermaye" halıne gelmiş olan sermaye, düşük ücret, pazar yakınlığı, uygun yasal ortam, devlet teşvıklerı vb'den faydalanmak üzere GÜ pazarlarına yö- nelmişti. GÜBl'deki son üç yıllık gelişmeleri bu çerçeveye oturtursak, bu gelişmelerin, hem bu yaklaşımı güçlendirdiğini, hem de bu yolla, önemli ölçüde açıklanabildiğıni görürüz. 1970'ler boyunca merkez ülkelerde yaşanan durgunluklarda, "fez/a sermaye" GÜ'lere, (La- tin,Amerika, Orta Doğu ve Uzak Doğu) yöneldi. Bu süreç muazzam bir ulus/ararası kredı piya- sası köpüğü (bubble) oluşturdu. Bu köpük 1982de Meksika'nın dış borç ödemeleri üze- rinde moratoryum ilan etmesı ıle patladı. Bu sefer bu sermaye gelişmekte olan ülkeleri terk ederek merkez ülkelere döndü, hem başlayan devrevi ekonomik toparlanmadan faydalandı hem de bunu hızlandırdı. Böylece "fazla ser- maye" sorunu merkez ülkelere tekrar gen taşınmıştı. Bu geri dönüşün etkisı ile borsa ve gayrimenkul piyasalarında spekülatif bir kö- pük gelişmeye başladı Borsa köpüğü 1987'de Avrupa ve ABD'de patladı Bunu gayrimenkul pıyasalarındakı çökuş ve bir global resesyon izledı. "Fazla sermaye" önce bir süre Tokyo Borsasına yöneldi. Burası da çökmeye baş- layınca, son ikı yıldır artan özelleşmeler, ser- maye piyasaları yasalarında serbestleşme ve hızlı ekonomik büyüme vb. ıle daha da cazip hale gelen GÜ borsalarına yönelerek ındeks- lerı hızla yükselttı. Ziyafet başlıyor... Şu sıralarda geleceği tartışılan ziyafet, 1980'lerın sonunda, Batı'da borsa krızinın ardından ve geiışen durgunluğa paralel olarak başladı. Baring Securities'ın bir araştırma- sına göre GU'dekı pıyasalarda, yabancıların elınde bulunan kâğıtların değerı, 1988 yılında 2.4 milyar dolardan, 1993 sonu ıtibarıyla 160 milyar dolara yükselmiş. Ayrupa'da ve Japon- ya'da durgunluğun şiddetlendiği 1991-93 yılları arasında, gelişmekte olan piyasalara yönelik sermaye hareketlerınin hacmı de 1991'de 180 milyar dolardan, 1993'te 220 mil- yar dolara genişlemiş. Bir başka araştırma, 1993 yılı ıçinde, gelışmiş ülkeler dışındakı bor- salara, 40 milyar doların üstünde yatırım yapıldığını gösteriyor. GÜ'dekı borsaların per- formansını ölçen IFC indeksi ise, 1993 yılında % 79 artarken, kâğıtların ortalama getirısi de, Morgan Stanley e göre, dolar bazında, (% 31.39 Şılı - % 207.75Türkiyearalığında) ortala- ma, % 67 olmuş. Son üç yıllık ortalama getiri- nin bıraz daha düşük (% 53) ve aralığın daha geniş (% -7.5 Yunanıstan - % 134 Brezilya) ol- ması da gelişmelerin 1993'te hızlandığını gös- teriyor. Ve bitiyor mu? Ocak ayında, GÜ'lerın borsalarında, şıddetli dalgalanmalar ve anı düşüşler oldu. Bu ay içinde, değ/şik zamanlarda ve hızda olmak üzere, GÜBI'leri % 9 ile % 35 arasında duştü: Tayland % 9.3, Şanghay % 20, Sıngapur % 6.2, Hongkong % 8.3, Kuala Lumpur % 23, Manıla % 9, Istanbul % 35. (Far Eastern Eco- nomic Revtevv çeşitlı sayılar). Bu gelişmeler, yatırımcılar arasında, bir zamandan beri artan bir kuşkunun doğrulanması olarak algılandı: GÜ'ier piyasalarında, uzun dönemlı yatırım olanakları ıştah açıcı olmakla bırlikte kısa dö- nemde spekülatif bir köpük oluşmuştu ve bu köpük her an patlayabilirdi. İlk bölümde, kabaca çizdiğim manza- radan, bir de şu sonuç çıkıyordu: Mer- kez ülkelerinde ekonomik toparlanma başlayınca "fazla-sermaye" buraya geri dönmeye eğilimi gösteriyor. Bu yüzden söz konusu köpüğün patlaması- nda -eğer patlarsa-, ABD ekonomisin- deki gelişmelerin büyük bir rol oyna- masını beklemek gerekir. Durgunluğun en şiddetli yılı olan 1993'te (yukarıda, ilk bölümde, aktardığım gözlemle de uy- gunluk halinde olmak üzere) Japonya'- dan 200 milyar dolar sermaye çıkışı oldu. Bu fonlar, ağırlıkfı olarak, ABD ha- zine bonolanna ve portföylerinin yak- laşık % 30'u GÜ'lerin kâğıtlarından olu- şan yatırım ortaklığı fonlarına yatırıldı. Bu koşullarda, kısa dönem açısından gözler, önce, ABD faiz oranlanna dikil- miş durumda. ABD faizlerindeki bir artış GÜ'lerin borsalarına yönelen ser- mayeyi, para piyasalarına, dolara çeke- rek, borsaları ofumsuz bir şekilde etkı- leyecek. Sonra, Japonya'dakı ekonomi- yi teşvik paketlerine ve Çin'dekı enflas- yonist gelişmelere bakmak lazım. Uzun ve orta dönemde ise gelişmekte olan borsaların önemlerini koruyacaklar. Emeklilik fonları ve sigorta şirketleri gibi, uzun vadeli perspektifle, GÜB'ye yönelen kurumsal yatırımcılar, yer\erinden pek fazla kıpırdama- yacaklar. ikincisi, gelişmekte olan ulkelerin dayanıklı tüketim malları ve telekomünikas- yon pazarları hızla gelişen cazip birer yatırım alanı olmaya devam edıyorlar. Üçüncüsü, bu GÜBl'nin biri düşerken diğerinin çıkıyor ol- ması portföy-risk yönetimi açısınaan buralan cazip kılıyor. Nihayet, Avrupa'da ekonomik durgunluğun hâlâdevam etmesideburalarıncazibesiniyük- sek tutan bir başka etken. Diğer taraftan, ulus- lararası yatırımcıların tercıhının, Asya ve (bel- kı de Türkiye'den) Latin Amerika'ya yönelme- ye başladığına dair de göstergeler de var. Bu yuzden, yatırımcıların, yeni bir atılım yapma- dan önce şu sıralarda oluşmuş olan köpüğün patlamasını beklemesı gerekiyor. İyımseryak- iaşanlar ise, "her ne kadar fiyat-kazanç oran- lanna bakarak kâğıtların pahalılaştığını söyle- mek mümkün ise de, fiyat-nakil akışı oranla- nna bakarak yatırım yapmaya devam edece- ğiz" diyorlar. Ama iyimserler bile, GÜ'lerin borsalarında, bu sene kâğıtların getirılerının geçen seneki kadar yüksek olmayacağını ka- bul ediyorlar. (*) Madeuf, B. Omınami, C. (1983) "Crise et investissement International" Revue Econo- /n/Qi;eCilt34, No5. , . ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Bunabm, Sfyasakfır Ülke ekonomisinin son haftalarda içine sürüklendiği bunalımın sonuçları alınmış değildir. Yakın bir zamanda alınacak gibi de görünmüyor. Çünkü bunalımın neden- lerini ortadan kaldıracak önlemler, daha doğrusu somut politikalar geliştirrlmiyor ve uygulamaya konulmuyor. Ekonomi, doktora götürülmeyen bir ağır hasta gibi, tutu- luyor. Asıl sakıncalı nokta da buradan başlıyor. Çünkü hasta, her geçen gün, biraz daha ağırlasıyor. Hastanın iyileşmesi, doktorun tutumuna bağlıdır. Dok- tor, hükümettir. Gerçekte, hükümetin yani, doktorun gö- rünüşü, hiç de umut verici değildir. Hasta olan, doktorun kendisidir. Hükümet, yaklaşık 26 ay önce, ekonomide "onarım ve atılım", siyasette de "demokratikleşme" savı ya da önermesiyle işbaşına geldi. Programına göre ekonomi- de ilk iki yıl "onarım" yılları olacak, sonra da "atılım" dönemi başlayacaktı. Demokratikleşme konusunda da başta 12 Eylül Anayasası olmak üzere, askeri rejimin yasal ve kurumsal düzenlemelerinin yerini demokratik olanlar alacaktı. Kendisine verilen numara ister49, istenirse50olsun, hükümet bu işlevlerini görememiştir. Siyasal önderler, kendileri bir yerlere seçildiklerine göre demokrasinin var olduğunu, yukarıdan buyuruyor- lar. Ne faili meçhul cinayetler, ne yalnızca düşünceleri nedeniyle hapsedilen sendika başkanlan ve bilim adamları ne de başkentin ortasında dövülen karnu çalı- şanları, hiç mi hiç umurlarında değildir. Başbakan, demokrasi konusunda hiçbir yeni öneri ya da görüş getirmiyor; bir yeni yaklaşım sergilemiyor. Başbakan, ekonomi konusunda ise, 1994 bir "tamirat" yılı olsun diyor. "Onarım" yerine "tamirat"demekle, sermaye çevre- lerinde bu işe SHP karışmıyor kanısı yaratılmak isteni- yorsa bile sorun çözüme kavuşmuyor. Neden mi? Ekonomik bunalımdan çıkış yolu, kamu kesfminin ge- lirlerini olabildiğince arttırmak; giderlerini de yine ola- bildiğince sınırlı tutmaktır. Bu genel doğru dayeterli ola- maz, asıl olması gereken, hükümetin bu konuda kesin- likle çok kararlı ve tutarlı bir davranış sergilemesidir. Eksikolan. hastanın iyileşmesinin "reçetesi"değildir. Hükümet, kamu gelirlerini arttırma konusunda serma- ye kesimlerinin tam anlamıyla oyuncağı olmuştur. Vergi yasası, toplumun "ses çıkarabilen" kesimlerinin delik deşik ettiği bir biçimde çıkarılabilmiştir. Faiz gelirlerinden alınmakta olan yüzde 10dolayında- ki vergiden vazgeçildi, sonra da faizler katlandı; kimi vergilerin alınması ya ertelendi ya da bunlar tümüyle yasadan çıkarıldı. Çözümün öbür ayağı, kamu giderlerini sınırlamaktır. Hükümet, bu tür bir yaklaşımı sergileyecek tutarlılıktan da yoksundur. Borç anapara ve faiz ödemelerini, bir programla uzun döneme yayma girişiminde bile bulu- namıyor. Bakanlıkların, öbür kamu yönetimi birimleri- nin, gerçekten lüks sayılabilecek giderlerini sınırlayamı- yor. • • • Kamuoyunda kimi zaman "acı ilaç" olarak adlandırı- lan ekonomik kararların alınması ya da istikrar önlemle- ri gündemdedir. K o n u : 3 Şubat 1994 Perşembe günü Hükümet Sözcüsü DevletBakanı Yıldınm Aktuna'nın açıklamasına karşı açıklama. GSD DIŞ TİCARET A.Ş. 1986 yılında 96 giyim kuruluşunun ortak girişimi ile kurulmuştur. Bu şirkette her kuruluş 1 hisse ile temsil edilmektedir. Şirketin sadece 1993 yılı ihracatı 600 mılyon doların üzerindedir. Türkiye'nin toplam ihracatının yaklaşık yirmide biri şirketimiz aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. K a m u o y u n a D u y u r u TURGUT YILMAZ, GSD DIŞ TÎCARET A.Ş.'nin hem kurucusu, hem de bugüne kadarki değişmez Yönetim Kurulu Başkanı'dır. Kendisinin, GSD DIŞ TÎCARET A.Ş.'ye ortak 3 sanayi kuruluşu bulunmaktadır.. TEKSTİLBANK A.Ş., GSD DIŞ TÎCARET A.Ş.'nin %30 hisse ile ortak olduğu, sektörünün seçkin bir kuruluşudur. Şirketimizin ortaklığı ile TEKSTİLBANK, 1993 yılını büyük atılımlarla tamamlamıştır. TURGUT YILMAZ şirketimizi TEKSTÎLBANK A.Ş.'de de bugüne kadar başarı ile temsil etmiştir. TURGUT YILMAZ, sektör ve ülke menfaatleri doğrultusunda büyük bir özveri ile grubumuzu yönetmektedir. Topluluğun yararını kendi çıkarlarımn üstünde tutmak, yasalar ve düzenleyici kurallara özenle uymak, ticari kazanç hedeflerini gerçekleştirirken saygınlık ve güvenilirlikten ödün vermemek, ahlaki ve mesleki değerlere öncelik vermek tüm faaliyetlerimizde gözettiğimiz ve Sayın Yılmaz tarafından bir kurumsal kimlik olarak camiamıza benimsetilen vazgeçilmez çalışma prensipleridir. Ülkemizin son derece zor günlerden geçtiği bir dönemde, Türk ekonomisi için hayati önemi olan dış ticaret alanında önemli katkılarda bulunan bir kuruluşun ve onun Yönetim Kurulu Başkanı'nın, destekleneceği yerde sadece politik avantaj sağlamak uğruna ve sarfedildiği ağızların işgal ettikleri makamların gerektirdiği asgari sorumluluk anlayışı ile uyuşmayan, asılsız ve tutarsız isnatlarla yıpratılmaya çalışılmasını kamu yönetimi ciddiyeüyle bağdaştıramadığımızı sağduyusuna güvendiğimiz kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. G S D D I Ş T Î C A R E T A . Ş . Y Ö N E T İ M K U R U L U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle