Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 OCAK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
'Çağdaş Türk Sanatı Koleksiyonu' sergisi 12 ocakta Ankara Atatürk Kültür Merkezi'nde açılacak
İlk resim tarihimüzesiAnkara'da
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türkiye Cum-
huriyet Merkez Bankası,
"Çağdaş Türk Sanatı Kolleksiyo-
nu, 1950-2000" başlıkli ilk resım
tarihi rnüzesım kuruyor. Fîkret
Mualla'dan Bedri Baykam'a,
Türkiye'de modemizm tarihini
belgeleyen müzenin açılışı, 12
ocakta Atatürk Kültür Merkezi'-
nde verilecek resepsiyonla ger-
çekleştirilecek.
Türkiye'de modernizmin **ge-
cikmiş" ama keyifli öyküsünü
yazrnak ereğinde olan müzenin
başlangıç için tasarladıklan şöyle
sıralanıyor:
Eserlerin araştınlarak derten-
mesiru planlayan 1950-2000, re-
simlerin gereİcli koşullarda ko-
runması, görsel ve belgesel arşiv
oluşturulması. sergileme ve ka-
taloglama işlemlerinin gerçekleş-
tirilmesini gündemine almış.
Türkiye'deki "duragan" mü-
zecilik ve tarih yanhmı anlayışmı
kırmaya çalışan 1950-2000. önü-
müzdeki dönemde Türk yapı-
tlannın, Türkiye içinde ve
dışında dolanımını da sağlaya-
cak.
Amerika Birleşik Devletleri'-
ndeki Metropolitan Müze gibı,
restorasyon ve müzeoloji alan-
lannda uzman kadro yetiştirmeyi
planlayan müze, Türk resim tari-
hini sergjlemenin yanısıra, Türk
resim tarihini "varedecek".
IYeni bir tarih
anlayışı üretmek
Bugüne dek resmin tarihinin
yazılımına ilişkin kapsamlı birça-
banın görülemediği ülkemizde,
ilk örneği oluşturacak olan müze.
ideolojisiyle Türkiye'de yeni bir
tarih anlayışı üretmek cabasında.
. Sanat ve sanat bilgjsirün yaygı-
nlaştınlması ve bir azjnhğın ayn-
calığı olmaktan çıkanlması ereği
çevresinde gerçekleştirilen etkin-
likler, Avrupa sanatını var etti.
Bugün, Avrupahlann sanatta
ve diğer alanlarda, "euro-cent-
rist" bir tarzı. tbelki de) hakket-
melerinin nedeni. kendilerine ve
birikimlerine bu denli sahip çık-
malan. korumacı ve biriktirmeci
anlayışlan.
Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasf nın Çağdaş Türk Sanatı
Kolleksiyonu da aynı çıkış nok-
tasmı itki sayarak >ola çıkıp.
Türk resim tarihini "diUendirme-
ye"çalışıyor.
Bugüne dek. Fransız Devrimi
öncesinde Avrupa'da olduğu
gibi. ülkemizde de burjuvazinin
tekeline bırakılmış sanat ve sanat
bilgisini, Türk insanına yaymak
ve Türk toplumunu resme ve sa-
nata sahip çıkacak denli bu bilgi
ve bilir.ç içinde "yaşatmak" ama-
anda olan 1950-2000, Türk re-
sim sanatının gelişimine tanıklık
etme görevini de taşıyor.
Sanat tarihinde geleneğe karşı
en keskin ve kapsamlı kopuşun
adı olan modernizm. 20. yüzyılın
ortasında artık kendisi bir gele-
nek olmaya başlarken. Türkiye,
savaşın getirdiği köhneliği ve
yıkımlan henüz dönüştürmeye
başlamıştı. Batı'da 19. yüzyılın
başında varlığını, tüm tanı-
mlanyla ortaya koyan moder-
nizm, ülkemizde "sonradan edûy-
len bilgi" nıtelığındc yaşanmaya
başlamıştı.
ITürkiye'de
modernizm
Avrupa'da kurumlara ve ku-
rallara meydan okumasıyla doğ-
muş olan modernizm, Türkiye'-
de batılılaşmanın "alamet-i fari-
kası" olarak nıtelendirildiğinden,
"devlet desteğiyle" yaşanacaktı.
Tek Parti döneminde Paris'e,
modernizmi öğrenip geri döndü-
ğünde Türkiye'ye tanıtmak "mis-
yomıyla" gönderilen sanatçılar
aracılığıyla tanın modernizm,
kendi kimliğinı yeni yeni sorgula-
maya başlayan Türk sanatına,
"Güzd Nedir" yerine, "Sanat
olan nedir?" sorusunu sordurtu-
yordu.
Fakat yıllar geçtikçe, tarihin
göstergesı 1950'ye yaklaştıkça
Türk sanatçılann Avrupa'daki
rolleri değişti. Artık gıdip birşey
getirmek yerine, oralara bir şey
götüren Türk sanatçılan, gerek
Pans ekolünde. gerek diğer ekol-
lerde Avrupa'da önemli yerlere
geldıler.
Bir yazann söylediği gibi, "Pa-
ris'te yaşayan sanatçılar e>Tensel
bir sanatın olabileceğini kanıtla-
dılar."
Örneğin Nejad Devrim 1946'-
da yerleştiği Paris'in eleştirmenle-
rine göre "bazı sonınlan çağdaş-
larından önce sezmişti." Böyle bir
çıkış noktasından hareketle hı-
zlanan Türk Resim Tarihi, mo-
dernizmin kendi içinde başkalaş-
malan yönünde gelişti ve ortaya
modernist Türk Resım Tarihi de-
nebilecek bir kütleçıktı.
Fakat, bilimsel bakışın temel-
lerinden olan "birikimi smıflan-
dırma ve adlandırma" bugüne dek
Türk Resim Tarihi anlayışında
geliştirilemediği için bu kütle,
dağınık bir yığın olarak kaldı.
Bugün, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası'nın yaptığı ise,
varolan birikimi düzenleyip, et-
kin izleyiciye açarak tarihi bilim-
sel anlamda irdeleyip, gelecekteki
Türk resmi için yollan açmak.
Mike Leigh, Chen Kaige, Jane Campion, Robert Altman, yankısı sürecek fılmlere imza attılar ama...
Basmakalıpimgelerzinciriçoğunlukta
MEHMETBASUTÇU
ültür, her şey unutulduktan
sonra geriye kalandır" diye
bir söz vardır. Öyle ya, ne
kadar çok bilgi ya da imge doldurmaya
çalışırsak beynimize birçoğunun o kadar
çabuk. üstelik giderek artan bir oranda
belleğimizden yitipgideceği kesindir. Be-
yin, kaçınılmaz olarak bir eleme yapa-
cağma göre önemli olan, geriye kalan öz-
dür; ansiklopedik verilerin hafızaya yer-
leştirilmesi değil.
1993'ün sinema olaylanna bakmaya
hazırlandığımda. kendimi ilk sorgu-
ladığımda hayli şaşırdım. Geçen yılın si-
nema kültürüme getirdiği katkı alabildi-
ğine hafıf ve ince, nerdeyse şeffaf bir ta-
baka mıydı yoksa? Çığ gibi çoğalan ve
büyük bir bölümü hiçbir özgünlük içer-
meyen, basmakalıp imgeler zıncin ol-
maktan öteye gidemeyen filmler, duyu-
lanmı yeterince besleyemedikleri için
olsa gerek, parlak ve sert bir zeminde
kayıp giden su örneği buharlaşıp yitiver-
mişlerdi.
IAkla gelen ilk isim
Mike Leigh
Kendimi zorlamadan akhma gelen,
gerçekten iz bırakabilmiş imgeler ne ka-
dar azdı? -Bûtün bir yıl boyu sıradan
fılmciklerle kendimizi avutmak zorunda
mı kalmıştık yoksa? Belki de beynimin
sinema kültürüyle uğraşan bölgesi, do-
yum noktasına ulaşmıştı artık...
Bu iki soruya da evet yarutı verebile-
ceğime göre gerçek. ortalarda bir yer-
deydi kuşkusuz...
Kültürel istisnanın Avrupa kıtasında
kahramanca savunulduğu 1993 yılında,
hangi yönetmenler sınemasal ıstisnaya,
dört dörtlük sağlam örnekler getirmeyi
başarmışlard' acaba?
Belleğimin derinliklerinden fırlayan
ilk ad Mike Leigh oldu. Ingıliz yönetmen
sinema sanatını özümsemiş, içinde ya-
şadığı çağı kavramış, geleceği derinleme-
sine. alabildiğine hınzır bir mizah eşliğin-
de ırdelemeyi başarmış duyarlı bir sa-
natçı. özgün bir düşünür olarak "Na-
ked" ile karşıma çıkıveriyordu...
K. ültürel istisnanın
Avrupa kıtasında
kahramanca
savunulduğu 1993
yılında, hangi
yönetmenler sinemasal
istisnaya, dört dörtlük
sağlam örnekler
getirmeyi başarmışlardı
acaba?
Sonra Asya sinemasının sağlam geliş-
mesi geldi aİdıma. Chen Kaige, "iş yapan
Batılı sinema" diliyle kültürel istisnayı.
"Eheda Se>gilim'de bağdaştırmasını bil-
mışti: hem de farklılığından. özgünlü-
ğünden temelde ödün vermeden...
Mike Leigh Cannes Festivali'ni dü-
şündürmüş; Cannes Chen Kaige'nin ba-
şansını çağnştırmıştı. Chen Kaige de
AvustralyatrJane Campion'un, değişik
sinema biçimiyle kahplara sığmayan. ki-
şilikli bir yönetmen olduğunu "Piyano"
ile bir kez daha kanıtladığını anımsattı...
I'Smoking' ya da
I 'No Smoküıg'...
İç dengeleri başıboş bırakılan, akade-
mik olmayan, yakından izleyemediğim
Türk sinemasına hiç değinmeyen, kuş-
kusuz birçok önemli filmin unutulduğu,
nesnellik makyajından yoksun bu öznel
değerlendirmenin. anlık bir izdüşümü
olmaktan öte bir iddiası yok...
Paris'ten aynlmadan önce gördüğüm
son fılm, belki izi çok taze olduğu için,
belkı de gerçekten bir başyapıt olduğu
için. diğerlerini iteleyerek ön sıraya geçip
baş köşeye oturmaya çabalıyor. Alain
Resnais'nin "Smoking" ve "No Smo-
king" adlı, toplam dört buçuk saat süren
çok karakterli, ama iki oyunculu dene-
rnesibu...
Pierre Arditri ile Sabine Azema kişilik-
ten kişiliğe atlayarak zengin bir yaşam
kesitini olağanüstü yorum güçleriyle su-
nııyorlar. Bu ikiz filmın adının Ingilizce
oiması. kültürel bir ıstisna olmayı red-
detmesinden değil, tersine, kültürel özü-
re sadık kalmasından ileri geliyor, "Smo-
kmg" ile "No Smoking" îngiliz oyun ya-
zan Alan Ayckboum'un sekiz yapıtının,
ince bir güldürü biçiminde, cilveli bir mi-
zansen eşliğinde beyazperdeye uyarlan-
fngiliz yönetmen Mike Leigh, 'Naked' filmiyle içinde yaşadığı çağı kavramış, geleceği hınzır bir mizah içinde irdelemeyi başarmış olduğunu kanıtladı.
ması... Yaşamın hınzırlığı. rastlantılann
önemi. bazı aynntılarla bazı kararlann
tüm bir yaşam çizgisini nasıl değıştirebi-
leceği konusunda renkli ve çarpıcı bir çe-
şitlemeler zinciri olan bu iki film. gerçek
bir sinema ve tiyatro tadını damla damla
damıtan farklı bir istisna!
The New York Times gazetesinin.
kalınlığı bizim renkli basınımıza fark
atan kültür ve sanat ekinde. iki tam say-
faya yayılan tek fılm ilanı, Steven Spiel-
berg'in "Schindkr's Ust" adlı son filmiy-
di. Manhattan sinemalan üç saatten faz-
la süren bu siyah beyaz fılme onlarca sa-
lon ayırmışlar. her saat başı bir seans
koymuşlar. ama bilet kalmamış... Bütün
New York akın ediyor. Spıelberg'in fil-
mine. Başkan Bill Clinton bile "Her
Amerikalının bu filmi çocuklarıyla birlik-
te gidip görmelerini öneriyorunı" demış
(Bizde bu tür bir öneri getiren bir cum-
T he New York
Times gazetesinin
kapsamlı kültür-sanat
ekinde iki tam sayfaya
yayılan tek fılm ilanı,
Steven Spıelberg'in
'Schindler's List' adlı son
fılmiydi.
hurbaşkanı ya da başbakan oldu mu
acaba? Hiç sanmıyorum!). Salon girişin-
deki yumuşak zenci görevli olmasa, me-
rakım kursağımda kalacak... En uçta.
dipte kalan yere ilişiyorum... Steven Spi-
elberg'in yaman bir sinema ustası oldu-
ğu ortada.
Dinozorlardan sonra. tarihi bir olaya
el atıyor: tkincı Dünya Savaşı sırasmda.
Varşova gettosunda yaşanan gerçek
olaylann dayanılmaz acısını taşıyor be-
yazperdeye...
Oskar Schindler adlı bir Alman iş
adamının, ilk başta tabrikalannda
çalıştıracak ucuz ışgücü olarak gördüğü
Yahudileri, Hıtler faşizmının gözü dön-
müş kanlı soykınm politikası karşısında
nasıl koruduğunu. böylece binlerce ın-
sanı nasıl ölümden kurtardığını. ya-
şanmış gerçeklere sadık kalan bir senar-
yo eşliğinde. çarpıcı görüntülerle anlatı-
yor... Yanımdakı genç kız zaman zaman
hıçkınklannı tutamıyor... Evet. Spiel-
berg yaman bir sınemacı: Evet. Bill Clin-
ton haklı. Değişik bayTaklarsallayan fa-
şizmin dünyanın birçok bölgesinde yeni-
den horıladığı ya da patlak vcrmeye
Amerikan
sinemasının usta
yönetmeni Robert
Altman, bu yıl da
"ShortCuts'Ma
kendinden söz ettirdi.
Bu film de büyük
olasılıkla
Amerika'dan çok
Avrupa'da tutulacak
nitelikte...
Chen Kaige'in
Cannes'dan ödölle
dönen filmi "Elveda
Sevgilim" ise (yanda)
Asya sinemasının
sağlam gelişmesine
işaret etti.
hazırlandığı şu bunalımlı günlerde, geç-
mişın acı derslerine yeniden dikkatle göz
atmak. yaşamsal bir öncelik taşıyor...
IKültürel çoksesliliği
savunmak...
Her şey iyi güzel de yine de çatlak bir
ses çıkarmadan duramayacağım: Spiel-
berg'in kahramanlannın tümünün Al-
man, Polonyalı ya da Yahudi şivesiyle
İngilizce konuşmalan, kuşkusuz Ameri-
kalılar için filmi daha anlaşılır, daha et-
kili kılıyor ama. bu uluslararası dil. bir
noktada da. görüntülediği vahşeti ve iğ-
rcnç gerçekleri. bir televizyon dizisinin
ıçerdiğı kanlı olaylar gibi kanalize et-
miyor mu acaba? Özellikle gerçek olay-
lara değindığinde sinema. dekoruyla
kullandığı dille. gerçeklere A'dan Z'ye
dek sadık kalmak durumunda değil mi?
Kültürel istisnayı Amerikalılann da sa-
vunmalan gerekiyor...
Robert Alrman'ın
"Short Cuts"ini Vene-
dik'te de yakalaya-
mamıştım. Başanlı bir
fılm olduğu söylendi,
yazıldı...
Kültürel çoksesliliği
savunmanın Amerikan
sinemasına karşı tavır al-
makla eşanlamlı ol-
madığını, Âtlantik ötesi-
nin de kültürel istisnalar-
la dolu olduğunu savu-
nanlann verdikleri ilk ad-
lar arasında Robert Alt-
man vardır: arkasından
da VVoody Allen gelir.
Yaptıklan sinema
kendi ülkelerinden çok
Avrupa'da beğenilen. el
üstünde tutulan USA
damgalı kültürel istisna-
lardır onlarda...
Nevv York'ta sinema
dışında da yapılacak çok
şey vardır. Omeğin caz
müziği dinlenır. Ancak si-
nemaya meraklıysa in-
san. gıder Woody Allen'-
ın her pazartesi akşamı
klarinetle bir caz grubu-
na eşlik ettiği "Michael'si
Pub"aatarkapağı.
Amerika'dan çok Av-
rupa ülkelerinde sevilen
Woody Allen orkest-
rasıyla birlikte "New Or-
leans Funeral Music" ça-
lan VVoody Allen'in usta
bir klarinetçi, caz hastası
bir ınsan olduğunu gö-
rünce şaşınr...
Evet, Nevv Orleans
çevresinde yaşayan zen-
ciler. ölülerini bu şen şak-
rak cenaze marşlan eşli-
ğinde uğurlarlar...
Çelimsiz, sıkılgan, si-
nirleri ve ruhu düğüm
düğüm bir sanatçı olan,
ölüm düşüncesiyle tit-
reyen, yaşama bir anlam
arayıp birçok anlamsızlı-
kla burun buruna gelen
VVoody Allen'in kişiliği-
ne çok uygun caz parça-
lan bunlar. Çünkü, ya-
şamı da ölümü de
hınzırca gırgıra alıverir
VVoody Allen...
Sinematografinin 100. yılı
BERLİN (L'BA)- L'nlü fılm yapımcısı veyazarlar,
sinematografinin keşfedilişinin lOO.yılıdolayısıyla 1995
yılının Almanya'da "Tılm yılı" ilan edilmesini istediler.
Aralannda Wim VVenders. Christa VVolf, Otto Sander,
Volker Braun ve Konrad Weissgibi isimlerin olduğu
sinemaalar.yayınladıklan ortak bildirideaynca
"Skladanovvsky Kardeşler"in 1895 yılında, Paris li
Lumiere kardeşlerle aynı zamanlarda hareketli resimlerini
Berlin'de gösterdiklerini hatırlatarak lOO.yılın bu nedenle
de önemli olduğunu belirttiler. Aynca 1995 yılında
Berlin'de düzenlenecek uluslararası fılm şenliğinde
Skladanovvsky kardeşlerin başanlannın anılması istendi.
Sahne Sanatları MüzesVneyeni
bölüm
Kültür Senisi - Kültür Bakanlığı'na bağlı Yıldız Sarayı
Sahne Sanatlan Müzesi'ne otanük-tarihi sahne kostümlen
seksiyonu ekleniyor. Bu müzeye kuruluşundan beri önemli
katkılarda bulunan İstanbul ŞehirTiyatrolan. kendi
dekoratör ve kostümcülerinin özgün çizim ve
maketlerinden oluşan birdizi tasanmı buradasergileyecek.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın da katılacağı 6 ocak
tarihindeki açılışgecesinde, ŞehirTiyatrolan. İbnüırefık
Ahmet Nuri Bey'in dönemin sanatçısı Kınar Hanım için
yazdığı "Münevver'in hasbıhali" adlı tek perdelik oyunu
sahneleyecek. Engin Uludağ'ın yönettiği bu oyunda Kınar
Hanım'ı Tilbe Sarancanlandıracak.
•
IstanbuVda Yaşam Sanatı
PARİS(A.A)- Fransa'nın büyük yayınevlerinden
Flamarion. "İstanbul'da Yaşam Sanatı"adlı bir kitap
yayınladı. İstanbul'ukısabirsüre içindeziyaretetmek
yenne İstanbul'un keyfini çıkarmayı öneren yayın, Le
Parisien gazetesi tarafından yılbaşı armağanı olarak
tavsiye edildi. 300 fotoğrafla süslenen ve istanbul'un az
bilinen ilginç yerlerinin adreslerini veren "İstarbul'da
Yaşam Sanatı", Kenize Mourad'ın önsözünü taşıyor.
Jerome Darblay tarafından kaleme alman kitap. 380
Fransız Frangına (I milyonTL.) satılıyor.
FotoğrafSinema Dergisi
Kültür Servisi - İfsak'ınçıkardığı Fotoğraf Sinema
dergisinin ocak sayısında İbrahim 2!aman'ın "Ifsak 9.
İstanbul Fotoğraf Günlenne Genel Bir Bakış". Nazmi
Kılıçer'in "En İyi Fotoğraf Makinesi Hangjsidir? Hangi
Fotoğraf Makinesi Alınmalı? İkinci El Fotoğraf Makinesi
Alırken Nelere Dikkat EtmeliT' adlı yazılan, Zeki Sezgin
Günay'ın çevirdiği "Siyah- Beyaz Tekniğinde Hata
Tarama ve Düzeltme" adlı yazı ve 3. Foto Maraton
Yanşmasf nın sonuçlan yer alıyor.
Rembetiko Askeri
Kültür Senisi - Kendilerine Türkçe "Rembetiko Askeri"
adını veren Yunanlı müzik topluluğu Türkiye'ye gelerek
Beyoğlu Büyükparmakkapı sokaktaki Akdenizli Kahve
Bar'da çalıv orlar. Topluluk, buzukide Marios Karantzos,
gitarda Cristos Zahariou, akordiyonda Yannis Combatis,
vokalde ise Ariftea Fkouti'den oluşuyor.
"Gizti Oturum' İzmit'te
• KOCAELİ(AA)-İstanbu! Devlet Tiyatrosu'nun "Gizli
Oturum" adlı oyunu, 5-6 ocak tarihlerinde İzmit'te
sahnelenecek. Jean Paul Sartre'nin yazdığı, Stelio
Fıoronza'nın yönettiği ve çevirisini Oktay Akbal'ın yaptığı
"Gizli Oturum". Sabancı Kültür Sitesi'nde sahneye
konulacak. Cevza Şipa. Ayda Aksel veOrhan Tetikcan.'ın
rol aldığı oyunun müziğini NaurizoGabriellf riazırtadı.
'Schindkr'in Ustesi'fihninin
kahramanlan
• VVASHINGTON (AA) - Sinema dünyasının ünlü
yapımcılanndan Steven Spielberg'in son filmi
"Schindlerin Listesi"nde yaşamlan beyazperdeye
yansıtılan çoğu kahraman. yeni y aşamlannı Amerika'nın
çeşitli bölgelcnnde sürdürüyorlar. Spielberg'in diğer
filmlen gibı gişe rekorlan kırması beklenen bu son
filmınde, işadamı Oskar Schindler'in Polonya ve
Çekoslovakya'daki fabrikalarında çalışan ve işadamı
tarafından soykınmdan kurtanlan Yahudilerin yeni
yaşamlan anlatılıyor. Filmdedanışmanlık yapan ve
minnettarlıklannı 1974 yılında ölen Schindler'in hayatının
Thomas Keneally tarafından kaleme alınmasını
sağlayarak gösteren Mila ve Leopold Pageçifti, yaklaşık
1000 kişınin hayatının işadamı tarafından kurtanldığını
belirtiyorlar. Page'ler. yeni yaşam kuranlann işlenndeçok
başanlı olduklannı ve mutlu bir hayat sürdüklerinı
kaydederek, Schindler'in unutulmasının mümkün
olmadığmı dile getiriy orlar.
Rinaldo Hopfun Bayraklar
Projesi
Kültür Servisi - Berlin'li sanatçı Rinaldo Hopf. İstanbul
Alman Kültür Merkezi'nin daveti üzerine "Altm Ergenlik
ve Altın Hans" adlı bir sergi gerçekleştiriyor. Sergide;
polyesterden yapılmış on adet bayrak üzennde altın
varakla Hopfun teenagergençlikdöneminın idolleri
betimleniyor. Bu spektrum Maria Callas'tan Jimmy
Hendrix'e, Pablo Picasso'dan Andy VVarhol'a. Prens
Eisenherz'ten VVinnetou'nun Pierre Brice'ına kadar-ki bu
son ikisi 60"lı y ıllarda Almanya'da çok popüler macera
kahramanlanydı- uzanır. Resimlerdeçoğunlukla bu
kişilerin gençlik fotoğraflan baz olarak kullanılmıştır.
Onlann yüz hatlan bir anlamda ortak kültürel malzeme
niteliğindedır. Öte yandan bunlar Rinaldo Hopf
tarafından yeniden vurgulanmakta. ancak izleyicinin de
ulaşabileceği düzeyde tutulmaktadırlar. Yalnızca gençliğin
tazeliğini vurgulamakla kalmayıp diğer durumlarda
yalnızca arkadaşlarda bulunabilecek bir tanıdıklık
duygusuyla yakınlaşmaktadırlar. Sergi 7-21 ocak tarihleri
arasında Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonlan'nda
gezilebilir.