27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7OCAK1994CUMA 12 DUNYADAN Mutsuzluğunkaynağıbireydlik Her şey tatsız, tuzsuz; iş- ler yolunda gjtmiyor. İnançlar yıkılmış, umutlar sönmüş. Gelecek belir- ' sizlik içinde. Geleneksel kanıya göre bütün bu olumsuzluklann tek sorumlusu ekonomik dur- gunluk. Ekonomi düze çıkar çıkmaz her şey yoluna girecek; umutsuzluk, yabancılaşma ve ahlaksal değerlerin aşmması sona erecek; sihirli değnek değ- mişcesine her şey güllük gülis- tanlık olacak. Bu basit açıkla- , ma pek çok insanı tatmin edi- yor. Ne yazık ki gerçek bu ka- ' dar basit değil. Dünya, 1930'dan beri yaşa- nan en uzun ve en derin ekono- , mik bunahmın tam ortasında. Kötü günler daha bitmedi. Ge- lecek birkaç yıl daha bunalım etkisını sürdürecek gibi duru- yor. Ekonomik biiyüme. demok- Adam Smith: "Görünmeyen El" kuramıyla kişisel çıkarlann gözetilerek toplumsal çıkarlann korunacağını öne sürüyordu. Karl Marx: Ekonomik çıkarlann din, sanat ve kültür kavramlannın üzerinde yeraldığını savunuyordu. rasi ve özgürlük gjbi herkesin ağzında sakız ettiği kavramlar yoksul ruhlan artık doyurmaya yetmiyor. Pek çok insan yaşan- tısında bir şeylerin eksik oldu- ğunun bilincinde. Hillary Clin- ton yaptığı bir basın toplantı- sında çağdaş toplumu şu söz- cüklerle tanımlıyor:"Ruhlar uyku hastalığına hıtulmuş". İn- sanlar, yaşamın anlamını, ama- anı sorgulamayan ve açıklama- yan siyasal felsefeleri yetersiz buluyor. Bu nedenle zamanımı- zın moda davranış biçimi olan bireysellik ve dünyada geçerli olan pazar ekonomisi mutsuz ve doyumsuz insan tipini yara- tan en büyük etken olaraİc gö- rülüyor. Kişisel çıkar peşinde koşan insaniann gerçek mutlu- luğu bulamadığı bir gerçek. Ya- şam boyu tek amaç bireysel ge- reksinimlerin tatmini olduğun- da, amaca ulaşmak pek bir an- lam taşımıyor. Baülı Voplumlarda pazar ekonomisi tüm değerlerin üze- rinde yer alıyor. Diğer taraftan insanlann salt ekonomik yara- tıklar olmadığı da biliniyor. Toplumbilimciler sosyal ve kül- türel gereksinmelerin. psikolo- jik tatminlerin insan yaşamının temelini oluşturduğunu yıllar- dır söyler durur. Dolayısıyla bugün alıp başını giden pazar ekonomisi yoğun eleştirilere he- def oluyor. Eleştiriler genelde toplumlann doğal yapısında bulunan zenginlik ve farklılığın tek boyuta indirgenmesini kını- yor. Son gûnlerde manevi deger- lere pek ağjrlık verilmiyor. çün- kü bu değerler 20. yüzyılın bi- limsel materyalizmiyle çatışı- yor. Manevi değerlerin arka plana atıldığı dünyamızda insa- nın içinde bulunduğu durum, aşağılık ve yoz değerlerin dar kapsamında açıklanmaya çalı- Aile Planlaması ve Doğurganlık Gelişmekte olan 44 ülkede 300.000 kadının katıiırm De yaptlan incelemenin sonuçlan GaMşmekt* Kadın başına dOş»n Doğum konUoluna olan Olk» çocuk sayısı başvuran kadınlar %68 %66 '89 J%10 89 İ9% Kaynak: Johre Hopkins Ûniversrfss/, Nûtus Raporu New York Tımes'dan Cumhuriyere özol Bangladeş örneği, doğum kontrolünün modernleşmenin sonucu olmadığını kanıtladı Nüfus artışmakarşıaüeplanlaması B ugüne dek gelişmekte olan bir ülkenin nüfus artış hızının ancak ekonomik gelişmeyle azalacağı ile- ri sürülüyordu. Ne var ki, son çahşmalar Bangladeş gibi fakir ülkelerde, çağdaş doğum kontrol yöntemlerinin sürekli ve kararh bir şekilde uygulanmasıyla nüfu- sun denetim altına alınabileceğini gösteri- yor. Bu gibi ülkelerde aile başına düşen çocuk sayısırun azalması için yaşam stan- dartlannın yükselmesini beklemeye artık gerek yok. Ekonomik kalkınmalannı gerçekleştiremiyen yoksul ülkelerde, uz- manlann "üreme devrimi" olarak nite- lendirdiklen bir gelişme izleniyor. 20. yüzyılın başında Kuzey Amerika ve Av- rupa'da görülen bu olgu, nüfus patla- masının durmasına hatta nüfusun sabit kalmasına yol açıyor. Nüfus uzmanlan geleneksel kuramlann artık işlerliğini yi- tirdiğini ileri sürerek. doğum kontrol araçlannın en etkili yöntem olduğunda birleşiyor. Diğer taraftan sanayileşmesini gerçekleştirmiş ülkelerde yaşam stan- dartlannın gelişip, tıbbın ilerlemesiyle ömürler doğal olarak uzuyor. Ancak, do- ğum oranlannın sabit kalmasıyla nüfusta kaçınılmaz birpatlama yaşanıyor. Yalnızca eğitimin yaygınlaşıp her ço- cuğun bir ekonomik sorumluluk olduğu gerçeğinin kabul edilmesiyle doğum oramnın düşeceği öne sürülüyor. Do- layısıyla, ölüm ve doğum oranlannın bir- likte düşmesiyle nüfusun sabitleşeceğı kaydediliyor. Sanayileşmiş ülkelerde bu durumun yaşandığı vurgulanıyor. Pek çok toplumbilimci gelişmekte olan ülke- lerde nüfusu azaltmanın tek yolunun sa- nayileşme veeğitimin yaygınlaşmasından geçtığıne inanıyor. Oysa Bangladeş"de yaşananlar bu kuramm her zaman doğru olmadığının en canlı kanıtı. Bu yoksul ve kalabalık güney Asya ülkesindeekonomi hala tanma dayandığından çocuk ekono- mik güvence olarak görülüyor. 1970 ile 1991 yıllan arasında doğurganlık yüzde 21 oranında düştü. Dolaşısıyla, kadın başına düşen çocuk sayısı 7"den 5.5'e indi. Aynı dönemde üretken kadınlar arasında doğum kontrol araçlan kulla- nanlar yüzde 3.5'dan 40'a çıktı. \V ilüam K. Stevens Ertnerri 'soykmmûdeğily Ermeni İehciri' £t Mondt Orytmtalisi BernardLevisI.DmyaSavaşısonlanndaTûrk Ermeniterinin âramı üzerine 16 kasanda Le Manâe 'dayayt- ntaııan söytefiyk ilgiti, özeüikîe larihçikrden oiuf&t birgru- bun serı eleftirilerinı yanuladı. Aşağıda, Lewis'm Le Afon- de a gönderdiği mektubu sunuyoruz. 1915 Errnenj sürgünleri üzcnne görüşlerimi daha açık ve daha kesin bir şekilde açıklamak istiyorum. Olayiann sayısını kesin olarak bılmek çok zor. Lüb- nan'a gönderme yapmakta aTnacım, her iki olay arasında bir benzerfik arayışı değil. oiaylann kar- maşık bir ortamda gerçekleştiğini beKrternenİD gaç- lüğünü belirtmekti. Soykınrnla karşılaştırma bugün için bir çok açıdan dolambaclı yollara saptınlmıştır. 1- Ermeniİere karşı, Avnıpa'da Yahuditere karşı yapıian aşağjlamaya benzer hiçbir kin kampanyaa yüriitühnemiştîr. 2- Şiddetinin derecesi ne olursa olsıai, Ermeni sür- gûnü her yerde yapdmamışür. Özelfikle tstanbul ve îzjnir gibi iki büyük kentte uygulanmarnıştır. S- Türkterin Ejmenilere karşı eykmleri, her ne ka- dar orantısız da olsa, nedensiz ortaya çıkmamıştır: Öki, Osmanb'nın doğu taşjasmda Rus üerleraesi korkusu. Ikincisi. Rusian Türk rejimine karşı kurta- n a olarak gören Ermenikrin, Osmanh devleüne karşj yürüttükleri devrimci eylemlerinde ve ulusal bilinçlenmelerinde de başlıca yardtmcıîan olarak kabul etmeleri. Töro bunlar imparatorîuğun ümitsiz durumu ve savaş yıllannın getirdiği gerginlikk kö- tüleşen endişe ve guvensizlik atmosferinin oiuşması- m sağlamıştır. Ruslar, 1914'te dört, 1915*te üç bü- yük gönüllü Ermeni biriiğine göz dikti. Bu gruplar içinde, halk arassnda lanınan önemli kişiler de vardı. 4- Tehctr siyaseti, Osmanü devletinde adi ya da si- yasi suçlara karşı veya diğer nedenlerden doîayı yüzydlar boyunca uygulanmışü. Osmanh tehcirleri ^ûrgûnleri), doğrudan Ermenifer'i hedeflemiyordu. Orneğin Rus ilerlemesi ve pek yakındakı işgaî tehdî- di alündaki Van'ın Osmanlı valisî, Müslüman halkı yanianna uîaşım aract ve yiyecek verraeden yollara sürdü. Bunun, Rus egemeniiğj akma gjrmeterinden daha iyi olacağını düşünmüştü. Çok az Müslüman bu sürgünden sağ çıkabildi. 5- Şüphesiz Errneniler'm çektiğj ızdırap korkunç bir insanlık trajedisirü oluşturuyor. Tıpkı soykınma ugramış Yahudilerde olduğu gibi, bu olay Ermenile- rin hafizalanna kazındı. Çok sayıda Ermeni açbk- tan, soğuktan, hasıalıktan yaşamlannı kaybetü. Çünkü sürgünler şiddeüi kış aylannda gerçekleş- mişti. Hiç kuşkusuz, her ne kadar tek taraDı olmasa da, Amerikah görevliîerin sürgünden önceki rapor- lannda beürttiği gibi (örneğın, Van'dan çıkart Müs- lürnanlann Ermeni birüklennın eline düşmesi) bir çok korkunç olay gerçekleşti. Ama bu oİaylan, işgalci Ruslarla işbJrüği yapmaya hazır Ermeni toplumu karşısında Türkkr'in (ge- reğinden fazla abarühıuş ama kesinlikle temebiz ol- mayan)korkusu ve bir (yasadışı da olsa) savaş bağ- iamı içinde görmek gerekli. Böylece Istanbul'daki Jön Tûrkler hukûmeti. sorunu esici ama ak başvuru- lan bir yöntem olan sürgünJe çözmeye karar verdi. Sürüîenler, Ajiadolu'daki savaşın zor koşullan, tüm sağlam erkeklerin savaşta obnası, soyguncula- nn ve durumdan yararlanan diğerierinin kötülükk- riyk daha da ağrlaşan korkunç aalara katlanmaya devam etti. Ama Osmanlı hükümetinin Ermeni ulu- sunu yok etmeyı amaçlayan bir karan yoktu. şılıyor. İnsanhk bu değerleri hiç tanımamış gibi, bir böşluk içine atılmak isteniyor. Çağımızda geçerli olan değer yargılan çeşitli düşünce akımla- nnın bir sonucu. Örneğin, Marksizm din, felsefe, sanat ve kültürü ekonomik çıkarlann şemsiyesi altında inceliyor. Danvin'in evrim kurarru, basit organizmalardan karmaşık ya- pılann oluşumuna ışık tutuyor. Freud, davranış biçimlerini bi- linç altı çatışmalanyla açıkla- maya çalışıyor. Görelilik kura- mı kesinlik kavramını reddedi- yor. Pozitivizm yalnızca bilim- sel yöntemlerle elde edilen bilgi- leri tanıyor. Söz konusu yaklaşımlar in- san yaşamının anlamını redde- derek insanlan mutsuz kılmak- la kalmıyor, büyük yanhşhkla- ra yol açıyor. İnsan yaşamında metafıziki öğelerin de var oldu- ğu gerçeğı dikkate alınmıyor. Bugün toplumsal yönümü- zün bilincinde olmamamız en büyük eksikliğimiz. Diğer in- sanlarla birlikteliği öğrenme- den, onlarla gerektiğinde tek vücut olmadan, insanın kendi kendisiyle banşık olması insan doğasına ters düşüyor. Bundan böyle herşeye yeni- den başlamak tek çözüm gibi görünüyor. Bugüne dek politi- tacılara, yönetime guvensizlik, yerleşik ahlaksal değerlerin ayaklar altına alınması tehlikeli oluşumlara yol açü. İnsanlar ruhlannın yoksulluğunu tüke- tim çılgınlığı ile kapatmaya ça- lıştı. Ekonomik ve toplumsal alanda denetim eksikliği, top- lumlan bir boşluğa doğru itti. Toplumsal kurumlann soruna yaklaşımlan, ne yazık ki, yapı- cılıktan çok uzaku. Geleneksel tutuculuk kişisel sorumluluğu yüceltirken, toplumsal sorum- İuluğu reddedivordu. Gelenek- sel liberalizm çerçevesinde top- lumdan farklı seslerin çıkması hoş görülmüyordu. Adam Smith, yalnızca birey- sel çıkarlann gözetilmesiyle, ge- nel ekonomik kalkınmanın ger- çekleşeceğini öne sürüyordu. Şimdi bu kuramın tam tersini savunma zamanı artık geldi: Gerçek mutluluk ve manevi zenginlik ancak toplumsal çı- karlara öncelik tamndığı sürece elde edilebilir. Michael Meacher Independent Akıllı kompüter Bilim adamlan, kurgubilim yazan Arthur O Clarce'ın, 2001: Uzay Yolu Macerası'nda yaraltığı "Hal" karakterine benzer. sağduyulu bir bilgisa- yar yaratmanın eşığinde olduk- lanna inanıyor. Bilim adamlanna göre, filo- zoflann rüyası olan bedensiz aklın yaratılmasında, yani bil- gisayar hafızasına "yapay ze- ka" yerleştirilmesinde. iki yıl gibi kısa bir sürede çok önemli adımlar atılacak. Bilgisayar, elektronik kütüp- haneyi kanştırarak "öğrenmeyi öğrenmeyi" başardığında, do- kuz yıllık proje de son bulacak. Bilgisayar Teknolojisi AŞ tara- fmdan yüriitülen CYC projesi- nin başı Doug Lenat, biigisaya- nn, kendisine yüklenen bilgiyi bilgi üretmek için kullanmaya başlamasıyla. önemli bir dö- nüm noktasına girileceğini söy- lüyor: "Bundan sonra projeye katdaıdar be\in cerrahı ofanaktan çıkıp CYC'nin zor cümleler, me- tinlerie ilgili sorularını vanıtla- >an öğretmenlere dönüşecek. Ve İNI aşamaya çok yaklaştık." CYC projesi, elektronik ansiklopedi yaratma projesıyle bağlantılı olarak işliyor. Ancak Dr. Lenat ve takımı, sistemi sı- radan bilgilerin depolanmasın- da değil, bazı beürsizliklerden sonuç çıkarmasını sağlayacak basit ya da karmaşık kurallan anlamasında kullanıyor. Zeki bilgisayar yaratma ça- lışmalan ilk kez 1950'lerin so- nunda başladı. Eğer Lenat'ın öngörüleri gerçekleşirse, yaşa- mın. evrenin sırlan sorulanna belki sonunda bir çözüm bulu- nacak. The Inpendent CALISANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ stPAT, -99 Damştay kararlarına "idare uymak zorundadır' Sorii:\2 Eylül ihrilalinde bir iktisadi kamu kuruluşunda başmü hendis olarak sözleşmeli kadroda görev yaparken, gerek- çe gösterilmeden görevime son verildi. Yıllar sonra bana yapılan haksızlığın giderilmesi konu- sunda yaptığım başvuruya "So/leşmeli statüde çalışmak- ta iken ilimizdeki sıkıyönetim komutanlığının emirleri doğrultusunda >e genel müdürlüğümüzün talimatlan uya- rınca göre>imize son »erildiğinden çaltştığınız yülara ait kıdem tazminatının ödenmesi mümkün görültnemekte- dir" yanıtını aldım. Aynı şekilde haksızlığa uğrayanlardan on yıl sonra gö- revlerine dönenler oldu. Bu konuda yeni bir kanun mu çıkO? Bu uygulama ile ilgili bilgi beklemekteyim. YANIT: Anayasanın 155. maddesi "Damştay" ile ilgilidir. "Damştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı mercüne bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme tnerciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son mahkcme- si olarak bakar." 2575 sayılı Damştay yasasmın 1. maddesinde Danıştay'ın tanı- mı yapılmıştır. "Damştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş Yfiksek Idare Mahkemesi, danışma ve inceleme mercüdir." Damştay Yasasının 40. maddesi gereği olarak, Danıştay'ın iç- tihatlan Birleştirme Kurulu kararlanna "idare uymak zorunda- dır." İdarenin uymak zorunda olduğu ve durumumuzla ilgili "içti- hatlan Birleştirme Kurulu Karan" da. 9 Şubat 1990 günlü Resmı Gazete'nin 67-78. sayfalannda yayımlanmıştır. Bu karar üzerine/Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca hazırlanan 123 sayıh Devlet Memurlan Genel Tebliği de 22 ocak 1992 günlü Resmi Gazete'nin 22. sayfasında yayımlanmış ve ilgililere "teb- üğ" olunmuştur. "Bilindiği üzere, Damştay içtihatları Birleştirme Kurulu'nun 9/ 12/1990 günlü ve 20426 sayılı Resmi Gazete'de yavımlanan 7/12/ 1989 günlü ve esas no 1988/6, karar no: 1989/4 sayılı kararında sı- kıyönetim komutanlarının istemleri üzerine görevlerine son verilen kamu görevlilerinîn >e kamu hizmetlerinde göre\li işçilerin, ilk kez kamu göreMne girdikleri tarihte bu görev için >asa ve yönetmelik- lerde öngörülen nitelikleri kaybetmemiş olmaları koşuluyla, işleri- ne son verildiği bölgede sıkıyönetim kalktıktan sonra kurumlarınca eski görevlerine iade edilmelerine karar verilmiştir. (...) idarenin boş yere yargı gideri ödememesi, ilgililerin mağduriyetlerinin ön- lenmesi ve kamu kunım ve kunıluşları arasında uvgulama birliğınin sağlanması için, 1402 sayılı kanun uyannca sıkıvönetim komutan- larının istemi üzerine görevlerine son verilenlerden Danıştayın am- lan içtihadi birleştirme karan üzerine görevlerine iade edilenlere Damştay içtihadi Birleştirme Karannın Resmi Gazete'de yayım- landığı 9/12/1990 tarihinden geriye doğru beş yüı aşmamak ve daha önce görev yaptıkları yerde sıkıyönetimin sona erdiği tarüiten önceki bir tarihe taşmamak koşuluyla belirlenecek dönem için açı- kta geçirdikleri sürelere ait aylık ve diğer özlük haklarınm herhan- gi bir yargı kaarı aranmaksızın ödenmesi ödeme yapılan dönem içinde v arsa kamu > a da özel teşebbüsten elde etmiş olduklan getir- lerin ödenecek miktardan mahsup edilmesi gerekmektedir. Tebliğ olunur." AMCARA-ANKA MÜŞERREF HEKİMOCLU Çiçek Çocuk Son yıllarda az görüyorum ama AUIIa Karaosma- noğlu'nu sevgiyle düşünürüm her zaman. Güzel anıları- mız var, kimi sözleri hala çınlar kulağımda. Yetmişli yıl- larda ülkemizin ekonomik tablosunu çizerken 2008 yılı- na kadar borç odemekten söz ederek tepkilere yol açtı. Karamsarlıkla suçlandı, belki bugün de karamsar bu- lanlar var. Ama o çocuksu gülüşüyle iyimserliğini de belirtiyor Karaosmanoğlu. Tablonun gerçeği bilinirse, çizgileri değiştirecek yöntemler de bulunabilir, diyor. Hindistan'da böyle bir deneyi var. Geçende Ankara'ya geldi, bir sabah kahvesinde buluştuk, kısa ama güzel bir söyleşi yaptık. Ülkemizin yaşamında, politikasında çok önemli rolü olan Dünya Bankası'nın doruğunda bir kişi Karaosmanoğlu. Oradan Ankara'ya, Türkiye'ye nasıl bakıyor, neler görüyor acaba? Değişen koşullar, deği- şen politikalar doğrultusunda ne düşünüyor. Olumsuz düşünmüyor. önce ülkemizdeki insan biriki- mi nedeniyle. Her dalda iyi yetişmiş, çağdaş düzeyde insanlarımızın varlığına umutla bakıyor. Bu insanlar doğru yerlerde, görevlerde kullanılırsa belli yanlışlann önleneceğini söylüyor. Son gûnlerde kulağımda çok çın- lıyor o sözler. Yerel seçimler nedeniyle yaşanan olay- lar, adaylar, transferler, tartışmalar arasında düşünüyo- rum. Bu kişiler doğru adaylar mı acaba? Istanbul Anakent Başkanlığı için DYP'de ya da ANAP'ta Dalan ya da ilhan Keskrf'den başka aday bulunamaz mı? Istanbul Belediye Başkanlığı başbakanlıkla eş bir olay neredey- se. Başkanlık için kaç aday çıkarabilir, ama ANAP İlhan Kesici'yi aday gösteriyor. DYP Bedrettin Dalan'ı... Belki anımsarsınız, Atilla Karaosmanoğlu'nun adaylığı daya- zıldı bir aralık. Kuşkusuz aslı olmayan bir haber. Atilla Karaosmanoğlu gülerek yalanladı haberi. istanbul'da bir hafta yaşamadım, bilmediğim, tanımadığım bir kente nasıl başkan olabilirim, dedi. ANAP'ın, daha doğrusu Mesut Yılmaz'ın başkanlık için başka ölçüleri var galiba. Nurettin Sözen'in Sıvaslı olmasından esinlenerek Sıvaslı bir aday gösteriyor Is- tanbul'a. Nurettin Sözen'in yolunu, soluğunu kesmek için sürdürülen oyunların tersine döneceği de hiç düşü- nülmemiş anlaşılan. Nerdeyse planlı bir karalama çaba- sı karşısında aklanma olayıyla her şey yerine oturuyor şimdi. Yapay soluklaşişenbalonlarçabuksönüyor değil mi? Baloncular da hayli acıklı durumda doğrusu. Olayın tüm kuruluşlara belli uyarısı da var elbet. SHP Genel Başkanı Karayakpın bir açıklama yaptı ge- çen gün. SHP'nin yerel yönetimlere bakışını anlattı, yeni bir örgütlenme öngörülüyor. Karayalçın'ın öteden beri savunduğu politika bu. Yerel yönetimlerde demokratik yaşamı güçlendiren yapısal değişiklikler öngörülüyor. Belli yasalar var gündemde, o yasalar gerçekleşirse çok sesli yönetimler oluşacak, yerel halk yönetime katı- lacak, doğru kişiler doğru görevler alacak. Sanırım baş- kan adaylarını da bu politikayla seçecek sosyal demok- ratlar. Ama öteki partilerde demokrasiyle çelişen politi- kalar uygulanıyor. ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın davranı- şı da hayli ters geldi bana. örneğin Işın Çelebi'nin Izmir Başkanlığı. Bir milletvekili, halktan aldığı oylarla üstlen- diği görevi nasıl yarıda bırakabilir, seçmenterine verdiği sözü yerine getirmekten geri kalabilir mi? Sayın Dalan, Meclis'teki varlığını parmak kaldırmaktan öteye düşün- müyor, bunu ekranda açıklamaktan da çekinmiyor ama yasal görevini yerine getirmek, demokratik gelişmeye , katkıda bulunmak en onurlu bir görev değil mi acaba? , Tıkanıklıktan söz edenler de o tıkanıklığı aşmak için ça- lışmak zorunda değil mi her şeyden önce? Konuya ne- reden baksak bir çelişki, çarpıklık var bence. Parti örgüt- lerinin tepkisi de kanıtlıyor bu çarpıklığı. Tek sesliliği içlerine sindiremiyor partililer. Sen yoksun, biz de varız, diyorlar! Sevindirici bir olay bu. Demokrasi şarkısı tek sesle söylenemez değil mi? • • • Yeni yılda telefonla, çiçekle, faksla, güzel kartlarla ba- na ulaşan okurlarıma teşekkür ediyorum. Güzel dilekle- riyle mutlu ve umutlu bir yıla başlıyor, beni çok onurlan- dıran, yüreklendiren seslenişleri hak etmeyi diliyorum. Bir gün Kuşadası'na gidip CIVILTI korosunu dinlemek, Çocuk ve Halk Kitaplığı Derneği'nden Belma özgün'ün sevincini paylaşmak istiyorum. CIVILTI Çocuk Korosu'- nun genişlediğini yazıyor Kuşadalı okurumuz. Org kur- su da sürüyor, yazılarınızda belirttiğiniz çok sesli günler çocuklarımızla sağlanacak, diyor. O günleri özlemle dü- şünüyorum. Sonra Bursa'da AderrrGerçek'in kedilerini okşamayı bir gün. Bir de kedi-köpek fotoğrafı yollamış bana, Bandırma iskelesi'nde çekmiş, altında da güzel bir uyarı, bu fotoğrafın sevgisiz, hoşgörüsüz insanlara örnek olmasını diliyor. Kartlardan biri de Mamak'tan. SHP'li milletvekillerinin eşlerinden. Onlarla birlikte parklarımıza kitaplıklar kur- mayı da çok isterim doğrusu. Küçük bir çocuk var kutla- ma kartında. Bir çiçek çocuk, önünde çiçek açan bir ki- tap, çiçekler başında açıyor sonra, beyninde, yüreğirt- de... Yeni bir bahçeye çağrı gibi. Doğru insanlar doğru gö- revlere gelirse, o bahçeler de olur kuşkusuz. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Taze peynir ve şekerle yapılan bir tatlı. 2/ İs- viçre'de bir kanton... Gece yapılan sinema ya da tiyatro gösterisi. 3/ Halk dilinde pancara ve- rilen ad... Enis Batur'un bir şiir kitabı. 4/ Birim. 5/ Ava alıştınlmayan bir tür 6 doğan... İlaç. 6/ Eylemle- j ri olumsuz yapmakta kullanılan ek... Bir şeyi 8 unutmamak için parma- Q ğa bağlanan iplik. 7/ Bir 1 2 3 4 5 elektroliz aygıtındaki artı kutup... Benzer, denk. 8/ Büyük makam- daki kimseleri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse... Kur- şun borulann ağzını açmakta kul- larulan ucu sivri takoz. 9/ Ha- mamböceği. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Bir kitabı, bir yayını tamamla- mak ve için zenginleştirmek için yapılan ek. 2/ Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan beyaz ve billursu toz... Çam ağacından yapılmış su testisi. 3/ Gaziantep'in bir ilçesi... Serbest meslek adamlannı içinde topla- yan resmi birlik. 4/ Meslek. 5/ Ağız kısmı yayvan bakır kap... Fas'ın plaka işareti. 6/ Yüz, çehre... Eskiden "nasıl, niçin" anla- mında kullanılan sözcük. 7/"— oluyor halimi takrire hicabtm / Üzme yetişir üzme fırakınla harabım" (Nigâr Harum)... Doyur- ma. 8/ Tıp dilinde derinin kanlanmasma verilen ad... Temiz, if- fetli. 9/ Kımyasal temel madde. KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI Talip Apaydm 30.000 (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle