02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 'Çağdaş Türk Sanatı Koleksiyonu' sergisi 12 ocakta Ankara Atatürk Kültür Merkezi'nde açılacak İlk resim tarihimüzesiAnkara'da ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Cum- huriyet Merkez Bankası, "Çağdaş Türk Sanatı Kolleksiyo- nu, 1950-2000" başlıkli ilk resım tarihi rnüzesım kuruyor. Fîkret Mualla'dan Bedri Baykam'a, Türkiye'de modemizm tarihini belgeleyen müzenin açılışı, 12 ocakta Atatürk Kültür Merkezi'- nde verilecek resepsiyonla ger- çekleştirilecek. Türkiye'de modernizmin **ge- cikmiş" ama keyifli öyküsünü yazrnak ereğinde olan müzenin başlangıç için tasarladıklan şöyle sıralanıyor: Eserlerin araştınlarak derten- mesiru planlayan 1950-2000, re- simlerin gereİcli koşullarda ko- runması, görsel ve belgesel arşiv oluşturulması. sergileme ve ka- taloglama işlemlerinin gerçekleş- tirilmesini gündemine almış. Türkiye'deki "duragan" mü- zecilik ve tarih yanhmı anlayışmı kırmaya çalışan 1950-2000. önü- müzdeki dönemde Türk yapı- tlannın, Türkiye içinde ve dışında dolanımını da sağlaya- cak. Amerika Birleşik Devletleri'- ndeki Metropolitan Müze gibı, restorasyon ve müzeoloji alan- lannda uzman kadro yetiştirmeyi planlayan müze, Türk resim tari- hini sergjlemenin yanısıra, Türk resim tarihini "varedecek". IYeni bir tarih anlayışı üretmek Bugüne dek resmin tarihinin yazılımına ilişkin kapsamlı birça- banın görülemediği ülkemizde, ilk örneği oluşturacak olan müze. ideolojisiyle Türkiye'de yeni bir tarih anlayışı üretmek cabasında. . Sanat ve sanat bilgjsirün yaygı- nlaştınlması ve bir azjnhğın ayn- calığı olmaktan çıkanlması ereği çevresinde gerçekleştirilen etkin- likler, Avrupa sanatını var etti. Bugün, Avrupahlann sanatta ve diğer alanlarda, "euro-cent- rist" bir tarzı. tbelki de) hakket- melerinin nedeni. kendilerine ve birikimlerine bu denli sahip çık- malan. korumacı ve biriktirmeci anlayışlan. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasf nın Çağdaş Türk Sanatı Kolleksiyonu da aynı çıkış nok- tasmı itki sayarak >ola çıkıp. Türk resim tarihini "diUendirme- ye"çalışıyor. Bugüne dek. Fransız Devrimi öncesinde Avrupa'da olduğu gibi. ülkemizde de burjuvazinin tekeline bırakılmış sanat ve sanat bilgisini, Türk insanına yaymak ve Türk toplumunu resme ve sa- nata sahip çıkacak denli bu bilgi ve bilir.ç içinde "yaşatmak" ama- anda olan 1950-2000, Türk re- sim sanatının gelişimine tanıklık etme görevini de taşıyor. Sanat tarihinde geleneğe karşı en keskin ve kapsamlı kopuşun adı olan modernizm. 20. yüzyılın ortasında artık kendisi bir gele- nek olmaya başlarken. Türkiye, savaşın getirdiği köhneliği ve yıkımlan henüz dönüştürmeye başlamıştı. Batı'da 19. yüzyılın başında varlığını, tüm tanı- mlanyla ortaya koyan moder- nizm, ülkemizde "sonradan edûy- len bilgi" nıtelığındc yaşanmaya başlamıştı. ITürkiye'de modernizm Avrupa'da kurumlara ve ku- rallara meydan okumasıyla doğ- muş olan modernizm, Türkiye'- de batılılaşmanın "alamet-i fari- kası" olarak nıtelendirildiğinden, "devlet desteğiyle" yaşanacaktı. Tek Parti döneminde Paris'e, modernizmi öğrenip geri döndü- ğünde Türkiye'ye tanıtmak "mis- yomıyla" gönderilen sanatçılar aracılığıyla tanın modernizm, kendi kimliğinı yeni yeni sorgula- maya başlayan Türk sanatına, "Güzd Nedir" yerine, "Sanat olan nedir?" sorusunu sordurtu- yordu. Fakat yıllar geçtikçe, tarihin göstergesı 1950'ye yaklaştıkça Türk sanatçılann Avrupa'daki rolleri değişti. Artık gıdip birşey getirmek yerine, oralara bir şey götüren Türk sanatçılan, gerek Pans ekolünde. gerek diğer ekol- lerde Avrupa'da önemli yerlere geldıler. Bir yazann söylediği gibi, "Pa- ris'te yaşayan sanatçılar e>Tensel bir sanatın olabileceğini kanıtla- dılar." Örneğin Nejad Devrim 1946'- da yerleştiği Paris'in eleştirmenle- rine göre "bazı sonınlan çağdaş- larından önce sezmişti." Böyle bir çıkış noktasından hareketle hı- zlanan Türk Resim Tarihi, mo- dernizmin kendi içinde başkalaş- malan yönünde gelişti ve ortaya modernist Türk Resım Tarihi de- nebilecek bir kütleçıktı. Fakat, bilimsel bakışın temel- lerinden olan "birikimi smıflan- dırma ve adlandırma" bugüne dek Türk Resim Tarihi anlayışında geliştirilemediği için bu kütle, dağınık bir yığın olarak kaldı. Bugün, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın yaptığı ise, varolan birikimi düzenleyip, et- kin izleyiciye açarak tarihi bilim- sel anlamda irdeleyip, gelecekteki Türk resmi için yollan açmak. Mike Leigh, Chen Kaige, Jane Campion, Robert Altman, yankısı sürecek fılmlere imza attılar ama... Basmakalıpimgelerzinciriçoğunlukta MEHMETBASUTÇU ültür, her şey unutulduktan sonra geriye kalandır" diye bir söz vardır. Öyle ya, ne kadar çok bilgi ya da imge doldurmaya çalışırsak beynimize birçoğunun o kadar çabuk. üstelik giderek artan bir oranda belleğimizden yitipgideceği kesindir. Be- yin, kaçınılmaz olarak bir eleme yapa- cağma göre önemli olan, geriye kalan öz- dür; ansiklopedik verilerin hafızaya yer- leştirilmesi değil. 1993'ün sinema olaylanna bakmaya hazırlandığımda. kendimi ilk sorgu- ladığımda hayli şaşırdım. Geçen yılın si- nema kültürüme getirdiği katkı alabildi- ğine hafıf ve ince, nerdeyse şeffaf bir ta- baka mıydı yoksa? Çığ gibi çoğalan ve büyük bir bölümü hiçbir özgünlük içer- meyen, basmakalıp imgeler zıncin ol- maktan öteye gidemeyen filmler, duyu- lanmı yeterince besleyemedikleri için olsa gerek, parlak ve sert bir zeminde kayıp giden su örneği buharlaşıp yitiver- mişlerdi. IAkla gelen ilk isim Mike Leigh Kendimi zorlamadan akhma gelen, gerçekten iz bırakabilmiş imgeler ne ka- dar azdı? -Bûtün bir yıl boyu sıradan fılmciklerle kendimizi avutmak zorunda mı kalmıştık yoksa? Belki de beynimin sinema kültürüyle uğraşan bölgesi, do- yum noktasına ulaşmıştı artık... Bu iki soruya da evet yarutı verebile- ceğime göre gerçek. ortalarda bir yer- deydi kuşkusuz... Kültürel istisnanın Avrupa kıtasında kahramanca savunulduğu 1993 yılında, hangi yönetmenler sınemasal ıstisnaya, dört dörtlük sağlam örnekler getirmeyi başarmışlard' acaba? Belleğimin derinliklerinden fırlayan ilk ad Mike Leigh oldu. Ingıliz yönetmen sinema sanatını özümsemiş, içinde ya- şadığı çağı kavramış, geleceği derinleme- sine. alabildiğine hınzır bir mizah eşliğin- de ırdelemeyi başarmış duyarlı bir sa- natçı. özgün bir düşünür olarak "Na- ked" ile karşıma çıkıveriyordu... K. ültürel istisnanın Avrupa kıtasında kahramanca savunulduğu 1993 yılında, hangi yönetmenler sinemasal istisnaya, dört dörtlük sağlam örnekler getirmeyi başarmışlardı acaba? Sonra Asya sinemasının sağlam geliş- mesi geldi aİdıma. Chen Kaige, "iş yapan Batılı sinema" diliyle kültürel istisnayı. "Eheda Se>gilim'de bağdaştırmasını bil- mışti: hem de farklılığından. özgünlü- ğünden temelde ödün vermeden... Mike Leigh Cannes Festivali'ni dü- şündürmüş; Cannes Chen Kaige'nin ba- şansını çağnştırmıştı. Chen Kaige de AvustralyatrJane Campion'un, değişik sinema biçimiyle kahplara sığmayan. ki- şilikli bir yönetmen olduğunu "Piyano" ile bir kez daha kanıtladığını anımsattı... I'Smoking' ya da I 'No Smoküıg'... İç dengeleri başıboş bırakılan, akade- mik olmayan, yakından izleyemediğim Türk sinemasına hiç değinmeyen, kuş- kusuz birçok önemli filmin unutulduğu, nesnellik makyajından yoksun bu öznel değerlendirmenin. anlık bir izdüşümü olmaktan öte bir iddiası yok... Paris'ten aynlmadan önce gördüğüm son fılm, belki izi çok taze olduğu için, belkı de gerçekten bir başyapıt olduğu için. diğerlerini iteleyerek ön sıraya geçip baş köşeye oturmaya çabalıyor. Alain Resnais'nin "Smoking" ve "No Smo- king" adlı, toplam dört buçuk saat süren çok karakterli, ama iki oyunculu dene- rnesibu... Pierre Arditri ile Sabine Azema kişilik- ten kişiliğe atlayarak zengin bir yaşam kesitini olağanüstü yorum güçleriyle su- nııyorlar. Bu ikiz filmın adının Ingilizce oiması. kültürel bir ıstisna olmayı red- detmesinden değil, tersine, kültürel özü- re sadık kalmasından ileri geliyor, "Smo- kmg" ile "No Smoking" îngiliz oyun ya- zan Alan Ayckboum'un sekiz yapıtının, ince bir güldürü biçiminde, cilveli bir mi- zansen eşliğinde beyazperdeye uyarlan- fngiliz yönetmen Mike Leigh, 'Naked' filmiyle içinde yaşadığı çağı kavramış, geleceği hınzır bir mizah içinde irdelemeyi başarmış olduğunu kanıtladı. ması... Yaşamın hınzırlığı. rastlantılann önemi. bazı aynntılarla bazı kararlann tüm bir yaşam çizgisini nasıl değıştirebi- leceği konusunda renkli ve çarpıcı bir çe- şitlemeler zinciri olan bu iki film. gerçek bir sinema ve tiyatro tadını damla damla damıtan farklı bir istisna! The New York Times gazetesinin. kalınlığı bizim renkli basınımıza fark atan kültür ve sanat ekinde. iki tam say- faya yayılan tek fılm ilanı, Steven Spiel- berg'in "Schindkr's Ust" adlı son filmiy- di. Manhattan sinemalan üç saatten faz- la süren bu siyah beyaz fılme onlarca sa- lon ayırmışlar. her saat başı bir seans koymuşlar. ama bilet kalmamış... Bütün New York akın ediyor. Spıelberg'in fil- mine. Başkan Bill Clinton bile "Her Amerikalının bu filmi çocuklarıyla birlik- te gidip görmelerini öneriyorunı" demış (Bizde bu tür bir öneri getiren bir cum- T he New York Times gazetesinin kapsamlı kültür-sanat ekinde iki tam sayfaya yayılan tek fılm ilanı, Steven Spıelberg'in 'Schindler's List' adlı son fılmiydi. hurbaşkanı ya da başbakan oldu mu acaba? Hiç sanmıyorum!). Salon girişin- deki yumuşak zenci görevli olmasa, me- rakım kursağımda kalacak... En uçta. dipte kalan yere ilişiyorum... Steven Spi- elberg'in yaman bir sinema ustası oldu- ğu ortada. Dinozorlardan sonra. tarihi bir olaya el atıyor: tkincı Dünya Savaşı sırasmda. Varşova gettosunda yaşanan gerçek olaylann dayanılmaz acısını taşıyor be- yazperdeye... Oskar Schindler adlı bir Alman iş adamının, ilk başta tabrikalannda çalıştıracak ucuz ışgücü olarak gördüğü Yahudileri, Hıtler faşizmının gözü dön- müş kanlı soykınm politikası karşısında nasıl koruduğunu. böylece binlerce ın- sanı nasıl ölümden kurtardığını. ya- şanmış gerçeklere sadık kalan bir senar- yo eşliğinde. çarpıcı görüntülerle anlatı- yor... Yanımdakı genç kız zaman zaman hıçkınklannı tutamıyor... Evet. Spiel- berg yaman bir sınemacı: Evet. Bill Clin- ton haklı. Değişik bayTaklarsallayan fa- şizmin dünyanın birçok bölgesinde yeni- den horıladığı ya da patlak vcrmeye Amerikan sinemasının usta yönetmeni Robert Altman, bu yıl da "ShortCuts'Ma kendinden söz ettirdi. Bu film de büyük olasılıkla Amerika'dan çok Avrupa'da tutulacak nitelikte... Chen Kaige'in Cannes'dan ödölle dönen filmi "Elveda Sevgilim" ise (yanda) Asya sinemasının sağlam gelişmesine işaret etti. hazırlandığı şu bunalımlı günlerde, geç- mişın acı derslerine yeniden dikkatle göz atmak. yaşamsal bir öncelik taşıyor... IKültürel çoksesliliği savunmak... Her şey iyi güzel de yine de çatlak bir ses çıkarmadan duramayacağım: Spiel- berg'in kahramanlannın tümünün Al- man, Polonyalı ya da Yahudi şivesiyle İngilizce konuşmalan, kuşkusuz Ameri- kalılar için filmi daha anlaşılır, daha et- kili kılıyor ama. bu uluslararası dil. bir noktada da. görüntülediği vahşeti ve iğ- rcnç gerçekleri. bir televizyon dizisinin ıçerdiğı kanlı olaylar gibi kanalize et- miyor mu acaba? Özellikle gerçek olay- lara değindığinde sinema. dekoruyla kullandığı dille. gerçeklere A'dan Z'ye dek sadık kalmak durumunda değil mi? Kültürel istisnayı Amerikalılann da sa- vunmalan gerekiyor... Robert Alrman'ın "Short Cuts"ini Vene- dik'te de yakalaya- mamıştım. Başanlı bir fılm olduğu söylendi, yazıldı... Kültürel çoksesliliği savunmanın Amerikan sinemasına karşı tavır al- makla eşanlamlı ol- madığını, Âtlantik ötesi- nin de kültürel istisnalar- la dolu olduğunu savu- nanlann verdikleri ilk ad- lar arasında Robert Alt- man vardır: arkasından da VVoody Allen gelir. Yaptıklan sinema kendi ülkelerinden çok Avrupa'da beğenilen. el üstünde tutulan USA damgalı kültürel istisna- lardır onlarda... Nevv York'ta sinema dışında da yapılacak çok şey vardır. Omeğin caz müziği dinlenır. Ancak si- nemaya meraklıysa in- san. gıder Woody Allen'- ın her pazartesi akşamı klarinetle bir caz grubu- na eşlik ettiği "Michael'si Pub"aatarkapağı. Amerika'dan çok Av- rupa ülkelerinde sevilen Woody Allen orkest- rasıyla birlikte "New Or- leans Funeral Music" ça- lan VVoody Allen'in usta bir klarinetçi, caz hastası bir ınsan olduğunu gö- rünce şaşınr... Evet, Nevv Orleans çevresinde yaşayan zen- ciler. ölülerini bu şen şak- rak cenaze marşlan eşli- ğinde uğurlarlar... Çelimsiz, sıkılgan, si- nirleri ve ruhu düğüm düğüm bir sanatçı olan, ölüm düşüncesiyle tit- reyen, yaşama bir anlam arayıp birçok anlamsızlı- kla burun buruna gelen VVoody Allen'in kişiliği- ne çok uygun caz parça- lan bunlar. Çünkü, ya- şamı da ölümü de hınzırca gırgıra alıverir VVoody Allen... Sinematografinin 100. yılı BERLİN (L'BA)- L'nlü fılm yapımcısı veyazarlar, sinematografinin keşfedilişinin lOO.yılıdolayısıyla 1995 yılının Almanya'da "Tılm yılı" ilan edilmesini istediler. Aralannda Wim VVenders. Christa VVolf, Otto Sander, Volker Braun ve Konrad Weissgibi isimlerin olduğu sinemaalar.yayınladıklan ortak bildirideaynca "Skladanovvsky Kardeşler"in 1895 yılında, Paris li Lumiere kardeşlerle aynı zamanlarda hareketli resimlerini Berlin'de gösterdiklerini hatırlatarak lOO.yılın bu nedenle de önemli olduğunu belirttiler. Aynca 1995 yılında Berlin'de düzenlenecek uluslararası fılm şenliğinde Skladanovvsky kardeşlerin başanlannın anılması istendi. Sahne Sanatları MüzesVneyeni bölüm Kültür Senisi - Kültür Bakanlığı'na bağlı Yıldız Sarayı Sahne Sanatlan Müzesi'ne otanük-tarihi sahne kostümlen seksiyonu ekleniyor. Bu müzeye kuruluşundan beri önemli katkılarda bulunan İstanbul ŞehirTiyatrolan. kendi dekoratör ve kostümcülerinin özgün çizim ve maketlerinden oluşan birdizi tasanmı buradasergileyecek. Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın da katılacağı 6 ocak tarihindeki açılışgecesinde, ŞehirTiyatrolan. İbnüırefık Ahmet Nuri Bey'in dönemin sanatçısı Kınar Hanım için yazdığı "Münevver'in hasbıhali" adlı tek perdelik oyunu sahneleyecek. Engin Uludağ'ın yönettiği bu oyunda Kınar Hanım'ı Tilbe Sarancanlandıracak. • IstanbuVda Yaşam Sanatı PARİS(A.A)- Fransa'nın büyük yayınevlerinden Flamarion. "İstanbul'da Yaşam Sanatı"adlı bir kitap yayınladı. İstanbul'ukısabirsüre içindeziyaretetmek yenne İstanbul'un keyfini çıkarmayı öneren yayın, Le Parisien gazetesi tarafından yılbaşı armağanı olarak tavsiye edildi. 300 fotoğrafla süslenen ve istanbul'un az bilinen ilginç yerlerinin adreslerini veren "İstarbul'da Yaşam Sanatı", Kenize Mourad'ın önsözünü taşıyor. Jerome Darblay tarafından kaleme alman kitap. 380 Fransız Frangına (I milyonTL.) satılıyor. FotoğrafSinema Dergisi Kültür Servisi - İfsak'ınçıkardığı Fotoğraf Sinema dergisinin ocak sayısında İbrahim 2!aman'ın "Ifsak 9. İstanbul Fotoğraf Günlenne Genel Bir Bakış". Nazmi Kılıçer'in "En İyi Fotoğraf Makinesi Hangjsidir? Hangi Fotoğraf Makinesi Alınmalı? İkinci El Fotoğraf Makinesi Alırken Nelere Dikkat EtmeliT' adlı yazılan, Zeki Sezgin Günay'ın çevirdiği "Siyah- Beyaz Tekniğinde Hata Tarama ve Düzeltme" adlı yazı ve 3. Foto Maraton Yanşmasf nın sonuçlan yer alıyor. Rembetiko Askeri Kültür Senisi - Kendilerine Türkçe "Rembetiko Askeri" adını veren Yunanlı müzik topluluğu Türkiye'ye gelerek Beyoğlu Büyükparmakkapı sokaktaki Akdenizli Kahve Bar'da çalıv orlar. Topluluk, buzukide Marios Karantzos, gitarda Cristos Zahariou, akordiyonda Yannis Combatis, vokalde ise Ariftea Fkouti'den oluşuyor. "Gizti Oturum' İzmit'te • KOCAELİ(AA)-İstanbu! Devlet Tiyatrosu'nun "Gizli Oturum" adlı oyunu, 5-6 ocak tarihlerinde İzmit'te sahnelenecek. Jean Paul Sartre'nin yazdığı, Stelio Fıoronza'nın yönettiği ve çevirisini Oktay Akbal'ın yaptığı "Gizli Oturum". Sabancı Kültür Sitesi'nde sahneye konulacak. Cevza Şipa. Ayda Aksel veOrhan Tetikcan.'ın rol aldığı oyunun müziğini NaurizoGabriellf riazırtadı. 'Schindkr'in Ustesi'fihninin kahramanlan • VVASHINGTON (AA) - Sinema dünyasının ünlü yapımcılanndan Steven Spielberg'in son filmi "Schindlerin Listesi"nde yaşamlan beyazperdeye yansıtılan çoğu kahraman. yeni y aşamlannı Amerika'nın çeşitli bölgelcnnde sürdürüyorlar. Spielberg'in diğer filmlen gibı gişe rekorlan kırması beklenen bu son filmınde, işadamı Oskar Schindler'in Polonya ve Çekoslovakya'daki fabrikalarında çalışan ve işadamı tarafından soykınmdan kurtanlan Yahudilerin yeni yaşamlan anlatılıyor. Filmdedanışmanlık yapan ve minnettarlıklannı 1974 yılında ölen Schindler'in hayatının Thomas Keneally tarafından kaleme alınmasını sağlayarak gösteren Mila ve Leopold Pageçifti, yaklaşık 1000 kişınin hayatının işadamı tarafından kurtanldığını belirtiyorlar. Page'ler. yeni yaşam kuranlann işlenndeçok başanlı olduklannı ve mutlu bir hayat sürdüklerinı kaydederek, Schindler'in unutulmasının mümkün olmadığmı dile getiriy orlar. Rinaldo Hopfun Bayraklar Projesi Kültür Servisi - Berlin'li sanatçı Rinaldo Hopf. İstanbul Alman Kültür Merkezi'nin daveti üzerine "Altm Ergenlik ve Altın Hans" adlı bir sergi gerçekleştiriyor. Sergide; polyesterden yapılmış on adet bayrak üzennde altın varakla Hopfun teenagergençlikdöneminın idolleri betimleniyor. Bu spektrum Maria Callas'tan Jimmy Hendrix'e, Pablo Picasso'dan Andy VVarhol'a. Prens Eisenherz'ten VVinnetou'nun Pierre Brice'ına kadar-ki bu son ikisi 60"lı y ıllarda Almanya'da çok popüler macera kahramanlanydı- uzanır. Resimlerdeçoğunlukla bu kişilerin gençlik fotoğraflan baz olarak kullanılmıştır. Onlann yüz hatlan bir anlamda ortak kültürel malzeme niteliğindedır. Öte yandan bunlar Rinaldo Hopf tarafından yeniden vurgulanmakta. ancak izleyicinin de ulaşabileceği düzeyde tutulmaktadırlar. Yalnızca gençliğin tazeliğini vurgulamakla kalmayıp diğer durumlarda yalnızca arkadaşlarda bulunabilecek bir tanıdıklık duygusuyla yakınlaşmaktadırlar. Sergi 7-21 ocak tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonlan'nda gezilebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle