Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25ARALIK1994PAZAR
10 DIŞ HABERLER
'İnsanlığın halini görüp
delirmemek imkânsız'
Deli!
Bazen masum bir sözcük.
Bazen bir hakaret. Bazen de
akli dengesi yerinde olmayan
insanlar için kullanılan
neredeyse bilimsel birkavram.
Seviyoruz bu sözcüğü. Hem
de 'çılgınca.' Zırt pırt
kullanıyoruz. En coşkulu
anımızda. mutluluk
şarkılanmızda:
^Seni deliler gibi sevtvonım!
Allah Allah! Neden deliler
gibi? Çoğu kez hor
gördüğümüz delileri,
aşkimızın derecesini
kanıtlamak için ölçü olarak
kullanmamız biraz ayıp
olmuyor mu?
Delinin tersi ne? Akıllı mı?
Deli değilsek akıllıyız; pyle
mi? Ya aklı kıt, ama akli
dengesi yerinde olanlar?..
Kanşık bir iş vesselam!
Deli deli tepeli, kulaklan
küpeli!
'Deülik edebiyatT dünyanın
dört yanında yaygın. Burada
da. Bana öyle geliyor ki,
Rusya'da son zamanlarda en
fazla kullanılan iki sözcükten
biri 'tımarhane.' öteki de 'fark
etmez.' Bir şeylerden hoşnut
olmadığını anlatmak ısteyen
sıradan insanlar da Gorbaçov
gibi hatın sayılir politikacılar
da ülkelerinı rahatlıkla
tımarhaneye benzetebiliyor.
MOSKOVA
HAKAN
I AKSAY
Buna göre karşı olunan
politika 'delilik'. kişi de 'deli'
sayılıyor.
Büyük Pyotr, Türk tarihinde
'Deli Petro' diye geçiyor. Oysa
Ruslann en önemli çan.
Öyleyse biz niye deli demişiz
adama? Ya Deli Dumnıl kime
göre deli? Pekı. bızım delilerin
hepsı Bakırköy'de mi?
Cevat Fehmi Başkut'un
'Buzlar Çözülmeden' adlı ünlü
yapıtındakı deli kaymakamın
kendini halka sevdirmesi
nedensiz miydt? 'İnsanlıgın bu
halini gördükten sonra deli
olmamak mümkün mii'
derken haksız mıydı
kaymakam? Ya Aziz Nesin'ın
'Damda Deli Var' da
tanımladığı deli, gerçekten
deli miydi? Nikolay Gogol'ün
'Bir Delinin Hatıra Defteri'nde
yazdıklan kadar dürüst
gözlemlere ve eleştırilere,
hangi akıllının aklı yeter?
'Yükselen değerler'e aşağıdan
bakanlar. delilik edebiyatmın
en çıkarcı yorumlannı
yapmakta birbırleriyle
yanşıyorlar. Dürüstlükten,
vicdandan, dostluktan, ahlak
ilkelerinden 'birazcık'
aynlmak pahasına elde
edilebilecek maddi kazanımlar
için birbirlerini ikna ederken
delilik edebiyatinı da dillerine
doluyorlar:
»Delilik etme, birim partrve
geç!
,,Deli misin. böyle kocayı bir
daha nerede bulacaksın?
,,Sakın bir delilik yapayım
deme, sırlanmızı açık erme!
Velhasıl, deli deyip
geçmemeli. Deliliği. çılgınlığı
banalleştiren söylemlere,
şarkılara ve filmlere fazla yüz
vermemeli. Yoksa insan onlan
dinlerken ve izlerken. aklını
peynir ekmekle yiyebilir.
Bırakın bu konulan! Deli
olmayın!
Hem zaten bugün pazar. Tatil
günü. Tatillerde fazla
düşünmemeli insan. Hiçbir
şeye kafayı takmamalı. Yoksa
aklını kaçırabilir. (Rivayete
göre, aklın bir özelliği de,
fazla kullanılınca
kaçıvermesidir.)
Kimileriyse ne tatil, ne iş
günü, hiçbir zaman düşünmez
bu 'ddice' konulan. Hep
dınlendinr. korur güzel aklını.
Ne demişler:
Deliye her gün bayram!
Amerika'yı da 'Refah'
korkusu sarmaya başladıTürkiye'nin 'her geçen gün
güçlenen Refah Partisi'nden
korkma
1
sendromu olur da
koskoca Amerika Birleşik
Devletleri'nin olmaz mı?
Gerçi, genelde biz
Amerika'yı taklıt etmeye
alışık olsak da bu sefer
Amerika bizi taklit etmeye
karar verdi ve kasımdaki
seçimlerde laiklik karşısı
dincilere oy verdi
Amerika'lılar.
Dinciler seçimlerde açıkça
güçlenir de laikler korkmaz
mı. Amerikalı laikleri de bir
panik aldı doğal olarak. Hele
bir de seçimlerden üç gün
sonra Başkan Clinton
yenilgiyı kabul anlamında
"OkuUarda sabah duasını
yeniden koyalım" deyince
İaikler ne yapacaklannı
şaşırdılar. Sapına kadar laik
sandıklan demokrat
başkanlan bile dincilerin
gücünden korktuğu için
onlara ödün veriyordu.
Hani bizde sabahlan ilkokul
öğrencileri ilk dersten önce
ant içerler ya "Birinci
vazifeın~''diye başlayarak işte
eskiden ABD okullannda da
her sabah zorunlu dua varmış
aynı şekilde. Ama tüm
Amerikalılann Hıristiyan
olmadığını ve anayasada yer
alan laikliğin bir şartının da
devlet okulunda kimseye zorla
dua ettirilemeyeceği olduğunu
hatırlatan laikler sayesinde
kaldınlmış 30 yıl kadar önce.
Bunca uğraş vererek
kazanılmış laiklik
zaferlerinin elden gitmek
üzere olduğunu gören laik
Amerikalılann panik olması
doğal.
ABD'nin Refah Partisi
olmasa da, Cumhuriyetçi
NEWYORK
YAUVIAN
ONARAIN
Parti'nin. bizdekı ANAP
misali. hep dıncı bir kanadı
olmuş şimdiye kadar. Laiklen
en çok korkutan da bu dinci
kanadın son seçimlerde çok
güçlenmış olması.
Cumhuriyetçi Partı hem
Temsilciler Meclisi'nde hem
de Senato'da çoğunluğu da ele
geçirince (40 yıl sonra ilk
defa) iktıdara gelmiş
sayılmasa da, iktidar ortağı
olmuş sayılabilir. Clinton hâlâ
başkan, ama bundan sonra
ülkeyi yönetmek istiyorsa,
Cumhuriyetçi çoğunlukla
pazarlık yapmak zorunda.
Cumhuriyetçiler 'koalisyon
ortağı' olmuşsa, partinin dinci
kanadı da güçlenmişse. Refah
iktidara gelmiş gibi olmaz mı?
İşte bu nedenle Amerika'da da
bir 'Refah'tan korku'
sendromu başgösterdı son
seçimlerden sonra. Bizim
Refah'tan değil, kendi
Refahlanndan korkuyor
Amerikalılar tabii.
Geçen hafta ülkenin en saygın
gazetesi olan New York
Tîmes'da bir köşe yazısı
'zorunlu dua saatinin' nasıl
korku \eren bir gelişme
olacağını vurguladı.
"Çocukluğumda sabahlan
duaya aynlan bu 10-15 dakika
benim için kâbus gibiydi her
seferinde. çünkü çoğunluğu
Katolik olan okulda Yahudi
olduğumu ve dışarıda
kaldığımı hissettirirdi her
sabah" diyen yazar, zorunlu
duanın geri getirilmesiyle
Amerikan demokrasisinin
temel taşlannı oluşturan
laiklik ve toleransın
ezıleceğini iddia ediyordu.
Başka gazete ve dergilerde de
benzer korkular dile
getiriliyor son bir iki haftadır:
Laiklik elden gidiyor mu?
Aslında dincilerin
güçlenmesi sadece bu son
seçimlerde ortaya çıkmış bir
olay değil. Son 5 yıldır, yerel
seçimlerde dinci kanadın
sürekli güçlendiği biliniyordu.
Yerel yönetimlerde, ilçe
meclislerinde, okul yönetim
kurullannda çoğunluklar
kazanan radikal Hıristiyan
kesim adaylan, yerel
kanunlarda, okul
programlannda yaptıklan
'dini yönde'
değişikliklerle haber konusu
da oluyordu sürekli son
yıllarda. Ama bizim laikler
gibi Amerikalı laikler de
ancak durumun ciddiyeti
yüzlerine tokat gibi çarpınca
uyandılar.
Clinton'ın sabah duasını
okullara geri getirme tasansı
laiklerden öyle güçlü tepki
topladı kı Clinton teklifı
yaptıktan üç gün sonra geri
adım atmak zorunda kaldı.
"Bu teklifı getirirse
Cumhurhetçiler, hemen silip
atmayız. tartışabiliriz demek
istemiştim. Kabul ederiz
anlamına gelmez bu
kesinlikle" dedi Başkan
yüreklere su serpemedi.
Çünkü zaten Clinton'a geri
adım attırmanın herkes için
son derece kolay olduğunu
bilen laikler, bunun zafer
anlamına gelip gelmediğini
bilemediler.
ÇATT ve AB'nin normlarından yararlanın
IHRAÇAT YAPAN A
TEŞVİK YAGACAK
• KaHanmada ÖnceKldi Yörelerden
ihracat yapmanın avantajlan
• Hangi ürünler teşvik edilecek?
• İhracorta yeni başlayana, küçülc ve orta
ölçeldi üretkiye ucuz doviz kredisi
• Doviz kurlan nasıl gelisecek?
DOSYA:VADELİ PİYASALARDA
NEDEN GECİKTİK?
AVRUPA SOLU'NUN BULDUĞU
Ç1KIŞ "YENİ HALKÇILIK"
B. ŞENVER: "KARA 94" ÜÇ CAN ALDI
Kötülerin yılı sona eriyorTelevizyonda, radyoda, renkli-
renksiz basında hep aynı şey:
"Bu Noel'de de ahşveriş rekoru
kınlıyor", "Özel Noel Eki: 100
yemek tarifcsr, "Y übaşında
nereye gkJryorsunuz?",
"Trenler dokiu"_ Zenginler
kulübü, iki hafta dünyayı
unutmaya hazırlanıyor;
yoksullann ise kutlayacaklan
bir şey yok. Yaşam kavgası
verilirken iki hafta paydos
denilmez çünkü.
Hali olan ve hayır yapmak
isteyenlere bir önerim var:
1994 süresince Cumhuriyet'te
çıkan çocuk fotoğraflannı bir
araya getirip bir albüm yapın.
Unuttuklanmızın bazılannı
anımsatayım dilerseniz:
Izmir'de gecekondunun
yıkılmasını önlemek için evinin
damına eşi ve çocuklanyla
çıkan adamın, kolundan havada
sallandırdığı 3-4 yaşındaki
oğlan çocuğunun ve korkuyla
onlan izleyen birkaç yaş daha
büyük ablasının yüzü.
Tunceli'de köyleri yakıldıktan
sonra yakın bir kasabaya göç
eden çok çocuklu bir aile,
'yerleştirildikleri' lise spor
salonunda çorba kaşıklarken
objektife gülümseyen
çocuklann yüzü. Zonguldak'ta
madencilerin yürüyüşü
sırasında ağlamaklı yüzüyle
objektife yakalanan oğlan.
Angola'da UNITA çetesine
bağlt katiller yüzünden ana-
babasız kalan iki kardeşten,
ablasının sıska bacaklanna
STOCKHOLM
G Ü R H A N
UÇKAN
sanlarak ağlayan en çok 2
yaşındaki oğlan çocuğu...
Bu fotoğraflara, sıcak evınde
Noel Yortusu'na yetişmeden
önce alelacele, aklınca banş
melekliği yapan başkan eskisi
Carter'la Hitter'in torunu
Karadziç'in uluslararası
basının kameralanna verdikleri
sıntkan pozu da
ekleyebilirsiniz...
Eskiden böylesine açık
görülmezdi pislikler; daha çok
duyulurdu. Şimdi kameralar:
dünyayı her şeyiyle karşımıza,
kahvaltı masamıza. akşam
çayımıza getiriyorlar. Bu sabah
işime gitmeden önce üç
dakikaya sığdırdığım bir
bardak çayı içerken karşımda
Çeçenyalı Pula Adajeva vardı.
69 yaşındaki kadın, bir gün
önce Rus uçaklannca
bombalanan evinin önünde
perişan bir halde duruyordu.
Nasıl ısterdim Pula Teyze'yle,
kendi elıyle ördüğü dantelli
örtülerle süslediği bir odada
sohbet etmeyi; onun sabun
kokan ellenni öpmeyi...
Gazetenin iki büyük sayfasının
çoğu Bosna ve Çeçenya'ya
aynlmıştı. Noel'le ilgili
yazılara ve reklamlara ise
yirmiden fazlası...
Kötülerin yılının son pazan
bugün. Bana kalırsa böyle
günlerde iyileri de unutmamak
gerek. Bazılannın adlannı
biliyoruz, ama çoğu sessiz
kahramandırlar. Onlan,
Stockholm'de bir meydanda
Noel isterisi içinde
koşuşanlardan uzak birülke
için para toplarlarken, Cemil
Reşit Rey Kültür Salonu'nu
tekke olmaktan kurtarmak için
kollan sıvamışken ve
ülkesinde, onurlu bir aydın
olarak görüşlerini açıkladığı J
için Haymana Cezaevi'nde
yatarken görebilirsiniz... Yeni *
yılın, iyilerin yılı olması <
dileğiyle...
Kar korkunç gerçeği sakladı
Dış Habeıier Servisi - Kvaey Rusya'nın Komi yöresindeki Verne Kolvinsk'te bir
geyik çobanı, belki de yörenin sağlıkiı kalan son iki ge> igN le manzaı-amn tadını
çıkanyor. Kısa bir süre önce petrol kalmhlannın kararttığı topraklan
örten kar altında ise bölgede yaşanan felaketin gerçek yüzü sakh.
Bölgeden geçen petrol boru hatlanndan biri bakıımızlık yüzünden patianuş ve
çevresinde büyük hasara yol açmıştı. Çevredeki bitki örtüsünü ve yaban
hayatının geleceğini büyük ölçüde tehlikeye sokan hasar yöredeki
geyikJerin de geleceğini tehlikeye soktu. Bu nedenle, gelecek nesil geyiklerin
çoğunun kör ya da bir şekilde sakat doğacaklanndan korkuluyor. Bu konuda,
Yeşil Banş Örgütü'nün yöreye gelerek bitki ve vaban ha>atı üzerinde
araştırmalar yapacağı açıklandı.
Atina'dan Ankara'yı yazanlarGazeteci olmak kolay degil.
Her gün haber bulmak, köşe
yazısı yazmak ve hepsinden
zoru yazdıklannı yüz binlerce
okura beğendirmek. Herkesin
yapabileceği bir meslek değil
gazetecilik. Verdiği haberlerle
muhabir, düşünce ve eleştirileri
ile köşe yazan okurun ilgisini
çekmek zorunda. Bunu
yaparken de tarafsız olacak.
gerçeğin peşinde koşacak, ödün
vermeyecek. 'şunun veya
bunun adamıdır' diye adım
kötüye çıkartmayacak. Kolay
değil.
Hele gazeteci yurtdışı muhabiri
ise ve ülkesindeki gazetelere
haber ve makale yolluyorsa, işı
daha da zordur. Okurlan onun
yazdıklan ile tanırlar o yabancı
ülkeyi. Yurtdışı muhabiridir
onlan bilgilendiren. Ancak bu
yurtdışı muhabiri, örneğin
Bonn'da oturup Fransa'dan, ya
da Roma'da oturup Ispanya'dan
haber yolluyorsa, mesleğini ve
okurunu pek önemsemiyor
demektir. Çünkü Almanya'da
yaşayıp da aralıksız Fransa'dan
haber veren gazeteci inandıncı
olmaz. Olaylann peşinde
koşmuyor, haber ve
makalelerini masa başında
yazıyordur.
İşte Almanya gazetelerinde bu
gibi 'yurtdışı' muhabirlerine
son zamanlarda gittikçe daha
çok rastlamak mümkün.
"Türkiye muhabirimiz falan
filan biİdiriyor" diye sayısız
haber çıkıyor gazetelerde.
Ülkemiz son yıllarda 'çok
önemli' oldu. Türkiye'den
\erilecek çok haber var. Ve
önüne gelen 'Türkiye uzmanı'
gazeteci kesildi. Berlin"de,
Köln'de, Frankfurt'ta, hatta
Atina'da masa başında oturup
Türkiye üzerine yazı yazan,
haber verenler çoğaldı.
Içlerinde en hızlısı da Gerd
Höhler! Bu kişi yıllardır
Yunanistan'da yaşıyor. Artık
STUTTCART
oraya yerleşmiş. Almanya'da 2-
3 gazeteye devamlı haber ve
köşe yazılan yolluyor.
Özellikle de Stuttgarter
Zeitung'a. Gönderdiklerinin %
80'i Türkiye kaynaklı!
Atina"dan gönderdikleri ise
yazılmasa da olurdu dedirten
önemsiz şeyler. Hemen hemen
her gün Türkiye'den haber
geçen bu kişinin ülkemize
giriş-çıkışlan ve kaldığı günler
isesayılı. Istanbul'dan,
özellikle Ankara'dan bazı
kaynaklardan haber topladığı
biliniyor. Sonra da bu haberler
"Gerd Höhler Ankara'dan
bUdiriyor" diye Stuttgarter
Zeitung'da yayımlanıyor.
Adı geçen gazetenin genel
yayın ve yazıişleri müdürlen
için ise bu kişi "Türkiye
muhabirimiz!'' Böyle yurtdışı
muhabirliği yapılmayacağını.
Türkiye'den bu kadar sık haber
ve köşe yazısı geçen muhabirin
Yunanistan yerine Türkiye'de
yaşaması gerektiğini ve gazete
okurunun bir yerde
'aldatıldığuiı' lartıştığım
Stuttgarter Zeirung yetkilileri,
böyle de yurtdışı muhabirliği
yapılacağına ınandıklannı
ısrarla belirtiyor. Öyle günler
oldu kı -haber servisinin
dikkatsizliğinden sanınm-
"Gerd Höhler, Atina'dan
bUdiriyor" ve "Gerd Höhler,
Ankara'dan bUdiriyor" diye
aynı sayfaya iki habenni
bastılar Bonn
Büyükelçiliğimizi rahatsız eden
"Atina'da oturup, Ankara'dan
yazan" muhabirler konusunu,
dikkatlerinı çektiğim Almanya
Gazeteciler Cemiyeti ve Alman
Basın Kurumu yetkilileri de
pek önemsemiyor. Onlar bu
konuda nedense çekimser
kalmayı yeğliyor.
Ömürleri Berlin, Frankfurt
veva Atina'da masa başında
geçen 'Türkiye
muhabirierinin'ülkemizi ve
toplumunu tanımadan. haber
peşinde koşmadan, gerçeği
araştırmadan, Ankara'da
Meclis kulislerine girip
çıkmadan gazetelerinde köşe
yazısı ve haber yazmalanna,
görüp yaşamadıklan olaylar
üzerine fikir yürütmelerine,
eleştiride bulunmalanna
bakalım kim son verebilecek?
Bir yerde okuru ciddiye
almayan bu kişiler. yazdıklan
ile Türkiye'yi Alman okuruna
nasıl doğru tanıtsın? Hangi
Türk gazetesinin ttalya
muhabiri Ispanya'dan. ya da
Almanya muhabiri
lngiltere'den haber geçiyor?
NOKTA TARİHİ GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARDI
BAKİ TUG, APO'YU NASIL
SERBEST BIRAKTI?DÖNEMİN AŞKERİ SAVCISI BAKİ TUĞ'UN 1972'DE
ABDULLAH ÖCALAN'I SERBEST BIRAKTIRAN
KARARI VE OLAYIN ARDINDAKİ GERÇEKLER...
"DGM'LER KALDIRILSIN!.."
İSTANBUL DGM BAŞSAVCISIAHMET KÖKSAL'DAN
NOKTA'YA DOBRA DOBRA...
DEMİRELDEN, REFAH PARTİSİ VE SEÇİMLE
İLGİLİ ŞOK AÇIKLAMALAR:
CUMHURBAŞKANI'NA GÖRE 1995TE SEÇİM VAR...
MHP MECLIS'TE GRUP KURUYOR.
PARTİSİNİN GİDEREK GÜÇLENDİĞİNİ İLERİ SÜREN HALİL ŞIVGIN,
TAYVAN YARDIMI İLE İLGİLİ İDDİALARIYANITLIYOR
ÇİLLER TEK ADAHTLIĞA KOŞUYOR...
"DANIŞMAN DESTEKLİ" LİDERLİK MANEVRALARI DYP'Yİ KARIŞTIRDI..
• "İŞÇİ MEMURA GÜVENMİYOR"...
KANİU ÇAUŞ.\NLARININ EYLEMİNİN ORTAYA
ÇK.\RDIĞI GERÇEK!
• • ÇE\-RECILER. YALÇIN PEKŞE\'E KARSI
• VE YI^H PARTFLESTI..
İSPANYA
Gonzalez
giiç durumda
• Aynlıkçı ETA militanlanna karşı devletin kurdu-
ğu ölüm mangalan, hükümetin başını ağntıyor.
ALİ KIŞLAK
MADRtD - Ispanya'nın 'Te-
miz Eller' savctsı Baltasar Gar-
zon'un yeniden açtığı eski bir
dosya, sosyalıst Başbakan Felipe
Gonzalez'e zor günler yaşatıyor.
1980'h yıllann başlannda ls-
panya'da birçok politi-
kacı ve güvenlik güçle-
ri arasında, Bask ay-
nlıkçı terör örgütü
ETA'nm üstesin-
den gelmenin tek
yolunun 'devletin
güvenlik güçleri-
nin de ETA'ya kar-
şı ETA'nın yöntem-
leriyle savaşmalan'
olduğu görüşü yaygın-
dı. Bu görüş dogrultu-
sunda, halk arasında
'ölüm mangalan' ola-
rak bilinen 'Antiterörist
Özgürlük Grubu'nun
(GAL) bazı polıs şefletı
ve kaymakamlık düzeyin-
de yerel yöneticiler aracılı-
ğıyla bizzat devlet tarafından
kurdurulduğu iddia ediliyor.
1983 yılında bir Bask vatanda-
şı olan Segundo Marev, sürgün-
de olduğu Fransa'da GAL tara-
fından kaçınlmış, kaçırma eyle-
mıni gerçekleştiren gruptan bir
kişi polis tarafından yakalandık-
tan on gün sonra serbest bırakıl-
mıştı.
Daha önce Amedo ve Domin-
guez adlı iki polis, GAL üyesi ol-
duklan iddiasıyla 108 yıl hapse
rr.ahkum olmuşlardı. Bu iki
polis, birkaç yıldan beri
gündüzleri dışan çıkmak.
geceleri hapishanede ge-
çirmek koşuluyla yan
serbest bir mahkumiyet
altındalar.
Gonzalez reddetti
Garzon. yıllar sonra
GAL dosyasını yeniden
açarak şimdi de Amedo
ve Dominguez'in o za-
manki müdürleri Julian Sanc-
ristobal'i tutukladı. Garzon,
'"•AL ile hükümet arasında
bir bağ araştınrken Felipe
•**• Gonzalez de, başında oldu-
ğu tüm hükümetleri savu-
narak devletin teröre karşı her za-
man demokratik yollardan karşı
koyduğunu, böyle bir iddianın
saçma olduğunu savundu.