04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 0 ŞUBAT1994PERŞEMBE CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 44. Uluslararası Berlin Film Festivali bu akşam Bertolucci'nin 'Küçük Buda' fılmiyle açılıyor Berlin'de festivale açıhyorperdeler GtJNER YÜREKLtK B ERLİN - Bu akşam 'Zoo-Palast' sine- masmda Bernardo Bertolucri'nin 'Küçük Buddha' adlı fılminin gösterimiyle Berlin, bu yıl 44. kez dünya sinemasııun buluşma merkezi olacak ve 12 gün süreyle 3 bini ga^eteci, 8 binden fazla konuğu ağırlayacak. Bu yıl da festivalin. 'Yanşma', 'Uluslararası Genç Filmler Forumu'. 'Panorama'. 'Çocuk Filmleri Şenügi', 'Yeni AI- man Filmleri' ve 'Retrospektif gibi bölümlerinde dünyanın dört bir yöresinden 700'e yakın film gösterilecek. Halka açık bu prog- ramın yanı sıra Beki Probst'un yönettiği 'Avnıpa Film PazarT- nda da çeşitli ülkeler açtıklan standlarda fılmlerini sergileye- cekler, özellikle TV şirketlerin- den alıcı bulmaya çabşacaklar. Türkiye yarışmıyor Bu yıl da festivalin yanşma bö- lümünde Türkiye temsil edil- miyor. Yanşma bölümünde Tür- ki>e en son 1988 yılında Erden Kıral'ın *Av Zamanı' adlı filmiyle temsil edilmişti. Ancak Erden Kıral'ın Türk-Alman ortak yapımı olan son filmi 'Mavi Sür- gün". "Panorama" bölümünde yanşma dışı gösterilecek. Bunun dışında festivalde Türkiye'yi tem- sil edecek başka bir film gözümü- ze çarpmadı. Açıîış filmi olan 'Küçük Budd- ha', yapımcısı Jeremy Thomas festivalin Uluslararası Seçici Ku- rul Başkanı olduğu için Altın ve Gümüş Ayı maratonuna katı- lamıyor. Hazırlığı iki yıl süren ve 35 milyon dolara mal olan Ingil- tereı Fransa yapımı filmde, reen- karnasyonla ünlü bir Buddha'- nın yerini alan 9 yaşındaki Ame- rikab bir çocuğun ailesiyle birlik- te Tibet'e yaptığı yolculuk ve bu arada Budızm felsefesiyle birlikte birbirinden çok farkb iİci ayn kül- tür anlaülıyor. Bu iki ayn kültür, günümüz Amerikası ile Asya'nın mistik geçmişidir. Bertolucci, ele aldığı iki ayn 'dünya' ile Batılı toplumlann tükenen insan sonı- nuna da göndermeler yapmak- tadır. Kathmandu, Bhaktapur, Pat- han, Buthan gibi bu güne dek hiç yabancı ayağı girmemiş, yasak bötgderde ilk koı ızm*lınarak fılmin çekilmiş olması ve hatta filmde Budist rahiplerin fıgü- ranlık yapması, Bertolucci'ye 'Son Imparator'dan sonra yine göz büyüleyici, görkemli bir sine- ma yapma olanağı veriyor. HoUywoo<rdan 2 film Altın ve Gümüş Ayı ödülleri- nin paylaşıldığı festivalin en önemli bölümü olan Yanşma Bölümü'ne bu yıl 16 ülkeden 22 film katılıyor. Üçte ikiye yakın çoğunlukla bu kez ağırlık Av- rupa yapımı fılmlerde. Fransa üç. Ingiltere. ttalya ve Almanya iki- şer fılmle katılıyorlar yanşmaya. Filmleri festivalin hemen ardı- ndan sinemalarda zaten gösteri- me gireceği için her yıl tartışma konusu olan ABD'den ise yan- şmada bu yıl, bildık HollywQod yapımı iki film var. Başrollerini Tom Hanks ile Oscar ödüllü si- yah oyuncu Denzel \\ ashington'- un paylaşuklan Jonathan Dem- me'nin 'Philadelphia' adlı filmin- de AIDS sorunu ele alınıyor. 'Yeşil Kart'tan tanıdığırruz Avustralyalı yönetmen Peter VVeir ise 'Feariess'te, bir uçak ka- zasıru ve kazadan mucize eseri kurtulan bir yolcunun (Jeff Brid- ges) ölümsüzlüğüne ınanışını an- latıyor. Fransa'dan gelen üç yan- şma filminden ikısi 71 yaşındaki ünlü yönetmen Alain Resnais'- nun. Birbirini tamamlayan 'Sroo- king', 'No Smoking' adlı bu iki ayn filmde Resnais, rastlantılan, kaçan şanslan \ e aşkı konu edini- yor. 'Pas Tres Catholique' (Biraz Kuşkulu) adlı üçüncü film ise To- nie Marshall imzasmı taşıyor. Yanşma bölümüne tngiltere, Ken Loadı'ın 'Ladybird, Lady- bird' ve trlanda ile ortak yapım olan Jim Sberidan'ın 'In the Name of the Father" (Babanın Adına) adlı filmleriyle katılıyor. İtalya'dan Monicelli İtalya ise Mario Monkelli'nin 'Cari Fottutissimi Amicf (Kahro- lası Sevgili Arkadaşlar) ve Ales- saodro di Robilant'ın 'D Giudice Ragazzino' (Genç Yargjç) adh filmleriyle temsil ediliyor. Moni- celli, alaylı bir dille 1944 yılının Toskana kentini anlatırken Robilant günümüz Sicilya sorun- lanru konu ediniyor ve mafyaya karşı verilen amansız mücadeleyi ele alıyor. Almanya yanşmada yer alan iki filminden birinde, 'Alles auf Anfang' (Herşey Baştan). yönet- men: Reinhard Münster. günü- müz Alman sineması üzerine bir komedi yapm'ış. LJenhard Wawzyn'in 'Der Blaue' (Mavi) adlı Cılminde ise eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti gizli istih- barat servisi 'Stasi' konu ediliyor. Yanşma bölümüne katılan filmler arasında en ilgi çekenı hiç kuşkusuz Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski'nın "Tenk üçlemesi.' KJeslowski'nin 'Üç Renk' ismini verdiği üçlemenin Yanşma bölümünde yer alan tngiltere-İrlanda ortakyapımı 'In the Name of the Father' gerçek bir olaydan harcketle IRA 'yı ve İngiliz hukuk sistemini sorguluyor. ler ise, Wu Zi-niu"nun Hong- kong Çın Halk Cumhuriyeti yapımı 'Huo Hu'su, (Kızıl Tilki). Jaime de Armınan'ın İspanya yapımı 'Al Otro Lado del Tunel'i. (Tünelin Öbür Ucu). Tomas Gu- tierrez Alea'nm Fresa Y Cbocola- te'ı, (Çılek ve Çikolata). Jesus Garay'ın İspanya Fransa ortak yapımı 'FJs de Davant'ı. (Karşı- daki İnsanlar), Marta Meszaros'- un Macaristan Polonya yapımı 'A Magzat'ı (Embriyon), Paul Co\'un Avustralya yapımı 'Exi- le'i, Chang Sun YVoo'nun Kore yapımı 'Il»aomkyung'u. Buddha- dep Dasgupta'nın Hindistan yapımı 'Charachar'ı. Semjon Aranovtitseh'ın Rusya Fransa yapımı 'God Sobaki'si. (Köpek Yılı), Nelson Fereira dos Santos'- un Brezilya yapımı. 'A Terceira JVlargem do Rlo'su (Nehrin Üçüncü KJVISI). Holhwood. AIDS'e bakıyor... Yanşmadaki ABD vapımları- ndan "Philadelphia'da. Tom Hanks bir AIDS hastasını oynuyor. ilki olan 'Mavi' Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan ödülü kazanmıştı. Şimdi Berlin Festiva- li'nde ikinci kısıru olan 'Bejaz' gösterilecek. Yönetmenin üçün- cü bölümü olan 'Kırmızı'yı Can- nes Film Festivali'ne sakladığı söyleniyor. Yönetmen Mavi, Be- yaz. Kırmızı adlı renk üçlemesini 1789 ihtilalinin özgürlük, eşitlik, kardeşlik ılkelerinden yola çıka- rak hazırlamış. Üçlemenin ilk bö- lümü olan "Mavi' geçen günlerde Almanya'da gösterime girmiş, büyük ilgi görmüştü. Yanşmaya katılan diğer film- Sophia Loren'e özel ödül 'Zoo-Palast' sınemasında gös- terilen yanşma filmleri bölümüne dahil edılen, ancak özel gösterim- de sunulup yanşmaya katılma- yan filmler de var. Örneğin. beş yıllık hapisten sonra normal hayata dönmek is- teyen bir gangstenn hayatının canlandınldığı. Al Pacino'nun başrolü üstlendığı Brian de Pal- ma'nın 'Carlito's Wa>' adlı filmi. Başrollerini Anthonv Hopkins ile Debra VVinger'ın paylaştığı Rtc- hard Attenborough'un 'Shadovv- Idnds'ı. Ve sınema dünyasının unutulmaz isımleri Jean-Louis Barranlt'un 'Olemp Çocuklan' ile Vittorio De Sica'nın 'La Ciocia- ra'sı. (Yine de Yaşıyorlar). Bu filmde başrolü bu yılki festivalin onur konuğu olan \e fılmlerine retrospektifte yer aynlan Sophia Loren oynuyor. Sophia Loren'e aynca sinema dünvas'na katkılanndan dolavı Bu >ıl >arışma bölümüne katılmayan Türk sineması, festi>alde Hanna Sch\gulla"nın da rol aldığı '.Mavi Sürgün'le yer alıyor. Altın Ayı ödülü venlecek. 12 gün sürecek 44. Uluslararası Berlin Film Festivali'nin kapanışı ise başrollerinde Anthony Hopkins ile Emma Thompson'u izleyeceği- miz James hory'nın İngiltere ABD yapımı olan 'The Remains of the Dav' (Günden Geri Kalan) filmiyle olacak. Bu yılki festivale Sophia Loren ile Bernardo Bertolucci'nin yanı sıra Al Pacino. Alain Resnais. Jo- nathan Demme. Ken Loach ve Peter VVeir gibi sinema dün- y asının en önde gelen ünlü isimle- ri de bekleniv or. 'Filmi Budist olduğumiçinçekmedim' Kültür Senisj - Bu yıl içinde Keanu Reeves, Ying Ruocheng ve Bridget Fonda'nın başrollerini pay- laşuklan "Little Buddha-Küçük Buda" filminı çe- ken ünlü İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci, "Aslında bu filmi Budist olduğum için çekmedim, yalnızca çocukların anlavabileceği bir film yap- mak istedim" divor. "Küçük Buda*', öğretmeni olan rahibin yeniden doğuşunun arayışındaki Tibetli genç bir rahibin öyküsünü konu alıyor. Bu arayış, genç rahibi Bu- tan'daki manastırlardan kutsal Budist evlennden Seattle'da Amerikalı yupi bir ailenin çocuğu olan Jesse'e götürüyor. "Küçük Buda", Bertolucci'- nin egzotik yerlerde çektiği film- lerin üçüncüsü oluyor: 1987 ta- rihli "Son İmparator'da Çin'in son hanedanının öyküsünü din- lerken, bir yandan da Pekin'in •'Yasak Kenti"nin görkemli mi- marisini izlemiştik. 1990 tarihli "Çölde Çay" ise, kuzey Afrika çöllerinin renklerini ve gizemini getirmişti beyazperdeye. Bernardo Bertolucci'nin "si- nema şiirleri" yazmadan önce gençlığinde gerçekten de şiir yazdığını, ünlü bir şairin oğlu ol- duğunu ve İtalyan sinemasımn "asi çocuğu" Pasolininın bir dö- nemasıstanlığmıyaptığınıunut- Bernardo Bertolucci mamak gerek. FeDinı nın olu- mü, artık iyice yaşlanan Antonioni'nin de uzun sü- reli rahatsızlığı, şimdi sanat çevrelerinde şöyle bir soru işareti uyandınyor. Yoksa Bertolucci, italyan sinemasımn son ustası mı? Bertolucci ünlü epik destanı. altı saatlik baş- yapıtı "1900"ün üçüncü bölümüne girişmeden önce İtalya'da düşük bütçeli bir film gerçekleştır- meyi amaçlıyor. "'Yüzyıluı sontına yaklaştığunız için, ttalya'da 1945 >e sonrasında yaşanan olaylarla ilgili bir film yapmak istiyorum" dıyor ünlü yönet- men. "Budizm, bana hoşgörii, bir orta yol konusun- da gerçekten çok şe> öğretti >e değişmeye başla- dım." Bernardo Bertolucci'nin baş amaa hâlâ. Avrupa ve italyan sinemasımn kımliğinı koruya- rak Avrupa sinemasımn ekonomık olarak da kalkınması. Ünlü yönetmen. Amerikan filmlenyle baş edebilmenin tek yolu olduğunu söylüyor: Daha iyi AvTupafilmleri çekmek. "Artık ABDsine- masına pratik bir yanıt vennenin zamanı gelmiştir" diyor Bertolucci. Fakat "Küçük Buda'da neden Seattle'ı ve Tı- betli bir rahibin genç bir Amerikalının içinde yeni- den doğması gibi bir konu seçmiş? Bertolucci'nin bunun ömeklerinin gerçekten görüldüğünü söylü- yor... "Biz batıdakiler" diyor Berto- lucci. "Budi/.mi anlamaya gelince ço- cuk gibiyiz. Budizmle Hıristiyanlık arasuidaki farkflırisrfiyanlık 'komşu- nu kendin gibi se>' diyor, ama bu- dizm, 'komşunu se> çünkü o sensin' diyor. Bazı insanlar 'Küçük Buda'yı aıilamadı. Çünkn bu filmde öteki fiunlerimde sıkça rastlanan (Paris'tc Son Tango. Çölde Çay gibi) erkek- kadın arasında bir saldırganlık, o an- lamda bir karşılaşma yok." "Küçük Buda" filminde Bernar- do Bertolucci'nin bütün yüreğiyle birlikte çabştığı ve hatta filmde oynayan rahipteri ne kadar çok sev - diği açıkça hissediliyor. "Çok kork- mustum" diyor Bertolucci, "Budizmi yanlış yansıtacağım. tarihsel ya da duygusal hatalar vapacağun dive ödüm koptu." Başrolde Keanu Reeves'in olmasına karşın "Küçük Buda"nın bir "kült filmi" olmayacağı inancında Bertolucci. "Budızmde gerçek ır hoş- görü var. onu popüler yapan medyadır." Bu arada Dalai Lama'nın filmi bir süre önce Pa- ns'te gördükten sonrakı tepkisini anlatıyor: "Hepi- mizin içinde belki uyuyan, ama uyandınlmayı bekle- yen küçük bir Buda vardır." Bertolucci bu sözleri çok anfamlı bulmuş; Dalaı Lama'nın ilk kez bir si- nemaya gittiği de gözönünde bulundurulursa, ünlü yönetmenin sevincini anlamak güç değil... ODAKNOKTASI AHMET CEMAL tstanbul Ünivepsitesj'nden Demokrasi Dersi... Geçen günlerde istanbul Üniversitesi'nin yeni rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda'nın girişimiyle aynı üniversi- tenin Hukuk Fakültesi'nden bütûn "ilgililere" bir demok- rasi örneği yansıdı. ist. Ünv. Hukuk Fakültesi'nde yeni seçilecek dekan için oylama yoluyla öğretim üyelerinin eğilimleri saptandı. Prof. Berkarda, bundan böyle dekan seçimlerinde fakültelerdeki öğretim üyelerinin görüşle- rinin alınacağını daha önce açıklamıştı. Bu uygulaınanın ilk örneğine Hukuk Fakültesi gibi, İstanbul Üniversitesi'- nin, tüm yozlaşmalara karşın, kimi geleneklerini en iyi koruyabilmiş bir kurumunun sahne olması, ayrıca önem taşımaktadır. İstanbul Üniversitesi'nde yaşanan bu olay, yürürlükte- ki düzenlemeler demokrasiye ne denli aykırı olursa ol- sun, demokrasi anlayışının uygulamalarının engellene- meyeceğini bir kez daha kanıtlaması bakımmdan de- ğerli bir örnek sayılmalıdır. Anımsanacağı gibi, bundan kısa süre önce benzer bir davranışı Çankaya sergi- lemiş, Sayın Cumhurbaşkanı, YÖK'ün görünüşte "tak- dir" hakkını kullanarak rektör adaylarını aldıkları oyları gözönünde bulundurmaksızın sıralamasına itibar etme- yip İstanbul ve Ankara üniversitelerinin rektörlüklerine kendi kurumlarında en çok oyu toplamış adayları ata- mıştı. Demokrasi kültürü açısından çok önemli saydığımız bir gerçeği, bugüne kadar birkaç kez bu sütunlarda vur- guladık: Demokrasinin kurumlaşması. çoğu kez sanıldı- ğının aksine, temelini birincil olarak yasalarda değil, ama uygulamalara egemen olan anlayişta bulur. Bu ne- denle demokrasi uygulamasını kendi iç yapısında tea- müle dönüştürememiş kurumların ya da bu kurumlar adına başkalarının "demokratik yasal düzenlemeler" ıstemeleri, bu yasal düzenlemeler gerçekleştirilse bile tek başına hiçbir zaman yeterli olamaz. Buna karşılık bütün dünyada demokrasi savaşımlarının geçmişi, yü- rürlükteki antidemokratik düzenlemelerin, demokrasi anlayışının ısrarh uygulamalarıyla sonuçta nasıl kaçınıl- maz biçimde değiştirildiğinin örnekleri ile doludur. Yine daha önceki çeşitli yazılarımızda belirttiğimiz gi- bi, 1982 Anayasası'yla üniversitelerimiz için öngörülen vesayet altında olma konumu, başka nedenlerin yanı sı- ra geniş ölçüde üniversitelerimizin 1960-1980 yılları ara- sındaki tutumlarının da bir ürünüdür. Anılan 20 yıllık dö- nemde Türk demokrasi tarihinde rastlanmış en geniş özgürlüklerle ve özerkliklerle donatılan üniversiteleri- miz, çoğu kez zengin, ama düşünceden ve ileriyi göre- bilme yeteneğinden yoksun mirasyediler gibi davran- mış, bir demokrasi armağanını, yükseköğrenim kurum- larını demokrasi anlayışı ve uygulaması açısından birer kaleye, bilimsel araştırmalar açısından ise bu bağlam- da olması gereken rekabetin odak noktalarına dönüştür- mek için kullanacak yerde, kısır ve kişisel yarar düşün- celeri uğruna ziyan etmişlerdir. 1960-1980 yılları arasın- daki dönemde üniversitelerin özgürlüklerinden ve özerkliklerinden yararlanarak çağdaş üniversite kimlik- lerini ne ölçüde oluşturabildikleri, bilimsel üretimde dünya üniversiteleri arasında kaçıncı sıraya yükseldik- leri, yönetimsel özerkliklerinden yararlanarak kendi araç gereçleri için ne gibi özkaynaklar oluşturabildikle- •rt; hiçjllr düşünce sınırlamasının bulunmadığı dönem-.'l lerde kitaplıklarını ne ölçüde zenginleştirdiklerı, ilerde nesnel yaklaşımlarla araştırıldığı takdirde, sanırız epey "düşündürücü" sonuçlarla karşılaşılacaktır... Köylüye ve mahalleliye muhtarını seçme hakkını ta- nırken üniversiteye yöneticileri bağlamında yalnızca "aday adaylarını" seçebilme hakkını yeterli gören 12 Eylül düzenlemesi, bu cüretinin kaynaklarını geniş ölçü- de yukarıdaki tabloda bulmuştur. Eğer geçmişten alınacak bütün derslerin değerlendi- rilmesi yoluyla "demokratik üniversite'ye gerçekten ulaşılmak isteniyorsa birincil hedef, siyasi iktidara yasal düzenleme talepleri yöneltmekten çok, demokratik tutu- mun üniversitelerin kendi yapıları içerisinde egemen kılınması olmalıdır. Bunun ardından demokratik yasal düzenleme zaten zorunlu olarak gelecektir. Bu yolda çok önemli bir "ilkadım"ı gerçekleştirdikleri için hem İstanbul Üniversitesi'nin Sayın Rektörünü, hem de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin değerli öğ- retim üyelerini içtenlikle kutluyoruz. 44. Berlin Uluslararası Film Festhali'nin açıîış filmi 'Küçük Buda' da genç jıldız Keanu Reeves başroiü üstlenivor. DTVBaşkanı Asyah: 'Herşey Devlet Tiyatroları İçin' ANKARA (AA) - Deviet Tiyatrolan Vakfı (DTV) Başkanı Rüştü Asyalı, Devlet Tiyatrolan'nda umut vericı demokratik gelişmeleryaşandığıru belirterek."Herşey Devlet Tiyatrolan için" dedi. Asyalı yaptığı yazılı • açıklamada. geçtiğimizgünlerde. Devlet Tiyatrolan'nda gerçekleştirilen 'referandum' sonucunda, genel müdürün seçim yoluyla belirlenmesi doğrultusunda bir ısteğin çıktığını ve Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü'nün de istifaya hazır olduğunu hatırlattı. Asyalı. bunlann Devlet Tiyatrolan için umut verici demokratik gelişmeler olduğunu belirterek, Kültür Bakanı Fikri Sağlar ve Devlet Tiyatrolan Genel Müdürii Yücel Erten'e tesekküretti. Müzik-Sen, Sağlar'dan sözlerinitutmasınıistedi ANKARA (ANKA) - Müzık vc Sahnc Sanatçılan Sendikası (Müzik-Sen) Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın sanatçılara yönelik sosyal güvenlik ve sanatçılann sosyal koşullan konusunda verdiğı sözleri tulmasını istedi. Müzik-Sen Genel Başkanı Deniz Atılgan. Kültür Bakanlığı'nca hazırlanan ve sanatçılann sosyal güvence altına abnmasını kapsayan yasa tasansmın meclisten geçmesi için Sağlar'ın biraz daha aktif olması gerek tiğini belirtti. Atılgan aynca. bakanlıkça hazırlanan Sanatçılar Sosyal Güvenlik Yasa Tasansf nda, isteğe bağlı sigortay a devam edecek sanatçılar için prim ödemek koşulu ilcsağlık yardımı yapılması veemeklilık süresinin kadın sanatçılar için 15 yıla, erkek sanatçılar için de 20 yıla indirilmesi konulannda düzenlemeler yapılmasını istedi. Avrupa Konseyi'nden Türk sinemasına destek STRASBOURG (AA) - Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Euroimages, Ali Özgentürk'ün yönetmenliğini yaptığı "İstanbul Annendir Çocuğum" adlı filme bir milyon Fransız Frangı tutannda destek sağlayacak. Euroimages. bu yıl Ali Özgentürk'ün filmi dışında. Avrupa ülkelerinden 12 konulu filme, toplam 27.48 milyon Fransız Frangı maddi yardım yapmayı kararlaştırdı. Avrupa'da sinema sanayisinin geliştirilmesi amacıyla 1988 yılında kurulan Euroimages, şu ana kadar 252 konulu filme, 500 milyon Fransız Frangı tutannda yardımda bulundu. Yönetmen Ali Özgentürk, daha önce de, yönetmenliğini yaptığı 'Çıplak' ve yapımcıbğını üstlendiği. 'Seni Seviyorum Rosa' isimli filmler için Avrupa Konseyi'nden toplam üç milyon Fransız Frangı tutannda yardım almıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle