Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ŞUBAT1994ÇARŞAMBA CUMHURfYET2 SAYFA
KULTUR
Fernandez'in Spiritualcoşkusu
Gülsin Onay, Wilhelmenia Fernandez ve Shelley yönetimindeki London Mozart Players
EVİNİLYASOĞLL
Cemal Reşid Re> Salonu-
nun yönetimini kutlamak ge-
rek. Mevsim başında basılan
yıllık program yoğun bir ünlü-
İer geçidinin habercisi olmuştu.
Hafiada ortalama üç-dörı olay
>er aiacaktı. Bazen dünyanm
en ünlü isimleri art arda gele-
cekti Pek çok kişinin önce.
"Bunca ünlü sanatçı nasıl gelir,
her biri sözûnde dunır mu aca-
ba?", sonra da "Bu kadar çok
üst üste olaya salon dolar mı?"
sorulanna tanık olduk. Hatta.
daha ılen gidip. "Richter.
Hendri\, Fernandez gibi isimler
gelirim der ama son dakikada o
konserler iptal olacakhr" şeklin-
deki kaygılara da tanık olduk.
Şu sıralarda yılın >ansı geçti.
Ve en önemli isimlerin tümü de
geldi. sözlerinde durdular. İzle-
yebildiğimiz kadanyla her biri
için salon doldu, hatta bazen
taştı. Tüm dileğimiz önümüz-
deki yıl salonun bu düzeyi dü-
şürmemesi. aynı tempoda. a) nı
nıtelıkte programlarla bir gele-
neğı yerleştirmesi.
Gülsin Onay'ın
romantizmı
"Her yiğidin bir yoğurt yiyişi
vardır" deyimi herhalde, "Her
yorumcunun kendine özgü bir
yöntemi \ardır" olarak çevrile-
bilır. Gülsin Onay genelde ro-
mantik voruma göz kırpan bir
sanatçı. Çoğunlukla Romantik dönem besteci-
lerini seçıvor. Veanlaşılan onlan kendi içdünya-
sına yakın buluyor. Aynca klasik. gerçekçi. çağ-
daş olan bestecilerin de romantik yönlerini bu-
lup öne çıkanyor. Son resitalinde Chopin'den bir
mozaik ile başlayan gezintisi Medtner'den Mus-
sorgksi've kadar yol aldı. Chopin'in romantiz-
min doruğundaki Ballade. Noktürn ve-Scher-
zo'sunda rubatolann genişliği, renkler vecümle
yapılan Gülsin Ona\ "ın kendi imge gücünden de
kavnaklanan özel bir romantizm taşıyordu. Si
rrunör, op.20 Scherzo'sunda sanatçı, fırtınası ve
ince lirizmiyie piyanonun olanaklannı kendi pi-
yano çalma kolaylıgı ile birleştirdi. Medtner'i
(1880-1951) bu mevsim başında bir başka resita-
linde tanıtmıştı. O da romantizmi çağımıza
taşımış ve unutulmuş bir besteci. İkinci vandaki
Mussorgksı (1839-1881 )'nın "Bir Sergiden Tab-
lolar" başlıklı yapıtını nedense son bir yıl içinde
birçok pivanisl üst üste çaldı. Her birini kendi-
ne özgü yorumu içinde dinlemişük-Çoğunlukla
Ravel'ın yapüğı orkestra uyarlamasını duymaya
alıştığımızdan özgün halini piyanoda dinleyince
kuîağımız orkestra çalgılannın tümünü arar
oldu. Gülsin Onay'ın magnetik yorumu bu ger-
çekçi bestecinin de romantik yönlerini öne
çıkardı. Büyük fortelerdeki doruklar vepianissi-
mo pasajlarda Mussorgksı'nin net betimlemele-
İ nlü piyanist Howard Shelley London Mo-
zart Players ı hem yönetti hem de Haydn'ın
konçertosunda solistliğini yaptı.
Büyük sahne yeteneğine sahip olan Fernandez'in spirituallardaki coşkusu alıp götürdü dinleyicilerini.
ri romantizmin fırtınasına ve Gülsin Onav'ın
du>arlılığına göre >ol aldı.
Ûilhelmenia Fernandez. Jean-Jacques Bei-
nex'in EMva'sı, geçen haftaki resitalinde unutul-
maz dakikalar yaşattı. Schubert, Alban Berg,
Richard Strausş Henri Duparc \e Aaron Cop-
land'ın liedlerini; Francesco Cilea, Puccini ve
Meyerbeer'in operalanndan aryalan içeren
programın en alımlı yönü Negro Spirituals idi.
Fernandez. Schubert, Berg ve Strauss lıedlerle
çok ağırbaşlı bir ginş yaptı. Liedlerde prog-
ramın son bölümü kadar başanlı mı>dı bılemem
(şan uzmanlan daha iyi değerlendirir). Ancak
keşke tümüyle müzikal ve spiritual > oğunluğun-
da bir program olsaydı diye düşündük. Ö> lesine
canlı; sahnesi, dramatik anlatımı öylesine güzel-
di ki, her bircümleyi sizede birlikte yaşatıyordu.
En ufak hareketi, göz kırpması, gözünü dinleyi-
cileredikip onlarla konuşurcasma doğallığı. ete-
ğini savurması, şan sanatçılığı kadar bir büyük
sahnc yeteneği olduğunu da' gösteriyordu. Dü-
parc'ın şarkılannda şiirsel. destansı anlatımına
Copland'ın neşesi, Amerikan halk ezgilerinin
hüzünlü coşkusu bağiandı. Ve Spirituallardaki
coşkusu alıp götürdü dinleyicileri. Cemal Reşıd
Rey Salonu'ndaki program notlan bıraz daha
özenle hazırlanamaz mı? Kimi yapıt ve bestecisi
için açıklama var, kimini bildiğimiz varsayılıyor.
Cilea, Puccini \e Meyertoeer için geniş bilgi \en-
lirken az tanınan Fransız besteci Henri Duparc
(1848-1933). Aaron Cojpland (1900-1990) ıçın
hiçbir bilgi verılmemiş. Örneğin Duparc'ın öze-
lcştiri ile pek çok yapıtını beğenmeyip yok ettiği-
ni, şarkılannın VVagner etkisinde olduğunu ve si-
nirsel bunalımlarla I885'ten sonra hiçbir yapıt
üretmediğinı bilmek belki Phidyle' ve 'Geziye
Çağn' adlı şarkılannı dinlerken etkili olurdu.
Zencilerin dinsel ilahileri olan Spirituals hakkı-
ndada avdınlatıcı bilgilerverilebilirdi. Buarada
konservatuvaröğrencileri Cemal Reşıd Salonu'-
nun indirimli programlanndan neden daha çok
yararlanmıyorlar bilinmez. Fernandez gibi bir
sanatçının sahnesini izlemek, saatlerce çalışa-
caklan bir derse. günlerce hazırlanacaklan bir
gösteriye ne kadar değerli ipuçlan sunacaktır.
Howard Shelley hem şef, hem solist
Mozart Players üç gece üst üste
İstanbullulann konuğu oldu. Yapı Kredi Ban-
kası'nın desteği ile ilk iki gece özel, üçüncü gece
halka açık konser verdıler. İngiltere'nın en kı-
demli oda orkestralanndan birini genç üyeleri \e
geleneksel disiplinleri içinde dinlemek çok bü-
yük bir zevkti. Ünlü piyanist Ho*vard Shelley
topluluğu hem vönetti hem de Haydn'ın konçer-
iosunda solistliğini yaptı. Şcf ve solist birlcştiği
zaman Ivo Pogoreliç ile yaptığımız bir söyleşiyı
anımsanm: "Bu şefleri hi'ç setmiyorum, hep ken-
dilerini düşfinüyorlar, akılları bir sonraki konser-
ierinde nereye uçacaklarında.SoUste \eorkestraya
yeterince konsantre olamıyor artık hiçbirisi.
Onun için bence şefleri yok etmeli \e orkestrayı
da solistlerin yönetimine bırakmalı" diyordu.
Hovvard Shelley de şeflerden kurtulmuştu. Mo-
zart'ın küçük bir gece müziği serenadında ilk iki
bölümdeki sanki ısınamamış, utangaç hava di-
ğer bölümlerde giderek en coşkulu doruklara
tırmandı. Nitelikli bir topluluğun örneği olarak
her bir çalgı grubu aynı tonda ses veriyordu.
Harika başkemancılannın ardında kemanlar
tek keman gibiydi. Viyolalar, çellolar ve iki
kontrbas küçük motiflerin aynntısında drama-
tik bir yorum sundular. Haydn'ın op. 21 Re
majör konçertosunda piyanosunu da orkestra-
>a doğru çeviren Shelley. orkestrası>la başbaşa,
kendi aitesi ile haşır ncşir. (bir de şefifciazlağı ol-
maksızın!) tam bir oda dinletıst sıcaklığı sundu.
Hovvard Shelley in zarif ve bılge piyanıstliğıne
doyamadığımızı sövlesem. çok kişinin düşünce-
sini aktarmış olurum sanıyorum. Önümüzdeki
me\sım yıne konuğumuz olsa ve ünlü Rach-
maninof programı ile bir resılal \erse Howard
Shellev!
İSTİSAN
Sanatçılar
dayanışma
için dernek
kurduKültür Servisi - İstanbul Bele-
diyesi Büyükşehir Tiyatrolan'nda
görevli 23 sanatçı tarafından bir
dernek kuruldu. istanbul Büyükşe-
hir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Sa-
natçılan. kısa adıvja İŞTİSAN. ge-
çen günlerde tüzelkişilik kazana-
rak çalışmalanna başladı.
Ü>elerini İstanbul Şehir Tiyatro-
lan sanatçılan ile kurumdan emekli
sanatçılann oluşturacağı İŞTİ-
SAN'ın kuruluş amacı dernek tü-
züğünde şöyle özetleniyor: "tstan-
bul Şehir Tiyatrolan'nın kuruluş
amacına uygun olarak, Türk tivat-
rosunun yaratıcı atılımlarına önder-
lik edecek yönde sanatsal gelişimine
katkıda bulunmak; kurumun gele-
neksel yaratma özgürlüğü ilkesini
koUamak ve gözetmek; bu göre>ler
doğrulnısunda, Şehir Tiyatrosu sa-
natçılannın kurumun yönetimine et-
kinlikle katılımlannı sağlamak; üye-
lerinin yasal. sosyal. ekonomik, öz-
lük haklannı. meslek saygınlıklarını
konıyup geliştirerek. Şehir Tiy atro-
su sanatçılarının birlik ve dayanı-
şmalannı sağlamak.'''
İlk toplantılannda Hamit Akınlı
(Başkan). Başar Sabuncu (Başkan
Yardımcısı), Macit Koper (Sekre-
ter). Bercis Fesci (Sayman). Burçin
Oraloğlu'nu (Üye) Gecici Yönetim
kurulu olarak görevlendiren İŞTt-
SAN'ın diğer kuruculan: Hale
Akınlı, Oya Altekin, Sezai Altekin.
Aslan Altîn, Leyla .\ltınt
Taner Bar-
las, Haldun Ergüvenç, L nal Gürel.
Cengiz Keskinkılıç, Erol Keskin,
Zihni Küçümen, Gökhan Mete,
Candan Sabuncu, Bilkav Tekben,
Suphi Tekniker, FUiz Toprak, Ah-
met Uz, Haşmet Zeybek. Kurumda
göre\ li bütün sanatçılara ulaştınla-
cak çağn yazısında ise, "ülkenûzde
iktidara talip olanların büyük ço-
ğunluğunun, kimi önemli kurumları
'özelleşrirmek', sarmak ya da kendi
sîyasal görüşieriyle donatmak eğili-
minde olduklan" tehlikesine dikkat
çekilerek. Şehir Tiyatrolan'nda da.
"tiyatroyu tiyatrocular yönetir" il-
kesinin yara aldığı belirtildi. İŞTİ-
SAN demokratik, laik, çağdaş ve
yaratıcı bir kamu tiyatrosu yolun-
da, Şehir Tiyatrosu sanatçılannı
çatısı altında bütünleşmeye çağın-
yor.
En seçme yaylı dörtlülerden
Her bakımdan örnek bir oda müziği topluluğu Ludwig Yaylı Çalgılar dörtlüsü
ile Arnavutluk'tan Paris'e göçmüş genç bir kemancı Tedi Papavrami
ÜNER BtRKAN
Şubat ayının ilk günlerinde İzmir'in
müzik göklerinden. Fransa'dan gelen
yıldızlar geçti: Her bakımdan örnek
bir oda müziği topluluğu olan Ludvvig
Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ile Arnavut-
luk'tan Paris'e göçmüş. pınl pınl,
genç, bir kemancı: Tedi Papavra/ni.
Önce. 2 şubat çarşamba akşamı
Fransız Kültür Merkezi'nde dinledi-
ğim Ludwig Dörtlüsü konserinden
söz etmek isterim. Adını hem Beetho-
ven'den. hem de müzik sevgisi. mü-
zikçileri korumasıyla ünlenmiş Bav-
yera Kralı İkinci Ludwig'den ahyor
bu topluluk (Keman: Jean-Phüippe
Audoli, Elenid Owen; Viyola: Padrig
Faure; Vı>olonsel: Anne Copery). Flo-
ransa'daki uluslararası yanşmada,
Menuhin Oda Müziği yanşmasında
ödüller kazanmış. Paris'teki Ulusal
Yüksek Müzik Konsenatuvan'nın
düzenli oda müziği grubu olarak gö-
rev yapıyor. Günümüzün en sağlam,
sonoritesi en düzgün. program düzeni
en seçme yayh dörtlülerinden biri.
İzmir'deki unutulmaz oda müziği
akşamında. yaylı çalgı dörtlüsü da-
ğannın önde gelen iki çağdaş yapıtını.
Maurice Ravel'in (1875-1937)'Fa Ma-
jör dörtlüsüyle on iki nota müziğinin
belli başb üç temsilcisinden biri olan
Alban Berg'in (1885-1935) Lirik süiti-
ni sundular. Programın başında,
İspanyol besteci Joaquin Turina'nın
(1882-1949) "La Oracion del Torero"
(Boğa Güreşçisinin Duası) adlı kısa ve
özlü yapıtı vardı. Yirminci vüzyılın ilk
çeyreğinde, sırasıyla 1903. 1926 ve
1925 yıllannda bestelenmiş. bu yüzyıl
başının müzik dönüşümü sürecini
özetleyen. üç ince, seçkin oda müziği
yaratıcısı. Yaylı çalgı topluluklanna.
en çok da dörtlülere özgü birlik, arka-
daşlık, ortaklaşa müzik yapmanın
coşkusu, büyüsü, geometrik yapının
kusursuzca ortaya çıkanlmasının din-
leyicide (farkına vanlmaksızın)
uyandırdığı bütünlük duygusu, en
ince aynntılar. sağlamlık, entonasyon
kusursuzluğu. renk paletınin seçilme-
sindeki incezevk, teknik eksiksizlik...
Ludwig Yaylı Çalgılar Dörtlüsü'nü.
özellikle o akşam konseri büyük zevk-
le dinlediklerine tanık olduğum. genç
konservatuvar öğrencilerinin
unutmamalannı. kendilerine örnek
Padrig Faure(viyola), Anne Copey(viyolonsel), Elenid Owen(keman) ve Jean Pierre Andoli(keman).
almalannı diliyorum. Ağabeyleri, ab-
lalan gibi, okulu bitirir bitirmez oda
müziğine yan çizmemeleri için...
İzmir DSO'nun 4-5 şubat hafta
sonu konserinin solisti. gerçek anlam-
da bir "yıldız"dı: 1971 yılında Tirana'-
da (Arnavutluk) doğmuş, ailesiyle bir-
likte küçük yaşta Fransa'ya göçetmiş,
on bir yaşında Paris Konservatuvan'-
nda Fransız hükümetınin burslusu
olarak keman eğitimine başlamış,
Amoyal, Francescati, Mullova gibi
ünlü kemancılarla çalışmış, 1985'te
İtalya'da Rodolfo Lipizer yanşması-
nda. geçen yıl uluslararası Pablo de
Sarasate yanşmasında birincilik
ödülünü kazanmış bir genç müzikçi.
Kemancı Tedi Papavrami'nin yetişme
tablosunun ötesinde. inanılmaz bir
yorumlama gücü, bitmez tükenmez
bir beyin-beden çahşması ve eşgüdü-
mü, doyum olmaz bir cümleleme yete-
neği, kıvraklık. anlatım bütünlüğü,
entonasyonda ulaşılan o imrendirici
düzey var. Müzik göklerinden dün-
yamıza inmiş, insanı dinlediklerine
inanama>acak ölçüde şaşkına çeviren.
gerçek biryıldız. Niccolo Paganini'nin
(1782-1840) Re Majör Birinci Konçer-
tosu'nu geçmiş günlerin ve günümü-
zün ustalanndan yüzlerce kez dinle-
miş olabilirsiniz. Bir de Papavrami yo-
rumunu dinlemenizi salık veriyorum.
Bu isme, Papavrami ismine dikkat et-
sin okurlanm (sevgili Hüseyin Sermet-
le ortak çalışmalan da var kendisinin).
Müzik dünyası daha sık anacak Tedi
Papavrami adlı bu harikayı!
4-5 şubat İzmir DSO konserinin
ikinci yansında, Ender Sakpınar'ın yö-
netimindeki orkestra. Anton Bnıck-
ner'in (1824-1896) kırk yaşlannda
iken bestelediği, sonradan esaslıca
yeni baştan yazdığı. ama en sonunda
kataloğuna almaktan vazgeçtiği. Re
Minör ("0" numarah) senfonisini ses-
lendirdi.
Belediye seçimleri atmosferine iyi-
den iyiye girdiğimiz şu günlerde. bü-
yük kentlerimizin başkan adaylanna
"Kent Kültür ve Sanatına Sahip
Çıkma" mesajlannın ulaştınlmasında
yarar var. Bu hatırlatmayı İzmir'de
"İzmir Kent Hareketi" adlı grup baş-
lattı son haftalarda; İzmir'e "çağdaş"
bir konser salonunun kazandınlması
için imza kampanyası başlattı. Küçü-
cük bir notta. "Sanatı, müziği, İzmir'i
seviyorsanız bize katılın" diye sesleni-
yorlar konser dinleyicilenne.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Ozdemir Asaf
Ankara'da oturan Sayın Pelln Özerson Yuvarlağın
Köşeleri'ni okumuş, benden özdemir Asafla ilgili bilgi-
ler istiyor.
Mektubunun girişi şöyle: "Yazarı ve şairi en iyi tant-
manın yolu, onun eserlerini okumaktır kuşkusuz. Bu-
nunla birlikte, onun geçmişine, edebiyat dünyasındaki
yerine, eserlerine ve bu gününe ışık tutan satırlar, bu
edebiyat insanını daha içten hissetmemizi sağlamaz mı
sizce de?"
Sanırım çağdaş eleştiri anlayışınırr önemli bir eksiği
bu: Yapıtlarla okurları baş başa bırakmaktan beklenen
olumlu sonuçlar fazla abartılıyor. Öylesine ki araştırarak
bilgi edinmek isteyenlere birçok durumda, "Şukitaplara
başvur" deme olanağı bile bulamıyorsunuz. örnekse
Özdemir Asaf'ı anlatan bir kitap gelmiyor aklıma. Yaşa-
mı, sanatının özellikleri, düşünceleri...
Sayın Pelin Özerson'a Oktay Akbal'ın Şair Dostlarım
ile Dost Kitaplar adlı iki yapıtını önerebilirim. Onlarda
özdemir Asaf'la ilgili bölümler var. Bir de şairin Benden
Sonra Mutluluk adlı kitabının başına Doğan Hızlan'ın
eklediği "Kısa Giriş"ilegene bu eleştirmenin Yazılıİliş-
kiler'deki iki yazısı, ayrıca Mehmet Kaplan'ın Cumhuri-
yet Devri Türk Şiiri'ndeki incelemesi, Özdemir Asaf'ı
tanıma, anlama yolunda yararlanılabilecek kaynaklar
olarak gösterilebilir.
Ama şu bir gerçek:
Özdemir Asaf yapıtlarla okurları baş başa bırakma
anlayışının olumlu sonuçlarına benzersiz bir örnektir.
Bunu neye dayanarak söylüyorum?
Adam Yayınları'nın şiir alanında övünülecek bir biriki-
mi var. Kitaplarını bastığı bütün şairleri değil, yalnıztop-
lu yapıtlarını bastığı şairleri saysak yirmiyi geçer. Yaş
sırasına göre: Arif Dino, Nazım Hikmet, Asaf Halet Çe-
lebl, Ahmet Muhip Dıranas, Halim Şefik. Orhan Veli,
Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Cahit Irgat, Cahit Kü-
lebi, İlhan Berk, ömer Faruk Toprak, Özdemir Asaf,
Sabri Altınel, Metin Eloğlu. Edip Cansever, Gülten
Akın, CevatÇapan, Ataol Behramoğlu, Bebçet Aysan...
Ayrıca yakın bir zamana kadar Rrfat tlgaz, Can Yücel,
Ece Ayhan, küçük İskender'in de bütün şiirleri Adam
Yayınları'nda basılıyordu.
Yazın dünyasının ilgisine, değerlendirmelerine göre
düşünülürse özdemir Asaf bu listeden sıyrılıp öne çıka-
maz. Eleştirmenler şiirleriyle fazla ilgilenmemişler, adı
hiçbir zaman en başta gelen şairlerin arasmda anılma-
mıştır.
Oysa yapıtlarının satışına bakınca üçüncü sırada oldu-
ğu, Nazım Hikmet'i zorladığı görülüyor. Adam Yayın-
ları'nda ilki 1982'de, sonuncusu 1988'de yayımlanan ki-
taplarının basım sayıları şöyle. Bir Kapı Önunde (9.
basım); Yalnızlık Paylaşılmaz (10. basım); Benden Son-
ra Mutluluk (7. basım); Yuvarlağın Köşeleri (6. basım);
Ça (3. basım). Üstelik ilk iki yapıtta bir araya getırilen şiir
kitapları daha önce de bir ya da iki kez basılmış kitap-
lar...
Görüldüğü gibi eleştirmenlerin yaklaşımıyla okurların
yaklaşımı arasmda büyük bir ayrım var.
Okurlardan gelen ilgiyi körükleyecek birtakım oyun-
lar, şöyle ya da böyle reklam kampanyaları filan mı ya-
pılmış? Hayır, ortada doğru dürüst tanıtım yazıları bile
yok.
- Okurlar mektup yazıp bilgi istiyorlar... Bu üstüode
önemle durulması gereken bir durum... -
rı
'
Kanımca eleştirmenler özdemir Asaf'ın yapıtlarını
önyargılardan sıyrılarak yeniden incelemeli, yeniden
değerlendirmelidirler.
Sayın Pelin özerson'un merak ettiğini söylediği konu-
lardan herhangi bir ansiklopedide bulamayacağını san-
dıklarıma kısaca değineyim:
özdemir Asaf evliydi. Arkasında yanılmıyorsam, biri
kız, üçü erkek, dört çocuk bıraktı. Karısı, ünlü sözlükçü
Vahid Moran'ın kızı YıkJız Moran tanınmış bir fotoğrafçı-
dır.
özdemir Asaf görgülü, ince, cana yakın, içten, son de-
rece alçakgönüllü bir insandı. 1923'lü olmasına karşın
Cağaloğlu'na çok genç yaşta gelmiş, 1910'luların arası-
na katılmıştı.
Kurduğu Sanat Basımevi zarf, kağıt, fatura işleri ya-
pan, iki göz, küçücük bir yerdi. Özenle seçtiği güzel harf-
leri vardı. Kitaplarını basımevinin boş zamanlarında,
pedal denilen bir makinede sayfa sayfa bastırırdı.
Dizgi yanlışma hiç kaflanamazdı. Bu yüzden son yılla-
nnda dergilere şiir vermez olmuştu.
Yalnız dizgi yanlışı konusunda değil, şiir seçiminde de
son derece titizdi. Nitekim beş ciltlik toplu yapıtlarının
yarısı, yayımlamayıp arkasında bıraktığı şiirlerden, ya-
zılardan, özdeyişlerden oluşmuştur.
Özdemir Asaf'ın unutulmaz bir yanı da 1960'ların ünlü
edebiyat matinelerindeki tavırlarıydı. Son derece tatlı bir
havayla gelir, kendine özgü peltek konuşmasıyla şiirle-
rini söyler, alkışa boğulur, iki elini bi
r
den kafasının iki
yanına götürerek çift yanlı asker selamını verir, koca bı-
yıklarıyla gülümser. gösterisini genel istek üzerine "La-
vinia"adlı şiiriyle noktalardı.
özdemir Asaf'ın kendi yaşamına değinen yazıları son
kitabı 'Çadır. "Nebiçimad?"derneyin.Şairinadıylabir-
leşince Özdemir Asaf'ça oluyor. Var böyle bir şey... Beş
kitap tanık...
İFSAK'ta "FotoğrafKuram ve
Kitaplar"
Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı ve yazar Merih Akoğul
yannsaat 19.00'da İFSAK'ta "Fotoğraf Kuramıve
Kitaplar" konulu birsöyleşi yapacak. Her ayın üçüncü
perşembegünü "Merih Akoğul la Baş Başa" adı altında
gerçekleştirilen etkinliklerin ikincisinde Akoğul. fotoğrafm
çeşitli sanat kuramlanyla olan ilgisi vc fotoğraf kuranıının
oluşmasında yararlanılacak kitaplar hakkında bilgi
verecek.
Şür Kitapları Fuarı etkinlikleri
Kültür Servisi- TankZaferTunaya Külıür Mcrkezı'nde
2.İstanbulŞiirKitaplanFuansürü>or. Fuardakikültür
etkinlikleri kapsamındabugünsaat 16.00'da "Şiir
Kahvesi"nde Birhan Keskin veOsman Çarmıkçı'nın
söyleşisi var. Saat 18.30'da ise "Müzik ve Şiir" konulu
toplantı yeralıyor. Tuğrul Tanyol'un vöhettiğı toplantıya
konuşmaa olarak Doğan Hızlan. Evin İlyasoğlu ve Orhan
Tekelioğlu katılıyor. "ŞairlerOkurlanyla Söyleşiyor"
başlıklı söyleşiler dizisinin v annb konuğu Hilmi Yavuz.
Vural BahadırBaynl'ınyönettiğisöyleşi.saat 18.30'da
gerçekleştirilecek.
Ayrıntı'dan "GeceyiAnlat
Bana"
Kültür Servisi - Aynntı Yayınlan, Amerikalı yazar Djuna
Barnes'ın "Geceyi Anlat Bana" adlı romanını okurlara
sunuyor. İlk olarak 1936'da yayımlanan roman için İngiliz
şairT.S. Elliot. "Yalnızca şiirleterbiyeedilmiş
duyarlıklann tam anlamıyla değerlendirebileceğı kadariyi
bir roman" diyordu yazdığı önsözde. Romanın yazan
Barnes, romanın yanı sıra kısa öykü, oyun ve şiirleriyle de
tanınıyor. Gençlik döneminde bazı edebiyat dergilerinde
ve gazetelerde makaleleri de yay ımlanan yazann
romanlan, çok etkilendiği JamesJoyce'dan izler taşıyor.