07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 OCAK1994 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 1884-1964 yıllan arasında yaşayan ünlü yazar Halide Edip Adıvar'ı 30. ölüm yıldönümünde aruyoruz... Kurtuluş Savaşı'nın onbaşısına selam! ŞÜKRAN KURDAKUL H alide Edib Adıvar. 1884-1964 yıllan arasında yaşadı. Abdül- hamid, II. Meşrutiyet, Mütare- ke-Kurtuluş Savaşı. Cumhuriyet dö- nemlerine özgü kaçımlmaz toplumsal/ siyasal çatışkılann içinde bulundu. Bu- nalımlar, yenilgilerle birlikte beklenme- dik sıçramalan yapısmda gizleyen bu kanh değjşme evrelerinde düşünebilen, düşündüklerini yazan, eylemin uzağı- nda kalmayan kadınlardan bıri olmak ne demektir, neler ister, hangi değerlerin ürünüdür... Bugün daha iyi kavrayabüi- yoruz. 1910'da ilk iki kitabı Seviyye Talip, ve RaıVin Annesi ile başlayan romancıük yaşamı Handan (1912), Ateşten GömJeJt (1922), Vurun Kahpeye (1926) ile gelişti; özellikle Sinekli Bakkal'la (1936) çağdaş edebiyatımıan öncü birkaç kalemi ara- sında yer aldı Halide Edib. Çağdışı romancılardan belirgin farkı, hiç kuşkusuz varlığını ortaya koymaya başlayan kadına ilk kez çevresinden so- yutlamamaya özen göstererek yaklaş- masıdır. Sevivye TaJip, Handan, Mev'uf Hü- kûtn romanlan bu yaklaşımın ürünlen- dir. Bu romanlannda kişıliğinı kabul ettır- mek ısteyen. burjuvalaşma düzeyindeki varbklı ailenin, genç kızlığında müzik, yabancı dil dersleriyle yetiştirilen kadı- nlanyla karşılaşınz. Onlar. mutlu azınlı- ktan kişiler olmalannın yanı sıra, yasa- larla birlikte geleneklere de başkaldırma evresindeki kadın kişinin çağını algı- ladığını gösterirler. Halide Edib'in 1918'lerde. 1. Dünya Savaşı yengilisinin getirdiği umarsızlığa duşen çoklan gjbı ABD cumhurbaş- kanlanndan Wilson'ın sözde banşadına ileri sürdüğü ilkelere umut bağjayanlar- la birlikte "NVilson Prensipkri Cemiye- tfnın kuruculan arasında yer alması uzun yıllar eleştirilere neden olmuştur. Kuşkusuz haklılık payı vardır bu eleş- tirilerde. Ama andığım cemiyetin kuru- cu ve yöneticilerinden çoğnun "Ameri- kan mandası" düşünüşüne ısraria, can simıdi gibi sanldığı günlerde Halide Edib. İzmir'ın ışgalini protesto amacıyla düzenlenen Sultanahmet Mitingi'ndeiki gerçcğı yüksek sesle vurgularna bilincine ulaşmışür: • Sılahsız da olsa, bir ulusun yüreği yenılmez bir güçtür. • Bu gücü kalbımizdeki haklı isyan- dan alıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ör- gütlenme evresinde eşi Dr. Adnan Adı- var'la birlikte Kurtuluş Savaşı'na katı- lan Halide Ebib'in Ateşten Gömlek (1922) romanı sanatmda birgelişmeola- rak kabul edilmfştir. Savas, görmüş bir kadının duyarlığı ile şöyle anlaiir bu romanını: "Sakarya silah arkadaştanmın Ateş- ten Gömlek'te birkaç solgun aksûii, İstanbul, ihrilal ve ordu günierinden alıp kağıt üstüne kovmata çalıştım. istediğim gibi olmadığı için siİah arkadaşlarundan af dilemek isterim. Bi/e onlar ilham etti- ler. Daha doğrusu Karadağ sataşjnda da- ğın ortasında ismini hiçbir zaman bileme- yeceğim >ağız atlı bir subatın dumaniar içinde meydana çıkışa bana kocaman bir kalp hikayesi tahavyül ettirdi. Eser, Sa- karja'nındır." Ulkemizın ilk binük edebiyat ödülü- nü kazanan Sinekli Bakkal isc bir dö- nem romanıdır. Bu yapıtında ikinci üçüncü derecedeki kahramanlannı tıp- lemede biuük başan gösteren Halide Edib. Osmanh egemen sınıfından kişı- lerle birlikte halktan kişileri dc kcndine özgiilükleri içinde vermiştır. Rabıa, babası Tevfik. Vehbi Dede, Peregnni gibi ilginç özclliUeri olan kişi- ler hareketlerinde. bırbirlenvle ilışkıle- rinde, konuşmalarında ortava koyduk- lan kışılıklerın ınsanıdırlar. Kız Tevfik ne denli >as.ıyorsa. Vehbı Dedc de. Ra- bia da. Selim Paşa da on dcnlı uışamak- tadır. ı Halide Edib. Sinekli Bakkal'da kadın-erkek. Müslümün-Hıristiyan. yö- neten-yönetilen. boyun eğen-başkaldı- ran. haris-derviş. düşünen-düşüneme- yen. sanatçı-sanatçı olmayan ikilemi içinde insansal olanı yakalayabilmiştir. Dönenıin özellikleri belli sürcç içinde işlenirken kişilerin değişmeleri, toplum- daki değışmelere koşut olarak verilmiş- tir. Vehbi Dede düşünür olarak çıkar okurun karşısına, bu kimliğiyle etkiler. Olaylara bakışı, hoşgörüsü, inanmışlığı, doğululuğu ile -düşüncelenne karşıt ol- sak bile- vaşar bizde. Simge gücü ka- zanır. Yaşama öğelerinin zenginliği, de- rinliğiyle bir şair olarak beni de etkile- miş, esin kaynağı olmuştur Vehbi Dede. Rabia da, Peregrini de zamanlannı aJgılayan kişileridir Sinekli Bakkal'ın. İnançlara bağlı olanla toplumsala bağli olan konuşmalanna yansır. "...Seni asilzade be>.. Mirasyedi bey.. Bana şimdi de firengistandaki konuklan* nla mı ötüneceksin? Herşe>i alınlarınuı terieriyle kazanan adamlar arasında se- nin işin ne? Sen, sen bi/den olmak için kırk fınn ekmek yemen gerek.. Seni zıpçıktı mirasyedi. Rabia'nın son sözleri bir yılan zebiri gibi Osman'ın (Peregrini) suratına fırlı\or. Rabia')a göre kültür, medeni\et, memleket, ırk aynmı bir dinden olanlar için bir hiç. Fakatsınıf farkı.. Buna kudu- ru>ordu." Refık Halid, 1919'larda yayımladığı "Hakkı Sükırt" öyküsünde işçi sınıfından kişileri çalışma koşullan için- de yansıtırken. özellikle küçük burjuva ahlakına özgü iniş çıkışlan. çıkara bağlı değişmelen. dönekliği yansıtıyordu. Ha- lide Edib, Sinekli Bakkal'da egemen sınıftan kişılenn yaşarnlanna sinen bi- reycilıği vurgular. Eski, geçmişi, kurulu düzeni savunur. Doğuya koşullanmışlık eskınin başka hiçbir seçeneği görmesinc izin vcrmcz. Yeninin ise biçımsel olarak görebildıği Batı karşısında gözleri kamaşmıştır. So- vut bir Batı uygarlığından başka seçenek tanımaya düşünscl gücü izın vermez. Halide Edib"in başansı. kendisini kişi- lerinden uzak tutabilmesidir. Kişilerini kullanmaz Nesneldir onlann karşısı- nda Uzun yaşamı boyunca demokrası karşıtı ba.skıcı güçler karşısında ınandığı doğrulardan ödün vermedi Halide Edib. Temel haklara duyduğu saygıyı yitirme- di. Hukukun üstünlüğünü hıçe sayan yasalar. yasaklar karşısında doâru olanı göstermeye çalıştı. Yeni Türkiye'nin dü- şünsel yaşamındaki gelişmeleri. bugelış- melerin >arattığı >enı ınsanlann görüşle- ri koşulunda değerlendiremediyse bıle o insanlann da düşünme. tartışma. sa- vaşım özgürlüklerini savunanlardan bın oldu vaşamı bovunca. Ölümünün 30. jılında Kurtuluş Sa- vaşımızın Halide Onbaşısına. saygımı/ı yınelıvoruz. ArturPizzuro CRR'de müzik şöleni Kültür Servisi- Cemal Reşit Re> KonserSaJonu'nda bu haf- ta da sanatseverler için zengin bir program sunuyor. CRR'de yannsaat 19.00'da. Moskova Oda Orkestrası şef ConstanOJi Orbelian yöneti- minde bir konser verecek. Moskova Oda Orkestrası, Rossini. Mozart ve Schubert'- in eserlerini seslendirecek. Pa- zartesi günü, şaat 19.00'da Ar- tur Pizzaro bir piyano resitali verecek. 1990 yılında "Harveys Leeds" yanşnıasında ka- zandığı birincilik ödülünden sonra Birmingham, BBC, Li- verpool, Isveç, Los Angeles, Hollyvvood Bovvl, Ingiliz Oda, Londra Senfoni, Halle Orkest- ralanyla konserler gerçekleşti- ren Pizzaro, resitalinde Mo- zart. Beethoven. Chopin ve Brahms'ınyapıtlannı seslen- direcek. Çarşamba günü saat 19.00"- da Hagai Shaham -Arnon Erez keman-piyano ikilisi, Mozart, Schubert, Prokofıev ve Sarra- sate'nin eserlerini seslendire- cek. Perşembe ve cuma günü ise Beatriz Marrin Flamenko Dans Topluluğu bir gösteri su- nacak. lİyaşındaykenkendini bir dansçı olarak kabul ettiren Beatriz Martin, şu an 20 yaşı- nda olmasına karşın, flamen- co'nun unutulmaz isimleri arasına girmeyi başarmış bir sanatçı. Cumartesi günü saat 15.00'de Çtğdem lyicflin vere- oeği keman resitalinde sanatçı- ya piyanoda Hölya Ardjç eşlik edecek. İyicil resitalinde, Schu- bert, Beethoven, Debussy ve Ravel'in eserlerini seslendire- cek. Cumartesi günü bu resita- lin yanı sıra "Beaux Arts Trio" bir konser verecek. Trio konse- rinde Beethoven, Şostakoviç ve Brahms'dan eserler seslen- direcek. Yönetmen İrfan Tözüm çocukluğunun tutkusu Kızkulesi'ni beyazperdeye aktardı Kızkulesi'negirince, gkmak yoktur PELtNÖZER Efsaneye göre aşk tannçası Afro- dit'in rahibelerinden Hera. Kızku- lesi'nde yaşarmış. Ona aşık deli- kanlı Leandros, hergeceGalata'dan kule- ye yüzer, sevgilisine kavuşurmuş. Bir gece fırtına çıkmış, delikanlının ölü gövdesi er- tesi sabah kuleye vurmuş. Bunun üzerine Hera da sevgj'lisiyle birlikte olmak için kendisini denize atmış. Bu efsane yıllardır dillerde dolaşır du- rur. îstanbul'un simgelerinden biri ol- masının yanı sıra varlığıyla ve efsaneleriy- le pek çok sanatçıya ilham kavııağı olan, fstanbul'un güzelliğinin alünı çizen bu mekan bir filme esin kaynağı oldu. Bir yö- netmen çocukluktan beri tutkun olduğu kulenin efsanesini filme çekti. anlatılan. herkes tarafından bilinen o meş- hur yılan hika>esi vardır. Ben onu kul- lanmıştım bu fotoromanda. 1992 yılında "'Cazibe Hanımın Gündüz Düşlen'ni ce- kerken de İstanbul yalılannı kullanmıştık. Dıalardan biri de Kızkulesi'ydi. Orada bir gün çekim yapmıştık. Motordan inip o adaya ayak bastığımda ve kapıdan içeri girdiğimde "Kızkulesi Aşıklan"nı yap- maya karar verdim. Ama hiçbir şey bilmı- yordum. Yani nasıl bir öykü kuracağıma karar vermernıştim. - Bu fîlmin çekilmesinde mekânın hici güç olduğunu so>levebiliriz o halde. "Cazi- be Hanımın Gündüz Düşleri"nde de mekan önemli bir anlatım aracı olarak karşunıza çıkımştL... Evet. bu film tamamen Kızkulesi'nın" itici gücüyte oluştu. Yaptığım filmlerde rünün atmosferini yarattık. Kızkulesi'ne bu fılmi izledıkten sonra gıderseniz şok olursunuz çünkü o fîlmdeki havayı bula- mazsınız. - Hayalinizdeki Kızkulesi'nın bu fllmde yarattığını/ı. ona kendinize özgü bir kişilik kazandırdığını /»da söyleyebilir nıi» iz? Evet. bunu da yaptım. İstanbul yedi tepe üzerine kurulu ve sayısı bilinmeyen tünellerle dolu. Yine biz Hera Leandros efsanesinden yola çıkarak kulenin içinde gerçek hissi veren bir kuyu yaptık. Fener bekçisi hayalet adam o kuyudan içeri gın- yor ve Yerebatan Sarayfndan çıkı\or. Tarihte de bö>le nvayetler var. Haıta bazı kitaplarda adalara kadar giden tüneller olduğu söylenıyor. - Bu filmde fstanbuFun altını üsrüne ge- tirdiniT... bu filmi yapmaya karar verdim. Daha önce başka crkek adaylan vardı. Beklan Algan'ın çok titiz. seçici \e labaratuarçalı- şmalan da vaptığı için her filmde oyna- mayı kabul etmeyeceğini biliyordum. Ben ona eğer bu filmde oynamazsa filmi çek- meyeceğimi söyledım. Kabul etti. Eylül. ekim. kasım üç avlık bir süre içinde Bek- lan, Nurseli, A\la Algan ve Macit Koper yoğun birdiyalogıçinegirdik. B - Günümüzde bir filme finans sağlanıak film çekmenin en zor bölümlerinden biri. Siz ninünize nasıl finans buldunuz? Bu çok önemli bir sorun. Biz Türk sine- masında sürekli nasıl finans bulabiliriz kaygısıiçinde yaşıyoruz. Ben scyirciyle de buluşacağımıza. finans kaynağı da bula- cağımıza inanıyordum. Bu filmin en bü- yük desteğini Kanal 6 sağladı. Senaryosunu Macit Koper'in yazdığı "Kızkulesi Aşıklan"filmindeNurseli Idiz, Beklan Algan, Ayla Algan ve Mehmet llusoy başlıca roUeri paylaşıyorlar. Türk sinemasına: "Rumuz Goncagul", "Devlerin AşJu" ve geçen yıl pek çok ödül alan "Cazibe Hanunm Gündüz Düşleri" gibi fılmleriyle imzasını atan İrfan Tözüm. son filrni "Kızkulesi Aşıklan"nın çekım- lerini bitirdi. Şu sıralarda laboratuar iş- lemleri yapılan filmin senaryosunuMacit Koper yazdı. Yapımcılığmı da İrfan Tö- züm'ün üstlendiği filmde; Nurseli tdiz, Beklan Algan, Ayla Algan, Mehmet Llu- soy, Aytaç Yöriikaslan ve Kutay Köktürk rol abyor. Filmin görüntü yönetmenı ıse- Aytekin Çakmakçı. Oldukça zorlu bir çekim döneminden sonra montaj masasına oturan Tözüm'le '"Kızkulesi Aşıklan"nı konuştuk: - "Kız Kulesi Aşıklan" üzerinde ne za- mandırçalışıvorsumız? Proje bilınçaltımda haardı. Kızkulesi çocuklusumdan beri bir tutkuydu bende. Bana hüzün verirdı. İlk olarak Kızkule- si'ni bir fotoromanımda kullandım. O dö- nemde Kızkulesı'nin adasında ve çevre- sinde çekim yapmışüm. Bir de sürekli mekan çok önemli. Cazibe'nin de bir düş odası vardı. Bu filmde de kız fahişelik yapmış, ama çocukluğunda dinlediği efsa- nelerin, masallann içinde Hera ve Leand- ros efsanesine tutkulanmış ve kendisini Hera yerine koymuş. O da odasında Hera gibi yaşıyor, yani beyaz atiı prensi Leand- ros'u bekliyor. I'Filmi izledikten sonra Kızkulesi'ni tanıyamazsınız' Cazibe'yle arasında böyle benzerlikler var. Bunun ötesinde "Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri"çok yoğun olan Bizans ve Osmanh kültürünü, mimarisini evren- sel yönlenyle bufilmeaktarmaya çalıştım. Yani Kızkulesi unutulmuş, terkediîmiş, zaman zaman askeri kışla olarak kul- lanılmış. İçeri girdiğiniz zaman soğuk, ko- ğuşlar var. Bir de bekçi ve radan kullanan bir kişi var. Herkes Kızkulesi'nı sever fa- kat içini bilmez. Ben de çocukluğumdan beri bağlı olduğum bu mekanın ıçını bil- mem. Biz orada Osmanlı ve Bizans kültü- Evet, öyle oldu. Şöyle bir espri var film- de: Dante'nin "tlahi Komedya"sındakı ce- hennem bekçisi bizim filmde simge olarak sandalcı. Kızkulesi'ne girdiğin zaman ar- tık çıkış yoktur, Kızkulesi'nin ne şiiri. ne öyküsü yazılabilir. Çünkü onun kendi öy- küsü vardır, oraya girdiğin zaman bir daha oradan kurtulamazsıo. Film zaten "Sen burada bekle Şiir gelecek Kulağma aşkı Veöiümüfuıldayacak"diye başlıyor. - Çekimler nasıl gecti, hava şartlan sizi zorlamadı mı? 45 gün boyunca inanılmaz, olağanüstü zor şartlarda çalıştık. Herkes bu işe yüre- ğini koydu. Çok ilginç şeylcr yaşadık çe- kimler sırasında. Bizde bir su fobisi oluştu. Orada çok güçlü bir akmtı.anafor var. Ef- sanede de olduğu gibi Leandros aralık ayı- nda. o karda. fınınada yüzdü. Hatta bir kaç kere de kayalara sürüklendi akınu ıa- rafmdan. Kalbım duracak sandım çünkü ölebilirdi. - .Oyuncuları nasıl bclirledini/? Sanıvorum. temmaz avında Nurseli ile - Bu desteği verirken, bazı şartlan, kısı- damalan oldu mu? Hayır. onlann bildikleri tek şey İrfan Tözüm'ün yapıma-yönetmen olarak bir film çekeceğiydi. Olayın Kızkulesi'nde Hera Leandros efsanesi üzerine geliştiği. Ve birde filme kasım ayında başlanacağı. - Şimdive kadar çekriğiniz filmlerin ço- ğunda Bilgesu Erenus, Macit Kopergibi se- naristlerle çalıştınız... Eveı, ben kışısel olarak da anlaşabildi- ğim, ortak yönlerim olan insanlarla .beni gerçekten anlayan insanlarla. benim dün- yamı tanıyan insanlarla çalıştığımda daha tatmin edici sonuçlar alıyorum. - Bu filmden sonra sırada neler var? Ben, uzun süredir yapmayı düşündü- ğüm Nazım ile Vera'nın aşkını sinemaya aktaracağım. Bu proje üzerinde Bilgesu Erenus ılc birlikte çalışıyoruz. Senarvoyu onunla birlikte yazacağız. Fakaı bu film oldukça uzun bir çalışmayı gerektiriyor. Bu filmden öncc kadın sorunlan etrafında geçen bir film çekeceğim. ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FÜAT Özenme - Özenti "Özenmek" sözcüğünün biri olumlu, öbürleri olum- suz üç anlamı var: 1. Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya ça- balamak; 2. Yapmaya kalkışmak; 3. Öykünme hevesine kapılmak. Birinci anlamda kullanafım: "Mimarbu evigerçekten özenerek yapmış." İkinci anlamda kullanalım: "O aslında bir senaryo ya- zan, ama yönetmenliğe özeniyor." Üçünnü anlamda kullanalım: "Kime (ya da kimden) özendin de böyle bir şapka aldın?" "Özenme" sözcüğü birinci anlama bağlı; "özenti" ikinci ile üçüncüye... "Özenme'deolumsuz biryanyok, "6zen//"iseöykünmeyi, "/7eves/fâr"lığıçağrıştıranolum- suz bir sözcük. Şiir yazmaya heves ettiğim yıllarda "istanbul" dergı- sinin yeni başlayanlar sayfalarma şiir göndermeme kar- şı çıkan Nâzım Hlkmet bir mektubunda şöyle diyordu: 'Sen heveskâr değilsin, heveskârlık rezil bir iştir." Uzun süre anlayamamıştım ne demek istediğini. Şiir yazmaya heves ettiğime göre bir "r)evesfraY"dım, başka ne denebilir!.. İşin içine girdikten, yazarları tanıdıktan sonra anladım yazarlığı benimsemekle, yazarlığa he- ves etmek arasındaki ayrımı. Bugün diyebilirim ki beni en çok rahatsız eden şey bir yazarda özenti davranışlar görmek oluyor. Yalnız genç- ler değil, yerini bulmuş, durmuş oturmuş kişiler diye bakılan kimi yaşlı yazarlar da, oradan oraya savrulup duruyorlar. Batıda yeni bir yazar ünleniyor, degişik bir üslup kulla- nan, kendine özgü terimleri olan bir yazar, hemen yeni moda bir yazış tarzı doğuyor ülkemizde. Girişi, çıkışı, konuları, terimleri, hepsi dilimize taşınıyor. Üstelik de ortak bir tarz olarak. Aslında okurlara bir kötülüğü yok bu durumun, onlar yerli yazıları çeviri yazı okur gibi okuyup bilgileniyorlar. Kötülüğü yazanlara. Batılı bir ustaya öykünme hevesiy- le kendi gelişmelerini önlüyor, özgünlüklerinin ortaya çıkmasmı engelliyorlar. Nurullah Ataç'ın, Sabahattfn Eyuboğlu'nun, Mellh Cevdet Aday'ın, Salah Birsel'ın Attila İlhariın yazılarım okurken Batılı yazarlar gelir mi aklınıza'? Demek ki onlann başkalarını çağrıştırmayan, kendile- rine «zgü bir yazış tarzları, başkalarının özelliklerine yaslanmayan bir terim anlayışları var. Ortak dilin dışına taşarken bunu kendi buluşlarıyla yapıyorlar. özentinin çok daha kötüsü ise biçimsel uygulamalar- da görülüyor. Amerikalıların bir satır başı açmama anlayışları var- dır. Yeni paragrafa geçerken ilk satın içerden başlat- maz, buna karşılık her paragraftan önce bir satır ara bı- rakırlar. Bu arayı bırakmak zorundadırlar, çünkü önceki paragraf tam sat/rsonunda biterse yeni paragrafa geçil- diği anlaşılmaz. Bu daha gelişmiş, anlatıma daha yararlı bir uygulama mı? Hayır, değil. Tersine, "ara açarak anlama katkıd,a bulunma"olanağı yok ediliyor. Yeni paragrafa geçmenin bir değeri vardır. Ara açma- nın artı bir değeri vardır. Amerikalıların uygulamasında bu ikisi birleştirilmiş oluyor. - Sonra yıldız koyma gelir. Onun da ayrı bir değeri var- dır. Niye bırakılsın bu degişik anlatım araçlarından biri? - Ama Amerikalılar öyle yapıyor!.. Bir de eleştiri yazılarındaki çizimler çok ilginç... Bilim adamlarının çizimleredüşkünlüğü birözentiden kaynaklanmaz. Onlar söylemek istediklerini çizimlerle daha iyi anlatabildikleri için, çizimlerle daha iyi düşüne- bildikleri için yaparlar bunu. Yazınbilimçalışmalarından bu yana, bakıyorum, eleştirmenler de gerekli gereksiz çizimlere başvurmaya başladılar. Yazılarım daha de- ğerlendirdiklerini sanıyorlar. Ayrıca ayraçlar, çizgiler, barlar da gırla gidiyor... As- lında bütün bu işaretlerin yazı sanatmda önemli görev- leri bulunduğu bir gerçek. Gösteriş aracı olmadıkları ke- sin. Ama onlar yazılar için, yazılar onlar için değil... Hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor: "Heveskâriık rezil bir iştir." Fransız Kültür Merkezi'nde 'Şiir Resitali9 Kültür Servisi - Fransız Kültür Merkezi'nde bugün. Dünya Kitle İletışim Vakfı tarafından düzenlenen "Şiir Resitali" gerçekleştirilecek. Etkinlikte. aralannda Nazım Hikmet. Orhan Veli. Cemal Süreya. Oktay Rıfat. Ahmet Haşim. Edip Cansever ve Ahmet Muhip Dranas'ın da bulunduğu şairlerin yapıtlanndan seçmeler. klasik, caz ve alaturka müzik eşliğinde seslendirilirken. aralarda da caz dinletileri ve piyanoeşliğindear>alarsunulacak. GüzelSanatlar Birliği üyelerinden bir kesit Kültür Servisi - Taksim Belediye Sanat Gaierisinde Güzel Santlar Birliği üyelerinin resim ve hcvkcl sergisi acıldı. Alı Akpınar. Nazan Akpınar. MineArasan. Nadia Ardilti. Gönül Bingöl. Ferruh Ertürk. NurGöksu. Berika İpekba> rak. Dilber Kamhi. Nev in Mengü. Sibcl Özkaygısız, Mina San\er. ÜlkcrSancr. Fcryal Tancri. İrma Tuğlaa, Ülkü Üludoğun \e Nurscrcn Yurtman'm katıldığı sergi. 21 ocak tanhine kadar gczılcbılir. Viyana Virtüözleri Türkiye*de • Kültür Servisi - Viyana Virtüözleri topluluğu; A vusturya KültürOfisi'nin davetlisi olarak İstanbul, Ankara ve Bursa da konserler vermek üzere yann Türkiye'ye geliyor. 1978 yılında kurulan ve Viyana'nın müzik kühürü doğrultusunda oda müziği yapmayı hedefleyen topluluğun Barok'tan günümüz müziğine kadar çok geniş bir repertuvan var. Topluluk; İgo Koch(piyano). Rudolf / Gindlhumer(flüt) ve Helmut Ascherl'den oluşuyor. Viyana Virtüözleri. 10 ocak günü saat 18.30'da fstanbul YunusfcmreKültür Merkea'nde, 12 ocakgünü saat 20JO'da Ankara Tübitak Salonu'nda ve 14 ocak günü saat 20.00'de de Bursa Güzel Sanatlar Galerisi'nde seyirci karşısına çıkacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle