Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 ŞUBAT1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Akbank Oda Orkestrası'nın ilk konseri ve İnci Özdil yönetimindeki İDSO'dan Patterson
Klasikmüzikyayınlanyinegündemde
EVÎNİLYASOĞLU
Y
azdıklanmıza duyarlı dav-
ranan TRT-3 ve 94.5
Klasik FM yöneticilerine
klasik mûzik dinleyicileri
adına teşekkür ederiz. Yı-
• • M ^ M ibaşından sonra "Akışı ağı-
riaşünyor" gerekçesiyle Radyo-3'ün
gündüz saatlerinden kaldınlan klasik
müzik yeniden programa girdi. Klasik
FM'de ise çalınan parçalann başına ve
sonuna anons kondu; üstelik yapıtlar
arük yanda kesilmiyor. Dıleriz diğer
radyolara da ara sıra klasik müzik ku-
şağı konur, alımlı yönleriyle klasikleşmiş
müzik tanıtıhr.
Müzik sanatının özverisi
Tarih boyu müzik ve görsel sanatlann
işbirliği büyük yapıtlar doğurmuştur.
Barok besteci Lully ile MoBere'in işbirli-
p sonucu ortaya çıkan komedi baleler,
Prokofief in müziğı ile can bulan Eisens-
tein filmleri, tiyatro yapıtı olarak unutul-
sa da müziği ile dıllerde kalan tiyatro
müzikleri; Wide Side Story gibi filminı
izlemeden de müziğini büyük keyifle
dinleyebileceğiniz suit ve daha nice ör-
nek sıralanabilir.
Ancak ülkemizde müzik, sahne sanat-
lanyla birleşince, diğer sanat'dallanna
göre en çok özveride bulunan sanat olu-
yor. Sinema ve tiyatro gibi görsel sanat-
lara katkıda bulunurken 'synthesizer'ın
kolayca çekip çevireceği, aktanp yozlaş-
tıracağı bir malzeme haline geliyor. Mü-
zik. eğitimi zor ve uzun bir sanat olma
özelbğini yitirip iki-üç ay içinde şarkıcı-
laryetiştirebiüyor.
'Şarkılar Susarsa' müzikali
Ve müzikaller sahnelenebiliyor. örne-
ğin Dormen sahnesinde şu sıralarda Çe-
tin Akcan'ın yanp yönettiği Şarkılar Su-
sarsa başlıklı müakal. müziğın ne kadar
kolaya ahnabilir bir sanat dalı olduğu-
nun İcanıtı.
İlk perde baştan sona bildik ilkokul
şarkılan ve hafif müziğin klasikleşmiş
(aslında güzelim) şarkılanyla örülü.
Frank Sinatra'nın ya da Dean Mar-
tin'in 6O'lı ve 70'ii yıllarda bütün dün-
yanın ağzındaki şarkılan müzikle yakı-
ndan uzaktan ilgjsi olmayan üstelik
Ingilizce de bilmeyen bir topluluk tarafı-
ndan koşturarak seslendirilmesi. Araya
da lise sınıfinda ders verir şekilde bayat-
lamış Vietnam öyküleri. Amerika bizi
nasıl sömürdü hayıflanmalan! öyle çok
soyununca sanırsınız ki yeni bir boyut,
bir başka deyiş aranmış. Belki de saçma
(absürd) bir yöntem deniyorlar, şarkılan
bozup (deforme edip) birleştirecekler
diye bekliyorsunuz. Sonuç, bilegeldik
müzi|in kötü taklidi.
Araya serpiştirilen iki-üç özgün parça
ise 'synthesizer'in gürültüsüne sığmıp ne
amaçla yazıldığını, hangi zinciri birleşti-
rip nasıl bir süreç izlediğini anlatamıyor.
Meiih Kibar gibi onca yillık deneyimi
olan bir müzikçimiz nasıl böylesi üç-dört
günde haarlanmış izlenimi veren bir
çalışmada imzasını ve müzıği harcatmış!
İzleyiciler arasında. "Keşke play-back
yapsalardı, hiç değilse özgün halini dinler-
dik şarkıların" dıvenler de çıktı; "Kendi-
mi tatil köylerinden birinde akşam eğ-
iencesinde sandım" dıyenler de! Bu tür
oyunlar sahnelendikçe ülkemizde müzi-
kal sanatçısı yetiştiren kurumlara gide-
rek gereksinimin arttığını fark ediyoruz.
Akbank Oda Orkestrası, bu mevsimin
ilk konserini yeni açılan Haa Ömer Sa-
bancı Salonu'nda verdi. tdil Biret'in so-
aünümüzün önemli
bir İngiliz müzikçisinin,
Paul Patterson'un
enerjik, coşkulu ve
melodik bütünlüğe sahip
bir yapıtını dinledik
İDSO'dan bu hafta.
listliğinde ve Pertev Apaydın'ın şefliğin-
de J.S.Bach ağırlıklı bir program sunul-
du. Hafta içi, yağmurlu bir gecede, Le-
vent gibi şehrin merkezine uzak bir nok-
tada, trafiğin ve park sorununun sıkıntı-
lanna katlanıp 600 kişiden fazla bir din-
leyidnin konsere gelmesi çok sevindirici
bir olay. Bir bakıma yeni bir konser salo-
nu özleminde oluşumuzu, bir bakıma
oda orkestraianna özlem duyuşumuzu
ve de en önemlisi tdil Biret'in herzaman-
ki tılsımı. böylesi bir kalabalıp topladı.
Gönül isterdi ki bu merkezde akustik
donanımı ve biraz daha geniş sahnesiyle
bir konser salonu yapılmış olsaydı! 600
kişilik salon konferans salonu olarak
yapılmış; Akbank'm Kültür ve Sanat
Baş danışmanı Nazmi Akıman'ın öneri-
si ile konser salonu olarak kuiianılması
da uygun görülmüş ve Almanya'dan tdil
Biret'in seçimi ile nefis bir piyano
alınmış. Prograrnda Bach'ın Fa Minör
ve Re Minör Piyano konçertolan ile 5
numaralı 'Brandenburg Koncertosu'-
nda tdil Biret, klavsen sonoritesinin
özelliğini duyurdu. Brandenbung Kon-
çertosu'nun diğer solistlen Gülden Tu-
nalı (keman) ve Gûnay Yetiz (flüt) idi.
Grieg'in 'Eski Üsjupta' yaalmış Holl-
berg suitinde ve diğer konçertolann eşli-
ğjnde şef Pertev Apaydın'ın titiz yoru-
muna karşın, ses renklerinin karşıtlığı
yine sahne konumu ve akustik sorun-
lannın kurbanı oldu. Uzun zamandır
böylesi bir preklasik karakterde prog-
ram dinlemediğJmLzd anımsadık. Oda
işlenmiş konulan yeniden ele alıp. böyle- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^
si çok bildik ezgileri peşpeşe söylemeye I™3 OzdiJ, sağlam ntin kurgusu, açık vuruşianyla Şostakovıç'ın 5. Senfonı'smı bestecımn yazısma aygım yorumladı.
müziğinin sıcakbğını tatmak açısından
bu tür topluluklar ve programlar daha
sık gündeme gelmeli kanısındayız.
İDSO'yu bu hafta sonu İnci Ozdil yö-
netti. Program tümüyleçağdaşyapıtlara
aynldığından nicedir romantik müzik
dinleyen İDSO dinleyicisi ve seslendi-
renleri sanki daha bir istekli ve ilgiliydi.
fngibz besteci Paıd Patterson'un (1947)
enerjik, coşkulu ve melodik bütünlüğe
sahip bir yapıtını dinledik: Festivo Uver-
türü, op. 74. Patterson halen Kraliyet
Müzik Akademisi'nde Kompozisyon ve
Çağdaş Müzik Bölümü Başkanı, 1980'-
lere dek grafık notalama yöntemi ile ato-
nal, raslamsal ve elektronik calışmalar
yapmış. tlginç olanı, arük müziğin gele-
neksel yaasına ve melodik yapısına dön-
düğünü savunanlardan biri. Stravinsky,
Prokofief ya da Şostakoviç gibi çağ
başının neoklasik anlayışını duyuruyor
Festivo Uvertürü. Tek soluktaki akışıy-
la dinleyiciye yirminci yüzyılın sonlann-
da yaşadıgını da unutturmuyor. Paul
Patterson gibi günümüzün önemli bir
İngiliz müzikçisinin yapıtını duymak
için Londra'dan kalkıp tstanbul'a gel-
mesi ve tnci özdirin yönetimindeki or-
kestranın yorumunu beğenmesi de ulu-
sararası kültür alışverişimız açısından
hoş bir olay!
Ann Karamürsel'den Ravel
İnci özdil sağlam ritm kurgusu ve
açık vuruşlanyla Şostakoviç'in 5. Senfo-
nisi'ni bestecınin tutkulu, karamsar yer
yer donuk yer yer aşın coşkulu yazısına
uygun yorumladı.
Bu konserde başkemanci olarak ilk
kez dinledığımız Ayşe Bölükbaşı'nın
katkısını kutlamak gerekir. Özellikle
Şostakoviç'in senfonisindeki güzel tonu,
sololardaki anlamlı yonımu. toplulukla
şef arasında oluşturduğu elektrik, övgü-
ye değer.
Piyanist Ann Karamürsei, Ravel'in
Sol El tçin Tek Bölümlü Konçertosu'nu,
İDSOeşliğinde seslendirdi. Bazen solist-
len fazla profesyonel bulup, sahne coş-
kusunu yitirmekle suçluyoruz. Ann Ka-
ramürsei ise bunlann tam tersine, hiçbir
zaman sahne heyecanını yiürmeyen bir
piyanistimiz. Son zamanlarda pek çok
piyanistin yaptığı gibi bu konçertonun
caz yönünü öne çıkaran bir yorum değil;
kendine özgü, her zamanki tempera-
mant'ında bir yorum sundu. Ann Kara-
mürsel, yirmi dakikahk koncertodan
sonra çaldığı üç bis parçası ile ufak bir
resital vermek bonkörlüğünü gösterdi:
Scriabin, Debusy ve Ulvi Cemal Erkin'-
in parçalan Ravel'i izleyen ve yonımcu-
nun konçerto sonrası rahatlığını sergile-
yen yapıtlardı.
Gerry
Hemingway
Dörtlüsü
İstanbııl'da
Kültür Servisi - Pozitif Organizas-
yon ve Cemal Reşit Rey Konser Sa-
lonu'nun ortak düzenledikleri
1993-94 caz konserleri dizisi çağdaş
müziğın önde geien isimlerinden
Gerry Hemingway Quintet konseri
ile sürüyor. Cazseverlere Ernst Reij-
segger ve Mark Dresser gibi dünya
çapında müzisyenleri de izleme ola-
nağı sunacak konser, 6 şubat pazar
günü saat 20.00'de gerçekleştirile-
cek.
1974 yılından bu yana müzdk ya-
şamını New York'ta sürdüren Gerry
Hemingvvay. John Zorn, BUI Griseü,
Robert Previte ve Wayne Honvitz
gibi isimlerle birlikte caz müziğini
çağdaş müzikle birleştirerek yeni
akımlann doğmasına neden olan
genç kuşak müzisyenlerin öncülerin-
den.
1985 yılından bu yana çahştığı
Anthony Braxton Dörtlüsü'nün de-
ğişmez elemanı olarak adını duyu-
ran Gerry Hemingvv'ay, 80'Ii yıllann
en yetenekb davulculanndan. Brax-
ton'la yaptığı calışmalann yanı sıra
Ray Anderson ve Mark Helias ile bir-
likte "Bass Drum Bone" adb toplu-
lukta da yer alan Herrungway, üstün
davul tekniğiyle. solo performans-
lardan büyük orkestralara kadar
birçok değişik formasyonda yer ala-
bilen ve kendi liderliğindeki toplulu-
ğuyla da aynı müzikal başanyı sergi-
leyebilen ender davulculardan. He-
mingvvay'in birlikte calışmalar
yaptığı öteki müzisyenler arasmda
Leo Smith, Derek Bailey, George Le-
wis ve Hank Roberts gibi isimler sayı-
labilir.
Gerry Hemingway'in çaLşmalan,
bugün aralannda Amerikan Hükü-
meti, New York eyaleti ve çeşitli mü-
zeler gibi çağdaş sanatı ödüllendirme
bilincine ulaşmış kurumlar tara-
fından destekleniyor.
Enis Batur, karanlık madrigal bestecisinin yaşamına, sanatına ışık tutuyor
Gesualdo'nun "gizemli romanı'
ÜNER BİRkAN
Son günlerde ülkemizde nitelikli mü-
zik kitaplannın sayısı oldukça sevindiri-
ci düzeylere yükseldi. Aralannda Leyla
Pamir'in Skriyabin'ı. Şostakoviç'in
"Tanıklık Tutanağı" (Çev. Halim Spa-
tar), Cem Behar'ın "Zaman, Mekan,
Müzik"i de bulunan bu önemli kitaplan
sırası geldikçe. okurlanma tanıtmaya
çalışacağım. Bu olumlu gelişmeyi, mü-
zik sanatına olan ilginin düşünsel or-
tamda da kıpırdamaya başladığının
göstergesi olarak görüyorum.
Enis Batur'un "Gesualdo/Bir Tema
için ÇeşjrJemeler" adlı kitabının. bu
yayın canlıliğı içinde özel bir yeri var (1).
Öncelikle, ülkemizde pek bilinmeyen
madrigal bestecısi Carlo Gesualdo'yu
okuyucuya tanıtması bakımından. Son-
ra da kitabın içeriğinin. yalnız müzikçi-
lere değil, öykücülere. yazın ve felsefe
adamlanna da yer vermesı, bir müzikçi-
nin yaşamı ve sanatı çevresinde. "çeşitfe-
me" terimine çok uyan bir kapsama
ulaşması açısından.
Batur'un Gesualdo'sunda, Akktus
Huxley'in deneme niteliğinde bir tanı-
tma yaası (Çev. Cem Akaş). Bilge Kara-
su'nun "Masalın da Yırtılı>erdiği Yer"
adlı bir "masaT'ı. Julio Cortazar'ın Clo-
ne adb öyküsü (Çev. Tomris Uyar), İgor
Stravinski'nin Robert Craft'la söyleşile-
rinden biri (Çev. Cem Akar) yer abyor.
Bölüm aralanna, Batur'un konu ile ilgili
bir denemesi serpiştirilmiş. Böylece, bu
doyurucu derlemeyi gerçekleştiren Enis
Batur'un deyişiyle. "gizemli bir roman"
çıkmış ortaya.
Venosa Prensi Don Carlo Gesualdo
(1561-1613), Napoli Krallığı'nın köklü
bir ailesinin çocuğudur. Soyiu nitefiği-
nin yanı sıra şarkıcılığı. lavta gitarçem-
baloviola da gamba çalmasıyla ama-
törlük sınırlannın ötesinde bir müzikçi
olma özelbgi uışır. Gençlik yıllannda
oluşan müzik kişiliğini, yaşamının ileri-
deki aşamalannda, madrigal bestecisi
olarak geliştirir. on alüna yüzyılda İtal-
ya'da yeşerip olgunlaşan "Beş Sesli
Madrigal" sanatının en önemli temsilcisi
katına yükselir. (Kitapta A. Huxley,
madrigali "dinsel olmayan bir motet",
"kontrpuvanla yazılmıs, korolu bir ses şii-
ri" diye tammîıyor). Gesualdo'nun ya-
şamında, ağır, karanlık birdram, bugün
bile birçok yönleriyle açığa çıkania-
mamış bir kıskançbk cinayeti vardır:
1586'da Gesualdo, kuzeni, güzel. ateşh
Maria d'Avalos'la evlenmiştir. On sekiz
yaşındaki Donna Maria'nın üçüncü
evliliğidir bu (tlk kocası Federigo Cara-
fa'nın. "evlilik ilişiukrindeki olağanüstü
aşmlık" yüzünden öteki aleme göçmüş
olduğu rivayet edilmektedir!). Maria,
doyumsuzlugunu bu kez de Andria du-
kası Fabrizio Carafa ile gidermeye
çalışır. 1590 yılında bir geceyansı, Gesu-
aldo eşini aşıgı ile bastınr, Donna Maria
ile E>on Fabrizio'yu yanındaki
yardımcılan etiyle öldürür. Bu olay üze-
rine de kurtuluşu gözden kaybolmakta
bulur, iki yıl boyunca, Venosa'daki şa-
tosuna kapanır. Incelemeciler, onun bu
iki yılbk zorunlu mahpusluk dönemin-
de, müziği bir hevesgiderici araç olmak-
tan öte, meslek gibi benimsediğini, bes-
teciükte ustabk dönemine o sırada geçti-
ğini belirtiyorlar.
Yaşamının kalan yirmi üç yılında, o
dönemin en önemb müzik sanat merke-
zi sayılan Ferrara'da, çevresindeki
şarkıcılar ve çalgıalann yardımıyla 7
defter tutan madrigallerini o arada din-
sel yapıtlannı da yayımlar.
Batur'un kitabının sonunda, Carlo
Gesualdo'nun "Ötöm/Aşk/Mutsuzhık/
u kitabın,
içeriğinin, yalnız
müzikçilere
degil,
öykücülere,
yazın ve felsefe
adamlanna yer
vermesi, bir
müzikçinin
yaşamı ve sanatı
çevresinde
'çeşitleme'
terimine çok
uyan bir
kapsama
ulaşma
açısından özel
bir yeri var.
L'mutsuzluk..." temalannı içeren altı
madngali ile bir de madrigal notası yer
alıyor. Okurlanm, kitabın o bölümün-
de, Don Carlo'nun karanlık. loş dünya-
sına yeterince gireceklerdir sanıyorum.
Bu arada ben de o dünyadan bir başka
örnek vermek istiyorum. Vl'ncı Kitap'-
m XIV numaralı şiiri:
"Ah! Yanıyorunı senin için güzelim,
ama bu kızıl ateş
Hoş bir esinti öflüyor kalbime.
öhîyonım senin için, hayatun benim,
amaöîüm
Neşeveriyor bana, bitkinlikse tatlı mı
taHı.
Yorgun düşmek, yanıp tutuşmak ne
muthı kader benim için:
Ateş esinti\e dönüşüyor işte
Ölütnse neseye."
Ferrara yolculuğunda Don Carlo Ge-
sualdo'ya eşlik eden AJfonso Fontaneüi,
bestecinin portresini şöyle çiziyor:
"bk bak^ta, dış görünümüyle sıfatınm
adamı gibi gefanemişti bana, ama prens.
zaman geçtikçe daha yumuşak. daha tatlı
bir kimBğe büründü: kendi hesabuna,
davranışJanııdan oldukça hoşnut kaldun.
Yalıuz, giyimine dayanabilecek gibi deği-
Bm: Sabahnğa benzer, upuzun bir manto
geciriyor sırtma; yann, umanm daha iç
açıa bir şeyler giyer üzerine. Çok da ko-
nuşuyor.
Görünen tek özelliği, iç karartKi dü-
şüncelere dalıp gitmesi: durmadan. kendi-
sinde çok büvük yetke gördüğü iki konu-
ya, avcılığa, bir de müziğe getiriyor sözü.
Avcılıkta pek öyle ileri gitmedi. büyük öl-
çfide tepkimi çekmedi benim. Ama, mü-
zik üzerine soyledikleri. bu konuda bir
yıMa dinlediklerimden çok; mesleğinin
müzik olduğunu açık açık ilan ediyor, bil-
diklerini herkese anlatıyor, öyle ki, sa-
natına havran ofanamak kimseterin elinde
değfl.
Yanmda 5 sesli muzikleriyle dolu bir
yığm defter gezdiriyor; anlattığma göre,
şarkı söyleyebilen yalntz dört adamı
varmıs; bu yüzden de, beşinci sesi kendisi
söylemek zonmda kalıyormuş.."
Berlin Filarmoni Solistleri bugün CRR'de
KüHürServisi -Şubat ayının ilk
haftasında Cemal Reşit Rey
Konser Salonu ve İstanbul Dev-
let Senfoni Orkestrası'nda kon-
serler sürüyor. Cemal Reşit Rey
Konser Salonu bu akşam saat 19.
OO'da "Berlin Filarmoni Solistle-
rfnin konseriyle müzikseverlere
yetkin bir konser sunuyor. "Ber-
lin Filarmoni Sobstleri" Karlhe-
inz Zoeller ve Lothar Koch'un gi-
rişimleriyle Berlin Filarmoni Or-
kestrası'nın üyeleri tarafından
bir "Oda Müziği Toplulugu" ola-
rak kuruldu. Topluluğun reper-
tuvannda Mozaıît, Haydn. Scbu-
bert, Mendefehon, OfTenbach,
Çaykovski, Britten, Bartok ve
Stravinski gibi bestecilerin, de-
ğişik enstrümanlann kombinas-
yonuyla oluşan zengin program-
lan yer alıyor. Topluluk bu ak-
şam vereceği konserde; J. C.
Bach, W. F. Badı, Beetnoveo,
Rossini ve Mozart'ın eserlerini
seslendirecek.
Paul Esswood
Perşembe günü de Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda günü-
müzün ünlü barok şancılanndan
Paul Essvvood'un konseri dinle-
nebilir. Esvvood, La Scala'da
sahneye çıkan ilk kont tenor
oldu. Adına pek çok eser bestele-
nen sanatcı, doldurduğu yüzden
fazla plâkla bu alanda önemli bir
başan sahibi oldu. Masterclass
programı öğretmeni olan ve Liz-
bon Gülbenkian Vakfı için çah-
şan Esswood, 1990 yılından bu
yana Londra Royal Academy şe-
ref üyesi olup, barok yorumculu-
ğu alanında profesör unvanına
sahiptir. Perşembe günü saat 19.
OO'daki konserde Paul Esswood;
John Dovrland, Robert Jones, Gi-
rolamo Frescobaldi, Jacopo Peri,
Aiessandro Scaıiatti, GiuÛo Cac-
cini, Salvatore Rosa, Giuseppe
Giordani. Benedetto Marcello ve
Henry Purcell'in eserlerini seslen-
direcek. Sanatçıya klavsende Ce-
lia Harper eşbk edecek.
4 şubat cuma günü saat 19.00'-
da Lodwig Yaylı Sazlar Dörtlüsü
Cemal Reşit Rey Konser Salo-
nu'nda vereceği konserde; Ra-
vel'in "Fa Majör Dörtlüsü" ve
Berg'in "Lhrik Stnfini seslendi-
recek.
5 şubat cumartesi günü ise saat
15.00'de yurtdışında verdikleri
konserlerde büyük övgü alan
"Ufuk-Bahar Dördüncü Piyano
tkilisi", Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nda verecekleri konserde;
Poulenc, Debussy, Ravel ve Stra-
vinsky'nin eserlerini seslendire-
cek. Cumartesi günü saat 20.00'-
de ise CRR'de "Prag Gitar Dört-
lüsü" bir konser verecek. Sego-
via'nın 100. doğum yıldönümü
çerçevesinde gerçekietirilen gitar
resitallerinin yedincisi olan bu
konserde topluluk; Praetorius,
VivaMi, Rejha, ViDa-Lobos, Ra-
vel ve Rak'ın eserlerini seslendi-
recek.
ŞefPfaff,solistBeroff
6 şubat pazar günü ise CRR'de
caz konserleri serisinde, "Gerry
Henıingway Beşlisi"nın konseri
dinlenebilir. Davulda Gerry He-
mİBgway, saksafonda Michael
Moore, trombonda N\'olter Vier-
bos, çelloda Ernst Reijsegger ve
basta Mark Dresser'den oluşan
beşlinin konseri pazar günü saat
20.00'de dinlenebilir.
Atatürk Kültür Merkezi'nde
tstanbul Devlet Senfoni Orkest-
rası'nın verdiği konserler bu haf-
ta da sürüyor. 4 şubat cuma saat
19.00'da ve 5 şubat cumartesi sa-
at 11.00'de şef Lucas Pfaff yö-
netiminde verilecek konserde;
Ludwigvan Beethoven'ın "Senfo-
ni No.4 Op.60, Si Bemol Majör"
ve Johannes Brahms'ın "Piyano
Kooçertosu No.l Op.15, Re Mi-
nör" adlı eserleri seslendirilecek.
tstanbul Devlet Senfoni Orkest-
rası'na bu konserlerde piyanoda
Michel Beroffeşbk edecek.
ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
KÖP Dövüşü
insanındeğişmezbirdoğasıolduğunainananlar, iyili-
ğe giden yolda ağırlığı inançlara verirler. inançların
baskısıyla duygular, düşünceler iyiliğe yöneltllecek,
böylece insan, doğasındaki kötülüklerden arındırılacak,
ya da uzak tutulacaktır.
Bir siyasa adamının, din eğitimi yoluyla insanların iyi-
liğe çekilebileceğini savunurken, elini göğsünün üstüne
koyarak şöyle dediğini anımsıyorum:
"Gelin herkesin şurasına birjandarma koyalım."
Dinler, insanın özüne dayalı felsefeler, bu felsefelere
yaslanan dünya görüşleri, dolayısıyla da çağımıza dam-
gasını vuran anamalcılık bir noktada birleşjyorlar:
"Kötülük insanın doğasında vardır."
Bu kötülüğü bastırmak, ortaya çıkmasını engellemek
için herkesin şurasına bir jandarma koymak gerekiyor.
öyle ya, "Tann yoksa yapılmasında sakınca olan hiçbir
şey yoktur." Demek o zaman iyilik, kötülük diye bir şey
de kalmıyor...
Anamalcılık dinlerle, kimi felsefelerle barışık gibi gö-
rünse de, aslında Tanrı tanımayan bir toplumsal düzen-
dir; felsefelere de kesinlikle aldırmaz; her şeyi çıkarları
doğrultusunda kullanmaktan başka bir şey düşünmez
anamalcılık. Tanrısı da, jandarması da, felsefesi de pa-
radır...
Ama duygular, düşünceler söz konusu oldu mu yanıt
hazır:
"Kötülük insanın doğasında vardır."
Kötülüğün bastırılması, engellenmesi pek gerekmez
ya, gerekirse, eline "namussuz" yazar, üstüne doları
koyarsın: "Oku bakayım!.." Daha lyi felsefe mi olur!..
Iş düzeni kötülüğe göre kurmasını bilmekte... O za-
man herşey tıkırtıkır işler... Evet, evet, sizboşuna kaygı-
lanmayın:
"Kötülük insanın doğasında vardır."
Marxçılar böyle düşünmüyorlardı. insanın değişmez
bir doğası olmadığı, tarih içinde toplumsal gelişmelerin
efkisiyle insanın da geliştigi. yenilendiği görüşündeydi-
ler. Toplumsalcı ülkelerde paylaşmayı, dayanışmayı,
sevgiyi, barışı, ortak yaşamayı yücelten, kötülüklerden
arınmış "yeni bir insan'ın biçimleneceğine inanıyorlar-
dı.
Selahattin Hilav Edebiyat Yazıları'nda toplumsalcı
gerçekçilikten söz ederken şöyle diyor:
"Ekonomik ve toplumsal gerçek değişikliğe uğratılın-
ca, bilincin ve insanın da değişikliğe uğrayacağını ileri
süren Marxçı görüş, sosyalist dünyanın çözülmesi ger-
çeği karşısında bugün, yenilgiye uğramış gibi görünü-
yor. Içgüdünün, bencilliğin, kişiselkazanç hırsının, kaba
bireyciliğin, kuvvetin vezorbalığın, ekonomik-toplumsal
bir düzenin (sınıflı toplumların ve özellikle kapitalizmin)
ikincil ürünleri değil de, insan ruhundaki kökleri söküle-
meyecek çok daha derin dürtüler olduğu görüşü ağır
basıyor gibi. Yani liberalizmin ve kapitalizmin insan an-
layışının üstün geldiği söylenebilir bir bakıma. (...) Bu-
gün Marxçı düşüncenin karşısına çıkan en önemli soru-
nun, insan anlayışına ilişkin olduğundan kuşku duyula-
maz. Ama bu sorun irdelenirken, insanoğlunun, yırtıcı
bir bilimsel teknolojik canlı olduğu kadar, sömürüden,
kör dövüşünden, zorbalıktan arınmış insanca bir dünya
özleminden yakasını kurtaramayan bir canlı olduğunu
da unutmamak gerekir." (s. 207)
Çağdaş toplumsalcılığı yaratan, dünyanın büyük bir
böiümüne kanlı devrimler, iç savaşlarla yayılmasına yol
açan anamalcı düzenlerin işfeyişinde ne gibi bir iyileş-
me oldu? Işsizlik, sömürü, yoksulluk, adaletsizlik sona
mı erdi? Bunlar sona ermediği kadar anamalcılık, insan-
ları birtakım çıkış yolları aramaya itecek, adı ne olursa
olsun, toplumsalcılık ya da başka bir şey, işsizliğe, sö-
mürüye, yoksulluğa, adaletsizliğe çare bulma savaşımı
sürüp gidecektir.
Selahattin Hilav bugün Marxçı düşüncenin karşısına
çıkan en önemli sorunun insan anlayışına ilişkin olduğu-
nu söylüyor. Bu sorun gerçekten çok önemli, ama bence
görmezlikten gelinmemesi gereken daha sarsıcı bir so-
run var: Yol sorunu.
işsizliğe, sömürüye, yoksulluğa, adaletsizliğe son ve-
ren bir toplumal düzene nasıl gidilecek? özgürlükler
nasıl korunacak?
Silahla, şiddetle, baskıyla nereye ulaşılıyor, ya da ne-
reye ulaşılabilir?
Yetmiş yıllık bir deneyimden sonra, böylesine önemli
bir sorun. çatışan güçlerin baskıları yüzünden soyut ola-
rak bile tartışılamıyor...
Musahipzade Celal
SahnesVnde 'Bir Başkası'
Kültür Servisi - Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi'nde
sahnelenen "Bir Başkası" adb oyunda, toplumun değişik
kesimlerindeki. farklı gelir gruplanndan insanlann
yaşantılanna "aldatan", "aldatılan", ikileminde bakılıyor.
Bu ikilemi, kadının bir seçeneği içinde ele alan oyun, genel
toplumsal tavnmızın, anlayışımızın ötesinde kadının cinsel
ilişkideki yönlendirici, bebrleyici yanından bakıyor. "Bir
Başkası" adb oyunun yazan Ergun Sav. "Erkekİer
poligamdır, diye bir laf çıkarmışlar. Maçolar bunu marifet
gibi tekrarlar. KadınlarniyeolmasınT' derken, oyunun
yannsal bakış açısını da ortaya koyuyor. Kan, koca ve aşk
üçgeni üzerine kurulu oyun. bir aldatma, hatta bir ihanet
öyüküsünü anlatıyor.
ErolSever'in 'Asur Tarihi'
•
Kültür Servisi - Kaynak Yayınlan, Erol Sever'in "Asur
Tarihi" adlı kitabını yayımladı. Mezopotamya Uygarlığı
içinde önemli bir yeri olan Asurlulann kapsamb tarihini
içeren kitapta, "Tarih Öncesi Sümerler", ilk Sümer
Yazılan", "Gılgamış Destaru". "Babil Kulesi. Asma
Bahçeleri","AsurlarveAnadolu". "Krallıktan
İmparatorluğa", "Hitit Krallığının Dağılmasından Sonra
Suriye ve Filistin", "Felsefe ve Kibse Edebiyatı", "Ortaçağ
Asur Tarihi", "Osmanlı Yönetimi ve Hıristiyanlar",
"Mytoslar. İnançlar, Tapınma Törenleri" gibi bölümler
bulunuyor.