Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-—i
SAYFA CUMHURİYET 25ARAUK1994PA2AR
12 DİZİYAZI
Gerilimler ve çelişkiler ülkesi..
Bir ülke düşünün, yeryüzünde nüfiısuna ornnla en çok
okulu ve öğretmeni bulunan bir ülke olsun; örneğin her
13 ilkokul öğrencisine bir öğretmen düşsün, okuma-
yazma oramyüzde 96'lara ulaşsın.. ama, böylesi bir
eğitim düzeyine karşın aynı ülkede öğrencüer kalem
bulamasınlar; dejier, silgi, cetvel, kitap sıkıntısı
çeksinler...
Yine bir ülke düşünün, her mahallesinde mutlaka bir
doktoru olan, ayrıcayine doktor başına düşen kişi sayısı
bahmından da Dünyada liderliğe ulaşan ve üstelik tüm
sağlık hizmetlerinin de parasızyapıldığı ve herkesin
sürekli sağlık denetimi altında tutulduğu bir ülke
olsun..ama, bu kez de ilaç bulunamasın, araç-gereç
yokluğu yaşansın...
Dilersent, düşündüğünüz bu ülkenin kültür
yaşamındaki düzeye de birgöz atın. Hemen her kentinde
çoksayıda tiyatro, opera, dans salonları, köylerine
vanncaya dek de kütüphaneler ve sanatevleri bulunsun.
11 milyo'nluk bir nüjusa karşın, örneğin Türkiyedeki
ortalama rakam 2500-3000 civanndayken, bu ülkede
kitaplar en az 30 bin, 50 bin adetle ilk baslalannı
yapsınlar.
Ne var ki aynı ülkede gün gelip bu kez kâğıt da
bulunamaz olsun; matbaa mürekkebi, bash makineleri
parçalan ve diğer gereksinmelerin de eksikliği
başlasın...
20. yüzyılın sonuna doğru, işte böylesine "düşünmesi
bile zor"olan, toplumsaldüzeyiyle olanaklan arasında
korkunç uçurumlar gözlenen ve sahip olduğu değerlerle
sahip olamadığı araçların yaratnğı "gerilimler ve
çelişkiler" içerisinde kıvranan bir ülke var. Adı Küba.
Başkenti Havancu Konuşulan resmi dili ise ulusal
tarihinde sürekli mücadele ettiği sömürgecilerin dili,
yani İspanyolca... Oktay Eldnci Havana'dayapıJan dayaıuşma toplanbsı sırasında.
Ambaıgo altındaki uygarlık
Ç
ok değil, henüz üç-beş
yıl öncesine kadar
böylesine bir gerilim
ve çelişkiler yumağı
elbette ki yoktu. Ne
kalem sıkıntısı, ne ilaç sıkıntısı,
ne de kitap basımında zorlan-
mak ya da herhangi bir sosyal
hizmetin görülmesinde malze-
me yokluğunu yaşamak Kü-
ba'nın gündemindeydi.
Dahası Küba, 1959'dan bu ya-
na, yani "devrimini yapmasın-
dansonra"geçenyaklaşık30yıl
içerisinde, yeryüzünün belki de
hiçbirdevletinin sunamadığı dü-
zeyde sosyal ve külriirel hizme-
ti kendi halkına verebilmişti.
Örneğın aynı sürede ülke dü-
zeyinde 60 kadar üniversite, çok
sayıda ve dünyaca nam salmış
tıp fakültesi, sadece Havana'da
sayılan bine ulasan on binlerce
spor tesisi kurmuştu.
ABD'de binde 12, Türkiye'de
ise binde 80 olan çocuk ölümü
oranını binde 7,8'e düşürmüşrü.
Tropikal iklimin olumsuz etkile-
rine ve yine 1959'a kadar birkaç
yüzyıl süren sömürge dönemi-
nin yarattığı hastalıklı birtoplum
mirasına karşın, ortalama yaşa-
ma süresini erkeklerde 75'e, ka-
dınlarda 77 yıla çıkarmıştı.
1991 'de Havana'da yapılan
Pan American (Amerika Kıtası)
Oiimpiyatlan'nda ABD bile top-
lam 40 altın madalyada kalırken,
Kübalı sporcular ülkelerine tam
120 altın madalya kazandırmış-
lardı.
Yeşil alanlanyla övünen Avru-
pa kentlerinden çok daha geniş
ve zengin bitkilere sahip park
alanlannı. görkemli bulvarlan-
nı, bakımlı yollannı ve hemen
tümü heykellerle, anıtlarla beze-
li meydanlannı kentlerine kat-
mışlardı. Bu arada yine özellik-
le Havana. Santiago, Guantaga-
mo gibı kentlenndekı 16. yüz-
yıldan bu yana inşa edilen tarih-
sel binalannı ve eski kent doku-
lannı da korumayı başarmışlar,
restorasyon ve sağlıklaştırma ça-
lışmalanyla kültür mirasını da
yaşatmışlardı. Üstelik, "devrim-
le son verdikleri" ve bundan ötü-
rü onur da duyduklan bir eski
dönemin. yani "sömürge döne-
minin" kültür mirası olmasma
karşın...
Araba var, yedek parça yok
Evet. Devrimden sonra ve on-
ca kısa bir sürede böylesine ka-
zanımlar elde eden, kimilerine
göre de en önemlı kazanım ola-
rak halkına "Kübalıoima" bilin-
cini, yani bir anlamda "ulusal
kimüğini" armağan eden bir ül-
ke, şimdi tüm bu değerlerini teh-
dit etme düzeyine tırmanan bir
gerilim ve yokluk dönemi yaşı-
yor.
Hemen her yetişkinin ehliyeti
ve çoğu kimsenin de bir Lada'sı
ya da Moskoviç'i var; ama, yedek
parça sıkıntısından otomobiller çalışa-
mıyor. Sağlığa ve temizlığe düşkünlü-
ğüyle nam salan halk şu günlerde artık
sabun bile bulamıyor.
Diş macunu. şampuan, deterjan gibı
sıradan tüketim mallan da ancak kara-
borsada ya da "turistier için" olduğu
söylenen "dolariaalışverişyapüabilen'"
mağazalarda bulunabiliyor.
Ekmek, meyve, şeker gibi temel be-
sin maddeleri ise kişi başına saptanan
belli miktarlar içersinde "karneyte" sa-
tılabiliyor...
ABO-nii "aMukası"
Küba'da yaşanan bu dramın, daha
doğrusu halkın sosyal bilinci ile yaşam
koşullan arasındaki çelişkinin birbiri-
ne bağlı iki temel nedeni var. Birincisi,
hiç kuşkusuz bugünkü yolduklann baş-
lıca kaynağını oluşturan "ABDambar-
gosu". Daha açığı, ABD'nin 35 yıldır
Küba'ya uyguladığı ve önemli ölçüde
bu nedenle yine Küba'nın salt eski sos-
YÜZYILIN
DİRENİŞÇİSİ
Geçmişten Bugüne
Küba Gerçeği
OKTAY EKİNCİ
• ABD'nin 35 yıldır uyguladığı ambargo,
Sovyetler'in dağılmasından sonra "ablukaya"
dönüşmüş durumda. Küba'da her 13 çocuğa bir
ilkokul öğretmeni düşüyor ama kalem yok.
Nüfusa oranla en çok doktor sayısı yine
Küba'da, ama ilaç yok...
• Küba artık dışanya ne doğru düzgün mal
satabiliyor, ne de en yaşamsal gereksinmelerini
satın alabilecek bir ülke bulabiliyor. Çünkü
ABD ambargosunun en can alıcı yanını,
Küba'yla alışveriş yapan diğer ülkeler
üzerindeki ABD tehdidi oluşturuyor.
Kübalılar ekonomik sıkınfılarını aşmak için el sanatı ürünkrini pazarlıyorlar (en üstte). De\Tim öncesinden kalma Amerikan arabala-
n yedek parça yokluğundan parklann ve caddelerin kenarlannda yatıyor (üstte solda). Ambargo yaşam koşullannı ne denli zorlaştırsa
da Kübalı gençler neşelerini yitirmiyoriar (üstte sağda).
yalıst ülkelerde dış tıcaretini geliştir-
mesini zorunlu kılan "abhıkası".
Ikinci temel neden ise Küba'nın ay-
nı süre içerisinde ekonomisini ayakta
tutan "sosyalistdayanışmanur, ağırlık-
lı olarak sadece tek taraflı bir "yardım"
anlayışıyla hep süregelmesi. Özellikle
eski Sovyetler Birliği'nin Küba'yla
olan ticari ilişkilerinde temel gereksin-
melerin hep SSCB'den karşılanması;
buna karşın yine Küba'nın hiç değilse
"olası bir zor durumda"kendı kendisi-
ne yetebilecek düzeyde bir ulusal tanm
ve sanayi potansiyeline kavuşmasının
yeterince önemsenmemesi.
Nitekim, bu ikinci nedenden ötürü.
ABD'nin sanki "intikam aJma" düze-
yine ulaşan ambargosu, özellikle Sov-
yetler'in dağılmasından sonra her yö-
nüyle tam bir "ablukaya"' dönüşmüş
durumda.
Küba artık dışanya ne doğru düzgün
mal satabiliyor, ne de en yaşamsal ge-
reksinmelerini bile satın alabilecek bir
ülke, ya da firma bulabiliyor. Başlıça
ihraç ürünleri olan şekerkamışı, tütün,
kahve gibi "dünyaca ünlü" zenginlik-
lerini değerlendiremıyor. Çünkü ABD
ambargosunun en can alıcı yanını, salt
ABD firmalanna konulan Küba'yla ti-
caret yasağı değiJ, Küba'yla alışveriş
yapan diğer ülkelerin de yine ABD'yle
olan ticari ilişkilerinin "kesilmesi teh-
dkli" oluşturuyor.
Küba limanları leMkefi bölge'
Örneğin, Küba limanlannamal indi-
ren ya da mal alan gemilere ABD li-
manları kapanmış durumda. Böylece
dünya deniz ticaretinde büyük ağırlığı
olan ABD ve ABD kökenli şirketlerle
ilişkilerini bozmak istemeyenler, gemi-
lerini Küba'nın yakınından bile geçir-
miyorlar.
Ambargo öylesine "sıkı''uygulanı-
yor ki yine örneğin Küba'nın önemli
madenlerinden nikeli bu ülkeden satın
alıp, ürettikJeri mallarda kullanan ya-
bancı firmalann ürünleri bile "Küba
nikeiiyle yapıldıklan için" ABD pazar-
lanna sokulmuyor. Böylesi bir süreçte
özellikle ilaç hammaddeleri ve sağlık
için gerekli diğer mallar. her türlü araç-
gereç, kimyasal madde ve yaşam için
gerekîi tüketim mallan da ABD'nin ab-
lukası yüzünden Küba'ya giremiyor.
Dahası var. Küba hükümeti. son bir-
kaç yıldır ülkede yabancı yatınmlan
özendiren kararlar almış. Ne var ki
ABD buna da engel olmaya çahşıyor ve
yatırım yapmaya niyetlenenlerle de
ekonomik ilişkisini keseceğini duyuru-
yor.
Özetle denebilir ki ABD tüm insan-
lığın gözü önünde ve üsteiik Birleşmış
Milletler'in karşı karan olmasma da hiç
aldırmadan, uluslararası düzeydeki he-
men tüm ekonomik ve siyasi gücünü
kullanarak. Küba'yı ve Küba halkını
"çökertmeye" niyetlenmiş, durmadan
bastınyor. Küba'nın kendi kendisine
yetebilecek bir tanm ve sanayi sektörü-
nün olmamasından da sonuna
dek yararlanmayı elden bırak-
mayan ABD, bu "inatçı" ve "ka-
pitalizme karşı" haşan ülkey i dı-
ze getirmek için yüzyılın belki
de en acımasız insan haklan ve
uygarlık suçunu işliyor.
Oysa bu abluka, Havana ıle
Moskova arasındaki eski "dost-
luk köprükrinin" bulunduğu
dönemde. böylesine etkili ve
Küba'yı yaşamsal bir tehdit al-
tına sokabilecek düzeyde değil-
di.
Küba, dış ticaretinin yüzde
85'ini eski sosyalist ülkelerleya-
pıyor. bunun yüzde 70'ini ise yi-
ne eski SSCB karşılıyordu. Sov-
yetler Birliği'yle olan ticaret
hacmi, yani sosyalist blokun bu
en büyük devletinin Küba'ya ak-
tardığı para ise yıllık 6 milyar
doian buluyordu.
Dahası, yine Sovyetler Birliğı
örneğin Küba şekerini "dünya
fîyaüanndan daha pahalı" fiyat-
larla bu ülkeden alırken, petrolü
ve sanayi ürünlenni de tam ter-
sine oldukça ucuza veriyordu
Böylece Küba. ABD'nin ekono-
mik savaşını, "sosyalist dünya-
nın bir üyesi olma" niteliğiyle.
pek fazla etkilenmeden göğüsle-
yebilıyordu.
Şımdi ise Sovyetler'in dağıl-
masından sonra yeryüzüne ege-
men olan "tek kutupluyeni dün-
ya düzeni" içerisinde. Küba tüm
bu eski tican olanağını da yüzde
70'e varan bir oranda yitirmiş
durumda.
Temel mal ve teknik malze-
melerdeki sıkıntısının yani sıra,
ciddi bir "enerji darboğazını" da
yaşamaya başlamış. Ülke düze-
yinde tüketilen elektrik enerjisi
vaktiyle Sovyetler'den alınan
ucuz petrole dayalı santrallarda
üretıldiğinden, bugün aynı sant-
ralın çalışması bir yana, bakımı
ve onanmı bile neredeyse yapı-
lamıyor. Rusyadışındapetrol sa-
tın alabileceği ve "ABD'den çe-
kinmeyecek" bir ülkeyi bujabil-
mesi ise olası görünmüyor. Ülke-
deki tüm evlerin yüzde 90'ına
elektrik tesisatı götüriilmüş ol-
ması da bu enerji çıkmazı içinde
yine sadece bir "başan ölçüsü"
olarak "devrimin kazanımlan"
arasında yer alıyor. Ancak. pet-
rol bulunabildiğinde yeniden işe
yarayabilecek bir kazanım...
Tapflısel gelenek
Denebilir kı Küba \e Küba
halkı, eğer bugün düşülen duru-
mun bu iki temel nedenini, yani
tek amacı Küba'daki direnişi kır-
mak olan ABD'nin insanlık dışı
ambargosunu ve vaktiyle Sov-
yetler Birliği ile olan ekonomik
ilişkilerde ulusal sanayi ve tan-
mın ihmal edilmiş olmasını bil-
meseydi, şimdiye dek çoktan
"çözülmüş'" ve belki de teslim
olmuştu. Ama. 21-25 Kasım
1994 tarihlerinde Havana'da dü-
zenlenen "Küba'\ la Dayanışma Dünya
Buluşması*" adlı uluslararası toplantıy-
la birlikte bu ülkede yaptığımız göz-
lemler ve izlenimler sonucunda gördük
ki Fidel Castro ve O'na yürekten ina-
nan "aydınlanmış" bir halk varken.
ABD kolay kolay amacına ulaşamaya-
cak.
Zaten "Kübalı" demek, 1500'lü yıl-
lann başlanndan bu yana, tarihın he-
men her döneminde "sömürgeciliğe
karşı direnen halk" demek. Fidel ve
ekibi de işte bu "tarihselgeleneğe"gü-
veniyor. 1995'teölümünün 100. yılıne-
deniyle büyük kutlamalarla anılacak
olan Kübalı özgürlük savaşçılanndan
Jose Marti. sosyalist olmadığı halde ül-
kenin en saygın "ulusal kahramam"
olarak kaldığı sürece. "•yüzyılın direniş-
çisinin" ABD'ye karşı pes etmesi pek
olası görünmüyor...
Yann: Jose Marti'den
Che Guevapa'ya.»
D
O
°o°
o o i
o o
o
c
o
o
o
Bebek Otel Bebek Bar ve
YILBASI1
Jose's Trto, Jose Martin Hunt (Pıyano), Alex Layne (Bas) Frieda Mırns (Şant;t
• Oryantal Dans Show • Dısco Eğlence • Zengin Açık Büfe t s
• Hındı veya Strogonof • Tatlı ve Meyveler • Sınırsız Yerîı ve Avrupa içkiler
(Ithal Şampanya Harıç)
Kişi Başı 2.500.000 TL KDV dahil.
Rezervasyon 263 30 00 (Yuksel Bey) Bebek Otel Cevdel Paşa Cd. No: 113-115
> Şevket Uğurluel Trio
• Oryantal Dans Show
> Zengin Açık Büfe
• Hindi veya Izgara balık
• Tatlı ve meyveler
1
Sınırsız yerli ve yabancı içkiler (İthal Şampanya hariç)
gizemin ve ahengin doyumuz evrelerini
yaşayacaksımz ve keyfin hiç bu kadar
tadma varmadığımzı anlayacahımz
Kişi Başı 3.000.000 TL KDV dahil.
Rezervasyon 263 30 02 (Ali Bey) Bebek Otel'i altı Cevdet Paşa Cd. No: 113-115
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Bosnalı Sürgünün Anlattıkları: (6)
İzzetbegoviç Diktatör mü?
Eski Bosna-Hersek Başba<an
Yardımcısı Muhammed Çen-
giç'le konuşmalanmız, zam^n zaman heyecanlı oluyordu. Be-
nım dikkatimi çeken; Bosna-Hersek konusunda sık sık yazı ya-
zanlann, Muhammed Çengiv açıklamalarda bulunalı beri sus-
pus olmalan, dillerini yutmalanvdi- Kendi payıma, Muhammed
Çengiç'in açıklamalarını gündeme getirerek kamuoyunun ay-
dınlanmasına katkıda bulunduğumu düşünüp seviniyordum.
Bosna savaşının çok daha öncesi vardı. Çengiç onu anlatıyor-
du, şöyle dedi:
- İkinci Dünya Savaşı'nda Mareşal Trto olmasaydı, Mûslü-
manlar belki de yok olurdu. Tıto'nun katkısı çok büyük oldu
Müslümanlara.
- Ne bakımdan çok büyük?
- İkinci Dünya Savaşı 'nda da Sırplar, Müslümanlan yok et-
meye çalıştılar. Hın/atlar, fakatHırvatMüslümanlan, Hırvatmil-
liyetçileri diye ayırmışlardı. İşte böyle kanşıklaşan durumu 77-
to engelledi. Sırplarta Hırvatlann, Müslümanlan kendilerine
çekmelerini engelledi. Savaştan sonra, tüm komünistülkeler-
de diktatöhük vardı. Bu, 196O'lı yıllara değin bizde de sürdü.
1960'lardan sonra bizdeki yönetim, öbür komünist ülkelerin
en iyisiydi. özyönetim, özelleştirme vardı. Halk da rahatyaşı-
yordu. Fakat Tıto'nun ölümuyte, 1980'lerde Yugoslavya'nın
parçalanma tehlikesi ortaya çıktı. Tito 'nun çalışma arkadaşla-
n, Rusya'da komünizmin yıkılma dönemine değin, Yugoslav-
ya'nın parçalanmaması için ıdare ettiler.
- Ama, hep bir filizlenme vardı parçalanma yolunda...
- O arzu vardı. Bu cumhunyetlerden Slovenya'da ilk başta
demokrasi kuruldu, Komünist Partı, Sosyalist Parti'ye dönüş-
tü. Öbürcumhuriyetlerdekibaşkanlar, Tito'yutaklitetmeyeça-
lıştılar, pek fazla değişıklık yapmadan. Böylece onlar "halkın
lideri" havasına giriyorlardı, oysa "demokratık lider" olmalan
gerekirdi. Bosna-Hersek'te de öyle oldu. Üç lider, "halkın üç
lideri"d/ye ortaya çıktılar. Bu üç liderin amacı, başlarda ortak-
laşa, komünizmi yenmek, daha özgüriükçü bir yönetim kur-
makiı. Ancak, Sırplann partisı, esas demokrat değil, daha çok
faşistbirpartiydi. Ama, onlann amacı, ilk başlardan Bosna'nın
parçalanıp Yugoslavya 'ya katılmasıydı. Seçimlerde SDA (Sos-
yal Demokrat Aksiyon) partisi kazandı, fakat ortaklık kurmak
zorundaydık. Hem Sırp, hem Hırvat milliyetçi partileriyle or-
taklık kurduk. Sırplann başında Karaçiç vardı. Onlann nasılbir
Bosna istediklerını bilmiyoruz. öyle ki, bizbu ortaklığa (koalis-
yona) yetersız bilgiyle biraz acemice girdik. Hükümeti kurdu-
ğumuzda da, daha ilkbaşlarda, Meclis 'te görüş aynlıklan baş-
ladı. Bizim bu ortaklığımız 1 yıl 8 aysürdü. Koalisyonu kurmak-
la büyük yanlış yaptık. Bu, bizim büyük bir yanlışımızdı. Parti-
mizin yanlışıydı, seçilenin yanlışı. Oysa, öbür solpartilerie or-
taklık kurabilirdik...
- Kimlerdi onlar?
- Solculardı. Eski komünistler, Markoviç'/n reformculan,
sosyaldemokrat, liberalpartiler... MilZütfikar'dansözetmiş-
tik anımsarsınız, onunla biriikte SDA'yı kurmuştuk, seçimler-
den bir ay önce aynlıp LJberal Parti'yi kurdu. Bütün öbür sol
partilerin amacı, Bosna'nın kurtulması için çalışmaktı. Milliyet-
çipartiler ise faşizme değin kayıyoriardı, bunlar milliyetçi, ırk-
çı partilerdi. Sırp partisi milliyetçi, bizimki de biraz milliyetçi,
ama öyle ırkçı degil. Biz ortaklar Meclis 'te karar alamıyorduk,
lideherin söylediğı bıçımde karartar alınıyordu. Üç partinin li-
deri her zaman kapı arkasında görüşüyoriar, öyle ki milletve-
killeri, kendi liderierinin dediklerinden istediklerini uyguluyor-
lardı. Ne yazık ki, o gün bugün bu sürüyor. Karaçiç ne derse
Sırp milletvekilleri onu uyguluyoriar.
- Hırvatlar?
- Hırvatlann tek lideri Tuçman, Zagreb'de. Ancak, Bos-
na 'daki Hırvatlar, 2-3 kez liderierini değiştirdiler. Bizim Müslü-
manlar da, İzzetbegoviç ne derse onu yapıyoriar. Güç tama-
men İzzetbegoviç 'ın elınde.
- Yani, diktatör mü?
- Diktatörden de ilen. Çünkü, hem parti başkanı, hem cum-
hurbaşkanı. Tek parti başta olduğu için tüm başkanlan o atı-
yor. Pariamento çoğunluğu da onda olduğundan, doğal ola-
rak o karar veriyor. Bir de genel kuımaytn, ordunun da başı-
dır. Boşnaklann başında, cumhurbaşkanı olunca, Sırplann,
Hırvatlann da başkanı olması gerekir. Sırplartanımıyor, Hırvat-
lartanıyor. Boşnak Müslümanlarla Hırvat Müslümanlararasın-
da bir federasyon kuruldu ve o hükümeti tanıyor Hırvatlar,
Sırplar tanımıyor tabii. Fakat dünyada, Bosna-Hersek'i Birieş-
miş Milletler tanıdı...
Tabii, İzzetbegoviç, kendini diktatör gibı gibi göstermiyor.
Ancak, kimse onun sözünden çıkamaz, öyle bir durum yarat-
tı. ömeğin, ben onun yardımcısıydım partide. Parti kurucu-
suydum, ilkkongrede, kongre başkanıydım. Başbakan yardım-
cılığıgörevimibitirdikleri andan başlayarak öbüryetkilerimi de
kestiler, uzaklaştırdılar. öyle ki ben bugün ne partide, ne hü-
kümette, hıçbiryerde değilim.
- Neden uzaklaştırdılar?
- Çünkü, İzzetbegoviç 'e enyakın bendim. Hemalde, herza-
man açık açık dobra dobra konuştuğum için. Izzetbegoviç'in
yanlışlannı da herzaman eleştinyordum. Bence nedenlerden
biri odur.
- Yani, kendi gelecegini karanlık mı gördü?
- Evet, kendisine rakip gördü. Şubat 1992'deydi. Bosna
kantonlarının bir toplantısıydı. 250 bin kışınin karşısında ko-
nuşuyordum."İzzetbegoviç'le, Halil Slayziç, Bosna'ya vann-
ca görüşmeleri yapamazlar, yapamıyorlar. Bu nitelikte de-
ğiller" dedım, şöyle konuştum: "Bu savaş kazanılırsa, kimler
odüllendirilecek? Savaş yitirilirse suçlu kim olacak?" Belki be-
ni bu yüzden ayıkladılar. Çünkü, hiçbir lider, bu sözleri dinle-
mek istemez. Aynlırken de dedim ki: "Benim gibi birini bul ki,
gerçekleri ve yanlışlan cesaretle o yüzüne söylesin!"
Çünkü, İzzetbegoviç'i ben kırk yıldır tanıyorum. Benden 17
yaş büyük. Eşi (Halide jzzetbegoviçj, halamın kızı olur. Yani,
bizde akrabalık var. (Gülüşmeler) Ancak, benim için önemli
olan, Bosna'nın politikasıdır. Din, özel işler, akrabalık bağlan
ikinci gelir. Resmi görevimiz halka olan hizmetimizdir.
(Konuşmalan Deniz Emrullah çeviriyordu. Izzetbegoviç'e
yakın bir Bosna gazetesinde, bir röportaj vardı; adı şöyle: "İz-
zetbegoviç Mehdi mi, Firavun mu?" Gazeteci şöyle bağlıyor-
du: "Ne mehdidir, ne firavundur!" Muhammed Çengiç, "Bunu
böyle düşünmesinin bile biranlamı olmalı" dedi, ekledi:)
- Yalnız, tek adam!
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDA.N SAĞA:
1/ Eskiden esirlenn ve
ağır suçlulann boynuna
geçirilen demir halka...
Çocuk. 2/ "Hüsnün gü-
lüyle bağ-ı cihan gülşen-
i — " (Baki)... Güneydo-
ğu Anadolu'da birdağ. 3/
Sert ve fazla kızarmayan
bir domates türü... Tuza-
ğa düşürülen şey. 4/Öküz
yemliği... Gelecek. 5/
Ölüleri mezannda sorgu-
ya çekecek iki melekten
biri. 6/ Yemin... Bir şeyi
yapıp yapmamaya karar
verme gücü. II Jtalya'nm en uzun ır-
mağı... Başlıklı bir spor ceket. 8/Kır
yaşamı içinde aşk konusunu işleyen
kısa şiir... Ortaçağda açık denizde
kullanılmış yelkenli bir gemi. 9/
Türkiye ile Gürcistan arasındaki sı-
nır kapısı... Paylama, azarlama.
YUKARIDAN AŞAGIYA:
1/ Mürekkep hokkalanna konulan
ham ıpek... Eski Mısırlılar'ın kutsal
saydıklan öküz. 2/ "Çalma, hırsız-
lık" anlamında argo sözcük... Üstü toprakla örtülü saman yığını.
3/ Osmanlı donanmasında görev yapan asker... Iran'ın plaka işa-
reti. 4/ Belirti... Orta Avrupa'daki dağ sırası. 5/ Eski Türkler'de
bir babanın taşınmaz mallannın mirasçısı olan en küçiik oğul. 6/
fCuyruksokumu kemiği... Edebiyattaetkiyi çoğaltmak için bir şe-
yin tersini söyleyerekalay etme. 7/Birgösterme sıfatı... Ağn Da-
ğı'na verilen bir başka ad. 8/ Faıze temel oluşturacak miktar ile
günlerin çarpımı sonucunda bulunan rakam... Franz Kafka'nın
bir romanı. 9/ Kahverengi ve tüylü kabuğu olan bir meyve... Ta-!
kım.