27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK1994 PERŞEMBE 12 DUNYADAN Cezayir'de ikinci yılına giren İslamcı ayaklanma, Kuzey Afrika ülkeleri için tehlike oluşturuyor Islaıııi terörünöııleııeıııez yükselişi jNirttrjfork £tnte* ezayir'de. İslamcılann başlattığı ve ikinci yılına giren silahlı ayaklanma, asker destekli hü- kümet karşısında hızla ilerlerken, hü- kümet günbegün güçten düşüyor. Ülkeyi yöneten generallerin çoğu, taraftarianyla birlikte. sahildeki komplekslere doğru geri çekildi, top- lantılara gidip gelirken helikopterlere biniyorlar. Geçen dört ay içinde yabana uyruk- lu 26 kişinin öldürülmesinin ardından. binlerce yabana işçi ve diplomat ülke- yi terketti. Polis kuvvetleri ve askeri birlikler, Şeriatçılann destek gördüğü köylerden, kentlerden geri çekildi. Diplomatlar, yüzlerce askerin ordu- dan aynldığını bildiriyor. Çoğu da, İs- •lamcıİann bir gerilla ordusu oluştur- • duğu dağlara giderken, silahlannı da a beraberlerinde götürüyor. görevli Baulı diplomatlar ve insan haklan gözlemci- leri, Cezayirli yetkililerin ve güvenlik gücü men- suplannın öldürülmesi- ne karşılık, milis kuvvet- lerinin de şüpheli mili- tanlara saldınlar dü- zenlemeye başladığını söylüyor. ABD elçiliği dahil, yabana elçilikler, sayısıru düşürüyor. yurttaşlannı ülke- yi terketmeleri için uyanyor ve kalan görevlileri daha güvenli yerlere taşı- yor. Militanlar, 30 kasıma kadar ülke- yi terketmeyen yabana uyruklulan öl- dürecekleri tehdidinde bulunmuştu. Yılda 1 milyar dolar yardım veren ve cuntanın en büyük destekçisi olan Fransızlar bile, sallantıdaki hükümet- le aralanna mesafe koymaya başladı. Batıh bir diplomat, "En büyük tehli- ke, toplumsal sorunlarla politik sonın- ların içiçe geçmesinden ka\ naklanabi- lir" diyor ve ekliyor: "Sokaklarda, yi- İslamcı militanlar ülkedeki bazı kentleri tamamen kontrolleri altına alırken, Şeriat karşıtı hareketin en büyük destekçisi Fransızlar bile hükümetle aralanna bir mesafe koymaya başladı. yecek sıkıntısı yüzünden huzursuz- luk baş gösterirse, ordu ateş etmek iste- meyebilir." Batıh diplomatlara göre, Cezayir'de bir Şeriat devletinin kurulması, 500 bin Cezayirlinin Fransa'ya kaçmasına neden olabilir. Mısır'da İslamalann bir şiddet kampanyası yürüttüğü dü- şünülürse, Cezayir'de İslama bir dar- benin Tunus gibi Cezayir'le komşu Kuzey Afrika ülkelerinde istikrarsızlı- ğı körükleyebileceği anlaşılır. 1992'de yasadışı ilan edilen İslama gruplar, polis ve hükü'met yetkilılerine pusu kurarak, silahlı bir ayaklanma başlattıjar. Geçen 2 yıl içinde, İslama harekete muhalif olan yazarlar, aydınlar dahil 2 bin kişi öldürüldü. İslama li- derler, İslami Cephe'nin önderliğini baltalaya- cak yeni yeni gruplann da ortaya çıkmasıyla, ayaklanmanın kontro- lünü kaybettiklerini söylüyor. Üst düzey önderlerden birisi "En iyi örgüt, örgütsüzlüktür" diyor ve devam ediyor: "Şimdi ellerinde birkaç silahla, devrime katkıda bulunmak isteyen gençkr çıka geliyor. Çoğunu tanımıyo- ruzbüe." Askerlerin denetimindeki, hiç de popüler olmayan hükümeti kurtara- bilmenin tek yolu, generallerle İslami Selamet Cephesi arasında bir diyalog kurulması. Ancak iki kesimin de uz- laşmaya yanaşmaktaki gönülsüzlüğü, 26 milyon nüfuslu ülkeyi kargaşaya sürükleyebilir. Güneşin batmasıyla sokaklan ele geçiren İslama militan- lar, bazı bölgeleri kazanmaya başladı- lar bile. Militanlann kalesi olan ve başkentin güneyinde yer alan Blida'- da, polisle sık sık çatışmaya giriyorlar. Alkol satan yerleri yaktıktan ve bir bar sahibini öldürdüİcten sonra, 400 bin kişinin yaşadığı Blida'yı susturdu- lar. Caddelerdeki kadınlann çoğu ka- palı. Müzik kasetleri satan dükkanlar- da Batıh gruplann ya da kadın şarkıcılann kasetleri artık bulunmu- yor. Yabana TV'leri gösteren uydu antenleri söküldü. Militanlann bir hafta önce aldığı bir kararla da gazete satışlan durduruldu. Korku içindeki Cezayirliler, karan- lık basmadan eve dönmeye çahşıyor. Gece. fazlasıyla kalabalık olan apart- man katlanna sıkışmış bir halde, ya hükümet elindeki sansürlü televizyo- nu ya da Avrupa'daki refahı ve özgür- lüğü sergileyen Fransız kanallannı iz- liyorlar. ChrisHedges Bosna'da tecavüzcüler kadınerkek dinlemiyor ngiltere'de MSI adında uluslararası bir yardım kuruluşu, Bosna'daki te- cavüzlerle ilgili kısa bir film • yaptı. Film İngiltere'de 6 aydır *• özel toplantılarda gösterime su- nuluyor. Filmin bir yennde 22 yaşı- ndaki Müsliiman bir kadma, 2 çocuğunun gözleri önünde Sırplar tarafından nasıl tecavüz edildiği gösteriliyor. Kamera orada bulunan 16 erkeği tek tek 'tarayarak aralanndan kaç ta- nesinin tecavüze kanştığını so- ruyor. Ne yazık ki, 16'sının da olaya kanştığı anlaşılıyor. MSI yetkilileri eski Yugos- .lavya'da binlerce tecavüz kur- banı olduğunu söylüyor. Örgüt savaş nedeniyle ülkesini terk et- mek zorunda kalan sığınmacı kadınlann sorunlanyla ilgilen- meye başladıkça savaş:n kor- Jcunç yüzü de aydınlanıyor. « Geçtiğimiz mayıs ayından • başlayarak MSI savaş kurban- lan için Bosna. ve Hırvatistan'- da dört tedavi merkezi açü. Müslüman ve Hırvat kadınla- • nn sorunlanyla ilgilenen örgüt ' Başkanı Dr.Eva-Maria Herms merkeze gelen kadınlann güve- 'nini kazanarak konuşmalannı «sağladı. ' Kadınlar yavaş yavaş açıla- rak. başlanndan geçen korkunç olaylan anlatmaya başladı. Dr. Herms, "Kadınlar konuş- mamakta direniyor. Anlattı- kları, kopuk kopuk, birbiriyle ilişkisi olmayan öykülerden olu- şuyor. Günler sonra anlatüan- ları birleştirerek olayların ger- çek yüzünü ortaya çıkartmaya uğraşıyoruz*' diyor. Yaşadıklan korkunç olaylan unutmaya çalışan Bosnalı kadınlar, şimdi de erkeklerinin tecavüze uğramasına tanık oluyor. Bosna'daki merkezfcre baş- vuranlar giderek artıyor. Tar- tışma gruplannın yanısıra, bı- reysel görüşmelerle de tecavüz ve işkence olaylannın olumsuz etkileri silinmeyeçalışıljyor. Dr. Herms kendisine başvu- ran kadınlan konuşmalan için teşvik ederek, içlerinde biriktir- dikleri nefret ve kini ortaya dökmelerini söyleyerek şöyle konuşuyor: "Şiddet eylemlerinin en kor- kuncu tecavüz. Ancak, bu kadı- nların başından teca>iizden daha korkunç olaylar geçiyor." Kadınlar sürekli olarak ko- calannın çatışmalardan sağ çı- kamayacaklan korkusuyla yaşıyor. Erkekler geri döndüklerinde, kadınlan bu kez bambaşka so- runlar bekliyor. Savaştan önce dengeli, nazik olan erkekler, sa- vaşta ve toplama kamplannda o kadar eziyet çekiyorlar ki. ki- şilikleri büyük değişime uğru- yor. Dolayısıyla eşleri ve kız ar- kadaşlan erkeklerin bu yeni ki- şiliği ile nasıl baş edeceğini bile- miyor. Dr. Herms savaştan dönen erkeklerin durumunu şöyle özetliyor: "Savaş zamanı erkek- ler, ahlak anlaytşlanna ters dii- şen bir sürii şiddet olayına neden oluyor. İstemeden karıştıkları bu mezalim sonucunda, erkek- lerde kişilik ka> ıpları, utanç, bu- nalım gibi psikolojik dengesiz- likler ortaya çıkıyor. ÇaresizUk- ten kendllerini aİkole verenlerin >anısıra,ev halkına karşı şiddet uygulayanlar da çıkıyor. İşsizlik karşısında sorunlar daha da bü- yüyor." Kadınlar yalnızlık, yoksul- luk, gelecekle ilgili belirsizlik gibi olumsuzluklar içinde, bir top mermisine hedef olup ölme- yi yaşamaya tercih eder hale ge- h'yorlar. Depresyon şikayetleri o kadar yaygın ki. hemen he- men herkes anti depresan kul- lanıyor. MSI diğer taraftan radyo ya- yınlanyla da savaş kurbanlan- na ulaşmaya çahşıyor. Dr. Herms programlannın eleştiri- lere hedef olduğunu, ancak sa- vaş döneminin öze! koşullan- nın dikkate alınması gerekliliği- niyurguluyor. Örneğin, konserve gıdalann bilezorlukla bulunduğu birdö- nemde, hamile kadınlara et, süt, yumurta ve taze sebze ye- melerini öğütlemenin yararsız olduğunu belirtiyor. Şimdi, yayınlar sevilen birinin kaybı, mahrumiyet, depresyon ve en- dişe konulannı işliyor. MSI etkinliği arttıkça Dr. Herms'e erkekler de başvurma- ya başlıyor. Toplama kampla- nndaki erkeklerin üçte birinin teca\üze uğrayıp. işkenceye maruz kaldığını belirten Dr. Herms, bu erkeklerin, konuş- makta kadınlardan daha çekin- gen davrandığını ifade ediyor. Duygulannı açıklamakta zor- lanan erkekler, eşlerini koruya- madıklan için kendilerini suçla- dıklan gibi kendilerini de aşağı- lanmış hissediyorlar. MSI, erkeklerin de kadınlar kadar yardıma gereksinim duv- duğunu görüp. tacavüze uğra- yan erkekler için yeni projeler geliştirmeve başlıyor. Dr. Herms. "İnsanların birbirlerine \aptıkları körülükleri gördükçe insanlığımdan utanıvorum." dı- ye konuşuvor. Joanna Gibbon The Independent HongKong ÇinMao'ya sahip çıkıyor Ç inlilerin geçtiğimiz ay, BBC tarafmdan Mao'nun doğu- munun 100. yıldönümü nedeniyle haarlanan filmin gösterime sunulmasına karşı takındıklan şiddet yanlısı tavır Hong Kong'ta filmin özel gösteriminin önlenmesi- ne kadar uzadı. Çın'ın Şüıua Haber Ajansı, geçtiğimiz cuma günü dış muhabirlerin kulübünü ziya- ret ederek filmin video kase- dinin gösterimine engel ol- maya çahştı. Haber ajansının temsilcileri kulüp üyelerine BBC'ye karşı takındıklan tavnn filmin yayınlanması- ndan önce de söz konusu ol- duğunu, gerçek kızgınhklannın nedeninin fil- min Çinlilerin duygulannı in- citmesi olduğunu açıkladı. Kulüp üyeleri ise fılme karşı Çinlilerin takındığı tavn onaylamayıp filmin ilgı- lerini çekmesinin nedeni ola- rak filmin haber niteliği taşı- masmı gösterdi. Kulübün heyet üyelerin- den biri film çekildikten son- ra artık Çinlilerin yapabilece- ği birşey kalmadığını belirtti. Mao yönetimini, tüm çıp- laklığıyla gözler önüne serdi- ği iddiasını taşıyan film. Mao'nun cinsel tercihini genç kadınlardan yana kul- landığı dedikodusunun da dile düşmesine neden oldu. Yayın hakkı Hong Kong TVB istasyonu tarafından saün alınan filmin hangi ta- rihte yayınlanacağı henüz belli değil. Geçtiğimiz hafta, Hong Kong hükümeti tarafı- ndan yapılan açıklamada fıl- me sansür koymak gibi bir niyetlerinın olmadığı belirtil- di. Guardian ToplukıyınüarKolombiya y yıyasa boğdu Kolombiya'daki toplu kıyımda ölenlerin yakınlan yas tutuyor Maria ve Bertha Moreno, Kolombiya'nın Apartado kentindeki toplu kıyımda yaşamını yitiren erkek kardeşlerini son yolculuğunda yalnız bırakmamak için umutsuzca çupınıyor. Cenaze arabasına yaşlı gözierle sarılan çocuklar, sanki kardeşlerini son defa görmek istiyor. Maria ve Bertha'nın kardeşi, geçtiğimiz günlerde Apartado kentinde gösteri yapan bir topluluğa açılan ateş sonucu ölen 35 kurbandan yalnızca biri. Gösteriyi eski gerilla gruplarından Ümit, Barış ve Ozgürlük Partisi'nin düzenlediği belirtiliyor. Kolombiya ordusu, kıvımdan Devrimci Silahlı Kuvvetler adındaki yasadışı gnıbu sonımlu tutuyor. Ölenlerin yakınlan, sorumlulann bir an önce tutuklanıp cezalandınlması için resmi yetkililere baskı yapıyor. Politikanın eşi bulunmaz oyuncağı:Din -^ *j nlü Fransız yazar Gil- I les Kepel son yazdığı * ^ Revenge of God (Tannnın İntikamı) adlı ki- tabında Müslümanlık. Hıris- tiyanlık ve Museviliği ele alı- yor. son yıllarda dine dönüş olgusunu ve söz konusu din- ler arasındaki ilişkiyi inceli- yor. Kitapta üç dinde son yı- llarda büyük bir canlanma izlendiğini kaydeden yazar. bu olguyu iki ana nedene bağhyor. Politik gücünü arttırma çabasındaki yöneti- cilerin. dini amaçlanna alet ettiğini öne süren yazar bu etkiyi "Tepeden iıune" ola- rak niteli>or. Öte \andan. kentleşme olgusunun ortaya çıkardığı ve yeni ortamlanna uyum sağlamakta güçlük çe- ken yoksul tabakanın dine sığınmasını da "Tabandan geune" bir etki olarak tanımlıyor. Kepel kitabında Mısır ör- neğini ele alıyor. Bir suikaste kurban giden Devlet Baş- kanı Nasır'ın politik ya- şamının ilk dönemlerinde "Müslünıan Kardeşler" adı- ndaki "^eni İslamcı" grubun etkisi altında kaldığını ileri sürüyor. Ne var ki, 1950'li yı- llarda Nasır'ın Müslüman Kardeşler'e sırt çevirmekle kalmayıp, kendilerine karşı savaş açtığını beh'rtiyor. Kepel kitabında dinin yeniden canlanmasını dün- yada moda olan akımlann etkisine de bağlıyor. Batınm göklere çıkardığı birevcilik. din adamlan tarafından kuş- kuyla karşılanıyor. Aynca Batımn kapitalizm ve de- mokrasiye duyduğu sarsı- lmaz inanan yoksullara bir yarar sağlamadığını gören insanlar farklı arayışlar içine itiliyor. Julia Neuberger TheTimes ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Bip Karanfil Bıraktım, Aldın mı? Okurlardan Emin Şir, "Sevgili Uğur Mumcu'nun anısı- na"diyerekşudizeleri göndermiş: "Şimdi nerde rastlasam gül yanaklı bakışlarına/ Bir ışık düşer yalnızlığıma yıldızlardan/ Bir kuş öter pencerede dostdost/ Birçiçsk filizlenir saksımda." Çocukluğumda, Konya'da lisede okurken, sayrılanıp Ha- dim'e dönmüştüm. Evimizin yakınında karşılayan anamla sarıldık. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Anam: - Hay oğlum, ölsen seni şimdiye unuturduk! dedı. Demek unutulmamak için ölmemeye bakmalıydı. Ben olayları yaşamadan yazı yazamıyor muyum ne? Pazartesi günü, 24 ocaktı. öğleye değin yazıyı bitırip, istanbul'a geç- mem gerekıyordu. "Riyad Mahluf'un başına gelenler..." yazısını yazdım, ondan sonra gittim, Uğur Mumcu sokağı- na. Yirmi günü aşkın süredir, sayrı sayrı yatağa çıvilenip kal- dığımdan, Türkiye'nin çok yerınden gelen çağrılara gide- medım. Bandırma SHP ilçe örgütünün düzenlediği toplantı, 22 ocaktaydı. "Tamam, ben de geliyorum!" demiştim. Gi- demedim. Alev Coşkun da gidememiş. Prof. Dr. Bahri Sav- cı, Sami Karaören, İskender özturanlı gittiler. Eşleri de vardı! Sudiş Savcı, Mehcure Karaören, Tülin özturanlı. SHP Bandırma İlçe Başkanı Gükpin Uçkan, Beledıye Başkanı Sedat Pekel Kaymakam İsmet Akdağ, Uğur Mumcu toplantısının güzel geçmesi için, ellerinden geleni yapmışlar. 23 ocakta, SHP Yenimahalle ilçe örgütünün AST'ta oyna- yan "Sakıncalı Pıyade" oyunu öncesınde, kısa bir konuşma önerisine "Hayır" dıyemedim. Konuştum da; orada Uğur'- dan fıkralar anlattım. Oyunu, Uğur Mumcu törenleri için Almanya'dan Ankara'ya gelen Dursun Ablgan da izledi. Sakıncalı Piyade'de Uğur Mumcu'yu, Mehmet Ulay oynu- yordu. Uğur'a nasıl da benzıyor. Mehmet Ulay. asıl Al- manya'da yaşıyordu; Uğur u oynamak için Türkiye'ye geli- yordu. Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), 1963te kurulmuş, elimize doğmuştu. Kurucusu Asaf Çiğiltepe, provalara ça- ğırır, izletirdi. O yıllar Milliyet'teydim. Asaf, kapıları kapattırır; "Bundan sonra Abdi İpekci gelse, almayacaksmız."derdi. Oyundan sonra, eski AST'çılardan kalanları görünce duygulandım. Onlarla birbirimlze sarıldık! Atilta Coşkun un "Uğur Mumcu Cinayeti" kitabını oku- dum; Cem Yayınevı, iki günde bıten kıtabın ikinci baskısına gecmiş. llginç şeyler var, Coşkun'un araştırmasında. Uğur Mumcu sokağında, onbinlerce ınsan Uğur Mumcu olmuştu. On bınler, önce saygı duruşuna çağrıldı. Kimı sol yumruğunu kaldırarak geçtı saygı duruşuna. "Türkıye fa- şizme mezar olacak", "Devrım şehitleriölümsüzdür"diye sloganlaratılıyordu. Eşim: - Sen olaylan yakından görmek ıstersin, istersen ileriye kalabalığa yürü! dedi. O sırada Ali Dinçer'i görüverdim: - Gelin, ben size yol açayım! Size dozer olayım dedi, Ali Dinçer'le izin isteye isteye yürümeye çalışıyoruz. Helıkopterdenkaranfilleratılıyor. YakupKepenek'i görü- verdim. Ne güzeldı, "Sevgili Uğur" yazısı. Konuşmalar yapılıyor, ancak alkışlardan, gürültülerden anlayamıyor- duk. Uğur Mumcu'nun sınıf arkadaşlarından, şimdi Yargı- tay üyesı Hüseyin Deniz, Uğur için yazdığı şiiri okudu. Hüseyin Deniz'in "Ağlamadan Ağlamak" adını verdiği şiiri şöyle: "Sulara bir karanfil bıraktım/ Bir karanfil de toprağal İç geçirmedenl bağırmadan/ ağlamadan/ Bir karanfil de ya- rınlara bıraktım/ Aldın mı? Dağlanna, dağlanna memleketininf Çiçek kokan yayla- larına memleketininl Göllerine, denizlerine ve sulanna memleketinin/ sevinçlerine, sevgilerine memleketinin./ Bir karanfil bıraktım/ aldın mı? Bebelerine, çocuklanna, gençlerine/ Gelinlerine, kızları- nal Yüreklerine ve ellerine/ Ve gözyaşlannal Bir karanfil bıraktım/ Aldın mı? Bir nice şafaklann karanfil kırmızısınal Saldım beyaz gü- vercininil Ve sesimin yettiğince türkül Ve kucaklayabildi- ğim kadar sevgil Getirip koydum toprağına/ Aldın mı? Sulara bir karanfil bıraktım/ Bir karanfil de Anıttepe 'yel İç geçirmedenl Bağırmadan/ Ağlamadan/ Ağlamadıml Se- simde karanfiller açtıl Aldın mı?" (Uzun alkışlar). Ardından on binlerin gürleyen sesi: "Uğurlar Ölmez" "Ankara'nın taşına bakl Gözlerimin yaşına bak"\ söylü- yoruz, Ruhi Su'nun sesine uyup; "Kılıncımı vurdum taşa/ Taş yanldı baştan başal Uyan da bak Gazi Kemall Başımı- za gelen ışe/ Ankara 'nın dardır yolu/ Düşman aldı sağı so- lul Sen gösterdin Paşam bizel Böyle günde doğru yolu...." On binler yürüyüşe geçtı. Gençler otobüslere bınmek is- temiyor. Turan Dursun'un oğlu Abit Dursun'u gördüm. yürüyordu. Bir ara bir otobüste, Ayyuk Erenberk'le Dursun Ablgan'ı görüverdim. Sacit Somelle Frengiz Somel de oradaymış. Onlar otobüsten inmedıler. Yürürken bir bayan sordu: - Siz Mehmed Kemal misiniz? Benzettim de! - Yaklaştınız ama.. dedim, Mehmed Kemal arkadaşım! Şaşırmış gıbıydi. Fısıldadım: "Ben Mustafa Ekmekçi'y/m/" - Ay! dedı, yanlış söyledim, "Mustafa Ekmekçi misiniz" diye soracaktım. Adı Mualla'ymış, arkadaşı da Ozlem. - Olsun, dedım, Yanlışlıkların da güzeli vardır. Mualla Hanım'ın kızı Evrim, kızım Eylem'in ilkokul arka- daşıymış. Polisleryürütmüyorlar, yolu kestiler. Kalabalık bağırıyor; - Polis Sıvas 'a! Polis Sıvas a! Polis Sıvas a... Aaa, ne oldu? bir süre geçtikten sonra, polis çekildi, yürü- yüşü engelleyemedı. İçimden, "Aferin polislere!" dedim, yaptığı yanlışı gördü... BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Anadolu'nur. bazı yö- relerindegelinalayı tara- fından düzenlenen. yumurtayı \urma eğlen- cesi... Doğu Anadolu'da yaygın olan geçici kırsal yerleşme. 2/ Rüyabilim. 3/ Polonya halkından olan kimse... Argoda pa- ra. 4/ Bilgiçlik taslayan kimse. 5/ Kenann dilberi nazik de olsa — olmaz" (Nabi). 6/Bağjt... Saçma sapan söz. 7/ Islam inan- cına göre ölüleri mezannda sorgu- ya çekecek olan iki melekten biri... Defa. kere. 8/ Tıp dilinde frengiye verilen ad. 9/ Bir nota... Anadolu'- da kurulmuş eski uygarhk... Da- hil. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Uzaklarda esen rüzgârdan sonra başlayan dalga hareketi. 2/ Yana- ğın alt kısmı... "'Söz ola - - - savaşı Söz ola bitire başı Söz ola ağulu aşı Bal ile yağ ede bir söz" (Yunus Emre). 3/ Düşünülüp ölçülerek değil de sırf alışkanlığın verdiği kolaylıkla yapılan. 4/ Rütbesiz asker... Şaka. 5/ Değerli bir süs taşı... Dinsel tören ve kurallan. 6/ Bir nota... Bir seslenme ünle- mi... Lityum elementinin simgesi. 7/ Özel bir araç üstünde örü- len bir tür dantel. 8/ Tırnak boyası... Güneydoğu Anadolu'da yetiştirilen yerli koyun ırkı. 9/ Ozellikle ilik örmekte kullarulan ince ipek kordon.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle