Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7OCAK1994 CUMA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Korkak polisin, aşkın gücüyle cesaret sahibi oluşunun ve Zafer'e erişmesinin öyküsüdür...
Böylesi armağana can kurbanî
SUNGLÇAPAN
1993 Cannes Festıvali'nde yanşma
djşı gösterildiğinde Uma Thur-
man'la Robert De Niro arasındaki
ateşli sevişme sahneleri ve Ahlaksız
Teklifvari, 'ilginç' konusuyla dikkati
çeken "Hediyeük KaduT, öncelikle
Robert De Niro'nun varlığıyla renkle-
niyor.
"Mad Dog-Kuduz lt" lakaplı, suç
kanıtlan toplamada uzman Chicago"-
lu polis Wayne Dobie (Robert De
Niro), gecenin birinde gırdiği bir dük-
kanda tesadüfen yörenin namlı
üçkâğıtçılanndan, komedyenlik deya-
pan, gece klübü sahibi, tefeci gangster
Frank Milo'nun (Bill lVIurray) ha-
yaünı kurtanyor tesadüfen.
I Zehir zemberek şiddet
' Isahneleriylebaşlaröykü...
Crack'leri çekip çekip önüne çıkanı
nallayan, gözü dönmüş, sapık bir so-
kak serserisinin namlusunun ucunda-
ki Frank, hayaunı borçlu olduğu sapı-
silik polise. minnetini ifade etmek üze-
re teşekkür niyetine, klübünde
çalıştırdığı, alabildiğine cazibeli,
sanşın barmaid'i Glory'yi (Uma
Thurman), baJam ve tedavi amacıyla
VVayne'in yanına yolluyor bir
haftalığına. Glory, içerdeki kardeşi
nedeniyle Frank'ın dediğinden çıkma-
yan, adeta komedyen-gangsterin ku-
lu-kölesi olmuş. kendi halinde bir gü-
zelkız. Nevarkı Kuduzİtadınıntersi-
ne, gayet sakin. beceriksiz, sıkılgan.
hımbıl ve korkak bir anti-kahraman
olan De Niro, üstüne üstlük uzun za-
mandjr abazadır ve 'ödünç' verilmiş
kjza fena halde abayı yakacaktır...
•Hediyeetmenin
lyeni yolları...
Kadın hediye etmek gibi feministle-
ri morartacak türden. erkek dostluğu-
na ilişkın. son derece "maço" bir hare-
ket noktasından yola çıkarak yazılmış
senaryo, Martin Scorsesc ekürisinden
yetişip, "Paranın Rengi", "Aşk Deni-
zi", "Gece *e Sehir" gibifilmlerlepar-
layan, Hollyvvood'un hızlı. yeni kuşak
senaristlerinden Richard Price'ın im-
zasını taşıyor. Polis veyeraltı dünyası-
ndan seçilmiş merkez karakterleri ve
"AMaksız TekuTin açtığı yoldan
yürüyüp "ödünç kadın verme
1
gibisin-
den bir entrikaya sırtını dayayan
"Mad Dog >e Glory", ekranlard'aki
Amerikan yapımı film ve dizilerden
iyice aşina olduğumuz cinsten, şidde-
H.ediyelik Kadın (Mad Dog and Glory) Yönetmen:
Jon McNaughton / Senaryo: Richard Price / Kamera:
Robby Mueller/ Müzik: Elmer Bernstein / Oyuncular: Robert De
Niro, Bill Murray, Uma Thurman, David Caruso, Mike Starr, Kathy
Baker, Tom Towles /1993 ABD (UIP) KadıköyModa, Beyoğlu Fitaş,
Bakırköy İncirli sinemalannda...
Robert De Niro kendini yenilivor. Uzun bacak,kalındudak U.Thurman Tefeci gangster, Bill Murraj.
tin bolca boca edildiği polisiye konu-
sunun eksenine aşkı yerleştirmesiyle
rengini. türünü ve kıvamıru değiştiri-
yor giderek.
Dakika dakıka dozajı ayarlanmış
heyecan ve gerilım öğesi bildik birçiz-
gide yükselirken, zehir-zemberek bir
polisiye serüveni gibi açılıp başlayan
film. giderek yumuşayıp duygusal aşk
fllmi tonfanndan çalıyor. Aşın şiddet-
ten. ironiyı de desteğıne alarak doku-
naklı bir aşk öyküsüne geçiveriyonjz
bir çırpıda. Son dönemde Amerikan
sinemasında geçerli olan. farklı türleri
bir araya getirip kaynaştırarak "çok
tür'lû çerba" yapma yaklaşımının ge-
reği, sürükleyici. şiddetli bir polisiye
seriivenin dolambaçlanndan. kara
komediyle romantik komedi arasında
gidip gelen bir "love story" atmosferi-
ne terfı eden film, bir kez daha aşkın
gücüne şapka çıkardığımız, kaçını-
A hlaksızTeklifin
açtığı yoldan giderek
'ödünç kadın' verme
gibisinden bir entrikaya
sırtını dayayan 'Kuduz it
ve Glory' bir kez daha
aşkın gücüne iman
etmemizi sağlıyor.
lmaz bir tnutlu son' finaline bağlanı-
yor. Yıllardır belleğimızi törpüleyip
düşlerimizi karartarak kendi 'stan-
dartlarını" dayatan Hollyvvood sine-
masının önümü>e sürdüğii sevimli, eğ-
lenceli, yeni bir örnek "Hediyelik
Kadın". Maceradan aşkfilminedoğru
yol alan. *kara dizi' atmosferinden.
mızahı da hiç ihmal etmeyen sıkı- bir
anlatıma ulaşan filmin yönetmeni,
John McNaughton. Şiddet tutkunlu-
öunu "Henry: Portraid of a Serial Kil-
ler" (1986-90) adlı 'sert'filmiylekanı-
tlamış yeni kuşak yönctmenlerden
John McNaughton. melodramın tu-
zakianna düşmekten kagnarak. diz-
ginleri ellerine verdiği iki başrol oyun-
cusunun. (Robert De Niro'yla Bill
Murray'ın)filmiçekip götüren perfor-
manslanndan da yararlanıyor büyük
ölçüde. De Niro ıçin >enı bir oyuncu-
lıık gösterisi olmuş Mag Dog-Kuduz
İt lakaplı polis rolü.
Bir haftaiığına evınc postu seren,
"gangster ikraım" Glory \e körkütük
sevdalanarak feleğinı şaşıran, Luis
Prima dinleyip küçük ekrandaki atıl-
gan. yürekli kahramanlardan ve şid-
det sahnelerinden gcçilmcyen TV dızi-
lerini izlcyen. polis-düğün törenlenn-
de tespitler yapmaktan pek öteye gıde-
memiş fotoğraf tutkusunu yaratıcılığa
dönüştüremeyen, "korkaklık"
takıntılı, deneyimli, sinık polisle De
Niro'yu seyretmek gerçekten hoş ve
keyifli. Bir türlü 'sanatçı-fotoğrafçı'
olamamış. ödünç kadının aklını başı-
ndan aldığı, esprili. tipik memur ve
zanaatkâr De Niro, Eros'un oklanna
hedef olunca altın kalpli şövalye dav-
ranışlan sergiliyor. 'yatmak'tansa 'aşk
yapmavı' yeğliyor örneğin. Ve "Cesa-
retsiz zafer olmaz!" özdeyişini doğru-
luyan bir final dövüşüyle Glory"yi so-
nuçta hak eden ve yüreği pır pır bir
âşık polise döniişiiyor.
İBukalemun De Niro'yla
lirikıyım Bill Murray çifti...
Nedense bana hep itici gelmiş
irikıyım Bill Murray ise kafayı 'one
man show ve komedyenliğe' takmış,
komik fıkra avcısı. gangsterlik ve
dostluk raconu kesmeye meraklı, iyi
yanlara da sahip. kabadayı bir Chica-
go babası sevimliliğiyle donatılmış.
"para ağacı" Frank rolünde bu kez
bayağı sempatik. Hele hele "7. sihari
alayıyla Komanciler'in kaptşmasına"
neredcyse ramak kalan o fınal kav-
gasından sonra köle gibi sahiplendiği
Glory"den peygamberce vazgeçip aş-
kın yüceliği karşısında imana gelme-
siyle de iyice sempatikleşiyor.
Elini verenin kolunu kaptırdığj, tüm
ılişkilerinin 'alkol teda>isi için eroin al-
maya'(!) benzediği. 'allahın belası kadı-
nları' erkck dostliiğuna harcayan
maço Frank-Bill Murray. Amerikalı
film eleştirmenlennin hanımefendi
kraliçesi Pauline Kael'ın nasıl gö/de
komedyeni olduğuna ilişkin fikir vere-
cek düzeyde, sevimli bir o>un çıkan-
yor.
Filmin "arzu nesnesi" olan Glorv"-
deki Uma Thurman ise uzun ince fızi-
ğiyle başıan ayağa sanşın bir 'cazibe
abidesi' olarak herkesin gözünii. gön-
lünü acıyor gerçekten. Kiralık. ödünç
derkcn scvgili olan Uma Tnurman'la.
polisiye öyküsü aşk fılmini çevirip,
tüm komşulanna camdan nispct yap-
maktan da geri durmuvor Robert De
Niro. Sadece Robert Dc Niro faktörü
bile, başlı başına bu filmi izlcnirkılıyor
aslında. Yan rollerdekı oyunculann
da göz doldurduğu (De Niro"nun gö-
rev arkadaşı. dövüşken poliste David
Caruso, polis sevgilisinin habire davak
altığı komşu kadında Kathy Baker ve
Bill Murray'ın nazik aorilinde Tom
Towles, vd..). "HediyelTk Kadın", biz-
cc haftanın en sevredeğer. şenlıkli ve
pınltılı Hollyvvood yapımı olarak ke-
yifle tüketiliyor.
Alan J. Pakula, bir gecelik ihanetin dağıttığı Amerikan ailesini yeniden toplayıp bir araya getiriyor
Komşunun tavuğukomşuyakaz görünür!..
S
on dönemde birtakım 'ah-
laksız tekliDen durduk
yerde gündeme getirmeye
ıyıce kendini kapuran Holly-vvo-
od sinemasının, bu kez birbirleri-
nin kanlannı değiş tokuş etmeye
nza gösteren, Amerikan yaşam
taranın tüm nimetlerine sahip
her şeyleri ukınnda iki kocanın,
giderek mantığı filan hiç ipleme-
yen kanlı bir polisiye gerilimin
bildik sürükleyiciliğine kapılanan
alışılmış serüvenini hikaye eden
son balonu diyebileceğimiz "Con-
senting AdultvKomşunun Karısı"
evlere şcnlik tam bir "çorba",
"öldüren Cazjbe"den bu yana,
ahlakı açmazda bırakan çekici
önerilerle habire toplum
yapısının temel taşı olan "ezeli,
ebedi ve kutsal" aile kurumunu
rahatsız ve tehdit eder gibi görii-
nerek, son tahlilde yine aileyi yü-
celten. 'kanndan başkasına asla
uckv çözme, yasak ilişkilerin
ölümcûl cazibesine sakın kapı-
lma.
r
gibisinden mesajlan bom-
bardıman eden Amerikan ailevi
filmleri kervanının yeni bir
uzantısı.
I Kardarı bir geceliğine
I değişsek n'olur yani?
Belkı kabaca kaçacak ama kı-
saca "karı değiş tokuşu" motifin-
den medet umarak parsayı topla-
mayı hedefleyen "Komşunun
Kansı"na, yönetmen Alan J. Pa-
kula adının verdiği güvenceyle
gittik.
Bu hafta iki filmiyle birden ara
endam eden ve ABD BaşkanlığY-
na vekalet ettiği "Dave"ine tercih
ettiğimiz Pakula'nın fılminde her
zamanki sevimliliğiyle rol kesen
Kevin Kline'a duyduğumuz mu-
habbet dahi. özellikle ikinci
yansında iyice şirazesinden çıkan
"Komşunun Karısı"na tahammül
etmemizi sağlamakta zorlandı di-
yebilirim.
Filmde kansı, kızıyla mutlu
yaşayan. üst orta sınıftan Ameri-
kalı koca Kevin Kline, reklam
cıngılları besteleyen, hayatta hiç-
bir riske girmemiş, kurallann
dışına çıkmamış saglama, kendi
halinde bir vatandaş. Kansı
Mary Elizabcth Mastrantonioda.
14 yıllık evliliklerinin rehavetini
tekdüzeliğini yaşayan, tatlı bireş.
Yeni komşulan Kevin Spacey ve
Rebecca Mfller çiftiyse, Merce-
des, sürat motoru. ufak bir uçak
"sahibi, hjzh hay at süren, kaygısız,
şen şakrak bir Yuppie kan-koca.
Komşu çiftin daima karlı işler pe-
şinde koşuşturan, hırslı erkeği,
(yenilerden Kevin Spacey, bu ilk
büyük rolünde tatmin edici bir
"kötfi adam" portresi çiziyor.) he-
yecandan yoksun, coşkusunu yi-
tirmiş, monoton bir evlilik ya-
şamınj sürdüren kahraman-
Kotnşunun Karısı (ConsentingAdults) Yönetmen:
Aian J. PakuJa / Senaryo: Matthevv Chapman /
Kamera: Stephen Goldblatt / Müzik: Michael
Small / Oyuncular: Kevin Kline, Mary Elizabeth
Mastrantonio, Kevin Spacey, Rebecca Miller,
Forest Whitaker, E.G. Marshall /1993 ABD (UIP)
Beyoğlu Beyoğlu, Kadıköy Moda. Bakırköy
Avşar, EtilerAkmerkez sinemalannda.
lanmızın günlenne renk katıyor.
Dokunaklı blues'lar söyleyen
sanşın güzel kansıysa (yine yeni-
lerden Rebecca MiDer de seksi ca-
zibesiyle göz dolduruyor). evliü-
ğine hep sadık kalmış Kevin Kli-
ne'la müzik araeılığıyla gelişen
gizli bir ilişkiyi koyultuyor.
Derken mezhebi geniş komşu
koca Kevin Spacey. mazbut Ke-
vin Kline'ın kafasına "kan-
lanmızı bir geeeliğine değişsek ne
çıkar yani?" sorusunu sokuy or ve
moraisarsıcı bu öneriyle şeytana
kapıbveriyor tabii ki Kevin Kli-
ne. Komşunun seksi sanşın
kansına sulanmasının sonucun-
da karanlıkta yaşanan büyük aşk
gecesinin ardından kadın baltay-
la öldürülmüs, olarak bulununca,
katil zanlısı kahramanımıza da
pirincin taşmı ayıklamak düşü-
yor. "Öldüren Cazibe"deki Vlic-
haei Douglas'ın kaçamak
yapışınm bedclinin fıtil fitil bur-
nundan getirilişi gibi Kevin Klı-
ne'cık da seks uğruna kaybettıği
konumuna yeniden kavuşmak.
kansını. kızını, evinı barkını. ye-
niden elde edebilmek için göbeği-
ni çatlatıyor filmin sonrasında.
Ve laf dönüp dolaşıp gelenek-
sel ahlak ve ailenin kutsanıp sa-
\ unulduğu o "komik" finale geti-
nlip bağlannor.
Sigortadan yüklü bir para kap-
mak için tezgahlanan oyunun so-
rumlusu "kötü" komşu Kevin
Spacey "in kafasına. kocasmm
sucsuzluğunu nihayet anlayan
Mastrantonio'nun indirdiği bey-
zbol sopasıyla. hiç de Alan J. Pa-
kula"nın yönetmenliğine yakı-
şmayan bu uyduruk gerilim bula-
macı noktalanıvor. Bız de öteki
Kevın Kline filmi "Dave"i yeğle-
memenin pişmanlığıyla çıkıyoruz
"Komşunun Kansı"ndan.
IAlan J. Pakula'va
yakışmayan bir film!
Kadınlann haylı pasıf, geri
planda ve derinlıksiz olarak işlen-
dığı, "baskasının kansına sulan-
ma!" mesajlı. daldan dala. türden
türe atlayan bu evlilik çeşitlemesı.
başlarda Pakulanın bclli bir at-
mosfervekarakteryaratma bece-
risiyle sürüp giderken. çoğu soru-
nun havada kaldığı ikinci yanda
iyice çuvallayarak önemsizleşi-
yor. Yuppie komşusunun. (Kevin
Spacey). "Hayatta bazı riskleri
göze alacaksın!" diycrck doldu-
ruşa getirip yoldan çıkardığı. a-
nayet ve kaza sigortası numarası-
ndan sonra herkesin aleyhine
döndüğü. kansının da Yuppic"yi
tercih ettiği. "yefişkin nzasıjla"
kaçamak yaptığına bin pişman.
besteci, mazbut kocanın (Kevin
Kline) serüveninde. bir de sigor-
tanın tuttuğu özel dedektif rolün-
dcki. bir hayli zayıflamış zenci
aktör Forest VVhitaker boy göste-
riyor. Önemsiz ve oldukça tican
bu Hollyvvood yapımı, Alan J.
Pakula'nın filmografisinde yerin-
de sayan, hatta bayat ve yavan
sayılacak bir çalışma özetle. Pa-
kula-Kevın Kline ikilisinın geç-
mişteki "Sophie'njn Seçimı" gibi
başanlannı mumla aratan bir
film •'Komşunun Kansı".
Robin Hood'un Çılgın Dünyası (Robin Hood - Men in Tights) Yönetmen: Mel Brooks
Shenvood ormanının taytlı tayfası...
Mel Brooks deyince parodı sözcü-
ğünün peşinden gelivermesi
kaçımlmazdır. Hazretin 197O'li
y ıllarda değişik türleri ele alıp alabildiğine
'taşladığı" ve komediye taze bir tat getirdi-
ğı güldürü-parodileri hala hatırlardadır.
Frankeastein Junior'dan Sessiz Film'e
kadar o dönemın güldürü şampiyonu ke-
silip Woody AUene alternatif komedi us-
tası olarak değerlendirilen ve kısa zaman-
da bir hayranlar ordusu edinen oyuncu,
yazar, yönetmen ve yapımcı Mel Brooks,
198O'li yıHardaysa düşüşe geçtı ve artık
üçer beşer yıl arayla yapabildiği filmleri
hayranlannı.eleştirmenleri ve genelde bü-
tün seyirci kitlesini eskisi kadar heyecan-
landırmaz ve dahası pek güldürmez oldu.
Tarihsel gerçcklerlc yer yer örtüşen. Sher-
vvood omıanının zengınden çalıp yoksula
veren Hırsızlar Prensi'yle adamlannın
ünlü efsanesi. günümüze kadar defalarca
sinemaya malzeme olagelmişti.
Mel Brooks. Kevin Costner'm üç yıl ön-
ceki gösterişli Robin Hood'uylâ Errol
Flynn'ın yanm yüzyıl öncekı orijinal Ro-
bin Hood'u başta olmak üzere beyaz per-
dede yıllardır oluşmuş Hırsızlar Prensi
imajı \e bildik prens John.bakire Marian.
düzenbaz Nottingham şerifi,Haçlı seferle-
rinden ülkestne dönen îngiltere kralı As-
lan Yürekli Richard. Küçük John, papaz
vb. popüler kahramanlarla dalgasını geçi-
yor.
Jean-Claude Van Demme'ı 'Zor Hedef-
te seyretmektense Mel Brooks'un Ona
Çağ İngiltere'sindeki abuk-sabuklukla-
nna. bozuk ağulı, yatılı okul esprileri dü-
zeyindeki espri, şaka ve gag sağanağına
gülmeyi lercih ederek yollandığımız bu
film kuşkusuz üstadın en iyi eserleri arası-
nda pek ver bulamayacak nitelikte . Sher-
vvood ormanında hem kıvınp hem koro
görevi yapan birtakım Rap'çi gruplarla,
Rotüngham şerifinin baskılanna hiç de
kulakasmayan
Punk'çı köylülerle müzikal bölümler
kotararakçağaayak uyduran üstadın, bol
bol göndermelere.çağnşımlara dayanan
mizah anlayışı bu kez öyle ağız dolusu
kahkahalara yol açmıyorsa da hafıf hafif
gülümsetiyor seyırciyi yine de. Loxley"li
Robin rolündeki yakışiklı Cam Elwes.
Errol FIynn"a rahmet okuturken zarif ve
hafif yumuşakımsı Rottıngham Şerifi ro-
lündeki Roger Rees. prens John rolündeki
TV dizıicnndcn unıdık Richard lewis.
bekaret kemcn kılıdını finaldc Robınin
anahtannın açacağı, soylu bakire Marian
rolündeki Amy Yasbeck. acuze büyücü
Tracey Ulbnan ve esas öyküdekı papazı
hahamaçevirerek bu rolü bizzat üstlenmiş
Mel Brooks.eğlenceli skeçler halinde sü-
regelen bu yepyeni Robin Hood versiyo-
nunu şenlendirmeye uğraşıyorlar. Bir de
orta çağ kiralık katili Don Giovanni ro-
lündeki. ünlü tenor Luciano Pavarotti'yle
aamasız bir mafya babası havalannda,
aynen Marlon Brando gibi konuşan. şiş-
man Dom De Luı'se var akılda kalan.
Haylı maskaraca kotanlmış sahneleri,
adı, kirli ve matrak bölümleri, koregrafik
düzenlenmiş kalabalık kavga-dövüşleri ve
bir örnek taytlan içinde izcı ordusu gibi
giyinmiş kahramanlanyla meraklısını güU
diir güldür. sıradan sey irciyi de işte öylcsi-
ne gülümsetiyor.
Yaratıcılık ve Eğitim
ZEHRA İPŞİROĞLU
Yaratıcılık nedır? Yaratıcı insan kime denir? Yaratıcı dü-
şünce ile bilimse! düşünce arasındaki ortak noktalar nedir?
Oğretimde yaraucı bir ortamın oluşması nasıl sağlanabilir?
Yaratıcılık ve eğitim nasıl bağdaştınlabilir? Gençler ya-
ratıcılığa nasıl yönlendirilebilirler, eğitim sistemimizde ya-
ratıcılığa özendirici köklü değjşikliklere gidilmesi düşünüle-
bilirmi, bu doğrultuda ne tür önlemlerin alınması gerekir vb.
sorunlann tartışıldığı "Yaratıcılık ve Eğitiın" semineri bun-
dan bir süre önce Türk Eğitim Derneği tarafından Ankara'da
düzenlendı. Prof. Dr. Bozkurt Güveoç, Prof. Dr. Tosun Ter-
zioğlu, Prof. Dr. Ahmet İnam. Prof. Dr. İnci San gibi felsefe-
den tarihe, matematik vefiakten görsel sanatlara değin çeşitli
alanlarda uzmanlaşmış olan tanınmış bilim adam ve kadı-
nlannı bir araya getiren bu toplantının özelliği, yaratıalık
kavramına çeşitli bakış açılanndan açıkbk kazandırmaya
çalışmasıydı.
Sunulan çeşitli bildirilcrde ortak olan, yaratıcılığa oldukça
geniş ve genel bir açıdan yaklaşılmasıydı. Bu bakımdan yapı-
cılık ya da üreticilik olarak yorumfayabileceğimız birçok ol-
gulara da yaratıcılık kapsamı içinde yer veriliyordu. Yine bu
bağlamda yaratıalık ulaşılmak istenen, ulaştlmaya çalışılan,
ancak çok küçük ayncalıklı bir kesimin, gerçekten yaratıcı
olanlann ulaşabileoekleri bir amaç değil, yaratıcı olan olma-
yan herkesin katJİabileceği, herkesin kendi olanaklanyla,
kendi açısından etkin olabileceği bir süreç olarak belirlenmiş-
ti. Seminerin konusunun sadece yaratcılık değil, yaratıcılık ve
eğitim olarak belirlenmiş olması ister ıstemez böylesine esnek
ve geniş bir yaklaşımı koşulluyordu. Bildirilerde ve tartışma-
larda yer yer altı çizilerek üzerinde durulan bir başka önemii
nokta da yaratıcıhğın üstün yetenekli kişilerde bile eğitimle
atbaşı gittiğiydi. Yaratıcı insanı belirleyen kimi özelliklerin,
yetenek, zeka, atılganlık, kuraltanımazlık, merak ve bulgula-
ma tutkusunun vb. düşünsel bir temelden yoksun kaldığı sü-
rece gelişemeyeceği, yeşeremeyeceği düşüncesi seminere katı-
lanlann çoğunun ortak görüşüydü.
Kuşkusuz ki yaratıcılık doğal bir yetidir ve öğretilemez.
Ancak yaratıcıhğa giden yollar açılabilir. yaratıalığın yeşerip
dalbudak salabileceği verimli bir ortam yaraulabilir. Oysa
günümüz eğitim anlayışı böylesine bir ortamı yaratmaktan
çok ama çok uzak. Düşünmeyi ve araştırmayı değil hafı-
zlamayı savunan öğretmen odaklı otoriter ve ezberd eğitim
sistemi düşünmenin yollannı tıkadığı için, yaratıalığı da tıka-
makta. Böylesine kısır bir ortamda nıce yetenekli genç, yete-
nekleri suyüzüne bile çıkamadan yok oluyor. Bu bağlamda
Ortadoğu Teknik Üniversıtesi Felsefe Bölümü'nde öğretim
üyesi olan Ahmet İnam'ın konuşmasmda dile getirdiği "ya-
ratım küresi" kavramı konuya daha da açıklık kazandınyor-
du. İnam, toplumumuzda yaratıcılık yollannın kapalı ol-
masının nedenini bu kürenin yeterince gelişmemiş olmasına
bağlıyordu.
Yaraıım küresinin oluşmasında öğretim üyelerine ve öğ-
retmenlere düşen pay kuşkusuz ki çok büyük. Varsayalım ki
sürekli bir düşünsel devingcnlik ve etkinlik içinde olan. ken-
dini ycnıleyen. düşünme. araştırma coşkusunu ve sevindni
her an içinde duyan. merak ve bulgulama coşkusundan yok-
sun olmayan bir öğretim üyesisiniz. Eğitim sistemindeki alt-
yapı nedenli bozuk olursa olsun. ne tür baskıa ve bürokratik
engellcrlc karşıiajiiMnız karşılaşın. yine de yapıa olmaya
çalışacaksınız. Ve belki de siz ayıruna bile varmadan bir çok
genç size inanacak. sizi örnek alacak. Böylece davranışlannı-
zla. yaşam biçiminizle. kişiliğinizle yaratıcılık küresinin oluş-
masına katkınız olacak. Bu kürenin oluşması, gelişmesi za-
manla eğitim sisteminde köklü değişikliklere yol açabilecek
olan bir atılıma yol açacak. Söz gelimi Avrupa ülkelerinde
1968 gençlik hareketleriyle bırlikte eğitim ve öğretim alanlan-
nda köklü reformlara gidildi. Ancak gençlik hareketi ani bir
tepkı sonucu birden oluşmadı. yıllara dayanan uzun bir dü-
şünsel ve kültürel gelişimin ve binkımin sonucuydu. Örneğin
.Jfci»#fl«nft»A'l»rcu6egıbidüşünürlerolmasaydı gençlik hareketi
"olabilırıniydı'.' Ya da Demirperde ülkelerindeki. örneğin Çe-
koslovakya'daki toplumsal değişim birden oluşmadı. uzun
süren gizli bir direnişın. özgürlük hareketinin sonucuydu.
Buna benzer nice örnek verilebilir tarihten.
Gerek tek tek bildirilerde. gerek dinleyıcilerle yapılan ko-
nuşmalarda. gerek bcnım de kaiıldığım "Türk Eğitim Siste-
minde Yaratıcılık Sonınları ve Çözümleri" konulu panelde
otoriıereğitim. ezbercilik gibi yaratıcılık yollannı tıkayan so-
runlar ve engeller bir bir dile getırildi. üzerinde konuşuldu ve
tartışıldı. ancak bu sorunlan çözümleme doğrultusunda so-
mut önenler geliştirilemedi. Çünkü çözüm gene yaratıcı dü-
şünmede düğümleniyor kı. bunu da insan ancak kendisi
bulabilir. Kesin çözüm yollan ya da haar reçeteler yaratıa
düşünmeye ters düşüyor çünkü.
Ancak şu da kesin ki bugün eğitim sistemimizde köklü re-
formlara yol açabilecek olan temel bazı altyapı değişiklikleri-
nin y apılması. sözgelimi öğretmenlerin daha iyi yetiştirilmele-
ri. öğretmen odaklı eğitimin yerini öğrenci odaklı eğitimin al-
ması. ezbercilığin yerine araştırma ve proje çalışmalannın
geçmesi. kitaplannyenilenmesi. bugünkü haliylenot vesınav
sistemınin kalkması vb. çok ama çok önemii. Bunun için de
en başta yönetici konumunda olanlann kafalannm içini de-
ğiştirmeleri gerekiyor. Söz gelimi okul kitaplannı serbest
bırakıyoruz deyıp, kitap yazacak olanlann (uygulanacak
yöntemi. sorulan vb. çağdışı kurallarla belirleyerek) elini ko-
lunu bağlayan çiftestandart anlayışının değiştirilmesi gereki-
yor. Nasıl mı? Bilemiyorum... Bizîer bilim adam-kadınlan.
düşünürler. öğretmenler. yazarlar. sanatçılar vb. yaratıcılık
kürcmizı oluşturmaya bakalım... Günün birinde... Bir tür
donkişotluk mu? Belki...
Türk Eğitim DerncğTnin düzenlediği diğer toplantılarda
olduğu gibi bu toplantıdaki konuşmalar ve bildiriler de
küçük bir kitapçık olarak yayımlanacak. Böylece toplantıya
kalılamayanlann da yaratıcılık \e eğitim sorunlan üzerinde
eninc boyuna düşünmesı sağlanacak. Ancak bu kitaplann
okullara geniş çapta dağıtılması önemii olduğu gibi, gelecek-
te düzenlenecek olan toplantılara veseminerlereöğretmenle-
rin vc gençlcrin katılımlannın sağlanması da önem taşıyor.
Daha yoğun bir katılım. büyük bir özen ve titizlikle hazı-
rlanmış olan bu seminere farklı bir boy ut getirebileceği gibi
öğretmenlere de yol gösterici bazı ipuçlan verebilirdi.
"Sakıncah Piyade" Zonguldak
y
ta
ZONGL'LDAK (AA) - Gazeteci-yazar Uğur Mumcu"nun
yazdığı "Sakıncalı Piyade".Zonguldak"tasahnelenecek.
Ankara Sanat Tiyatrosu oy unculan tarafından Zonguidak
Barosu yaranna sergilcnecek oyunun yönetmenliğini
Rutkay Aziz yapıyor. Müziklcrı Timur Selçuk'a ait oyun.
11 ocakta. Zongujdak Atatürk KültürSitesi"nde
izlenebilecek.
ABD 'de sinemayaiJgiazakh
LOS ANGELES (AA) - ABDde ızleyicilerin sinemaya
ilgileri azaldı. Sinema salohlan 1993'tcen yüksek gelire
ulaşırken. ızleyicisayısı30yıldırdeğişmedi. Yapımalarve
stüdyoyöncıicileri. iliginindüşüküğünü bilet fiyatlannın
pahalı olmasına bağlıy orlor. MCA Motion Picture
Group"un Başkanı Tom Pollock.filmizlemenin hala çok
pahalı olduğuna inandığını söyledi. Pollock, nüfusun
neredcyse iki katına ulaştığ bir sürede izleyici savısının
değişmemesini de buna bağladı. ABDli sinema sektörü
uzmanlan, 1993'te Kuzey Amerika'daki sinema bileti
satışlannın 1989"daki 5 milyar 30 milyon dolarlık
rekorunu kırmasını bekliyorlar. Konuya ilişkin nihai
rakamlar Amerika Sinema Birliği tarafından gelecek mart
ayından sonra açıklanacak. Ancak. tahminlere göre 1993
yılında 1.02 milyaradet bilet satıldı. Gerçeleşmenin böyle
olması halinde, bu rakam 1992yılınagöreyüzde6
oranında artış içermcsine rağmen. 1990yılındaki 1.06
milyaradetliksatışınaltında kalmış olacak. Kuzey
Amerika "da 1960'lıyıliannbaşlanndadayılda 1 milyar
adct sinema bileti satılıyordu. 1980yılında 2.70dolarolan
ortalama bilet fiyatlan ise 1993 yılında ortalama 5.10
dolarayükseldi. Öndegelen salonlarda ise bilet fiyatlan
7.50 dolan buluyor. Video kiralama bedeli isefilmbaşına 1
dolardolayında bulunuyor.