Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 ARAUK1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET
KÜLTÜR
SAYFA
15
1994TE MUZIK EVÎNİLYASOĞLU
Turneler, CD'ler, yayınlar, ödüllerTürkiye'de I994'ün sanat dün-
yası ekonomik darboğazlara ve
psikolojik baskılara karşı bir sana-
tı koruma savaşımı içine girdi.
.ÖzellikJe yılın ikinci yansı, aydın-
lann sanatçıyı ve sanat çevrelenni
birleşmeye çağnlan ile geçti. Sa-
nat bir toplumda ne kadaı önemlı
bir damardır; sanat olmasa, sanat-
çı beslenmese, sanat kurumlan
desteklenmese ne çıkar tartışmala-
n, sanatçılan ve sanatseverleri her
zamankınden daha^ok bidikte dü-
şünmeye yöneltti. Uretilen sanatın
niteliğinden çok, hangi koşullarda
üretıldigı üstüne tartişmalar yap-
tık. Tiyatro, heykel, miman, sine-
ma, bale ve opera sanatının konu-
lan sanatseverlerkadarsiyasilerin
de gündemine geldi.
Bir dolu sorunun yanı sıra kı-
vanç verici bazı olaylar da yaşan-
dı müzik dünyamızda. Örneğin
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or-
kestrası'nın Japonya tumesi; Istan-
bul Devlet Operası'nın Turan-
dot'u Danimarka'da temsil etmesi;
kompakt dıskler, yayınlar, ödüller-
le yine de canlıydı 1994 yılı.
Dünya Dvorak'ın 90. yılını kutiarken biz Cemal Reşit Rey'in 90. yılını kutiamadık
Onlü Çek besteci Dvonık'ın 90.
ölüm yıldönümü dünyanın bütün
sanat merkezlerinde kutlandı. 22.
lstanbulFestivali'nde de her
topluluk Dvorak'tan bir yapıt
caldı. Böylece nıce bildik, anıtsal
yapıtından hiç duymadığımız
küçücük parçalanna kadar
Dvorak'ı yeniden tanıdık. Öte
yandan bizim çoksesli
müziğimizin kurucusu, Lüküs
Hayat'm, Onuncu Yıl Marşı'nın
Fatıh Senfonisi'nin, Kâtibim
Çeşitlemeleri'nin ve notalan
kayıp Çelebi Operası gibi bir
dolu eserin yaratıcısı Cemal Reşit
Rey'in (1904-1985) de 90.
doğum ytlı idi. Onu hiç kimse
anmadı. Cemal Reşit Rey
Salonu'nun açılışında Ayşegül
Sanca, onun Kitibim
Çeşitlemeleri'ni programına
alınca, rastlantı ile bir kez
anılmış oldu. Bırakın Cemal
Reşit adına tören
düzenlenmesini, yenı bir
yapıtının çalışılıp
seslendinlmesini ya da onunla
ilgıli müzıkolojık bir araştırma
yapılmasını. 1994 yılında Cemal
Bey'in çekirdeğini kurduğu
tstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası bile onun eserlerine
yer vermedi.
zik Eğitımi-Tenmler, Kavramlar,
tlkeler ve Yaklaşvmlar (Ankara);
Alı Uçansu: Insan ve Mûzik, tnsan
ve Sanat Egıtimi (Ankara); Bülent
Aksoy: Avrupalı Gezginlerin Gö-
zûyle Osmanlılarda Musiki (Pan
dısklenn özellikleri, tümüyle yer-
li prodüksiyon olması ve Türk yo-
rumculannın evrensel mûzik da-
ğarcığını seslendırmelen. Bach,
Beethoven, Mozart Schubert De-
buss\,Erkin,Çavko\ski,Rachma-
tstanbul'da müzik icra edilen
yerler birdenbire maddi ya da ma-
nevi sorunlarla sarsıldı. Atatürk
Kültür Merkezi'nin onanmda ol-
masıyla yersiz yurtsuz kalan sen-
foni orkestrası ve opera-balenin
sorunlan ile Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda Aydın Gün'ün
ıstıfasıyla oluşan yönetım değışık-
liği, tstanbul Belediyesı'nin kendi
görüşleri doğrultusundaki yakla-
şımı sanatseverleri kaygıya düşür-
dü. 1995'e de aynı tartışmalarla
girmekteyiz. Zira AKM'nin açılı-
şı için kesin birtarih bellı değil; ts-
tanbul Belediyesi'nin Cemal Reşit
Rey Salonu'nun kullanımına dair
alacağı tavır da müzikseverleri
kuskuyla bekletıyor
ıstanbul'da devletın olanaklan
sınırlanınca başka amaçla kurulan
salonlar özel kuruluşlann gayreti
ile konser salonlanna dönüşmeye
başladı. Örneğin Şişlı Etfal Hasta-
nesi'nin bir kongre salonu 500 kı-
şilik kapasitesiyle düzenli konser-
ler vermeye hazırlanıyor. Bu ara-
da Harbiye Orduevi'nin amfisi de
çeşitli kuruluşlann düzenlediği
konserler için kapılannı açtı. Nıte-
lıklı bir akustiğe sahip olan bu sa-
lon, özellikle Cumhuriyet Bayramı
etkinliklerinde klasik müzik kon-
serlerine mekân oluşturdu.
Yayıncılık). Aynca Pan Yayıncılık- ninof, Grieg ve Franck gıbı beste-
tan Sorularla Gitar ve Rock Söz- cilerinyapıtlan Gürer Aykal yöne-
lüğü yayımlandı. timindekı Cumhurbaşkanlığı Sen-
Evin îtyasoğlu: tlhan Usman- foni veya Ankara Oda Orkestrası
baş'a Armağan (SevdaCenapAnd ile seslendirildi. Solistler arasında
Müzik Vakfı Yayınlan); Evinth/a- bugüne dek ülkemizin yetiştirdiği
soğhı:Zaman fçinde Müzik-Ön seçkin isimler yer aldı: AyşegülSa-
adet kompakt disk veya teyp kase- nca, Suna Kan, Ayla Erduran, Ru-
Northern Sinfonia'nın seslendir-
digi Türk bestecileri dizısinin ılk
ikisı I995'ın ilk günlerinde piya-
sayaçıkıyor: Birinci kompakt disk,
Savgun'un 1. senfonısini ve Con-
certo de Camera'yı içeriyor. İkin-
ci kompakt disk ise Tanç'ın Lirik
Konçertosu'nu, Erkin'in Sinfoni-
etta'sını, Kodallı'nm Adagıo'sunu
ve Suna Kan solıstliğınde Cemal
Reşit Rev'ın Andante-allegro'sunu
içeriyor.
Flütçümüz Şefıka Kuduer, yıne
Griffiths yönetımınde Pan Clas-
ması tarafından özel olarak basıl-
mış. TRT Yayh Çalgılar Orkestra-
sı'nı ve tstanbul Operası solistle-
nni ve korosunu Gürer Aykal yö-
netmiş. Ankara Devlet Opera ve
Balesi'nin prodüksiyonu olan Ne-
vit Kodallı'nın Atatürk Oratoryo-
su'nu 1994'te çıkan CD'de Hik-
met Şimşek yönetiyor. Bir de Ame-
rika'da Northeastern firmasının
Contemporary serisinde basılan
Kamran Ince'nin yapıtlanndan söz
etmek gerek. Present Musıc toplu-
luğu tarafından seslendırilen
Gencer gündeme gpldi
tstanbul Ope-
ra ve Balesi'nin
hazırladığı bir
programla Leyb
Gencer'e Saygı
Gecesi yaşadık.
Bizim kuşaklar
ki, onun sesini
değil, ancak ef-
sane kişiligini bi-
liriz, ilk kez onun operalanndan seç-
meleri multivizyon yoluyla izledik.
Sevda Cenap And Müzik Vakfı da
1994 yılmın Altın Madalya Onur
Ödülü'nü 5 Aralık 1994 günü bir tö-
renle Leyta Gencer'e verdi. Böylece
yurtdışında Türk Divası olarak ün
yapmış, nice ülkenin devlet büyüğü-
nün elinden ödüller almış bu büyük
opera sanatçımız ilk kez bir Türk
Cumhurbaşkanı 'nın, Süleyman Demi-
rel'in elinden bir ödül almış oldu.
Oniü piyanistimiz Hüseyin Ser-
met, bu yıl yine Fransız dergisi Di-
apason'un 'Altın Diyapazon' ödü-
lünü kazandı. Florent Schmitt'in
senfoni konsertantını çaldığı
CD'de Monte Carlo Filarmoni Or-
kestrası'nı DavkJ Robertson yöne-
tiyor. 1994 yılı başında MuhkMin
Dürrüoğiu'nun bestelediği 6 Pre-
lüd, Belçıka Kraliyet Akademisi
kompozısyon yanşmasında birin-
ci oldu.
Türk pop mûzikçilerinin çeşit-
lenmesı: Tarkan, Burak Kut, Mus-
tafa SandaL Demet Sagıroflu, Ser-
tab Erener. Yeşim Salkım, Yonca
Evcimik, Lfuk Yüdınm, Kenan
Dogulu, Nilüfer, Ercan Saatçi ve
FahirAtakoğlu, hemen her an her-
hangi bir televizyon kanalında
rastlayabileceğiniz isimler.
Daha çok söze dayalı, sözlenn
içinde yatan espriye dayalı müzik-
ler üreten, synthezizer'in ve ses
kayıt stüdyolannm teknolojik ola-
naklanndan yararlanan, kaset pi-
yasasını ve geniş halk kitlelerini
son derece ilgilendiren şarkılann
kahramanlan
"Müaginıiz iyke kargaşaya bü-
ründü, nedir bu oradan buradan
kapma melodilerin tkareti" şek-
linde panige kapılanlara geçıci bir
dönem yaşandığını. üstelık müzi-
ğimızde bir çeşitlenmenin söz ko-
nusu olduğunu belirtmeliyız. An-
cak bu çeşitlenmeyi, bir Türk pop
patlaması olarak kabul eden, "Iş-
te arnk e\ rensd Türk müoği \apd-
dv, uluslararası ünümüz bu Türk
popu ile yayılıyor" dıyenlere de
fıayretle bakmaktayız.
Tango Paskm temsMeri
Istanbul'da Yapı Kredı Banka-
sı'nm sponsorlugu ile gerçekleştı-
rilen Tango Pasıon temsilleri de bir
kanatlanıp uçma göstensı oldu.
Bınlerce kişı tarafından seyredilen
Tango Pasion, bir kültür birikimı-
nin günümüze aktanlmasıydı.
Biret'in CD maratonu
Orkestralanmızın yersizlik so-
runlan her kentte aynı ağırlıkta: tz-
mir Devlet Senfoni Orkestrası hep
aynı sorunla karşı karşıya. Anka-
ra Cumhurbaşkanlığı Senfoni'si
ise yıllardır tartışılan yeni konser
binası projesıni hâlâ uygulamış de-
ğil. Kavaklıdere'deki TÜBİTAK
Salonu ve Beşevler'deki Milli Eği-
tim Bakanlığı Şûra Salonu konser
sahnesı olarak yapılmadığı halde
ufak akustik düzenlemelerle bu
amaçla kullanılmaya başlandı. An-
kara Festivali'nin bazı etkinlikleri
buralarda yer aldı.
Öte yanda Bilkent Üniversitesi
kampusünde bir yıl içinde ınsa edı-
lip tamamlanan Müzik ve Sahne
Sanatlan Fakültesi'nin binası ve
Amerika-Avrupa düzeyindeki
akustik donammlı konser salonu,
1994'ün müzik dünyasına katılan
en güzel annağan oldu.
Yeni topMuMar
Antalya Oda Orkestrası Inci ve
Sıdıka Ozdil öncüliiğünde kuruluş
hazırlıklannı tamamladığına göre
eleman alarak 1995'te etkinlığe
başlayacak. 1993'ün son günlerin-
de kurulan Borusan Oda Orkestra-
sı, etkinliklerine 1994 içinde baş-
ladı ve sürdürüyor.
Yine 1993'ün son aylannda ku-
rulan Bilkent Akademık Senfoni
Orkestrası ve Bilkent Akademik
Oda Orkestrası Ankara, tstan-
bul'da verdikleri konserlerin yanı
sıra 1994'ün ilkbahannda bir de
Anadolu Festivali düzenlediler.
TüMdye'de yaymrianan
yenimuzBddtapian
Müzik yayınlan açısından ol-
dukça zengin bir yıl yaşandı. Şöy-
lece bir göz atarsak: Haİim Spater:
Mozart'ın Eserlerindekı Masonık
Örgü (Pencere Yayınlan); tlhan
Mimaroğlu: Ertesı Günce (Pan Ya-
yanları); FUiz Ali: Dünyadan ve
Türkiye'den Müzik Portreleri (1s-
tanbul); AhmetSay: Müzik Tarihi
(Say Yayınlan); AH Uçansu: Mü-
İdü Biret Naxos
fırması ile yaptığı
beş kompakt disk
ile 1994'te de sür-
tüm pıyano yapıt-
lannın kaydını son
üç Brahms CD'si
Piano Masfc for ChiMren"
adlı CD'yı, bırde Berhoz-Liszt Fantas-
Senfonı'nin pıyano uyarlamasını
Müzik dünyasınm kayıplan, ünlü Polonyalı besteci \VitoJd
Lutoslawski( 1913-1994); bestecimiz Usmanbaş'ın daeserlennı
yönetmiş olan lngilız şefNormaıı Del Mar
(1919-1994); Liszt yorumlanyla ünlü Macar
asılh piyanist György Crifrra (1921 -1994);
Avusturyalı sef, uzun yıllar Northen Sinfonia
Orkestrası "nı yöneten RudolfSchwarz(1905-
1994); Cek piyanist Rudolf Firkusny (1912-
1994); Polonya asıllı Amenkalı piyanist
Arrhur Balsam (1906-1994); Alman soprano
Tıana Ltmnitz (1897-1994); Ingılizlenn
elektronık müzıkte öncü besteci lerinden Tim
Sousteıt 1943-1994), birçok fılm müziğme
VV'.Lutoslavıski imzasmı atmış Amenkalı besteci Henry
Mancini (1924-1994), gıbi isimleri sayarken, ikı yıl önce Cemal
Reşit Rey salonunda konser veren genç pıyano ikilisi Patrick ve
Taeko Cromroelynck'ın 9 temmuzda birııkte
ıntihar etmelen ise müzik dünyasında olay
yarattı.
Crommelynck ikilisinin hazırladıklan Schubert
yapıtlanndan oluşan CD'leri öldüklerinde
henüz pıyasaya sürülmemıştı. Biz de
radyolanmızda uzun yıllar müzik programlan
hazırlayıp sunan Aykut Sporel'ı kaybettik
1994'te. Aynca Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası'nın genç ve yetenekli flütçüsü
Erdim Sertoğlu'nun bir cınayete kurban
gitmesı müzik çevrelenni son derece ûzdü. Henry Mancini
ti eki ile (Yapı ve Kredi Yayınlan).
Bir de müzik dünyasına katılan
genç bir dergiden, "klasik müzik''
dergisinden söz etmeliyız. Şımdı-
lik iki ayda bir çıkan dergi yeni yıl-
da daha sık yayımlanacak.
Cumhuriyetin 70. yılı projeleri
arasında Umar Prodüksiyon'un
hazırladığı 9 adet kompakt disk
Kültür Bakanlığı'nın da katkısıy-
la 1994 yılında ortaya çıktı. Bu
$en Güneş ve Cihat Aşkın gibi.
Umar Prodüksiyon'un 1994 yı-
lında yaptığı bir başka CD de bas
Atilla Manizade'nin Rus ezgıleri-
ni içeriyor. ŞefRayc-
hev yönetiminde Sof-
ya Ulusal Opera Or-
kestrası, Maniza-
de'ye eşlik etmiş.
Türk yorumcu ve
bestecilerini içeren
bir başka proje de
uluslararası ünlü bir
plak şirketi olan Koch-Schwann
Şirketi tarafından gerçekleştirildi.
Hovvard Griffiths yönetimindekı
sics'ten çıkan ICrommer'in senfo-
ni konsertantının ilk seslendirisin-
de solist oldu. Koch Schwann şir-
ketinden kaydı daha önce yapılmış
iki Saygun piyano
konçertosu da 1994
yılında piyasaya çıktı.
Gürer Aykal yöneti-
mindeki Hannover
NDR Radyo Orkest-
rası'na Gülsin Onay
solistolarak katılıyor.
1994'te kompakt
diske dönüştürülen bir eski kayıt
da Ali Doğan Sinangil'in Mevlana
Oratoryosu. lsviçre'de Suisa fir-
CD'de Kamran Ince de klavyeli
çalgılarda kendi yapıtlanna katıl-
mış.
Bu arada Güher ve Süher Peki-
neTın yaşamöykülerini konu alan
bir TV fılmi ve video bantı da Av-
rupa'da piyasaya çıktı. "lkiB İçin-
de Tek Ohnak" başlıgını taşıyan
bu fılm Fransız ve Alman televiz-
yonlannın işbirliği ile hazırlandı.
Bakalım Türkiye'ye gelmesini
kim üstlenecek de, bizler de izle-
yebileceğiz! Pekineller bu filmle
ilgili olarak bir de plak hazırladı-
lar. Ocak 1995'te piyasaya çıka-
cak plağın adı Pekinel's Anchors.
Avrupa'da üç te
Dünyanın üç ünlü
tenoru Carrenas,
Domingove
Pavarotti'nin Zubin
Mehta yönetimindeki
konserleri yaklaşık 70
ülkede bir milyar kişi
tarafından izlendi.
Dünya Futbol Kupası
öncesinin bu görkemli
konserinin CD'leri ve
video bantlan satış
rekorlan kınyor. Belki
1994'ün dünya çapında
yaşadıği en önemli
müzik olayı, bu üç
tenorun konseri oldu.
FtKtivaftertmiz
22. tstanbul Festivali Nejat
Bey'siz ilk festivaldi. Ekonomik
kısıtlamalar, yönetim değişikliğı,
Nejat Eczacıbaşı'nın kaybı, festi-
vali de bir hayli sarstı. Ancak yö-
neticiler, öz ve nitelikli bir prog-
ram sunmayı basardılar. Festival-
den iz bırakan olaylara şöyle bir
göz atarsak:
Soprano Hildegard Behrens'ın
Wagner aryalan; Brodsky Kuvar-
teti'nin sunduğu mükemmel oda
müzıği; 83 yaşındaki piyanist
Cherkassky'nin büyülü yorumu;
Uyod VVtber'ın başanlı konserle-
ri; Ruşen Güncş'ın Bartok konçer-
tosu; Günther Herbig yönetimin-
deki BBC Senfoni Orkestrası'ydı
diyebiliriz. Onlü flütçü James Gal-
ivay'in ve ünlü Swengle Singers'ın
bekleneni vermediği gözlendı.
Yıllardır ilk kez 22. festivalde
Saraydan Kız Kaçırma temsil edil-
medi. 1995'e bu opera için Sir
Charles IMackems yönetiminde
büyük bır prodüksiyon hazırlığı
yapılmakta.
Ankara Festivali ise yine eko-
nomik darboğazlar ile birçok prog-
ramını iptal etmek zorunda kaldı.
Izmir Festivali'nde bu yıl ancak-
birkaç etkinlik gerçekleşebildi.
Caz festivali ise neredeyse son da-
kikada yaşam buldu.
ftrtayan yençteHHiz
Kamran Ince'yi Türk müzikse-
verler ilk kez tanıdılar. Ameri-
ka'nın ünlü orkestralannda eser-
leri çalınan. kendisine büyük ku-
ruluşlar tarafından eser siparişi ve-
rilen bu genç yeteneğimiz ilk kez
kendisinin de klavye ve piyano
çaldığı bir toplulukla Istanbul'a
geldi. Soprano Yetda Kodallı ise
halen Viyana Operası'nın solistle-
rinden. Onu da ilk kez Cemal Re-
şit Rey Salonu'nda bu yıl dinle-
menin mutluluğuna ulaştık.
MehmetOkanşar'ın İDSOeşli-
ğinde çaldığı Schönberg ve Ravel
(sol el) piyano konçertoları da
1994'ün akılda kalan olaylanydı.
1894r
tenhbnfartır
Piyanist Garrick Ohisson'un
Chopin yorumu; Kronos Dörtlü-
sü'nden modernizm riizgân; I So-
Bsti Itaiani'nın Barok şöleni; pi-
yanist Arznıni'nin Haçaturyan
parçalan; piyanist Simone Pedro-
ni'nin Mussorgski tablolan; Güi-
gez AHındag'ın Lucia'sı; Ayhan
Baran'ın Don Carlos'u ve Hüseyin
Serroet'in resitalleri, iz bırakan en
önemli olaylardı 1994'ten.
DUSUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Sanatçımn Ûzgürlüğü
Şairlerimiz dergilerde oldukça sert bir tartışmaya giriş-
tiler. Eleştkmenlerin yetersizliğinden, hatta hiç yokluğun-
dan yakınılan bir ortamda, içerden birilerinin şiir üzerine ko-
nuşmalan sevinilecek bir durum.
Gerçi sinirii, gerin bir hava esiyor, ama şiirimizdeki yeni
eğilimler de açık açık ortaya vurulmuş oluyor.
Biçimsel oyunlara düşkün şairlerin "hacivatlık yap-
mak"\a, yaşamla, insanla ilgili, aydınlık, kolay anlaşılır şey-
ler yazılması gerektiğini savunan şairlerin "tom/ser'İikle
suçlanması gibi tatsızlıklar bir yana, haylıl ilginç bir tartış-
ma... Ama kesinlikle yeni değil...
Temelde şu soaı yatıyor:
"Sanatın işlevi nedir?"
Sanatçı yaptığı işten, biçimlerie oynadığı oyundan ön-
celikle kendisi tat alan bir kişi midir? Sonradan birileri ge-
lip onun o mutluluğuna ortak mı olurîar?
Yada:
Sanatçı duygulannı, düşüncelerini başkalanna iletmek
isteyen, bunun yolunu bulabilmek için biçimlerie oynayan
bir kişi midir? Duygulannı, düşüncelerini başkalanna ile-
tebilmekten mi mutluluk duyar?
Aslında birbirine karşıt görünen bu iki kaygı birçok sa-
natçıda iç içedir. Ama değişik oranlaria birinden biri ağır
basar. Böylece de aynmlar ortaya çıkar. Pek az sanatçı tam
anlamıyla uçlardadır.
Şiire gelerek düşünürsek hacivatlarla komiserierin de
bambaşka topraklarda dolaşmadıklarını görürüz. Ortak
yanlan çoktur.
Keşke olmasa...
Siz kafanızda bir şair imgesi yaratıp bütün şairlerin ona
uymasını ister misiniz?
"Ven/ Dergı"yi yayımladığım yıllarda bana kaç kez sor-
muşlardır:
-Insan hem Nâzım Hikmet'i, hem Ece Ayhan ı nasıl
sevebilir?
Bir yerterde yazdılar da sanınm...
Bilgi almak için sorulan bir soru değil bu, bir yergi soru-
su...
Ece Ayhan'ın yerine, düşünce dünyalanyla Nâzım Hik-
met'e daha uzak şairleri, örnekse Ezra Pound'u, T.S. Eli-
ot'u koyanlar da olurdu...
Insan dünya görüşüne, düşüncelerine karşıt şairleri na-
sıl sevebilir?
Sanırım bu işte büyük oranda sanat sanat içindir anla-
yışının, günümüzdeyse çağcıl şiirin, kapalılığın etkisi var.
Yoksa dünya görüşüne açıkça karşı çıkan şairleri kimse ko-
lay kolay sevemez.
Peki, toplumsalcılığa düşman olan kişiler, toplumsalcı
şairleri nasıl sevebiliyoriar?
Orada iş biraz değişik, çünkü insanlann büyük çoğun-
luğu toplumsalcılığın savunduğu ülkülere değil, o ülküle-
rin gerçekleşmesi için gerekli görülen devrimci, baskıcı
yöntemlere karşıdır. Sözden hoşlanırlar da, eylemden kor-
kariar. Onun için de toplumsalcı ülküleri savunan bir şaırin
toplumsatcı olmayanlarca da sevilmesi pek yadırganmaz.
Gelelim bugün ülkemizde nasıl şiır yazılması gerektiği-
ne:
Düşünce alanında bile çok sesliliğin geçerli olduğu bir
ortamda belli bir şiir anlayışının üste çıkması beklenme-
meli. "Bugün şiir öyle yazılmıyor" sözü, günümüzde, her
zaman olduğundan çok daha yanıltıcıdır. Şiir anlayışları çe-
şitlenemiyorsa, "moda"cılıktan bir türlü uzaklaşılamıyor-
sa, şairler aynı anlayış içine sıkıp kalmışlarsa, bir yerlerde
bir bozukluk var demektir.
Kanımca bugün şiirimizin en büyük sorunu 1970'lerde
yazılan şiire tepkiyle geldiği anlayışta görülen modalaşma-
dan kurtulmaktır.
Yaşamla, insanla ilgiii, aydınlık, kolay anlaşılır şeyler ya-
zılmasını istemeye, "kom/ser"lik dediniz mi, eleştirmenle-
ri baskı altına almış olursunuz. "Baskı", yani o tatsız söz-
cükle söylersek, "komiser"lik...
Oysa bütün sanatçılar gibi, bu arada şairler gibi, eleştir-
menler de özgürdürler, düşüncelerini, özlemlerini kimse-
den izin almadan açıklarlar.
Bunu hiçbir sanatçı, hiçbir anlayış engelleyemez...
Türk şiirinin iyice gelişmiş olduğu, aynca geçmişinde
birbirine uzak, hatta ters örnekler barındırdığı düşünülür-
se, çok sesli dünyamıza uygun bir çeşitliliğe kaynaklık
edebileceği kolayca anlaşılır.
Herhangi bir şiir anlayışı adına buna karşı çıkmanın an-
lamı yoktur.
Yitimin ve
umudun romanıKüitür Servisi - Heinrich
BöU'ün 1950'li yıllann
başında yayıncılar tarafından
beğenilmeyip geri gönderilen
ve bir süre için kaybolduğu
sanılan ilk romanı 'TheSflent
Angel-SessizMelek'
tngiltere'de yayımlandı. 1945
yılının Almanyasrnda geçen
romanın başlığı, yitimi ve
umudu simgeleyen,
dokunulmamış, tozla kaplı bir
heykele gönderme yapıyor.
Böll'e ün kazandıran
'Katerina Blum'un Çiğnenen
Onuru' adlı romanından
tiyatroya uyarlanan oyun,
ülkemizde de sahnelenmişti.
Yazar, 1972 yılında Nobel
Yazın Ödülü'ne değer
görülmüştü.
'The Silent Angel'ı
beğenmeyen yayıncılar, Alman
halkmın savaşı unutmak ve her
şeyi yeniden inşa etmek
istediği gerekçesini ilen
sürmüşlerdi. Yazar. bunun
üzerine romanı yeniden
gözden geçirmiş. ancak daha
sonra bir köşeye atarak.
içerdiği malzemeyi başka
romanlannda kullanmayı
yeğlemişti.
Olaylar örgüsü açısından pek
zengin olmayan, kısa bir
roman 'TheSiknt Angel'
Karakterleri ise savaşta
ölenlere gıpta edecek denli
yaşama sevinçlerini yitirmiş
ve hasta kişiler. Romanda
Hans adlı asker. eşinin
asıldığını bildirmek üzere
Elizabeth adlı bir kadını
aramaktadır. Bir de yiyecek,
giysi ve kimliğini... Rahibeler
ve rahipler ona iyi davrantr.
Ama en büyük yardımı,
paltosunu ödünç aldığı ve
evinde kalmasına izin verdigi
Regina'dan görür. Hans,
haftalarca yataktan
çıkamazken, Regina kan
satarak her ikisine de bakar.
Bitkin ve her şeyden mahrum
olan bu iki insan birbirine aşık
olur. Sonunda silkinip kendini
toparlayan Hans. trenlerden
kömür çalarak hayatını
kazanmaya başlar. Gelişen
olaylar sonucu roman bir
cenazeyle, bir mezann
çamuruna saplanmış mermer
heykel imgesiyle sona erse de.
yazar iyimserliği eiden
bırakmıyor. Yazann yine ilk
romanlanndan biri olan The
Bread of Those EarK Years'de
de kahramanı. savaş yıllannın
etkisınden kurrulamayan, ne
zaman bir fınnın önünden
geçse mutlaka içeri girip
birkaç somun ekmek alan bir
adam. Açlık, burada da
BöU'ün temel izleklerinden
biri: "Yemek yemek artık hoş
bir gereklilikten çok, onlan,
asla doyunılamayan bir açlık
hissederek, yutmaya, her ne
pahasına olursa olsun
yutmaya zorlayan karanhk bir
yasadır_"
'The Silent Angel'da da,
insanlann ısınmak için
birbirlerine sanldıklan, tek bir
sigaranın paha biçilmez
değerde olduğu bir dönemde.
gelecek yıllarını yiyecek için
dilenip çöplük kanştırarak
geçirme düşüncesi Hans'ın
dehşet içinde bırakıyor.
BöU'ün betimlediği atmosfer,
son derece ikna edici: Sof uk
bir umarsızlık, insanlığın boş
bir avuça ve açık bir ağıza
indirgenmesi. 1945 yılının
Almanyası'nı olduğu kadar
1994 yılının Doğu
Avrupası'nın bazı bölümlerini
de yansıtan 'The Silent AngeT,
'geniş bir okur kitksine
ulaşma>ı hak eden bir roman'
olarak niteleniyor.