Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7OCAK1994CUMA
12 DUNYADAN
Mutsuzluğunkaynağıbireydlik
Her şey tatsız, tuzsuz; iş-
ler yolunda gjtmiyor.
İnançlar yıkılmış,
umutlar sönmüş. Gelecek belir-
' sizlik içinde. Geleneksel kanıya
göre bütün bu olumsuzluklann
tek sorumlusu ekonomik dur-
gunluk. Ekonomi düze çıkar
çıkmaz her şey yoluna girecek;
umutsuzluk, yabancılaşma ve
ahlaksal değerlerin aşmması
sona erecek; sihirli değnek değ-
mişcesine her şey güllük gülis-
tanlık olacak. Bu basit açıkla-
, ma pek çok insanı tatmin edi-
yor. Ne yazık ki gerçek bu ka-
' dar basit değil.
Dünya, 1930'dan beri yaşa-
nan en uzun ve en derin ekono-
, mik bunahmın tam ortasında.
Kötü günler daha bitmedi. Ge-
lecek birkaç yıl daha bunalım
etkisını sürdürecek gibi duru-
yor.
Ekonomik biiyüme. demok-
Adam Smith:
"Görünmeyen El"
kuramıyla kişisel
çıkarlann gözetilerek
toplumsal çıkarlann
korunacağını öne
sürüyordu.
Karl Marx:
Ekonomik
çıkarlann din, sanat
ve kültür
kavramlannın üzerinde
yeraldığını
savunuyordu.
rasi ve özgürlük gjbi herkesin
ağzında sakız ettiği kavramlar
yoksul ruhlan artık doyurmaya
yetmiyor. Pek çok insan yaşan-
tısında bir şeylerin eksik oldu-
ğunun bilincinde. Hillary Clin-
ton yaptığı bir basın toplantı-
sında çağdaş toplumu şu söz-
cüklerle tanımlıyor:"Ruhlar
uyku hastalığına hıtulmuş". İn-
sanlar, yaşamın anlamını, ama-
anı sorgulamayan ve açıklama-
yan siyasal felsefeleri yetersiz
buluyor. Bu nedenle zamanımı-
zın moda davranış biçimi olan
bireysellik ve dünyada geçerli
olan pazar ekonomisi mutsuz
ve doyumsuz insan tipini yara-
tan en büyük etken olaraİc gö-
rülüyor. Kişisel çıkar peşinde
koşan insaniann gerçek mutlu-
luğu bulamadığı bir gerçek. Ya-
şam boyu tek amaç bireysel ge-
reksinimlerin tatmini olduğun-
da, amaca ulaşmak pek bir an-
lam taşımıyor.
Baülı Voplumlarda pazar
ekonomisi tüm değerlerin üze-
rinde yer alıyor. Diğer taraftan
insanlann salt ekonomik yara-
tıklar olmadığı da biliniyor.
Toplumbilimciler sosyal ve kül-
türel gereksinmelerin. psikolo-
jik tatminlerin insan yaşamının
temelini oluşturduğunu yıllar-
dır söyler durur. Dolayısıyla
bugün alıp başını giden pazar
ekonomisi yoğun eleştirilere he-
def oluyor. Eleştiriler genelde
toplumlann doğal yapısında
bulunan zenginlik ve farklılığın
tek boyuta indirgenmesini kını-
yor.
Son gûnlerde manevi deger-
lere pek ağjrlık verilmiyor. çün-
kü bu değerler 20. yüzyılın bi-
limsel materyalizmiyle çatışı-
yor. Manevi değerlerin arka
plana atıldığı dünyamızda insa-
nın içinde bulunduğu durum,
aşağılık ve yoz değerlerin dar
kapsamında açıklanmaya çalı-
Aile Planlaması ve Doğurganlık
Gelişmekte olan 44 ülkede 300.000 kadının katıiırm De
yaptlan incelemenin sonuçlan
GaMşmekt* Kadın başına dOş»n Doğum konUoluna
olan Olk» çocuk sayısı başvuran kadınlar
%68
%66
'89 J%10
89 İ9%
Kaynak: Johre Hopkins Ûniversrfss/, Nûtus Raporu
New York Tımes'dan Cumhuriyere özol
Bangladeş örneği, doğum kontrolünün modernleşmenin sonucu olmadığını kanıtladı
Nüfus artışmakarşıaüeplanlaması
B
ugüne dek gelişmekte olan bir
ülkenin nüfus artış hızının ancak
ekonomik gelişmeyle azalacağı ile-
ri sürülüyordu. Ne var ki, son çahşmalar
Bangladeş gibi fakir ülkelerde, çağdaş
doğum kontrol yöntemlerinin sürekli ve
kararh bir şekilde uygulanmasıyla nüfu-
sun denetim altına alınabileceğini gösteri-
yor. Bu gibi ülkelerde aile başına düşen
çocuk sayısırun azalması için yaşam stan-
dartlannın yükselmesini beklemeye artık
gerek yok. Ekonomik kalkınmalannı
gerçekleştiremiyen yoksul ülkelerde, uz-
manlann "üreme devrimi" olarak nite-
lendirdiklen bir gelişme izleniyor. 20.
yüzyılın başında Kuzey Amerika ve Av-
rupa'da görülen bu olgu, nüfus patla-
masının durmasına hatta nüfusun sabit
kalmasına yol açıyor. Nüfus uzmanlan
geleneksel kuramlann artık işlerliğini yi-
tirdiğini ileri sürerek. doğum kontrol
araçlannın en etkili yöntem olduğunda
birleşiyor. Diğer taraftan sanayileşmesini
gerçekleştirmiş ülkelerde yaşam stan-
dartlannın gelişip, tıbbın ilerlemesiyle
ömürler doğal olarak uzuyor. Ancak, do-
ğum oranlannın sabit kalmasıyla nüfusta
kaçınılmaz birpatlama yaşanıyor.
Yalnızca eğitimin yaygınlaşıp her ço-
cuğun bir ekonomik sorumluluk olduğu
gerçeğinin kabul edilmesiyle doğum
oramnın düşeceği öne sürülüyor. Do-
layısıyla, ölüm ve doğum oranlannın bir-
likte düşmesiyle nüfusun sabitleşeceğı
kaydediliyor. Sanayileşmiş ülkelerde bu
durumun yaşandığı vurgulanıyor. Pek
çok toplumbilimci gelişmekte olan ülke-
lerde nüfusu azaltmanın tek yolunun sa-
nayileşme veeğitimin yaygınlaşmasından
geçtığıne inanıyor. Oysa Bangladeş"de
yaşananlar bu kuramm her zaman doğru
olmadığının en canlı kanıtı. Bu yoksul ve
kalabalık güney Asya ülkesindeekonomi
hala tanma dayandığından çocuk ekono-
mik güvence olarak görülüyor. 1970 ile
1991 yıllan arasında doğurganlık yüzde
21 oranında düştü. Dolaşısıyla, kadın
başına düşen çocuk sayısı 7"den 5.5'e
indi. Aynı dönemde üretken kadınlar
arasında doğum kontrol araçlan kulla-
nanlar yüzde 3.5'dan 40'a çıktı.
\V ilüam K. Stevens
Ertnerri 'soykmmûdeğily
Ermeni İehciri'
£t Mondt
Orytmtalisi BernardLevisI.DmyaSavaşısonlanndaTûrk
Ermeniterinin âramı üzerine 16 kasanda Le Manâe 'dayayt-
ntaııan söytefiyk ilgiti, özeüikîe larihçikrden oiuf&t birgru-
bun serı eleftirilerinı yanuladı. Aşağıda, Lewis'm Le Afon-
de a gönderdiği mektubu sunuyoruz.
1915 Errnenj sürgünleri üzcnne görüşlerimi daha
açık ve daha kesin bir şekilde açıklamak istiyorum.
Olayiann sayısını kesin olarak bılmek çok zor. Lüb-
nan'a gönderme yapmakta aTnacım, her iki olay
arasında bir benzerfik arayışı değil. oiaylann kar-
maşık bir ortamda gerçekleştiğini beKrternenİD gaç-
lüğünü belirtmekti. Soykınrnla karşılaştırma bugün
için bir çok açıdan dolambaclı yollara saptınlmıştır.
1- Ermeniİere karşı, Avnıpa'da Yahuditere karşı
yapıian aşağjlamaya benzer hiçbir kin kampanyaa
yüriitühnemiştîr.
2- Şiddetinin derecesi ne olursa olsıai, Ermeni sür-
gûnü her yerde yapdmamışür. Özelfikle tstanbul ve
îzjnir gibi iki büyük kentte uygulanmarnıştır.
S- Türkterin Ejmenilere karşı eykmleri, her ne ka-
dar orantısız da olsa, nedensiz ortaya çıkmamıştır:
Öki, Osmanb'nın doğu taşjasmda Rus üerleraesi
korkusu. Ikincisi. Rusian Türk rejimine karşı kurta-
n a olarak gören Ermenikrin, Osmanh devleüne
karşj yürüttükleri devrimci eylemlerinde ve ulusal
bilinçlenmelerinde de başlıca yardtmcıîan olarak
kabul etmeleri. Töro bunlar imparatorîuğun ümitsiz
durumu ve savaş yıllannın getirdiği gerginlikk kö-
tüleşen endişe ve guvensizlik atmosferinin oiuşması-
m sağlamıştır. Ruslar, 1914'te dört, 1915*te üç bü-
yük gönüllü Ermeni biriiğine göz dikti. Bu gruplar
içinde, halk arassnda lanınan önemli kişiler de vardı.
4- Tehctr siyaseti, Osmanü devletinde adi ya da si-
yasi suçlara karşı veya diğer nedenlerden doîayı
yüzydlar boyunca uygulanmışü. Osmanh tehcirleri
^ûrgûnleri), doğrudan Ermenifer'i hedeflemiyordu.
Orneğin Rus ilerlemesi ve pek yakındakı işgaî tehdî-
di alündaki Van'ın Osmanlı valisî, Müslüman halkı
yanianna uîaşım aract ve yiyecek verraeden yollara
sürdü. Bunun, Rus egemeniiğj akma gjrmeterinden
daha iyi olacağını düşünmüştü. Çok az Müslüman
bu sürgünden sağ çıkabildi.
5- Şüphesiz Errneniler'm çektiğj ızdırap korkunç
bir insanlık trajedisirü oluşturuyor. Tıpkı soykınma
ugramış Yahudilerde olduğu gibi, bu olay Ermenile-
rin hafizalanna kazındı. Çok sayıda Ermeni açbk-
tan, soğuktan, hasıalıktan yaşamlannı kaybetü.
Çünkü sürgünler şiddeüi kış aylannda gerçekleş-
mişti. Hiç kuşkusuz, her ne kadar tek taraDı olmasa
da, Amerikah görevliîerin sürgünden önceki rapor-
lannda beürttiği gibi (örneğın, Van'dan çıkart Müs-
lürnanlann Ermeni birüklennın eline düşmesi) bir
çok korkunç olay gerçekleşti.
Ama bu oİaylan, işgalci Ruslarla işbJrüği yapmaya
hazır Ermeni toplumu karşısında Türkkr'in (ge-
reğinden fazla abarühıuş ama kesinlikle temebiz ol-
mayan)korkusu ve bir (yasadışı da olsa) savaş bağ-
iamı içinde görmek gerekli. Böylece Istanbul'daki
Jön Tûrkler hukûmeti. sorunu esici ama ak başvuru-
lan bir yöntem olan sürgünJe çözmeye karar verdi.
Sürüîenler, Ajiadolu'daki savaşın zor koşullan,
tüm sağlam erkeklerin savaşta obnası, soyguncula-
nn ve durumdan yararlanan diğerierinin kötülükk-
riyk daha da ağrlaşan korkunç aalara katlanmaya
devam etti. Ama Osmanlı hükümetinin Ermeni ulu-
sunu yok etmeyı amaçlayan bir karan yoktu.
şılıyor. İnsanhk bu değerleri hiç
tanımamış gibi, bir böşluk içine
atılmak isteniyor.
Çağımızda geçerli olan değer
yargılan çeşitli düşünce akımla-
nnın bir sonucu. Örneğin,
Marksizm din, felsefe, sanat ve
kültürü ekonomik çıkarlann
şemsiyesi altında inceliyor.
Danvin'in evrim kurarru, basit
organizmalardan karmaşık ya-
pılann oluşumuna ışık tutuyor.
Freud, davranış biçimlerini bi-
linç altı çatışmalanyla açıkla-
maya çalışıyor. Görelilik kura-
mı kesinlik kavramını reddedi-
yor. Pozitivizm yalnızca bilim-
sel yöntemlerle elde edilen bilgi-
leri tanıyor.
Söz konusu yaklaşımlar in-
san yaşamının anlamını redde-
derek insanlan mutsuz kılmak-
la kalmıyor, büyük yanhşhkla-
ra yol açıyor. İnsan yaşamında
metafıziki öğelerin de var oldu-
ğu gerçeğı dikkate alınmıyor.
Bugün toplumsal yönümü-
zün bilincinde olmamamız en
büyük eksikliğimiz. Diğer in-
sanlarla birlikteliği öğrenme-
den, onlarla gerektiğinde tek
vücut olmadan, insanın kendi
kendisiyle banşık olması insan
doğasına ters düşüyor.
Bundan böyle herşeye yeni-
den başlamak tek çözüm gibi
görünüyor. Bugüne dek politi-
tacılara, yönetime guvensizlik,
yerleşik ahlaksal değerlerin
ayaklar altına alınması tehlikeli
oluşumlara yol açü. İnsanlar
ruhlannın yoksulluğunu tüke-
tim çılgınlığı ile kapatmaya ça-
lıştı. Ekonomik ve toplumsal
alanda denetim eksikliği, top-
lumlan bir boşluğa doğru itti.
Toplumsal kurumlann soruna
yaklaşımlan, ne yazık ki, yapı-
cılıktan çok uzaku. Geleneksel
tutuculuk kişisel sorumluluğu
yüceltirken, toplumsal sorum-
İuluğu reddedivordu. Gelenek-
sel liberalizm çerçevesinde top-
lumdan farklı seslerin çıkması
hoş görülmüyordu.
Adam Smith, yalnızca birey-
sel çıkarlann gözetilmesiyle, ge-
nel ekonomik kalkınmanın ger-
çekleşeceğini öne sürüyordu.
Şimdi bu kuramın tam tersini
savunma zamanı artık geldi:
Gerçek mutluluk ve manevi
zenginlik ancak toplumsal çı-
karlara öncelik tamndığı sürece
elde edilebilir.
Michael Meacher
Independent
Akıllı
kompüter
Bilim adamlan, kurgubilim
yazan Arthur O Clarce'ın,
2001: Uzay Yolu Macerası'nda
yaraltığı "Hal" karakterine
benzer. sağduyulu bir bilgisa-
yar yaratmanın eşığinde olduk-
lanna inanıyor.
Bilim adamlanna göre, filo-
zoflann rüyası olan bedensiz
aklın yaratılmasında, yani bil-
gisayar hafızasına "yapay ze-
ka" yerleştirilmesinde. iki yıl
gibi kısa bir sürede çok önemli
adımlar atılacak.
Bilgisayar, elektronik kütüp-
haneyi kanştırarak "öğrenmeyi
öğrenmeyi" başardığında, do-
kuz yıllık proje de son bulacak.
Bilgisayar Teknolojisi AŞ tara-
fmdan yüriitülen CYC projesi-
nin başı Doug Lenat, biigisaya-
nn, kendisine yüklenen bilgiyi
bilgi üretmek için kullanmaya
başlamasıyla. önemli bir dö-
nüm noktasına girileceğini söy-
lüyor: "Bundan sonra projeye
katdaıdar be\in cerrahı ofanaktan
çıkıp CYC'nin zor cümleler, me-
tinlerie ilgili sorularını vanıtla-
>an öğretmenlere dönüşecek. Ve
İNI aşamaya çok yaklaştık."
CYC projesi, elektronik
ansiklopedi yaratma projesıyle
bağlantılı olarak işliyor. Ancak
Dr. Lenat ve takımı, sistemi sı-
radan bilgilerin depolanmasın-
da değil, bazı beürsizliklerden
sonuç çıkarmasını sağlayacak
basit ya da karmaşık kurallan
anlamasında kullanıyor.
Zeki bilgisayar yaratma ça-
lışmalan ilk kez 1950'lerin so-
nunda başladı. Eğer Lenat'ın
öngörüleri gerçekleşirse, yaşa-
mın. evrenin sırlan sorulanna
belki sonunda bir çözüm bulu-
nacak. The Inpendent
CALISANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ stPAT,
-99
Damştay kararlarına
"idare uymak zorundadır'
Sorii:\2 Eylül ihrilalinde bir iktisadi kamu kuruluşunda başmü
hendis olarak sözleşmeli kadroda görev yaparken, gerek-
çe gösterilmeden görevime son verildi.
Yıllar sonra bana yapılan haksızlığın giderilmesi konu-
sunda yaptığım başvuruya "So/leşmeli statüde çalışmak-
ta iken ilimizdeki sıkıyönetim komutanlığının emirleri
doğrultusunda >e genel müdürlüğümüzün talimatlan uya-
rınca göre>imize son »erildiğinden çaltştığınız yülara ait
kıdem tazminatının ödenmesi mümkün görültnemekte-
dir" yanıtını aldım.
Aynı şekilde haksızlığa uğrayanlardan on yıl sonra gö-
revlerine dönenler oldu. Bu konuda yeni bir kanun mu
çıkO?
Bu uygulama ile ilgili bilgi beklemekteyim.
YANIT: Anayasanın 155. maddesi "Damştay" ile ilgilidir.
"Damştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir
idari yargı mercüne bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme
tnerciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son mahkcme-
si olarak bakar."
2575 sayılı Damştay yasasmın 1. maddesinde Danıştay'ın tanı-
mı yapılmıştır.
"Damştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş
Yfiksek Idare Mahkemesi, danışma ve inceleme mercüdir."
Damştay Yasasının 40. maddesi gereği olarak, Danıştay'ın iç-
tihatlan Birleştirme Kurulu kararlanna "idare uymak zorunda-
dır."
İdarenin uymak zorunda olduğu ve durumumuzla ilgili "içti-
hatlan Birleştirme Kurulu Karan" da. 9 Şubat 1990 günlü Resmı
Gazete'nin 67-78. sayfalannda yayımlanmıştır.
Bu karar üzerine/Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nca hazırlanan
123 sayıh Devlet Memurlan Genel Tebliği de 22 ocak 1992 günlü
Resmi Gazete'nin 22. sayfasında yayımlanmış ve ilgililere "teb-
üğ" olunmuştur.
"Bilindiği üzere, Damştay içtihatları Birleştirme Kurulu'nun 9/
12/1990 günlü ve 20426 sayılı Resmi Gazete'de yavımlanan 7/12/
1989 günlü ve esas no 1988/6, karar no: 1989/4 sayılı kararında sı-
kıyönetim komutanlarının istemleri üzerine görevlerine son verilen
kamu görevlilerinîn >e kamu hizmetlerinde göre\li işçilerin, ilk kez
kamu göreMne girdikleri tarihte bu görev için >asa ve yönetmelik-
lerde öngörülen nitelikleri kaybetmemiş olmaları koşuluyla, işleri-
ne son verildiği bölgede sıkıyönetim kalktıktan sonra kurumlarınca
eski görevlerine iade edilmelerine karar verilmiştir. (...) idarenin
boş yere yargı gideri ödememesi, ilgililerin mağduriyetlerinin ön-
lenmesi ve kamu kunım ve kunıluşları arasında uvgulama birliğınin
sağlanması için, 1402 sayılı kanun uyannca sıkıvönetim komutan-
larının istemi üzerine görevlerine son verilenlerden Danıştayın am-
lan içtihadi birleştirme karan üzerine görevlerine iade edilenlere
Damştay içtihadi Birleştirme Karannın Resmi Gazete'de yayım-
landığı 9/12/1990 tarihinden geriye doğru beş yüı aşmamak ve
daha önce görev yaptıkları yerde sıkıyönetimin sona erdiği tarüiten
önceki bir tarihe taşmamak koşuluyla belirlenecek dönem için açı-
kta geçirdikleri sürelere ait aylık ve diğer özlük haklarınm herhan-
gi bir yargı kaarı aranmaksızın ödenmesi ödeme yapılan dönem
içinde v arsa kamu > a da özel teşebbüsten elde etmiş olduklan getir-
lerin ödenecek miktardan mahsup edilmesi gerekmektedir.
Tebliğ olunur."
AMCARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOCLU
Çiçek Çocuk
Son yıllarda az görüyorum ama AUIIa Karaosma-
noğlu'nu sevgiyle düşünürüm her zaman. Güzel anıları-
mız var, kimi sözleri hala çınlar kulağımda. Yetmişli yıl-
larda ülkemizin ekonomik tablosunu çizerken 2008 yılı-
na kadar borç odemekten söz ederek tepkilere yol açtı.
Karamsarlıkla suçlandı, belki bugün de karamsar bu-
lanlar var. Ama o çocuksu gülüşüyle iyimserliğini de
belirtiyor Karaosmanoğlu. Tablonun gerçeği bilinirse,
çizgileri değiştirecek yöntemler de bulunabilir, diyor.
Hindistan'da böyle bir deneyi var. Geçende Ankara'ya
geldi, bir sabah kahvesinde buluştuk, kısa ama güzel bir
söyleşi yaptık. Ülkemizin yaşamında, politikasında çok
önemli rolü olan Dünya Bankası'nın doruğunda bir kişi
Karaosmanoğlu. Oradan Ankara'ya, Türkiye'ye nasıl
bakıyor, neler görüyor acaba? Değişen koşullar, deği-
şen politikalar doğrultusunda ne düşünüyor.
Olumsuz düşünmüyor. önce ülkemizdeki insan biriki-
mi nedeniyle. Her dalda iyi yetişmiş, çağdaş düzeyde
insanlarımızın varlığına umutla bakıyor. Bu insanlar
doğru yerlerde, görevlerde kullanılırsa belli yanlışlann
önleneceğini söylüyor. Son gûnlerde kulağımda çok çın-
lıyor o sözler. Yerel seçimler nedeniyle yaşanan olay-
lar, adaylar, transferler, tartışmalar arasında düşünüyo-
rum. Bu kişiler doğru adaylar mı acaba? Istanbul
Anakent Başkanlığı için DYP'de ya da ANAP'ta Dalan ya
da ilhan Keskrf'den başka aday bulunamaz mı? Istanbul
Belediye Başkanlığı başbakanlıkla eş bir olay neredey-
se. Başkanlık için kaç aday çıkarabilir, ama ANAP İlhan
Kesici'yi aday gösteriyor. DYP Bedrettin Dalan'ı... Belki
anımsarsınız, Atilla Karaosmanoğlu'nun adaylığı daya-
zıldı bir aralık. Kuşkusuz aslı olmayan bir haber. Atilla
Karaosmanoğlu gülerek yalanladı haberi. istanbul'da
bir hafta yaşamadım, bilmediğim, tanımadığım bir kente
nasıl başkan olabilirim, dedi.
ANAP'ın, daha doğrusu Mesut Yılmaz'ın başkanlık
için başka ölçüleri var galiba. Nurettin Sözen'in Sıvaslı
olmasından esinlenerek Sıvaslı bir aday gösteriyor Is-
tanbul'a. Nurettin Sözen'in yolunu, soluğunu kesmek
için sürdürülen oyunların tersine döneceği de hiç düşü-
nülmemiş anlaşılan. Nerdeyse planlı bir karalama çaba-
sı karşısında aklanma olayıyla her şey yerine oturuyor
şimdi. Yapay soluklaşişenbalonlarçabuksönüyor değil
mi? Baloncular da hayli acıklı durumda doğrusu. Olayın
tüm kuruluşlara belli uyarısı da var elbet.
SHP Genel Başkanı Karayakpın bir açıklama yaptı ge-
çen gün. SHP'nin yerel yönetimlere bakışını anlattı, yeni
bir örgütlenme öngörülüyor. Karayalçın'ın öteden beri
savunduğu politika bu. Yerel yönetimlerde demokratik
yaşamı güçlendiren yapısal değişiklikler öngörülüyor.
Belli yasalar var gündemde, o yasalar gerçekleşirse
çok sesli yönetimler oluşacak, yerel halk yönetime katı-
lacak, doğru kişiler doğru görevler alacak. Sanırım baş-
kan adaylarını da bu politikayla seçecek sosyal demok-
ratlar. Ama öteki partilerde demokrasiyle çelişen politi-
kalar uygulanıyor. ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın davranı-
şı da hayli ters geldi bana. örneğin Işın Çelebi'nin Izmir
Başkanlığı. Bir milletvekili, halktan aldığı oylarla üstlen-
diği görevi nasıl yarıda bırakabilir, seçmenterine verdiği
sözü yerine getirmekten geri kalabilir mi? Sayın Dalan,
Meclis'teki varlığını parmak kaldırmaktan öteye düşün-
müyor, bunu ekranda açıklamaktan da çekinmiyor ama
yasal görevini yerine getirmek, demokratik gelişmeye ,
katkıda bulunmak en onurlu bir görev değil mi acaba? ,
Tıkanıklıktan söz edenler de o tıkanıklığı aşmak için ça-
lışmak zorunda değil mi her şeyden önce? Konuya ne-
reden baksak bir çelişki, çarpıklık var bence. Parti örgüt-
lerinin tepkisi de kanıtlıyor bu çarpıklığı. Tek sesliliği
içlerine sindiremiyor partililer. Sen yoksun, biz de varız,
diyorlar!
Sevindirici bir olay bu. Demokrasi şarkısı tek sesle
söylenemez değil mi?
• • •
Yeni yılda telefonla, çiçekle, faksla, güzel kartlarla ba-
na ulaşan okurlarıma teşekkür ediyorum. Güzel dilekle-
riyle mutlu ve umutlu bir yıla başlıyor, beni çok onurlan-
dıran, yüreklendiren seslenişleri hak etmeyi diliyorum.
Bir gün Kuşadası'na gidip CIVILTI korosunu dinlemek,
Çocuk ve Halk Kitaplığı Derneği'nden Belma özgün'ün
sevincini paylaşmak istiyorum. CIVILTI Çocuk Korosu'-
nun genişlediğini yazıyor Kuşadalı okurumuz. Org kur-
su da sürüyor, yazılarınızda belirttiğiniz çok sesli günler
çocuklarımızla sağlanacak, diyor. O günleri özlemle dü-
şünüyorum. Sonra Bursa'da AderrrGerçek'in kedilerini
okşamayı bir gün. Bir de kedi-köpek fotoğrafı yollamış
bana, Bandırma iskelesi'nde çekmiş, altında da güzel
bir uyarı, bu fotoğrafın sevgisiz, hoşgörüsüz insanlara
örnek olmasını diliyor.
Kartlardan biri de Mamak'tan. SHP'li milletvekillerinin
eşlerinden. Onlarla birlikte parklarımıza kitaplıklar kur-
mayı da çok isterim doğrusu. Küçük bir çocuk var kutla-
ma kartında. Bir çiçek çocuk, önünde çiçek açan bir ki-
tap, çiçekler başında açıyor sonra, beyninde, yüreğirt-
de...
Yeni bir bahçeye çağrı gibi. Doğru insanlar doğru gö-
revlere gelirse, o bahçeler de olur kuşkusuz.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Taze peynir ve şekerle
yapılan bir tatlı. 2/ İs-
viçre'de bir kanton...
Gece yapılan sinema ya
da tiyatro gösterisi. 3/
Halk dilinde pancara ve-
rilen ad... Enis Batur'un
bir şiir kitabı. 4/ Birim. 5/
Ava alıştınlmayan bir tür 6
doğan... İlaç. 6/ Eylemle- j
ri olumsuz yapmakta
kullanılan ek... Bir şeyi 8
unutmamak için parma- Q
ğa bağlanan iplik. 7/ Bir
1 2 3 4 5
elektroliz aygıtındaki artı kutup...
Benzer, denk. 8/ Büyük makam-
daki kimseleri hoş sözlerle, fıkra ve
öykülerle eğlendiren kimse... Kur-
şun borulann ağzını açmakta kul-
larulan ucu sivri takoz. 9/ Ha-
mamböceği.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Bir kitabı, bir yayını tamamla-
mak ve için zenginleştirmek için
yapılan ek. 2/ Yapay reçine verniği
ve tutkalı üretiminde kullanılan
beyaz ve billursu toz... Çam ağacından yapılmış su testisi. 3/
Gaziantep'in bir ilçesi... Serbest meslek adamlannı içinde topla-
yan resmi birlik. 4/ Meslek. 5/ Ağız kısmı yayvan bakır kap...
Fas'ın plaka işareti. 6/ Yüz, çehre... Eskiden "nasıl, niçin" anla-
mında kullanılan sözcük. 7/"— oluyor halimi takrire hicabtm /
Üzme yetişir üzme fırakınla harabım" (Nigâr Harum)... Doyur-
ma. 8/ Tıp dilinde derinin kanlanmasma verilen ad... Temiz, if-
fetli. 9/ Kımyasal temel madde.
KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI
Talip Apaydm
30.000 (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul