Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK1994 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yasadışı grevinhukuksal sonuçları
Yasadışı grev nedeniyle işverenin bildirimsiz fesih hakkım
kullanabileceği, 275 sayılı kanunda olduğu gibi 2822 sayılı
kanunda da belirlenmiş değildir.
Dr. EROL ALPAR Hâkim Albay Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi Üyesi
fesih hakkı kullanılabüir (İş Kanunu
m. 16. 17). Yıllık ûcretB izin haklann-
dan yararlanılamaz. Ancak, işçi ve iş-
veren arasında olması gereken sada-
kat ve bakıp gözetme borçlan, önce-
den olduğu gibi aynen devam eder.
Sigortah işçilerin sağlık açısından ba-
kım ve ilaç yardımlanndan yararlan-
ma haklan, grev süresince kesimiye
uğratılamaz.
Yasadışı grev, öncelikle grev kararı
alan sendikanın ve organlannın so-
rumluluğuna neden olduğu gibi. grev-
cıler de yasadışı grev halinde. bazı
sorumluluklarla karşılaşırlar. Hatta
yasal grevin bile. greve katılmayan iş-
çiler üzennde etkilerinin bulunduğu
bir gerçektir.
Tüzel kişiliğe sahip olan işçi sendi-
kası. yönetim kurulu, yönetim kurulu-
nun bir üyesi ya da tüzüğe uygun ola-
rak çağnlmış başka bir temsılci. kendi-
sine verilmiş olan ışı yaparken üçüncü
kişiye verdiği zararlardan sorumlu tu-
tuîur. Hatta. tüzüğünde yetkiye ilişkin
hüküm bulunması halinde, şube yöne-
Y
asadışı grev, çeşitli ne-
denlerle ve çeşitli biçim-
lerde ortaya çıkabilir.
Gerçekten grev. iş hu-
kuku amacı (mesleki
amaç) dışına taşmış ya
da Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lo-
kavt Kanunu'nun (TSGLK) öngör-
düğû yöntemlere uyulmadan ya da
grevi yasaklayan ve sınırlayan hü-
kümlere aykın olarak yapılmış ise ya-
sadışı sayılmak gerekir.
Yasadışı grevin doğurduğu sonuç-
lar, hukuki ve cezai olmak üzere iki
biçimde belirmektedır. Gerçekten ya-
sadışı grev. grev karannı alan sendıka.
işveren. grevcı işçiler ve hatta greve ka-
tılmayan işciler üzennde bazı hukuk-
sal sonuçlar doğurur. Bilindiği gibi
yasal grev süresince, grevci işçilenn
hizmet sözleşmeleri askıda kalmakta-
dır. Böylece. işçi yönünden iş yapma.
işveren açısından ise ücret ödeme
borçlan ortadan kalkar. Gene. grev
süresince. fesih bildirme süreleri işle-
mez hale gelir. Ancak, haklı nedenle
tim kurullannın \e grev komitesinin
zarar \erici e\lemlerinden de sendika-
nın sorumlu olduğunu kabul etmck
gerekmektedir. Aynca. yöneüm kuru-
lunun grev gözcüleri gibi yardımcı kı-
şilerin faaliyetleriyle ilgili riaksız fıiller-
den. sendikanın, 55. madde uyannca
sorumlu olduğunu kabul etmek gerek-
mektedir. Bunun yanında sendikaca
ifa yardımcısı olarak tayın edilmeyen
üyelerin fıillerinden sendika sorumlu
tutulmayıp. sadece üyelerin zarardan
şahsi sorumluluk ilkeleri uvannca so-
rumlu olmalan gerekmektedir. An-
cak, 2822 sayılı TSGLKnın m. 47 4'e
göre grev esnasında greve katılan işçi-
lerin ve sendikanın kusurlu hareketleri
sonucu grev uygulanan işyerinde ne-
den olduklan maddı zarardan sendika
sorumlu tutulmuş bulunmaktadır.
Benzer hükme anayasanın m. 54 3"te
de yer verilmiş bulunmaktadır. Bu hü-
kümler. Türk özel hukuk sısteminde
yer alan ve yürürlükte bulunan genel
esaslara aykın bulunmaktadır.
Anayasa m. 54 3 ve TSGLK m. 47
4'te yer alan ve aksama gösteren ikincı
husus. "kasıtlı \eya kusurlu hareket-
ler" ifadelendir. Zıra kusur. kast ve
thmali ıçcren bir deyim olduğuna göre
maddede sadece "kusurlu hareketler"
denilmiş olması maksadı ifade edebı-
hrdi.
Bırinci halde tazminat mükellefıvelı
yalnızca ışçı kuruluşuna aıttır. Tazmi-
nat talep eden işveren: zararlannı. bu
zararlann grevle olan illiyet bağını.
grevin yasadışı olduğunu. grev karan-
nınkuruluşunvetkiliorganmcaalındı-
ğını ve organın kusurlu olduğunu is-
pat etmelidir. Burada tüzel kışinin
organlannın fiilinden sorumluluğu-
nun bir uygulaması söz konusudur
(MK m. 48 2). Organlann her türlü
kusuru. kuruluşun sorumluluğu içın
yeterlidir. Yukarıda belırtıldığı gıbı
yasadışı grev karan kasten alınmış
olabıleceğı gıbı vasadışı olması, örne-
ğin sürelere riayetsizlık bıçiminde bir
ihmal netıcesi de olabilir.
Yasadışı grev nedeniyle işverenin bil-
dirimsiz fesih hakkını kullanabileceği,
275 savüı kanunda olduğu gibi 2822
sayılı kanunda da belirlenmiş değildir.
Bildinmsız fesih hakkının kullanıl-
ması, kamu düzenini ilgilendırme>ıp.
salt vasadan doğan bir yetki olması
nedeni>le, işveren bu yetkiyi kullan-
mak zorunda değildir.
İşveren. grevcılenn hizmet akdini
feshetmezse. bunlann hı/metlen de-
vam eder. İşveren. yasadışı grev halin-
de grevcılerin hizmet sözleşmelenni
feshctmişse (m. 45 2). fesih beyamnın
karşı tarafa vardığı andan ıtibaren hiz-
met sözleşmeleri ortadan kalkar.
İşçi sendikasının karan üzerine ya-
sadışı greve giden işçilerin hizmet akıt-
lerı, bildirimsiz olarak feshedilebil-
mekte, ancak işverenin işyerinde çalı-
şılmaması nedeniyle doğan zaran
işçiler deeil. işçi sendıkası karşılamak
zorundadır (TSGLK m. 45 2). Bu hü-
küm, gene) kurallara göre işverenin
hizmet akdini muhik sebeplere daya-
narak feshı halinde işçiden bir talep
edebileceği ilkesinin (m. 345) bir istis-
nasını meydana getirmektedir.
İşçilerin bir işçi kuruluşunun karan
olmaksızın aralannda anlaşmalan so-
nucu, uyguladıklan bir yasadışı gre-
vin, işverene verdiği zarardan. grevci
işçiler müteselsilen sorumlu tutulacak-
lardır. Zıra kazanç mahrumiyetinde
olduğu gibi zararlann bir bölümü,
hepsinin fııllerinin bırleşmesı sonucu
meydana gelmektedir. Keza. her bir
grevci, öbürünün teşvık edeni ve orta-
ğı durumundadır. Bu durumda. yasa-
dışı grev yüzünden ışverenın uğradığı
bütün zararlardan. greve katılan tüm
işçiler müteselsilen sorumlu olacaklar-
dır.
TSGLK m. 42 5'e göre yasaya uy-
gun grev uvgulandığı sırada. grevci iş-
çilerin hizmet sözleşmelen askıda ka-
lır. Grev süresi içersinde, işçi iş görme.
işveren de ücret ödeme borçlanndan
kurtulmuşolur.
ARADABIR
CANAN ERONAT
Çıkmaz'ın Gûlhatmilepi...
8O'li yılların Or-An Sitesi.
Sitede bir çıkmaz sokak.
Isınmayan evleri, bir türlü yapılamayan yolları ve eri-
meyen buzlarr, akrrmyan sulan, camları delip çıkmış ve
duvarları islemiş soba boruları ile temiz hava şehri.
Işinden aynlmtş ya da görevine son verilmiş üst düzey
bürokratları, milletvekilleri Dükkan açmış, bahçeye sar-
dırmış mağdurlar, küskünler... Bir zamanın başbakanı,
iki yandan parti başkanları. Koruma görevlilerinin barı-
nakları, üzerinde güvercin tünekleri. Alıp götürmeler,
vefalı vefasız karşıcı çıkmalar. Davullu zurnalı ya da kur-
banlı tekbirli geri dönmeler.
Birişarkı mınldansa, "nec/geç/yor"diyesokağafırla-
yan komşular. Satıcı kamyonlarmın başında, zerzevat-
tan çok haber alışverişi için toplaşan site sakinleri. Bir-
şey satmaya değil de hatır sormaya gibi gezinen, başın-
da fötrü, nezaketli yumurtacımız.
Zıtlıklar çıkmazı. Tıkanıklığın, tezatların çıkmazı mı?
Aydın çıkmazı mı? Ecevit çıkmazı dediğimizde olurdu.
işte Duygu Aykal bu çıkmazda otururdu. Balemizin
Duygu'su. Sevgılı komşum. ömrümün zor yıllarını yaşı-
yor olmalıydı. Benim de zor yıllarımdı. Sık görüşemez-
dik. Seyrek karşılaşmalarımız gerçek buluşmalardı.
Onun evi, dışarı taşan cıvıltılarla hemen belli olurdu.
Zile dokundunuz mu içeride bir şamata kopar. Anında
kapı ardına kadar açılır. Salkımında üzümler gibi birbi-
rinden güzel göz karşınızda birikir. Yediden yetmişe bir-
birinden sıcanık insan sizi içeri buyur ederdi. 0 ev, böy-
lesine çağıran bir evdi
Duygu çoğul yaşardı. Işinden evine döndü mü bir ko-
şuşturma başlar. Çoluk çocuk peşine takılmış, köpeği
Pari önde, bir soluk, dostu Gürsele uğramadan ede-
mezdi.
Ben onun merdivende, telaşlı, muttarit ayak seslerini
severdim. Zeki, sevimli yüzünde patlattığı sessiz kahka-
hası, küçücük bedeninde kocaman yüreği, sağlam kişili-
ğiyle bir cana yakın insandı Duygu.
Günün döndüğü, telaşların durulduğu, ebabil kuşları-
nın gelip geçtiği saatlerde balkon sefaları başlar. iftar
sofralarının şakırtılarına çilingir sofralarının rahiyaları
karışır. Bozkır akşamının büyüsünü uzaktan da olsa biri-
leriyle paylaşmak isterim. Güzel seslerin geldiği tarafa
yönelirim. Aydınlanan Gece mi? Bilmece Çeşitlemeleri
mi? demeye kalmaz, aradığımı Aykal'ların balkonunda
bulurum.
Duygu, Gürer'e yaslanmış; Can kucağında, Emre
eteklerine dolanmış, Kerem yaşının havalarında. Bu
gördüğüm güzellik bana yeter.
Duygu, eşini uğraşını doğru seçmiş nadir insanlardan
biriydi. Sırası geldi mi kendi de bunu belirtirdi. Ne yazık,
bizim ülkede yolunu doğru seçmiş insanları yok eden bir
illet var: Yapacağı en iyi işi yapma fırsatı bulamamak
Canına yeten, çekip gurbete gidiyor; ülkesinde ürün ver-
mek isteyen de kösteklerle cebelleşiyor. Iklimini bulamı-
yor. Don vuruyor, kırağı çalıyor, yıldırım çarpıyor. Kalp
sektesi, kanser bahane oluyor.
Duygu o yıllarda çalışıyor, didiniyor, hazırladığı bale-
ler sahnelenemiyordu. insankıran Ba/es/ne "kervankı-
ran" deseydi daha mı hoşgörüyle bakacaklardı? Devlet
arka çıksaydı ingiltere'den eli boş döner miydi?
Nasıl da terütaze kaybettik onu, 6 yıl önce bugün. Kim-
bilir dağarcığında kalakalmış neleri vardı? O, belki de
Ruhl Sunun türkülerimizde yaptığını oyunlarımızda ger-
çekleştirme yolundaydı. Halk oyunlarımızm dış ülkeler-
deki başarısını, büyük ölçüde, onun getirdiği yeniliklere,
araştırmacılığına, derlemeciliğine borçluyuz.
Duygunun yapmak istediği, yerinde saymak yerine
yeniliklere açılmaktı. Insanı düşünüyor, insanı düşün-
dürmek istiyordu. Onun balesi; sahnede ışığın, sesin,
duygunun, düşüncenin. sevginin devinimiydi.
Duygunun çiçekleri ve çocukları çıkmazın güzellikle-
riydi. Bir gün "Gülhatmilerimi görüyor musunuz, nasıl
coştular? Tohu.vlannı Gölbaşı'ndan getirdim, avuç
avuç bütün siteye serptim. En sevdiğim çiçek gülhatmi.
Bir şey beklemiyor. Almadan veriyor" demişti.
Gerçekten de o yıl ağustos sıcağını görünce, susuz
toprağı, taşı delip fışkırdılar. Dipten solsalar datepeden
renk renk çiçekleniyordu delifişek gülhatmiler.
İşte böyle onunla bir çiçekte buluşuverdiniz.
Belleğimde bir başka yerleşim yeri var, Or-An sitesi-
ne benzeyen. 50'li yılların Orhantepes/. Sulan akmaz,
yolları yapılmaz. Mağlupları, mahzunları ile "düşkünler-
tepesf'diyen de olurdu, "efcabı'rfepesı diyen de. "Gittik-
leri yeri kurutuyorlar" diyen de bulunurdu.
Orhantepe'de yazları annem yaşardı. Annem çiçekle-
rin de annesiydi. Sulayıp büyüttüğü fidanlar da çifter
açardı. Gülibrişimler, sardunyalar, ortancalar... Hele bir
gülhatmisi vardı ki, Duygu'nunkiler gibi coşkulu. Anne-
min bütün tembihlerine karşın, tufeyli otlarla yolup atar-
lar, ama o, annemi hoşnut etmek istercesine, her yıl
merdiven başındaki taşı delip bütün sevecenliğiylefışkı-
rırdı.
Ne zaman Duygunun Insancık balesini bezediği, Mo-
zart'ın 21. Piyano Konçertosu'nun ağır bölümünü dinle-
sem, yalnız Duygunun kucaklaştırdığı çifti değil, seven
bütün insanları; annemi, Duygu'yu ve gülhatmileri düşü-
nürüm.
TARTIŞMA
Kültür Bakanlığı ve müzik
B
Birindenduvmuş
vadabirverde
okumuştum:
Azgelişmişbir
ülkenin
bakanlanndan bir
grup tsviçre'ye davet edilmiş.
Isviçreli bakanlar konuk
bakanlara tanıtılırken sıra
deniz bakanına gelınce. konuk
bakanlardan birisi alavlı bır
şekildegülümsemış. Niçin
güldüğü kıbarca kendısıne
sorulduğunda. "İsviçre'de deniî
yok ki bakanlığı olsun" demiş.
Bunun üzenne İsviçre
Başbakanı kendisine "Ama
sizde de kültür bakanlığı var'"'
diyecevapvermiş.
Bizim ülkemiz boyle bir
tanımlamava uymaz. Ancak o
yöne doğru bir gidiş olmadığı
ya da olamayacağı da gözardı
edilemez. Birtoplumunçağdaş
uv garlık düzeyı. o ülkenin
sanat ve dolayısı ile müzikteki
gelişmesine bakılarak anlaşılır.
,Az gelişmiş ülkelerden pvrensel
düzeyde vazar. şair hatta
ressam çıkabilir. fakat çokscsli
evrensel müzik kurumlanndan
yoksun ise salt bıreysel
çabalarla uluslararası besteci ve
icracılann çıkması mümkün
değildir. Bu konuda ülkemiz
genelinde daha yapılması
gereken çok şe> varken. ulusal
halk müziğimizi çokseslı
yapacağjz. evrensel bov utlara
taşıyacağızdüşüncesi ile Kültür
Bakanlığı'nın yanıltıcı ulusallık
gırışımlerine tanık olmakta v e
piyasada benzerlenne
rastladığımız topluluklan
devlet garantısıne aldığını
görmekteyiz. Ovsa ulusal
müzik. kendını evrensellik
katmanlannda kanıtlayan,
kabul ettiren müziktir ve o
zaman ulusallık kimliği
kazanır; aksı takdirde bölgesel
veyöreselkalır. Halk
müziğimizi. türkülerimizi
çoksesli ve çağdaş yapacağız
diye devlet eliyle yeni
topluluklar kurup bunlan
ehliyetsizellere bırakmakla bir
yere vanlamaz. İşte kısa bir
süre önce televızyonda. Kültür
Bakanlığı tarafından yeni
kurulan 22 kişilik Devlet
Modem Folk Muziği (Türkçesi
halk müzıği) Orkesrası'nın
konserini ızledim. Kaynarsuya
rasgele atılmış sebzeler misali.
topluluğun çeşitli Batı veTürk
çalgılanndan oluştuğunu
gördüm. Çokseslı halk muziği
adı altında ucuz uyarlamalarla
o güzelim halk türkülerimizin
ney gibi, tınısına hayran
olduğum milli çalgılanmızın
yahn güzelliklerini
sulandırmak için elden gelen
yapılmıştı. Başka bırdeyişle
halkımızın çok sevdiği tarhana
çorbasına biraz paça, işkembe.
enginar, kuşkonmaz katılmış
ve adı da "Modern Tarhana
Folk Çorbası" olmuştu.
Şimdi Kültür Bakanlığımıza
sormak istiyorum:
•Çağdaş uygarhğa. tekseslı
devlet Türk musikisi
korolannın sayısını çoğaltarak
ve de yeni folk muziği
PENCERE
Sleven Salerno for The New York Tlmej
orkestralan kurarak mı
ulaşacağız? Başka bırdevışle
ülkemiz çokseslihkle. >anı
demokrasi ile v önetilecek:
müzikte ise halkımız tekseshliğe
mi layık görülecek?
• Üzerinde. artık çağdaş
teknoloji ile gerçekleştirilen
köprülerin olduğu. sürat
motorlannındolaştığı Boğaziçi
sulannda kürckleri aheste
çekilen sandallara uv gun
nostaljik müziklen müzelerden
çıkararak müzminleştırmek mı
çağdaşlık oluyor?
• Yoğun ilgi ve desteklerinizi
esirgemevıpdevletin konser
salonlannı ve imkânlannı
sunduğunuz popülist sanatçılar
v e benzerleri. sizin çağdaş
müzik anlav ışınızın tavan
göstergesi mi. voksa sanattan
ziyade politik içenkli bu
sanatçılann arkasındaki geniş
kitlelerin o\ potansıyelinden
yararlanmavımı
düşünüy orsunuz?
•Onmilvonluk İstanbuTdaki
tek senfoni ve opera
orkestralannın kadrolan
çoktan dolduğu içın ve nüfusu
mil> onlan aşan birçok
kentimızde henüz bir oda
orkestrası dahi yokken. uzun
>ıllar sonucu
konser. atuv arlarda
eğitimlerini tamamlayan
gençier. bundan bövle
kurduğunuz ve muhtemelen
kurmav a devam edeceğınız
folk muziği orkestralannda mı
sanatlannı gelıştırecekler'.'O
zaman. bucurcuna
topluluklanndaçalmak içın 10
> ıllık eğıtıme gerek var mıdır'1
• Senfoni orkestralanna
özenıp. odavanılmazçok
sazlılık tutkusuvla Türk halk
muziginin özünü bozarak
çağdaşlığı v akalamak. sosv al
demokrasinin ilkeienyle
bağdaşı>ormu?
• Bakanlığınıza bağlı dev let
orkestralan ve opera
sanatçılannızın baalan
piyasada çiftetelliler çalarkcn
v e televizyonda şıngır mıngır
sunuculuk yaparken vebu
durumda onlan bir araya
getırmek \ arken. avrıca venı
devlet kadrolan açmaya gerek
var mıdır?
Şunu ıçtenlıkle belirtmek
ısıerim kı. bizler ne Klasik Türk
Müziği'ne ne de Türk Halk
Müziği'ne karşıv ız. Bilakis
bunlann, çok kıymetli kültür
değerlerimiz olarak
bozulmadan üıizlikle
korunması inanandayız.
Geliştirilmelen gündeme
geldığınde. dev let eliyle piyasa
müzıkçılerine bırakılmak
v erine. bu konunun uzman kişi
ve kurumlarca bilimsel
yöntemlerle ele alınmasından
> anav ız. Fakat şunu da
belirtmek isterim ki. bir Kültür
Bakanı'nın öncelikli
sorumluluğu. toplumumuzun
çok küçük bir kesiminin
haberdar olabildiği ulusal ve
evrensel muziğiçarpıtmadan
geliştirmek ve ülkedüzeyinde
va>gınlaştırmak. sanat ve
kültürü dışlayan medyanın,
iletişim araçlan ile her gün
şınnga eıtıği düzevsız \e zevksiz
müzik türlerinden halkımızı
korumak olmalıdır. Ne v ar ki
kendısınden bırsosyal
demokrat olarak çok şey ler
beklediğimiz Sayın Kültür
Bakanf ndan çağdaş müzikçiler
umutlarını kesmış olacaklar ki
aralannda artık şu Karadeniz
fıkrasını anlatıy orlar:
Temel. ameliy at olmak için
masaya uzanmış: ameliyat
hazırlıklannı yapan ağzı burnu
kapalı doktora bir süre sonra
seslenmiş;
"Doktor, doktor! Çıkar şu
maskeyi > üzünden, artık ben
seni tanudum!.."
Prof. Saim Akçıl
MSÜ Devlet
Konservatuvarı
Öğretim Üyesi
N.GOKSUNSAY
Çağdaş İkonlar
6-31 Ocak 1994
Galeri Selvin
Bestekâr Sok. 61 /A Ankara
7-30 Ocak 1994
Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi
Eski Beyoğlu Evlendirme Dairesi
Tünel - İstanbul
ll-29Ocakl994
Atatürk Kitaphğı
Taksim-İstanbul
"ÇİNGENELER ZAMANI"
TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR.
BALIK AYHAN VE ARKADAŞLARINDAN
ROMANCAZI
TRIBUNAL'DE
(Çarşamba-Perşembe (,uma-Cumanesıl
TOBUNAL OD,\KULL IŞ MLRKEZI K.\RŞISI K.\R.ACA Tîı'ATROSU YANI.
1STIKLALCAD
Parasal DemokrasiL
Yargıç margıç mı?..
Boşver!.
Yasa masa?..
Boşver!.
Para mara?..
Haaa!.. Bak şimdi iş değişti, mara bir yana, ama para
dedin mi akan sular durur. Her şey parayla başlar pa-
rayla biter; Osmanlıca 'â/eme n/zam', Türkçe 'acuna
düzen' veren paradır. Paran oldu mu yada para kokusu-
nu aldın mı, yasa masa, yargı margı dinlemezstn, kan
kokusu almış canavara dönersin, yapmayacağın şey
yoktur.
Anayasanın "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir"
diye yazan 6'ncı maddesi değişmiştir; "Egemenlik kayıt-
sız şartsız para gücünündür". Çünkü bu ülkede paranın
açmayacağı kapı yoktur; para bütün kilitleri açan bir
maymuncuktur; para bütün yasaların üstündedir, yar-
gıçların üstündedir, mahkemelerin üstündedir, -hukuk
devleti bir yana- kanun devletinin de üstündedir.
•
Türkiye bayırdan aşağıya doğru teker meker yuvar-
lanmaya başladı.
Ancak bu gidişle öyle bir noktaya gelinecek ki, para
gücüne dayanarak yasa, yargtç, yargı ve karar dinleme-
yerek hukuku delik deşik eden zamane medyası, gire-
cek delik arayacak, ne yapacağını şaşıracak...
Niçin?..
Çünkü bugün "korsan medya" varsa..
Yarın "mafya "olacak.
Bir toplumda her "güç"denetlenmelidir. Bugün med-
yanın ne yasası var, ne kanunu var, ne de medyanın hak
ve hukuka on paralık değer verdiği var. Dünyanın hiçbir
ülkesinde, ister demokrat olsun, ister olmasın, böylesi-
ne başıboşluk yoktur.
Medyanın da bir hukuku olmah!..
Terör ve anarşi, bir kentin karanlık sokaklannda yada
ülkenin ıssız dağlarında kol gezdiği zaman üstesinden
gelinebilir; ama Türkiye'nin medyasında yaşanan anar-
şi teröre dönüşürse neler olup biteceği bilinemez.
•
Anayasanın 79'uncu maddesi şöyle yazar:
"Seçimler, yargı organlannın genel yönetim ve dene-
timi altında yapılır."
Ve devam eder:
"Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin
düzen içinde yonetimi ve durüstlüğü ile ilgili bütün iş-
lemleri yapma ve yaptırma (...) Yüksek Seçim Kurulu'-
nundur. Yüksek Seçim Kurulu'nun kararlan aleyhine
başka bir mercie başvurulamaz."
Yüksek Seçim Kurulu, Yargıtay ve Danıştay'ın yüksek
yargıçlarından oluşur.
Genel ve yerel seçimler üstündeki yargı denetiminin
verdiği güven nedeniyle, bugüne kadar alınan tüm so-
nuçları halk içine sindirmiştir; yenenler ya da yenilenler
de seçim sonuçlarını benimsemişlerdir. Uzun yıllardan
beri kurumsallaşmış olan bu hakça düzeni korsan tele-
vizyonlar para hırsıyla delerlerse, ardından Türkiye'yi
nelerin beklediği şimdiden bellidir.
•
Hiçbir yasaya bağlı olmayan korsan televizyonlar, bu
yerel seçimlerde paralı siyasal reklamlardan trilyonlar
bekliyorlardı. Parası bol olan siyasal parti düdüğü çala-
cak; para gücünün öttürdüğü düdük, dediği dedik ola-
caktı.
Yüksek Seçim Kurulu, hakça bir reklam düzeni için
eşitlik ilkesı getırince iş değişti.
Kitaplar toplatılırken, yazarlar ağır cezada yargılanır-
ken, profesörler hüküm giyerken, gazeteler ve dergiler
kapatılırken kılı kıpırdamayan medya, paracıkların el-
den gittiğini gorünce özgürlükçü kesildi.
Parasal demokrasi bu!..
VEFAT ve TEŞEKKÜR
1951-52 öğretim yılı Sıvas Öğretmen Okulu mezunu, Atatürk
ilke vc dev nmlerinın yılmaz koruyucusu, büyük varhğımız. baba-
mız. ailemızin temel direğı. öğretmen. ilköğretim müfettışı
OSMANAVCFyı
ymrdik. Nur ıçınde yatsın.
Büyük üzüntümüzü candan paylaşan dostlanna, yakınlanna
vc arkadaşlanna teşekkür edenz.
Eşi ve Çocukları
YÜKSEL GURSEL'in
ıinlııulan
YAŞAU OSC DEĞİL
O YAŞAMI ZORLAD1
YESOSTARTIŞMASINI
TASRI'YLA YAPMAYA GİTTİ
ıGııle Gıilc Svvçilı Yiiksel
Geıı ılonmi'yi'
Mustafa YılmcızYıhlınm
1-4.
ACIBİRKAY1P
Çok Değerli. Can Kardeşim
METİN
EKŞİOĞLU
Ne yazık kı çok zamansız, genç
yaşında bizleri terk etti. Ölüm
sözcüğü ona hiç yakışmıyor. Buna
ınanmak da imkânsız zaten. O. hep
dobra dobra yaşadı. Aynlışı da dobra dobra oldu.
Acısı yüreğimi dağlıyor. Çok değerli annesi Mediha.
sevgili oğlu Murat. canı kadar sevgili kızı Medoş,
hayat arkadaşı sevgili eşi Gülsen başta olmak üzere
bütün Ekşioğlu ailesine dayanma gücü, merhuma da
rahmetdiliyorum.
Yeşim - Av. Kâni EKŞİOĞLU
Romanlannızve ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel:5540804