Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11EKİM1994SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Kültür Bakanlığı'nın 1998 Frankfurt Kitap Fuan'ndaTürkiye'nin 'ağırlıklı konu' olma önerisi reddedildi:
EngeL, aııticleıııokıatik ııygulamalar
DİLEKZAPTÇIOĞLU
FRANKFURT - Türkiye bu yıl Frankfurt
Kitap Fuan'na sosyal demokrat bir Küitür Ba-
kanı ile, oldukça zayıf bir standla ve baştan aşağı
yanlışlarla dolu skandal niteliğinde bir katalogia
katıldı. "Hiç olmazsa gelinmişti ve bu da iyi bir
şeydi", evet, Türkiye standı her yılki gibi birçok
vatandaşı fuan çekti. Almanya'daki Türk der-
neklerinin temsilcileri ve "eş dost" bol bol mu-
habbet imkaru buldular. Her zamanki gibi el
altından kitap satışı da yapıldı. Ama dünyanın
bir numarab kitap ve giderek elektronik medya
pazannda, Türkiye ayıplannı gizleyemeyen ve
yayın alanında dünya standartlannın çok geri-
sinde azgelişmiş bir üike imajını korumayı ba-
şardı.
Antidemokratik uvgulamaJar sürdükçe
Söze Kültür Bakanı Timurçin Savaş'ın fuar
nezdindeki girişiminden başlayalım. Türkiye,
her yıl belli bir ülkenin "ağırlık konusu" olarak
işlendiği fuara, 1998 yıhnda ağırhklı ülke olmak
resmi başvuruda bulundu. 1998 yılı, Türkiye'de
harf devriminin 7O.yıldönümüydü ve aynca AJ-
manya'da artan yabancı düşmanlığına karşı
Türk kültürünün sergilenmesi mutlaka olumlu
bir girişim olacaktı. Böylece bakan imzalı resmi
dilekçe. fuar müdürü Peter VVeidhaas'a sunul-
du. Türkiye'ye her zaman sempatiyle bakan ve
mali kolayhklar da gösteren fuar müdürü Weid-
haas'm Timurçin Savaş'a cevabı ise kibar ve net-
ti: "Ülkenizde yazarlar ve yaymcılar üzerindeki
antidemokratik uvgulamalar sürdükçe, yazarlar
ve yayımcılar cezaevinde >attıkça Türkive'nin
fuarda ağıriık konu obnasını yararlı görmüyo-
nım." Ağırlıklı olmanın maliyeti en az 5 milyon
marktan başlıyor. ama iş parayla bitmiyor.
Dünyanın en profesyonel fuanna "assolist" ola-
rak katılmak. ayru profesyonellikte bir organi-
zasyonu da gerektiriyor. Ve Türkiye'nin bu yılki
Kültür Bakanlığı standı, bu ölçülerden de uzak
olduğumuzun açık bir göstergesiydi.
Bakanlığın katalogu tam bir skandaldı
Kültür BakanJığı imzasıyla dağıtılan "Türki-
ye'den Kitaplar" katalogu tam bir skandaldı.
Ankara'da güya "profesyonel bir ajansa" hazı-
rlatılan katalogda çocuk kitaplanyla Orhan Pa-
muk'un Kara Kitap'ının İsveççe çevirisi "Edebi-
yat" başlığı altında aynı bölümde yeralıyor; bo-
yama kitabıyla Hasan Ali Yöcel dönemini anla-
tan inceleme eser "Sosyal BiJimJer" başlığı altı-
nda yanyana sunukıyordu.
Kitaplan tanıtan birer cümlelik Almanca açı-
klamalar, Almanca'nın A'sını biimediğı anlaşı-
lan kişilerce yazılmıştı ve yalnız dizgi değil, kor-
kunç dil ve içerik hatalan içermekteydi. örne-
ğin, ABD Başkan Yardımcısı Al Gore'un ki-
tabının altında "ABD eski başkanlarından Al
Gore" yaayor; Nobel ödüllü Toni Morrison'un
adı "Tani" oluyor: ABD'deki siyahlar. artık sa-
dece ırkçılann kuliandığı "Neger" kelimesiyle
çevriliyordu. Standa çok az yabana uğradığı
için katalogun Almanlarca pek okunmayacak
olması, bizim açımızdan yegane teselliydi. Nasıl
olsa biz bizeydik ve Frankfurt Kitap Fuan'nda
eserleri ve yazarlan yabana yayıncılara pazarla-
maktan çok, getirdiğimiz kitaplan Ali'yle Veli'-
ye satma telaşındaydık. Türkiye'de yazarlar ve
yayımcılar üzerindeki baskılan protesto eden
birçok yayınevi Kültür Bakanlığı standına ka-
tılmamıştı. Altın Yayınlan'ndan Metis'e, Bel-
ge'den Cep'e ve Varlık'a kadar belli başlı ya-
yınevlerinin standdan kitaplannı çekmesiyle ser-
gi de zenginliğini kaybetmişti. Şık turistik kitap-
lar, dini yaymlar, çocuk kitaplan ve yemek tarif-
leri, Türkiye'nin varolan kitap ve yazar zenginli-
ğini temsil etmekten çok, ama çok uzaktı. Fuar
46.INTERNATIONALE
FRANKFUfüIR BUCHMESSE TURKEI
ye'den bir yazan, Can Yücel'i Almanya'ya getir-
miş; Stuttgart, Münih ve Nûnberg'de okuma
günleri düzenlemişti. Fuarda genç okurlanyla
sohbet eden Can Baba, Frankfurt'tan Ham-
burg'a ve Kiel'e devam etti.
Amaç Türkiye'nin imajını değiştirmekse
Türkiye'nin fuara ağırlıklı ülke talebinde bu-
lunması, olay hakkında harareüi bir tartışma da
başlattı. Bir görüşe göre fuara geniş çaplı katılım
imkanı Türkiye üzerinde "ayıpton" temizleme
baskısı yaratacağı için olumluydu. Ama hükü-
metlerin dışanya karşı "makyaj" adetini çok iyi
bilenler ve değişim umudu taşımayanlar da
vardı. Üçüncü bir nokta ise "rezil olma"
kaygısıydı ve haksız sayılmazdı. Ömeğin bu yıl
ağırlıklı ülke olan Brezilya'nın kendini sunuş bi-
çimi, Alman basın-yayın organlannda kıyasıya
eleştirildi. Brezilya Kültür Bakanlığı folklorik ve
son derece "makyajlı" bir sunuş yapmış, samba-
dan mamboya hiçbir turistik klişeyi ihmal etme-
mişti. Ama siyasi sorunlar, Rio'nun ünlü sokak
çocuklan, yoİcsulluk ve sefalet örtbas edilmişti.
Aynca resmi delegasyondan ayn gelen Brezil-
yalı ünlü yazarlar da kendi hükümetlerini kame-
ra karşısında eleştirmekten geri kalmadılar.
KEM MATDIATfKI - ÇÖZÛMLO. TABDUia DOtS BTABI
Fanna Bevoglu Matunıt Guçlu
1 Aiiflage - Ankara Ecero Yayuıevı
1993 352Seuen
B8N 975 7752 23 ! 5 DM
Bıo Maltaraon NaOiscMa<jebut± d a 8 KSssssnmfe
rtüStHtK DOOOM GOnO
Azız S»vasüoQtu
1 Aufiage IstanfcuJ Ya Pa Yayınevı
1994 32Sataı
BBN 975-424 252-6 10 DM
Füdo jjTd Fûa anü GfbnjÛBi Dıe Abaaeua ttesa &uder smdfijrKınder ın
anzıetıenda und psydldogısch ooetenda Fam mıt Bıldem rnıcl
Schnftanpassungen er2ahlt
GELECKK IÇlN TÖNETtM - 1990TAR VI SOHRASr
Pem F DruCKBt
2 Auflage AnJcaıa Kjitm Yayınlan ^ Turk Lid şti
1994 378Sal«]
ISBN 975-458 064 5 7 DM
MtirRjngen und Emptehlunuer, an dıe Oesctuftslalet luı nctıtıoe iehlalo» Unsie
BASAII ALİ TOCB. OND DIZ TÛBBSCaE EDLTinaUEFORIf
MusuiaÇ^aı
1 Auflage Anlara TC Kuioır a»aıuıgı ravunja! Dauesı Baskamı*
1994 !20S«lar.
BBN 975^ 17 1410-9 3 92006! 25 X 25 DM
Dıe kulıureiten Refcrroen ın d a Turka ut» 30 eı JaUen und dıe RcAe »on Hasan
Alü Yucel m dleset Befatm a s Eroehungsırcnîster zwîschen den Jahıen 1938-1946
K ültür Bakanı Timurçin Savaş. Türkiye'nin 1998 yıhnda ağırlıklı ülke
olması için resmi başvuruda bulundu. Ancak fuar müdürü Peter
Weidhaas, kibar ama net biçimde yanıt verdi: "Ülkenizde yazarlar ve
yayımcılar üzerindeki antidemokratik uygulamalar sürdükçe, yazarlar
ve yayımcılar cezaevinde yattıkça Türkiye'nin fuarda ağırbk konu
olmasını yararlı görmüyorum."
organizasyonu içinde bir akşam yapılan panele
Isveç'ten Demir özlü. Almanya'dan genç yazar
Zafer Şenocak katıldılar. Ama bu yazarlann
imza günü olmadı, standda da yazar görmek
mümkün olmadı.
Onun yerine boykot bildirileri ve Türkiye'de
demokratikleşmeyi talep eden çağn metinleri
asıl gerçeği yansıüyordu. Türİciye'den yüzü
aşkın yayınevinin imzaladığı çağn metni, ya-
bana yazar ve yayınalar tarafından da ilgiyle
karşılandı. Metni fuarda imzalayanlar arasında
bu yıl fuann Banş Ödülü'nü alan İspanyol yazar
ve antifaşist direnişin simgelerinden Jorge
Sempnın vardı. Uluslararası Yayımcılar Birliği
IPA ise fuarda dağıttığı son bülteninde Türki-
ye'deki antidemokratik baskılara yer ayırmıştı.
IPA bültenini okuyanlar, birliğin haziran ve
temmuz aylannda Türkiye Başbakanı'na ve
meclisin İnsan Haklan Komisyonu Başkanlığı'-
na Ayşemır Zarakolu ve Recep Maraşlı'nın dcr-
hal serbest bırakılması ıçın mektuplargönderdi-
ğini öğrenme fırsatı buldular.
Türkiye"den Papirüs Yayın ve Dağıtım, Kül-
tür Bakanlığı'nın yapmadığını yapmış ve Türki-
Fuarda böylece bol bol senaryo yaaldı:
Ağırlıkh ülke sıfatıyla 3 bin metrekarelik bir
alanda milyonlarca mark harcayarak gelinecek
bir fuara ömeğin "yasaklı" yazarlann pasaport
alamadıklan için katılamaması; yalan yanlış ka-
taloglarla kültürden pek haberdar olun-
madığmm sergilenmesi; tüm sorunlann örtbast
edilerek Türkiye'nin turistik- folklorik ve toz
pembe bir renkte sunulması gibi...
Türkiye'nin bu yılki fuar macerası geride kalı-
rken, az parayla çok şeyler de yapılacağı gelıyor-
du akla: Eserleri yabana dillere çevrilmiş yazar-
lanmızla tanıtım toplantılan; üç dilde özenle ve
amaca uygun hazırlanmış, çevrilme potansiyeli
taşıyan eserlerden kısa örnekler de içeren kata-
loglar ve broşürler; getirilen kitaplann dikkatle
secilmesi; Türkiye'nin herkese malum sorun-
lannın tartışılacaği toplantılar. Amaç, "Türkiye
imajf'nın değiştirilmesi ise, yapılacak ilk şey
Türkiye'nin değişmesi olmalı: Yazarlannı ve
yayınalannı hapislerde çürûten, okumayı ve
yayınahğı köstekkmek için elinden geleni ya-
pan; sansür ve ceza yöntemini adet haline geti-
ren; resmi politikaya aykın düşünenleri "hain ve
düşman
n
katcgorisinde değerlendıren politika-
lar sürdükçe; kısacası düşünce ve basın özgürlü-
ğü baskı altında kaldıkça, alınacak cevaplar da
kibar ama net olmaya devam edecek. "Batı'nın
art niyetJeri
M
ni bir yana bırakıp kendi çöplü-
ğümüzü süpürmedikçe o çok özlediğimiz birinci
ligde değil, mahalle takımlanyla oynamaya de-
vam edeceğiz.
Alanya
Sinema
Günleri 15
ekime dek
sürecek
ANKARA (Cumhuriyee
BÜTOSU) -Türk "Oscar"ı
sayılan Altın Portakal Film
Festivali'yle, 31 yıldır Türk
sinemasırun "C vitamini" olan
Antalya'nın turistik ilçesi
Alanya. tarihinde ilk kez
sinemayla tanışü. Ağustos
ayında kurulan Alanya Kültür
Sanat Tanmm ve Sinema
Derneği (SİNEMATEK), 8-15
ekim tarihieri arasında "Alanya
Sinema Günleri" düzenledi.
Derneşn kurucu ve
yöneücilerinden Avukat
HaUme ŞenH, amaçlannın.
AJanya'da yıllardır eksikliği
duyumsanan sinema olgusunu
gündeme getirebilmek ve film
gösterilerinin yamsıra, sinema
ile ügiknen kişileri bir araya
getirip bir sinema arşivi
oluşturmak olduğunu söyledi.
Şenli, "Sinema ile ügfli paneller,
sergüer. topiu gösterimler ve
açıkoturumlar düzenlemek
istiyoruz" dedi. 15 ekime kadar
sürecek olan sinema
günlerinde,-Yavuzözkan'ın
ödüllüfilmi"Bir Sonbahar
Hikayesi". Steven Spidberg'in
7Oscarü " Sdıindter'in Listesi",
Alan Pakula'run son yıllann en
iyi politik gerilim çahşması
sayılan "Pelikan Dosyası",
"Çingeneler Zamanı" fılminin
unutulmazyönetmeni Emir
Kusturicanın Arizona Rüyası.
Jim Sheridan'ın "Babam için'',
Leos Caraxın "Köprü Üstü
Aşıklan" ve Tom Hanks'a Altın
Küre ile Oscar ödüllerini
kazandıran Jonathan
Demme'nin "Philadelphia" adh
fılmleri gösterilecek. Grand
Kaptan Oteü'ndeki gösterimlere.
Yönetmen Yavuz Özkan, Irfan
Tözüm Sanatçı Zuhal Olcay ve
gazeteci Ümit Zileti de
katılacak.
Ölümünün 9. yıhnda Metin Eloğlu
Şiiıi, tamaııuyla kendine bağhydı
HALİLGÖKHAN
"Yann sabaha kadar / Kim ölecek
kim kalacak..."
Garip Kuşun Yuvası adlı şiirinde ö!ü-
mün zamana göre olası adreslerini soru-
yor Metin Eloğlu. Bu şiirin yer aldığı
Düdüklû Tencere adh kitabı aynı za.-
manda şairin 1951 yıhnda yayımlanan
ilk şiir kıtabı. Garip hareketinin, şaira-
nelikten, duyguculuktan, romantizm-
den uzak şiir anlayışını yansıtan Eloğlu.
gelişini 'Garip' döneminin sonlanna
taşımakla birhkte kendi kuşağımn bü-
tün şairleri gibi bu akımm etkisinde
kahnış ve Turgut Uyar'ın deyimiyle bu
akımm sütünden beslenmişti. O aynı za-
manda bu akımın bütün gariphğini de
taşıyordu.
Ozgün kişih'ği de bu akıma büyük
katkılarda bulunmuştu. Eloğlu'nun şii-
ri Garip akımından bağımsız, tamamıy-
la kendine bağh yeni bir şiirdir.
Turgut Uyar, Eloğlu ile Garip hare-
keti arasındaki ilişkileri, benzerlik ve
aynlıklan şöyle belirtmişti:
"Garip'in -sosyal ve duygusal katego-
rideki- 'küçük adam'ı, onun da 'adanı'-
MÜT, şiirsel ve töresel başkaMırtna onda
da vardır. Yalnız Eloğlu'ndaki 'küçük
adam' soyut, duşûnülmüş. tek tip, ano-
nim' kûcük adam değUdir. Bir coğraf-
yası ve tarihcesi olan bir 'küçük adam'-
da. Bu yüzden, boyun eğip geçip gitmez
dûnyadan; eleştirir, yargı verir."
Şairin kişiliği ile yaratısını bir durum
ve konum olarak ele almada Metin
Eloğlu'nun şiir yolculuğunu özdemir
Incc, onu bir deryaneval (cömert, bahşi-
şi sınırsız) olarak nitelendirerek şöyle
anlatıyor:
"Metin Eloğlu'nun Dûdüklfi Tencere'-
den 'önce Kadınlar'a vaptığı zihinsel,
duygusal, şiirsel ve dilsel yolculuğu ne
kavTayabiliriz, ne anlayabiliriz. Metin
Eloğlu'nun ilk şürlerinin izleksel çevrimi
ile son şürlerinin izleksel çevrimi >e bu iki
uç arasındaki dönemleriniııki, bunların
içinde yer alan ve bunları oluşturan nes-
neter hemen hemen aynıdır. Şiirsel, duy-
gusal ve zihinsel süreç ise başta ve sonda
aynı semantiğin izdüşümü gibidir. (...)
Metin Eloğlu, Horozdan Korkan Oğ-
lan'dan itibaren şiirsel anlamın metnin
dışına taşmasına engel olmaya başlaya-
cak ve anlamın metne kapatılması yö-
nünde çaba gösterecektir. Bu da Metin
Eloğlu'nun çağdaş \c çağcıl şiirin nerede
olduğunu bildiğini, anladığını göstermek-
tedir."
İkinci Yeni türünde bir dil deformas-
yonunun uzağında, kendine dönüşlü ol-
mayan bir dilde, şiirsel anJamla örülü
şiirleriyie Eloğlu, giderek yatay yazma-
dan dikey yazmaya, yani anlamı derin
yapıda kullanmaya başlamıştır. Horoz-
dan Korkan Oğlan adh kitapta bulunan
Yitikçi adlı şiir sanınm bu savlara iyi bir
örnek oluşturuyor:
"Hadigit azıcık İstanbul iste
Kosunlar o denizi bir çanağa
Bir çıkına eleşinler günlerimi
O \azdan Üsküdar'dan ne kaldıvsa
Eliften
Doldur ceplerine
Onlarda yoksa komşularında vardır
Tanırlar sevinirler
Beni bay Metin gönderdi de "
Aynı kitapta bulunan Lettrisnte di-
yor ki, şiiri okuma zorluğuna karşın ol-
cbikça ilginç: "Hışmılismirranilezehha-
misnan Izillakeysülehibbilibnetu-
canan / Deh'vehmileşünahretinemilezan
/ Şahkisansabirzeytüldattaraban".
Doğma büyüme İstanbullu olan
Eloğlu, Üsküdarlıdır. Turgut Uyar,
Yahya Kemal'in İstanbul tutkusu ile
Eloğlu'nunkini karşılaştınr:
"Denebilir ki, Yahya Kemal'in an-
layışı fstanbul'u fethetmiştir, Eloğlu'nun
anlayışı ise onu yurt edinmiş, ona kendi
damgasını vurmuş, orda dünyasmı kur-
muştur ve yaşamaktadır."
Metin Eloğlu'nun Türkiye'nin Adre-
si adlı kitabında, kitabın adım taşıyan
uzun şiirin henüz ilk dizelerinde, söz ko-
nusu adrese hemen İstanbul'u oturttu-
ğu göze çarpar:
"(-)
Güze doğru istanbul'da bir kuş öter
yazlan
Kuş ne, yaz niye, tstanbul here a deli
Burası önce Türkiye, sonra Pompei'-
nin günleri".
Bu son dizeden, Eloğlu'nun İstanbul
tutkusu ve onu yurt edinmişliği açıkça
anlaşıhnaktadır. Türkiye denince İstan-
bul'u öne süren şair, Pompei günlerine
dönse bile önceliği yurdunun adının
anılmasına verir ve dunıma ikinci sırayı
bırakır.
Metin Eloğlu, 1960 yılı başlannda
kendi şiirini evrimleştirerek Turgut
Uyar, Edip Cansever ve Cemal Süreya'-
nın çağcıllık hizasma ulaşmış ve böyle-
Iikle Ozdemir İnce'nin nitelemesiyle 'Şi-
irin Dört Atlısı'nı Türk şiirine getirdiği
ve geliştirdiği insan ile dil-yaşam galop-
lanyla tamamlamıştır.
11 Ekim 1985'te ölen Metin Eloğlu'-
nu, ölümünün 9. yıhnda yine onun dize-
leriyle anıyonız:
"a / Gerçekten seviyor musun
Güllerüı soluğunu
Üsküdar kim biliyor musun" (önce
Kadmlar)
ALEN1ÎLAR
TAHStV YÜCEL
Tunus'un Geleceği
Hayır, kolay kolay kopamayacağım bu Genel'in Bir Tut-
kun Tutsak'ından. Bitireli kaç ayı geçti, ama hep masamın
üstünde, ikide bir herhangi bir sayfasından açıp okumaya
dalıyorum. Ana konusu, Filistinlilerin bunca yıllık sa-
vaşımının ayrınbları, beni çok ilgilendiriyor da ondan mı?
Hayır. O çileli varoluş savaşımını çokları gibi ben de gönül-
den destekleyerek, ama günlük basından izledim; bu ne-
denle, ayrıntılarda ipin ucunu kaçırdığım çok oluyor. Şu var
ki, biraz da mesleksel bir sapma sonucu, "anı"y\ "anlatı"
gibi okumaya yöneldiğim zaman, her şey değişiveriyor.
Ayrıca bu Genet'nin öyle bir gözlem ve gözlemi somutlaştı-
ran imgelem gûcü var ki, karanlıkta çakan bir şimşek gibi,
bir anda her şeyi yerli yerine oturtup resmini çıkarıveriyor.
örneğin şu Sedat'ın cenazesinde Mitterrand betimlemesi.
Örneğın şu Cemayel'in askerlerini anlatan sayfalar, hatta
bu sayfalarda tek bir tümce: "Acımasızlıklannı salaklıklan-
ndan anlıyordum." örneğin şu Galata'daki "tokatlar gibi
gülümseyen" portakalcı ve yalancı mucizesi: Boşlukta du-
ran portakal.
Şimdi de belki ûçöncü, belki dördüncü kez, Genet'nin
"Gök mavisi gözleri hep VVashington'a öakan "Burgiba'nın
ülkesine ilişkin gözlemlerine dönüyorum. Gözleri gök ma-
visi önder, açık arabasında küçük ülkesinin kentlerini do-
laşmaya çıktığı zaman, bu kentlere geceden gelerek geçe-
ceği caddeleri birkaç dakikalığına "gezici saksı palmiyele-
r;"y'e gölgelendiren, bahçıvan kılığına girmiş polislerin
şöyle bir anılması bile başlı başına bir güldürü. Tunuslu
çömlekçilerin sürekli olduğu ölçüde ateşli, nerdeyse kah-
ramanca etkinliklerini yansıtan satırlarsa kimi zaman bir
eskil söylen, kimı zaman korkunç bir önbili gibi ürpertiyor
insanı: "Tunuslu çömlekçiler, kuzeyden güneyeherköyde,
sanki hiç yorulmadan, o birkaç bin yıllık, o milyonlarca am-
forayı tornadan çıkarıyorlardı, hani o sünger avcılarının
hep denizin dibinde bulduklan, o içlerindeki yağ dip çamu-
runun yardımıyla ta Kartaca zamanından beri öylece
kalmış, o her sabah yenilenen ve daha yeni sondürülmüş
fırmın sıcaklığını hâlâ biraz saklamakta olan amforaları.
İşte bu denli ufaldığını görüyordum Tunus'un: Tornadan
geçirilip pişmiş topraktan amfora biçiminde Norveçli kızla-
ra satılıyordu. Sonunda yok olup gidecek bu Tunus, demiş-
tim içimden."
Hiç kuşkusuz, yalnızca birkaç bin yıl öncesinin amfo-
ralarını üreten çömlekçiler yoktur Tunus'ta, her türlü insan
bulunur, hatta "gezici, saksı palmiyeleri" taşıyıcılarına
inat, devrimciler bile vardı, ama öyle görünür ki, en soylu
meslek garsonluktur; tüm Tunus, çömlekçilerini yalnız bı-
rakmamak için, uyanık önderlerinin de desteğiyle bir "gar-
sonlarhalkı", kahve garsonları, lokantagarsonları, astgar-
sonlar, üst garsonlar, yan garsonlar halkı olmaya hazı-
rlanır, böyleyükseleceğıne inanır. Amayükseğindeyükse-
ği vardır. "Kat garsonları göğün son basamağıydı" diye
ekler Jean Genet: "Neredeyse çıplak, kimi zaman evli,
yakışıklı kat garsonları, bir Isviçreli bankerle daha ender
olarak da bir hanım bankerle birinci mevkilerde Tunus'tan
aynlıyorlardı ve 1968 bitti."
işte böyledir bu adam, böyle birdenbire bırakıverir el
attığı konuyu, dakikasında bir başka konuya atlar. Gene de
yükselen düşünürlerimiz acı alayı bu kadarından bile seze-
bilir, sezıp de "Yahu, ne var bunda? Adamlar kalkınması-
nlar mı? 20017 yakalamaktan vaz mı geçsinler?" diyebilir-
ler. Derken de bir bildikleri vardır kuşkusuz. Ama terslik bu
ya, beni hep eski bir anıya götürüyor Genet'nin gözlemi.
Birkaç yıl önce, bir akşam yemeğinde, bir arkadaş, nere-
den estıyse, Atatürk'le Venizelos'un kahve içme öyküsünü
anlatmış, arkasından, birkaç kez üst üste, "Efendim, bu mil-
lete her şeyi öğrettim de garsonluğu bir türlü öğreteme-
dim" diye yineledikten sonra, öyle susup kalmıştı. öyle ki,
havasını yeniden bulsun diye, hiç böyle huylarım yokken,
Venizelos'un ağzından bir yanıt uydurmayı denemiştim:
''Bu da bir şey mi, paşam, ben bizimkilere 'ş' demesini bile
öğretemedim."
Dostum suskunluğunu gene de yenememişti ya yük-
selen düşünürlerimiz iki önderin sözlerinden parlak bir
övünç nedeni çıkarabilirler: Venizelos'un ulusu 'ş' demesi-
ni hala öğrenemedi, oysa bizim ülkemizde, Atatürk'ten
sonra, gerçekten yetenekli başöğretmenlerçıkı, tüm ulusa
olmasa da önemli bir kesime garsonluk sanatını inceden
inceye öğrettiler, her düzeyden garsonumuzun mesleği
gönlünceyürütmesi için alanlarhazırladılar. örneğin "Ken-
di okulunu kendin yap!" diyerek ıkincil görevleri bizlere
yıktıktan sonra, okullarımızı, saraylarımızı otele dönüştür-
meye, her köşebaşına bir gökdelen dikmeye giriştiler. ör-
neğin eğlence yerleri sanatın ve düşüncenin tapınakları
oluverdı, renkli basınımız sayfalarının nerdeyse yarısını
eğlence evrenine ayırmakta. Altmış milyonu garsonlukla
kalkındırmak gibi bir tansığı gerçekleştirmek üzereyiz ve
eriştiğimiz noktayı yiğitçe savunuyoruz.
Şu vize sorunu çevresinde koparılan fırtına da garsonluk
bilincimizin düzeyini göstermiyor mu?
CRR'de Makvala Kasrashvjli konseri
• Kükür Servisi - Parlak ve güçlü sesi. olağanüstü yorumlanyla
daha öğrencilik yıllannda sanat kariyeri parlamaya başlayan
Gürcistan asılh Bolşoy Operası soprano sanatçısı Makvala
Kasrashvili, İstanbullu izleyidlerle buluşuyor. Sanatçı, bu
akşam saat 19.30'da Cemal Reşit Rey KonserSalonu'nda
vereceği resitalde Çaykovski, Rachmaninof, Manuel de Falla
ve Puccini'nin ölümsüz eserlerinden secmeler sunacak.
Avustralya Film Festivali'nde bugün
• KültürSenisı - Beyoğlu Alkazar Sinemasf nda Avustralya
Film Festivah sürüyor. 13 ekime dek Avustralya sinemasının
en yenifilmlerininsunulduğu festivalde bugün, saat 12.00'de
Peter VVeir'in 'Gehbolu' adhfilmigösterilecek. 'Ölü Ozanlar
Derneği' ve"Yeşil Kart' gibi popüler fılmleriyle ülkemizde de
tanınan NVeir'in 1981 yıhnda çektiği bufilm,Avustralya
sinemasının klasiklen arasında yerahyor.
vv
sanatv
a evet" mi?
öyleyse; bugün tiyatro izleyin...
Yıllık Abone Bedeli: 400.000 TL.
Posta Ceki No: 655248
Banka Hesap No: T.ls Bankası-Cihangir Sb.: 197245
Hayriye Cad. 3/10 Galatasatny-lstnnbul
Tel: (212) 243 35 33 293 72 77 Fax. (212) 2!
TEŞEKKÜR
Rahatsızhğım süresince benden yakın ilgilerini
esirgemeyen SSK İstanbul Hastanesi
1. Dahiliye Servisi'nden
Sn. Uzman Dr. SEÇKİN KARATAŞ'a,
Sn. Asist. Dr. FERAH ECE'ye,
Senis Hemşiresi Sn. FATMA ÖZGÜR'e, Laborantlar
Sn. İBRAHİM SEZEN ve Sn. NURİ AKSU'ya teşekkürü
birborçbUirim.
ZÜLKÂNlSİRMEN