Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT1994 PERŞEMBE
14 DUNYADAN
OrtaAsyastepleripaylaşılamıyorRuslar, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Orta Asya cumhuriyetlerinde ortaya çıkan boşluğu
doldurmaya aday, ne var ki, Türki cumhuriyetler tercihlerini Türklerden yana kullanıyor
19. yûzyılda Osmarüılar, İngilizler ve
Ruslar, Orta Asya üzerindeki çıkarlan
doğnıltusunda zaman zaman birbirle-
rine ters düşmüşler, zaman zaman da
işbirliğine giderek kısa süreli antlaş-
malar yapmışlardı.
Bugün, Rusya'da kendini gösteren
aşın milliyetçi hareketin olumsuz etki-
siyle, Türkiye ve Çin'in, Orta Asya ül-
kelerindeki etkinliklerini arttıracaklan
kuskusu hüküm sürüyor.
Bölgede petrol, altın ve gaz yönün-
den çok zengin kaynakJara sahip Ka-
zakistan, Kırgızıstan ve Özbekistan
aralannda işbirliğine giderek bir ortak
pazar oluşturmak istiyor. Kazakis-
tan'a "Geleceğin Kuveyt'i" denmesi
boşuna değil. Özbekistan ise dünyanın
en zengin altın madeni yataklanna sa-
hip. Türk yetkililer bu üç ülkeyi "Yeni
Düşler ülkesi" olarak nitelendirmekle
bir anlamda bölge üzerindekı niyetle-
rinı de ortaya koyuyor.
Taşkent'te basına verdiği birdemeç-
te, Özbekistan Devlet Başkanı İslam
Kerimov, Batı Avrupa iîe eşit bü-
yûklüğe sahip Orta Asya'da kurula-
cak bir ortak pazann, bölge üzerinde
ekonomik ve siyasi egemenlik kurmak
isteyen güçlere karşı bir güç birliği
oluşturacağını ileri sürüyor.
IGelişmeler Rusya'nın
çıkarlanyla çatlşıvor
Kerimov, Rusya'nın Özbekistan'ın
öz kaynaklan üzerinde hak iddia etme
hakkı olmadığmı belirterek, yeni pa-
zar ve ortak arama arayışına gjrdikle-
rini söylüyor. Bu ortaklığı Karaşi,
İstanbul, Pekin ve Şanghay'da aradı-
kJannı da sözlerine ilave ediyor.
Bölgedeki son gelişmeler Rusya'nın
çıkarlanna ters düşüyor. Gectiğimiz
yûzyılda Osmanlı ve İngiliz fmpara-
torluğu'nun bölgeyi denetim altına
alma çabalanna son veren Çarlık Rus-
yası, kendi çıkarlannı gözetmek ıçin
sömürü düzeni kurmuştu. Son günler-
de ise İran'da gelişmekte olan aşın
dinci akıma karşı bir güç oluşturmak
amacıyla Rusya bölgenin denetimini
elinde tutmak istiyor. Öte yandan
Moskova, Türkiye'nin bölge devletle-
riyle ekonomik, askeri ve siyasal işbir-
liği içine girerek, kendilerini dışlama-
sından çekiniyor.
Moskova'nın, "üçüncü göçlerin"
Orta Asya ülkelerinde etkinliğini art-
tınnasına ilişkin korkulanrun doğru-
luğu, Moskova'daki Türkiye Elçiliği
tarafından da onaylanıyor. Elçiliğin
belirttığine göre, Rus Dışişlen Bakanlı-
ğı Orta Asya'dakı komşulan üzerinde
herhangi bir yabancı devletin egemen-
liğini kendi güvenlikleri açısından hoş
karşılamıyor. ABD eski Büyükelçisi
Şükrü Elekdağ. Moskova'nın Tür-
kiye'ye ilişkin korkulannı doğrulaya-
rak, Boris Yeltsin'in Orta Asya ve
Kafkasya'ya bakış açısının aşın milli-
yetçi faşışt Jirinovski'den farklı olma-
dığmı öne sürüyor.
Batılı gözlemciler, Rusya, Çin, İran
ve Türkiye'nin katıldığı Orta Asya ya-
nşında en kuvvetli adayın Türkiye ol-
duğunu beljrtiyor. Orta Asya ülkele-
rinin. Moskova'nın yanı sıra, tarih bo-
yunca üzerlerinde hak iddia eden diğer
devletler ile ilişki kurmak istememesi
Türklerin şansını biraz daha arttın-
yor.
IGürciştan'da Rus
etkinliği artıyor
Ne var ki, Rusya'nın Gürcistan ve
Azerbaycan üzerinde güç kazanması
Türkleri kaygılandınyor. Azerbay-
can'da Türkiye yanlısı Azeri lider
Ebuifez Elçibey'in bir darbc sonucu
devrilmesı, Rusya'nın açıkça destekle-
diğı Ermeni saldınlan, Azerbaycan'da
Rusya'nın politik ve askeri varlığını
pekiştiriyor. Gürcistan'da da Azer-
baycan'dakine benzer yaklaşımlarla
Rus etkinliği giderek artıyor.
Davos'ta gerçekleştırilen ekonomik
işbirüği toplantısmda Orta Asya ülke-
leri doğal gaz boru hattıru Rusya üze-
rinden geçırmeden Avrupa'ya ulaştır-
ma yollannı aradılar.
Rusya ile ilişkilerini mümkün olan
en düşük düzeye indirmek isteyen
Orta Asya ülkeleri. kendi aralannda
kuramadıklan dostça ilışkileri Türki-
ye ile kurmak istiyor. Türkiye'nin üs-
tünlüğünün "akrabalık" olgusuna da-
yandığı iddia edılıyor.
Ancak, en büyük savaşlann kan
kardeşleri arasında çıküğını unutma-
makta fayda var.
Jaes Dorsey
The Wall Street Joumal Europe
Almanya
KızdOrdu
veda töreni
bekliyor
B DTnin (Bağımsız Devletler
Topluluğu) Genel Kurmay
Başkanı Matvej Burlakov,
Doğu AJmanya'da kalan 30 bin
Rus askerinin ağustos ayının sonu-
nuda geri çekileceğini belirtti. Belir-
lenen tarihte gerçekleşecek geri çe-
kilme sırasında yapılacak veda tö-
renleriyse endışe uyandınyor.
Burlakov geri çekilmenin, birleş-
meden sonra iki ülke arasında oluş-
turulan karma komisyon tarafın-
dan alınan kararlara uygun olarak
gerçekleştiğini belirtti:
"Birleşmeden önce Doğu Alman-
ya'da Kızıl Ordu'nun 550 bin askeri
vardı. Bugünsc 31.436 asker bulun-
makta. Ama rakanılara askerierin
30 bin kadar olan aile bireylerini de
eklemek gerekli."
Rus yetkililer, Kızıl Ordu asker-
lerinin arka kapıdan değil görkemli
ve başlan dik bir şekilde ülkelerine
geri dönmesini istiyordu. Ama Al-
manya, birleşme için Gorbaçov'un
eski Sovyetler Birliği'ne teşekkür
etmekle beraber, 45 yıl boyunca
komünist Doğu Almanya'yı işgal
eden Kızıl Ordu için fazla birşey
yapmakistemıyor.
Kızıl Ordu'nun veda törenleri sı-
rasında gelişecek olaylardan endişe
eden Alman yetkililer Ruslann
önerilerine sıcak yaklaşmıyor. Bur-
lakov askerin ve askeri malzemenin
belirtilen tarihte gideceğini bir kez
daha behrttikten sonra askerlerin-
den baalannın Rus mafyasıyla ve
bazı yasadışı örgütlerce işbirliği ya-
paraîc özellikle silah satışı gibi ya-
sadışı ücarete katıldığı yolundaki
haberleri yalanladı:
"Bunlar çirkin suçlamalar. Geri
çekiunemizden sonra, Aimanya top-
raklannda btzdm üretriğimiz bir tek
kurşun, bir tek elbombası bir tek
maym kalmayacağını sizlere garanti
edebilirim."
1991'de orduda 72 suçun işlendi-
ğini ve 5 kişinin Rus askerleri tara-
fından öldürüldüğünü kabul eden
eden Burlakov birleşmeden sonra
23 Rus askerinin öldürüldüğüne
dikkat çekti ve zulüm ve şiddet yo-
ğunluğunun Alman toplumunda
daha çok olduğunu sözlerine ekJe-
di.
AlainDebove
CJriapassessi Bütün dünyanın şaşkın bakışlan altında
Meksika'da patlak veren ayaklanma, turistlerin
ülkeyi terk etmesine yol açtı. San Cristobal'daki
lokantalar, oteller şimdi bomboş.
Mi
Bir zamaniar, turistlerin doldurduğu San Cristobal sokaklanna şimdi hûzün eşlik ediyor.
eksika'dakı ayaklan-
malar turistleri korku-
tuyor. San Cristobal'-
da garsonlar çizgi roman
okuyarak vakit geçiriyor. Ola-
ğan siesta yemeği için öğlenleri
tamamen dolu olan kafeler ar-
tık sinek avlıyor. Kafe Kolon-
yal'in garsonu. Gonzalo Gordil-
lo, "Artık buralarda turist gör-
mek zorlaşrı. Çatısmalar baş-
layınca hepsi bölgeyi terk erti"
diyor
Gözalıcı otellen, kaüteh lo-
kantalan ve hareketli meydan-
lan, genellikle Meksika'nın ta-
rihini solumak isteyen Avrupalı
veAmerikalıturistlerledolupta-
şan San Cristobal, 1 ocak günü
başlayan ayaklanmalann ardı-
ndan büyük ölçüde boşaldı. Her
yıl 1 mılyon 200bincivannda tu-
rist, kaldınm taşlı sokaklarda
gezmek, yakındakı Kızılderili
köylenni ziyaret etmek ya da
birkaç saat uzaktaki nefes kesici
Maya kalıntılannı görmek için
bu eski sömürge kentıne gelırdı.
Ancak yeni yılın ilk sabahı uya-
nan turistler kentin ana mey-
danının sılahlı gerillalarla dolu
olduğunu gördüler. Aralann-
dan bırkaçı kaldıysa da çoğun-
luk kenti hemen terk etti.
Ayaklanmayı başlatanlann
büyük kısmıgüneydeki Yağmur
Ormanlan'na çekildi. Ancak
yine de ekonomisi neredeyse ta-
mamen turizme dayalı olan San
Cristobalkenti,çatışmalarlabo-
zulan bir imajı yeniden kur-
manın zorluğunu keşfediyor.
Kentin önde gelen dil okullan-
ndan birinin yöneticisi olan Ro-
berta Rivas, görüşlerini şöyle
dile getiriyor: "1994 kötü bir yıl
olacak gibi gözüküvor. Bu ken-
tin yeniden huzurtu bir dağ sığı-
nağı imajını kazanması için za-
man gerekecek."
Şımdibk Meksika'daki tu-
rizm endüstrisinin tümü, Chia-
pas ayaklanmalanndan dolayı
köşeye sıkışmış durumda. Ül-
kedeki turizm merkezlerindeki
acentalar, çok sayıda yabana
turistin rezenasyonlannı iptal
etüğinı bıldınyor. Meksikalıla-
nn bile daha az yolculuk yap-
maya başladıklan belirtiliyor.
Petrol üretiminin ardından ikin-
ci sırayı alan endüstri kolu olan
turizm, Meksika ekonomisine
yılda 6 milyar dolar kazandın-
yordu.
Meksika'nın en güneyindeki
ve en yoksul eyaleti olan Chia-
pas'ın dağlanndaki San Cristo-
bal'da herhangi bir üretim ya-
pılmıyor. Kentin 80 bin kişilik
nüfusu geçiminı turist rehberli-
ğinden çıkanyor. Genel kanıya
göre. ayaklanmalardan bu ya-
na kentteki işler yüzde 80 ora-
nında azalmış.
San Cristobal'daki dükkan-
lann çoğu yenı bir saldınmn
korkusuyla ya da müşteri yok-
luğundan. erkenden kapatılı-
yor. Bankalar kısa süreler için
açık tutulurken. kentteki okul-
lar yeni bır emre kadar kapatıl-
dı. Otel sahibi Juan Fransisco
Flores Salazar, "San Cristo-
bal'i yeniden turizm haritasma
\erleştimK'k için çok uğraş-
mamız gerekecek" diyor. Flo-
res ve diğer otel sahipleri. Mek-
sika hükümetinden banka
borçJannın ödenmesi ve 1994
vergilerinın azaltılması konu-
lannda yardımcı olunmasım is-
tediler. Flores aynca çatışma-
lann sona ermesinin ardından
turizm bakanlığının Avrupa ve
ABD'ye yönelik, bölgenin do-
ğal güzelliklerini övücü bır
tanıtım kampanyası başlat-
masmı istiyor. San Cristobal'-
deki dükkan sahipleri de bu ko-
nuda Flores'i desteklivor. 75
yaşındaki dükkan sahibi Ange-
lita Arizmende, dükkanında
•sattığı rengarenk elişlen ve yö-
resel kıyafetlerden oluşan
yığının ortasında kara kara
"Hiç kimse gelmezse nasıl geçi-
neceğiz?" diye düşünüyor. Bu-
günlerde San Cristobal'de ya-
şayan herkes aynı soruyu so-
ruyor.
Yılın her mevsiminde dünya-
nın dört bir yanından gelmiş
hippilerle dolu olan pansiyon
Casa de Margarita'nın 26 oda-
sından sadece dördü dolu. Bu
dört odada da zaten gazeteciler
kalıyor. 10 yıldır Marganta'da
çalışmakta olan Diego Hernan-
dez, "Sanki açlıktan ölüyormu-
şuz gibi. Normalde yılın bu za-
manında burası tıkabasa dolu
olurdu. Bir de şimdi bakın" di-
yor.
Leon Lazaroff
Işsizlik kalkınmış ülkelene veba gibi yayılıyor
Time dergisi, son sayısmda,
dünyanın belli başlı kalkınmış
ülkelerinde işsizligin yakıa bir
sorun haline gelişine değiniyor.
"Niye öteki insanlar gibi
çaltşmıyorsun?
Nasıl çalışabilirim,
çahşacak ışyokken?"
Yaklaşık 50 yıl önce ortaya çıkan bu Ameri-
kan halk şarkısı, bugünlerde milyonlarca kişinin
dudaklannda. Dünyanın en zengin ülkelerinin
çocuklan. bol paralı iyi işleri, tıpkı su içmek, so-
luk almak gibi doğuştan kazandıkJan bir hak
olarak görmüşlerdi.
Ancak işler artık değişti. Almanya'dan Japon-
ya'ya, Lyon'dan, Los Angeles'a kadar, uzun sü-
reli işler vaat eden dev şirketlenn çoğu teker teker
çöküyor. Ekonomistler, sanayileşmiş ülkelere
önümüzdeki yıllarda tıpkı bir veba gibi yayılacak
olan devamlı ve "yapBal" işsizlik oranlanndaki
artıştan söz ediyor.
İşsizler ordusundan oluşan yitik bir kuşak se-
naryolan politikacılan hayli ürkütüyor. Çalışma
bakanlıklan, pek çok ülkede en korkulan bakan-
lıklar arasında. İşsizlik oranı Fransa'da yüzde 12,
İrlanda'da yüzde 16.9, işçilenn kendi haklannı
konımak için geçtiğimiz haftalarda genel greve
gittiği îspanya'da yüzde 23. Grevin, sorunlan çö-
zeceği ise kuşkulu. İşadamı Carios Ferrer Salat,
İstihdam ve kalkınma arasındaki korelasyon: Çok daha esnek bir
iş pazanna sahip olan ABD. düzenli bir sistemin bulunduğu Avrupa ve
Japonya ya göre daha fazla iş yaralıyor.
ABD OECD Avrupa JAPONYA
r ı r m r r n r ı n T TTTTTTTTTTTTTTI I I I I I I ı I I I I I m
'80'82 '84 '86 '88 "90 *92 '94'80 '82 '84 '86 '88 '90 *92 '94*80 '82 '84 '86 '88 '90 "92 *94
-2
"1988'deki genel grevden sonra, İspanya ekonomi-
si daha da kötüleşti. Bu grev de benzer sonuçlara
yol açacak" diyor.
Güçlü Almanya bile, Batı kesiminde yüzde 8.
l'lik, Doğu kesiminde yüzde 15.4'lük bir işsizlik
oraru ile, bu gidişattan payını alıyor. Japonya'-
nın, ömür boyu iş garantisi veren devasa şirketle-
ri, üç yıllık durgunluk döneminden sonra, bir za-
maniar düşünmekten kaçındıklannı, şımdı dile
getirmeye başladılar: İşten çıkarmalar hızla artı-
yor. Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ıçin de
sorun cıddi boyutlara ulaştı. ABD, el yordamıy-
la,işsizlik batağından çıkmaya çahşıyorsa da,
reel ücretler giderek düşüyor. Ekonomik Kalkı-
nma ve İşbirliği Örgütü, bu yılın sonuna kadar
sanayileşmiş ülkelerde toplam 36 milyon kişinin
ışsiz kalabıleceğini öngöriiyor.
Hükümetler, işsizligin daha da artacağı gele-
cek yıllan düşününce, acıl önlem arayışı içine
gjrdi. Öncelikle, iş kollanmn Asya'ya göçü ön-
lenmeye çalışıüyor. Çok daha radikal bir çö-
zümse. iş saatlerinin haftada 32 saate indıril-
mesi şeklinde. Böylece, iş bölüşülebilecek.
Son iş görüşmesine geçen yıl gjden 42 yaşı-
ndaki ışsız bilgisayar programası CaroU Dıı-
rand, "Şirketler komik paralar karşılığında
yüksek ötesi performans bekliyor" diyor.
Daha kısa iş günü önerisini reddeden Avru-
pa Birliği önderlen ise, başka çareler bulmakta
zorlanıyor. Hele de, Emıl Zola'nın kitabından
sinemaya uyarlanan ve 19. yûzyılda Fransa'-
nın kuzeyinde ayaklanan maden ışçilerinin öy-
küsünü anlatan Germinalfilminihenüz izlemiş
olan Fransız delegasyonu için hayat hiç kolay
değil. İşsizlik oranının yüde 9.7'ye dayandığı
Brüksel, 1936'dan beri ilk kez geçen yıl grevlere
sahne oldu. İstatistikler, Avrupa"da işsizlik
oranımn yüzde 12 dolaylannda seyredeceğini
gösteriyor, ki bu da 23 milyon insanın işsiz kal-
ması demek.
Amerika, şimdilik Avmpa'dan daha iyi du-
rumda. Geçen yıl 2.5 milyon iş yaratıldı. Ancak
bu işlerin çoğu ya part time ya da düşük ücretli.
Olayın bir başka yönü ise, insanlann siste-
min kendisini sorgulamaya başlaması. De-
mokrasiler, halkın güven bunalımı yaşadıklan
bir dönemden geciyor. Kalifıye olmayan genç-
ler, gerek AJmanya'da gerek başka ülkelerde.
işsizlikten göçmenleri sorumlu tutuyor ve bü-
tün bir poütikayı düzmece olarak nitelendiri-
yor.
Time
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇI
Pomak Güreşi...
Çocuktuk, anam sayrı, yatağında yatıyordu. Küçük
kardeşim Nazmiye de başını sarmış, sayrıymış gibi, sa-
rarmıştı. Eve gelenler, kardeşime soruyorlardı:
- Senin neyin var kızım?
- Ben anamın derdinden hastayım!
Soranlar gizliden gülümsüyorlardı. Şinasi Sahnesi'-
nde, Ataol Behramoğlu'yla oturmuş, "Nâzım Hikmet
Günleri"m izliyorduk. Ataol'asordum:
- Nâzım'ın ölürnü neden oldu?
- Anevrizm.. dedi Ataol, anevrizmden ölmüş.
- Nereden biliyorsun?
- Vera'nın anılannda var. Ataol Berıramoğlu'nun çe-
virdiği Vera'nın anılarını, Milliyet'te okumuş, kitabını
almamıştım. Kitap bitmiş, yeni baskısı da yapılmamış
mı ne? Meclis kitaplığından buldum. Vera, Nâzım'la
1955 yıllarında tanışır. Nâzım'ın Sovyetlere gidişinden
birkaç yıl sonra. Nâzım, Vera Tulyakova'nın çalıştığı bü-
roya geldiğinde kapıcı, bağırarak sorar yukarıya:
- Bir yazargeldi, adı Nâzım.Hikmet 'miş, bırakayım mı,
bırakmayayım mı? Vera, şoyle anlatıyor gelişinı:
"Kapıcının telefonundan sonra, ikinci kattaki senaryo
bölümünün kapısının çalınıp içeri onun girmesine kadar
on, hatta on beş dakika geçeceğini biliyordum. Nâzım
çokyavaş çıkardı merdivenleri. Her basamakta dinlenir-
di. Oyle sakıngan çıkardı ki taşıdığı çok narin bir vazo-
nun parçalanmasından korkuyordu sanırdınız. Sonra
anlattı bana: Bir gün, enfarktusten sonra, bir doktor top-
luluğu, (Kremlin Hastanesi'nde) hastalığını görüşüyor-
larmış. lllegalite stajından geçmiş biri olarak, konuşma-
larını işitmeyi başarmış. Latince'yikolayca anladığı için
uğursuz 'anevrizm' sözcüğünü duymuş o gün.
- Anlıyor musunuz, -diye anlatıyordu- anevrizm, siga-
ra kağıdından daha ince bir yerdir yürekte. En ufak bir
özensiz hareket bu kağıdın patlaması ve her şeyin bit-
mesi demektir. Sonra hastalığımla ilgilı bütün kitapları
okudum, her şeyi biliyorum. Bendeki infarktla insanlar
en çok 11 yıl yaşayabiliyorlar..."
Vera, Nâzım'ın ölümünden önce geçen bir olayı da
anlatıyor, "Akşam saatsekizde evde buluştuk. Annemin
borekleriyle çay içtik..." diyor anılarında Vera; Nâzım,
bir ara Ekber 'e (Babayev), çok kötü olduğunu söyler. Ve
"Tamamölüyorum..."diyedüşündüğünü itiraf eder. Fa-
kat, Ekber'i ürkütmemek için belli etmez. Biraz uzanır,
sonra düzelir bir parça, yüreğindekı ağrı geçer, bir bit-
kinlikkalır.
- Şimdi tamamen düzeldim. Yarın polikliniğe gidip bir
kan tahlili ve elektrografi yaptıracağım.
Vera, "Şimdi depek iyi olmadığmı, evin içinde dolaşıp
durduğunugöruyordum..."diye yazar.
Nâzım'la dertlerimizin bir olduğunu düşündüm. Ben
de beş yıldır, o "uğursuz" anevrizmayı yüreğimde taşı-
yorum Bir aydır, sayrılığımın gripten kaynaklandığını
sarıyordum, değilmiş, "anevrizma " danmış. Sağınlar el
koydular, şimdi iyi. Tahsin Saraç'ın Fransızca-Türkçe
sözlüğüne baktım: "Bir atardamardaki gevşeme şişkin-
liği"diyor, "anevrizma" için...
Edebiyatçılar Derneği'nin düzenlediği "Nâzım Hikmet
Günleri"ne ozanların, yazarlarm sundukları bildiriler,
aynıadlayayımlanankitaptatoplandı.Kitaptanedinmek
isteyenler, Edebiyatçılar Derneği'nin "özveren Sokak
3/8 Demirtepe, Ankara" adresinden, "bağış karşılığı"
edinebilirler.
•
Salı akşamı, Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi Musta-
fa Balbay'la, SHP Ankara Belediye Başkan adayı Koref
Göymen'in Otel Merit'te, basın için verdiği yemeğe git-
tik. Korel Göymen çok sevindi, o gelmeyeceğımi sanı-
yormuş. Sağın Turhan Temuçin de vardı yemekte.
Onunla "anevrizma" üzerine konuştuk. O da bir kadeh
viskinin damarları açacağı görüşündeydi, itiraz eder mi-
yim hiç? Uğur Büke, SHP Ankara ll Başkanı Yılmaz Ateş
de var yemekte. Korel Göymen'i çok rahat gördüm.
ANAP adayı Rüştü Yüce'nin, belediye başkan adayı olu-
şuna şaşıyor en çok.
-Biz öğrenci derneklerinde çalışırken Rüştü Yüce,
'Karışmayın bu işlere başınıza bela gelir!' der, politika-
dan kaçardı. Şimdi ne yapacak merak ediyorum!
Korel Göymen, SHP içinde, aday adayı olanlardan
Erol Tuncer, YiğH Gülöksüz'le birlikte çalışacağını, on-
ların çalışmalarına katkıda bulunacaklarını da söyledi.
SHP'nin Izmir'e Yüksel Çakmur'u aday göstermesi,
beklenen şeydi Çakmur, sonuna dek ağırlığını korudu.
Içimden "Bravo Yüksel Çakmur" dedim. Yüksel Çak-
mur'la, Burhan özfatura, bu yerel seçimde, 1989'un,
sporcu deyimiyle "rövanşını" oynayacaklar; yani daha
önceyazdığım gibi, kıran kırana bir "Pomak güreşi!"
Nurettin Sözen'e, Istanbul'da bu olanak verilmedi.
Onun da Dalan'la kapışmasmı seyredecektik. "Nurettin
Sözen 7e ilgili söyleşiyi iyi ki yazmışım" diye düşünüyo-
rum. Sözen'i "medya'Yıın elinde bırakmadım. Zülfû U-
vaneli'yi evinden aradım, kızı Aylin'le konuştum Kutla-
dım Livaneli'yi. Livaneli adı nereden mi geliyor? Artvin'-
den. Bizim, taşlama ustası Hasan Çeiebi iyi bilir: "Liva-
ne", Artvin'in eski adı, oradan geliyor.
•
Edirne Ağır Ceza Mahkemesi, savunman Burhan
Apaydın'ın, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi'ni ret iste-
mini reddetti. Dosya yeniden Kırklareli Ağır Ceza Mah-
kemesi'ne gönderildi. Tunuslu Riyad Mahluf davası,
görelim ne gösterecek? Savunmanı Burhan Apaydın, bu
davayı Avrupa insan Hakları Komisyonu'na dek götüre-
ceğinı söyledi...
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Bir örgütün içine sızan .
gizü ajan. 2/ Geminin
riizgâr alan yanı... Bir ya- 2
nşın belırli uzaklığı kap- «
sayan bölümlerinden her
biri. 3/ Magnezyum ele-
mentinin simgesi... Çok
güzel. hoş. 4/ Üstünde
kapak gibi tek bir kabuğu
olan küçük bir yumuşak-
ça. 5/ Kutsal inanç... Ad-
lan sıfat yapmakta kulla-
mlan bir yapım eki. 6/
Romanya'da tarihi bir
bölge... Kuşaktan kuşağa geçen
kalıtımsal öğe. 7/ Giyeceklerde ta-
kım... Serbest bırakma. 8/ Kenar
süsü... '" gibi tutarsa da âfâkı
nâmımız; Zevki kederde mihneti
rahatta gönnüşüz" (Şeyh Galip).
9/ Gırtlaktakı aşın ve süreğen yan-
YLTİARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Aynı ekonomik etkinliğe açık
sanayinin tümü. 2/ Motif... Spor
karşılaşmalannda yapılan kural
dışı hareket. 3/ Nazi partisinin askeri polis örgütü... Metal bil-
yelerin savrulması ilkesine dayalı elektrikli bır oyun makinesi.
4/ Balık yumurtasıyla yapılan bir tür meze... Rütbesiz asker. 5/
İlgi. 6/ Afrika'da bir ülke... Sanı 7/ Renksiz ve kokusuz bir
gaz.. Hindistan'da kutsal sayılan ırmak. 8/ Akım şıddeti birimi
kiloampenn kısa yazılışı... Açı ölçmeye ya da çizmeye yarayan
araç. 9/ Yüzme havuzu... Satrançta bır taş.