Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK1994 PERŞEMBE
12 DUNYADAN
Cezayir'de ikinci yılına giren İslamcı ayaklanma, Kuzey Afrika ülkeleri için tehlike oluşturuyor
Islaıııi terörünöııleııeıııez yükselişi
jNirttrjfork £tnte*
ezayir'de. İslamcılann başlattığı
ve ikinci yılına giren silahlı
ayaklanma, asker destekli hü-
kümet karşısında hızla ilerlerken, hü-
kümet günbegün güçten düşüyor.
Ülkeyi yöneten generallerin çoğu,
taraftarianyla birlikte. sahildeki
komplekslere doğru geri çekildi, top-
lantılara gidip gelirken helikopterlere
biniyorlar.
Geçen dört ay içinde yabana uyruk-
lu 26 kişinin öldürülmesinin ardından.
binlerce yabana işçi ve diplomat ülke-
yi terketti. Polis kuvvetleri ve askeri
birlikler, Şeriatçılann destek gördüğü
köylerden, kentlerden geri çekildi.
Diplomatlar, yüzlerce askerin ordu-
dan aynldığını bildiriyor. Çoğu da, İs-
•lamcıİann bir gerilla ordusu oluştur-
• duğu dağlara giderken, silahlannı da
a
beraberlerinde götürüyor.
görevli
Baulı diplomatlar ve
insan haklan gözlemci-
leri, Cezayirli yetkililerin
ve güvenlik gücü men-
suplannın öldürülmesi-
ne karşılık, milis kuvvet-
lerinin de şüpheli mili-
tanlara saldınlar dü-
zenlemeye başladığını
söylüyor. ABD elçiliği
dahil, yabana elçilikler,
sayısıru düşürüyor. yurttaşlannı ülke-
yi terketmeleri için uyanyor ve kalan
görevlileri daha güvenli yerlere taşı-
yor. Militanlar, 30 kasıma kadar ülke-
yi terketmeyen yabana uyruklulan öl-
dürecekleri tehdidinde bulunmuştu.
Yılda 1 milyar dolar yardım veren
ve cuntanın en büyük destekçisi olan
Fransızlar bile, sallantıdaki hükümet-
le aralanna mesafe koymaya başladı.
Batıh bir diplomat, "En büyük tehli-
ke, toplumsal sorunlarla politik sonın-
ların içiçe geçmesinden ka\ naklanabi-
lir" diyor ve ekliyor: "Sokaklarda, yi-
İslamcı militanlar ülkedeki bazı kentleri
tamamen kontrolleri altına alırken, Şeriat
karşıtı hareketin en büyük destekçisi
Fransızlar bile hükümetle aralanna bir
mesafe koymaya başladı.
yecek sıkıntısı yüzünden huzursuz-
luk baş gösterirse, ordu ateş etmek iste-
meyebilir."
Batıh diplomatlara göre, Cezayir'de
bir Şeriat devletinin kurulması, 500
bin Cezayirlinin Fransa'ya kaçmasına
neden olabilir. Mısır'da İslamalann
bir şiddet kampanyası yürüttüğü dü-
şünülürse, Cezayir'de İslama bir dar-
benin Tunus gibi Cezayir'le komşu
Kuzey Afrika ülkelerinde istikrarsızlı-
ğı körükleyebileceği anlaşılır.
1992'de yasadışı ilan edilen İslama
gruplar, polis ve hükü'met yetkilılerine
pusu kurarak, silahlı bir ayaklanma
başlattıjar. Geçen 2 yıl
içinde, İslama harekete
muhalif olan yazarlar,
aydınlar dahil 2 bin kişi
öldürüldü. İslama li-
derler, İslami Cephe'nin
önderliğini baltalaya-
cak yeni yeni gruplann
da ortaya çıkmasıyla,
ayaklanmanın kontro-
lünü kaybettiklerini söylüyor.
Üst düzey önderlerden birisi "En iyi
örgüt, örgütsüzlüktür" diyor ve devam
ediyor: "Şimdi ellerinde birkaç silahla,
devrime katkıda bulunmak isteyen
gençkr çıka geliyor. Çoğunu tanımıyo-
ruzbüe."
Askerlerin denetimindeki, hiç de
popüler olmayan hükümeti kurtara-
bilmenin tek yolu, generallerle İslami
Selamet Cephesi arasında bir diyalog
kurulması. Ancak iki kesimin de uz-
laşmaya yanaşmaktaki gönülsüzlüğü,
26 milyon nüfuslu ülkeyi kargaşaya
sürükleyebilir. Güneşin batmasıyla
sokaklan ele geçiren İslama militan-
lar, bazı bölgeleri kazanmaya başladı-
lar bile. Militanlann kalesi olan ve
başkentin güneyinde yer alan Blida'-
da, polisle sık sık çatışmaya giriyorlar.
Alkol satan yerleri yaktıktan ve bir
bar sahibini öldürdüİcten sonra, 400
bin kişinin yaşadığı Blida'yı susturdu-
lar. Caddelerdeki kadınlann çoğu ka-
palı. Müzik kasetleri satan dükkanlar-
da Batıh gruplann ya da kadın
şarkıcılann kasetleri artık bulunmu-
yor. Yabana TV'leri gösteren uydu
antenleri söküldü. Militanlann bir
hafta önce aldığı bir kararla da gazete
satışlan durduruldu.
Korku içindeki Cezayirliler, karan-
lık basmadan eve dönmeye çahşıyor.
Gece. fazlasıyla kalabalık olan apart-
man katlanna sıkışmış bir halde, ya
hükümet elindeki sansürlü televizyo-
nu ya da Avrupa'daki refahı ve özgür-
lüğü sergileyen Fransız kanallannı iz-
liyorlar.
ChrisHedges
Bosna'da tecavüzcüler kadınerkek dinlemiyor
ngiltere'de MSI adında
uluslararası bir yardım
kuruluşu, Bosna'daki te-
cavüzlerle ilgili kısa bir film
• yaptı. Film İngiltere'de 6 aydır
*• özel toplantılarda gösterime su-
nuluyor.
Filmin bir yennde 22 yaşı-
ndaki Müsliiman bir kadma, 2
çocuğunun gözleri önünde
Sırplar tarafından nasıl tecavüz
edildiği gösteriliyor. Kamera
orada bulunan 16 erkeği tek tek
'tarayarak aralanndan kaç ta-
nesinin tecavüze kanştığını so-
ruyor. Ne yazık ki, 16'sının da
olaya kanştığı anlaşılıyor.
MSI yetkilileri eski Yugos-
.lavya'da binlerce tecavüz kur-
banı olduğunu söylüyor. Örgüt
savaş nedeniyle ülkesini terk et-
mek zorunda kalan sığınmacı
kadınlann sorunlanyla ilgilen-
meye başladıkça savaş:n kor-
Jcunç yüzü de aydınlanıyor.
« Geçtiğimiz mayıs ayından
• başlayarak MSI savaş kurban-
lan için Bosna. ve Hırvatistan'-
da dört tedavi merkezi açü.
Müslüman ve Hırvat kadınla-
• nn sorunlanyla ilgilenen örgüt
' Başkanı Dr.Eva-Maria Herms
merkeze gelen kadınlann güve-
'nini kazanarak konuşmalannı
«sağladı.
' Kadınlar yavaş yavaş açıla-
rak. başlanndan geçen korkunç
olaylan anlatmaya başladı.
Dr. Herms, "Kadınlar konuş-
mamakta direniyor. Anlattı-
kları, kopuk kopuk, birbiriyle
ilişkisi olmayan öykülerden olu-
şuyor. Günler sonra anlatüan-
ları birleştirerek olayların ger-
çek yüzünü ortaya çıkartmaya
uğraşıyoruz*' diyor.
Yaşadıklan korkunç olaylan unutmaya çalışan Bosnalı kadınlar, şimdi de erkeklerinin tecavüze uğramasına tanık oluyor.
Bosna'daki merkezfcre baş-
vuranlar giderek artıyor. Tar-
tışma gruplannın yanısıra, bı-
reysel görüşmelerle de tecavüz
ve işkence olaylannın olumsuz
etkileri silinmeyeçalışıljyor.
Dr. Herms kendisine başvu-
ran kadınlan konuşmalan için
teşvik ederek, içlerinde biriktir-
dikleri nefret ve kini ortaya
dökmelerini söyleyerek şöyle
konuşuyor:
"Şiddet eylemlerinin en kor-
kuncu tecavüz. Ancak, bu kadı-
nların başından teca>iizden daha
korkunç olaylar geçiyor."
Kadınlar sürekli olarak ko-
calannın çatışmalardan sağ çı-
kamayacaklan korkusuyla
yaşıyor.
Erkekler geri döndüklerinde,
kadınlan bu kez bambaşka so-
runlar bekliyor. Savaştan önce
dengeli, nazik olan erkekler, sa-
vaşta ve toplama kamplannda
o kadar eziyet çekiyorlar ki. ki-
şilikleri büyük değişime uğru-
yor. Dolayısıyla eşleri ve kız ar-
kadaşlan erkeklerin bu yeni ki-
şiliği ile nasıl baş edeceğini bile-
miyor.
Dr. Herms savaştan dönen
erkeklerin durumunu şöyle
özetliyor: "Savaş zamanı erkek-
ler, ahlak anlaytşlanna ters dii-
şen bir sürii şiddet olayına neden
oluyor. İstemeden karıştıkları
bu mezalim sonucunda, erkek-
lerde kişilik ka> ıpları, utanç, bu-
nalım gibi psikolojik dengesiz-
likler ortaya çıkıyor. ÇaresizUk-
ten kendllerini aİkole verenlerin
>anısıra,ev halkına karşı şiddet
uygulayanlar da çıkıyor. İşsizlik
karşısında sorunlar daha da bü-
yüyor."
Kadınlar yalnızlık, yoksul-
luk, gelecekle ilgili belirsizlik
gibi olumsuzluklar içinde, bir
top mermisine hedef olup ölme-
yi yaşamaya tercih eder hale ge-
h'yorlar. Depresyon şikayetleri
o kadar yaygın ki. hemen he-
men herkes anti depresan kul-
lanıyor.
MSI diğer taraftan radyo ya-
yınlanyla da savaş kurbanlan-
na ulaşmaya çahşıyor. Dr.
Herms programlannın eleştiri-
lere hedef olduğunu, ancak sa-
vaş döneminin öze! koşullan-
nın dikkate alınması gerekliliği-
niyurguluyor.
Örneğin, konserve gıdalann
bilezorlukla bulunduğu birdö-
nemde, hamile kadınlara et,
süt, yumurta ve taze sebze ye-
melerini öğütlemenin yararsız
olduğunu belirtiyor. Şimdi,
yayınlar sevilen birinin kaybı,
mahrumiyet, depresyon ve en-
dişe konulannı işliyor.
MSI etkinliği arttıkça Dr.
Herms'e erkekler de başvurma-
ya başlıyor. Toplama kampla-
nndaki erkeklerin üçte birinin
teca\üze uğrayıp. işkenceye
maruz kaldığını belirten Dr.
Herms, bu erkeklerin, konuş-
makta kadınlardan daha çekin-
gen davrandığını ifade ediyor.
Duygulannı açıklamakta zor-
lanan erkekler, eşlerini koruya-
madıklan için kendilerini suçla-
dıklan gibi kendilerini de aşağı-
lanmış hissediyorlar.
MSI, erkeklerin de kadınlar
kadar yardıma gereksinim duv-
duğunu görüp. tacavüze uğra-
yan erkekler için yeni projeler
geliştirmeve başlıyor. Dr.
Herms. "İnsanların birbirlerine
\aptıkları körülükleri gördükçe
insanlığımdan utanıvorum." dı-
ye konuşuvor.
Joanna Gibbon
The Independent
HongKong
ÇinMao'ya
sahip
çıkıyor
Ç inlilerin geçtiğimiz ay,
BBC tarafmdan
Mao'nun doğu-
munun 100. yıldönümü
nedeniyle haarlanan filmin
gösterime sunulmasına karşı
takındıklan şiddet yanlısı
tavır Hong Kong'ta filmin
özel gösteriminin önlenmesi-
ne kadar uzadı.
Çın'ın Şüıua Haber Ajansı,
geçtiğimiz cuma günü dış
muhabirlerin kulübünü ziya-
ret ederek filmin video kase-
dinin gösterimine engel ol-
maya çahştı. Haber ajansının
temsilcileri kulüp üyelerine
BBC'ye karşı takındıklan
tavnn filmin yayınlanması-
ndan önce de söz konusu ol-
duğunu, gerçek
kızgınhklannın nedeninin fil-
min Çinlilerin duygulannı in-
citmesi olduğunu açıkladı.
Kulüp üyeleri ise fılme
karşı Çinlilerin takındığı
tavn onaylamayıp filmin ilgı-
lerini çekmesinin nedeni ola-
rak filmin haber niteliği taşı-
masmı gösterdi.
Kulübün heyet üyelerin-
den biri film çekildikten son-
ra artık Çinlilerin yapabilece-
ği birşey kalmadığını belirtti.
Mao yönetimini, tüm çıp-
laklığıyla gözler önüne serdi-
ği iddiasını taşıyan film.
Mao'nun cinsel tercihini
genç kadınlardan yana kul-
landığı dedikodusunun da
dile düşmesine neden oldu.
Yayın hakkı Hong Kong
TVB istasyonu tarafından
saün alınan filmin hangi ta-
rihte yayınlanacağı henüz
belli değil. Geçtiğimiz hafta,
Hong Kong hükümeti tarafı-
ndan yapılan açıklamada fıl-
me sansür koymak gibi bir
niyetlerinın olmadığı belirtil-
di.
Guardian
ToplukıyınüarKolombiya
y
yıyasa boğdu
Kolombiya'daki toplu kıyımda ölenlerin yakınlan yas tutuyor
Maria ve Bertha Moreno, Kolombiya'nın Apartado
kentindeki toplu kıyımda yaşamını yitiren erkek kardeşlerini
son yolculuğunda yalnız bırakmamak için umutsuzca
çupınıyor. Cenaze arabasına yaşlı gözierle sarılan çocuklar,
sanki kardeşlerini son defa görmek istiyor. Maria ve
Bertha'nın kardeşi, geçtiğimiz günlerde Apartado kentinde
gösteri yapan bir topluluğa açılan ateş sonucu ölen 35 kurbandan
yalnızca biri. Gösteriyi eski gerilla gruplarından Ümit, Barış ve
Ozgürlük Partisi'nin düzenlediği belirtiliyor. Kolombiya ordusu,
kıvımdan Devrimci Silahlı Kuvvetler adındaki yasadışı
gnıbu sonımlu tutuyor. Ölenlerin yakınlan, sorumlulann bir an
önce tutuklanıp cezalandınlması için resmi yetkililere baskı
yapıyor.
Politikanın
eşi bulunmaz
oyuncağı:Din
-^ *j nlü Fransız yazar Gil-
I les Kepel son yazdığı
* ^ Revenge of God
(Tannnın İntikamı) adlı ki-
tabında Müslümanlık. Hıris-
tiyanlık ve Museviliği ele alı-
yor. son yıllarda dine dönüş
olgusunu ve söz konusu din-
ler arasındaki ilişkiyi inceli-
yor.
Kitapta üç dinde son yı-
llarda büyük bir canlanma
izlendiğini kaydeden yazar.
bu olguyu iki ana nedene
bağhyor. Politik gücünü
arttırma çabasındaki yöneti-
cilerin. dini amaçlanna alet
ettiğini öne süren yazar bu
etkiyi "Tepeden iıune" ola-
rak niteli>or. Öte \andan.
kentleşme olgusunun ortaya
çıkardığı ve yeni ortamlanna
uyum sağlamakta güçlük çe-
ken yoksul tabakanın dine
sığınmasını da "Tabandan
geune" bir etki olarak
tanımlıyor.
Kepel kitabında Mısır ör-
neğini ele alıyor. Bir suikaste
kurban giden Devlet Baş-
kanı Nasır'ın politik ya-
şamının ilk dönemlerinde
"Müslünıan Kardeşler" adı-
ndaki "^eni İslamcı" grubun
etkisi altında kaldığını ileri
sürüyor. Ne var ki, 1950'li yı-
llarda Nasır'ın Müslüman
Kardeşler'e sırt çevirmekle
kalmayıp, kendilerine karşı
savaş açtığını beh'rtiyor.
Kepel kitabında dinin
yeniden canlanmasını dün-
yada moda olan akımlann
etkisine de bağlıyor. Batınm
göklere çıkardığı birevcilik.
din adamlan tarafından kuş-
kuyla karşılanıyor. Aynca
Batımn kapitalizm ve de-
mokrasiye duyduğu sarsı-
lmaz inanan yoksullara bir
yarar sağlamadığını gören
insanlar farklı arayışlar içine
itiliyor.
Julia Neuberger
TheTimes
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Bip Karanfil Bıraktım,
Aldın mı?
Okurlardan Emin Şir, "Sevgili Uğur Mumcu'nun anısı-
na"diyerekşudizeleri göndermiş:
"Şimdi nerde rastlasam gül yanaklı bakışlarına/ Bir ışık
düşer yalnızlığıma yıldızlardan/ Bir kuş öter pencerede
dostdost/ Birçiçsk filizlenir saksımda."
Çocukluğumda, Konya'da lisede okurken, sayrılanıp Ha-
dim'e dönmüştüm. Evimizin yakınında karşılayan anamla
sarıldık. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Anam:
- Hay oğlum, ölsen seni şimdiye unuturduk! dedı.
Demek unutulmamak için ölmemeye bakmalıydı. Ben
olayları yaşamadan yazı yazamıyor muyum ne? Pazartesi
günü, 24 ocaktı. öğleye değin yazıyı bitırip, istanbul'a geç-
mem gerekıyordu. "Riyad Mahluf'un başına gelenler..."
yazısını yazdım, ondan sonra gittim, Uğur Mumcu sokağı-
na.
Yirmi günü aşkın süredir, sayrı sayrı yatağa çıvilenip kal-
dığımdan, Türkiye'nin çok yerınden gelen çağrılara gide-
medım. Bandırma SHP ilçe örgütünün düzenlediği toplantı,
22 ocaktaydı. "Tamam, ben de geliyorum!" demiştim. Gi-
demedim. Alev Coşkun da gidememiş. Prof. Dr. Bahri Sav-
cı, Sami Karaören, İskender özturanlı gittiler. Eşleri de
vardı! Sudiş Savcı, Mehcure Karaören, Tülin özturanlı.
SHP Bandırma İlçe Başkanı Gükpin Uçkan, Beledıye
Başkanı Sedat Pekel Kaymakam İsmet Akdağ, Uğur
Mumcu toplantısının güzel geçmesi için, ellerinden geleni
yapmışlar.
23 ocakta, SHP Yenimahalle ilçe örgütünün AST'ta oyna-
yan "Sakıncalı Pıyade" oyunu öncesınde, kısa bir konuşma
önerisine "Hayır" dıyemedim. Konuştum da; orada Uğur'-
dan fıkralar anlattım. Oyunu, Uğur Mumcu törenleri için
Almanya'dan Ankara'ya gelen Dursun Ablgan da izledi.
Sakıncalı Piyade'de Uğur Mumcu'yu, Mehmet Ulay oynu-
yordu. Uğur'a nasıl da benzıyor. Mehmet Ulay. asıl Al-
manya'da yaşıyordu; Uğur u oynamak için Türkiye'ye geli-
yordu. Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), 1963te kurulmuş,
elimize doğmuştu. Kurucusu Asaf Çiğiltepe, provalara ça-
ğırır, izletirdi.
O yıllar Milliyet'teydim. Asaf, kapıları kapattırır; "Bundan
sonra Abdi İpekci gelse, almayacaksmız."derdi. Oyundan
sonra, eski AST'çılardan kalanları görünce duygulandım.
Onlarla birbirimlze sarıldık!
Atilta Coşkun un "Uğur Mumcu Cinayeti" kitabını oku-
dum; Cem Yayınevı, iki günde bıten kıtabın ikinci baskısına
gecmiş. llginç şeyler var, Coşkun'un araştırmasında.
Uğur Mumcu sokağında, onbinlerce ınsan Uğur Mumcu
olmuştu. On bınler, önce saygı duruşuna çağrıldı. Kimı sol
yumruğunu kaldırarak geçtı saygı duruşuna. "Türkıye fa-
şizme mezar olacak", "Devrım şehitleriölümsüzdür"diye
sloganlaratılıyordu. Eşim:
- Sen olaylan yakından görmek ıstersin, istersen ileriye
kalabalığa yürü! dedi. O sırada Ali Dinçer'i görüverdim:
- Gelin, ben size yol açayım! Size dozer olayım dedi, Ali
Dinçer'le izin isteye isteye yürümeye çalışıyoruz.
Helıkopterdenkaranfilleratılıyor. YakupKepenek'i görü-
verdim. Ne güzeldı, "Sevgili Uğur" yazısı. Konuşmalar
yapılıyor, ancak alkışlardan, gürültülerden anlayamıyor-
duk. Uğur Mumcu'nun sınıf arkadaşlarından, şimdi Yargı-
tay üyesı Hüseyin Deniz, Uğur için yazdığı şiiri okudu.
Hüseyin Deniz'in "Ağlamadan Ağlamak" adını verdiği şiiri
şöyle:
"Sulara bir karanfil bıraktım/ Bir karanfil de toprağal İç
geçirmedenl bağırmadan/ ağlamadan/ Bir karanfil de ya-
rınlara bıraktım/ Aldın mı?
Dağlanna, dağlanna memleketininf Çiçek kokan yayla-
larına memleketininl Göllerine, denizlerine ve sulanna
memleketinin/ sevinçlerine, sevgilerine memleketinin./
Bir karanfil bıraktım/ aldın mı?
Bebelerine, çocuklanna, gençlerine/ Gelinlerine, kızları-
nal Yüreklerine ve ellerine/ Ve gözyaşlannal Bir karanfil
bıraktım/ Aldın mı?
Bir nice şafaklann karanfil kırmızısınal Saldım beyaz gü-
vercininil Ve sesimin yettiğince türkül Ve kucaklayabildi-
ğim kadar sevgil Getirip koydum toprağına/ Aldın mı?
Sulara bir karanfil bıraktım/ Bir karanfil de Anıttepe 'yel İç
geçirmedenl Bağırmadan/ Ağlamadan/ Ağlamadıml Se-
simde karanfiller açtıl Aldın mı?" (Uzun alkışlar). Ardından
on binlerin gürleyen sesi: "Uğurlar Ölmez"
"Ankara'nın taşına bakl Gözlerimin yaşına bak"\ söylü-
yoruz, Ruhi Su'nun sesine uyup; "Kılıncımı vurdum taşa/
Taş yanldı baştan başal Uyan da bak Gazi Kemall Başımı-
za gelen ışe/ Ankara 'nın dardır yolu/ Düşman aldı sağı so-
lul Sen gösterdin Paşam bizel Böyle günde doğru yolu...."
On binler yürüyüşe geçtı. Gençler otobüslere bınmek is-
temiyor. Turan Dursun'un oğlu Abit Dursun'u gördüm.
yürüyordu. Bir ara bir otobüste, Ayyuk Erenberk'le Dursun
Ablgan'ı görüverdim. Sacit Somelle Frengiz Somel de
oradaymış. Onlar otobüsten inmedıler. Yürürken bir bayan
sordu:
- Siz Mehmed Kemal misiniz? Benzettim de!
- Yaklaştınız ama.. dedim, Mehmed Kemal arkadaşım!
Şaşırmış gıbıydi. Fısıldadım: "Ben Mustafa Ekmekçi'y/m/"
- Ay! dedı, yanlış söyledim, "Mustafa Ekmekçi misiniz"
diye soracaktım. Adı Mualla'ymış, arkadaşı da Ozlem.
- Olsun, dedım, Yanlışlıkların da güzeli vardır.
Mualla Hanım'ın kızı Evrim, kızım Eylem'in ilkokul arka-
daşıymış.
Polisleryürütmüyorlar, yolu kestiler. Kalabalık bağırıyor;
- Polis Sıvas 'a! Polis Sıvas a! Polis Sıvas a...
Aaa, ne oldu? bir süre geçtikten sonra, polis çekildi, yürü-
yüşü engelleyemedı. İçimden, "Aferin polislere!" dedim,
yaptığı yanlışı gördü...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Anadolu'nur. bazı yö-
relerindegelinalayı tara-
fından düzenlenen.
yumurtayı \urma eğlen-
cesi... Doğu Anadolu'da
yaygın olan geçici kırsal
yerleşme. 2/ Rüyabilim.
3/ Polonya halkından
olan kimse... Argoda pa-
ra. 4/ Bilgiçlik taslayan
kimse. 5/ Kenann dilberi
nazik de olsa — olmaz"
(Nabi). 6/Bağjt... Saçma
sapan söz. 7/ Islam inan-
cına göre ölüleri mezannda sorgu-
ya çekecek olan iki melekten biri...
Defa. kere. 8/ Tıp dilinde frengiye
verilen ad. 9/ Bir nota... Anadolu'-
da kurulmuş eski uygarhk... Da-
hil.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/
Uzaklarda esen rüzgârdan sonra
başlayan dalga hareketi. 2/ Yana-
ğın alt kısmı... "'Söz ola - - - savaşı
Söz ola bitire başı Söz ola ağulu
aşı Bal ile yağ ede bir söz" (Yunus
Emre). 3/ Düşünülüp ölçülerek değil de sırf alışkanlığın verdiği
kolaylıkla yapılan. 4/ Rütbesiz asker... Şaka. 5/ Değerli bir süs
taşı... Dinsel tören ve kurallan. 6/ Bir nota... Bir seslenme ünle-
mi... Lityum elementinin simgesi. 7/ Özel bir araç üstünde örü-
len bir tür dantel. 8/ Tırnak boyası... Güneydoğu Anadolu'da
yetiştirilen yerli koyun ırkı. 9/ Ozellikle ilik örmekte kullarulan
ince ipek kordon.