02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ŞUBAT1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Akbank Oda Orkestrası'nın ilk konseri ve İnci Özdil yönetimindeki İDSO'dan Patterson Klasikmüzikyayınlanyinegündemde EVÎNİLYASOĞLU Y azdıklanmıza duyarlı dav- ranan TRT-3 ve 94.5 Klasik FM yöneticilerine klasik mûzik dinleyicileri adına teşekkür ederiz. Yı- • • M ^ M ibaşından sonra "Akışı ağı- riaşünyor" gerekçesiyle Radyo-3'ün gündüz saatlerinden kaldınlan klasik müzik yeniden programa girdi. Klasik FM'de ise çalınan parçalann başına ve sonuna anons kondu; üstelik yapıtlar arük yanda kesilmiyor. Dıleriz diğer radyolara da ara sıra klasik müzik ku- şağı konur, alımlı yönleriyle klasikleşmiş müzik tanıtıhr. Müzik sanatının özverisi Tarih boyu müzik ve görsel sanatlann işbirliği büyük yapıtlar doğurmuştur. Barok besteci Lully ile MoBere'in işbirli- p sonucu ortaya çıkan komedi baleler, Prokofief in müziğı ile can bulan Eisens- tein filmleri, tiyatro yapıtı olarak unutul- sa da müziği ile dıllerde kalan tiyatro müzikleri; Wide Side Story gibi filminı izlemeden de müziğini büyük keyifle dinleyebileceğiniz suit ve daha nice ör- nek sıralanabilir. Ancak ülkemizde müzik, sahne sanat- lanyla birleşince, diğer sanat'dallanna göre en çok özveride bulunan sanat olu- yor. Sinema ve tiyatro gibi görsel sanat- lara katkıda bulunurken 'synthesizer'ın kolayca çekip çevireceği, aktanp yozlaş- tıracağı bir malzeme haline geliyor. Mü- zik. eğitimi zor ve uzun bir sanat olma özelbğini yitirip iki-üç ay içinde şarkıcı- laryetiştirebiüyor. 'Şarkılar Susarsa' müzikali Ve müzikaller sahnelenebiliyor. örne- ğin Dormen sahnesinde şu sıralarda Çe- tin Akcan'ın yanp yönettiği Şarkılar Su- sarsa başlıklı müakal. müziğın ne kadar kolaya ahnabilir bir sanat dalı olduğu- nun İcanıtı. İlk perde baştan sona bildik ilkokul şarkılan ve hafif müziğin klasikleşmiş (aslında güzelim) şarkılanyla örülü. Frank Sinatra'nın ya da Dean Mar- tin'in 6O'lı ve 70'ii yıllarda bütün dün- yanın ağzındaki şarkılan müzikle yakı- ndan uzaktan ilgjsi olmayan üstelik Ingilizce de bilmeyen bir topluluk tarafı- ndan koşturarak seslendirilmesi. Araya da lise sınıfinda ders verir şekilde bayat- lamış Vietnam öyküleri. Amerika bizi nasıl sömürdü hayıflanmalan! öyle çok soyununca sanırsınız ki yeni bir boyut, bir başka deyiş aranmış. Belki de saçma (absürd) bir yöntem deniyorlar, şarkılan bozup (deforme edip) birleştirecekler diye bekliyorsunuz. Sonuç, bilegeldik müzi|in kötü taklidi. Araya serpiştirilen iki-üç özgün parça ise 'synthesizer'in gürültüsüne sığmıp ne amaçla yazıldığını, hangi zinciri birleşti- rip nasıl bir süreç izlediğini anlatamıyor. Meiih Kibar gibi onca yillık deneyimi olan bir müzikçimiz nasıl böylesi üç-dört günde haarlanmış izlenimi veren bir çalışmada imzasını ve müzıği harcatmış! İzleyiciler arasında. "Keşke play-back yapsalardı, hiç değilse özgün halini dinler- dik şarkıların" dıvenler de çıktı; "Kendi- mi tatil köylerinden birinde akşam eğ- iencesinde sandım" dıyenler de! Bu tür oyunlar sahnelendikçe ülkemizde müzi- kal sanatçısı yetiştiren kurumlara gide- rek gereksinimin arttığını fark ediyoruz. Akbank Oda Orkestrası, bu mevsimin ilk konserini yeni açılan Haa Ömer Sa- bancı Salonu'nda verdi. tdil Biret'in so- aünümüzün önemli bir İngiliz müzikçisinin, Paul Patterson'un enerjik, coşkulu ve melodik bütünlüğe sahip bir yapıtını dinledik İDSO'dan bu hafta. listliğinde ve Pertev Apaydın'ın şefliğin- de J.S.Bach ağırlıklı bir program sunul- du. Hafta içi, yağmurlu bir gecede, Le- vent gibi şehrin merkezine uzak bir nok- tada, trafiğin ve park sorununun sıkıntı- lanna katlanıp 600 kişiden fazla bir din- leyidnin konsere gelmesi çok sevindirici bir olay. Bir bakıma yeni bir konser salo- nu özleminde oluşumuzu, bir bakıma oda orkestraianna özlem duyuşumuzu ve de en önemlisi tdil Biret'in herzaman- ki tılsımı. böylesi bir kalabalıp topladı. Gönül isterdi ki bu merkezde akustik donanımı ve biraz daha geniş sahnesiyle bir konser salonu yapılmış olsaydı! 600 kişilik salon konferans salonu olarak yapılmış; Akbank'm Kültür ve Sanat Baş danışmanı Nazmi Akıman'ın öneri- si ile konser salonu olarak kuiianılması da uygun görülmüş ve Almanya'dan tdil Biret'in seçimi ile nefis bir piyano alınmış. Prograrnda Bach'ın Fa Minör ve Re Minör Piyano konçertolan ile 5 numaralı 'Brandenburg Koncertosu'- nda tdil Biret, klavsen sonoritesinin özelliğini duyurdu. Brandenbung Kon- çertosu'nun diğer solistlen Gülden Tu- nalı (keman) ve Gûnay Yetiz (flüt) idi. Grieg'in 'Eski Üsjupta' yaalmış Holl- berg suitinde ve diğer konçertolann eşli- ğjnde şef Pertev Apaydın'ın titiz yoru- muna karşın, ses renklerinin karşıtlığı yine sahne konumu ve akustik sorun- lannın kurbanı oldu. Uzun zamandır böylesi bir preklasik karakterde prog- ram dinlemediğJmLzd anımsadık. Oda işlenmiş konulan yeniden ele alıp. böyle- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ si çok bildik ezgileri peşpeşe söylemeye I™3 OzdiJ, sağlam ntin kurgusu, açık vuruşianyla Şostakovıç'ın 5. Senfonı'smı bestecımn yazısma aygım yorumladı. müziğinin sıcakbğını tatmak açısından bu tür topluluklar ve programlar daha sık gündeme gelmeli kanısındayız. İDSO'yu bu hafta sonu İnci Ozdil yö- netti. Program tümüyleçağdaşyapıtlara aynldığından nicedir romantik müzik dinleyen İDSO dinleyicisi ve seslendi- renleri sanki daha bir istekli ve ilgiliydi. fngibz besteci Paıd Patterson'un (1947) enerjik, coşkulu ve melodik bütünlüğe sahip bir yapıtını dinledik: Festivo Uver- türü, op. 74. Patterson halen Kraliyet Müzik Akademisi'nde Kompozisyon ve Çağdaş Müzik Bölümü Başkanı, 1980'- lere dek grafık notalama yöntemi ile ato- nal, raslamsal ve elektronik calışmalar yapmış. tlginç olanı, arük müziğin gele- neksel yaasına ve melodik yapısına dön- düğünü savunanlardan biri. Stravinsky, Prokofief ya da Şostakoviç gibi çağ başının neoklasik anlayışını duyuruyor Festivo Uvertürü. Tek soluktaki akışıy- la dinleyiciye yirminci yüzyılın sonlann- da yaşadıgını da unutturmuyor. Paul Patterson gibi günümüzün önemli bir İngiliz müzikçisinin yapıtını duymak için Londra'dan kalkıp tstanbul'a gel- mesi ve tnci özdirin yönetimindeki or- kestranın yorumunu beğenmesi de ulu- sararası kültür alışverişimız açısından hoş bir olay! Ann Karamürsel'den Ravel İnci özdil sağlam ritm kurgusu ve açık vuruşlanyla Şostakoviç'in 5. Senfo- nisi'ni bestecınin tutkulu, karamsar yer yer donuk yer yer aşın coşkulu yazısına uygun yorumladı. Bu konserde başkemanci olarak ilk kez dinledığımız Ayşe Bölükbaşı'nın katkısını kutlamak gerekir. Özellikle Şostakoviç'in senfonisindeki güzel tonu, sololardaki anlamlı yonımu. toplulukla şef arasında oluşturduğu elektrik, övgü- ye değer. Piyanist Ann Karamürsei, Ravel'in Sol El tçin Tek Bölümlü Konçertosu'nu, İDSOeşliğinde seslendirdi. Bazen solist- len fazla profesyonel bulup, sahne coş- kusunu yitirmekle suçluyoruz. Ann Ka- ramürsei ise bunlann tam tersine, hiçbir zaman sahne heyecanını yiürmeyen bir piyanistimiz. Son zamanlarda pek çok piyanistin yaptığı gibi bu konçertonun caz yönünü öne çıkaran bir yorum değil; kendine özgü, her zamanki tempera- mant'ında bir yorum sundu. Ann Kara- mürsel, yirmi dakikahk koncertodan sonra çaldığı üç bis parçası ile ufak bir resital vermek bonkörlüğünü gösterdi: Scriabin, Debusy ve Ulvi Cemal Erkin'- in parçalan Ravel'i izleyen ve yonımcu- nun konçerto sonrası rahatlığını sergile- yen yapıtlardı. Gerry Hemingway Dörtlüsü İstanbııl'da Kültür Servisi - Pozitif Organizas- yon ve Cemal Reşit Rey Konser Sa- lonu'nun ortak düzenledikleri 1993-94 caz konserleri dizisi çağdaş müziğın önde geien isimlerinden Gerry Hemingway Quintet konseri ile sürüyor. Cazseverlere Ernst Reij- segger ve Mark Dresser gibi dünya çapında müzisyenleri de izleme ola- nağı sunacak konser, 6 şubat pazar günü saat 20.00'de gerçekleştirile- cek. 1974 yılından bu yana müzdk ya- şamını New York'ta sürdüren Gerry Hemingvvay. John Zorn, BUI Griseü, Robert Previte ve Wayne Honvitz gibi isimlerle birlikte caz müziğini çağdaş müzikle birleştirerek yeni akımlann doğmasına neden olan genç kuşak müzisyenlerin öncülerin- den. 1985 yılından bu yana çahştığı Anthony Braxton Dörtlüsü'nün de- ğişmez elemanı olarak adını duyu- ran Gerry Hemingvv'ay, 80'Ii yıllann en yetenekb davulculanndan. Brax- ton'la yaptığı calışmalann yanı sıra Ray Anderson ve Mark Helias ile bir- likte "Bass Drum Bone" adb toplu- lukta da yer alan Herrungway, üstün davul tekniğiyle. solo performans- lardan büyük orkestralara kadar birçok değişik formasyonda yer ala- bilen ve kendi liderliğindeki toplulu- ğuyla da aynı müzikal başanyı sergi- leyebilen ender davulculardan. He- mingvvay'in birlikte calışmalar yaptığı öteki müzisyenler arasmda Leo Smith, Derek Bailey, George Le- wis ve Hank Roberts gibi isimler sayı- labilir. Gerry Hemingway'in çaLşmalan, bugün aralannda Amerikan Hükü- meti, New York eyaleti ve çeşitli mü- zeler gibi çağdaş sanatı ödüllendirme bilincine ulaşmış kurumlar tara- fından destekleniyor. Enis Batur, karanlık madrigal bestecisinin yaşamına, sanatına ışık tutuyor Gesualdo'nun "gizemli romanı' ÜNER BİRkAN Son günlerde ülkemizde nitelikli mü- zik kitaplannın sayısı oldukça sevindiri- ci düzeylere yükseldi. Aralannda Leyla Pamir'in Skriyabin'ı. Şostakoviç'in "Tanıklık Tutanağı" (Çev. Halim Spa- tar), Cem Behar'ın "Zaman, Mekan, Müzik"i de bulunan bu önemli kitaplan sırası geldikçe. okurlanma tanıtmaya çalışacağım. Bu olumlu gelişmeyi, mü- zik sanatına olan ilginin düşünsel or- tamda da kıpırdamaya başladığının göstergesi olarak görüyorum. Enis Batur'un "Gesualdo/Bir Tema için ÇeşjrJemeler" adlı kitabının. bu yayın canlıliğı içinde özel bir yeri var (1). Öncelikle, ülkemizde pek bilinmeyen madrigal bestecısi Carlo Gesualdo'yu okuyucuya tanıtması bakımından. Son- ra da kitabın içeriğinin. yalnız müzikçi- lere değil, öykücülere. yazın ve felsefe adamlanna da yer vermesı, bir müzikçi- nin yaşamı ve sanatı çevresinde. "çeşitfe- me" terimine çok uyan bir kapsama ulaşması açısından. Batur'un Gesualdo'sunda, Akktus Huxley'in deneme niteliğinde bir tanı- tma yaası (Çev. Cem Akaş). Bilge Kara- su'nun "Masalın da Yırtılı>erdiği Yer" adlı bir "masaT'ı. Julio Cortazar'ın Clo- ne adb öyküsü (Çev. Tomris Uyar), İgor Stravinski'nin Robert Craft'la söyleşile- rinden biri (Çev. Cem Akar) yer abyor. Bölüm aralanna, Batur'un konu ile ilgili bir denemesi serpiştirilmiş. Böylece, bu doyurucu derlemeyi gerçekleştiren Enis Batur'un deyişiyle. "gizemli bir roman" çıkmış ortaya. Venosa Prensi Don Carlo Gesualdo (1561-1613), Napoli Krallığı'nın köklü bir ailesinin çocuğudur. Soyiu nitefiği- nin yanı sıra şarkıcılığı. lavta gitarçem- baloviola da gamba çalmasıyla ama- törlük sınırlannın ötesinde bir müzikçi olma özelbgi uışır. Gençlik yıllannda oluşan müzik kişiliğini, yaşamının ileri- deki aşamalannda, madrigal bestecisi olarak geliştirir. on alüna yüzyılda İtal- ya'da yeşerip olgunlaşan "Beş Sesli Madrigal" sanatının en önemli temsilcisi katına yükselir. (Kitapta A. Huxley, madrigali "dinsel olmayan bir motet", "kontrpuvanla yazılmıs, korolu bir ses şii- ri" diye tammîıyor). Gesualdo'nun ya- şamında, ağır, karanlık birdram, bugün bile birçok yönleriyle açığa çıkania- mamış bir kıskançbk cinayeti vardır: 1586'da Gesualdo, kuzeni, güzel. ateşh Maria d'Avalos'la evlenmiştir. On sekiz yaşındaki Donna Maria'nın üçüncü evliliğidir bu (tlk kocası Federigo Cara- fa'nın. "evlilik ilişiukrindeki olağanüstü aşmlık" yüzünden öteki aleme göçmüş olduğu rivayet edilmektedir!). Maria, doyumsuzlugunu bu kez de Andria du- kası Fabrizio Carafa ile gidermeye çalışır. 1590 yılında bir geceyansı, Gesu- aldo eşini aşıgı ile bastınr, Donna Maria ile E>on Fabrizio'yu yanındaki yardımcılan etiyle öldürür. Bu olay üze- rine de kurtuluşu gözden kaybolmakta bulur, iki yıl boyunca, Venosa'daki şa- tosuna kapanır. Incelemeciler, onun bu iki yılbk zorunlu mahpusluk dönemin- de, müziği bir hevesgiderici araç olmak- tan öte, meslek gibi benimsediğini, bes- teciükte ustabk dönemine o sırada geçti- ğini belirtiyorlar. Yaşamının kalan yirmi üç yılında, o dönemin en önemb müzik sanat merke- zi sayılan Ferrara'da, çevresindeki şarkıcılar ve çalgıalann yardımıyla 7 defter tutan madrigallerini o arada din- sel yapıtlannı da yayımlar. Batur'un kitabının sonunda, Carlo Gesualdo'nun "Ötöm/Aşk/Mutsuzhık/ u kitabın, içeriğinin, yalnız müzikçilere degil, öykücülere, yazın ve felsefe adamlanna yer vermesi, bir müzikçinin yaşamı ve sanatı çevresinde 'çeşitleme' terimine çok uyan bir kapsama ulaşma açısından özel bir yeri var. L'mutsuzluk..." temalannı içeren altı madngali ile bir de madrigal notası yer alıyor. Okurlanm, kitabın o bölümün- de, Don Carlo'nun karanlık. loş dünya- sına yeterince gireceklerdir sanıyorum. Bu arada ben de o dünyadan bir başka örnek vermek istiyorum. Vl'ncı Kitap'- m XIV numaralı şiiri: "Ah! Yanıyorunı senin için güzelim, ama bu kızıl ateş Hoş bir esinti öflüyor kalbime. öhîyonım senin için, hayatun benim, amaöîüm Neşeveriyor bana, bitkinlikse tatlı mı taHı. Yorgun düşmek, yanıp tutuşmak ne muthı kader benim için: Ateş esinti\e dönüşüyor işte Ölütnse neseye." Ferrara yolculuğunda Don Carlo Ge- sualdo'ya eşlik eden AJfonso Fontaneüi, bestecinin portresini şöyle çiziyor: "bk bak^ta, dış görünümüyle sıfatınm adamı gibi gefanemişti bana, ama prens. zaman geçtikçe daha yumuşak. daha tatlı bir kimBğe büründü: kendi hesabuna, davranışJanııdan oldukça hoşnut kaldun. Yalıuz, giyimine dayanabilecek gibi deği- Bm: Sabahnğa benzer, upuzun bir manto geciriyor sırtma; yann, umanm daha iç açıa bir şeyler giyer üzerine. Çok da ko- nuşuyor. Görünen tek özelliği, iç karartKi dü- şüncelere dalıp gitmesi: durmadan. kendi- sinde çok büvük yetke gördüğü iki konu- ya, avcılığa, bir de müziğe getiriyor sözü. Avcılıkta pek öyle ileri gitmedi. büyük öl- çfide tepkimi çekmedi benim. Ama, mü- zik üzerine soyledikleri. bu konuda bir yıMa dinlediklerimden çok; mesleğinin müzik olduğunu açık açık ilan ediyor, bil- diklerini herkese anlatıyor, öyle ki, sa- natına havran ofanamak kimseterin elinde değfl. Yanmda 5 sesli muzikleriyle dolu bir yığm defter gezdiriyor; anlattığma göre, şarkı söyleyebilen yalntz dört adamı varmıs; bu yüzden de, beşinci sesi kendisi söylemek zonmda kalıyormuş.." Berlin Filarmoni Solistleri bugün CRR'de KüHürServisi -Şubat ayının ilk haftasında Cemal Reşit Rey Konser Salonu ve İstanbul Dev- let Senfoni Orkestrası'nda kon- serler sürüyor. Cemal Reşit Rey Konser Salonu bu akşam saat 19. OO'da "Berlin Filarmoni Solistle- rfnin konseriyle müzikseverlere yetkin bir konser sunuyor. "Ber- lin Filarmoni Sobstleri" Karlhe- inz Zoeller ve Lothar Koch'un gi- rişimleriyle Berlin Filarmoni Or- kestrası'nın üyeleri tarafından bir "Oda Müziği Toplulugu" ola- rak kuruldu. Topluluğun reper- tuvannda Mozaıît, Haydn. Scbu- bert, Mendefehon, OfTenbach, Çaykovski, Britten, Bartok ve Stravinski gibi bestecilerin, de- ğişik enstrümanlann kombinas- yonuyla oluşan zengin program- lan yer alıyor. Topluluk bu ak- şam vereceği konserde; J. C. Bach, W. F. Badı, Beetnoveo, Rossini ve Mozart'ın eserlerini seslendirecek. Paul Esswood Perşembe günü de Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda günü- müzün ünlü barok şancılanndan Paul Essvvood'un konseri dinle- nebilir. Esvvood, La Scala'da sahneye çıkan ilk kont tenor oldu. Adına pek çok eser bestele- nen sanatcı, doldurduğu yüzden fazla plâkla bu alanda önemli bir başan sahibi oldu. Masterclass programı öğretmeni olan ve Liz- bon Gülbenkian Vakfı için çah- şan Esswood, 1990 yılından bu yana Londra Royal Academy şe- ref üyesi olup, barok yorumculu- ğu alanında profesör unvanına sahiptir. Perşembe günü saat 19. OO'daki konserde Paul Esswood; John Dovrland, Robert Jones, Gi- rolamo Frescobaldi, Jacopo Peri, Aiessandro Scaıiatti, GiuÛo Cac- cini, Salvatore Rosa, Giuseppe Giordani. Benedetto Marcello ve Henry Purcell'in eserlerini seslen- direcek. Sanatçıya klavsende Ce- lia Harper eşbk edecek. 4 şubat cuma günü saat 19.00'- da Lodwig Yaylı Sazlar Dörtlüsü Cemal Reşit Rey Konser Salo- nu'nda vereceği konserde; Ra- vel'in "Fa Majör Dörtlüsü" ve Berg'in "Lhrik Stnfini seslendi- recek. 5 şubat cumartesi günü ise saat 15.00'de yurtdışında verdikleri konserlerde büyük övgü alan "Ufuk-Bahar Dördüncü Piyano tkilisi", Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda verecekleri konserde; Poulenc, Debussy, Ravel ve Stra- vinsky'nin eserlerini seslendire- cek. Cumartesi günü saat 20.00'- de ise CRR'de "Prag Gitar Dört- lüsü" bir konser verecek. Sego- via'nın 100. doğum yıldönümü çerçevesinde gerçekietirilen gitar resitallerinin yedincisi olan bu konserde topluluk; Praetorius, VivaMi, Rejha, ViDa-Lobos, Ra- vel ve Rak'ın eserlerini seslendi- recek. ŞefPfaff,solistBeroff 6 şubat pazar günü ise CRR'de caz konserleri serisinde, "Gerry Henıingway Beşlisi"nın konseri dinlenebilir. Davulda Gerry He- mİBgway, saksafonda Michael Moore, trombonda N\'olter Vier- bos, çelloda Ernst Reijsegger ve basta Mark Dresser'den oluşan beşlinin konseri pazar günü saat 20.00'de dinlenebilir. Atatürk Kültür Merkezi'nde tstanbul Devlet Senfoni Orkest- rası'nın verdiği konserler bu haf- ta da sürüyor. 4 şubat cuma saat 19.00'da ve 5 şubat cumartesi sa- at 11.00'de şef Lucas Pfaff yö- netiminde verilecek konserde; Ludwigvan Beethoven'ın "Senfo- ni No.4 Op.60, Si Bemol Majör" ve Johannes Brahms'ın "Piyano Kooçertosu No.l Op.15, Re Mi- nör" adlı eserleri seslendirilecek. tstanbul Devlet Senfoni Orkest- rası'na bu konserlerde piyanoda Michel Beroffeşbk edecek. ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT KÖP Dövüşü insanındeğişmezbirdoğasıolduğunainananlar, iyili- ğe giden yolda ağırlığı inançlara verirler. inançların baskısıyla duygular, düşünceler iyiliğe yöneltllecek, böylece insan, doğasındaki kötülüklerden arındırılacak, ya da uzak tutulacaktır. Bir siyasa adamının, din eğitimi yoluyla insanların iyi- liğe çekilebileceğini savunurken, elini göğsünün üstüne koyarak şöyle dediğini anımsıyorum: "Gelin herkesin şurasına birjandarma koyalım." Dinler, insanın özüne dayalı felsefeler, bu felsefelere yaslanan dünya görüşleri, dolayısıyla da çağımıza dam- gasını vuran anamalcılık bir noktada birleşjyorlar: "Kötülük insanın doğasında vardır." Bu kötülüğü bastırmak, ortaya çıkmasını engellemek için herkesin şurasına bir jandarma koymak gerekiyor. öyle ya, "Tann yoksa yapılmasında sakınca olan hiçbir şey yoktur." Demek o zaman iyilik, kötülük diye bir şey de kalmıyor... Anamalcılık dinlerle, kimi felsefelerle barışık gibi gö- rünse de, aslında Tanrı tanımayan bir toplumsal düzen- dir; felsefelere de kesinlikle aldırmaz; her şeyi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan başka bir şey düşünmez anamalcılık. Tanrısı da, jandarması da, felsefesi de pa- radır... Ama duygular, düşünceler söz konusu oldu mu yanıt hazır: "Kötülük insanın doğasında vardır." Kötülüğün bastırılması, engellenmesi pek gerekmez ya, gerekirse, eline "namussuz" yazar, üstüne doları koyarsın: "Oku bakayım!.." Daha lyi felsefe mi olur!.. Iş düzeni kötülüğe göre kurmasını bilmekte... O za- man herşey tıkırtıkır işler... Evet, evet, sizboşuna kaygı- lanmayın: "Kötülük insanın doğasında vardır." Marxçılar böyle düşünmüyorlardı. insanın değişmez bir doğası olmadığı, tarih içinde toplumsal gelişmelerin efkisiyle insanın da geliştigi. yenilendiği görüşündeydi- ler. Toplumsalcı ülkelerde paylaşmayı, dayanışmayı, sevgiyi, barışı, ortak yaşamayı yücelten, kötülüklerden arınmış "yeni bir insan'ın biçimleneceğine inanıyorlar- dı. Selahattin Hilav Edebiyat Yazıları'nda toplumsalcı gerçekçilikten söz ederken şöyle diyor: "Ekonomik ve toplumsal gerçek değişikliğe uğratılın- ca, bilincin ve insanın da değişikliğe uğrayacağını ileri süren Marxçı görüş, sosyalist dünyanın çözülmesi ger- çeği karşısında bugün, yenilgiye uğramış gibi görünü- yor. Içgüdünün, bencilliğin, kişiselkazanç hırsının, kaba bireyciliğin, kuvvetin vezorbalığın, ekonomik-toplumsal bir düzenin (sınıflı toplumların ve özellikle kapitalizmin) ikincil ürünleri değil de, insan ruhundaki kökleri söküle- meyecek çok daha derin dürtüler olduğu görüşü ağır basıyor gibi. Yani liberalizmin ve kapitalizmin insan an- layışının üstün geldiği söylenebilir bir bakıma. (...) Bu- gün Marxçı düşüncenin karşısına çıkan en önemli soru- nun, insan anlayışına ilişkin olduğundan kuşku duyula- maz. Ama bu sorun irdelenirken, insanoğlunun, yırtıcı bir bilimsel teknolojik canlı olduğu kadar, sömürüden, kör dövüşünden, zorbalıktan arınmış insanca bir dünya özleminden yakasını kurtaramayan bir canlı olduğunu da unutmamak gerekir." (s. 207) Çağdaş toplumsalcılığı yaratan, dünyanın büyük bir böiümüne kanlı devrimler, iç savaşlarla yayılmasına yol açan anamalcı düzenlerin işfeyişinde ne gibi bir iyileş- me oldu? Işsizlik, sömürü, yoksulluk, adaletsizlik sona mı erdi? Bunlar sona ermediği kadar anamalcılık, insan- ları birtakım çıkış yolları aramaya itecek, adı ne olursa olsun, toplumsalcılık ya da başka bir şey, işsizliğe, sö- mürüye, yoksulluğa, adaletsizliğe çare bulma savaşımı sürüp gidecektir. Selahattin Hilav bugün Marxçı düşüncenin karşısına çıkan en önemli sorunun insan anlayışına ilişkin olduğu- nu söylüyor. Bu sorun gerçekten çok önemli, ama bence görmezlikten gelinmemesi gereken daha sarsıcı bir so- run var: Yol sorunu. işsizliğe, sömürüye, yoksulluğa, adaletsizliğe son ve- ren bir toplumal düzene nasıl gidilecek? özgürlükler nasıl korunacak? Silahla, şiddetle, baskıyla nereye ulaşılıyor, ya da ne- reye ulaşılabilir? Yetmiş yıllık bir deneyimden sonra, böylesine önemli bir sorun. çatışan güçlerin baskıları yüzünden soyut ola- rak bile tartışılamıyor... Musahipzade Celal SahnesVnde 'Bir Başkası' Kültür Servisi - Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi'nde sahnelenen "Bir Başkası" adb oyunda, toplumun değişik kesimlerindeki. farklı gelir gruplanndan insanlann yaşantılanna "aldatan", "aldatılan", ikileminde bakılıyor. Bu ikilemi, kadının bir seçeneği içinde ele alan oyun, genel toplumsal tavnmızın, anlayışımızın ötesinde kadının cinsel ilişkideki yönlendirici, bebrleyici yanından bakıyor. "Bir Başkası" adb oyunun yazan Ergun Sav. "Erkekİer poligamdır, diye bir laf çıkarmışlar. Maçolar bunu marifet gibi tekrarlar. KadınlarniyeolmasınT' derken, oyunun yannsal bakış açısını da ortaya koyuyor. Kan, koca ve aşk üçgeni üzerine kurulu oyun. bir aldatma, hatta bir ihanet öyüküsünü anlatıyor. ErolSever'in 'Asur Tarihi' • Kültür Servisi - Kaynak Yayınlan, Erol Sever'in "Asur Tarihi" adlı kitabını yayımladı. Mezopotamya Uygarlığı içinde önemli bir yeri olan Asurlulann kapsamb tarihini içeren kitapta, "Tarih Öncesi Sümerler", ilk Sümer Yazılan", "Gılgamış Destaru". "Babil Kulesi. Asma Bahçeleri","AsurlarveAnadolu". "Krallıktan İmparatorluğa", "Hitit Krallığının Dağılmasından Sonra Suriye ve Filistin", "Felsefe ve Kibse Edebiyatı", "Ortaçağ Asur Tarihi", "Osmanlı Yönetimi ve Hıristiyanlar", "Mytoslar. İnançlar, Tapınma Törenleri" gibi bölümler bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle