03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7OCAK1994 CUMA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Korkak polisin, aşkın gücüyle cesaret sahibi oluşunun ve Zafer'e erişmesinin öyküsüdür... Böylesi armağana can kurbanî SUNGLÇAPAN 1993 Cannes Festıvali'nde yanşma djşı gösterildiğinde Uma Thur- man'la Robert De Niro arasındaki ateşli sevişme sahneleri ve Ahlaksız Teklifvari, 'ilginç' konusuyla dikkati çeken "Hediyeük KaduT, öncelikle Robert De Niro'nun varlığıyla renkle- niyor. "Mad Dog-Kuduz lt" lakaplı, suç kanıtlan toplamada uzman Chicago"- lu polis Wayne Dobie (Robert De Niro), gecenin birinde gırdiği bir dük- kanda tesadüfen yörenin namlı üçkâğıtçılanndan, komedyenlik deya- pan, gece klübü sahibi, tefeci gangster Frank Milo'nun (Bill lVIurray) ha- yaünı kurtanyor tesadüfen. I Zehir zemberek şiddet ' Isahneleriylebaşlaröykü... Crack'leri çekip çekip önüne çıkanı nallayan, gözü dönmüş, sapık bir so- kak serserisinin namlusunun ucunda- ki Frank, hayaunı borçlu olduğu sapı- silik polise. minnetini ifade etmek üze- re teşekkür niyetine, klübünde çalıştırdığı, alabildiğine cazibeli, sanşın barmaid'i Glory'yi (Uma Thurman), baJam ve tedavi amacıyla VVayne'in yanına yolluyor bir haftalığına. Glory, içerdeki kardeşi nedeniyle Frank'ın dediğinden çıkma- yan, adeta komedyen-gangsterin ku- lu-kölesi olmuş. kendi halinde bir gü- zelkız. Nevarkı Kuduzİtadınıntersi- ne, gayet sakin. beceriksiz, sıkılgan. hımbıl ve korkak bir anti-kahraman olan De Niro, üstüne üstlük uzun za- mandjr abazadır ve 'ödünç' verilmiş kjza fena halde abayı yakacaktır... •Hediyeetmenin lyeni yolları... Kadın hediye etmek gibi feministle- ri morartacak türden. erkek dostluğu- na ilişkın. son derece "maço" bir hare- ket noktasından yola çıkarak yazılmış senaryo, Martin Scorsesc ekürisinden yetişip, "Paranın Rengi", "Aşk Deni- zi", "Gece *e Sehir" gibifilmlerlepar- layan, Hollyvvood'un hızlı. yeni kuşak senaristlerinden Richard Price'ın im- zasını taşıyor. Polis veyeraltı dünyası- ndan seçilmiş merkez karakterleri ve "AMaksız TekuTin açtığı yoldan yürüyüp "ödünç kadın verme 1 gibisin- den bir entrikaya sırtını dayayan "Mad Dog >e Glory", ekranlard'aki Amerikan yapımı film ve dizilerden iyice aşina olduğumuz cinsten, şidde- H.ediyelik Kadın (Mad Dog and Glory) Yönetmen: Jon McNaughton / Senaryo: Richard Price / Kamera: Robby Mueller/ Müzik: Elmer Bernstein / Oyuncular: Robert De Niro, Bill Murray, Uma Thurman, David Caruso, Mike Starr, Kathy Baker, Tom Towles /1993 ABD (UIP) KadıköyModa, Beyoğlu Fitaş, Bakırköy İncirli sinemalannda... Robert De Niro kendini yenilivor. Uzun bacak,kalındudak U.Thurman Tefeci gangster, Bill Murraj. tin bolca boca edildiği polisiye konu- sunun eksenine aşkı yerleştirmesiyle rengini. türünü ve kıvamıru değiştiri- yor giderek. Dakika dakıka dozajı ayarlanmış heyecan ve gerilım öğesi bildik birçiz- gide yükselirken, zehir-zemberek bir polisiye serüveni gibi açılıp başlayan film. giderek yumuşayıp duygusal aşk fllmi tonfanndan çalıyor. Aşın şiddet- ten. ironiyı de desteğıne alarak doku- naklı bir aşk öyküsüne geçiveriyonjz bir çırpıda. Son dönemde Amerikan sinemasında geçerli olan. farklı türleri bir araya getirip kaynaştırarak "çok tür'lû çerba" yapma yaklaşımının ge- reği, sürükleyici. şiddetli bir polisiye seriivenin dolambaçlanndan. kara komediyle romantik komedi arasında gidip gelen bir "love story" atmosferi- ne terfı eden film, bir kez daha aşkın gücüne şapka çıkardığımız, kaçını- A hlaksızTeklifin açtığı yoldan giderek 'ödünç kadın' verme gibisinden bir entrikaya sırtını dayayan 'Kuduz it ve Glory' bir kez daha aşkın gücüne iman etmemizi sağlıyor. lmaz bir tnutlu son' finaline bağlanı- yor. Yıllardır belleğimızi törpüleyip düşlerimizi karartarak kendi 'stan- dartlarını" dayatan Hollyvvood sine- masının önümü>e sürdüğii sevimli, eğ- lenceli, yeni bir örnek "Hediyelik Kadın". Maceradan aşkfilminedoğru yol alan. *kara dizi' atmosferinden. mızahı da hiç ihmal etmeyen sıkı- bir anlatıma ulaşan filmin yönetmeni, John McNaughton. Şiddet tutkunlu- öunu "Henry: Portraid of a Serial Kil- ler" (1986-90) adlı 'sert'filmiylekanı- tlamış yeni kuşak yönctmenlerden John McNaughton. melodramın tu- zakianna düşmekten kagnarak. diz- ginleri ellerine verdiği iki başrol oyun- cusunun. (Robert De Niro'yla Bill Murray'ın)filmiçekip götüren perfor- manslanndan da yararlanıyor büyük ölçüde. De Niro ıçin >enı bir oyuncu- lıık gösterisi olmuş Mag Dog-Kuduz İt lakaplı polis rolü. Bir haftaiığına evınc postu seren, "gangster ikraım" Glory \e körkütük sevdalanarak feleğinı şaşıran, Luis Prima dinleyip küçük ekrandaki atıl- gan. yürekli kahramanlardan ve şid- det sahnelerinden gcçilmcyen TV dızi- lerini izlcyen. polis-düğün törenlenn- de tespitler yapmaktan pek öteye gıde- memiş fotoğraf tutkusunu yaratıcılığa dönüştüremeyen, "korkaklık" takıntılı, deneyimli, sinık polisle De Niro'yu seyretmek gerçekten hoş ve keyifli. Bir türlü 'sanatçı-fotoğrafçı' olamamış. ödünç kadının aklını başı- ndan aldığı, esprili. tipik memur ve zanaatkâr De Niro, Eros'un oklanna hedef olunca altın kalpli şövalye dav- ranışlan sergiliyor. 'yatmak'tansa 'aşk yapmavı' yeğliyor örneğin. Ve "Cesa- retsiz zafer olmaz!" özdeyişini doğru- luyan bir final dövüşüyle Glory"yi so- nuçta hak eden ve yüreği pır pır bir âşık polise döniişiiyor. İBukalemun De Niro'yla lirikıyım Bill Murray çifti... Nedense bana hep itici gelmiş irikıyım Bill Murray ise kafayı 'one man show ve komedyenliğe' takmış, komik fıkra avcısı. gangsterlik ve dostluk raconu kesmeye meraklı, iyi yanlara da sahip. kabadayı bir Chica- go babası sevimliliğiyle donatılmış. "para ağacı" Frank rolünde bu kez bayağı sempatik. Hele hele "7. sihari alayıyla Komanciler'in kaptşmasına" neredcyse ramak kalan o fınal kav- gasından sonra köle gibi sahiplendiği Glory"den peygamberce vazgeçip aş- kın yüceliği karşısında imana gelme- siyle de iyice sempatikleşiyor. Elini verenin kolunu kaptırdığj, tüm ılişkilerinin 'alkol teda>isi için eroin al- maya'(!) benzediği. 'allahın belası kadı- nları' erkck dostliiğuna harcayan maço Frank-Bill Murray. Amerikalı film eleştirmenlennin hanımefendi kraliçesi Pauline Kael'ın nasıl gö/de komedyeni olduğuna ilişkin fikir vere- cek düzeyde, sevimli bir o>un çıkan- yor. Filmin "arzu nesnesi" olan Glorv"- deki Uma Thurman ise uzun ince fızi- ğiyle başıan ayağa sanşın bir 'cazibe abidesi' olarak herkesin gözünii. gön- lünü acıyor gerçekten. Kiralık. ödünç derkcn scvgili olan Uma Tnurman'la. polisiye öyküsü aşk fılmini çevirip, tüm komşulanna camdan nispct yap- maktan da geri durmuvor Robert De Niro. Sadece Robert Dc Niro faktörü bile, başlı başına bu filmi izlcnirkılıyor aslında. Yan rollerdekı oyunculann da göz doldurduğu (De Niro"nun gö- rev arkadaşı. dövüşken poliste David Caruso, polis sevgilisinin habire davak altığı komşu kadında Kathy Baker ve Bill Murray'ın nazik aorilinde Tom Towles, vd..). "HediyelTk Kadın", biz- cc haftanın en sevredeğer. şenlıkli ve pınltılı Hollyvvood yapımı olarak ke- yifle tüketiliyor. Alan J. Pakula, bir gecelik ihanetin dağıttığı Amerikan ailesini yeniden toplayıp bir araya getiriyor Komşunun tavuğukomşuyakaz görünür!.. S on dönemde birtakım 'ah- laksız tekliDen durduk yerde gündeme getirmeye ıyıce kendini kapuran Holly-vvo- od sinemasının, bu kez birbirleri- nin kanlannı değiş tokuş etmeye nza gösteren, Amerikan yaşam taranın tüm nimetlerine sahip her şeyleri ukınnda iki kocanın, giderek mantığı filan hiç ipleme- yen kanlı bir polisiye gerilimin bildik sürükleyiciliğine kapılanan alışılmış serüvenini hikaye eden son balonu diyebileceğimiz "Con- senting AdultvKomşunun Karısı" evlere şcnlik tam bir "çorba", "öldüren Cazjbe"den bu yana, ahlakı açmazda bırakan çekici önerilerle habire toplum yapısının temel taşı olan "ezeli, ebedi ve kutsal" aile kurumunu rahatsız ve tehdit eder gibi görii- nerek, son tahlilde yine aileyi yü- celten. 'kanndan başkasına asla uckv çözme, yasak ilişkilerin ölümcûl cazibesine sakın kapı- lma. r gibisinden mesajlan bom- bardıman eden Amerikan ailevi filmleri kervanının yeni bir uzantısı. I Kardarı bir geceliğine I değişsek n'olur yani? Belkı kabaca kaçacak ama kı- saca "karı değiş tokuşu" motifin- den medet umarak parsayı topla- mayı hedefleyen "Komşunun Kansı"na, yönetmen Alan J. Pa- kula adının verdiği güvenceyle gittik. Bu hafta iki filmiyle birden ara endam eden ve ABD BaşkanlığY- na vekalet ettiği "Dave"ine tercih ettiğimiz Pakula'nın fılminde her zamanki sevimliliğiyle rol kesen Kevin Kline'a duyduğumuz mu- habbet dahi. özellikle ikinci yansında iyice şirazesinden çıkan "Komşunun Karısı"na tahammül etmemizi sağlamakta zorlandı di- yebilirim. Filmde kansı, kızıyla mutlu yaşayan. üst orta sınıftan Ameri- kalı koca Kevin Kline, reklam cıngılları besteleyen, hayatta hiç- bir riske girmemiş, kurallann dışına çıkmamış saglama, kendi halinde bir vatandaş. Kansı Mary Elizabcth Mastrantonioda. 14 yıllık evliliklerinin rehavetini tekdüzeliğini yaşayan, tatlı bireş. Yeni komşulan Kevin Spacey ve Rebecca Mfller çiftiyse, Merce- des, sürat motoru. ufak bir uçak "sahibi, hjzh hay at süren, kaygısız, şen şakrak bir Yuppie kan-koca. Komşu çiftin daima karlı işler pe- şinde koşuşturan, hırslı erkeği, (yenilerden Kevin Spacey, bu ilk büyük rolünde tatmin edici bir "kötfi adam" portresi çiziyor.) he- yecandan yoksun, coşkusunu yi- tirmiş, monoton bir evlilik ya- şamınj sürdüren kahraman- Kotnşunun Karısı (ConsentingAdults) Yönetmen: Aian J. PakuJa / Senaryo: Matthevv Chapman / Kamera: Stephen Goldblatt / Müzik: Michael Small / Oyuncular: Kevin Kline, Mary Elizabeth Mastrantonio, Kevin Spacey, Rebecca Miller, Forest Whitaker, E.G. Marshall /1993 ABD (UIP) Beyoğlu Beyoğlu, Kadıköy Moda. Bakırköy Avşar, EtilerAkmerkez sinemalannda. lanmızın günlenne renk katıyor. Dokunaklı blues'lar söyleyen sanşın güzel kansıysa (yine yeni- lerden Rebecca MiDer de seksi ca- zibesiyle göz dolduruyor). evliü- ğine hep sadık kalmış Kevin Kli- ne'la müzik araeılığıyla gelişen gizli bir ilişkiyi koyultuyor. Derken mezhebi geniş komşu koca Kevin Spacey. mazbut Ke- vin Kline'ın kafasına "kan- lanmızı bir geeeliğine değişsek ne çıkar yani?" sorusunu sokuy or ve moraisarsıcı bu öneriyle şeytana kapıbveriyor tabii ki Kevin Kli- ne. Komşunun seksi sanşın kansına sulanmasının sonucun- da karanlıkta yaşanan büyük aşk gecesinin ardından kadın baltay- la öldürülmüs, olarak bulununca, katil zanlısı kahramanımıza da pirincin taşmı ayıklamak düşü- yor. "Öldüren Cazibe"deki Vlic- haei Douglas'ın kaçamak yapışınm bedclinin fıtil fitil bur- nundan getirilişi gibi Kevin Klı- ne'cık da seks uğruna kaybettıği konumuna yeniden kavuşmak. kansını. kızını, evinı barkını. ye- niden elde edebilmek için göbeği- ni çatlatıyor filmin sonrasında. Ve laf dönüp dolaşıp gelenek- sel ahlak ve ailenin kutsanıp sa- \ unulduğu o "komik" finale geti- nlip bağlannor. Sigortadan yüklü bir para kap- mak için tezgahlanan oyunun so- rumlusu "kötü" komşu Kevin Spacey "in kafasına. kocasmm sucsuzluğunu nihayet anlayan Mastrantonio'nun indirdiği bey- zbol sopasıyla. hiç de Alan J. Pa- kula"nın yönetmenliğine yakı- şmayan bu uyduruk gerilim bula- macı noktalanıvor. Bız de öteki Kevın Kline filmi "Dave"i yeğle- memenin pişmanlığıyla çıkıyoruz "Komşunun Kansı"ndan. IAlan J. Pakula'va yakışmayan bir film! Kadınlann haylı pasıf, geri planda ve derinlıksiz olarak işlen- dığı, "baskasının kansına sulan- ma!" mesajlı. daldan dala. türden türe atlayan bu evlilik çeşitlemesı. başlarda Pakulanın bclli bir at- mosfervekarakteryaratma bece- risiyle sürüp giderken. çoğu soru- nun havada kaldığı ikinci yanda iyice çuvallayarak önemsizleşi- yor. Yuppie komşusunun. (Kevin Spacey). "Hayatta bazı riskleri göze alacaksın!" diycrck doldu- ruşa getirip yoldan çıkardığı. a- nayet ve kaza sigortası numarası- ndan sonra herkesin aleyhine döndüğü. kansının da Yuppic"yi tercih ettiği. "yefişkin nzasıjla" kaçamak yaptığına bin pişman. besteci, mazbut kocanın (Kevin Kline) serüveninde. bir de sigor- tanın tuttuğu özel dedektif rolün- dcki. bir hayli zayıflamış zenci aktör Forest VVhitaker boy göste- riyor. Önemsiz ve oldukça tican bu Hollyvvood yapımı, Alan J. Pakula'nın filmografisinde yerin- de sayan, hatta bayat ve yavan sayılacak bir çalışma özetle. Pa- kula-Kevın Kline ikilisinın geç- mişteki "Sophie'njn Seçimı" gibi başanlannı mumla aratan bir film •'Komşunun Kansı". Robin Hood'un Çılgın Dünyası (Robin Hood - Men in Tights) Yönetmen: Mel Brooks Shenvood ormanının taytlı tayfası... Mel Brooks deyince parodı sözcü- ğünün peşinden gelivermesi kaçımlmazdır. Hazretin 197O'li y ıllarda değişik türleri ele alıp alabildiğine 'taşladığı" ve komediye taze bir tat getirdi- ğı güldürü-parodileri hala hatırlardadır. Frankeastein Junior'dan Sessiz Film'e kadar o dönemın güldürü şampiyonu ke- silip Woody AUene alternatif komedi us- tası olarak değerlendirilen ve kısa zaman- da bir hayranlar ordusu edinen oyuncu, yazar, yönetmen ve yapımcı Mel Brooks, 198O'li yıHardaysa düşüşe geçtı ve artık üçer beşer yıl arayla yapabildiği filmleri hayranlannı.eleştirmenleri ve genelde bü- tün seyirci kitlesini eskisi kadar heyecan- landırmaz ve dahası pek güldürmez oldu. Tarihsel gerçcklerlc yer yer örtüşen. Sher- vvood omıanının zengınden çalıp yoksula veren Hırsızlar Prensi'yle adamlannın ünlü efsanesi. günümüze kadar defalarca sinemaya malzeme olagelmişti. Mel Brooks. Kevin Costner'm üç yıl ön- ceki gösterişli Robin Hood'uylâ Errol Flynn'ın yanm yüzyıl öncekı orijinal Ro- bin Hood'u başta olmak üzere beyaz per- dede yıllardır oluşmuş Hırsızlar Prensi imajı \e bildik prens John.bakire Marian. düzenbaz Nottingham şerifi,Haçlı seferle- rinden ülkestne dönen îngiltere kralı As- lan Yürekli Richard. Küçük John, papaz vb. popüler kahramanlarla dalgasını geçi- yor. Jean-Claude Van Demme'ı 'Zor Hedef- te seyretmektense Mel Brooks'un Ona Çağ İngiltere'sindeki abuk-sabuklukla- nna. bozuk ağulı, yatılı okul esprileri dü- zeyindeki espri, şaka ve gag sağanağına gülmeyi lercih ederek yollandığımız bu film kuşkusuz üstadın en iyi eserleri arası- nda pek ver bulamayacak nitelikte . Sher- vvood ormanında hem kıvınp hem koro görevi yapan birtakım Rap'çi gruplarla, Rotüngham şerifinin baskılanna hiç de kulakasmayan Punk'çı köylülerle müzikal bölümler kotararakçağaayak uyduran üstadın, bol bol göndermelere.çağnşımlara dayanan mizah anlayışı bu kez öyle ağız dolusu kahkahalara yol açmıyorsa da hafıf hafif gülümsetiyor seyırciyi yine de. Loxley"li Robin rolündeki yakışiklı Cam Elwes. Errol FIynn"a rahmet okuturken zarif ve hafif yumuşakımsı Rottıngham Şerifi ro- lündeki Roger Rees. prens John rolündeki TV dizıicnndcn unıdık Richard lewis. bekaret kemcn kılıdını finaldc Robınin anahtannın açacağı, soylu bakire Marian rolündeki Amy Yasbeck. acuze büyücü Tracey Ulbnan ve esas öyküdekı papazı hahamaçevirerek bu rolü bizzat üstlenmiş Mel Brooks.eğlenceli skeçler halinde sü- regelen bu yepyeni Robin Hood versiyo- nunu şenlendirmeye uğraşıyorlar. Bir de orta çağ kiralık katili Don Giovanni ro- lündeki. ünlü tenor Luciano Pavarotti'yle aamasız bir mafya babası havalannda, aynen Marlon Brando gibi konuşan. şiş- man Dom De Luı'se var akılda kalan. Haylı maskaraca kotanlmış sahneleri, adı, kirli ve matrak bölümleri, koregrafik düzenlenmiş kalabalık kavga-dövüşleri ve bir örnek taytlan içinde izcı ordusu gibi giyinmiş kahramanlanyla meraklısını güU diir güldür. sıradan sey irciyi de işte öylcsi- ne gülümsetiyor. Yaratıcılık ve Eğitim ZEHRA İPŞİROĞLU Yaratıcılık nedır? Yaratıcı insan kime denir? Yaratıcı dü- şünce ile bilimse! düşünce arasındaki ortak noktalar nedir? Oğretimde yaraucı bir ortamın oluşması nasıl sağlanabilir? Yaratıcılık ve eğitim nasıl bağdaştınlabilir? Gençler ya- ratıcılığa nasıl yönlendirilebilirler, eğitim sistemimizde ya- ratıcılığa özendirici köklü değjşikliklere gidilmesi düşünüle- bilirmi, bu doğrultuda ne tür önlemlerin alınması gerekir vb. sorunlann tartışıldığı "Yaratıcılık ve Eğitiın" semineri bun- dan bir süre önce Türk Eğitim Derneği tarafından Ankara'da düzenlendı. Prof. Dr. Bozkurt Güveoç, Prof. Dr. Tosun Ter- zioğlu, Prof. Dr. Ahmet İnam. Prof. Dr. İnci San gibi felsefe- den tarihe, matematik vefiakten görsel sanatlara değin çeşitli alanlarda uzmanlaşmış olan tanınmış bilim adam ve kadı- nlannı bir araya getiren bu toplantının özelliği, yaratıalık kavramına çeşitli bakış açılanndan açıkbk kazandırmaya çalışmasıydı. Sunulan çeşitli bildirilcrde ortak olan, yaratıcılığa oldukça geniş ve genel bir açıdan yaklaşılmasıydı. Bu bakımdan yapı- cılık ya da üreticilik olarak yorumfayabileceğimız birçok ol- gulara da yaratıcılık kapsamı içinde yer veriliyordu. Yine bu bağlamda yaratıalık ulaşılmak istenen, ulaştlmaya çalışılan, ancak çok küçük ayncalıklı bir kesimin, gerçekten yaratıcı olanlann ulaşabileoekleri bir amaç değil, yaratıcı olan olma- yan herkesin katJİabileceği, herkesin kendi olanaklanyla, kendi açısından etkin olabileceği bir süreç olarak belirlenmiş- ti. Seminerin konusunun sadece yaratcılık değil, yaratıcılık ve eğitim olarak belirlenmiş olması ister ıstemez böylesine esnek ve geniş bir yaklaşımı koşulluyordu. Bildirilerde ve tartışma- larda yer yer altı çizilerek üzerinde durulan bir başka önemii nokta da yaratıcıhğın üstün yetenekli kişilerde bile eğitimle atbaşı gittiğiydi. Yaratıcı insanı belirleyen kimi özelliklerin, yetenek, zeka, atılganlık, kuraltanımazlık, merak ve bulgula- ma tutkusunun vb. düşünsel bir temelden yoksun kaldığı sü- rece gelişemeyeceği, yeşeremeyeceği düşüncesi seminere katı- lanlann çoğunun ortak görüşüydü. Kuşkusuz ki yaratıcılık doğal bir yetidir ve öğretilemez. Ancak yaratıcıhğa giden yollar açılabilir. yaratıalığın yeşerip dalbudak salabileceği verimli bir ortam yaraulabilir. Oysa günümüz eğitim anlayışı böylesine bir ortamı yaratmaktan çok ama çok uzak. Düşünmeyi ve araştırmayı değil hafı- zlamayı savunan öğretmen odaklı otoriter ve ezberd eğitim sistemi düşünmenin yollannı tıkadığı için, yaratıalığı da tıka- makta. Böylesine kısır bir ortamda nıce yetenekli genç, yete- nekleri suyüzüne bile çıkamadan yok oluyor. Bu bağlamda Ortadoğu Teknik Üniversıtesi Felsefe Bölümü'nde öğretim üyesi olan Ahmet İnam'ın konuşmasmda dile getirdiği "ya- ratım küresi" kavramı konuya daha da açıklık kazandınyor- du. İnam, toplumumuzda yaratıcılık yollannın kapalı ol- masının nedenini bu kürenin yeterince gelişmemiş olmasına bağlıyordu. Yaraıım küresinin oluşmasında öğretim üyelerine ve öğ- retmenlere düşen pay kuşkusuz ki çok büyük. Varsayalım ki sürekli bir düşünsel devingcnlik ve etkinlik içinde olan. ken- dini ycnıleyen. düşünme. araştırma coşkusunu ve sevindni her an içinde duyan. merak ve bulgulama coşkusundan yok- sun olmayan bir öğretim üyesisiniz. Eğitim sistemindeki alt- yapı nedenli bozuk olursa olsun. ne tür baskıa ve bürokratik engellcrlc karşıiajiiMnız karşılaşın. yine de yapıa olmaya çalışacaksınız. Ve belki de siz ayıruna bile varmadan bir çok genç size inanacak. sizi örnek alacak. Böylece davranışlannı- zla. yaşam biçiminizle. kişiliğinizle yaratıcılık küresinin oluş- masına katkınız olacak. Bu kürenin oluşması, gelişmesi za- manla eğitim sisteminde köklü değişikliklere yol açabilecek olan bir atılıma yol açacak. Söz gelimi Avrupa ülkelerinde 1968 gençlik hareketleriyle bırlikte eğitim ve öğretim alanlan- nda köklü reformlara gidildi. Ancak gençlik hareketi ani bir tepkı sonucu birden oluşmadı. yıllara dayanan uzun bir dü- şünsel ve kültürel gelişimin ve binkımin sonucuydu. Örneğin .Jfci»#fl«nft»A'l»rcu6egıbidüşünürlerolmasaydı gençlik hareketi "olabilırıniydı'.' Ya da Demirperde ülkelerindeki. örneğin Çe- koslovakya'daki toplumsal değişim birden oluşmadı. uzun süren gizli bir direnişın. özgürlük hareketinin sonucuydu. Buna benzer nice örnek verilebilir tarihten. Gerek tek tek bildirilerde. gerek dinleyıcilerle yapılan ko- nuşmalarda. gerek bcnım de kaiıldığım "Türk Eğitim Siste- minde Yaratıcılık Sonınları ve Çözümleri" konulu panelde otoriıereğitim. ezbercilik gibi yaratıcılık yollannı tıkayan so- runlar ve engeller bir bir dile getırildi. üzerinde konuşuldu ve tartışıldı. ancak bu sorunlan çözümleme doğrultusunda so- mut önenler geliştirilemedi. Çünkü çözüm gene yaratıcı dü- şünmede düğümleniyor kı. bunu da insan ancak kendisi bulabilir. Kesin çözüm yollan ya da haar reçeteler yaratıa düşünmeye ters düşüyor çünkü. Ancak şu da kesin ki bugün eğitim sistemimizde köklü re- formlara yol açabilecek olan temel bazı altyapı değişiklikleri- nin y apılması. sözgelimi öğretmenlerin daha iyi yetiştirilmele- ri. öğretmen odaklı eğitimin yerini öğrenci odaklı eğitimin al- ması. ezbercilığin yerine araştırma ve proje çalışmalannın geçmesi. kitaplannyenilenmesi. bugünkü haliylenot vesınav sistemınin kalkması vb. çok ama çok önemii. Bunun için de en başta yönetici konumunda olanlann kafalannm içini de- ğiştirmeleri gerekiyor. Söz gelimi okul kitaplannı serbest bırakıyoruz deyıp, kitap yazacak olanlann (uygulanacak yöntemi. sorulan vb. çağdışı kurallarla belirleyerek) elini ko- lunu bağlayan çiftestandart anlayışının değiştirilmesi gereki- yor. Nasıl mı? Bilemiyorum... Bizîer bilim adam-kadınlan. düşünürler. öğretmenler. yazarlar. sanatçılar vb. yaratıcılık kürcmizı oluşturmaya bakalım... Günün birinde... Bir tür donkişotluk mu? Belki... Türk Eğitim DerncğTnin düzenlediği diğer toplantılarda olduğu gibi bu toplantıdaki konuşmalar ve bildiriler de küçük bir kitapçık olarak yayımlanacak. Böylece toplantıya kalılamayanlann da yaratıcılık \e eğitim sorunlan üzerinde eninc boyuna düşünmesı sağlanacak. Ancak bu kitaplann okullara geniş çapta dağıtılması önemii olduğu gibi, gelecek- te düzenlenecek olan toplantılara veseminerlereöğretmenle- rin vc gençlcrin katılımlannın sağlanması da önem taşıyor. Daha yoğun bir katılım. büyük bir özen ve titizlikle hazı- rlanmış olan bu seminere farklı bir boy ut getirebileceği gibi öğretmenlere de yol gösterici bazı ipuçlan verebilirdi. "Sakıncah Piyade" Zonguldak y ta ZONGL'LDAK (AA) - Gazeteci-yazar Uğur Mumcu"nun yazdığı "Sakıncalı Piyade".Zonguldak"tasahnelenecek. Ankara Sanat Tiyatrosu oy unculan tarafından Zonguidak Barosu yaranna sergilcnecek oyunun yönetmenliğini Rutkay Aziz yapıyor. Müziklcrı Timur Selçuk'a ait oyun. 11 ocakta. Zongujdak Atatürk KültürSitesi"nde izlenebilecek. ABD 'de sinemayaiJgiazakh LOS ANGELES (AA) - ABDde ızleyicilerin sinemaya ilgileri azaldı. Sinema salohlan 1993'tcen yüksek gelire ulaşırken. ızleyicisayısı30yıldırdeğişmedi. Yapımalarve stüdyoyöncıicileri. iliginindüşüküğünü bilet fiyatlannın pahalı olmasına bağlıy orlor. MCA Motion Picture Group"un Başkanı Tom Pollock.filmizlemenin hala çok pahalı olduğuna inandığını söyledi. Pollock, nüfusun neredcyse iki katına ulaştığ bir sürede izleyici savısının değişmemesini de buna bağladı. ABDli sinema sektörü uzmanlan, 1993'te Kuzey Amerika'daki sinema bileti satışlannın 1989"daki 5 milyar 30 milyon dolarlık rekorunu kırmasını bekliyorlar. Konuya ilişkin nihai rakamlar Amerika Sinema Birliği tarafından gelecek mart ayından sonra açıklanacak. Ancak. tahminlere göre 1993 yılında 1.02 milyaradet bilet satıldı. Gerçeleşmenin böyle olması halinde, bu rakam 1992yılınagöreyüzde6 oranında artış içermcsine rağmen. 1990yılındaki 1.06 milyaradetliksatışınaltında kalmış olacak. Kuzey Amerika "da 1960'lıyıliannbaşlanndadayılda 1 milyar adct sinema bileti satılıyordu. 1980yılında 2.70dolarolan ortalama bilet fiyatlan ise 1993 yılında ortalama 5.10 dolarayükseldi. Öndegelen salonlarda ise bilet fiyatlan 7.50 dolan buluyor. Video kiralama bedeli isefilmbaşına 1 dolardolayında bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle