27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 30OCAK1994PAZAR Dikkat bu dalgalar zehirlidir OYATUNCACÜRE HAMBURG - Geçen hafta sonu Almanya'nın kuzey denizi sahille- rinde "Pestisid Alanm" verildi. özel giyaleri ve eldivenleriyle görevliler, gri sulardan karaya vuracak küçük, plastik "zehir torbacıklanm" bekle- meye koyuldular. Alman medyası, her seferinde sevindirici bir haber vermenin gönül rahathğıvla, ama gene de tedirgin; "sahillerimize ulaş- madı" anoslan verdi. Aralık ayında Fransa'nın güney- batı kara sulannda fırtınadan dola- yı batan 88 konteyner dolusu "bö- cek ilacı" rüzgar ve akınünın etki- siyle önce Fransa, Hollanda, Belçi- ka ve sonunda Almanya sahillerine vurmaya başladı. Bu zamana kadar, her biri on gram ağırlığındaki 200 bin zehir torbası denizde sakin sakin yüzerken. Avrupa'ya ulaşan birkaç yüz adetiyle birUkte "skandal" pat- lak verdi. Şimdi, dünyanın önde gelen kim- ya devlerinden Ciba-Geigy'nin üret- tiği Apron adlı bitki koruma-böcek ilacının binlercesinin. Kuzey De- nizi'nin ekolojik yapısını nasıl değiş- tireceği, nakliye sürecinde daha et- kin nasıl önlemler alınması gerekti- ği, hatta bu zehirlerin üretirninin tümden yasakJanması gerektiği da- ha yogun tartışılıyor. Bitkıler için zararb böcekleri öl- dürmek amacıyia üretilen bütün pestisidler, zehirli maddeler. Son yıl- larda Avrupa ve Amerika'da çevreci akımJann ve oluşturduklan kamuo- • Kuzey Denizi sahillerinde tatil yapacaklan, bir korkudur aldı. Motel işletenleri de... Almanlarm meşhur reaksiyonu, iptaller başladı. Her gün denizden kaç zehir torbası çıkanldığının hesabı veriliyor. Torbalar Ni- jerya'ya ulaşıp yavaş yavaş zehirleme görevlerini yerine getirselerdi, Al- manlann huzuru bu kadar bozulmayacaktı. yunun baskılanyla bu tür maddele- rin kullanımı, üretimi, ruhsat veril- mesi ve hatta diğer ülkelere ihraa konusunda resmen konulmuş ya- sakJar var. Ancak bu alanlardaki denetim ve kriterler de, "Bana do- kunmayan ydan bin yaşasın" anlayı- şından pek de farklı değil. Eğer fırtı- na çıkmayıp da, Kıbns bandırah şi- lebin kaptanı 88 konteyneri sulara gömülmekten koruyabilseydi (ki, si- gorta şirketlerinden tazminat almak için bu tür kazalara sık rastlanıyor), rüzgann ve akıntının yönü farklı ol- saydı, bu kadar tantana kopmaya- caktı. llk etapta uzmanlar, Apron bile- şimindeki maddelerin çok zehirli ol- duğunu, kesinlikle dokunulmaması gerektiğini açıkladılar. özellikle sa- hilde dolaşan çocuklar için tehlike- nin boyutlan büyüktü. Ancak bu, aysbergin suyun üstündeki görünen kısmı. Binlerce torba yırtılıp suya kanştığında, balıklar, kuşlar ve tüm sudaki canlılann, zehirden nasiple- rini almalan kaçınılmaz. Bu tür ze- hirlerin tanm alanında kullanıl- ması, üretilmesi konusunda ciddi yasakjar olmasına karşın, kimya te- kelleri, Üçüncü Dünya ülkelerinde tanmsal üretimi arttınyor gerekçe- siyle ihracata devam ediyor, hatta her ülkede ruhsat alınması konu- sunda farklılıklar olduğundan, Av- rupa pazarlannda satamadıklannı buralara gönderiyorlar. Dünya Sağlık Örgütii standartlanna göre tüm dünyada yasaklanan pestisidler bile, denetim eksikliğinden, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede kullanılıyor. Bir örnek: Hoechst mamulü Hobrom. Ülkemizde pa- muk ekimi yapılan yörelerde kulla- nılan bitki koruma ilacı Hobrom bi- leşimindeki iki madde, "ozon katüi" ve "aşın zehirli" olarak beürlenmiş. Almanya'da on iki yıldır üretimi ya- sak. Hava kirliüği, doğal yaşam. kim- yasal katkısız yiyecek ve giyecekler- le daha sağlıklı ve "mutlu" bir ya- şam sürmek her bilinçli Alman'ın özlemi. Alman devleti de vatandaş- lannın bu isteğini her zamanki bi- çimsel demokrasi anlayışıyla avut- maktan yana. Ama kendi sınırlan içinde koyduklan yasaklar, dene- timler, zehirin kendilerine ulaşması- na, yılanın kendilerini de sokmasına engel olmuyor. Bayer, Ciba, Ho- echst gibi Alman, îsveç ana serma- yeli, çokuluslu kimya tröstlerinin büyük karlarla, kalkınma fonlann- dan yararlanarak ihraç ettikleri ze- hirlerle serpilip gelişen "hormonlu" meyve. sebze, çiçek, her türlü yiye- cek ve hatta gjyecekler -tekstil bitki- leri pestisid depolan- Alman ve Av- rupalılann günlük yaşamının vazge- çilmez parcası. Yavaş yavaş zehir- lenme, göze batmıyor, az kişiyi hu- zursuz ediyor. Radyoaktif madde radon, akciğer kanserine neden oluyor BÜLENTECEVİT ANTALYA - Yeryüzü katmanın- daki radyoaktif madde radyumun bozulması ile ortaya çıkan radon gazının bodrum katlanndaki ev ve işyerlerinde birikerek akciğer kanse- rine neden olduğu bildirildi. Son yıl- larda radyoaktif radon gazı ile ilgili Avrupa'da önlemler abnmaya baş- landığı ve bunun önemli bir çevre sorunu olarak görüldüğü açıklandı. Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlı- ğı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, akciğer kanse- rine yol açan radon gazının, kayaç- lardan ve topraktan yayıldığıru, bel- li yerlerde de çok fazla birikim yapüğını söyledi. Dedeoğlu, bod- rum katlardaki ev ve işyerlerinde yaşayanlann bu maddeden etkilen- diğını söyleyerek, "Radon gazı çevre ve insan sağiığı açısından önemli bir tehüke oluşturuyor. fnşaat sırasında önlemleri olabitir. Duvarlann kaluı ve izolasyonu olması gerekli. tnşaat yapılacak yerde radon ölcümümin yapılması gerekir. Veya bu tipteki yerlerin sürekli olarak havalandınl- ması gerekir. Hanülelerin bodrum katlardaki yerlerde de yaşamaması gerekir. Ana karnındaki çocuğa etki- nnin daha fazla olacagı, bilinen bir gerçek" dedi. Mağaralarda ve madenlerde de radonun birikebildiğine işaret eden Prof. Dedeoğlu, "Yurtdışında buna karşı önlemJer alınmtş durumda. Ra- don gazının önemli bir sağlık riski oluşturduğu kabul ediliyor. Türkiye'- de de bunun önJemlerinin aluıması ve halka bilgi verilmesi gerekir. Bodrum katlarda yaşayanlar, evlerini veya iş- yerierini sık sık havalandırsınlar" diye konuştu. Radonu tarif eden Prof. Dedeoğ- lu, şöyle dedi: "Radon, yeryüzünün kabuğunda bulunan rad>ıunun bozulması sonucu ortaya çıkan bir gaz. Solunum yolu ile akciğer kanserine yol açabiliyor." Mağaralarda ve bodrum katlar- daki evlerde yaşayanlarda, maden- de çalışanlarda akciğer kanserine yakalanma risklerinin daha fazla ol- duğunu söyleyen Prof. Dedeoğlu, "Radon gazı yeryüzünün şunüannda var, buralannda yok gibi düşünüle- miyor. Herhangi bir yerde olabiliyor. Bazı yörelerde daha fazla oluyor. Ne- den radon gazı oluştuğuna geİinceise; radyoaktif bir madde olan radyum belli bir sfire sonra bozuma uğruyor. Bu bozulduğu zaman da bir gaz ohı- şuyor. Bu gaz radon gazı olarak ad- landırüıyor. Gaz havadan ağır oldu- ğu için de yeryüzüne yakuı bölgelerde birikim yapıyor. Çevre sağlığından sorumlu binmlerce Türkiye'de bu ga- zın ölçümü yapıunah, yöre halkına da önlemleri anlatılmabdır." Lagerfeld bulutlann üzerinde gezerken baltayı taşa vurdu O artıkMüslümanlannyenihedefî NECLA SEYHUN Baltayı taşa vurdu Karl Lagesfeld Hem de ne taş... Tuttu, Kuran'dan birsureyı üstü açık dekol- te bir gece elbisesinin göğsüne işledi. Tüm Müslüman ülkelerin tepkısini çekti yeni modası. Arabistan'da, İran"da ise öfke doruklara çıktı. Salman Rüşdi olayında olduğu gibi ölüm fetvalanna vardı iş. Olana bakm!.. Neye niyet, neye kısmet... Çok büyük bir ağırlığı olan, büyük alışverişler yapan müşterilere hoş görüneyim derken -aşk şiiri sanı- yormuş o Arapça yazılan- onlan tümüyle kaybet- mek tehlikesi ile karşı karşıya... Ölümlerden ölüm beğen!.. Orijinalite diye her şeyin üstüne giderken ola- cağı bu.. Aslında Karl Lagerfeld yenilik, orijinalite diye gözünü budaktan sakınmayan bir modacı. Ama elbette bu sonuca varacağmı bilse, taştan uzak tu- tardı baltayı. O da ayn hikaye... Ününü Fransa'da yaptı, Fransız modacı diye geçiyor dünyada adı. Aslında Almanya'da, Ham- burg'da doğdu. Sıradışı bir modaadır Lagerfeld. Beş lisanı ana dili gibi konuşur. Son derece varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Bir dediği iki olmazdı. Çok mutlu bir çocukluk yaşadı. On dört yaşında öğrenimini sürdürmek için Pa- ris'e geldi. Uluslararası yün firmalanmn genç amatörler için açtığı yanşmada, yolladığı manto modeli ile birinci oldu. Aynı yanşmada "en iyi el- bise" ödülünü de Yves Saint-Laurent kazanmıştı. Ünlü modacı Balmain onu angaje etti. Üç yıl kaldı orada Lagerfeld. Modanın, dikişin girdisini çıktısını tüm incelikleri ile öğrendi. Oradan Patou'ya geçti. 1958-1963 yıllan arası- nda Patou'da sürdürdü meslek yaşamıru. Daha sonra serbest çalışmaya başladı. Roma'da Fendi'de, Fendi kızkardeşlerle kürk modellerini hazırlamaya koyuldu. İnanılmaz bir başan sağladı bu işte. Ama asıl başansını Chloe'de gösterdi: Bu hazır giyim modaevinde ünün doruğuna ulaştı. 20 yıl çalıştığı modaevinin hazır giyimini de inanılmaz bir üne kavuşturdu, ona bir Haute Conrure şıklığı kazandırdı. Sıradan olmaktan çıkardı. Eline çabuk bir modacıdır Lagerfeld. Çeşitli fır- malara bir mevsimde 25 koleksiyon çizdiği olur. Birara Viyana'da, moda akademisindederslerde veriyordu. Sonunda bıraktı bu dersleri. Vakti olmadığı- ndan değil; d'ğrencileri çok "ciddi" bulduğundan. Modada ciddıyet Karl Lagerfeld için kusurlann en büyüğü. Modacının ayaklan ille de yerden kesik olacak!.. Ne kadar bulutlann üstünde ge- zerse, o kadar iyi... Bir mevsim musluklara. İngiliz anahtarlanna, çekiçlere takmıştı aklını. Bunlan kolyeler. küpe- ler, kemerler olarak soktu moda dünyasına. Bir seferinde de başlara stil mobilyalar oturt- muştu. Minyatür -şapka boyu- koltuklar, kane- peler. iskemleler... "Başmuznı üstünde yeriniz var" demenin moda- ca açıklaması mıydı bu?.. Bir başka sefer elbise boyu saatler işletmişti gece elbiselerine: oymalı. doreli, eski. antika saat- ler... Saatlerin kaçı gösterdiği önemli değildi. Öyle bir kıyafeti giyince, kaçı gösterse de olur!.. Moda dünyasının bu aklı bir değil, defalarca havada modacısı ashnda 18. asra bayılır. Kato- ganlan ve yelpazeleri ile ünlüdür. Zengin bir yel- Lagerfeld 'şeffaflık' \anlısı. İsterse karakış olsun. Lagerfeld'in dekoltelerde korkusuzca oynadığı modellerden biri. paze koleksiyonu vardır modacının. Yelpaze artık onun simgesi. Evet, "o nuluş senin, bu benim" derken baltayı taşa vurdu bu mevsim Lagerfeld. İstediği kadar o elbiseleri satışa çıkar- masın. özürlerdilesin. istediği kadar "bil- miyordum vallahi' aşk şiiri sandım" de- sin. Koyu dincileri karşısına aldı mı. al- madı mı? Başını kurtarsa bıle modaevini nasıl kurtaracak? Arap müşteriler Cha- nel modaevini bo\kot edecekler artık. Müşterilerin mumla arandığı birdönem- de. Tarzan değil, ama Lagerfeld gerçek- ten zor durumda. İster kırk katır. ıster kırk satır!.. Bir doğa harikası: Güney Şelalesi Doğa, ülkemizin her noktasuu, genç kızlanmızın dantel örgüleri gibi örmüş. Güney Şelalesi de onlardan biri. İRFAN O. HATtPOĞLU D oğa. ülkemizin her noktasını, genç kızlanmızın dantel örgüleri gibi ör- müştür. Herbiri ^ ^ ^ ^ ^ görülmeye değer. ^ ^ ^ ^ ^ ^ Bunlardan bir ta- nesi de Güney Şelalesi'dir. Şela- le, Denizli'den 75 km., Güney il- çesinden 3 km. uzaklıktadır. Kısa süre öncesine kadar ulaşı- mı zordu. Belediyenin çahşma- lanyla ulaşımı düzeldi. Araclar rahatlıkla gidip gelebilmektedir. Ulaşılan güzellikler gibi doğal dengesini bozucu, inanılmaz öl- çülere varan yıkım çalışmalany- la kısa zamanda yapılandıra- cağız. Ve, doğaseverlerin yüre- ğinden bir damar daha söküp al- mamız için zaman her geçen gün kısalıyor. Güney Şelalesi, ilçe merkezi- nin güneyinde, Cindere köyü eteklerinde bulunmaktadır. Suyu, 20 metre _ yükseklikten aşağıya dökülür. İçerisinde bü- yük bir mağara vardır. Mağara boşluğu sarkıt ve dikitlerle do- • Her doğa harikasının başında olan bakımsızlık, korumasızlık Güney Şelalesi'nde dahaağırdır. Köylüler bahçe sulamak için şelalenin suyunu sıklıkla kesmekte. natılmışür. Sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu rnanzara görülme- ye değerdir. Ülkemizdeki bili- nen mağaralann hoş görüntüle- rinden birer parça getirilip yer- leştirilmiş gibidir. Mağara içeri- sinde büyük bir göl vardır. Göl- de rahatlıkla yüzülmektedir. Şe- lalenin içi kadar dışı da etkileyi- cidir. Yosunlarla kaplı yüzeyin- den hızla akan suyun çıkardığı ses, günün değişik zamanlan- nda, değişik açılardan güneş ışığının su damlalanyla oluştur- duğu renk çizgileri görülme\e değer. Her doğa harikasının başında olan bakımsızlık, korumasızlık Güney Şelalesi'nde daha ağırdır. Köylüler bahçe sulamak için şe- lalenin suyunu sıklıkla kesmek- tedirler. Hafta sonunda piknik için gelenler, asırhk ceviz ve çınar ağaçlannın altlannı çöp- lük durumuna getiriyorlar. Ma- ğara içinde bulunan sarkıt ve di- kitler kınlmakta. gölün içerisine içtikleri gazozlann, içkilerin şi- şelerini atmaktadırlar. Hızb kir- lenmeye yüreğj dayanmayan Güney Belediye Başkanı Musta- fa Gökoğlan, yöreyi belediyenin koruması altına almak istıyor. Kısa arahklarla mağara içinde, piknik alanında temizlik yaptın- yor. Doğal dengenin korunması için uğraş veriyor. Özel ilgisiyle yürütülen çalışmalar şelaleyi kurtarabilir mi? Çağnm, doğayı seven tüm in- sanlara. Önümüzdeki yaz mev- siminde yapacağınız gezı izlen- cesine mutlaka Güney Şelalesi'- ni ekleyiniz. Ertelerseniz belki eöremev ebilirsiniz. Doç. Dr. Mustafa Girgin Iklimdeğişiklikleri doğal afetlere neden olabilir ERZURUM (AA) - Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Coğrafya Anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Musta- fa Girgin, hava sıcaklığı ve yağışlardaki istik- rarsızlığın. giderek artan çevre kirliliğinden ka>Tiaklandığını söyledi. Doç. Girgin yaptığı açıklamada. çevre kir- liliğine bağh iküm değişikliğinin, doğal afet- lerde artışa da neden olabileceğine dikkati çekti. Dünyanın farklı bölgelerinde 30-40 yıl içinde değişik iküm olaylan yaşanacağını, kısa arahklarla aşın soğuk ve sıcak günler yaşanabileceğini kaydeden Girgin şu görüş- leri savundu: "Dünyayı gelecekte iki muhtemel tehlike bekliyor. Birincisi, küçük bir buz çağı, ikincisi küçük bir tropik çağ. Şüphesiz insanın bugün- kü çevre kirlerici etkinlikleri beklenilen iküm değişikliğini süre bakımından etkileyecektir. Sera etkisi, dışarıdan tsı alan. ancak tsı verme- yen bir sistemdir. Atmosferde ısınmayı sağla- yan, sadece karbondioksit birikimi değildir. Buna diğer gazlar da katılıyor. Bütün bu olumsuz koşullar, kentleşme, artan sanayileş- roe ve benzeri olumsuzluİdarın sonucunda or- taya çıkmaktadır. Bazı faktörierin asgari etkileri, sonucJan bakımından oldukça tehlikelidir. Bu nedenle artan risk faktörü, atmosferde çok az bir de- ğişmeye neden olurken, sonuçları canlı hayat için kötü günlerin habercisi olabilir." Dünvanın. 21. yüzyılda sera etkisinin yol açacağı tahmin edilen ısnmamn yanı sıra dü- şük ısı ortamlan ile olağanüstü iklim değiş- melerine de gebe olduğuna işaret eden Doç. Girgin. "Bu olağanüstü şartlar, su baskınlan, çığ ve kuraklık olabilir" dedi. Küçük çocuklar daha sık kulak taramasından geçmeli MHDICAL I K I B I M Son günlerde sağlık uzmanlannın, yeni doğan bebeklere işitme testleri uygulanması yolundaki önerilerine ek olarak. bu testlerin. çocuklann konuşma ve dil yetilerinin gelişti- ği aşama sonuna dek sürdürülmesi gereklıli- ğine parmak basıyor. CAST adı verilen bil- gisayar destekli bir yöntemie, 6 ay ile 5 yaş arası çocuklarda işitme bozukluklan ko- laylıkla saptanabiliyor. Kısaca CAST ola- rak bilinen Aşamalı Deney Yolu ile Jşitsel Sıruflandırma yöntemi, çocuklann seslere olan tepkilerini ölçerek her türlü işitme bo- zukluğunu ortaya çıkarabiliyor. Amerika'da p A Ç T a H ı çocuklar. okula *~ft.o 1 dUl başiarken iik kez verilen bilgisayar resmi olarak işit- destekli bir" sel testlerden aeçi- u e s L e K 1 1 D i r . yor. Ancak okula yontemle, 6 ay ile 5 yaş arası çocuklarda işitme bozukluklan kolaylıkla saptanabiliyor. başlama yaşı, işit- me bozukluklan- nın saptanması açısından çok geç sayılıyor. New York Albert Einstein Üniver- sitesi Kulak- Boğaz-Burun Fa- kültesi Başkanı Judith Gravel, amaçlannm, işitme özürlü ço- cuklann erkenden saptanması ve iletişim bo- zukluklannın giderilmesi olduğunu belirtı- yor. Geçen yıl başında, ulusal sağlık kurum- lan, tüm yeni doğan bebeklerin kulak tara- masından geçmelerini önerdi. Buna karşın, öneri, tüm bebeklerdeki işitme bozukluk- lannın saptanacağı ve gerekli önlemlerin alı- nacağı yolunda bir garanti sayılmıyordu. Dahası, kimi çocuklarda bu tür sorunlar daha ileri yaşlarda ortaya çıkabilirdi. Bu ger- çeklerden yola çıkılarak, kulak tarama- lannın daha ileri yaşlarda da sürdürülmesi için bir girişimde bulunuldu. CAST yönteminde çocuk başını sesin gel- diği yöne çevirerek tepki gösteriyor. 2.5 ile 5 yaşlan arasındaki çocuklara ise bir düğmeye basmak ya da bir şeyi bir kutuya atmak gibi daha etkin yöntemler uygulanıyor. Çocuğun tepkileri bilgisayar aracılığıyla sınıflandınlı- yor. Yeni doğan bebeklere uygulanan bir testte ise, beyinden gelen ve bir sese tepki ola- rak ortaya çıkan elektrik dalgalan kaydedi- liyor. CAST yöntemi, işitme bozukluklannın kesin saptanmasında etkili olursa, daha pa- halı ve daha külfetli olan geleneksel yöntem- ler bir yana bırakılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle